02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 OCAK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ErdoğanBrüksel sözcüklerini yan yana görünce, ister istemez “Avrupa Fatihi” kutlamalarını hatırladım. Belleğim on yıl öncesine uzandı… Türkiye ile (açık uçlu!) müzakere açma girişimine Brüksel’den… Ankara’nın ısrarı sonucunda yeşil ışık yakılmış; 2004 Aralıkı’ndaki tarihi zirve dönüşünde Erdoğan tüm yurtta “Avrupa Fatihi” tezahüratı ile karşılanmıştı. Kutlamalar öyle ciddiye alınmıştı ki “Avrupa Fatihi bayramına”, yalnız dünyadan bihaber sıradan vatandaşlar değil, en ön saftaki kanaat önderleri dahi (evlerinden de olsa!) katılmışlardı. Ertuğrul Özkök geçende “O gece hepimiz oradaydık!” başyazısında (11 Ocak 2014), o sürreel bayramın yarattığı… evindeki heyecanı tüm ayrıntılarıyla anlattı. İddialı hayallerin, fantastik vizyonların havada uçuştuğu o “Törkiş bayramdan” bu yana geçen on yılda, müzakerelere konu olan 35 başlıktan yalnız biri kapatılabildi. AB ve müzakere masasına Türkiye ile birlikte oturan Hırvatistan, bütün fasılları tamamladı ve geçen yıl üye oldu. Erdoğan şimdi işte AB hayalinin böyle giderek uzak bir anıya dönüştüğü bir ortamda Brüksel’in kapısını çalıyor. Son Brüksel seyahatinden bu yana beş uzun yıl geçmiş… “Sünni dünyanın” liderliğine soyunan Başbakan, bu arada AB’ye ihtiyacı kalmadığını varsayarak Brüksel’i boşlamış. Ama evdeki hesap çarşıya uymamış. Müslüman Kardeş Mursi bağlantısı gitmiş. Sürpriz bir diplomasiyle Esad yerinde kalmış. Kartlar yeniden karılmış ve “seçim yılı 2014”ün dayattığı şartlar öyle ya da böyle… Avrupa ile yeniden “Merhaba’laşmayı” zorunlu kılmış. Brüksel temaslarında Erdoğan, Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’la görüşecek. Nereden bakarsanız bakın, bu taraflar için kolay bir “Merhaba’laşma” olmayacak. AP Başkanı ile görüşmesi arifesinde bakın özetle neler söylüyor:“Türkiye’yi zayıflatan kritik son gelişmeleri kınıyoruz. Türkiye bizim için sade bir aday ülke değil, aynı zamanda bölgedeki partnerimiz. Erdoğan ilk yıllardaki reformları bıraktı ve değişti. Modern Türkiye vizyonunu(!) terk etti. Belki de yalnız kendi kaderini düşünüyor. ‘Erdoğan’ın gizli ajandası var!’ diyenler olmuştu. (Gizli ajanda) belki hep vardı ama ben görmüyordum. Şimdi ajandalarımız (açıkça) farklı. Bu bir problem. Erdoğan’ın başkan olmak vs. gibi bir kişisel ajandası var. Gezi ile ‘Herkes bana komplo kuruyor’ demeye başladı. Şimdi de yargı ile polis konusunda aynı çizgiyi sürdürüyor. Dış komplodan söz ediyor. Bu modern bir yaklaşım değil. Niye Türkiye’ye komplo kuralım?” “Dış komplo” meselesi zurnanın zırt dediği yer. Gezi baskılarına, penguen belgeselleri ile avunan medyaya, demir parmaklıklar ardına terk edilen rekor gazeteci sayısına, HSYK’nin pervasızca siyasileştirilmesine, yolsuzlukların örtülmesine değişen boyutlarda bozuk çalsalar da, RTE’nin ha bire Batı’yı işaret ederek “dış komplo” söylemine girmesini, müttefikler tahammül edilmez buluyor. Geçen hafta TÜSİAD’daki bir konuşma için İstanbul’a gelen Amerikan Barolar Birliği Başkanı James Silkenat’la yaptığım bir sohbet sonunda edindiğim izlenim de tam bu yönde oldu. “Demokrasinin İşleyişi ve Hukuk Devleti” isimli bir konferansa gelen Silkenat’la, konferans ardından konuştuk. Türkiye’nin hukuk devleti adına taş taş üzerinde bırakmayan! hızlı gündeminde ABB Başkanı’nı en çok ilgilendiren konu bu olmuş olmalı ki, Silkenat döne döne salt bunu sordu: “Erdoğan ısrarla neden kendisine yönelik bir dış komplo kurulduğunu söylüyor?” Brüksel’li muhataplar da eminim doğrudan bir şekilde bu soruyu Başbakan’a yöneltecek, durumdan duydukları hoşnutsuzluğu ileteceklerdir… Büyükelçilere bizzat “Dünyaya komployu anlatın!” komutu veren Erdoğan’ın kısa devre yapmadan bu hassas temasları nasıl götüreceğini birlikte göreceğiz. 9 ‘Avrupa Fatihi’ Brüksel’de Yüzünü tamamen Ortadoğu’ya dönen ancak buradaki iddialarını yitiren, İsrail, Suriye, Mısır gibi üç ülkede artık “sefiri” bile olmayan Türkiye’nin Başbakanı, bundan böyle muhatapları için görüştüğüm bir Batılı diplomatın ifadesiyle “kanadı kırık bir kuş/avec du plomb dans l’aile”! Gezi’ye dek Erdoğan’ın Kasımpaşalılıklarına ve her tür antidemokratik icraatina amenna diyen Avrupalı politikacılar dahi bu durumda TC Başbakanı’ndan mesafe almış durumda… Avrupa Parlamentosu’nun en büyük ikinci grubu olan sosyalistlerin lideri Hannes Swoboda’nın… Today’s Zaman’a verdiği son söyleşi bu bakımdan ilginç ipuçları sunuyor. Hatırlanacaktır! 2010 referandumunda “yetmez ama evet”çi kampta yer alan ve AKP adına damardan “evet” talep etmek için kampanya yapan Avrupalı sol lider; geçen yılın mayısında RTE için Kılıçdaroğlu ile uluorta bir kriz yaşamıştı. “Erdoğan gibi seçilmiş bir lideri sen ne cesaret Esad’la bir tutarsın?” diye CHP liderine had bildirmeye kalkan AP Sosyalist grubunun başkanı, Gezi ve son ayın olaylarından sonra kendine gelmiş! Bugün Erdoğan’ın Nasıl Görmezsiniz? Nihayet biri gördü: Mehmet Y. Yılmaz, Artı1 TV’de yayımladığımız “Başbakan’ın tapeleri”ni dünkü Hürriyet’te gündeme getirdi. Geçen çarşamba, kanalın haber müdürü, yolsuzluk soruşturması sırasında Başbakan’ın da takibe alındığını, bir işadamıyla görüşmesinin dinlendiğini bildirdi. Dinlemenin tapelerine ulaşmıştı. Büroda bir heyecan fırtınası esti. Kanalın Yayın Yönetmeni Yavuz Oğhan’la toplandık. Eldeki bir polis fezlekesiydi. İddiaya göre Başbakan, savcının gözaltına almak istediği işadamıyla, özel orman arazilerindeki yapılaşma üzerine konuşuyordu. İşadamı, orman arazisinde yapılaşmayı sınırlayan yargı kararından yakınıyor, “Abi bu şey çıkmayacak mı yav” diye soruyor, Başbakan’dan “Tabii, tabii” yanıtını alınca da “Allah razı olsun” diyordu. Kritik bir “tüyo”ydu. HHH Polis, aynı konuda, belediyeye ait inşaat şirketinin genel müdürünün, büyük bir inşaat şirketinin patronuyla yaptığı konuşmayı da dinlemişti. Beykoz’da özel ormandan arazi almaya hazırlanan, ancak üst mahkemenin engellemesinden korkan patron, “Yer alayım mı” diye sorduğu Genel Müdür’den “Şerefle alabilirsin abi” cevabını alıyor, sonra diyalog şöyle gelişiyordu: “ Sonucu kesin gözüküyor mu? Mevcut haliyle işime yaramaz. Bugünlerde alacağım ya da almayacağım.” “ Kanun çıkarıyoruz abi kanun... Tayyip Bey’le konuştuk. Bir iki ayda çıkacak. Kanundan sonra işler daha da kolaylaşacak. Al, dursun, bunun önü açılacak.” HHH Polise göre “Çete üyeleri, Beykoz’daki yapılaşmaya yönelik Danıştay engelini kaldıracak torba yasa çıkmadan bölgeden büyük araziler alınabilmesi için aralarında konuşuyorlar”dı. Belki içerik kadar önemli birkaç olay daha vardı: Emniyet’in Başbakan’ın telefonunu dinlemesi... Kayıtların ilk kez bir fezlekede yer alması... Ve tapelerin Cemaat’le kavganın büyüdüğü bugüne dek saklanması... Dünyanın her yerinde haberdi. Türkiye gibi tek adam idareleri dışında... HHH “Canlı Gaste”de haberi nasıl vereceğimizi düşündük. Daha önce Gülen’in “iktisadi faaliyetleri”ne dair dinleme kayıtlarında ne yaptıysak öyle yaptık: Fezlekenin doğruluğunu kontrol etmeye, içeriği araştırmaya, dinlemeye takılanlara ulaşmaya çalıştık. Taraflarla konuştuktan sonra haberi, “Başbakan da dinlendi” başlığıyla yayına hazırladık. Yayın öncesi de iddiaya girdik. Bazı idealist arkadaşlar, “Türkiye ayağa kalkar” sanıyordu. Daha gerçekçi olanlar, “Yaprak bile kımıldamaz” diyordu. Gerçekçiler haklı çıktı. Ertesi gün sadece Cumhuriyet ve Sözcü’de haber oldu. Medyanın kalanı, haberi görmezden gelmeyi tercih etti. HHH Hadi içerik “riskli” diyelim, Hükümetin bakış açısından“paralel devlet”in Başbakan’ı dinlemesi, sakladığı tapeyi, Gülen kaydının sızmasının hemen ardından fezlekeye koyması da mı haber değildir? Hadi medya şu ya da bu kaygıyla, ileride Yüce Divanlık olabilecek bir dosyayı görmedi diyelim; dinleme kayıtları yayımlanan Genel Müdür’ün ya da işadamının çıkıp bu iddiayı yanıtlaması gerekmez mi? Ya Başbakan? Bu rant pazarlığı iddiasıyla ilgili suskunluğa bürünmesi kabul edilebilir bir şey mi? Sükut, ikrar alameti mi? Zurnanın zırt dediği yer ‘RTE artık bir kanadı kırık kuş’ ‘Kişisel ajanda peşinde’ OZAN YAYMAN İnceleme başlatıldı İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde eylem yapan iki kişiye TOMA’dan çok yakın mesafeden basınçlı su sıkarak müdahale eden polis memurları hakkında inceleme başlatıldı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, açıklamayı Twitter hesabından yaptı. l Mayınlı saldırı kurbanı Minibüs kadar değeri yokmuş Yurt Haberleri Servisi Hakkâri’nin merkeze bağlı Geçitli köyünde 16 Eylül 2010’da minibüsün geçişi sırasında patlatılan ve 9 kişinin yaşamını yitirdiği mayınlı saldırıda yaşamını yitirenlerden Erol Aydın için 25 bin, minibüs için ise 30 bin lira tazminat verildi. Minibüsü kullanan ve saldırıda yaşamını yitiren Erol Aydın’ın babası Cahit Erol karara tepki gösterdi. Cahit Erol, “Bir araç, insanın yaşamından daha mı kıymetlidir? Bu nasıl bir adalet? Davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacağız” dedi. Erol, oğullarını kaybettikten sonra eşi Behice Erol’un bir gözünü kaybettiğini ve psikolojik sorunlar yaşadığını anlattı. Tedavisi sürerken yeniden cezaevine giren Kalay, kalp krizi geçirdiğinde hastaneye ulaşması dahi zor oldu. Ancak 2.5 saat sonra gardiyanlar tarafından ring aracı ile hastaneye götürüldü. Anjiyo yapılıp stend takıldı ancak kalp kasları ve damarlarında ağır hasarlar oluşmuştu. Kocaeli Üniversitesi’nde yapılan tetkiklerde kalbinin ancak yüzde 35’inin çalıştığı belirlendi. Cezaevinde yaşamını arkadaşlarının desteği ile sürdürebilen Kalay, ceza ertelemesi ya da infazın durdurulmasını düzenleyen yasadan yararlanabilmek için başvuruda bulundu. Başvuru nedeniyle Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’na sevk edildi. Ayaküstü, stetoskopla muayene eden bir doktor kalp atışlarını dinledikten sonra “Tamam bitti” diyerek cezaevine gönderir bir süre sonra da talebinin reddedildiği cevabını aldı. 3. Yargı Paketi düzenlemesinin ardından başvurusunu tekrarlar ama benzer bir muayenenin ardından bir kez daha “Kalbinin çalıştığı ve cezaevinde kalmasında bir sakınca bulunmadığına” karar verildi. Hastaneye zor ulaştı l Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan son olarak 26 Eylül 2013 tarihinde bir kez daha Abdullah Kalay hakkında rapor istendi. Cezaevinde geçirdiği her gün ayrı bir risk taşıyan Kalay’ın tetkikleri 24 Aralık 2013 tarihinde yapılabildi. Üniversitede beş uzmanın hazırladığı raporda Kalay’ın kalp yetmezliği olduğu, cezaevi ortamında bulunmasının hayati tehlike taşıdığı ifade edildi. Kalay’ın kalbinin artık sadece yüzde 30’u çalışıyordu. Ancak hastanenin raporu yine yeterli görülmedi ve Kalay’ın bir kez daha Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesine karar verildi. Abdullah Kalay’ın yaşam ile zorlu mücadelesi sürerken eşi Güler Kalay, çalan her telefonu biraz tedirgin açıyor. “Aynı acıyı dışarıda onunla birlikte yaşıyorum” diyen Güler Kalay sözlerine, “Abdullah kalp hastası olmasına rağmen ring aracı ile hastaneye götürülüyor. Hastanede su vermeme bile izin vermediler. Cumhurbaşkanı tarafından cezanın ertelenmesi veya kaldırılması için 67 ay kadar önce dilekçe verdim, hâlâ sonucunu bekliyoruz” diyerek devam ediyor. Fotoğraf: ATAKAN ALKIŞ İZMİR Çanakkale’deki Gezi Parkı protestoları sırasında yola yazı yazdığı için hakkında 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 13 yaşındaki B.T.İ’nin yargılanmasına, bugün Çanakkale 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek. B.T.İ polis zoruyla hâkim karşısına çıkarılacak. Savcılık iddianamesinde 13 yaşındaki öğrenci için 6 yıl hapis cezası öngörülmüş, bu ceza verilmezse ailesinden alınarak yetiştirme yurduna konulması istenmişti. Küçük öğrencinin yargılanacağı duruşma öncesi Çanakkale Barosu’ndan çok sayıda avukat, B.T.İ’nin gönüllü savunmanlığını üstlendi. Ailenin avukatlarının yanı sıra duruşma salonunda 25 de müdafi dilekçesi veren avukat yer alacak. Bu sayının daha yüksek olacağı, ancak duruşma salonunun yetersizliği nedeniyle sayının 25’le sınırlı tutulduğu bildirildi. Duruşma, Çanakkale Adliyesi’nde saat 10.00’da başlayacak. Yargılama için il merkezi ve ilçelerinin yanı sıra Gezi Parkı protestolarının İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir, Bursa, Adana, Hatay’daki bölümlerine katılan çok sayıda kişinin de bugün Çanakkale Adliyesi önünde olacağı ve küçük öğrenciye destek verecekleri vurgulandı. B.T.İ’nin babası Tamer İ, duruşma öncesi yaptığı açıklamada, “Biz faşizme teslim olmayacağız. Ayağımıza demir çarık, elimize demir asayı alarak yollara düşeceğiz” dedi. Bilgi alışverişinde bulunduğu tüm hukukçuların, oğlu hakkında hazırlanan iddianame ve açılan dava için, “hukuk cinayeti” yorumunda bulunduğunu söyleyen Tamer İ., “Psikolog, oğlumun cezai ehliyetinin olmadığını söylüyor. Bu rapora rağmen savcının iddianame düzenlemesi ve mahkemenin bu iddianameyi kabul etmesi, hukuken açıklanacak bir şey değil” diye konuştu. Tamer İ., çocuğunun yetiştirme yurduna yerleştirilmek istenmesi durumunda bedeli ne olursa olsun buna izin vermeyeceğini vurguladı. Küçük Gezi’ci bugün hâkim karşısına çıkıyor Gönüllü ordusu savunacak Beş uzman rapor verdi Adalet Bakanlığı ağır vebal altında Cumhurbaşkanı Gül, ağır hasta olan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Hilmioğlu’nun affı konusunda dün, “Önce, dosyanın önüme gelmesi gerekiyor. Bir an önce gelsin ki gereğini yapayım” diyerek topu Adalet Bakanlığı’na attı. Gül, “yaşlılar ve hastalar” vurgusuyla, cezaevindeki askerleri de zımnen kapsama kattı. Ancak her yerdeki çivisi çıkma hali burada da geçerli. Hilmioğlu için “Cezaevi koşullarında ölür” diyen 3 ayrı rapora karşın Adli Tıp harekete geçmiyor. Benzer durumda 500’ü aşkın hasta var. Ve Adli Tıp’tan rapor beklerken ölen 14 tutuklu... Gül’ün uyarısından sonra Adalet Bakanlığı hepten ağır bir vebal altına girmiş oluyor. Bunun yükünü iki cihandataşıyabilirler mi? Ölüme yaklaşıyor MURAT İNCEOĞLU Abdullah Kalay, cezaevi ile tanıştığında henüz 24 yaşındaydı ve hiçbir sağlık sorunu yoktu. 46 yıllık yaşamının yaklaşık 12 yılı cezaevinde geçti. Kalbinin yüzde 30’u çalışan Kalay, hem sağlık hem hukuk mücadelesi veriyor. Terörle Mücadele Şubesi polisleri, 1992 yılında Maoist Komünist Partisi (MKP) operasyonu nedeniyle evini basıp gözaltına aldığında başına gelecekleri düşünmesi bile mümkün değildi. Gözaltında tutulduğu 13 gün boyunca işkence gördü, 6 ay sonra yapılan muayenede dahi 10 gün iş göremez raporu aldı. Örgüt üyesi olmak ve gasp yapmak suçlamasıyla tutuklandı. Davası 2000 yılında sonuçlandığında örgüt üyeliğinden 9 yıl 6 ay gasp eyleminden de 8 yıl ceza aldı. Dosya Yargıtay’da görüşülürken çıkan af ile yeniden özgürlüğüne kavuştu. Abdullah Kalay, WernickeKorsakoff hastalığının yanı sıra reflü, alerjik astım, nefes darlığı, mide ve bağırsak sorunları ile yüzde 27’ye düşen duyma kaybıyla birlikte yaşamaya başladı. Ancak 2010 yılında cezasının onanması ile birlikte yeniden cezaevine girdi. Cezaevinde kalamaz Dava başka ile alınmasın MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1993’te Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin ölümüyle ilgili davanın “güvenlik” gerekçesiyle başka bir ile alınması talebine karşı Lice Adalet Arıyor Platformu davanın Diyarbakır’da görülmesi amacıyla imza kampanyası başlattı. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 2226 Ekim 1993’te çıkan olaylarda Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 2 asker ve 14 sivil olmak üzere toplam 16 kişi yaşamını yitirmiş, 402 ev hasar görmüş 285 işyeri yakılmış, ilçe harabeye dönmüştü. Dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında, “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istenen davaya geçen hafta başlanmıştı. Nusret Arsel uğurlandı İstanbul Haber Servisi Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel’in eşi işadamı Dr. Nusret Arsel (93), dün Teşvikiye Camisi’nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu’daki aile mezarlığında toprağa verildi. Dr. Arsel geçen cumartesi günü tedavi gördüğü Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde yaşamını yitirmişti. Teşvikiye Camisi’ndeki cenaze törenine Semahat Arsel, Rahmi Koç, Mustafa Koç, Erdoğan Demirören, Bülent Eczacıbaşı, Aydın Doğan, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, sanatçı Haldun Dormen, CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, eski Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Faruk Süren, Hüsamettin Özkan, iş ve sanat dünyasından çok sayıda ünlü isim katıldı. Dr. Arsel’in cenaze törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Beşiktaş Spor Kulübü Başkanı Fikret Orman ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım da çelenk gönderdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Batman ‘Paris cinayetlerini Milletvekili Ayla Akat Ata, Paris’te üç PKK’li kadın cinayetiyle ilgili kamuoyuna yansıyan ses kaydı ve MİT TBMM araştırsın’ belgesinin ardından cinayetlerin arkasında bulunan güçlerin ortaya çıkarılması ve olayın aydınlatılması için Meclis araştırması açılmasını talep etti. Önergenin gerekçesinde cinayetlerin sorumlularının açığa çıkarılmadığı belirtilerek “Olayın tek tutuklu zanlısı olan Ömer Güney’in bağlantıda olduğu kişilerin kimliği ve katliamın nasıl planlandığı konusu karanlıkta kalmaya devam etmektedir” denildi. Gerekçede Fransa’da devam eden adli süreç kapsamında Güney’in Türkiye’de kimlerle görüştüğüne ilişkin bilgi talep edildiği, ancak Türkiye’de bu amaçla başlatılan soruşturmada henüz bir ilerleme sağlanamadığı ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle