28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EKİM 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Türkiye’de enflasyonun en önemli nedeni olan petrol fiyatları düştü, akaryakıt firmaları ceplerini doldurdu İndirim cebe yansımadı Kurdaki en ufak artışta benzin fiyatlarına zam yapan akaryakıt firmaları düşüşten elde ettiği kazancı halkın cebine yansıtmıyor. Akaryakıt fiyatı yükseldiğinde iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Türkiye’de enflasyonun en önemli nedenlerinden biri olan yüksek enerji fiyatlarının, iş tersine döndüğünde fiyat düşüşünü getirmediği verilerle ortada. Son dört aylık dönemde petrol fiyatları yüzde 25 civarı azalırken benzindeki düşüş yüzde 6’da kaldı. Petrol fiyatları haziranın son haftasından bu yana düşüşte. 23 Haziran’da 115.06 dolar olan Brent petrol 83 doların altına gerilerken geçen haftayı 85.68 dolardan tamamladı. Buna göre 23 Haziran’dan 24 Ekim’e yani son dört ayda Brent petrolün uPetrol fiyatlarındaki yüzde 25’i aşkın düşüşe rağmen benzinde indirim yüzde 6’da kaldı. Kurdaki düşüş hesaba katıldığında son dört ayda akaryakıt firmaları varil başına ortalama 52 TL kâra geçerken bu yurttaşın cebine yansımadı. fiyatı 29 dolar 38 cent değer yitirdi. Bu yüzde 25.5 düşüş anlamına geliyor. Aynı şekilde Batı Teksas türü ham petrolün (WTI) varil fiyatı da 13 Haziran’da gördüğü 107.68 dolardan (228.23 TL) 80.46 dolara (179.67 TL) kadar indi. Söz konusu dönemde WTI’nın kayıpları 27 dolar 22 cent yani yüzde 25.3’ü buldu. Kurların da son haftalarda düştüğü de hesaba katılırsa Türkiye’nin kazancı artıyor. Dolar kuru 23 Haziran’da 2.1390 TL idi. Yani Türkiye varil başına petrol için 246.12 TL ödüyordu. Doların 2.2895 TL ile zirve yaptığı 29 Eylül’de Brent petrol 96.75 dolar seviyesindeydi. Buna göre Türkiye’nin ödediği fiyat 221.51 TL idi. Şu anda ise 2.2330. TL Brent petrolün fiyatı 85.68 dolar. Yani Türkiye’nin varil başına petrol için ödediği fiyat 191.32 TL. Eğer dolar kuru 2 Eylül’deki zirvesinde olsaydı Türkiye’nin ödeyeceği fiyat 196.16 TL olacaktı. Kur farkı Türkiye’ye ekstradan 5 TL civarında katkı sağladı. Türkiye’nin son dört aydaki kazancı kurla birlikte Brent petrol için varil başına 54.8 TL, WTI için ise 48.6 TL’yi buldu. Yani petrol için ortalama 52 TL diğer deyişle yüzde 22 daha az ödememiz gerekiyor. Buna rağmen petrol fiyatları ve kurdaki gerileme Türkiye’deki benzin fiyatları nı yeteri kadar düşürmedi. Benzinin ortalama fiyatı haziran ortasında 5.03 lira idi. Şu anda ise 4.72 lira. 95 oktan kurşunsuz benzinin fiyatı Ankara’da 4.724.73 liradan, İstanbul’da 4.71, İzmir’de ise 4.73 liradan satılıyor. Buna göre fiyatlar ortalama 31 kuruş azaldı. Bu da yüzde 6 düşüş anlamına geliyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre petrol fiyatlarındaki düşüş devam edecek. ABD’de yayımlanan hammadde stok istatistikleri, petrol fiyatlarının düşüşünde etkili oluyor. ABD’nin petrol stoklarının artışında en önemli etken olarak kaya petrolü üretimi görülüyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün, üretimi kısarak müdahalede bulunmaması ve dünya ekonomisindeki yavaşlama endişeleri de düşüşün diğer nedenleri. ‘Tecavüzlerin’ Cumhuriyeti! İki gün sonra kutlanacak Cumhuriyet, artık öncekilerden çok farklı; uzun bir süredir tecavüze ya da saldırıya uğramaktan çok yorulmuş bulunuyor. Cumhuriyete ilk tecavüzü II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Sovyetler Birliği tecavüz edecek korkutmacasıyla, ABDAmerika Birleşik Devletleri yaptı. Ülkenin bağımsız ekonomi politikası yapma, dış politikada tarafsız kalma olanağı kalmadı. Sol düşünce düşmanlığı sonucu demokratikleşme topal kaldı; eğitim giderek bilimsellikten uzaklaştı; Cumhuriyetin kültür ve sanat anlayışı bir yana bırakıldı. Sonrasında, ABD ve iktidara gelmesini sağladığı sağcı yerli ortakları Cumhuriyete tecavüzlerini sürdürdü. 196070 arasının demokrasiyi sakatlıktan kurtarma çabası da seçimle gelmiş olan sağcı hükümet + askeriye + ABD’nin 12 Mart 1971 tecavüzü ile sona erdi; bunu izleyen 12 Eylül 1980 ve sonrası, Cumhuriyetin üzerinde ne elbise bıraktı, ne de dokunulmadık yer. Tecavüzlere karşı çıkanların pek çoğu ya işkenceden geçirildi ya da acımasızca öldürüldü! HHH Sovyetler Birliği, 1990’ların başında dağıldıktan sonra, ABD tecavüz işini daha çok besleyip büyüttüğü taşeronlara veriyor. Son dönemde görev, yıllar boyu “o anı” büyük bir arzuyla bekleyen siyasal İslama kalıyor. Cumhuriyetin özellikle çağdaş eğitim; hukuk devleti, sağlam kurumsal yapı; bilimin yol göstericiliği; kadın erkek eşitliği; üreterek özgürleşme; dayanışma ve barış gibi değerleri, siyasal İslamın iktidara geldiği 2002’den bu yana 12 yıldır aralıksız ve artan bir hızla tecavüze uğruyor. Bu yıl 13 Ekim’in hiç anımsanmamasının da kanıtladığı gibi, Cumhuriyetin Ankara’sı kimliğini tümüyle yitirdi; kültürü ve fiziğiyle başkent olmaktan çıkarıldı. Önce Güven Parkı yağmalandı; sonra Gençlik Parkı ve Atatürk Bulvarı kalmadı; daha sonra da CHP’nin de büyük katkısıyla, Atatürk Orman ÇiftliğiAOÇ’nin kullanımında Büyükşehir Belediyesi yetkili kılındı; oraya Çankaya’nın yerine eskiye özentinin gösterişli bir sarayı yapıldı; Cumhuriyetin simgesi Çankaya yok artık! HHH Cumhuriyet Mustafa Kemal’in ikiz çocuklarından biridir; bilirsiniz ikizlerin öbürü de CHP’dir. Gerçekte, Cumhuriyet ile birlikte CHP de tecavüze uğradı. CHP üst yönetimi AKP iktidarının siyasal İslamcı uygulamalarına Cumhuriyetin değerleri ve sol kimliğiyle karşı çıkmadı ve çıkmıyor. Çünkü CHP’de, 2008’de başlayan kara çarşafa törenle altı ok takılması süreci derinleşerek ve yaygınlaşarak devam ediyor; yönetim, din düşmanı demesinler gibi bir büyük yanlış anlayışla, dört beş yıldır sürekli olarak Cumhuriyet’e tecavüz uzmanlarından aday ve daha da ilginci yönetici seçiyor; Cumhuriyeti reddi miras ediyor; böylelikle Cumhuriyetçi ve solcu kadrolarını da, düşünsel ya da ideolojik kimliğini de iyice yitiriyor. Kendini, aşırı sağcıların estirdiği laiklik İslam düşmanlığıdır rüzgârına kaptıran ve o kesimlerden alkış alan parti, AKP uygulamalarına bu düzlemde karşı çıkamıyor, giderek Cumhuriyete tecavüz suçlarına ortak sayılıyor. Bunlarla da yetinmeyen CHP, değiştirdiği niteliğiyle tecavüz sırasının kendisine gelmesi için uğraşıyor; Washington’ı, Pennsylvania’sıyla asıl tecavüzcü ABD’den destek arıyor; gerçek İslam bu değil yaklaşımıyla, hiç ama hiç kazanamayacağı bir yarışa, AKP ile İslamcılık yarışına giriyor. Parti o kadar bilinç izleştirildi ki, Cumhuriyet ile ilgili önemli bir sempozyumu 1415 Kasım’da AKP’nin gerçek başkent saydığı İstanbul’da yapıyor. Yeni CHP diye diye ikizi Cumhuriyete neredeyse AKP’den daha iyi tecavüz edeceğini kanıtlamaya çalışıyor! HHH Cumhuriyet, tecavüzcülerin Cumhuriyeti’ne dönüştürüldüğünden size Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun diyemiyorum! Ancak, şu gerçek unutulmamalıdır. Ne kadar tecavüze uğrarsa uğrasın, Cumhuriyetin değerleri o kadar sağlamdır ki bu topraklarda yeniden doğacak ve eninde sonunda mutlaka egemen olacaktır. Petrol neden düşüyor? ‘Radikal adımlara ihtiyaç var’ Ekonomi Servisi Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Onatça, yüksek işsizlik oranının artık yüksek enflasyon, yüksek cari açık ve yavaşlayan ekonomi sarmalının doğal bir sonucu olduğunu belirterek “Çift hanelere ulaşan işsizlik rakamı ülkenin genel huzuru için istenmeyen bir durum. O yüzden radikal adımlara ihtiyacımız var” dedi. TÜRKONFED tarafından hazırlanan ekim ayı Ekonomi Raporu açıklandı. Raporda, Türkiye ekonomisinde yavaşlama eğiliminin üçüncü çeyrekte de kendini gösterdiği ifade edildi. Onatça, yavaşlama eğilimi gösteren ekonomide sorunların aşılması için artık yapısal reformların daha da gerekli olduğunu, bu alanda hızlı hareket etmeye ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Yurttaşın cebinde para kalmadı ilk iki çeyreğinde yüzde 15.3’e çıkan tasarruf sahipliği oranı, son çeyrekte yüzde 12.4’e geriledi. Yurttaşın gelirleri tasarruf yapmalarında yetersiz kalıyor. Ekonomi Servisi Kentsel nüfustaki tasarruf sahipliği oranı üçüncü çeyrekte ani bir düşüşle üç puan geriledi. Tasarruf yapamamada büyüme performansının yavaşlamaya başlaması, artan işsizlikle birlikte gelir kısıtı etkili oldu. ING Bank “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması” 2014 üçüncü çeyrek verileri açıklandı. Araştırma sonuçlarına göre bireyler, en çok “geleceğe yatırım” ve “çocuklar” için tasarruf etmek isterken tasarruf edememenin temel nedeniyse gelir yetersizliği olarak öne çıkıyor. Araştırmaya katılan ve tasarruf sahibi olmadığını söyleyenlerin yüzde 62’si gelir yetersizliğinin tasarruf sahipliğini kısıtlayıcı en önemli neden olduğunu söylerken katılımcıların yüzde 21’i borçlarını sebep gösteriyor. Bir önceki iki çeyreğe göre kıyasladığımızda gelir yetersizliğini öne sürenlerde 10 puanlık artış var. Gelir yetersizliğinden sonraki en önemli neden yüzde 14 ile “borçların/ödemelerin olması” olarak gösteriliyor. Üçüncü sıradaysa “Kira ödemelerinin olması” yer alıyor. Çocuklu bireylerde tasarruf sahipliği oranı bir önceki çeyreğe göre 4 puan azalarak yüzde 9 seviyesine, çocuksuz bireylerde ise 2 puanlık düşüş göstererek yüzde 18 seviyesine geriledi. Tasarrufu olmayıp gelecekte tasarruf yapmayı planlayanların oranı, bir önceki çeyreğe göre 11 puanlık bir kayıp yaşayarak şimdiye kadarki en düşük seviye olan yüzde 25.7’yi gördü. Gelecekte tasarruf yapmayı planlayanların oranı da yüzde 17.4’ten 15.3’e geriledi. Fotoğraf: Kaan Sağanak u ING Bank’ın araştırmasına göre 2014’ün Check in: Direniş! İstanbul Haber Servisi İşten atılan Dora Otel işçileri dün haklarını aramak için Dolapdere’de sokağa çıktı. ‘Check in: Direniş, Check Out: Sömürü’ dövizleri taşıyan turizm emekçileri işverene ‘işten atılan arkadaşlarının geri alınması’ çağrısı yaptı. Turizm Otel Spor Emekçileri Sendikası (TÜM EMEK SEN), Dora İşçileriyle Dayanışma Platformu bileşenlerinin dün otel önünde gerçekleştirilen protestosuna destek verdi. Dolapdere’deki Dora Otel önünde TÜM EMEK SEN pankartı altında bir araya gelen emekçiler adına yapılan açıklamada, “Dora Otel patronlarını, antidemokratik hukuk dışı uygulamalara son vermeye çağırıyoruz. Atılan arkadaşlarımızı geri alın, anayasal demokratik hakkımız olan örgütlenme hakkımı tanıyın” denildi. TÜM EMEK SEN açıklamasında “Dora otel patronları, antidemokratik yöntemlerini sürdürdükleri sürece, Türkiye işçi sınıfının bir parçası olan Dora Otel işçilerinin yapacağı tüm eylemler de meşru ve haklıdır” ifadelerine yer verdi. Rüzgârın kapasitesi yüzde bin artacak Ekonomi Servisi Dünyadaki rüzgar enerjisinin kurulu gücünde 2050’ye kadar yüzde binden fazla artış olması bekleniyor. Küresel Enerjisi Konseyi’nin yayımladığı 2014 Küresel Rüzgâr Enerjisi Raporu’na göre, 2013’te 318 gigavat kurulu gücü bulunan küresel rüzgâr enerjisinin 2050’de 4 bin 42 gigavata yükselerek toplam elektrik üretimindeki payının yüzde binden fazla yükselmesi öngörülüyor. Öngörülen bu kapasite artışıyla rüzgar enerjisi 10 bin 624 teravatsaat elektrik üreterek 2050’de küresel elektrik talebinin yüzde 30’unu oluşturacak. 2013’te üretilen küresel elektrik miktarı 620 teravatsaat. Türkiye’nin rüzgâr enerjisi kurulu gücü, son 1 yılda yüzde 35 artarak 3 bin 581 megavata yükseldi. Basın İş Kanunu’na dokunmayın Ekonomi Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), avukatlar, gazeteciler, konusunda uzman akademisyenler; Basın İş Kanunu Değerlendirme Toplantısı’nda bir araya geldi. Toplantıda hükümetin İş Yasası’na katmayı planladığı Basın İş Kanunu’nun ayrı bir kanun olarak korunması gerektiği konusunda katılımcılar gö rüş birliğine vardı. TGC Başkanı Turgay Olcayto , “Meslektaşlarımız Türkiye’de her şeye rağmen çok güç koşullarda gazetecilik yapmaya çalışıyor. 5953 sayılı Basın İş Yasası ayrı bir yasa olarak kalmalı. Geride kalan maddelerle ilgili ileri düzenlemeler yasaya eklenebilir. Biz de bu konuda alternatif bir kanun teklifi hazırlayabiliriz” dedi. Basın İş Yasası’nın aslında gazeteciyi değil “halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı”nı koruduğunu hatırlatan konuşmacılar, “Ücret peşin ödenmeli ki, gazeteci görevini rahat yapabilsin” dediler. Toplantıda Basın İş Yasası’nın tartışmaya açılmasının zamanlamasını “manidar” olarak nitelendiren katılımcılar, iktidarın medya patronlarının baskısıyla Basın İş Yasası’nda peşin ödenmeyen ücretlere getirilen yüzde 5 faiz uygulaması ve kıdem tazminatını tırpanlayacak bir uygulamaya hazırlandığını belirttiler. Basın İş Yasası’na göre çalıştırılmayan ama fiilen gazetecilik yapan kişilerin de haklarının korunması gerektiğine dikkat çeken katılımcılar, Basın İş Kanunu’nun internet gazetecilerini de kapsaması gerektiğini vurguladılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle