19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2014 PERŞEMBE 12 DIŞ HABERLER [email protected] Türkiye’nin nükleer niyeti şüphe uyandırdı N ükleer santral için bir Japon şirketiyle varılan anlaşma, nükleer silahlanmaya yol açacağı gerekçesiyle Japonya’da tepkiye neden oldu. Dış Haberler Servisi Bir Japon şirketinin Türkiye’de nükleer enerji santralı kurmasını içeren anlaşma, Japonya’da bunun nükleer silahlanmanın yolunu açabileceğine yönelik kaygılara yol açtı. 1945’te ABD’nin atom bombalarıyla yüz binlerce insanın yaşamını yitirdiği saldırılara hedef olan Japonya’nın, 2011’de deprem ve tsunami ile Fukuşima nükleer santralını etkileyen büyük felaketin ardından ilk kez bir başka ülkeye nükleer santral inşa etme kararına ilişkin tartışmalar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Tokyo ziyaretiyle birlikte hararetlendi. Erdoğan’ın temaslarında da gündeme gelen Japon Mitsubishi şirketinin Sinop’ta yapılacak nükleer enerji santralının inşaatını üstlenmesini öngören anlaşmanın bir maddesinin, Türkiye’ye uranyum zenginleştirme ve plütonyum çıkarma izni verdiği savunuluyor. Japon Asahi Shimbun gazetesinde önceki gün yer alan bir haberde, Tokyo hükümetinin anlaşmayı mecliste bu ay içinde onaylatma arayışında olduğu kaydedildi. Ancak muhalefetin anlaşmanın nükleer silah üretimine yol açabileceği kaygısı taşıdığına işaret edildi. Haberde geçen mayıs ayında Japonya ile Türkiye arasında nükleer enerji anlaşmasının sağlandığı, Japon firmasının sadece barışçıl amaçlı olmak üzere Türkiye’ye nükleer teknobüyük bir risktir” dediğini aktardı. Gazeteye konuşan bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi de anlaşmanın en kısa sürede tamamlanması gerektiğini söylerken “Parlamentodan hemen geçmezse ilk reaktörün planlandığı gibi 2023’te devreye girmesi mümkün olmayacak” dedi. Muhalefetten birçok kesimin anlaşmaya karşı olduğu, hatta iktidardaki başbakan Abe’nin lideliğindeki Liberal Demokrat Parti’den (LPD) kimi isimlerin de geçen ekim ayında nükleer silahlanma kaygısıyla benzer bir karşıtlık içinde olduğu belirtildi. Ancak LDP’nin anlaşmaya karşı çıkan cephesinin Dışişleri Bakanı Fumio Kishida’nın zenginleştirme ve kullanılmış nükleer yakıtı yeniden işleme teknolojilerinin Türkiye’ye verilmeyeceği yönündeki sözünün ardından muhalefetinden vazgeçtiği de iddia edildi. Haberde ayrıca Sürdürülebilir Çevre ve Toplum İçin Japon Merkezi’nden Yuki Tanabe’nin, Türkiye’nin sismik riskine dikkat çektiğine, 1999’daki depremde 17 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlattığına vurgu yapıldı. Tanebe’nin “Japon nükleer reaktörleri depremlere karşı yüksek dayanılırlıkta olsa bile bu tesislerin çevresinde meydana gelen zararlar, kazalara yol açabilir” sözleri haberde yer aldı. İspanya’nın ‘Hukuk Devleti’ Farkı Kral Juan Carlos; “Kızım ve damadım, hısmım diye İspanya’da iş yapamayacak mı?” demeyi akıl edemedi… Bir yolsuzluk skandalına karışan “damat” Inaki Urdangarin ile tahtın vârislerinden… Prenses Cristina hakkında soruşturma yapan yargıçları da bu soruşturmadan alıp bir yerlere sürmeyi düşünmedi. Bilakis… Son kertede sürülen, damat Inaki Urdangarin oldu! “Urdangarin” adı, kraliyet ailesinin “web” sayfasından bile silindi. Juan Carlos’un tahtı bırakması halinde kral olacak veliaht Felipe ile eşi Letizia; “yoz” enişte ile her türlü teması kesti. Bitmedi. Üç yıldır konuşulan skandalın kralın küçük kızı Cristina’ya uzandığı ve prensesin yargı önünde “ifade vermeye çağrıldığı” noktada; “saray” tarafından yapılan bir açıklamada, açıkça “yargıya ve kararlarına saygı duyulacağı” duyuruldu. Bunun adı “hukuk devleti” oluyor. “Hukuk devleti” ile yönetilen ülkelerde; yasalar önünde yurttaşlar arasında ayrım yapılmıyor. Kimse makamından ötürü kayırılmıyor ve dokunulmazlık zırhına sarılmıyor. Yurttaşların eşitlik ilkesinin birebir hayata geçirilmesini de; yasama, yürütme ve yargı güçlerinin “baskıya” boyun eğmeyen “bağımsızlığı” sağlıyor. Muhalefet karşı Başbakan Erdoğan ve beraberindekiler, TÜRKSAT 4A uydusunun yapıldığı Mitsubishi Electric’in merkezini ziyaret ederek, uydu teslim törenine katıldı. (AA/REUTERS) lojiyi ihraç etmesinin öngörüldüğü belirtildi. Ancak anlaşmanın bir maddesinde Türkiye’ye uranyum zenginleştirme ve plütonyum çıkarma izni verildiği kaydedildi. Söz konusu maddeler nükleer santrallarda yakıt olarak kullanılabildiği gibi belli bir yoğunluğun üzerine ulaştığında nükleer silah elde edilmesinde kullanılabiliyor. Gazete, bir Japon Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin anlaşmadaki bu maddeyi, Türkiye’nin talebi üzerine metne ekledik ‘Türkiye talep etti’ leri yönündeki sözlerine yer verdi. Anlaşmanın ayrıca gerekli değerlendirmeler yapılırsa Japonya’nın zenginleştirme ve kullanılmış nükleer yakıtı yeniden işleme teknolojilerini Türkiye’ye satışına da yol açabileceği ifade edildi. Türkiye ile anlaşmanın nükleer silahlanmaya karşı duruşuyla bilinen Japonya’da eleştirilere yol açtığını yazan gazete, endüstri bakanlığından eski bir bürokratın, Başbakan Şinzo Abe’ye işaret ederek “Hükümetin bir başbakan tarafından desteklenen projelerle ilgili makul olmayan talepleri kabul etmesi ‘Demokratik toplumun sağlık işareti’ “Yargıya hesap vermeye çağrılan prenses” örneğinde; hukuk devletinin tüm bu unsurlarını görüyoruz. “Demokrasi” ve “hukuk devletinin zaferi” şeklinde yorumlanan bu durumu, İspanyol gazetesi El Pais’in başyazısı “Prenses yargıç önünde” başlığı altında dün şöyle özetliyordu: “Prenses Cristina yargıç tarafından (eşinin merkezde olduğu bir skandal dolayısıyla) sahte ödemeler ve kara para aklamaya ilişkin olarak ifade vermeye çağrıldı. Kraliyet üyelerinin özel dokunulmazlığı olmadığından, çağrının kesinleşmesi halinde Cristina, sıradan yurttaş gibi yargı önüne çıkmak zorunda kalacak. Bunda yadırganacak bir şey yok. Bu, demokratik bir toplumda ‘sağlık işareti’dir. Aksine prensesin ifadesine, bir kral kızı olduğu için başvurulmasaydı, asıl bu savunulamaz ve garip kaçardı. Yargıcın yaptığı yalnız yargı sürecinin olağan prosedürünü göstermekle kalmıyor, aynı zamanda vatandaşların yasalar önündeki eşitliğini ve fiili güçler ayrılığını kanıtlıyor… (Prensese ilişkin) kuşkuların havada kalması, demokrasinin karanlık bir yanı olduğu havası yaratırdı ki, asıl bu kabul edilmezdi!” Yolsuzluk skandalı üzerinde aynı gazetede bir süre önce yer alan bir başka başyazıda ise gene aynı noktadan hareketle şu saptama yapılıyor: “Bu davada yargının sonuna dek gitmesi şart. Çünkü bu zorunluluk, sadece yolsuzluk skandalının vahametiyle sınırlı değil. Skandal aynı zamanda monarşi rejimi için ağır prestij kaybına yol açıyor...” İspanya prensesinin yargıda hesap vermeye davet edilmesiyle yeni bir aşamaya ulaşan skandalın, dünya çapında ilgi yaratmasının nedenlerinden biri “örnek hukuk devleti” boyutuysa; diğeri “prestij kaybı” ile gelen “rejimin meşruiyeti” sorunu. Üç yıl önce patlayan ve zamanla dal budak saran “hortumcu damat skandalının”, İspanya’da doğrudan kralın kızını da içeren hal almasıyla birlikte; kraliyetin temelinden sarsılması söz konusu. Cristina’nın da yüzde 50 ortaklığı bulunan bir aile şirketi için “hayali konferanslar” ve “hayali danışmanlık” hizmetleri adına kamu fonlarını “hortumlayan” ve “kara para aklayan” “damat” Urdangarin’in marifetleri, son yıllarda çok boyutlu kriz yaşayan “kraliyet rejiminin” varlığına gölge düşürüyor. Demokrasiye geçiş döneminde askeri müdahale tehditlerine karşı duran ve ayrılıkçılığa karşı “birleştirici tutkal” rolü oynayan, bu nedenle popülarite sağlayan kraliyet; son dönemde 76 yaşındaki kralın bizatihi sorumsuz, tutarsız davranışları yüzünden yıpranıyor. 5 milyon kişinin işsiz olduğu, gençlerin yüzde 55’inin iş bulamadığı; inşaat balonu krizinde ipoteklerini ödeyemedikleri için 350 bin ailenin evlerinden olduğu, konut kredileri/ipotekler yüzünden intihar olaylarının yaşandığı bir dönemde, kraliyetin ölçüsüz davranışları büyük tepki çekiyor. Kralın iki yıl önce Afrika’da sevgilisiyle çıktığı bir av safarisinde katlettiği hayvanlar yanında çektirdiği fotoğraflar; bu bağlamda hayvanseverler denli “ekonomik kriz mağdurlarını” örneğin, çileden çıkarmıştı. Bunlara şimdi bir de “damadın” “hortum rezaletinin” eklenmesi; Marie Antoinette’i giyotine götüren “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” aymazlığını çağrıştırıyor. Son kamuoyu yoklamaları, İspanyolların monarşi desteğinin yüzde 49.9’un altına düştüğünü gösteriyor. Yüzde 51.1 İspanya’da artık monarşi istemiyor. Bu “meşruiyet kaybına” karşın, henüz 40’larında olan veliaht Felipe; rejim için bir “emniyet supabı”. Aynı araştırma, Juan Carlos’un tahtı Felipe’ye bırakması halinde; veliahtın yüzde 62 destek sağlayacağını gösteriyor. Felipe, kısaca, İspanya’da rejimin “joker”i. Ama artık öyle bir çağda yaşıyoruz ki krallar dahi arkalarını kollamak durumunda. Sorgulamaksızın biat eden “teba”ların yerini, hesap soran yurttaşlar alalı beri, saltanat sürdürmek velhasıl çok zor. Eski ABD Savunma Bakanı Gates’ten Obama’ya ağır eleştiri Dış Haberler Servisi ABD’nin, eski Savunma Bakanı Robert Gates’in, önümüzdeki hafta piyasaya çıkacağı bildirilen kitabında ABD Başkanı Barack Obama’yı yerden yere vurduğu belirtildi. Kitabın, aynı zamanda başkomutan olan bir ABD başkanına yöneltilebilecek en sert eleştirileri içerdiği kaydedildi. Washington Post gazetesinin haberine göre Gates, “Görev: Savaştaki Bir Bakanın Anıları” adını taşıyan kitabında Afganistan savaşına ilişkin liderliğini ve stratejisini eleştirdiği Obama’nın 2010 yılı başlarında, “kendi stratejisine inanmadığı, bu savaşı kendi savaşı olarak görmediği, onun için tek önemli şeyin oradan çıkmak olduğu” yönünde kanaate vardığını belirtiyor. Gates kitabında ABD Kongresi ve kültürünü de “gerçekten çirkin” sözleriyle niteliyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Caitlin Hayden, Gates’in kitabındaki iddialara ilişkin yaptığı açıklamada, Başkan Obama’nın “Gates’in fikirlerine katılmadığını” kaydederek “Obama, hem savunma bakanı olarak hem de ülkesine hayat boyu sunduğu hizmetlerden dolayı Gates’e minnettarlık duymaktadır” dedi. Gates gerek George W. Bush gerekse Obama döneminde savunma bakanlığı koltuğuna oturmuştu. öne sürülen Şam’ın Duma bölgesinde enkaz altında kalan bir bebek kurtarıldı. Halep’te ise bir hastanede IŞİD tarafından öldürüldüğü bildirilen çok sayıda ceset bulundu. (Fotoğraflar: REUTERS) Rejim güçlerinin bombaladığı Marie Antoinette misali IŞİD Halep’te kaybetti İSLAMİ CEPHE KONTROLÜ ALDI Dış haberler Servisi Suriye’de Beşşar Esad karşıtı muhalif gruplardan El Kaide bağlantılı İslami Cephe örgütünün, bir süredir kendileriyle çatışmakta olan cihatçı Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Halep’teki karargâhını ele geçirdiği bildirildi. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin verdiği bilgiye göre İslami Cephe’ye bağlı güçler IŞİD’in kentte karargâh olarak kullandığı çocuk hastanesini tamamen kontrolü altına aldı. Karargâh hastanede bulunduğu sanılan yüzlerce IŞİD mensubunun akıbetinin ne olduğu henüz bilinmezken binayı ele geçiren güçlerin, IŞİD’in esir aldığı yüzlerce kişiyi de serbest bıraktığı belirtildi. Esad yönetimine karşı olan ılımlı gruplarla, diğer İslamcı güçlere karşı savaş açan, çok sayıda sivilin yanı sıra muhalif güç mensuplarını da katleden IŞİD ise dün yaptığı açıklamada, diğer muhalif grupları “ezeceğini” belirtilerek “Ulusal Koalisyon ve Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) askeri kadrosu bizim için meşru hedeftir” dedi. Bu arada Al Ahbariye televizyonu, IŞİD’in Halep’teki karargâhını kaybettikten sonra elinde bulundurduğu 300’e yakın İslami Cephe örgütü mensubunu katlettiğini ileri sürdü. Bu arada Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun (SMDK), Cenevre2 uluslararası konferansına katılıp katılmayacağına ilişkin kararını 17 Ocak’ta bildireceği belirtildi. İstanbul’da 5 Ocak’ta başlayan SMDK Genel Kurulu’nda, Cenevre2’ye katılım konusu koalisyon üyeleri arasında tartışmalara yol açmıştı. Dış Haberler Servisi Irak’ın başkenti Bağdat’ta dün bir geneleve baskın düzenleyen yüzleri maskeli silahlı kişilerin yedisi kadın 12 kişiyi öldürdükleri bildirildi. El Arabia haber sitesinin verdiği bilgiye göre kimlikleri bilinmeyen ancak dinci gruplara mensup olduğu sanılan teröristler, Bağdat’ın doğusundaki Zaytuna’da faaliyet gösteren geneleve dün baskın düzenledi. Saldırı sırasında genelev çalışanı kadınların yanı sıra müşteri oldukları tahmin edilen beş de erkek öldü. Aynı geneleve geçen yıl 22 Mayıs’ta da saldırı düzenlenmiş, yine 12 kişi öldürülmüştü. Karar 10 Ocak’ta Rusya İslami Komite Başkanı GEREKÇE ‘HAVA MUHALEFETİ’ Dış Haberler Servisi İran’ın yarı resmi Fars Haber Ajansı’nda dün yer alan bir haberde Rusya İslami Komite Başkanı Haydar Cemal’in, Fethullah Gülen’e yönelik suçlamaları dikkat çekti. Habere göre, Cemal, Gülen okullarının Orta Asya bölgesinde yaygınlaşması konusunda uyarıda bulundu. Cemal, Orta Asya cumhuriyetlerinde Türk okulları açan Gülen’in Amerikancı bir politikacı olduğunu, ABD’nin çıkarlarını gözettiğini ve bu yüzden Amerikalı yetkililerce desteklendiğini belirtti. Gülen okullarının ABD için casus yetiştirdiğini de söyleyen Cemal’in, “bölgenin Müslüman insanlarını Gülen cemaatinin propagandalarına karşı çıkmaya davet ettiği” kaydedildi. Dış Haberler Servisi Mısır’da askeri darbeyle görevden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve 14 sanık hakkında, cumhurbaşkanlığı sarayı önünde göstericileri öldürmeye teşvik suçlamasıyla açılan dava, kötü hava koşulları gerekçe gösterilerek 1 Şubat’a ertelendi. Dün sabah saatlerinde Mursi’nin duruşmanın yapılacağı Kahire’deki polis akademisine getirildiği yolundaki haberler daha sonra yalanlandı. Mursi ile aynı davada yargılanan ve duruşmaya getirilen birkaç kişiden biri olan Essam el Erian ise eski cumhurbaşkanının duruşmaya getirilmemesine kötü hava koşullarının gerekçe gösterilmesini kuşkuyla karşıladığını söyledi ve Mursi’nin “anayasaya aykırı” olduğu için duruşmaya katılmayı reddettiğini sa Mursi yandaşlarıyla polis arasında çatışmalar da yaşandı (AFP) Geneleve de saldırdılar ‘Gülen okulları ABD için casus yetiştiriyor’ Mursi’nin duruşmasına erteleme vundu. Kahire’de davayı protesto eden Mursi yandaşlarıyla polis arasında çatışmalar da yaşandı ve gözaltına alınanlar oldu. Mursi yandaşı Müslüman Kardeşler örgütünü destekleyen, önde gelen din adamlarından Yusuf el Karadavi ise halkı gelecek hafta yapılacak anayasa referandumunu boykot etmeye çağırdı. ‘Kızlı erkekli sohbet yasak’ Dış Haberler Servisi İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in internet ortamında kadın ve erkeklerin sohbet etmesini yasaklayan bir fetva yayımladığı belirtildi. İsrail’de yayımlanan Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, kendi web sitesine gelen bir soruya verdiği yanıtta Hamaney bu tür sohbetin ahlaksızlık olduğunu savunarak “buna izin verilmez” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle