05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2014 SALI 6 HABERLER TÜSİAD torba tasarıda yer alan internet düzenlemesinin kaygı verici olduğunu belirtti ‘Tasarı sansürü artırır’ Haber Merkezi TÜSİAD, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun gündemindeki, çeşitli kanunlarda değişiklik yapan “torba tasarı”da yer alan TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz internet suçlarına ilişkin düzenlemelerin kaygı verici olduğunu açıkladı. Yazılı bir açıklama yapan TÜSİAD “Yaklaşık 20 senelik bir geçmişi olan internette, ifade ve haber alma özgürlüğü, fikri haklar, kişisel gizlilik gibi konularda yasal zeminin nasıl olması gerektiği hassasiyetle ele alınması gereken bir konudur” dedi. Ülkemizde 2007 tarihli, 5651 sayılı ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınlar Aracılığıyla İşlenen Suçlara İlişkin Kanun’ yürürlüğe girdiğinden bu yana, binlerce web sitesine erişimin engellendiğini belirten açıklamada şöyle denildi: “Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlandıran sonuçlar doğuran kanun, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘ifade özgürlüğü ihlali’ kararına da konu olmuştur. Bu gelişmeler kanunun kapsamlı şekilde gözden geçirilmesi gereğine işaret etmiştir. Hal böyleyken, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gündemine gelen 5651 sayılı Kanun değişikliklerini de içeren ‘torba tasarı’, internete sansür uygulamalarını artıracak nitelikte, kaygı verici bir düzenlemedir. Tasarı, internet erişimini engelleme kararlarının oranlıölçülü olmasını sağlayacak çözümler getirmemek ‘Ekonomiyi olumsuz etkiler’ tedir. Ayrıca özel hayatın gizliliğinin ihlali iddiası halinde, idarenin emriyle erişimin engellenmesine imkân tanınması hukuk devleti normlarıyla örtüşmemektedir. Tasarının, temel hak ve özgürlükleri ve her geçen gün büyüyen internet ekonomisini olumsuz etkileyecek hükümlerden arındırılması gerekmektedir. İnternetin ülkemizde sürekli yasaklama refleksleri ile tartışılması, bilgi toplumu olma hedefimizle de çelişkili bir durumdur. Tasarının ilgili sivil toplum örgütleri, akademisyenlerin ve internet ekosisteminin paydaşlarının görüşleri dikkate alınarak iyileştirilmesi TBMM’den beklentimizdir.” Bırakın Şu ‘Darbe’ Palavrasını İktidar ve yandaşları “Devlet içindeki cemaat yapılanması bize darbe yapıyor” diye tutturdu ya... Ve buna dayanarak alelacele Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu tamamen bakan ve başbakana bağlayacak anayasaya aykırı değişiklikleri gündeme getirdi ya... Birçoğumuz da “evet, illegal cemaat yapısı temizlenmeli” diyor ya... Hiç şüphem yok... Cemaat yapısının, bu yarı illegal hiyerarşik örgütlenmenin temizlenmesi gerek. Çünkü ellerine devlet yetkisini geçirdiklerinde nasıl tuzak kurduklarını, sahte delil üreterek masum insanlara hayatlarını nasıl zehir ettiklerini, bu konuda utanmazlık duygusu ve hiçbir vicdan, yasa, anayasa tanımadıklarını gördük... Ama durun... Mesele yolsuzluk ve rüşvet... Kimin, ne zaman, hangi amaçla bu yolsuzlukların üzerine gittiği önemli mi? Diyelim ki cemaat bir iktidar savaşı perspektifinde, diyelim ki doğrudan Başbakan ve yakınlarını hedef alan bir soruşturmaya girişti... Salt, bu soruşturmayı “cemaatçi yapı” sürdürüyor diye, yolsuzluk ve rüşvet olaylarını beşinci plana mı atacağız ve görmezden mi geleceğiz? İktidar ve yandaşları kampanyalarını cemaat üzerinden sürdürüyor... Diyorlar ki bakın ne kadar kötü... Evet, aynı düşüncedeyiz. Bunu biz yıllardır yazıyoruz. O zaman sizler cemaati “becerileri” ile çok güzel kullanıyordunuz. Şimdi, ciddi bir soruşturmayı size yönelik açtıkları için mi tu kaka oldular?! Sizin niyetiniz, cemaati mi tasfiye etmek yargı ve Emniyet’ten? Yoksa, bu tasfiye ile ayrı zamanda rüşvet ve yolsuzluk olaylarının soruşturulmasını mı önlemek? Ve bu bahane ile tüm yargıyı tamamen denetiminiz altına mı almak?! HHH Şimdi bir başka denklem kuralım ve niyeti ortaya çıkaralım... Diyelim ki yargıda ve Emniyet’te bir “cemaat yapılanması yok”... Devletin normal memurları, yasalar çerçevesinde “özgürce” hareket ettiler (normal ülkelerdeki gibi) ve bakanlara ve Başbakan’ın oğluna kadar uzanan yolsuzluk ve rüşvet ağını saptadılar... Tıpkı bugünkü gibi tutuklamalar, soruşturmalar yapıldı ve bakanlar da yine istifa etmek zorunda kaldı!.. HHH Böyle bir durumda, Başbakan, iktidar ve yandaşları ne yapacaklardı? Namusluca herkes yanıt versin: Yasalar karşısında boynumuz kıldan ince mi diyeceklerdi? Yoksa, “Yargıda ve Emniyet’te, nedense gözümüzden kaçan Kemalist yapılanma bize tuzak kuruyor” mu diyecekti... Veya “ABD ve ülkemizin düşmanları devlet içindeki ajanları aracılığıyla Başbakanımızı devirmek, hükümeti yıkmak için operasyon yapıyor” mu? Veya ne diyeceklerdi, hadi yandaşlar, bir yanıt lütfen: Susup oturacak mıydınız!? HHH Şüphesiz ki, on bin kez hayır! Tıpkı bugünkü gibi kıyamet kopartacaktınız... Hükümet derhal “Kemalist” veya “ajan” savcı ve hâkimleri temizlemek için, HSYK’nin yapısını tıpkı bugünkü gibi değiştirmek için harekete geçecekti... Yani bugün yaşadığımız kıyameti aynen yaşayacaktık! Çünkü, iktidar için önemli olan, 12 yıllık dönemindeki bunca yolsuzluğu ve rüşveti ortaya çıkarmayacak, soruşturmayacak, araştırmayacak, kendi denetiminde bir Emniyet ve yargı sistemi kurmak... (Birileri buna “demokrasi geliyor” diyor da gülmekten ölüyorum!) İktidarın bugün giriştiği iş budur. HSYK, bu işleri soruşturmaya kalkacak olan yargı mensuplarının kafasına kafasına inecek... Savcılar ve hâkimler de korkudan hiçbir şeye dokunmayacak... Tıpkı Deniz Feneri’nde yaptıkları gibi... Çünkü orada, soruşturmayı sürdüren savcılar, tuzaklarla, üstelik mahkeme önüne çıkarıldı ve sanık yapıldı. Böyle alçakça bir düzen kurulu durumda... Bu düzenin cemaatle ilgisi var mı? Silivri ve benzeri yargılamalarla var! Çünkü aynı soydan ve soptan... Onlar kendilerine engel olarak gördükleri insanları, düzenleri ve orduyu hedef alarak bu kepazelikleri yaptı. Kendilerini faş eden gazeteci ve yazarları susturmaya kalkıştı. İktidar da, yolsuzluk ve rüşvet düzenini korumak için çalıştı. Şimdi cemaat, iktidar çatışmasıyla, bu rüşvet düzenine kılıcını saplayınca, feryat figan “vay darbeciler..” kıyameti kopartıyorlar... HSYK’yi değiştirme ve Emniyet’i temizleme girişiminin esas amacı budur. Rüşvet ve yolsuzluk düzeni bozulmadan sürsün... Cemaat rüşvet/yolsuzluk operasyonu yapmadan önce, iktidarın vaaay devlet içinde illegal yapılanma gibi bir dertleri yoktu! Aslında iktidarı paylaşsaydılar cemaat ile, onlar da bu düzene göz yumacaklardı, belki de kesin darbeyi sonra indireceklerdi... ESKİ AKP’LİLER: 3 PKK’li kadın cinayetinin zanlısına ait olduğu iddia edilen ses kaydı yayımlandı Yürütmeyi yanlış anlamışlar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’den istifa ederek bağımsız milletvekili olan Hasan Hami Yıldırım ve İdris Bal, HSYK düzenlemesi konusunda iktidarı ağır sözlerle eleştirdi. Burdur Bağımsız Milletvekili Yıldırım, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, ülkenin son zamanlarda sıkıntılı günlerden geçtiğini, AKP’de “akıl tutulması yaşandığını” söyledi. İktidarın, 17 Aralık’ta başlatılan operasyonlarına engel olmak istediğini vurgulayan Yıldırım, “Yargı mensuplarına karşı yoğun bir iftira kampanyası başlatılmıştır” dedi. Yıldırım, iktidarın, yolsuzluk ile ilgili olarak “Bu bir komplodur, zamanlaması manidar” dediğini belirterek oysa MİT’in Başbakanlık’ı 6 ay önce uyardığının ortaya çıktığına dikkat çekti. HSYK’nin yapısında değişiklik yapılmasıyla iktidarın istemediği hiç kimsenin soruşturulamayacağını ifade eden Yıldırım şöyle devam etti: “Biz AK Parti iktidarının güç zehirlenmesiyle birlikte, sadece güçler ayrılığı ilkesini, yargı bağımsızlığını yanlış değerlendirdiğini düşünmüştük, hüsnüzan etmişiz, meğer bunlar ‘yürütmeyi’ de yanlış anlamışlar. AK Parti, teklifle, anayasanın vazgeçilemez bazı maddelerini askıya almaya teşebbüs etmektedir” dedi. TBMM’de basın toplantısı düzenleyen AKP’den istifa eden Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, Türkiye’nin şu anda anayasal bir rejim krizi içinde olduğunu belirterek “Devletin başı olarak da Cumhurbaşkanı böyle durumlarda köşeli konuşmayacaksa ne zaman konuşacak. Hükümet de yasama da bir olup yargının elini kolunu bağlayamaz. HSYK’yi kendi emrine alamaz” dedi. ‘Talimat MİT’ten’ iddiası HDP EŞBAŞKANI KÜRKÇÜ ‘Güney, Ağca gibi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Eşbakanı Ertuğrul Kürkçü, ses kaydı ortaya çıkan Paris katliamının tetikçisi Ömer Güney’i tetikçi Mehmet Ali Ağca’ya benzetirken, “Ağca’nın verdiği çok sayıda ifade var ve hangisinin doğru olduğu hâlâ aydınlatılmadı. Bu da öyle” dedi. Sebahat Tuncel ise katliamın aydınlatılmasının pek çok düğümü çözeceğini söyledi. HDP eşbaşkanları Kürkçü ile Sebahat Tuncel, gündeme ilişkin değerlendirme yaptı. Kürkçü, Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan adayları Salman Kaya’nın isminin kesinleştiğini açıklarken “3 MHP’li adaya karşı yarışacak; Mansur Yavaş, Melih Gökçek’e MHP’nin kendi adayına karşı yarışacak” yorumunu yaptı. Kürkçü, CHP ile ittifak konusunda “Tartışmak istedik. Ancak ‘Oylarınız güzel, ama aramızdaki ilişkiyi kimse bilmesin. Bu bize zarar verir’ dediler” diye konuştu. Paralel devlet tartışmalarına değinen Kürkçü “Başbakan KCK’ye de paralel devlet diyordu. Devlet var ve onun içindekilerin güç mücadelesi sürüyor. Biz oyunda yokuz” dedi. Tuncel ise hükümetcemaat arasında yaşanan krizin derin olduğunu vurgulayarak çözülmezse Türkiye’yi daha zor günlerin beklediğini vurguladı. Öte yandan BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği’ni ziyaret ederek, Paris’te öldürülen PKK’li Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Saylemez’in faillerinin bulunmasını istedi. Buldan, cinayetin aydınlanması talebiyle 89 kadın kurumu tarafından toplanan imzaları da büyükelçiliğe teslim ettiklerini belirtti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, olayla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma olduğunu söyledi. Güney hakkında “Terör örgütü PKK/KCK üyesi olmak ve kasten adam öldürmek” suçlarından bir soruşturma yürütüldüğünü dile getiren Bozdağ, “MİT veya diğer birimlerin isimlerinin karıştırılması iftira kampanyasıdır” dedi. Buldan: Katiller bulunsun Haber Merkezi Fransa’nın başkenti Paris’te geçen yıl öldürülen PKK’nin kurucu yöneticilerinden Sakine Cansız ile Fidan Doğan ve Leyla Saylemez’in Paris’te tutuklu bulunan katil zanlısı Ömer Güney’e ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı yayımlandı. Olay öncesine ait olduğu belirtilen kayıtta Paris’teki cinayetin MİT’in talimatları doğrultusunda işlendiği ileri sürülürken Ömer Güney’in “Bana bir şey olursa bu bandı yayımlayın” diye MİT görevlileriyle yaptığı toplantının ses kaydını bir arkadaşına verdiği iddia edildi. Birçok çelişkinin bulunduğu ses kaydı önceki gün gece saatlerinde sosyal medya üzerinden yayımlandı. Ses kaydına göre katil zanlısı Güney, MİT üyesi olduğu iddia edilen iki kişiye Paris’teki suikast planlarını anlatıyor. Kayıtta Ömer Güney’in “Abram, Nedim Seven, Şiyar, Remzi Kartal” gibi isimlere suikast hazırlığı konusundaki bilgiler yer alıyor. İki kişi Güney’e silah alması için maddi yardım sözü verirken, Güney silahı Belçika’dan alacağını söylüyor. Paris’teki cinayetler 9 Ocak 2013 tarihinde işlenirken konuşmanın hangi tarihte yapıldığı bilgisi yer almadı. Ses kaydı üzerine yazılan yazılarda da çelişkiler olduğu ileri sürüldü. Ses kaydının yazılı deşifresinde Abram (Abla) olarak yer alırken, Abram’ın Güney’in öldürmek istediğini belirttiği Ha Cansız Doğan Saylemez TWITTER’DA BARANSU VE YÜKSELİR KAVGASI Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir hakkında Twitter’da ciddi bir iddia ortaya attı. Baransu, Ömer Güney’in bir MİT elemanı olduğunu ve Yükselir’le görüntülendiğini iddia etti. Twitter’ler üzerine Yükselir, Baransu’ya, “Bunu ispatlamazsan namert oğlu namertsin! Alçaksın. Şerefsizsin!” diye yazdı. lil İbrahim Gündoğdu adlı kişinin lakabı olduğu ileri sürüldü. Ses kaydının, “Ben Fransa/Paris’te üç kadını öldüren Ömer Güney’in yakınıyım” diye başlaması dikkat çekti. Kaçış planlarının da konuşulduğu ses kaydında, MİT görevlisi olduğu ileri sürülen birinci şahıs, Güney’e “Planlamanı tekrardan gözden geçirelim. Çünkü en ufak bir hata Allah muhafaza. Çünkü bizim için sen önemlisin. Diğerleri önemli değil” diyor. Ses kaydındaki birinci şahsın Güney’e “Remzi (Kartal) geldi mi yalnız hiç affı olmaması lazım” diyerek talimat vermesi dikkat çekti. Ses kaydının başında şu ifadeler yer aldı: “Ben Fransa/Paris’te üç kadını öldüren Ömer Güney’ın yakını yım. Paris’te Ömer 17 Ocak’ta tutuklandı. Ömer, tutuklanmadan önce bana verdiği bilgi ve belgeleri, başıma bir iş gelirse bunları açıklarsın, diyerek verdi. Ömer Paris’te öldürdüğü üç kadının öldürme talimatlarını MİT’ten almış. Esas hedefi Sakine Cansız’mış. Diğerlerini eylem sırasında orada bulunduklarından dolayı öldürmek zorunda kalmış. Eylemden önce defalarca Türkiye’ye giderek MİT’çilerle bir araya gelip eylemi planlamışlar. Fransa’dan Türkiye’ye gelip giderken uçak biletlerini MİT’çiler almış. Kullandığı silahı ve diğer şeylerini almak için parayı Ömer’e MİT’çiler vermiş. Ömer’i hapiste kimse arayıp sormuyormuş. MİT’çiler Ömer’i kullanmışlar.” Batı’dan üst üste uyarı DUYGU GÜVENÇ ABD VE AB, HSYK İLE İNTERNET DÜZENLEMESİNDE AKP’Yİ ELEŞTİRDİ Kerry: Davutoğlu’nun anladığına Erdoğan’a suç duyurusu CANAN COŞKUN Dubai seyahatine ilişkin iddiaların ardından HSYK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak geçici görevlendirilen Zekeriya Öz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sabah Gazetesi Haber Koordinatörü Şaban Arslan ve kendisiyle ilgili bilgileri yasadışı yollardan temin eden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Savcı Öz’ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçesinde, kendisi hakkındaki gerçekdışı iddiaları haberleştirdiğini belirttiği Sabah gazetesinin nüshalarının yanı sıra Başbakan Erdoğan’ın sözlerini delil olarak gösterdi. Savcı Öz kendisine yönelik suçlamaların asılsız olduğunu kaydederek, “görevi kötüye kullanma”, “iftira”, “hakaret”, “hedef gösterme” ve “kişisel bilgileri yasadışı yollarla elde etme ve yayımlama” suçlamalarından işlem yapılmasını talep etti. Erdoğan, gazetecilere “Operasyonun başındaki savcı tam 22 kez yurtdışına çıktı ve çoğu Dubai’ye” demişti. Haber Merkezi Yolsuzluk ve rüşvet soruşturÖz masının koordinatör başsavcı vekili Zekeriya Öz, Bakırköy Adliyesi’ne atanmasının ardından karaitiraz ra itiraz ettiğini ve Bursa’da olan annesinin rahat sızlığı nedeniyle izne ayrıldığını açıkladı. HSYK 3. Dairesi’nin inceleme kararı alarak İstanbul’dan geetti ve çici görevle Bakırköy Başsavcı Vekilliği’ne atadı ğı savcı Zekeriya Öz, Bakırköy Adalet Sarayı’na geldi. Savcı Öz, diğer başsavcı vekilleriyle birizne likte cuma günü görüşemediği başsavcı Hadi Salihoğlu’yla toplantı yaptı. Savcı Öz, gazetecilerin sorusu üzerine görev yerinin değiştirilmesine ayrıldı 10 Ocak 2014’te HSYK’ye itiraz ettiğini söyledi. ANKARA 17 Aralık yolsuzluk operasyonuna karşı hükümetin başta HSYK’nin yapısını değiştiren düzenleme olmak üzere attığı adımlara karşı AB ve ABD’den eşzamanlı uyarılar birbirini izledi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, önceki gün Paris’te Suriye’nin Dostları Çekirdek Grubu toplantısı sırasında bir araya geldiği Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü anımsatarak “Bakanın anladığına inanıyorum ve açıkça belirttim; ABD’nin Türkiye’nin içişlerine ve seçim sürecine bulaşma veya müdahil olma veya dahil olmaktan kesinlikle çıkarı yoktur. Ve sanırım dışişleri bakanı bunu anlar” sözlerinden sonra bir uyarı da AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle’den geldi. Füle önceki gün Bakan Mevlüt Çavuşoğlu’na AB’nin bugüne kadar yasal tüm düzenlemelerde AB kriterlerine erişmesi için destek vermeye hazır olduğunu ilettiğini, ancak Türkiye’nin bu yardımı almadığını belirtti. Füle, “AB ile müzakere sürecindeki bir ülke olarak boşa zaman kaybedi inanıyorum, açıkça belirttim yorsunuz. Müzakere sürecinde geride kalıyorsunuz. Bu tür adımlar sürecin kalitesini de gölgeliyor. Bu önerimiz yaptığınız tüm düzenlemeler için geçerli, ister hukuk alanında, ister sosyal alanda olsun. AB ile müzakere sürecinin mantığı, AB ile uyumlu yasalara sahip olmaktır” dedi. Füle’nin sözcüsü Peter Stano da, Türkiye’nin AB adayı olması nedeniyle ülkedeki gelişmeleri çok yakından izlediklerini belirterek “Gelişmelerin katılım süreci ve kriterlerine uygun olup olmadığına bakıyoruz. HSYK ile ilgili taslağı da Türkiye’de yargının bağımsız ve etkili kalmasını sağlama perspektifiyle ‘Zaman kaybı’ ‘Yakından izliyoruz’ inceliyoruz” dedi. AB kaynaklarının hem Ankara’daki delegasyon aracılığıyla, hem de Brüksel’deki Türkiye Daimi Temsilciliği nezdinde HSYK, yargıya yönelik düzenlemeler, internet yasası konusunda uyarılarını sık sık tekrarladığı öğrenildi. AB’li kaynakların AKP’nin savunduğu “yargı darbesi” tezine ise inanmadığı öğrenildi. Türk kaynakların da bu görüşmelerde, “Atılan adımlar hukukun üstünlüğünü sağlamak adına” savunmasını yaptığı belirtildi. Dışişleri’nden bir yetkili, AB’nin Türkiye ile müzakereleri bu aşamada askıya almasına gerek olmadığını belirterek müzakere sürecinin zaten ilerlemediğini söyledi. Bu çatışmadan kim kazanacak, kim kaybedecek yorumları... Genel kanı: İkisi de kaybedecek... Bunun için de arabuluculuk, yapma etme bak ikimiz için de kötü oluyor, Allah, peygamber, din, ayet söylemleri gırla... Birleşin, bu pislik düzenini sürdürün!... Herhalde dinin kötü amaçlara bu kadar alet edildiği bir dönem yaşamadık.. Demek bu kadar ucuzmuş iş... Ama kimse bu çatışmadan Türkiye’nin kazanma olasılığını gündeme getirmiyor.. Evet Türkiye kazanacak! Birincisi, “yargı ya iktidara veya cemaate bağlı olacak” gibi bir dayatma ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıktı... Hayır “Yargı yasalara, anayasaya, hakka, hukuka, vicdana bağlı olmalı”yı gerçekleştirmeliyiz... O zaman Türkiye kazanır... Bu sesi ana slogan yapmalı Türkiye... İkincisi, devlet içinde cemaatin Silivri yargılamalarındaki kumpaslarının ortaya çıkması... İktidar mecburiyetten bu noktaya geldi! Şüphesiz ki bu da yaşadığımız 5 yıllık alçaklık dönemini bitireceği için de, Türkiye için büyük kazanç... Zaman temizlenme zamanı... Türkiye kazanacak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle