13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Benim hayatıma Silivri’de son görüşmeleri meslektaşlarımız Tuncay Özkan ve Deniz Yıldırım ile yaptık. Eylül 2008’de tutuklanan Tuncay Özkan, altı yıldır Silivri’de. Özel yetkili mahkeme müebbet hapis cezası verdi. Ancak temyiz süreci devam ediyor. Aydınlık’ın eski Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ise Kasım 2009’da tutuklandı 16 yıl 10 ay hüküm giydi. Başbakan Erdoğan’ın, “İçeride günahsız yatanlar var” dediği gün yaptığımız görüşmelerden kalanlar şöyle: müdahale ettin ya! l Tuncay Özkan: Başbakan sürekli ‘Kimin hayatına müdahale ettik’ diye soruyor ya.. Benim hakkımı hukukumu yok ettin, diyorum ben de. l Deniz Yıldırım: ‘AKP’nin yolsuzlukları gizlenecek’ deniyor. Biz aptal ya da geri zekalı değiliz ki! Hayatımız zaten AKP’nin yolsuzlukları ile mücadele ederek geçti. PKK, Cemaat, Hükümet: ‘LoseLose Oyunu’ Abdullah Öcalan, İmralı’dan yolladığı son mesajla, Cemaathükümet çatışmasındaki tarafını ortaya koydu: Cemaat için, Başbakan gibi, “paralel devlet” kavramını kullandı. Galiba “paralel devlet”in telifi zaten kendisine ait... 11 ay önce Milliyet’te yayımlanan “İmralı zabıtları”nda PKK lideri, “Türkiye’de üç koldan paralel devlet çalışması olduğunu” söylüyordu. Başbakan bugün, belki bilerek belki bilmeden, Cemaat’i aynı kavramla tanımlıyor. HHH Öcalan, son açıklamasında, 17 Aralık operasyonuna, “sürece yönelik bir darbe girişimi” teşhisi koyuyor. “Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler, bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü, karşısında bizi bulacaktır” diyor. Buraya kadar, Cemaat’i hedef alan açıklamalar... Bundan sonrasında hükümet var: Öcalan, “AKP’nin bugüne kadar çözüm sürecinin gereklerini yerine getirmeyerek, bu darbe girişimine zemin hazırladığını” düşünüyor. “Süreç bir an önce tahkim edilmezse, savaş isteyen demokrasi düşmanı güçler, komplolarına hız verecektir” diyor. PKK’nin pozisyonunu ise şöyle özetliyor: “Bir ayağımızı cehennemden çıkardık, diğerini çıkarma konusunda engeller olduğu için Araf’ta bekliyoruz. Ama sonsuza kadar orada kalınamaz.” Bu sözlerde hükümete uyarı var: “Süreci işletmezsen hem darbe yersin, hem bizi kaybedersin. Cehenneme döneriz.” HHH Öcalan’ın tavrı sürpriz değil. “İmralı zabıtları”na dönersek: Orada da MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılmasını bir “darbe girişimi” olarak yorumlamış, “MİT düşse, Türkiye’de bütün kaleler düşmüş olacaktı” demişti. Cemaat’i ise “Gladio” ile ilişkilendirmişti: “Cemaat’in merkezi ABD’dir. Fethullah Gülen, ABD’de yaşıyor. 120 devlette okul açmış. Para nereden? Florida, kontrgerillanın eski merkezidir; Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla, orada yetiştirildi.” Son İmralı mesajı, Öcalan’ın 17 Aralık operasyonunu da bu teşhis çerçevesinde, “sürece yönelik bir kontrgerilla darbesi” olarak değerlendirdiğini gösteriyor. HHH Cemaat’e gelince... Onlara göre bu değerlendirmenin arka planında Güneydoğu’daki nüfuz çatışması var. Cemaat’in, müzakere sürecine karşı olduğu biliniyor. Kürt meselesinin çözümünün tümüyle PKK’nin inisiyatifine bırakıldığını, PKK’nin ise nihai amacının bölünme olduğunu düşünüyorlar. Etnisitenin ayrıştırıcılığı ile ancak dinin birleştiriciliğinin baş edebileceğine inanıyorlar. Bu nedenle uzunca bir süredir “kardeş aile” uygulaması gibi projeler yürüterek doğulu ailelerle, batılı aileleri buluşturuyorlar. “PKK bizi bölgedeki en büyük rakibi olarak görüyor, o yüzden ‘kontrgerilla’ diye yaftalıyor” diyorlar. HHH Ülkeyi yöneten AKPCemaat koalisyonunun dağılması, Kürt sorununu doğrudan etkileyecek bir gelişme... PKK’nin bu süreçte Cemaat’e karşı tavır alması da öyle... Ama “HükümetCemaatPKK” üçgenindeki bu güçler savaşı, üçünün de kaybetmesine yol açabileceği gibi, yeniden bir çatışma ortamını da tetikleyebilir. Çözüm süreci için “winwin” (“Herkes kazanır”) diyorlardı ya... Bu iş, “loselose”a (“herkes kaybeder”) doğru gidiyor. Deniz Yıldırım, ‘içeri’deki son kitabına yeni noktayı koymuş. Ergenekon sürecine tanıklık eden 23 tanınmış ismin, davalardaki tanık ifadelerini konu alan kitabın adı ise geçmişten güncel tartışmalara bağlanıyor: “Kumpasın Tanıkları.” Yıldırım, gazetesi Aydınlık’ta da 5 Mart 2013’ten itibaren Ergenekon sürecinde dinlenen 157 tanığın ifadelerini konu alan bir yazı dizisi yayımlamıştı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun yeniden yargılama yönündeki girişimini desteklediklerini açıklayan Yıldırım, bu girişimin 17 Aralık operasyonu ile başlayan yolsuzluk soruşturmasını örtmek için yapıldığı yönündeki eleştirilere ise şu yanıtı verdi: “Sonuç alıcı ve mantıklı bir öneri. Buna karşı direnip cephe oluşturulmasına anlam veremiyorum. ‘AKP’nin yolsuzlukları gizlenecek’ deniyor. Biz aptal ya da geri zekâlı değiliz ki! Hayatımız zaten AKP’nin yolsuzlukları ile mücadele ederek geçti.” Son kitabı ‘Kumpasın Tanıkları’ AKP ile cemaat arasındaki kavga konusunda Yıldırım’ın görüşü de şöyle: “AKP’nin altından cemaati çektiğinizde normal bir partiye dönüşür. Eğer CHP yönetimi fırsattan istifade edeyim diye cemaat ile işbirliğine gidecek olursa Türkiye’yi çok daha büyük bir bela bekliyor. Ergenekon’dan çıkış ancak AKPcemaat koalisyonunun sonu ile olur. Sadece buradaki insanların değil, Türkiye’nin başına örülmüş bir çuval bu Ergenekon. Buradan çıkış özgürlük ötesi bir anlam ifade ediyor. Sadece davalar anlamında değil, Türkiye’de hukuk güvenliği açısından da önemli bir noktadayız. CHP’yi halktan koparacak şey cemaate angaje olmasıdır. Böyle giderse belediyeleri kazanamaz hale gelecekler. Kumpasa karşı mücadelenin merkezi ise AKP olacak. AKP hem yolsuzluklarını aklıyor, hem çete ile mücadele ediyor görüntüsü veriyor. Ana muhalefeti sürecin dışına itiyor. Zekeriya Öz’e CHP nasıl sahip çıkıyor anlamış değiliz.” ‘Cemaat giderse AKP normalleşir’ Hukuk artık yok Tuncay Özkan güncel tartışmaları değerlendirirken yıllardır yaptığı adalet ve hukuk çağrısını yineliyor.... Cezaevinde kalanları, iki şeyin hayata bağladığını söyleyen Özkan, “Aileleri ve umutları” diye sıraladı. Ancak ülkenin içinde bulunduğu duruma da isyan etmeden duramadı: “Temel sorun şu: Altı yıldır içerideyiz ve hâlâ kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Geçmişi anlatmaya çalışıyoruz. Oysa geleceği konuşmamız lazım, Türkiye’nin geleceğini, çocuklarımızın geleceğini.... Benim 6 yıldır burada olmam artık sadece benim değil, tüm Türkiye’nin sorunu olmalı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek ‘Yargı bağımsızlığı ölmüş’ diyorsa zaten bu ülkede hukuk bitmiş demektir. Nasıl çıkıp da geleceğimizi düşüneceğiz ki... Demokrasi, Cumhuriyet nasıl ileri gidecek?” “Bu kaosun Türkiye’yi batıracağına” işaret eden Özkan, “Türkiye gerçekten çok sıkıntılı, acılı dönemlere girer. Zorbalıklara yeniden döneriz. Askeri vesayeti de sivil vesayeti de önlemenin tek yolu hukuk devletini geri getirmektir” dedi. Sonra da sözü AKPcemaat savaşının sonuçlarına bağladı: “AKPcemaat ortaklığı yıkılırken Türkiye’yi de peşinden sürüklüyor. Paçasından yakalamış kendisi ile birlikte çekiyor. Dünyada da ilginç gelişmeler oluyor. Bölgede ve Türkiye’de Müslüman Kardeşler yani İhvan kafasına destek bitti. Ekonomi yerinde sayıyor. Üretim yok, sosyal yapının tüm taşları da tek tek söküldü. Bu iktidar, Türkiye’yi bütünleştiren ‘Türklük taşı’nı bile sökmeye kalktı. Başbakan sürekli ‘kimin hayatına müdahale ettik’ diye soruyor ya... Benim. Benim hayatıma müdahale ettin. Benim hakkımı hukukumu yok ettin diyorum ben de. Adalet şimdi ve herkes için olmalı. Bu ülkenin en değerli varlığı, hukuk, ortadan ortadan kaldırılıyor.” l Otobüste mühimmat ‘Paralel’ dediği için yargılanıyor Başbakan Erdoğan yolsuzluk operasyonundan sonra cemat ile kavgasını paralel devlet ve devlet içinde devlet sözleriyle başlatmıştı. Yıldırım da kendisini yargılayan mahkemeyi ‘Devlet içinde devlet misiniz?’ sözüyle eleştirdiği için hakkında hakaret davası açılmış. Hâlâ da sürüyor. Bakalım ne sonuç çıkacak... “Ülkede genel, özel ve idari hukuk kuralları, artık yok” diyen Özkan düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Referandumla kabul edilen HSYK düzenlemesinden 3 yıl sonra geri dönüyorsun. Niye? Kumpas var diye. Aynı nedenle Ergenekon’da geri dönmeyeceğinin garantisi var mı? O zaman neden beni yatırıyorsun burada haksız, hukuksuz yere? Yargılamalardaki haksızlıklar, hukuksuzluklar için HSYK’ye 500 tane dilekçe gitti. Bir tanesine bile işlem yapılmadı. Ben Tuncay Özkan için değil, Türkiye için mücadele ediyorum burada ve adalet istiyorum. Aldığım cezanın 16 yılı sadece gazetecilik yaptığım için. Zekeriya Öz kahramandı, şimdi kötü adam oldu. Ben ne o gün için kahraman derim, ne de bugün için. Hukuk baksın usulsüzluk varsa, kim olursa olsun üzerine gitsin. Tek istediğimiz şey adalet. Demokrasi, adalet ve Cumhuriyet kazanmak zorunda. 6 yıl burada işkence altında yaşamamın bedeli bu.” ‘500 dilekçe gitti, bir tanesi bile...’ Başta CHP olmak üzere tüm partilerin Gezi Parkı protestolarını iyi okuması ve anlaması gerektiğini belirten Özkan, “Hani Gezi’yi anlamıştınız? Nerede adaylarınız? Gezi Direnişi, ‘İkinci Kurtuluş Savaşı’dır’. Anlamayan kaybedecek” dedi. Son olarak AKPcemaat savaşında kendi tavrını şöyle ortaya koydu. “AKP mi, cemaat mi diye sormak verem mi, kanser mi diye sormak gibi. Ben doğruyu, adaleti, hukuku destekliyorum. İkisi arasında kim kazanmış kim kaybetmiş umrumda değil. AKP ile cematten biri ile birlikte olmak düşmanla birlikte olmak gibidir. Benim kendi politikam, dünya görüşüm var. Cemaat ile de AKP ile de gidilecek yol, yol değildir.” ‘Gezi’yi anlamayan kaybedecek’ O polisler de mi ADANA (Cumhuriyet) Adana’da otobüste mühimmat ele geçirilmesi olayıyla ilgili, otobüste ele geçirilen mermilerin görüntülerinin sızdırıldığı iddiasıyla açılan idari soruşturmada, Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Tarık E. ile açığa alındı ? Teknik Büro’da görevli 2 polis memurunun açığa alındığı iddia edildi. Bu arada 2 otobüste mühimmat ele geçirilmesiyle ilgili gözaltına alınan 3 şüpheli, ifadelerinin ardından geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi. HATİCE TUNCER Ergenekon davasından 23 yıl hapis cezasına çarptırılan ve ağır hastalıklarıyla mücadele eden Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, dün Silivri Cezaevi’nden Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Hilmioğlu ve cezaevlerindeki diğer hasta tutukluların durumuna dikkat çeken CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, “Türkiye’de yavaşlatılmış öldürme cezası uygulanıyor” diye konuştu. Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun ağabeyi ve avukatı Hayati Hilmioğlu, karaciğer kanseri başlangıcı, şeker hastalığı gibi ağır hastalıkları bulan Prof. Hilmioğlu’nun böbreklerinde sorun yaşadığını, Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’ne sevk edildiği, rutin kontrollerinin yapılacağını söyledi. Prof. Dr. Hilmioğlu’nda böbrek yetmezliği başladığını anlatan Hayati Hilmioğlu, kardeşinin sık sık böbreklerindeki sorun nedeniyle kontrole gittiğini, kontrollerin ardından cezaevine götürüleceğini anlattı. CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, dün CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile ce Balbay ile görüşme zaevi ziyareti sırasında Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun hastaneye götürülmek üzere olduğunu ve o sırada bir süre görüşme imkânı bulduğunu anlattı. Balbay, Hilmioğlu’nun bir raporunu aldığını anlatarak “Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınan raporda ‘Bu görünüm tümör açısından şüpheli görünmüştür’ diyor. Cezavindeki bir kişinin tümör açısından şüpheli olması... Fatih Hilmimoğlu başta olmak üzere KCK davasında da öteki davalarda da sağlık durumu nedeniyle hapiste bulunanların da öncelikle hemen serbest bırakılması gerekiyor” dedi. Adli Tıp diktatörlüğü Fatih Hilmioğlu hastanede l Mustafa Balbay sözlerini şöyle sürdürdü: “Hilmioğlu’nu dinledikten sonra ben şu kanıya vardım. Türkiye’de yavaşlatılmış ölüm cezası uygulanıyor. İnsanların cezaevlerinde bu ağır sağlık koşullarında hâlâ tutulmasının anlamı budur. Cezaevindeki bir kişinin tam teşekküllü bir hastaneye gidebilmesi için en az iki gün gerekiyor. O sevk zincirini çok iyi biliyorum. Bir üst hastane, ondan sonraki bir üst hastane derken en erken 2 günde gidebiliyorsunuz. Bu yavaşlatılmış öldürme cezasıdır. Yine burada bütün bu raporları hiç sayan bir yer var. Adli Tıp. Biliyorsunuz Adli Tıp Kurumu’na da bir operasyon yapıldı. Bazı kişiler görevden alındı, bazı kişeler görev getirildi. Adli Tıp, Türkiye’de Adli Tıp diktatörlüğü olmuştur, ya da tıbbi diktatörlük olmuştur. Hiçbir üniversite raporu kabul edilmemekte, Adli Tıp Kurumu’nun ‘cezaevinde kalabilir’ dedikleri cezaevinde kalmaktadır” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle