14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EYLÜL 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Eti Maden’de yolsuzluk tespit eden başmüfettişin başına gelmeyen kalmadı 7 DOKTORLARA GEZİ SORULARI ‘Maden’in üstü örtüldü ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde başmüfettiş M.D’nin, hazırladığı üç ayrı raporda milyonlarca lira yolsuzluğu tespit etmesi üzerine kurumda olağanüstü gelişmeler yaşandığı ortaya çıktı. Genel Müdür Orhan Yılmaz’ın talimatıyla müfettişlerin denetleme sırasında kişilerle doğrudan yazışmaları yasaklandı. Yolsuzluğu raporlaştıran Başmüfettiş M.D hakkında üç ayrı disiplin soruşturması başlatıldı ve her seferinde ceza verildi. Kurumdaki son gelişme ise Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın lağvedilmesi oldu. M.D, savcılığa verdiği dilekçede tüm bunların yolsuzlukların ortaya çıkmasını engellemek amacıyla yapıldığını savunurken, kurumun işlemlerinin denetim dışına çıkarıltıldığını kaydetti. Eti Maden İşlemleri’nde başmüfettiş olarak görev yapan M.D, Ankara ‘SENİ BİTİRİRİM’ TEHDİDİ Avukatları tarafından savcılığa verilen suç duyurusunda M.D, dilekçesinde soruşturma dosyalarını yapılan baskı sonucu bizzet kendisinin kapatmak zorunda kaldığını ifade etti. Raporların Teftiş Kurulu Başkanı tarafından kendisine yeniden değerlendirilmesi için iade edildiğini belirten M.D, başkanın yaptığı iki görüşmede kendisini “Kimse bana ‘genel müdürüm yanlış yaptı’ dedirtemez. Ne yapar yapar senin yazdığını raporlarda en ufak bir eksiklik bulur, sana ceza veririm, seni bitiririm” şeklinde sözlerle tehdit ettiğini, buna iki başmüfettişin de tanık olduğunu kaydetti. Başsavcılığı’na verdiği suç duyurusu dilekçesinde 6 Haziran 2012 tarihli raporlarda yolsuzluk tespit edilmesinin ardından Genel Müdür Orhan Yılmaz ve Genel Müdür Yardımcısı Recep Akgündüz müfettişlerin doğrudan soruşturma yapma yetkilerini elinden alan bir talimat yayımladığını belirtti. Müfettiş M.D hakkında ise peş peşe soruşturma açıldı. Raporların yayımlandığı haziran ayı içinde başlatılan iki soruştur ma 31 Temmuz 2012 tarihinde karara bağlandı. M.D’ye önce uyarma, sonra kınama cezası verildi. Raporlarda cezanın gerekçesi, “Mühendis Basri İnal’a tehditkâr sözler sarf ederek, moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemek, neticede yetkisiz, yersiz ve gereksiz konuşmalar yapmak” olarak açıklandı. M.D, son disiplin cezasını ise “verilen görev ve emirleri kasten yapmamak” suçundan 21 Ağustos 2013’te aldı ve aylıktan kesme ceza sına çarptırıldı. Kurum müfettişin Facebook’ta paylaştığı iletiler için yeni bir disiplin soruşturması başlattı. Bu soruşturmadan da ceza çıkması durumunda, müfettişin meslekten atılması dahi gündeme gelebilir. Diğer yandan M.D’ye, raporlardan sonra hiç denetim görevi verilmediği ve müfettişlerin kurumdaki odaları ek binaya taşınarak genel müdürlükten uzaklaştırıldığı belirtildi. Başmüfettiş hakkındaki soruşturmaların ardından ise daha dikkat çeken bir gelişme yaşandı ve Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu, 16 Kasım 2012’de toplanarak denetimleri yapan Teftiş Kurulu Başkanlığı’na kapattı. Bu duruma karşı çıkan başmüfettiş M.D, kararı yargıya taşıdı. Ankara 10. İdare Mahkemesi, Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın kapatılmasını hukuka aykırı bularak, “Bu işlemin ancak yasayla yapılabileceğine” vurgu yaptı. ‘İlacı nereden aldın?’ İKLİM ÖNGEL Yanardağ’a ziyaret Yurt Haberleri Servisi Basın Konseyi Yüksek Kurul üyesi avukat Turgut Kazan, Ergenekon davasında 10 yıl 6 ay hapse mahkum edilen Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ı, Muğla Kapalı Cezaevi’nde ziyaret etti. Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından Kazan, ziyareti hem avukat hem de Basın Konseyi Yüksek Kurul üyesi olarak gerçekleştirdiğini belirtirken “Ne yazık ki gazetecilik ya işsizlikle karşı karşıya ya da doğru bildiğini yazanlar gazetelerden uzaklaştırılıyor. Yanardağ da gazeteci olduğu için cezalandırıldı. Israrla yazmanın sonucu Türkiye’de cezaeviymiş” dedi. (Fotoğraf: DHA) ÖĞRETMENE GEZİ SORUŞTURMASI Çocuklara ifade baskısı ADANA (Cumhuriyet) Ceyhan’da Eğitim Sen Şubesi Kadın Sekreteri görevini de yürüten sınıf öğretmeni Begüm Avşar hakkında Gezi Direnişi’ne destek eylemlerine katıldığı gerekçesiyle açılan soruşturmada öğrencilerinin ifadesine başvuruldu. Avşar, 17 Eylül’de ilçe Milli Eğitim müfettişlerinin eylem sırasında çekilen bir fotoğraf göstererek ifadesine başvurduğunu söyledi. Öğretmen Avşar, yaşları 910 olan öğrencilerinin bir sınıfta toplanarak sözlü ifadelerinin alındığını anlatırken “Arkadaşlarıma kendilerini eyleme çağırıp çağırmadığımı sormuşlar. Bu yıl ortaokula başlayan öğrencilerime benim kendilerine eylemle ilgili bir şey anlatıp anlatmadığımı, eyleme çağırıp çağırmadığımı sormuşlar. Bu kabul edilemez” dedi. EğitimSen Karataş İlçe Başkanı İnal Akoğlu ise “Bazı öğrencilere zorla eyleme götürüldüklerini belirten matbu bir kâğıt imzalatmaya çalışmışlar. Kâğıdı imzalamayan bazı öğrencileri sıkıştırmışlar” diye konuştu. Akoğlu, bazı öğrencilerin Karataş İlçe Milli Eğitim’de müfettişlere baskı altında ifade verdiklerini belirten dilekçeleri verdiklerini de kaydetti. ANKARA Sağlık Bakanlığı’nın, Gezi eylemleri sırasında sağlık hizmetinde bulunan doktorlara yönelik soruşturmasının detayları ortaya çıkmaya başladı. Gezi eylemleri sürecinde pek çok sağlık çalışanı ve tıp öğrencisi eylemcilere ilkyardım yaptı. Sağlık Bakanlığı’nın, öncelikle tıbbi yardım yapan doktorların, ardından ilaç satan eczanelerin peşine düştüğü öğrenildi. Bakanlığın, bu arada kendisine bağlı doktorların da Gezi eylemlerinde sağlık desteği verip vermediğini öğrenmeye çalıştığı ortaya çıktı. Tüm sağlık çalışanlarının ihtiyacı olana hizmet vermek durumunda olduğunu söyleyen İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu, “Bakanlığın kendilerine bağlı bazı hekimlerle ilgili rapor hazırladığını biliyoruz. Bakanlık müfettişleri hekimlere belli bazı sorular soruyor ve bunların arasında; ‘Revirde çalıştın mı, Gezi olaylarında yaralanan birini tedavi etti mi, ilaç verdin mi, ilacı nereden temin ettin?’ soruları yer alıyor. Bu tüm sağlık çalışanlarının üzerinde bir daha aynı yardımı tekrarlamamaları için takınılan bir tavırdır” dedi. ‘Sosyal olaylara böyle bakılamaz’ Çerkezoğlu, Bakanlığın uyguladığı baskının gerekçesini, “Her duruma suç olarak bakma anlayışının, Gezi sürecindeki sağlık hizmetini suça dönüştürme çabasının ürünü” olarak açıkladı. Çerkezoğlu, “Sosyal olaylara böyle bakılamaz. Sağlıkçılar bu baskılardan hiçbir şekilde etkilenmemeli. Yanında yaralanana bakmayan hekim, ihtiyacı olana ilaç vermeyen eczacı türü ortaya çıkar ve bunun sonuçları hiç hoş olmaz” dedi. İstanbul Haber Servisi Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış, geçen yıl kutlanan 1 Mayıs Emeğin Bayramı Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nde yolların kapatılması ve toplu taşıma araçlarının çalışmamasının anayasal hak olan seyahat özgürlüğüne aykırı olduğunu, İstanbul Valiliği’nin hatalı davrandığına karar verdi. Elkatmış’ın hazırladığı ve Başdenetçi Nihat Ömeroğlu’na sunulan tavsiye raporda, anayasa ve ilgili yasalarla uluslararası sözleşme hükümlerine yer verildi. Ankara’da yaşayan bir kişi, seyahat özgürlüğünün engellendiği iddiasıyla İstanbul Valiliği’ni Kamu Denetçiliği Kurumu’na şikâyet etmişti. ‘1 Mayıs’ta Valilik hatalı’ Vekil içerdeyken yıkım! BOLU (Cumhuriyet) Bolu’da altgeçit yapılacağı gerekçesiyle binalarının yıkılmasına tepki gösteren Halkevi üyelerine polisin müdahalesi sert oldu. Bina önünde Halkevi üyesi yaklaşık 100 kişi, dün yıkım için gelen iş makineleriniz önüne geçerek yıkıma engel olmak istedi. Bazı eylemciler iş makinelerinin üzerine çıktı. Yıkımı engellemek isteyen gruba çevik kuvvet ekipleri biber gazı ve coplarla müdahale etti. Bolu Halkevi Başkanı Sualp Güler ve TKP İl Başkanı Davut Ergün’ün de aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı. Polis grubu uzaklaştırırken CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, iş makinesinin önüne geçerek yıkımı engellemeye çalıştı. Daha sonra polislerle beraber binaya giren Özcan’ın incelemelerde bulunduğu sırada iş makinesinin yıkıma devam etmesi şaşkınlık yarattı. Özcan, “İçerdeyim sen ne yapıyorsun” diyerek iş makinesi operatörüne tepki gösterdi. Yıkıntıların üzerine çıkan Özcan, İçişleri Bakanı Muammer Güler’i telefonla arayarak binanın içerisindeyken yıkıma devam edildiğini söyledi. Özcan’ın iş makinesinin içine binmesine rağmen operatörün ısrarla binayı yıkmaya çalışmak istemesi dikkat çekti. Suç duyurusunda bulunacağını belirten Özcan, “Böyle bir saçmalık olamaz” dedi. Eylemcilerin bölgeden uzaklaştırılmasının ardından yıkım çalışmaları devam etti. Avrupa Konseyi: Orantısız güç kullanmayın Dış Haberler Servisi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’den barışçıl gösterilere polis müdahalesi sırasında orantısız güç kullanılmaması istendi. Bakanlar Komitesi, Oya Ataman isimli yurttaşın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) toplanma ve gösteri özgürlüğünün ihlal edildiği şikâyetiyle yaptığı başvuru ve AİHM’nin 2007 yılında bu başvuruyla ilgili verdiği ihlal kararının sonuçlarının denetimine ilişkin bir karar yayımladı. Kararda, orantısız güç kullanımı konusunda gelen şikâyetlerde artış olduğu anımsatılarak AİHM’nin ihlal ile sonuçlanan kararlarına Türk hükümetinden AİHM’nin bu konularla ilgili kararlarını yerine getirmesi için gerekli ilave önlemleri almasını, konuyla ilgili gerekli yasal düzenlemeleri yapmasını ve özellikle göstericilerin dağıtılması sırasında gözyaşartıcı gaz kullanımıyla ilgili düzenlemeleri gözden geçirmesini istedi. Bakanlar Komitesi ayrıca, Türkiye’nin orantısız güç kullanan güvenlik güçleriyle ilgili olarak etkili bir soruşturma başlatmasını da istedi. İstanbul Haber Servisi Şişli Kuvvayi Milliye İlkokulu’nda görevli bir öğretmen dün sabah okula giriş saatinde bir öğrenci velisi tarafından şiddette uğradı. Saldırının ardından yüzü kanlar içinde kalan öğretmen, Şişli Etfal Hastanesi’ne kaldırıldı. Olayın duyulması üzerine çevre okullardan gelen öğretmenlerle birlikte okul önünde protesto gerçekleştirildi. Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube Yürütme Kurulu Üyesi Gökmen Ayaz, “Bu tür olayların asıl nedeni Milli Eğitim Bakanı’nın ifade ettiği gibi ‘Velileri hoş tutun, onlarla ilgili hiçbir sorun ve şikâyet duymayacağım’ sözlerinin arkasında yatan ‘veli velinimetimizdir’ düşüncesidir” dedi. Öğretmene veli saldırısı Memura göre niyet başka MUSTAFA ÇAKIR BAŞBAKAN’IN ‘İŞÇİMEMUR AYRIMINI KALDIRALIM’ öNERİSİNE FARKLI YORUMLAR SAMSUN (Cumhuriyet) Bafra’da önceki akşam bir eve giren kimliği belirsiz kişi ya da kişiler, Aysel Erol’u (32) çeşitli yerlerinden bıçaklayarak öldürdü. Kadının kolundaki bilezikleri de alan saldırganlar, genç kadının 1 yaşındaki kızı Z.G. E’yi de öldüresiye dövüp kaçtılar. Genç kadının cesedini, okuldan dönen 10 yaşındaki kızı buldu. Ekipler, Erol’un cesedini otopsi için morga kaldırırken ağır yaralı çocuk ise yoğun bakıma alındı. Acı haberi alan baba Kemal Erol sinir krizi geçirdi. Anneye bıçak, kızına dayak KONYA (AA) Hadim ilçesine bağlı Yelmez köyünde psikolojik sorunlar yaşadığı öğrenilen Mustafa E. (40), cuma namazı çıkışında evinin önünden silahla rasgele ateş ederek önce Mehmet Ali Ayrancı’yı vurdu. Ayrancı’nın oğlu Mehmet Ayrancı (29) da, babasının üzerine kapandığı sırada yaralandı. Yardıma gelen Mehmet Ali Ayrancı’nın kardeşi Nurettin Ayrancı (55) ile Mehmet Oruç da açılan ateşle ağır yaralandı. Mehmet Ali Ayrancı olay yerinde, oğlu Mehmet ile kardeşi Nurettin ise hastanede hayatını kaybetti. Ağır yaralanan Mehmet Oruç’un hayati tehlikesinin devam ettiği öğrenildi. Camiden çıkana ateş etti İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’in Bornova ilçesinde, iddiaya göre Ç.E. eşi F.E’nin kendisini aldattığını ve kadını hamile bıraktığını öğrendi. 10 yıllık evli ve 4 çocuk sahibi çift evde bir süre tartıştı, daha sonra F.E. yatak odasına giderek uyumaya başladı. Bu sırada Ç.E. hazırladığı kızgın yağı, eşi F.E’nin kasık ve karın bölgelerine döktü. Penisinde, karın ve kasık bölgelerinde ağır yanıklar bulunan F.E. Ege Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı. F.E’nin hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi. Gözaltına alınan kadın, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Kocasının penisini yaktı ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “işçimemur ayrımını kaldıralım” önerisine, memur konfederasyonlarından “Hükümetin amacı başka” yanıtı geldi. MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, bu tür konuların ya bir ihtiyaçtan ya da bir talebi karşılamak amacıyla ortaya çıkması gerektiğini söyledi. Gündoğdu, “Bizim böyle bir talebimiz de, ihtiyacımız da yok” dedi. Üç yıl önce de konunun gündeme geldiğine işaret eden Gündoğdu, memurun adını değiştirmeden haklarda eşitleme olabileceğini belirtti. Emekli ikramiyelerinin, emekli maaşlarının eşitlenmesi konularında çalışma yapılabileceğini anlatan Gündoğdu, “Biz grev, siyaset hakkı da istiyoruz. İşçide bunlar var. Anayasada farklı bir şekilde onlara verilmiş. Ancak bir hakkı talep ederken başka haklarımızdan, iş güvencemizden vazgeçip, bir hakkı talep edip onunla takas etmek gibi bir düşüncemiz asla söz konusu değil” değerlendirmesini yaptı. Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, iktidarın geldiği günden beri, memurluk güvencesini ortadan kaldırarak, güvence siz bir çalışma yaşamı oluşturmak için altyapı hazırladığını belirtti. İktidarın tek tip istihdam modeli diyerek memurları çalışan adıyla özel sektör işçileriyle aynı potada eritmeye ve iş güvencesini kaldırmaya çalıştığını dile getiren Koncuk, “Böyle bir girişim durumunda, Türkiye’yi en etkili eylemlerle inleteceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır” diye konuştu. KESK Genel Başkanı Lami Özgen ise 90’lı yıllardan bu yana “ortak çalışanlar yasasını” savunduklarını ancak Başbakan’ın açıkladığı işçimemur birliğinin karşılığının “güvencesizlik” olduğunu söyledi. Örgütlenme hakkı olmayan, çalışanları işveren ve hükümetin insafına bırakan bir çalışma yaşamının hedeflendiğine işaret eden Özgen, “İş güvencesi temel alınan çalışma yaşamında işçi memur ayrımı ortadan kaldırılabilir. Örgütlenme, toplusözleşme hakkı noktasında, grev hakları da olmak suretiyle yeni bir düzenlemeye gidilebilir ancak hükümetin konuya böyle yaklaştığını düşünmüyorum” dedi. Özgen, hükümetin güvencesizliği, esnek çalışmayı, taşeronlaşmayı kural olarak çalışma yaşamında uygulamaya geçirmeye çalıştığını söyledi. İDDİANAMEYİ GERİ GöNDERDİ Yargıçtan örnek karar Taşeron işçi Mehmet Öztürk, işini kaybetme korkusu yaşamadığını söyledi. İsyan eden işçi: Geçim mücadelesi veriyorum ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 10. Çalışma Meclisi’nde yaptığı konuşma ile gündeme gelen taşeron işçisi Mehmet Öztürk, eşi ve 3 çocuğu ile geçim mücadelesi veren binlerce taşeron işçiden sadece birisi. “Borç harç içerisinde kredi kartları ile geçim mücadelesi veriyorum” diyen Öztürk’ün, tek istediği kadrolu iş. Öztürk, konuşmasının ardından Çalışma Bakanı’nın kendisi ile görüşmemesine de sitem ederek “Doğruları söylediğimiz için kendilerine ters gelmiş olabilir” diyor. Öztürk, Adana Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi’nde 5 yıldır taşeron işçi olarak çalışıyor. Sorularımızı yanıtlayan Öztürk, belinden rahatsız olduğu için 2 gün istirahat almış. Arkadaşlarının da davet etmesi ile Ankara’ya Çalışma Meclisi toplantısına gelmiş. Açıklamalarının ardından işiyle ilgili bir sorun çıkıp çıkmadığına ilişkin sorumuza, “Demokratik hakkımı kullandım. Sıkıntı çıkaracaklarsa buyursunlar çıkarsınlar. Sonuna kadar hakkımı arayacağım” yanıtını veriyor. İşyerinde asgari ücret alan Öztürk, bu parayla bir ailenin mutfak, ev kirası ve çocuklarının harçlığı için ne kadar harcama yapacağını hesaplamış. Öztürk bu hesabı hükümet temsilcilerine de iletmek istiyor. Harcamaların ardından elde bir şey kalmadığına dikkat çeken Öztürk, “Bu insanların hiç mi sosyal faaliyetleri olmayacak. Bayramlarda çocukları ile bayramlaşamayacaklar mı?” diye soruyor. İstanbul Haber Servisi Gezi soruşturması kapsamında gözaltına alınanlardan 23 kişi hakkındaki iddianame savcılığa iade edildi. İddianamenin genel ve soyut olduğunu belirten yargıç, suç delili olarak gösterilen maske, baret, deniz gözlüğü, motorcu kaskı, flama, sirke, solüsyon ve sargı bezinin, yasada belirtilen silahlardan olmadığını kaydetti. İstanbul 50. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı, Gezi soruşturmalarında örnek olacak bir karara imza attı. Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre iddianamede bulunması zorunlu olan unsurların gösterilmediğini belirten yargıç, iddianamede hangi şüphelinin hangi suçu ne şekilde, nasıl işlediğinin, atılı suçların unsurlarının nasıl oluştuğunun somut olarak belirtilmediğini kaydetti. Şüphelilerin, TCK’nin 265. maddesine göre “görevi yaptırmamak için direnme” suçundan yargılanmalarının istendiğine dikkat çeken yargıç, “Oysa iddianamede hangi sanığın polislere karşı ne şekilde cebir veya tehdit kullandığı gösterilmemiştir” dedi. Polis tutanakları okunduğunda, polislerin göstericilere karşı herhangi bir ihtarda bulunmadığını ifade etti. Sanıklara yönelik herhangi bir zor kullanmaya rastlanmadığını da belirten yargıç “Sanıkların dağılmamakta ne şekilde ısrar ettikleri de anlatılmamıştır. Dolayısıyla deliller ve olaylar açıkça ortaya konulmamıştır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle