05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER KCK Basın davası avukatları, mahkemenin sanıklar için rehin alma siyaseti uyguladığını söyledi 7 Derhal tahliye edilsinler HATİCE TUNCER MAHMUT ORAL İstanbul KCK Basın davasında avukatlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “paralel devlet” açıklamalarına dikkat çekerek “yargılamanın derhal durdurulmasını” istediler. KCK’nin Basın Komitesi’ni oluşturdukları iddiasıyla 19’u tutuklu 46 basın çalışanının yargılandığı davayı, CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş izledi. Diyarbakır’da görülen KCK ana davasında gerginlik üzerine sanıklar salonu terk etti. Başkan Kazım Kahyaoğlu ve üye hâkimler Osman Kaya ve Alpaslan Uz’dan oluşan 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen davanın dün 30. duruşması yapıldı. Duruşma başladığında söz alan tüm sanıkların avukatı Ercan Kanar, 17 Aralık’ta başlayan “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”nun ardından ülkenin “tarihi günler” yaşadığını belirtti. Özel yetkili mahkemelerin kaldırıldığını, ancak geçici 2. madde ile baktıkları davalar tamamlanana kadar görevlendirildiklerini anlatan Kanar, “Mahkeme siyasal rehin alma politikasına son vermeli. Tutuklu gazetecileri tahliye ederek özgürlüklerine kavuşturmalı. Tartışmalı olan geçici 2. maddeye ilişkin yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yargılamayı durdurmalı” dedi. Kanar, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından Başbakan Erdoğan’ın “soruşturmadaki gizlilik, masumiyet karinesi ve yapay delil üretimi”nin farkına vardığını ifade etti. Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Orduya kumpas kuruldu” açıklamasını anımsatan Kanar “Asıl komplo Kürt halkına kuruldu. Oslo görüşmelerinin kesilmesinin ardından suni delillerle açılmış bir davadır” dedi. Avukat Sinan Zincir ise “Bugün ülkeyi yönetenler kumpas kurulduğunu söylüyorlar. Yüzlerce Kürt öğrenci, aydın, seçilmiş milletvekili ve belediye başkanlarını kim tutukladı? Paralel devlet yargıcı mı, AKP yargıcı mı? Bu şaibe altında yargılama etiği açısından yargılama yapılamaz” diye konuştu. Diğer avukatların da “Yargılamanın durdurulması” talebi üzerine mahkeme duruşmaya kısa bir ara verdi. Mahkeme heyeti “Mahkemenin ,kaynağını anayasa ve yasalardan almayan hiçbir yargılama yapamayacağını” belirterek yargılamanın durdurulması istemini reddetti. Bunun üzerine avukatlar reddi hâkim isteminde bulundular. Reddi hâkim talebini reddeden mahkeme, duruşmayı bugüne erteledi. Duruşma salonunu terk ettiler Diyarbakır’da ise aralarında eski DEP Milletvekili Hatip Dicle’nin de bulunduğu 94’ü tutuklu 175 sanıklı KCK ana davasının 60. duruşması Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görüldü. Duruşmayı, geçen hafta tahliye olan Van Bağımsız Milletvekili Kemal Aktaş ile BDP milletvekilleri Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan, Gülser Yıldırım, BDP Eş Genel Başkanı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayı Gültan Kışanak, diğer eşbaşkan adayı Fırat Anlı, BDP Hukuk İşlerinden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ve çok sayıda parti yöneticisi de izledi. Oturuma 84’ü tutuklu toplam 98 sanık katıldı. Sanık avukatları, “Bu duruşmada adil bir yargılama yapacağınızı düşünmüyoruz. Bu nedenle duruşmalardan çekilmenizi talep ediyoruz” diyerek reddi hâkim talebinde bulundu. Tutuklu sanıklar adına yapılan ortak açıklamada, “İstiklal Mahkemeleri’nin Kürdistan’da Kürtlere yaptıklarını bugün bu mahkemeler yapıyor” deyince, mahkeme başkanı mikrofonu kapattı. Bunun üzerine sanık avukatları, “Savunmaya sınırlama getiremezsiniz” diyerek itiraz etti. Başkan da savunmanın sadece iddialarla ilgili olabileceğini söyledi. Bunun üzerine tüm sanıklar, ve çok sayıda avukat ayağa kalkarak mahkemeyi alkışlarla protesto etti. Bunun üzerine tutuklu sanıklar, alkışlar ve zılgıtlarla salonu terk etti. Heyet, reddi hâkim talebini reddetti. Demirtaş: Başbakan’ı Seçim Öncesi Alabilirler! Hükümet ile çözüm sürecini yürüten Abdullah Öcalan, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu için ‘Çözüm sürecine darbe’ derken, AKPcemaat kavgasında da “Biz bu ateşe benzin taşımayacağız” diyerek hükümetin yanında yer aldığı algısı yaratmıştı. Hafta sonu bir grup gazeteciyle bir araya gelen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan’ın bu sözlerine açıklık getirdi. Demirtaş’ın aktardığı bilgilere göre Öcalan, mart ayından beri hem BDP heyetleri hem de devletle görüşmelerinde ‘paralel devlet’ ifadesini sıkça kullanıyor, bu oluşuma karşı uyarılar yapıyordu. Öcalan’a göre paralel devletin hedefi ‘Başbakan’ı götürmek’. Nedeni ise Kürt sorununu diyalogla çözme ve bunu da ABD gibi uluslararası unsurları bypass ederek yapma grişimi. Kendisini ziyaret eden BDP’lilere “Bir gecede Mursi’ye (Mısır’da darbe ile devrilen Müslüman Kardeşler mensubu, seçilmiş cumhurbaşkanı) bile çevirebilirler” dediğini aktarmış. Bir gecede Mursi’ye döner ‘Paralel’ merkezler: Londra, Şikago, Utah Öcalan ‘paralel devlet’ ile neyi kastettiğini de ayrıntılı olarak aktarmış: “Paralel devlet sadece bir iç mesele değil. Bir uluslararası organizasyon. İçinde Londra merkezli bir sermaye grubu, Yahudi lobisi ve Şikago merkezli bir sermaye grubu var. Bir de projenin, tartışmaların tamamlandığı Utah’taki akademi var. Cemaat bu yapının tamamı değil bir unsuru. Devletin önemli kademelerini ele geçirmiş unsuru...” Görüşmemizde Demirtaş, AKPcemaat kavgası konusunda kendi öngörülerini de aktardı: “Paralel devletin 17 Aralık operasyonunun hedefinde Başbakan’ı sandığa götürmeme niyeti yatıyor. Ciddi biçimde Başbakan’ın sandığı görememe riski var. Onu alabilirler. Ağır cezalık suçlarda dokunulmazlık işlemez. Bal gibi alabilirler. Paralel devlet siyasete müdahale için meşru ve haklı bir alan yakaladı: Yolsuzluk. Hükümetin üzerine tank sürse, ‘diktatör, otoriter’ dese toplumda alıcısı yok. ‘Hırsızdır, belgesi de burada’ dediğiniz anda iş başka bir şeye dönüşüyor. Hükümet kötü yakalandı.” Demirtaş da AKP ve Öcalan gibi ‘darbe’ tanımını kullanıyor yaşananlar için. Toplantıda çok tartışılan, önümüzdeki günlerde daha da tartışılacağını tahmin ettiğimiz tutumu şöyle BDP’nin: “Böyle bir ‘darbe girişiminin’ de Başbakan’ı götürmesine BDP evet demez. Biz bir ilkeyi kurtarmaya çalışıyoruz. Bu anlayış kazanırsa darbe ile yönetme geleneği ilelebet devam edecek. Hükümet gidecekse sandıkla gitmeli. Yolsuzluk varsa Başbakan hesabını vermeli. Biz Başbakan’ı koruma güdüsüyle, ‘yedirmeyiz’ düşüncesinde değiliz. Hesap sorulsun ama bunu hukuk sorsun, demokrasi sorsun.” BDP’nin kaygılanmasının nedenleri arasında, Erdoğan’ın cemaat ile girdiği kavgayı kaybetmesi halinde ‘çözüm süreci’nin bitecek olması başı çekiyor. Demirtaş bunu açıkça ifade de ediyor: “Paralel devletin galip gelmesi ve Erdoğan’ın gitmesi birçok şeyi etkiler. Bu süreci yürüten temel aktörlerden biri o olduğu için çözüm sürecini etkiler. Onun gitmesi diyalog sürecinin bitmesi demektir.” BDP liderine göre, Erdoğan ve AKP cemaatle mücadelede sıkıştığı köşeden ancak ‘demokrasi ve çözüm sürecine’ sarılarak çıkabilir: “Doğru değerlendirilebilirse ‘17 Aralık’ hem paralel devlet ile hesaplaşma hem de demokratikleşme için bir fırsat yarattı. Hükümet büyük bir demokrasi hamlesi başlatmalı, derhal demokratik anayasayı gündemine almalı. Meclis’i arkasına almalı. Çözüm sürecini ilerletmeli. Bu arada da yolsuzluklarla mücadele eden yargıya, polise müdahale etmemeli. Tüm bunlar aynı anda yapılabilirse Türkiye demokrasiye kavuşabilir. Başbakan da kurtulabilir. Tabii yolsuzluk yapmadıysa. O zaman kimse onu götüremez.” Ancak AKP’nin bu tarif ettiği ‘demokrasi yolu’na gireceğine büyük inancı da yok Demirtaş’ın: “Zorluk şurada: AKP’nin bunu yapma kapasitesi çok düşük. Bu darbeye demokrasi hamlesiyle cevap verecek niteliği yok. Sıkışmışlığı nedeniyle aklını başına alır mı? Deneyeceğiz... Biz meseleye savcı titizliğiyle yaklaşmak zorunda değiliz. Bir siyasi mücadelemiz var ve AKP’nin sıkışmışlığı üzerinden yeni bir siyasi alternatif çıkarabiliriz. AKP demokrasi, şeffaflık, yargı bağımsızlığı konularında üzerine düşeni yapmıyor mu? Yapmıyorsa gitsin kardeşim. Biz kurtaracak değiliz.” Hükümetin ‘darbe’ ile mücadele adı altında atacağı gayrimeşru adımlara ise her durumda karşı duracaklar: “HSYK düzenlemesi yargıya siyasi müdahaledir. Kabul etmiyoruz. Yolsuzluğun üstünü örtmeye yönelik tüm adımlara da karşı çıkacağız.” “AKP’ye destek” iddialarından rahatsız ancak başta CHP olmak üzere diğer toplumsal muhalefet hareketlerinin Kürt sorunu konusunda ortaya bir çözüm alternatifi koymamasından da bir o kadar rahatsız. “Eğer bir önerileri varsa, ‘Biz sorunu şöyle çözmeye hazırız’ diye bunu şimdi ortaya koymalarını bekleriz. Diğerleri bir şey söylemezken, Kürt hareketi Başbakan’ı karşısına alıp elinin tersiyle itecek değildir. Ama diğer partilerin cesur hamleleri AKP’yi zora sokacaktır.” İmralıBDPKandil çizgisi bundan sonra nasıl hareket edecek? Demirtaş ile sohbet notlarımızdan çıkarımımız şu: 30 Mart seçim sonucu beklenecek. Seçimlere kadar İmralı’ya gazeteci gönderme dışında bir radikal adım beklenmiyor. Sonrası için ise Öcalan’ın Kandil’e gönderdiği son mektupta söylediği gibi; “Herkes tedbirini alacak!” Siyasi yargılama ayıbı Duruşmayı Mustafa Balbay ve Selahattin Demirtaş’ın yanı sıra Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) temsilcileri ve Avrupa Gazeteci Federasyonu Başkan Yardımcısı, Rusya Gazeteciler Sendikası Yöneticisi Nedezda Azhgikhina da izledi. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Silivri’de KCK Basın davasını izlemeye girerken gazetecilerin sorularını yanıtladı. Demirtaş, Türkiye’nin siyasi yargılamalar ayıbından kurtulamadığını belirterek özetle şunları kaydetti: “Bu özel yetkili mahkemelerin artık hiçbir meşruiyetinin, hiçbir güvenilirliğinin kalmadığını Başbakan’ın ağzından duymaya başladık. Şimdi Adalet Bakanlığı’ndan mümkünse liste yayımlamasını bekliyoruz. Hangi mahkemeler çete mahkemesidir, hangi yargıçlar, hangi savcılar bu çetenin, paralel devletin üyesidir; hangileri değil, bunları bilelim. Kim tarafından yargılanıyoruz, bizi yargılayanlar, arkadaşlarımızı yargılayanlar kimlerdir, bunları bilelim. Adalet Bakanlığı aylık liste yayımlasın. Bu ayın çete hâkimi ve savcısı kimlerdir, bilelim.” Demirtaş: Seçimi göremeyebilir ‘Darbe’ ile düşürmeye karşıyız Akiller İmralı’ya gidecek MAHMUT ORAL DİYARBAKIR PKK lideri Abdullah Öcalan, kendisiyle cumartesi günü görüşen BDP ve HDP heyetinde yer alan milletvekillerine, önümüzdeki günlerde akil adamlar ve gazetecilerden oluşan heyetlerin İmralı cezaevine gelmesini beklediğini söyledi. Öcalan “AKP süreci doğru okumazsa kaos tan kurtulamaz. Arafta da sonsuza kadar beklenmeyeceğini herkesin bilmesi gerekir” dedi. Heyette yer alan BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, görüşmenin ayrıntılarını ANF’ye anlattı. Baluken, Paris’te öldürülen 3 kadın PKK’li ile ilgili olarak Öcalan’ın “Gladio yapıların, biz PKK’yi böyle hallederiz mesajını bu katliamla vermek istedi” dediğini aktar dı. Tutuklu vekillerin tahliyesinin de gündeme geldiğini belirten Baluken, “Öcalan, sürecin en başından beri en hassas olduğu iki konudan birinin seçilmişlerin diğer önemli konunun da hasta tutsakların bir an önce tahliyeleriyle ilgili süreçlerin yerine getirilmesi olduğunu ifade etti” dedi. Öcalan’ın AKP ve cemaat arasındaki kavgayı “demokra tik çözüm süreci” ile bağlantılı değerlendirdiğini kaydeden Baluken “Öcalan, bunların, özünde çözüm sürecini hedefleyen darbe girişiminin bir parçası olduğuna dikkat çekti” dedi. Baluken, Öcalan’ın kendilerine ileriki günlerde söz konusu gazetecilerden ve akil insanlardan oluşan heyetlerin İmralı’ya gidebileceği bilgisini aktardığını kaydetti. Erdoğan giderse süreç biter ASKERİ CASUSLUK DAVASI Tek kurtuluşu demokrasi ‘Yargılamanın durdurulması’ talebi reddedildi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de görülen ve kamuoyuna “askeri casusluk” olarak yansıtılan gizli belge bulundurma davasında mahkeme, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne “kumpas” kurulduğu yönündeki iktidar açıklamalarının ardından sanık avukatlarının yargılamanın durdurulması yönündeki istemini reddetti. 38’i muvazzaf asker olmak üzere 59’u tutuklu toplam 357 sanığın yargılandığı davaya, dün İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmaya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın, “Orduya kumpas kuruldu” açıklamaları damgasını vurdu. Sanık avukatı Mahmut Yılmaz, bu yöndeki açıklamalara tutuklu sanıkların bir saat bile içerde tutulamayacaklarını, mevcut gelişmeler göz önünde bulundurularak yargılamanın durdurulmasını talep etti. Avukat Andaç Şükrü Zaloğlu da yargılamanın bu saatten sonra devam etmesinin hukuken mümkün olmadığını, özel yetkili mahkemelerin meşruiyetinin kalmadığını vurguladı. Cumhuriyet savcısının görüşünü açıklamasının ardından Mahkeme Başkanı Atilla Rahman, özel yetkili mahkemeler kaldırılmış olsa da TMK 10. maddesiyle görevli mahkemelerin işlevlerini sürdürmeye devam etmeleri nedeniyle yargılamanın durdurulması istemlerini reddetti. Rahman, bu talebin daha önce reddedildiğini anımsattı. Duruşmalara bugün ve yarın da devam edilecek. HSYK değişikliğine karşıyız KCK davasını izleyen Balbay’dan, Başbuğ ve Hilmioğlu’na ziyaret ‘Hukuk çuvalladı’ HATİCE TUNCER CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, Anayasa Mahkemesi’ne özel yetkili mahkemeleri kaldıran, ancak ellerindeki davaları tamamlama yetkisi veren yasayı iptal çağrısında bulundu. KCK basın davasını izleyen ve Silivri Cezaevi’nde aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da bulunduğu Ergenekon sanıklarıyla görüşen Balbay, “Türkiye’de farklı yelpazede görünen kişilerin ortak sorunu hukuksuzluk haline gelmiştir. Herkesin aynı çuvala konduğu bu yargılamalarla birlikte yargı çuvallamıştır. Bunun ortadan kaldırılmak için yeni bir çuval aramak daha kötü bir çuvallamayı beraberinde getirecektir” dedi. Balbay, CHP’li Veli Ağbaba ile dün KCK davasını izledi. Balbay çıkışta GÖP, TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, TGS Genel Başkanı Uğur Güç, eski TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi ile basın açıklaması yaptı. Balbay, KCK Basın davasını izlediğini, duruşma başlamadan önce Ağbaba ve Muharrem Işık ile Silivri Cezaevi’nde Ergenekon davasından yargılanan İlker Başbuğ, gazeteci Tuncay Özkan, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Prof. Dr. Yalçın Küçük, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Balyoz davasından emekli Korgeneral Ali Deniz Kutluk ile görüştüğünü anlattı. Balbay, KCK Basın davasını bildiğini anlatarak “İddianame bana çok tanıdık geldi. Yapılan haberler, yapılan görüşmeler, çıkan bir kartvizit, bilgiyasardaki bir not. Bunlardan oluşturulmuş bir yargılama, bu gerçekten gazetecilerin değil, gazeteciliğin yargılanması, mesleğin yargılanması. Bu davalar da gazetecilerin yargılandığı davalarda ayrımsız bütün gazetecilerin serbest bırakılması gerekir” diye konuştu. Balbay, KCK Basın davasında avukatların özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasanın geçici 2. maddesinin kaldırılmasını istediklerini belirtti. Balbay Anayasa Mahkemesi’ne de özel yetkili mahkemeleri kaldıran geçici 2. maddeyi görüşmesi çağrısında bulunurak “Eğer görüşür de ‘Bu mahkemeler kaldırılmışsa KCK davasını göremez, Ergenekon davasının gerekçesini yazamaz’ derse bu davalara zaten fiilen çökmüş olacak” dedi. “İzmir Milletvekiliyim ama fiilen ve ruhen de kendimi Silivri milletvekili olarak kabul ediyorum” diyen Balbay “Burada yatanların halinden en iyi anlayabileceklerden biriyim. Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar. Öncelikle duyarlı kamuoyunu da ‘herkese özgürlükler’ demeye çağırıyorum” diye konuştu. Alternatifi yokken niye itelim ızrak çuvala sığmıyor Yargılamanın dünkü bölümü çok sayıda yurtsever tarafından da takip edildi. Duruşmaya ara verildiği sırada adliye önünde açıklama yapan Vardiya Bizde Platformu ve İzmir Cumhuriyet İçin Güçbirliği Bileşenleri, tutuklu sanıkların bir an önce serbest bırakılmasını istedi. M PKK tedbirini alıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle