19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Hüseyin Çelik, yeniden yargılama önerisini sunan Feyzioğlu’nu şov yapmakla suçladı AKP bildiğiniz gibi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gece yarısı randevu verdiği ve yeniden yargılama önerisine katıldığını açıkladığı Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nu şov yapmakla suçladı. Çelik, “Yeniden yargılama, Ergenekon terör örgütünü, Balyoz Eylem Planı’nı yok sayma anlamına asla gelmiyor” dedi. Çelik, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında “Sayın Başbakanımız ‘yeniden yargılamaya sıcak bakıyorum’ derken, bu konuda hâlâ bir eksiklik varsa Adalet Bakanımıza bir talimat vermiştir ‘çalışma yapın’ diye. Barolar Birliği Başkanı’na da ‘Adalet Bakanlığı’yla temas halinde siz de katkınızı verin’ demiştir. Henüz çalışma bitirilmemiştir. Bununla ilgili nihai hüküm verilmeden, Barolar Birliği Başkanı kendini yürütmenin yerine koyarak kamuoyunda tutuklu olan insanlar nezdinde büyük bir beklenti oluşturmuştur. Şov yapmaya devam ediyor” dedi. Beki’ye: Ufak Attılar, Civcivler Yedi! (CHP’nin Yanlış Hesabı!) Bu rakamı, 12 yıllık AKP dönemindeki “yolsuzlukların toplamı” olarak hesap etmiş CHP. Ama iddiayı ortaya atan bir ciddi gazete, üstelik sahibi iktidara yakın! “Adliye koridorlarında dolaşan o iddialar” başlığıyla verilmiş haber ve “İran kökenli işadamı Reza Zarrab, altın kaçakçılığı, sahte belge ve hayali ihracat gibi yöntemlerle gerçekleştirilen bu para transferi 20092012 yılları arası 87 milyar Avro’yu buldu”… Şüphesiz bir iddia! CHP de çarpmış bölmüş 247 milyar TL olarak hesap etmiş. Umut Oran, maliye bakanına da Sarraf’ın şirketlerini, vergisini, zenginliğini sordu. 87 milyar Avro ile neler yapılabilirin anlatımını sürdürüyor sitesinde; Kılıçdaroğlu da kullanıyor. Eski bakanlar Zafer Çağlayan ve Muammer Güler, (ve oğulları) Sarraf ile aşna fişne ilişkileri içinde bulundukları iddiaları ile istifa etti! Sarraf’ın, Türkiye ile İran arasında altındolarAvro para trafiğini sürdürdüğü Halk Bankası’nın genel müdürünün evinde, ayakkabı kutusu içindeki 4.5 milyon dolar yakalanmıştı. Şimdi unuttuğumuz bir haberi anımsatayım: Başbakan yaklaşık şöyle demişti bu gelişmeler üzerine: Hazinemizin, bankamızın kasasından tek kuruş çalınmamıştır. Bu şu demektir: Evet ortada bu paralar dönüyor, bölüşülüyor ama bu paralar milletimizin paraları değil. Ya kimin paraları? Demek istiyor ki “İran’ın paraları” bunlar. Halk Bankası üzerinden yapılan aklama paklama operasyonlarının tabii ki bir komisyonu, getirisi olacak. Banka üzerinden sürdürülen parasal operasyonun toplam miktarı nedir? Bunu söyleyin, biz de mesela yüzde10 veya 5 üzerinden komisyon hesabı yapalım. Mesela savcılık kulislerinde yukarıda belirttiğimiz 87 milyar Avro iddiası, aradığımız toplam miktar olabilir mi? Eğer öyleyse bu banka üzerinden “yapılan yolsuz ilişkilerin” toplamı olabilir. Yani bu para bölüşülmemiştir, İran’a transfer edilmiştir, bunun sadece komisyonu bölüşülmüştür. HHH Akif Beki dünkü Hürriyet’te, CHP’nin 247 milyar lira (87 milyar Avro) yolsuzluk iddiası için yazdığı yazının başlığını “Ufak atın da civcivler yesin” koymuştu! Haklıdır Beki! Ama merak etmesin Akif Beki, İran ve Sarraf büyük lokmayı kimseye yedirmez çünkü sonra adamı yerler! Ama Beki’nin bunun porsiyonlarını civcivlerin yiyebilecekleri miktarlara küçülttüklerinden şüphesi olmasın. Baksa görecekti o zaman bu başlığı da kullanmaktan korkacaktı! Peki komisyonu kaçtır sorusu önem kazanıyor.. Yüzde 10 olsa 8.7 milyar Avro oluyor, ki bu çok fazla.. Yüzde 5 olsa 4.35 milyar Avro yapar ki bunu da fazla bulabilirsiniz. Hadi diyelim ki komisyon yüzde 1 olsun. Bu da 870 milyon Avro yapıyor. Az mı buldunuz? Biz emekçiler azla yetinen insanlarız! Bu bile bana “abooo” dedirtiyor! Ama bunu da fazla bulanlar miktarları düşürebilir… Herkesin hesabı farklı çalışıyor olabilir. Bize düşen olasılıkları ortaya koymak! HHH Olayın başka bir yönü de var. Medyada (basılısı dahil) çıkan habere bakalım: MİT 8 ay önce, Başbakanlık’a da gönderdiği bir gizli bilgi ile Sarraf için hükümeti uyarıyor. Yukarıda isimlerini verdiğimiz iki bakanın ve oğullarının, Sarraf’ın uçak dolusu altın nakilleri operasyonlarına isimlerinin karıştığını belirtiyor… Bu olayı Ertuğrul Özkök de köşesinde sorguluyordu dün. Rapordan alıntı: “Sarraf’ın, bakanlar Zafer Çağlayan ve Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, söz konusu hususların hükümet aleyhine kullanılabileceği değerlendirilmiştir..” Özkök, MİT’in hükümete yolsuzluk koruyuculuğu yaptığına işaret ediyor ama Başbakanlık’ın neden olayın üzerine gitmediği konusunda varsayımlarda bulunuyor.. HHH Bütün bu iddialar doğruysa, İran altın/ dolar transferleri, aslında Beki’nin civcivlerinin sürekli beslenmesine kaynaklık etmiş olabilir. Burada fikirler yürütüyoruz, çıkarsamalar ve değerlendirmeler yapıyoruz, başka bir şey değil... Doğrusunu, eğer bir gün olacaksa, bağımsız vicdanlı mahkemeler ortaya çıkartır. O zamana kadar, bu akıl yürütmeler de ortada kalır. Tabii sizin aklınızdan neler geçtiğini kestirebiliyorum. Diyeceksiniz ki MİT de uyardıysa eğer bu olay en üst düzeyde herkesi kapsamaz mı? MİT’in uyarısının da neden dikkate alınmadığını açıklamaz mı? Sarraf altın yumurtlayan tavuksa, kim onu kesmeye kalkar diyorsunuz; biliyorum, bunu ben değil siz söylüyorsunuz. Ben mahkeme kararı olmadan hiçbir şeye doğrudur demiyorum ve hepinizi de böyle şeyler düşündüğünüz şiddetle kınıyorum. HHH Galiba son bir not eklemeliyim (CHPKİT tweet’i): “Nereden Buldun Yasası 4369 sayılı Yasa’dır. Servetin kaynağını sorgulama esası getirdi. 29.7.1998 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı… Sermaye kesiminin baskıları sonucu Nereden Buldun Yasası’nın yürürlüğü, 4444 sayılı Yasa’yla 1.1.2003’e ertelendi. AKP iktidara gelir gelmez, 4783 sayılı Yasa’yı çıkararak Nereden Buldun’u yürürlükten kaldırdı (9.1.2003 tarihli Resmi Gazete).” Bu iktidar her zaman yapacaklarının önce yasal zeminini hazırlamaya çalıştı ama Sarraf’a da yasal zemin hazırlanmaz ki! Beklenmeyen fırsatlardan yararlanma yasası devreye girer bu durumlarda! Gelelim 247 milyar TL’ye!.. AKP yeni sınıfının “ortaüst ve en üst” düzeye yükselmesi için ne kadar bir “parasal kaldıraç” gerekir! Buna 247 milyar yeter mi sanıyorsunuz. Burada da CHP’ye derim ki bu küçük yemle yeni yükselen sınıfın varlığını anlatamazsınız.. Biraz büyük atın da inanalım! ‘ULUDERE sON KARAR DEĞİL’ Uludere’yle ilgili kararın vicdanını tatmin etmediğini, ancak nihai karar olmadığını belirten Çelik, “Temyiz yolu açık. İkincisi Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulabilir. Üçüncüsü AİHM’ye müracaat edilir” dedi. O insanları geri getirmenin mümkün olmadığını kaydeden Çelik, “Ancak devlet olarak 120 bin gibi bir tazminat tanzim edildi. Fakat devreye örgüt girdi, bu insanların parayı alması engellendi” dedi. Türkiye’de ister sivil ister askeri mahkemelerin her kararının yüzde yüz isabetli olduğunu kimsenin söyleyemeyeceğini kaydeden Çelik, “Eğer bir hata varsa hatalı var demektir. Bir trafik kazasında bile bir insanın ölümüne sebebiyet verirseniz buna taksirli suç denir” diye konuştu. Hüseyin Çelik Yeniden yargılama için ‘sınırlı’ formül EMİNE KAPLAN ANKARA Yeniden yargılama konusunda “Ergenekon ve Balyoz davalarında hükümet geri adım atıyor” gibi bir algı oluşmasını istemeyen AKP, bu konuda sınırlı bir düzenleme üzerinde duruyor. Parti içinde yasa değişikliği konusunda farklı görüşler dile getirilirken ağırlıklı olarak özel yetkili mahkemelerin gördüğü davaları bitirinceye kadar görevlerine devam etmesi yönündeki Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMY) geçici maddesinin kaldırılması formülü üzerinde duruluyor. Ancak mahkemelerin dışında yeniden yargılamaya yol açabilecek bir düzenlemeye ise sıcak yaklaşılmıyor. Bazı parti yöneticileri, “Geçici madde kaldırılırsa süren davalar ağır ceza mahkemelerine devredilir. Biten davalar için ise yeniden yargılama ancak CMY’nin hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesini düzenleyen 311. maddesine göre yalan tanıklık ya da yeni deliller ortaya çıkması gibi bir gelişme olursa özel yetkili mahkeme kalkmış olacağı için yeniden yargılama istemini ilgili ağır ceza mahkemesi karar verebilir ya da Anayasa Mahkemesi bireysel başvurular sonucunda yeniden yargılama yönünde karar verirse bu mümkün olabilir. Bunun dışında bir düzenleme olmaz” görüşünü dile getiriyor. Ancak partide bu formüle karşı çıkan parti yöneticileri de bulunuyor. AKP’nin, HSYK yasa önerisinin ardından Yargıtay’daki cemaat ağırlığını ortadan kaldıracak bir düzenleme üzerinde de çalıştığı belirtiliyor. Dedesiyle vurdu Çelik, Feyzioğlu’nun profesyonel hiçbir siyasetçiye güvenmediğini söylediğini kaydederek “Feyzioğlu’nun siyaset kurumuna sıcak bakmamasına, merhum babası (dedesi) Turhan Feyzioğlu’nun siyaseten hüsrana uğramasının katkısı olabilir. Kendisini dinlerken genel başkanlık, cumhurbaşkanlığı bile bu arkadaşımızı kesmiyor. Kibir profiliyle karşı karşıyayız” diye konuştu. Bir insana bi le bile haksızlık yapılmış, aleyhinde delil üretilmiş ve yeni belgeler ortaya çıkmışsa bitmiş davalar için iadei muhakeme yapılması gerektiğini belirten Çelik, “Ama Feyzioğlu’nun istediği sıfırdan muhakeme. Hızını alamadı Silivri’ye gitti. ‘Müjde veriyorum’ diyor, o insanların ümitlerini istismar ediyor. Yeniden yargılamaya evet ama milli iradeye kasteden bir şey varsa kesinlikle biz orada yokuz. TBMM karar verecek. Yeniden yargılama denince herkes çıkmayacak” dedi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da eleştiren Çelik, “Siz darbe teşebbüslerinin avukatlığını yapmaya, Danıştay saldırısını gerçekleştiren iradenin arkasında olmaya, yeraltından fışkıran mühimmat ve silahları savunmaya devam edin” diye konuştu. Kılıçdaroğlu’nun son dönemde Başbakan’a haddini aşan ithamlarda bulunduğunu savunan Çelik, “Bir söylem geliştirdi. ‘Sayın Başbakan, Bakan lar Kurulu’nu toplasın, etrafına baksın çete orada. Aynaya da baksın çete de orada.’ Başbakan’ı çete lideri olarak nitelendiriyor. Bu ne terbiyedir, ahlaktır” dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli ’nin 17 Aralık’tan sonra partisini yolsuzluk içerisinde olmakla itham ettiğini belirten Çelik, “Edep yahu diyorum. Senin bakanınYüce Divan’a gönderildi. Bir AK Partili suç işlerse, er ya da geç hesabını verecek” diye konuştu. Çelik, Erdoğan’ın mal varlığının Başbakanlık internet sitesinde sürekli güncellendiğini belirtti. Bahçeli’nin yeniden yargılamanın ucunun Abdullah Öcalan’a dayanabileceği yönündeki açıklamasının anımsatılması üzerine Çelik, “Bahçeli ve partisinin saplantısı. Ne yapsanız PKK’ye getiriyorlar. Alakası yok arkadaş” dedi. Çelik, Erdoğan Bayraktar’ın istifasının partiye ulaştığını, vekillikten istifasına TBMM Genel Kurulu’nun karar vereceğini söyledi. MHP LİDERİ BaHÇELİ ‘Kumpasla yolsuzluk örtülüyor’ MAHMUT LICALI ANKARA MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kumpas tartışmalarıyla yolsuzlukların üzerinin örtüldüğünü belirterek “Yalçın Akdoğan kumpas var, diyorsa kimin yaptığını da biliyor demektir. Bilmiyorsa iftiracıdır” dedi. Bahçeli, bazı gazetecilere gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. AKP hükümetinin yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının üzerinde durmak istemediğini belirten Bahçeli, “Bunu gündem dışı haline getirmek istiyorlar” dedi. Tutuklu milletvekillerine çözüm için AKP, CHP ve BDP’nin uzlaştığı anayasa değişikliği ile yeniden yargılama tartışmalarını değerlendiren Bahçeli, bu durumun birtakım planlamayı beraberinde getirdiğini ifade etti. Eğer yapıldıysa kumpası kimin yaptığının ortaya çıkması gerektiğini söyleyen Bahçeli, “Yalçın Akdoğan kumpas var, diyorsa kimin yaptığını da biliyor demektir. Bilmiyorsa iftiracıdır. Böyle bir sözcüğü neden seçiyorsunuz? Siyasette hiç kullanılmayan bir sözcük” diye konuştu. “Kumpas” ifadesinin kullanılmasıyla 3 grubu birden harekete geçirildiğini ifade etti ve bunların Türk Silahlı Kuvvetleri, YARSAV ve Türkiye Barolar Birliği olduğunu söyledi. Bahçeli, “Buradan bir alan açtılar. Bu alan nereye kadar devam edecek? PKK’nin taleplerini neticelendirinceye kadar götürecekler. Bizim bakış açımız bu” dedi. Bahçeli Suriye’de PYD’nin 3 kantonlu özerk bir yapı oluşturduğunu söyledi. Operasyonun sonraki aşamasında Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan, Yasin el Kadı ve Usame Kutub’un olduğu, 78 işadamı ve bürokratlar bulunduğunu kaydeden Bahçeli, “Oraya gelince birden hırçınlaşma ve bağırtı koptu” dedi. Yeniden yargılama tartışmalarıyla ilgili olarak yeniden yargılamayla “neyin kastedildiğini görmeleri” gerektiğini söyledi ve “Yeniden yargılamaya gerçekten ihtiyaç mı duyuluyor. Yoksa başka bir yerlere gidilecek. İmralı, Silivri’yi beraber mi yapacaklar. Bunu Baralor Birliği’nin heyecanlı başkanının anlatması gerek” dedi. ‘Yargı vesayet altına alınamaz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç, yargıdaki krizi değerlendirirken “Yargı bir vesayet makamı değildir. Vesayet altına alınamaz” dedi. Ankara Barosu tarafından düzenlenen 8. Uluslararası Hukuk Kurultayı, TBB Avukat Özdemir Özok Kongre Merkezi’nde başladı. Avukatların yanı sıra bazı Anayasa Mahkemesi üyeleri, Askeri Yargıtay Başkanvekili, hâkimler ve savcıların katıldığı kurultayın açılış konuşmasını Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy yaptı. Aksoy, Türkiye’nin gündemini sarsan 17 Aralık operasyonu sonrası yargı ile yürütme arasında yaşanan krize değindi. Bağımsız yargının olmadığı yerde hukuk devletinden söz edilemeyeceğini belirten Aksoy, “Yakın geçmişte yaşanıldığı üzere yargı öç alma, iktidar mücadelesinde taraf olma, kişileri, kurumları ya da siyaseti dizayn ediyor algısına yol açabilecek her türlü girişim ve uygulamalardan kaçınmalı, tüm bireylerin hak ve hukukunun korunmasında herkese eşit mesafede durmalıdır. Aynı şekilde yürütme ve siyasi iktidar da yargıya müdahale olarak nitelenebilecek her tür işlem ve uygulamadan kaçınmalıdır” dedi. Aksoy, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve KCK gibi davalarda adil yargılanma hakkının ihlal edilmesine dikkat çeken Aksoy, “Çözüm, yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi sınırlarına çekilmesi ve sınırlarını bilmesidir. Demokrasimizi tehdit eder boyuttaki erkler ve kurumlar arasındaki yıkıcı kavga, devlet krizine dönüşmüştür. Bugün şunu gördük ki herke Ankara Barosu tarafından düzenlenen 8. Uluslararası Hukuk Kurultayı’nda gündem yargı ile yürütme arasındaki kriz FEYZİOĞLU: ÇEKİLEN ÇİLELERİ GÖRMEZDEN GELEMEYİZ Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yargı ile yürütmenin karşılıklı birbirine salvolarıyla “adalete tamamen güveni sarsılmış bir toplum ile karşı karşıya” olunduğunu vurguladı. Feyzioğlu, “Toplum artık ‘beni hangi hâkim yargılıyor’ diye sormaya başladı. Paralel devlet iddiaları karşısında yurttaş sorusunu daha da somutlaştırıyor. ‘Beni, hangi devletin hâkimi yargılıyor’ diye sormaya başladığı anda biliniz ki mülk temelsiz kalmak üzeredir. Adaletin temelsiz kalması, binanın çökmesi demektir ve hepimiz o binanın altında kalırız. Gün, devletin çivilerini tekrar çakmak günüdür. Gün birleşme ve kavuşma günüdür” dedi. Feyzioğlu, yolsuzluk soruşturmasında düğmeye basılmasını, buna karşın hükümetin paralel devlet iddiasını ortaya atmasını “iktidardaki ittifakın çatlaması” olarak nitelendirdi. Feyzioğlu, yolsuzluk soruşturmasında ortaya çıkanların sonuna kadar üzerine gidilmesinin, buna karşın paralel devlet iddiasının da araştırılması gerektiğini söyleyerek “Yargının siyasi hesaplaşma arenasına dönüşmesine karşıyız” dedi. Adil yargılama hakkı elinden alınarak cezaevlerinde hayattan koparılmış insanların, partilerden ve toplumdan bir beklentisi olduğunu belirten Feyzioğlu, şöyle konuştu: “Ben de bütün siyasi partilere, sivil topluma sesleniyorum. Yolsuzluk soruşturmasını bağımsız, tarafsız yargıyla sonuna kadar götürelim. Fakat ‘paralel devlet iddiasını şimdilik görmezden gelelim’ diyenlere; çekilen çilelerin hatırlatıp ‘Hayır, görmezden gelemeyiz’ diyorum. Bu da ciddidir. Af değil, adalet isteyen yurttaşlarımızın yeniden yargılanmasını sağlayacağız. Önce yasa kartını açacağız, ardından da yargının kendi onurunu temizlemesi için gereğini yapacağız.” BAHÇELİ DE BUGÜNKÜ RANDEVUYU İPTAL ETTİ MHP Lideri Devlet Başkanı Bahçeli, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ile bugün yapacağı görüşmesini iptal ettiğini yazılı açıklamayla duyurdu. Bahçeli, Feyzioğlu’nun katıldığı bir televizyon programında şahsına ve MHP’ye yönelik eleştirilerde bulunduğunu belirten Bahçeli, “Anlaşıldığı kadarıyla yeniden yargılamayla ilgili muhtemel mutabakatın İmralı canisi ve mahkumiyet almış PKK’li militanlara kadar ulaşma risk ve kaygısını açık yüreklilikle beyan etmemiz Barolar Birliği Başkanı’nı ürkütmüştür. MHP’nin duyacağı ve öğreneği bir bilgi, dikkate ve kayda alacağı parlak bir fikri de görülmemektedir” ifadelerini kullandı. sin altında barınacağı tek çatı hukuk devleti çatısıdır” diye konuştu. Prof. Dr. Erdoğan Teziç de gündemdeki tartışmalara değinirken “Yargı bir vesayet makamı değildir. Vesayet altına alınamaz” dedi. Yargının en büyük teminatının dinamik kamuoyu olduğunu belirten Teziç, şu örneği verdi: “Fransa’da De Gaulle’e suikast girişiminde bulunanlara mahkeme idam kararı verdi. Meşhur karardır. Sanıkların avukatları Danıştay’da dava açtı. O konuda gecenin bir yarısında Danıştay karar verdi. ‘Devlet güvenliği mahkemeleri bir kararname ile kurulmuştur, kanunla kurulması gerekirdi’ de di. O haşmetli boylu poslu De Gaulle televizyon kanallarına çıktı, esti savurdu. Danıştay’a ‘şöyle yaparım böyle yaparım, yetkilerini kısıtlarım’ dedi. İki gün sonra bulvarlar doldu taştı: Başta üniversite öğretim üyeleri, yargıçlar, savcılar, öğrenciler olmak üzere. Bakın çareler tükenme aşamasına gelindiğinde, hukuku yok etmeye yönelik bir adım atmaya kalkanlara karşı kamuoyunun bilinçli tepkisini ortaya koyması, başlı başına bir denetimdir. Bunu yapmak hukuk olgunluğudur. Türkiye, son yaşadığımız olaylarda bu yöne doğru gidiyor. İyimserim bu konuda.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle