19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 OCAK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Sincan’dan Maltepe Cezaevi’ne nakledilen 4 çocuk adli tutuklular ile aynı koğuşta 9 kabul edildi, kaçı beraatla sonuçlandı. Bu rakamlar bu noktadaki standardımızı gösterecek. Yüzlerce kişi hakkında soruşturma başlatıyorsunuz. Çok büyük kısmı takipsizlikle, beraat ile sonuçlanıyorsa bu sistemin işleyişinde birtakım sorunlar var demektir. Soruşturmayı yargılamadan daha fazla önemsiyoruz. Lekelenmeme hakkını ihlalin son derece büyük sorunlara yol açıyor. Bu rakamlar çıksın, yasal altyapı bakımından neler yapmamız gerekirse adım atmak lazım. İzmir sorusuna Meclis yanıtı: (“İzmir’deki soruşturmada polislerin görevden alınması müdahale değil mi” sorusuna yanıt) Bu algı insanların bazılarında olabilir, oluşması için gayret de gösterilebilir. Ama yasalar ve devam eden olaylarla ilgili hiçbir çalışma yapılmaz diye kural koyarsak öncelikle Meclis’i kapatmak lazım. Hiç yasa yapmamamız lazım. CMK, CMUK, Borçlar Kanunu aynı anda mevcut kanunlarla yüz binlerce dava yürürken yenilendi. ‘Soruşturmalar devam ederken çalışma yapılamaz’ dediğinizde yasama ve yürütmenin elini bağlarsınız. Atamalar hükümetin takdiridir. İdare algılar üzerinden tasarrufta bulunmaz. Doğru mu değil mi diye yapılan işe bakar, ona göre tasarrufta bulunur. Devlet ortak kabul etmez: Memurlar yasaya uygun atandığı gibi yasaya uygun olarak da alınabilirler. İdare hukukunda müktesep hak olmaz. Başvuru olursa yargı denetimini yapar. Devletin içinde farklı farklı yapılanmalara izin verirse devletin herkese ait olma özelliği sona erer. Görev yapanların siyasi görüşleri, mensubiyetleri farklı olabilir. Ama bu farklar görev icrasına yansırsa devlet ona müdahale eder. Nasıl ki Allah şirk kabul etmez, devlet de şerik (ortak) kabul etmez. HSYK düzenlemesinde anayasa ihlali yok: Bu HSYK düzenlemesi çok tartışılacak. Anayasaya aykırı bir düzenleme kesinlikle değil. Bizim yaptığımız anayasanın kanunla düzenleme yetkisi verdiği alanda düzenleme yapmaktan ibaret. Yargı denetiminin dışındaki bir alanı denetime açıyoruz. Yargı denetimi getiriyoruz. Layüsel yapıdan hesap verebilir yapıya geçiş imkânı sağlayacağız. Hem AB hem de Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu kriterleri açısından bu çok önemli. Çarşaf listenin önüne geçeceğiz: Üye sayısı ve kaynaklarına dokunmuyoruz. Ama çarşaf liste yapılmasının önüne geçeceğiz. Herkes bir kişiye oy verecek ve gruplaşma, tam kadro gelme olmayacak. Çoğulcu bir yapı çıkacak. (“Fiilen bakanın ve yürütmenin eline geçmiş olmayacak mı” sorusuna) Hayır öyle görmüyorum. Kurulun seçme hakkını ortadan kaldıran bir düzenleme yapmadık. Terör mahkemelerini kaldıracağız: Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesine göre düzenlenen özel yetkili mahkemelerin varlığı hukuk devletinde her zaman tartışılır. Yeni de değil bu. Daha önce de söyledik. Bu noktada Türkiye’de terörle mücadele nedeniyle ihdas edilmiş DGM’ler, ÖYM’ler oldu. Şimdi TMK 10’a göre görev yapan mahkemeler var. (“Kaldırılması düşünülüyor mu” sorusu üzerine) Kaldırılması için bir çalışmamız var. Dinlemelere yeni düzenleme: CMK soruşturmaları sırasındaki usullerle ilgili ciddi eleştiriler var. CMK 135’te kuvvetli şüphe varsa dinleme kararı alabiliyorsunuz. O da 3 ay. İkinci defa 3 ay. Sonra örgütün faaliyeti çerçevesinde ise ilanihaye dinleme kararı aldırıyorsunuz. Ama 220. maddede örgüt tanımı yok. Sadece “asgari üç kişi” diyor. Bu konuda yakında açıklanacak bir çalışmamız var. Ceza muhakemesinde keyfi kullanmaya uygunluk veren yapılar varsa bunları revize eden çalışmalar var. Dinleme dahil, bu konu üzerinde çalışıyoruz. Bir noktaya da geldi. Meclis tatile girmeden bu konuda bir adım atacağız. Soruşturmanın gizliliği olur ama gizlenmiş soruşturma olmaz. UYAP’a soruşturmayla ilgili her şeyin girilmesini sağlayacağız. Danıştay açıkça usulü çiğnedi: Adli Kolluk Yönetmeliği ile HSYK bildirisi kurulun görevleri arasında yoktur. Yasanın dışına çıktılar, yetki gaspı yaptılar. Yaptıkları anayasa ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. 138. maddenin katlidir. Kurul öldürmüştür. Ertesi gün Danıştay kararı, HSYK açıklamasındaki cümlelerle örtüştü. Danıştay’da ise kanunlar çok açık. Yürütmeyi durdurma talebi olması halinde idari savunma alınmadan karar verilemez. Danıştay’ın hiç tebligat bile yapmadan bunu açık açık çiğnemesi beni rahatsız ediyor. Anayasa değişikliği yapmadan sağlıklı bir adli kolluk yapma imkânı yok. Zulüm şekil değiştirdi 40 gardiyanı 12 çocuk dövmüş! ALİCAN ULUDAĞ ÖZLEM GÜVEMLİ Sincan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde işkenceye maruz kalan 12 çocuktan İstanbul Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’ne gönderilen 4 çocuk, adli tutuklular ile aynı koğuşa konuldu. Bir arada kalmak isteyen 4 çocuğun talebi cezaevi yönetimi tarafından karşılanmayınca, çocuklar açlık grevine başlamıştı. Yönetimin, çocukları ikişer ikişer aynı koğuşlara koyması üzerine açlık grevi sona erdirildi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Güçlü Sevimli, pazartesi günü çocukları ziyaret ettiğini anlatarak “Salı günü ikişer ikişer adli tutukluların bulunduğu koğuşlara konuldular. Bunun üzerine açlık grevini de bitirdiler” dedi. 4 çocuğun siyasi tutuklu olduğunu ifade eden Sevimli, “İçlerinde Pozantı Cezaevi’nden gelenler de var. Çok zorluk yaşadılar. 4’ünün bir arada kalması onlar için çok önemli” di ANKARA Sincan Gençlik ve Çocuk Hapishanesi’nde gardiyanlar tarafından dövülen 12 çocuğa bir darbe de cezaevi idaresinden geldi. Çocuklar hakkında disiplin soruşturması başlatan cezaevi yönetimi, çocukların “Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak, isyan çıkarmak ve isyana teşebbüs etmek” suçlamasından savunmalarını istedi. Cezaevi yönetimine göre, olay sırasında çocuklar gardiyanları darp etti. Oysa 12 çocuğa müdahale eden gardiyanlar 40 kişiydi. Sincan cezaevinde çocuk mahkumlara işkence olayı yılbaşı gecesi yaşanmıştı. Yaklaşık 40 gardi yan bir koğuştaki 4 çocuğu döverek dışarı çıkarmış, arkadaşlarını merak edip olaya müdahale etmek isteyen C12 koğuşundaki çocuklar da aynı şekilde gardiyanlar tarafından dövülmüş, tazyikli su ve sarı renkli bir gazlı müdahaleye tabi tutulmuştu. Toplam 8 çocuğun Maltepe ve Şakran cezaevlerine gönderilmeleri sırasında ve bu cezaevlerinde de aç susuz bırakılma, çıplak arama, hücreye konulma gibi işkenceler devam etmişti. Gardiyanlar hakkında soruşturma başlatması gereken Sincan cezaevi yönetiminin, çocuklar hakkında başlattığı soruşturma yazısında “cezalandırılmalarının düşünüldüğü” vurgusu da dikkat çekti. ye konuştu. Çocukları dün ziyaret eden ÇHD Cezaevi Komisyonu üyesi avukat Fatma Yiğen ise çocukların adli tutuklularla aynı koğuşta kalmak istemediklerini belirterek “Bu durum onları çok zorluyor. Örneğin burada da ayakta sayım alınıyor. Çocuklar ayakta sayım vermek istemiyor ama koğuştaki diğer çocuklar ‘Biz veriyoruz siz de verin’ diye baskı yapıyorlar” dedi. Çocuklara hâlâ içme suyu verilmediğini, ihtiyaçlarını koğuşlardaki musluklardan karşıladıklarını anlatan Yiğen, Sincan Cezaevi’nden gelen kitapların da kendilerine ulaştırılmadığını söyledi. Yiğen, çocukların vücudundaki darp izlerine ilişkin rapor alınabilmesi için hâlâ hastaneye sevk edilmediğini vurguladı. Çocuklara sadece revirdeki doktor tarafından dış muayene yapıldığını anlatan Yiğen, savcı ile görüştüklerini, hafta içinde rapor için uzman bir doktora sevklerinin sağlanacağını söylediğini aktardı. Adalet Bakanı Bozdağ: Devlete Ortak Koşulmaz Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hükümetin seçimler öncesinde TBMM’deki çalışmalarındaki önceliğinin “yeniden yargılama” değil HSYK’nin yapısını değiştiren düzenleme olacağını açıkladı. Yolsuzluk soruşturmalarında soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesi ilkelerine uyulmamasından şikâyetçi olan Bozdağ, bu konularda geçmişte de yanlışlar yapıldığını ve kendilerinin o dönem bu konuları daha çok dile getirmesi gerektiğini ifade etti. Devlet içinde Gülen cemaatine yönelik olduğu ileri sürülen tasfiyeler konusunda ise Bozdağ, “Devlet ortak kabul etmez” dedi. Adalet Bakanı, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesine göre kurulan özel terör mahkemelerinin kaldırılacağını, dinlemeler ve soruşturmalar konsunda da yeni bir düzenleme getirme hazırlığı yaptıklarını açıkladı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, dün gazetelerin Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda, gündemdeki konularla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: Çolakkadı ve Altınok incelenmesin: İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile ilgili bir izin vermeyi düşünmüyorum. Oktay Erdoğan ve Emniyet Müdürü (Selami Altınok) ile ilgili izin vermeyi düşünmüyorum. Diğerleriyle ilgili (savcılar Zekeriya Öz ve Muharrem Akkaş) ise vereceğim. Yeniden yargılama ‘komisyona havale’: Barolar Birliği Başkanı’ndan yeniden yargılama konusunda yaptıkları çalışmayı yazılı iletmelerini istemiştim. Bugün de görüşecektik. Çalışmamız nedeniyle haftaya kaldı. Arkadaşlarımız çalışıyor. Olumlu bakış üzerine kurulmuş bir çalışma ekibi var. “Bu nedir?” diye bir araştıralım dedik. Anayasa açısından yapılabilir mi? Yansımaları ne olur? Davalara etkisi olur mu olmaz mı? Onlar çalışılacak. Önceliğimiz HSYK yasası: Çok kapsamlı bir çalışma yapılacak. Ondan sonra oturup konuşacağız. Bugünden yarına sonuçlanacak bir konu gibi gözükmüyor. Meclis takvimi de ortada. Şimdi önceliğimiz HSYK. Tutumumuzda değişiklik yok: Darbeler konusunda tutumumuz çok net. Darbeye teşebbüs etmiş, demokrasi ve hukuk devletini yok etme teşebbüsünde bulunanlarla ilgili ilkesel tutumumuzda değişiklik yok. Yeniden yargılama ve diğer konularda pek çok tartışma yapılıyor. Biz bu tartışmalara kulağımızı tıkayamayız. Affa benzerse korkusu: Feyzioğlu önerisinde kesinleşen mahkeme kararı ile ilgili ortaya çıkan hususlarla ilgili düzenleme var. 5 Temmuz değişikliğini esas alan bir düzenleme. Özel bir şart ihdası öngörüyor. Ama bu konuda eşitlik, hukuk devleti gibi konularda Anayasa Mahkemesi’nin koyacağı irade önemli. Geçmişte Ecevit ve Erbakan döneminde bir af çıktı. Daha sonra yansımaları ortaya çıktı. Tüm alternatifleri tek tek olumlu olumsuz yönleriyle incelemeye tabi tutuyoruz. Hukuk devleti açısından özel bir düzenleme yapmak mümkün mü, genel bir düzenleme daha mı iyi, daha mı kötü? Alternatifler ortaya çıkmadan bilmek mümkün değil. ‘Kumpas’ sözü yenilemeye yetmez: Mevcut kanun hükümleri bakımından bu söz yeniden yargılamaya yetmez. Yasada şartlar sayılıyor. Davayı hükme bağlayan mahkeme, bu şartlar içinde uyanlar var mı yok mu karar verecek. Ben bozamam, çünkü: (“Adalet Bakanı’nın kanun yararına bozma hakkını kullanacak mısınız” sorusu üzerine): O temyizden geçmeden kesinleşen hükümler için. Bu davalar için hukuken benim yetki kullanmam mümkün değil. Biri temyizden geçti. Diğeri de temyize tabi. Eğer kanun yararına bozma yetkisini tüm davalar için bakana verirsek tüm dosyalar bakana gelir. Ayrı bir temyiz kapısı açılır. Bu da çok sıkıntı doğurur. Geçmişte daha çok dile getirmeliydik: Şu andaki soruşturmaların hukukun dışında yürüdüğüne dair pek çok haber, yorum, eleştiri var. Soruşturmanın gizliliğini ihlal önemli. İnsanların hukukunu ve onurunu korumak için lazım. Masum bir insanı başında lekeleyip suçlu olarak algılanmasına neden olunuyor. Herkesten çok yargı görevlilerinin buna riayet etmesi lazım. Geçmişte biz bu konuları dile getirdik ama o gürültü patırtı arasında duyulmamış olabilir. Belki daha fazla dile getirilebilirdi. Öyle olsa daha da görünür olurdu. Ama öyle olmaması bugün bu konuları yüksek sesle dile getirmemizi engellememeli. (“Öyleyse 2007’den beri bu konularda yaşananlar da yanlış değil miydi” sorusuna) Bunların hepsi yanlış. Başbakan’ın HSYK eleştirisi takdir edilmeli: Başbakan’ın Tekirdağ’da HSYK ile ilgili “yanlış yaptı” ifadesi ayıplanacak bir iş olmaması lazım. Takdir edilecek bir yaklaşım olarak bakılmalı. Soruşturmanın gizliliği, sabahın köründe ev aramalar konularında tavrımız çok açıktır. Herkesin toplumda bir yeri var. İnsanlara davet kararı çıkarmadan yakalama kararı çıkarılması, gözaltına alınması hukukun açık ihlalidir. Soruşturma yargılamadan önemli: Cumhuriyet savcılarının başlattıkları soruşturmalarla ilgili inceleme talimatı verdim. Bir yıl içinde kaç soruşturma başlattılar, kaçı takipsizlikle, kaçı itirazla bitti. Kaç iddianame mahkemelerce Hasta mahpus isyanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Arzu Erbilici, Türkiye cezaevlerinde ağır hastalığı olan tutuklu ve hükümlülerin siyasal bir ısrarla serbest bırakılmayarak ölüm cezasına mahkum edildiğini söyledi. Cezaevlerindeki ağır hasta tutuklu ve hükümlülere karşı işlenen suçlara ilişkin; İnsan Hakları Derneği (İHD), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) basın toplantısı düzenledi. TTB binasında düzenlenen basın toplantısına, TTB Merkez Konseyi üyesi Arzu Erbilici, TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, SES Yönetim Kurulu üyesi Aslıhan Han Özden ve İHD Yönetim Kurulu üyesi Selma Güngör katıldı. TTB Merkez Konseyi üyesi Erbilici, İHD ile TİHV’nin 2013 yılı verilerine göre cezaevlerinde 163’ü ağır olmak üzere 544 hasta tutuklu ve hükümlü bulunduğunu belirtti. Tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakkına erişimde yaşadığı adaletsizliklere dikkat çeken Erbilici, hastalıklarının tedavisi cezaevinde mümkün olmayan ya da hastalığının son evresine gelmiş hastaların cezaevinde tutulmaya devam edildiğini söyledi. Türkiye cezaevlerinde ağır hastalığı olan tutuklu ve hükümlülerin ölüme terk edildiğini dile getiren Erbilici, insanların siyasal bir ısrarla serbest bırakılmadığını, ölüm cezasına mahkum edildiğini kaydetti. Erbilici, “Türkiye cezaevlerinde hiçbir insani, vicdani ve hukuki değerle bağdaşmayan ağır bir insan hakkı ihlali söz konusudur. Bu ihlali ortadan kaldıracak ve çözümün önünü açacak adımlar acilen atılmalı ve ağır hasta tutuklu ve hükümlüler derhal serbest bırakılmalıdır” dedi. Öte yandan, Diyarbakır’da Tutuklu Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD DER), hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için D Tipi Kapalı Cezaevi önünde basın açıklaması yaptı. Etkinliğe katılanlar, “Cezaevlerinde ölüme gün sayanlara kulak ver” ve “Cezaevlerinden bir tabutun daha çıkmasını istemiyoruz” yazılı pankartlar açtı. Diyar TUHADDER Başkanı Derya Us, cezaevlerinde 500’e yakın hasta tutuklunun olduğunu belirterek “Türkiye cezaevleri dünyanın en kötü cezaevleri arasında yerini korumaktadır. İşkencehanelere dönüşen cezaevlerinde birçok ölümler yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor. Çocuk, kadın, hasta tutsak demeden işkence yapan Türk devleti, en son Sincan Cezaevi’nde çocuk tutsaklara sistematik işkence yapıp tehditlerle iradelerini kırmaya çalışmıştır. Yine en son Seyithan Taşkıran, geç müdahale edildiği için yaşamını yitirmiştir. Biz bu konuda yaşanan hak ihlallerine karşı başta Adalet Bakanlığı olmak üzere diğer STK’leri, demokratik kamuoyunu ve halkımızı duyarlı olmaya çağırıyoruz” diye konuştu. Fotoğraf: HAZAL OCAK STK’ler: Ağır hasta tutuklu ve hükümlüler cezaevlerinde ölüme terk ediliyor 18 yıl önce gözaltında dövülerek öldürülen Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe, oğlunun mezarının başında konuştu: Bu ülkede adalet yok İstanbul Haber Servisi Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde gözaltında dövülerek öldürülüşünün 18. yılında mezarı başında anıldı. Anne Fadime Göktepe, “Ciğerim yanıyor. Gezi Parkı eylemleri sırasında öldürülenler de bizim çocuklarımızdı. Bu ülkede adalet yok” dedi. Göktepe’nin Esenler Kemer Mezarlığı’ndaki kabri başında gerçekleşen anma törenine annesi Fadime Göktepe, ağabeyi İbrahim Göktepe, çok sayıda arkadaşı, sanatçı Ferhat Tunç, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, BDP İstanbul İl Başkanı Emrullah Bingül ve gazeteci Ahmet Şık katıldı. Anne Fadime Göktepe, “Emekçilere çok teşekkür ederim. Metin’in katillerinin kim olduğunu biliyorsunuz. En başta Mehmet Ağar. Hepiniz benim için Metin’dir” dedi. Anmada konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto da, “Çok genç bir kitle, haberci heyecanıyla yoğunlaşmış bir muhabir kadrosu yetişti. Bir umut ışığı bizim için. Bu ışığı yakan da Metin Göktepe” dedi. Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat ise, son günlerde Emniyet’te yaşanan görevden almaları anımsatarak, “Metin Göktepe katliamında rol alan polislerin bir kısmı cezalandırılmıştır. Ama toplu gözaltı emrini veren dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar ve bunu uygulayan yardımcısı Kemal Bayrak, dönemin hükümeti tarafından ısrarla korunmuştur” dedi. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel de yayımladığı anma mesajında “Katiller ortaya çıkarılmadıkça, faili meçhul cinayetler aydınlatılmadıkça demokrasiden söz etmek mümkün olabilir mi?” dedi. ‘Katliamın üstünü örtemezsiniz’ MAHMUT ORAL Uludere katliamında yaşamını yitirenlerin yakınları savcılığın kararına tepki göstererdi POLİS FİŞEĞİ İLE YARALANAN BDP’Lİ ATA AYM’YE BAŞVURDU MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Batman’da 2011 yılında polisin attığı gaz bombası fişeğinin bacağına isabet etmesi sonucu yaralanan ve uzun süre hastanede tedavi gören BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Batman Valiliği’nin polisler hakkında soruşturma izni vermemesi ve soruşturma dosyasının kapatılmasına itiraz ederek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ata’nın avukatı Cihan Aydın, Ata’nın yaralandığı ve etkin soruşturma yapılmadığının belirtildiği dilekçede polislerden fiziksel ve manevi olarak 50 bin TL tazminat talebinde de bulundu. Aydın, Anayasa Mahkemesi’nden sonuç alınamaması durumunda konuyu AİHM’ye taşıyacaklarını söyledi. ‘Tabutla çıkmasınlar’ DİYARBAKIR Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) köyünde, 28 Aralık 2011 tarihinde 19’u çocuk 34 kişinin bombalanarak öldürülmesiyle ilgili askeri savcılığın takipsizlik kararı vermesine tepkiler sürüyor. Katliamda yaşamını yitirenlerden Vedat Encü’nün babası Zeki Encü, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın katliamda birinci derecede suçlu olduğunu belirterek, gerçeklerin üzerinin örtülmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Bir dizi eylem yapacaklarını ifade eden Encü, “Şimdiye kadar nasıl mücadele ettiysek, bundan böyle de alınan hukuksuz kararların üzerine gideceğiz. AKP grubunu işgal etmek, il binalarına yürümek ve yurdu terk etmek de dahil her tür eylemi yapacağız” dedi. Katliamda yaşamını yitiren Cemal Encü’nün ağabeyi Vahit Encü de katliamın Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in emriyle yapıldı ‘LEKELENMEME HAKKI’NI ‘DİNİ’ ÖRNEKLE ANLATTI Bozdağ sohbet sırasında, özellikle 17 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrasında hükümetin üzerinde titizlikle durmaya başladığı soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı gibi konuların önemini Kuran’dan örnek vererek anlatması dikkat çekti. Bozdağ, peygamberin ikinci eşi için zina iftirası atıldığı ve herkes tarafından eleştirildiği bir dönemde gelen vahiyde, “Bu apaçık iftiradır. İspatını istemek, ispat edemeyenlere ceza vermek gerekmez mi?” dendiğini anımsatarak, “Herkesin kendine intikal eden olaylarla ilgili doğrulukeğrilik araştırması yapmasında fayda var. Aksi halde inciten işler yaparız. Bir iftiraya kendimizi kullandırabiliriz” diye konuştu. ğının ortaya çıktığını ifade ederek “Bizim hükümetten beklentimiz yok. Şimdi dostlarımızla birlikte bu kararı protesto edeceğiz” dedi. Askeri savcılığın katliamın “kaçınılmaz hata” olduğuna hükmederek soruşturmayı kapatmasını eleştiren Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi ise “Bu kararın hiçbir hukuki değeri yoktur, bizim için bir hükmü de yoktur. Savcı ya iade ediyoruz” dedi. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurucaklarını ifade eden Elçi, BM yetkililerini de göreve çağırdı. İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici de öldürülen 34 insan suçlanarak katliamın kapatılmak istendiğini söyledi. Bilici, “Türkiye’de cezasızlık, bir devlet politikası olarak sürdürülmektedir” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle