01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2014 PAZARTESİ 8 HABERLER Bombalar altındaki evde keman KOB ANİ İZL ENİM ’DEN IŞİD’in yoğun saldırılarına 43 gün direnen Kobani’ye yine mayın tarlalarından geçerek girdik GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada ... barındıran bir yoğunlukla yerleşti. Devletin tepesinde gerek Suriye’nin geleceğine, gerekse Türkiye’nin bu ülkeye ilişkin politikalarına farklı yaklaşımlar dikkati çekiyor. AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya bakışı Özal’ın 1991’deki Irak politikasına benziyor. Özal o dönemde, “Bir koyup üç alacağız” demiş, askerin en ileri düzeyde kullanımı dahil her türlü politikayı benimsemişti. Bu durum da beraberinde dönemin Genelkurmay başkanının istifasını getirmişti. Erdoğan’ın da Suriye politikası bu bakışı aratmıyor. Erdoğan’ın başkentte kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda Suriye haritasının üzerinde rasgele gezindiği, işaretparmağını Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin Lazkiye Limanı’na kadar uzatıp “Tampon bölge buralarda bir yerlerde olur” diye başlayan derin stratejiler çizdiği konuşuluyor. Erdoğan’ın bu bakışı Ortadoğu politikasını yönlendiren ülkelerin de gözünden kaçmıyor. Bu nedenle kimi durdurmayı, kimi kullanmayı yeğliyor. HHH Erdoğan’ın bu politikasının Başbakan Davutoğlu katında rahatsızlık yarattığı gözden kaçmıyor. Davutoğlu meydan konuşmalarında Erdoğan kadar sert konuşabildiğini kanıtlamaya çalışsa da dar salon toplantılarında daha farklı bir görüntü çiziyor. Her şeyden önce Erdoğan’ın “bütün politikaları ben belirlerim” yaklaşımı çevresinde hırslı kişiliğiyle tanınan Davutoğlu’nu geriyor. Cumhurbaşkanı’nın bütün bunların üstüne bir de kendi etrafında ayrı bir bakanlar kurulu oluşturması dışarıya karşı verilen tam uyum fotoğrafıyla çelişiyor. Öte yandan Davutoğlu’nun Ortadoğu politikaları konusunda “kadim coğrafyamız” diye başlayıp Türk diplomasisinin merkezini buraya oturttuğu görülüyor. Olağanüstü ileri ilişkiler hayal ettiği bu coğrafyanın üç büyük ülkesinde büyükelçiliğimizin kapalı olması elde edilen başarıyı gösteriyor. Konu 2 Ekim tezkeresinin kullanımı olunca doğal olarak askerin yaklaşımı da önemli. Özal döneminde olduğu gibi bugün de Türkiye’nin güneyindeki krize en temkinli yaklaşan kesim askerler. Siyasi değerlendirmelerin dışında Ortadoğu’daki krizlere öncelikle Türkiye’nin güvenliği açısından bakan askerlerin 2 Ekim tezkeresinin kullanımına soğuk baktığı biliniyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in bu konuda hükümete ve Cumhurbaşkanı’na ilettiği temkinli yaklaşımın ne ölçüde kabul gördüğü önümüzdeki günlerde daha net ortaya çıkacak. Ancak Erdoğan’ın “temkinli” sözcüğünü “tamkinli” anladığını öngörmek için iyi bir yorumcu olmaya da gerek yok. HHH Suriye krizinin Türkiye’ye yansıması sadece 2 milyonu aşkın mültecinin ülkemize gelmesiyle sınırlı değil. Kobani’nin düşmemesi için üretilen birbiriyle bağlantısız parçalı politikalar kimin uluslararası anlamda yasal örgütlenme olduğu tartışmasını da beraberinde getiriyor. Uyanık tüccara sormuşlar, “iki kere iki kaç eder” diye... O da gülümseyerek karşılık vermiş: “Satın alırken mi satarken mi?” Bu hesap, pek çok ülke terör örgütü nedir sorusuna şu karşılığı veriyor: “Benim işime yararken mi, yaramazken mi?” AKP’nin her seçim öncesi yaptığı gibi “yeni bir açılım açıyorum, Güneydoğu’ya ve tüm Türkiye’ye barış getiriyorum” çıkışlarındaki sahtelik giderek daha belirgin hale geliyor. Terör örgütü izinin kitle örgütü izine karışmasının bir nedeni de bu. Elbette temennimiz değil ama önümüzdeki haftalar devletin tepesi Suriye ve iç güvenlik merkezli gerilimlere gebe. MAHMUT ORAL KOBANİ IŞİD’in, Kobani’yi ele geçirmek için başlattığı saldırılar 43. gününde. 40 gün önce mayın tarlalarından geçerek girdiğimiz Kobani’ye, önceki gün yine mayın tarlalarından geçerek girdik. Jiletli ve dikenli tel örgülerin üzerinden atladığımızda, kendimizi nasıl bir ateşe attığımızın da farkındaydık aslında. Sınır ihlali nedeniyle harekete geçen Türk askeri, panzerden anons yapıp geri dönmemizi istese de artık mümkün değil. Mayınlı tarlanın içinde, 1950’li yıllarda ekilmiş antipersonel mayınların artık patlamayacağını umarak koşmaya başlıyoruz. Mayın patlar mı, asker ateş açar mı, ya IŞİD?.. Rojava topraklarına girdiğimiz yer, IŞİD’in elinde bulunan köylere çok yakın. Birkaç yüz metre ileride IŞİD unsurları bulunuyor. Bu hem yüzden askerlere, hem IŞİD’e de yakalanmamak gerek. Durmaksızın koşuyoruz. Ciğerlerimiz patlayacak. Ayaklarımızın dibinden, IŞİD’in elindeki köylerden gelen mermilerin saplandığı toz yükseliyor. Sınırdar askerler de ateş ediyor ama onların bizi vurmak istediğinden emin değiliz. Derken göz yaşartıcı gaz bombası atıyor asker. Yere yata kalka nispeten güvenli bir bölgeye ulaştığımızda, soluğumuzun düzelmesi uzun zaman alıyor. Sürekli çatışma sesleri. Bizi Kobani’ye götürecek YPG’liler geliyor bir süre sonra. Bir eve getiriliyor ve bekletiliyoruz. Birkaç saat sonra bizim için jeneratör bağlanıyor. Bilgisayarlarımız ve telefonlarımız çalışsın diye. Bu bile Kobani’de bulunmaz bir nimet. Çünkü aylardır burada elektrikler kesik. Derken PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah, Kobani Kantonu Eşbaşkanı Enver Müslim ve Kobani Kantonu Dış İlişkiler Sorumlusu İbrahim Kürdo beliriyor. Ellerinde Kalaşnikoflar var. Vücutlarının bir parçası gibi rahatça taşıyor Asya Abdullah ve diğerleri. Onlarla görüştükten sonra, bulunduğumuz yerden dışarı çıkamayacağımızı anlıyoruz. Sürekli telefon geliyor hükümet yetkililerine. Hemen hepsi IŞİD ile ilgili istihbarat veriyor. Tel Abyat’tan güçlendirilerek yola çıkarılan bomba yüklü araçlar, Mınbiç kentinden savaş için getirilen personel bilgisi akıp duruyor. Gelen telefonlar, onların keyfini kaçırmış gibi görünüyor. Ayrılıp gidiyorlar daha sonra. Çatışmalar halen sürüyor. Karşılıklı bombalar atılmaya devam ediliyor. Artık saymaktan vazgeçiyoruz. Yüzleri buldu atılan bombaların sayısı. Kaldığımız evde bizim için yiyecek hazırlanmış. Yiyeceklerin çoğu konserve. Atıştırıyoruz. Gece ilerledi, sadece sınırı kaçak yollardan geçen birkaç gazeteci kalıyoruz odada, yanımızda bir de Kobani Hükümeti Sözcüsü Mahmut Beşar var. Yaklaşık iki saatten bu yana bomba sesi duyulmuyor. Oysa “Hicri Yılbaşı” olması nedeniyle büyük bir saldırı bekleniyordu. O zaman hava saldırılarının etkili olduğunu daha iyi anlıyoruz. Çünkü IŞİD bombalarının düşmediği zamanlarda, uçakların sesini duyuyoruz. Demek ki uçaklara görüntü vermekten korkuyorlar. Sonra yüksek volümlü bir uğultuyu takip eden iki büyük patlama sesi duyuluyor. Mahmut Beşar, uçakların iki IŞİD hedefini vurduğunu söylüyor. Demek ki uçaklardan atılanlar, Bomba sesleri kesiliyor... uğultuyla geliyor. Tok sesli olanlar ise tek namlulu, iki namlulu veya 4 namlulu “Şalke” dedikleri uçaksavar bataryaları. Onları daha çok YPG atıyor. Arada top ve havan patlamalarını da tarif ediyor Mahmut Beşar. Çatışmalar bir durup bir başlayarak sürüyor. Camlar kırık, bombardımandaki sarsıntıda patlamışlar. Sağlam kalan birkaç cam da olası bombardımanda veya IŞİD havanlarının binaya isabet etmesi halinde kırılabileceğinden, eğer yer yatağında uyursak, başımızı camın aksi yönüne koymamızı istiyor Beşar giderken. Gece iyice ilerledi ve Beşar odamızdan ayrılıyor. Odanın bir kenarında keman var. Muhtemelen evin kaçan sahiplerine ait. Hemen yanında oyuncak kılıçlar, tahtadan yapılmış kıvrılan yılan, bir bebek zıbını öylece duruyor. O zaman bu evde çok yakın zamanda en az bir çocuk ve bebeğin de olduğunu anlıyoruz. “Acaba neredeler” diye merak ediyoruz. Acaba şimdi nerdeler..? Kaldığımız odanın bir kenarında keman var. Muhtemelen evin kaçan sahiplerine ait. Ciğerlerimiz patlayacak Bir eve getiriliyoruz Türkiye’nin her yerinden gelen yazarlar, Kobani’ye en yakın Mehser (Çaykara) köyünde direniş zincirinde el ele... Keyifler kaçıyor Kobani Sınırında Gün ve Gece... IŞIL ÖZGENTÜRK Kobani’ye geçiş hazırlıkları sürüyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin IŞİD saldırıları altındaki Kobani’ye peşmerge gönderme kararı alması ve Türkiye’nin de izin vermesinin ardından geçiş için hazırlıklar sürüyor. Kuzey Irak’ta yayın yapan ve Kürt Bölgesel Yönetimi’ne yakınlığıyla bilinen Rudaw, peşmergelerin bugün Kobani’de olacağını iddia etti. Rudaw, Peşmerge Güçleri Birinci Destek Birliği’ne dayandırdığı haberde, “Kobani’ye gidecek olan peşmerge grubu, pazartesi günü (yarın) Kobani’ye geçecek. Gidiş tarihinin, Türkiye’yle bazı teknik sorunlardan dolayı ertelendiği tahmin ediliyor” ifadelerini kullandı. Rudaw’a konuşan Peşmerge Güçleri’nden bir yetkili, Kobani’ye gideceklerin birinci ve ikinci destek güçlerinden seçilmiş tecrübeli peşmergeler olduğunu kaydetti. Irak’ta yayın yapan Şark el Awsat gazetesi ise PYD’nin, Abdul Cebar Igedi liderliğindeki 1300 Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) militanının Kobani’ye girmesine izin vermediğini, bu konuda PYD’yle görüşmelerin devam ettiği ifade edildi. Rudaw’a konuşan Kürdistan Bölgesi Başkanlığı’ndan bir yetkili ise iddiaları reddetti. Öte yandan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Sözcüsü Safin Dizai, peşmergenin Kobani’de çatışmaya girmeyeceğini, topçu desteği verileceğini duyurdu. Havan mermisi düştü DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Kobani’deki çatışmalarda atılan bir havan mermisi dün akşamüstü Mürşitpınar Mahallesi’nde bulunan Süleyman Şah Dostluk Parkı’nın yanındaki boş araziye düştü. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Çatışmaların yaşandığı Til Şeir tepesinin tam karşısında bulunan Suruç’taki Medresat Tepesi’ne giden askerler gaz bombası atarak burada toplananları bölgeden uzaklaştırdı. Öte yandan Kobani’de çatışmalar akşam saatlerinde şiddetlendi. IŞİD, Mürşitpınar Sınır Kapısı’nın karşısındaki alana ağır silahlarla saldırdı. Muhalif Rakka Devrimcileri Saha Komutanı Ebu İbrahim, IŞİD’in, sınır kapısına 500 metre uzaklıkta bomba yüklü araçla intihar saldırısı düzenlediğini belirtti. İbrahim, “IŞİD Kobani’nin güneyinden yüklenmeye başladı. İlçenin batı bölümünde kontrolü ele geçirdik” dedi. Ben iki gündür Kobani’ye en yakın Mehser (Çaykara köyündeyim.) Sizlere öncelikle Türkiyeli yazarların oluşturduğu Kobani’ye destek zincirinden söz etmek istiyorum. Günlerden 25 Ekim 2014, Cumartesi. Yer Kobani sınırı, hiç durmayan top sesleri, mermi sesleri ve Kobani’den yükselen dumanlar. Türkiyeli yazarlar, ülkenin dört bir yanından gelmişler ve sınırda gene Türkiye’nin dört bir yanından nöbet tutmak için gelen özgürlük savaşçılarıyla (burada herkes kendini öyle tanımlıyor) birlikte Kobani’de direnen halk için bir destek zinciri oluşturuyorlar ve her yazar bir cümleyle Kobani direnişini selamlıyor: Savaştan söz etmeyi hiç istemezdim. Kürtler 41 gündür en uzun şiiri yazıyor; Şener Özmen. Kobani hepimizin geleceğidir; Kawa Nemir. Bize ve hayata kattığın anlamlar için teşekkürler Kobani. A. Hicri İzgören.           Kobani Ortadoğu tarlasındaki özgürlük tohumumuz; Selami Esen.   Dünyayı erken unuttuk!; Nihat Özdal. Kobani insanlık için olduğu kadar tüm kadınlar için destansı bir sıçrama anıdır; Vivet Kanetti.  Kobani için, cümlemizin ayaklanması gerek!; Murat Özyaşar. Barış için inat ediyoruz. İnadı biraz da Cumartesi Anneleri’nden öğrendik; Gâye Boralıoğlu.  Yalnızca bir toprak parçası değil, zulme ve zalimlere direnen tüm dünya halklarının anavatanıdır bugün Kobani; Murathan Mungan. Kıpkırmızı bir çöl çiçeğinin adı şimdi Kobani; Işıl Özgentürk. Dünyanın gözü önünde bir vahşete yapayalnız 40 gün direnebilen ve umudu büyütenleri selamlıyorum; Sevinç Koçak.  Seyirci kalıp gaddarın gölgesine sığınmaktansa Kobani’nin î’sindeki şapkanın gölgesini savunalım; Seray Şahiner. Kobani... Şimdi hepimiz adına çarpan bir Cesur Yürek; Remziye Arslan. Direnmek yaşamaktır. Kobani’de direnen insanlık dünya barışını yaşatacaktır; Kristin Özbey. Kürtler kendi kapılarına dayanmış olan ateşi söndürmekle bütün dünya medeniyetlerini yakmayı tehdit eden bir ateşi de söndürmüş olurlar; Fırat Cewerî. Kobani’de yaşananlara karşı susanlar, sonsuza kadar sussunlar; tarih onlara karşı sessiz kalmayacak; Muharrem Erbey. Çanlar Kobani için çalıyor. Çünkü özgürlüğün ağır bedelini duyuruyor; Vedat Çetin. Kobani barbarlığın saldırılarına karşı Kürt Tunceli’de mezarlık gerilimi sürüyor Cami avlusunda top sesleri eşliğinde... savaşçıların kanları ile yazdığı bir insanlık onuru destanıdır; Mem Mîrxanı. Kobani teslim olmayacak, çünkü Kobani’yi koruyanlar var. (Mesaj Kürtçe, herkese ulaşsın diye Türkçesi); Serkeft Botan. Yaşam değerlidir. Kobani’ye yaşaması için koridor açılması gerek. (Mesaj Kürtçe, herkese ulaşsın diye Türkçesi); Ferate Dengızi.   Rojava halkı dünya insanlığına büyütülecek bir onur, vicdan ve ahlak fidanı armağan ediyor; Mihdi Perinçek. Kobani direnerek kaybettiğimiz yön duygumuzu bulmamızı sağladı. Kobani özgürlüğümüzdür; Lal Laleş. Bütün dillerdeki sözlüklerin direniş sözcüğünün karşısına Kobane yazılacak. İsmail Dindar. Bir katliam olursa yalnızca hayat değil, ölüler yeniden ölür. Direnişin tarihini yazan Kobani’ye bir hayat borçluyuz; Sema Kaygusuz. Kobani’ye doğru adım adım, birlikte!; Aslı Erdoğan.  Umut yürüyor, Kobane direniyor!; Ayşegül Tözeren. SINIRDA NELER GÖRDÜM, NELER YAŞADIM Sözcükler bence Kobani’ye ulaştı. Her şey bu kadar değildi, ol hikâye şöyle başladı. Elliye yakın yazar köhne bir arabanın içinde sınıra doğru ilerliyoruz ama arabamız bir süre sonra durduruluyor. Benim Güneydoğu’da epeydir görmediğim sertlikte asker, jandarma ve polis “Buradan sonrası yasak!” diyerek sınır kapısı Mürşitpınar’a gitmemizi engelliyorlar. Nedeni “can güvenliği”, aynı yoldan Batı’ya önemli bir alan olan Yumurtalık’a da gitmemiz yasak. Ama araba yolu biliyor, hemen yan yollara sapıyor ve yaklaşık yarım saat sonra, sınıra yakın Mehser (yurt demek), Türkçe adı Çaykara köyüne ulaşıyoruz. İlk gözüme çarpan, canlı yayın araçları ve yan yana dizilmiş arabalar. Az sonra köyün içinden yürüyüp sınıra yaklaşıyoruz. Evet, Kobani karşıda. Bir bölümünde yoğun bir sis bulutu var. Bu sis bulutunu IŞİD teröristleri özellikle araba lastiklerini yakarak oluşturuyorlarmış, böylece mevzilerini gizliyorlarmış. İşte tam o anda bir havan topu sesiyle, ben yerimden sıçrıyorum. Çevremdekiler, “Alışacaksın, bu nedir ki?” diyorlar. Mehser köyü adeta komün yaşayan, Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden gelmiş adları özgürlük savaşçısı olan kadın, erkek her yaştan insanla dolu. Özellikle kadınların çokluğu dikkat çekiyor ama bu nedense beni şaşırtmıyor. Bölgeyi eskiden beri bilirim. Kürt kadınları yıllardır direnişlerin en önündedir. Burada da öyle, gece olduğunda nöbete kalanların yemek işleri, kimlerin temizlik yapacağı, kaç kişi camide ya da evlerde konuk edilecekler, bunların hepsi kadınların sorumluluğunda. Sınıra gelen yazarlar çok içten bir biçimde karşılanıyorlar ve hepsi tek tek sözlerini, selamlarını söyledikten sonra, orada bulunanlarla birlikte dev bir zincir oluşturuyorlar. Bence bu dev zincirin haykırdığı: “Diren Kobani!” sözleri de karşıdan duyuldu, öyle. TUNCELİ (DHA) Pülümür vadisinde önceki gün PKK’liler için oluşturulan mezarlığın açılışı gerekçesiyle kent merkezi ve ilçelere getirilen giriş çıkış yasağı dün akşam saat 20.00 itibariyle kaldırdı. Sanat Sokak’ta yasağın sürdüğü öğle saatlerinde toplanan yaklaşık bin kişilik grup, mezarlığa gitmek için yürüyüşe geçti. Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Bul ve DBP İl Başkanı Ergin Doğru, emniyet yetkilileriyle görüşerek mezarlığa gitmek için izin istedi. Emniyet yetkilileri de, İçişleri Bakanlığı’nın kararı olan yasağın henüz devam ettiğini bu yüzden mezarlığa gitmelerine izin veremeyeceklerini iletti. Mezarlık açılışının engellenmesine tepki gösteren DBP’liler akşam saatlerinde Sanat Sokak’tan Özgürlük Meydanı’na yürüdü. Grup PKK ve Öcalan lehine slogan attı. Tunceli Belediyesi Eşbaşkanı Nurhayat Altun, “Bu halk direnişin halkıdır. Bu halk tarihte boyun eğmedi, eğmeyecek. AKP haddini bil, biz buradayız. Bu bir uyarıdır herkes haddini bilsin” dedi. Karayılan: Mahalleleri ele geçirin Haber Merkezi İstihbarat birimleri yaptığı teknik takip çalışmalarında, Kandil’deki KCK Yürütme Konseyi üyesi ve Halk Savunma Merkezi Komutanı Murat Karayılan’ın Türkiye içinde bulunan PKK’lilere telsizle talimatlar verdiğini tespit etti. Karayılan, 12 Ekim’de verdiği talimatta, “Halk kendisi hareket etsin, başkaldırıyı düşürmesin, başkaldırıya devam etsin. Toplumsal güçler ile mahallelerde kontrol sağlanmalı. Şehirleri değil mahalleleri ele geçirsinler” dedi. PKK’den vahşi infaz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay, PKK tarafından kaçırılan bir köy korucusunun vahşice infaz edildiğini bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden yaptığı bilgilendirmeye göre, 12 Eylül’de Bitlis’te kaçırılan köy korucusu Nihat Çaprak, elektrik direğine bağlandıktan sonra, başına ve vücudunun değişik bölgelerine ateş edilerek öldürüldü. l YARIN: KOBANİ’DE GECE Yurt Haberleri Servisi Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasına göre, Tunceli Ovacık’ta bir kadın terörist, yanında dört yaşındaki kızıyla silahsız ve teçhizatsız olarak teslim oldu. Yine aynı ilçede terör örgütü üyesi 3 kişi, Merdivenliçeşme mevkisindeki, Aşağıtorunoba Jandarma Karakol Komutanlığı inşaatına, malzeme taşıyan sivil bir aracı yaktı. 4 yaşındaki kızıyla teslim oldu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle