24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 CHP Genel Başkan Yardımcısı Bekaroğlu, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı: AKP Kürt sorununu çözemez AYŞE SAYIN ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, partisinin seçim bildirgesinde Kürt sorununun çözümü ve anadil konusunda “net” çözümler sunacaklarını belirterek, “Ben iddia ediyorum, ancak CHP çözer, AKP çözemez... Çünkü AKP Türkiye toplumunu böldü, Kürtleri de böldü ve iktidarını bunun üzerinden götürüyor. Böyle bir zihniyetten Kürt meselesinin çözümü de toplumsal barış da çıkmaz” görüşünü dile getirdi. Bekaroğlu, CHP’nin AKP’nin yarattığı ayrışma, bölünme ve toplumsal barışı sağlayacak “şemsiye parti” olabileğini söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bekaroğlu, Cumhuriyet Ankara Bürosu’nu ziyaret etti. Bekaroğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar ana başlıklarıyla şöyle: Anadil, ortak dil, yabancı dil: Bu konuyla ilgili genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bir çalışma yaptırdı. Orada şu endişeler var: Çocuk bütünüyle anadiliyle eğitim yaparsa, nasıl Türkiye vatandaşı olarak eşit haklardan yararlanabilir? Yani sadece Kürtçe bilen bir çocuk, işte ilkokuldan başladı, ünversiteyi bitirdi, Kürtçe dışında başka bir dil bilmiyor. Bu çeşitli haklardan istifade etme konusunda ciddi şekilde zorlayabilir. Dolayısıyla öyle bir sistem getirilmeli ki, bir defa ortak bir ülkede yaşayacaksak, orta dil olmalı, bu da Türkçedir. Bir de Türkiye’de yabancı dil sorunu var. Bunu da çözmek gerekiyor. Dolayısıyla bu üçünü bir arada çözecek bir sistem olmalıdır diyoruz. AKP Kürtleri de böldü: Ben iddia ediyorum, Kürt meselesini bu çerçevede ancak CHP çözer, AKP çözemez. Çünkü AKP’nin de kendine özgü bir millet tanımı var ve bu halkın içindeki bir grubu kendi kimlikleriyle tanıyor. Bölerek siyaset yürüttüğü için Kürtleri de kendi aralarında bölüyor. Dolayısıyla o zihniyet çözemez. Çünkü bu sorun sosyal demokrat bir programla çözülebilir. Bu ancak CHP ile olabilir. CHP, cumhuriyeti kurmuş, sonra çok partili demokratik sisteme geçirmiş bu ülkeyi. Şimdi Türkiye’yi parçalanmaktan, daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktan, ancak CHP sosyal demokrat programıyla kurtarabilir. CHP net: Bugünden itibaren hiç kimse CHP’yi “Kürt düşmanı, çözüm sürecinin karşıtı” gösteremez. Bu konuda CHP netleşmiştir. CHP’den Bavyera’da bilim dersi gürsel köksal Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Bavyera TürkAlman Toplumu’nun (DTG Bayern) 35. kuruluş yıldönümü dolayısıyla eyalet parlamentosunda düzenlenen kutlama törenine katıldı. Münih’teki Bavyera Eyalet Parlamentosu’nda konuşma yapan Unat, Alman üniversitelerinde “Türkiye Ekonomisi ve Politikası Kürsüsü” kurulması çağrısında bulundu. Prof. Unat, “Bugün üniversitelerinizde sadece Türkoloji, arkeoloji ve İslam bilimleri kürsüleri var. Bu demektir ki, burada Türk ekonomisinin dinamik yapısı, büyüme hızı, Türk anayasası, hukuk sistemi, Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu laik Cumhuriyette kadının yeri üzerine yükseköğrenim yapmak mümkün değil. Neden Türkiye’in Almanya’nın en çok ihracat yaptığı ülke olduğunu ve burada bir ‘Türk Ekonomisi ve Politikası Kürsüsü’nün eksikliğini görmezden geliyorsunuz” dedi. Törene Bavyera Eyalet Meclisi Başkanı Barbara Stamm, Türkiye’nin Münih Başkonsolosu Mesut Koç, eski Bavyera Eğitim Bakanı Prof. Dr. Hans Georg Majer ve Süddeutsche Zeitung yöneticilerinden Prof. Dr. Heribert Prantl da katılarak konuşma yaptılar. Etkinlikte piyanist Aylin Aykan ve çellist Rabia Aydın, Adnan Saygun’un “Partita” eserini çaldılar. Piramit eritecek AKP’nin üzerine oturduğu dinamizm, sadece dindarlıkla ilgili değildir, sınıfsal boyutu da var; toplumun merkezinden, ekonomiden, statüden uzak tutulan insanlarla ilgisi var. Bu insanlar AKP ile beraber kendilerinin temsil edildiğine inanıyorlar. “Tayyip Erdoğan benim, beni temsil ediyor, ben artık adam yerine konuluyorum” diyor. Ama tam da şu anda o iktidar bloku içinde piramit oluşmaya başladı. Ve bu paylaşım üzerinden oluşuyor bu piramit. Yani iktidarın içinden bir kesim, imkânları alarak piramitin tepesine çıkmaya başladı. Aslında aynı camide namaz kılıyor olsalar bile, yaşam tarzlarıyla, kazanımları, tatil, tüketim alışkanlıklarıyla tepedeki kesim, geniş kitlelerden yavaş yavaş ayrılmaya başladılar ve homurdanmalar da bu nedenle başladı, tükendi bitti demiyorum, ama burada, bir erime başladı. geçmişte biliyorsunuz, Diyarbakır, Mardin, Urfa’da milletvekillliklerinin yarısını alıyordu. Milliyetçi olmayan Kürt seçmeni sosyal demokrat programı benimseyen Kürt seçmen, yavaş yavaş CHP’ye yönelecek diye düşünüyorum ben. CHP şemsiye olabilir: Tabii AKP, kimlikler üzerinden seçmenini iyi konsolide etmiştir ki bu bir süre daha devam edecektir. Ama ciddi bir şekilde kendi tabanında da her yerde bir homurdanma var, bir güven kaybı var. Türkiye’de işlerin iyi gitmediğini artık AKP seçmeni de söylüyor. Hem toplumsal barış hem de ekonomik açıdından hem de uluslararası ilişkiler açısından iyi gitmediğini söylüyor. Buradan CHP büyük bir şemsiye açabilir. Herkesin altında yer alabileceği bir şemsiye açabilirse, gelecek için ümit CHP olacaktır bence. CHP’li demokratikleşme, AKP refah istiyor: Toplumun bir kesiminin yeminli şekilde “CHP’ye oy vermem” gibi bir tavrı yok. Örgütlerimiz de Kürt sorununun çözümü, demokratikleşme konusunda çok istekli. Mesela araştırmalar var, son olarak Özer Sencer’in araştırması var, CHP seçmeni hem Kürt meselesinin çözülmesine, hem genel anlamda demokratikleşmeye AKP seçmeninden daha istekli ve açık. AKP seçmeni daha çok kalkınmaya refaha vurgu yaparken, CHP seçmeni demokrasi insan haklarına daha çok vurgu yapıyor. Türbanın 9 yaşa inmesi: İndi ama çoğu insan da rahatsızlık duydu, 910 yaşındaki çocuğun başörtüsü takıp takmayacağı tartışması herkesi rahatsız etti. Siz gerçekten özgürlükçü davranırsanız, rahat bir şekilde ifade ederseniz, dindar kesimden bir problem çıkacağını sanmıyorum. AKP geçmişte olduğu gibi şimdi de bağıra bağıra, göstere göstere elinde hiçbir şey kalmadı ve en son 9 yaşındaki çocuğa başörtüsünü getirdi. CHP’nin değil, cemaatin bakışı değişti: Cemaatle aynı yere düşmek CHP açısından çok tehlikeli. CHP aynı pozisyonda değil, aynı yerde değil cemaatle. Paralel yapıyla ne ilgisi olabilir CHP’nin? Nasıl ki daha önce cemaat medyası CHP aleyhine ne varsa, ne olabiliyorsa, onları yazıp çiziyorsa, şimdi de iktidar aleyhine ne varsa kullanıyor. Bu CHP’yle ilgili bir hadise değil. Ama tabii CHP’nin bu ilişkide dikkatli olması gerekiyor. Ben 2008’de ilk defa “paralel yapı” kavramını kullanan insanım. O zaman AKP’liler bana hücum etmişti. SolDA yeni hareketlilik Vişnelik’ten ‘Haziran Hareketi’ çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ODTÜ Vişnelik Toplantıları’nın üçüncüsünde hareketin adı “Birleşik Haziran Hareketi” olarak belirlendi. Yayımlanan deklarasyonda da “Ülkemizin faşist ve dinci, mezhepçi zorbalığa sürüklenmesine dur diyelim, eşitlikçi, özgürlükçü, bağımsızlıkçı, laik, kamucu, dayanışmacı yeni bir toplumsal düzeni, ‘Haziran’ın izinde birleşik direnişimizle inşa edelim” çağrısı yapıldı. ODTÜ Vişnelik toplantılarının ilki 30 Ağustos’ta, ikincisi de 21 Eylül’de gerçekleştirilmişti. Toplantılara CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Hüseyin Aygün ile Gökhan Günaydın da katıldı. ÖDP, KP, HTKP, EHP, TKP 1920 gibi siyasi partilerle, Devrimci Hareket, Red Dergisi, TTB Başkanı Beyazıt İlhan, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, DİSK Sosyal İş Başkanı Metin Ebetürk’ün de aralarında bulunduğu 50 dolayındaki katılımcı geçen hafta sonu üçüncü kez bir araya geldi. Bu toplantıda hareketin adı “Birleşik Haziran Hareketi” olarak belirlendi ve bir deklarasyon yayımlandı. Bu deklerasyonda şu çağrı yapıldı: “Ülkemizin faşist ve dinci, mezhepçi zorbalığa sürüklenmesine dur diyoruz. Emekçi sınıfların insanlık dışı çalışma koşullarına mahkum edilmesine, taşeronlaşmaya ve güvencesizliğe karşı, insanca bir yaşamı savunuyor, işçi cinayeti ve katliamlarının önlenmesi için mücadele ediyoruz. Piyasacı talan ekonomisine karşı çıkıyor, özelleştirme yağmasına karşı halkçıkamucu bir ekonomiyi savunuyoruz. Dinin siyasal ve toplumsal yaşamı belirlemesine karşı laik ve özgür bir yaşam için bir araya geliyoruz. Kürt sorununun çözümünde özgürlük temelinde kardeşlik ve birlikte yaşama iradesine dayalı, adil, onurlu bir barışı ve eşit yurttaşlığı esas alan bir çözüm için güçlerimizi birleştiriyoruz. Her tür cinsel ayrımcılığa, şiddete ve baskıya karşı duruyor, kadın cinayetlerine son vermek için harekete geçiyoruz.” Hareket önümüzdeki günlerde önce yerel meclisler, arkasından Türkiye meclisleri toplamayı hedefliyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, İller Bankası’nın ihale konusu dışında olmasına karşın firmalardan araç tahsis etmesi ve bu araçları üçüncü kişilere vermesini bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. CHP’li Dibek, konu hakkında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda bir soruşturma açılıp açılmayacağını sordu. Dibek, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’ye şu soruları yöneltti: “Banka ile ilgisi bulunmayan şahıslara neden araç tahsisi yapılmıştır? Bu tahsis kimin izni ile yapılmıştır? 31 aracın ihale şartnamesine konması açıkça ihale kanunlarına aykırı değil midir? Bakanlık olarak konu hakkında bir soruşturma açmayı düşünmekte misiniz?” Araç skandalı Meclis gündeminde HDP’li Tan ile KCK Yürütme Konseyi üyesi Karasu arasında polemik ‘Mazlum zalim olamaz’ Haber Merkezi HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Kobani protestolarına ilişkin yaptığı “Keşke Bahçeli gibi yapabilseydik” sözleri nedeniyle polemik yaşadığı KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu’ya yanıt verdi. Karasu’nun “Birkaç camın kırılmasını sürekli gündemleştirmek olaylara çarpık yaklaşmanın sonucudur” sözlerine yanıt veren Tan, “Mazlum zalim gibi davranamaz” dedi. HDP’li Tan’ın, Kobani protesto gösterileri sırasında yaşanan olaylara ilişkin yaptığı “Keşke Bahçeli gibi yapabilseydik, sokakta yakıp yıkmaları önleyebilirdik” açıklamaları Kürt siyaseti içerisinde yoğun şekilde tartışılmaya devam ediyor. Tan’a yanıt veren “Hüseyin Ali” takma adıyla Özgür Gündem’de yazan KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, “Diğer tüm şehirlerde de Kürt yurtseverlerine saldırarak birçoğunu katlediyorlar. Bunların katilleri de polisler ve HüdaPar yanlılarıdır. Tüm bunlar ortadayken ölenleri değil de bankamatiklerin kırılmasını ve birkaç camın kırılmasını sürekli gündemleştirmek olaylara çarpık yaklaşmanın sonucudur” ifadelerini kullandı. Karasu’nun yazdığı bu yazının ardından Tan, T24 haber sitesine yanıt gönderdi. Tan yazısında şu ifadeleri kullandı: “Yüzlerce mağaza, market, kuyumcu ve bankanın yakılarak yağmalanmasını, yolların ve arabaların ateşe verilmesini, on altı yaşındaki bir çocuğun sığındığı evde arkadaşları ile birlikte öldürülerek balkondan aşağı atılmasını, caddede başının taşla ezilerek, cesedinin üzerinden araba ile geçilmesini, Sayın Öcalan’ın olayların durdurulması ile ilgili açık talimatının Meclis kürsüsünden okunduğu günün gecesinde bölgedeki birçok karakola eylem düzenlenmesini ‘birkaç camın kırılması’ olarak görmüyorum. (…) Mazlum zalim gibi davranamaz.” Tan, Kobani eylemleri sırasında “Kim bizim amblemlerimizle, sloganlarımızla sokağa çıkıyorsa provokatördür, ajandır” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilişkin görüşünü de isim vermeden, “1980 öncesi Çorum, Maraş, Malatya… 1980 sonrası ise Sivas ve İstanbul Gazi Mahallesi olaylarında olduğu gibi kontrgerilla eylemleri ile tüm ülkeyi kana bulayan, sonrasında ise çek senet tahsilatı, uyuşturucu ticareti ve kaçakçılık ile mafyalaşan faşist çeteleri bir siyasi parti liderinin velev ki şeklen bile olsa dizginleme çabalarını göz ardı etmenin eksik bir siyasi değerlendirme olduğu kanaatindeyim” ifadeleriyle detaylandırdı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Seçimi Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven, yeni seçilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin mazbata töreninde, YSK’ye atfen, bazı basın yayın organlarında yer alan “seçim hazırlığı” şeklindeki haberleri yalanladı. Güven, “YSK’nin basında çıkan haberlere göre pozisyon belirlemesi düşünülemez. Kaldı ki erken seçim kararını verecek olan da YSK değildir. YSK’de erken seçim alarmı yoktur” dedi. ‘Erken seçim alarmı yok’ Demokrasi ve barış konferansı AKP’ye ‘son 30 yılı ararız’ uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Halkların Demokratik Kongresi (HDK) tarafından düzenlenen 2. Demokrasi ve Barış Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söylemleri için “Barışı tehdit eden en ciddi tehlikelerden biri” denirken “Çözüm ve barış için kararlı bir yürüyüş başlatılmazsa son 30 yıldan devraldığımız çatışma potansiyeli, halklarımızı öncekinden çok daha şiddetli ve karmaşık bir kavganın kucağına atabilir” ifadeleri yer aldı. Ankara’da cumartesi ve pazar günleri gerçekleştirilen, HDK’nin düzenlediği 2. Demokrasi ve Barış Konferansı tamamlandı. Konferansın sonuç bildirgesinde, hükümetin Rojava ve çözüm süreci politikalarına yönelik eleştirilerle birlikte Abdullah Öcalan’ın baş müzakereci ilan edilmesi önerileri dikkat çekti. Bildirgede öne çıkan başlıklar şöyle: “Ankara, savaş ve çatışma arayışından başka bir anlam taşımayan, Rojava ve Suriye’de rejim değişikliği hedefine yönelik ‘Tampon Bölge’ arayışlarına son vermelidir. Konferansımız AKP iktidarını güvenlik paketine ilişkin hazırlıklarını geri çekmeye davet eder. Öcalan, baş müzakereci olarak çalışmalarını yürütebileceği maddi koşullara kavuşturulmalı. Hasta tutsakların özgürlüklerinin iadesi ve genel olarak siyasal tutsakların serbest bırakılması, çözüm ve müzakere sürecinin en önemli talepleri arasındadır. Aleviler üzerindeki baskı ve asimilasyona son verilmeli. 1915 Ermeni ve Süryani soykırımındaki devlet sorumluluğu kabul edilmeli.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 12 Ekim’de seçilen yeni üyeleri, Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) düzenlenen törenle mazbatalarını aldı. YSK Başkanı Sadi Güven’in konuşmasının ardından yeni üyelere mazbataları, Güven ve YSK üyeleri tarafından verildi. HSYK’ye yeni seçilen üyeler İlker Çetin ve Mehmet Gökpınar, mazaret bildirerek törene katılmadı. HSYK üyeleri mazbatalarını aldı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde önceki akşam silahlı saldırı sonucu eski Suruç Belediye Başkanı Salih Tekinalp ve oğlu Sinan Tekinalp’in öldürülmesiyle ilgili soruşturma sürdürülüyor. Yarış atı sahibi olan ve ilçede çiftliği de bulunan Salih Tekinalp’in 6 ay önce Iraklı bazı kişilerle ticari ilişki içerisinde olduğu ve anlaşmazlıklar yaşadığı öne sürüldü. Uğradığı silahlı saldırıda ensesinden vurularak ağır yaralanan Tekinalp ve oğlunun suikast sonucu öldürülmesinde ticari anlaşmazlık sonucu oluşan husumetin etkili olabileceği iddia ediliyor. Polis silahlı saldırının en az 2 kişi tarafından işlenmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Tekinalp ve oğlunun canezeleri dün, Suruç ilçesine bağlı Karadut Mahallesi’nde toprağa verildi. Cenazeye, Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi ile çok sayıda vatandaş katıldı. Dinay aşiretinin önde gelen isimlerinden olan Salih Tekinalp, 1994 yılında CHP’den belediye başkanlığı yapmış, 2009’da AKP’den Suruç Belediyesi başkan adayı olmuştu. Tekinalp ve oğlu toprağa verildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, “2015’te Cumhurbaşkanlığı bütçesi yüzde 97 oranında artırıldı. Milletvekillerine zam yapılarak, kendi grubuna sus payı mı vermek istiyor acaba?” dedi. Nazlıaka, düzenlediği basın toplantısında, eylül ayında 23 kadının öldürüldüğünü, 8 kadına ve kız çocuğuna tecavüz edildiğini belirtti. Nazlıaka, “milletvekillerine yapılan zamla” ilgili soru üzerine, bunun gereksiz bir zam ifade ederek, “Koluna 700 bin TL’lik kol saati takanlar, çocuklarının odasında ayakkabı kutuları ile para sayma makinesi bulunanlar bu zam hakkında ne düşünüyor acaba? Öğrenmek istediğim budur” dedi. ‘Milletvekiline zam gereksiz’ ‘Hocaların hocası’nı anıyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bombalı saldırı sonucu 21 Ekim 1999’da yaşamını yitiren gazetemiz yazarı ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, katledilişinin 15. yıldönümü olan bugün Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu’nda düzenlenen programla anılacak. Kışlalı, 1951 yılında Kilis Kemaliye İlkokulu’ndan sonra, Kilis Ortaokulu’nu ve Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kabataş Erkek Lisesi’nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandı. Okurken bir yandan da Yeni Gün’de spor muhabirliği yaptı. 19621963 yılları arasında Yeni Gün gazetesinde yazıişleri müdürlüğü görevini üstlendi. Paris Üniversitesi’nde anayasa hukuku ve siyaset bilimi dalında “Modern Türkiye’de Siyasi Güçler” başlıklı doktorasını verdi. 1972 yılında doçent olan Kışlalı, 1977 yılında CHP listesinden İzmir milletvekili seçildi. 1978 yılında da Ecevit hükümeti döneminde Kültür Bakanı olarak görev yaptı. 1988’de profesörlüğe yükselen Kışlalı, 1991 yılından katledildiği güne kadar da gazetemiz Cumhuriyet’te, “Haftaya Bakış” başlığıyla köşe yazıları yazıyordu. Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Akit gazetesi ise suikasttan önce hakkında bir haber yayımlamış ve Kışlalı’nın üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti. Kışlalı, 15. ölüm yıldönümü olan bugün, Ankara Üniversitesi’nde, kendi adını taşıyan Ahmet Taner Kışlalı Sanatevi’nde düzenlenen programla anılacak. Program, AÜ İletişim Fakültesi’nde yer alan sanatevinde saat 13.30’da başlayacak. Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş de Kışlalı için görüşlerini şöyle dile getirdi: “Ankara Üniversitesi ve Türkiye için önemli kayıp olan değerli bilim insanı Ahmet Taner Kışlalı için üzüntümüz hiç bitmeyecek. Hayatta olmasa da Ankara Üniversitesi’nin bir çınarıdır.” l Ahmet Taner Kışlalı’nın katledilişinin üzerinden 15 yıl geçti Taner Kışlalı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle