14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EYLÜL 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Kurtulamayış Tanıklık Artık hemen hemen herkes aynı görüşte: Usta Teyyüp, ulusal ve uluslararası alanda karizmayı çizdirdi, inişte. Tamam, Usta Teyyüp gidici de gelici kim, işte o belli değil. Kovanızı Ankara’nın politik kuyusuna sallandırdığınızda içine epey söylenti doluyor. “Siyasetteki sıkışıklığı hayıra yormayın. Dileriz, Türkiye Mısır’a benzemez” diyen de var, “Abdullah Gül’e dikkat. Epeydir gemisini Batı’nın dümen suyuna kıvırdı” diyen de... Peki, CHP iktidar seçeneği olarak hiç mi gündeme düşmüyor? Ne yalan söyleyelim, düşmüyor. Ne gelirse sağdan geleceği söyleniyor. Sanki kurtuluşmuşcasına... Parçalı Rekabet CHP’de gelecek okuyanların, PM üyesi Ekrem Kerim Oktay’a Çankaya Belediye Başkanlığı için daha büyük şans verdiklerini; ancak, Oktay’ın adaylığına örgütte sıcak bakmayan üye sayısının çokluğundan söz edenlerin de olduğunu yazmıştık. Ekrem Kerim Oktay aradı, “Üç dönemdir PM üyesiyim. Örgütte ve gençlik kollarında çalıştım. Çankaya için örgütte parçalı bir rekabet yaşanıyor. Beni destekleyenler de var, başkalarını destekleyenler de var. Benim Çankaya’ya ilişkin projelerim var. Örneğin, akıllı kent konsepti. Teknolojiyi ve yönetişimi merkeze alan bir trend. Bu da dahil 100’e yakın projemiz var” dedi. Ekrem Kerim Oktay’a, adaylık için CHP Çankaya ilçeye değil, doğrudan genel merkeze başvurmasına ilişkin eleştirileri anımsattık. “Ben bürokratım. TOBB danışmanlığı değil, kanuna bağlı kadrolu TOBB Başkanlık Müşavirliği yapıyorum. Daha adaylık süresi bitmeden gittim örgütüme, ziyarette bulundum, gerekli dilekçemi de verdim” dedi. demokrasi. İlerisi olmasın lütfen! Çünkü, biz; kıtkanaat geçinen bir milletiz. İlerisi aşırı lükse kaçar!” Arkadaşımız İlhan Taşcı’nın, gizli tanıklığın gizli kapaklı, hem de ayıplı yönlerini ortaya çıkardığı son kitabı “Gizli Tanıdık” için yargıdan da dikkat çekici tepkiler alıyor. Geçenlerde bir yargıç demiş ki: “Tam da bizim içimizi anlatıyorsunuz. İçerden biri yazıyormuş gibi. Bizim sesimiz oluyorsunuz.” Baskılanmış, bastırılmış yargının durumu yaşamın her alanına sızıyor. Edebiyata da... Örneğin, yazar Sevgi Özel yaşadığımız karanlık dönemi anlattığı son romanı “Bahtabakan”da, hukukçuyu konuşturmuş: “Bunca yılın yargıcıyım, ben bile bu hukuksuzluk yumağını çözemiyorum. Pes, bu kadarına pes...” Bir süre İtalya’da eğitim görmüş, o ülkenin hukuksal ve siyasal gelişimini tez konusu yapmış bir hukukçuyu dinledik yakınlarda: “Bizde yaşananlar, Mussolini İtalya’sına o kadar benziyor ki...” Faşizme tanıklık ettiğimiz kesin. Tek Tip Taraftar Yaratmak Dün sabah başlatılan ve 500 polisin görevlendirildiği söylenen “taraftar operasyonu” bu yazıyı yazdığım öğle saatlerine kadar henüz sonuçlanmamıştı. İstanbul’da 100’den fazla eve baskın yapılmış, 80 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar arasında Beşiktaş Çarşı grubunun eski lideri Alen Markaryan ile Genç Fenerbahçeliler grubu lideri Sefa Kalya ve Galatasaray Ultraslan lideri Muzaffer Şirin de vardı. Resmi söylem, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin, geçen yıl saha içi ve dışı olayların yaşandığı FenerbahçeGalatarasay maçından sonra taraftar gruplarını takibe aldığı yönünde. Ekipler, bir yıl boyunca Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş taraftar gruplarını takip altına almış. Yapılan çalışmada, taraftar grupları içinde etkin olan adların “organize suç örgütü” faaliyeti içerisine girdikleri belirlenmiş, taraftar gruplarındaki bu kişilerin haksız maddi kazanç elde ettikleri, tehdit olaylarına karıştıkları saptanmış. Bunlar önemli ve cezaları ağır hükümler içeren, fakat henüz kanıtlanmamış, aynı zamanda da kanıtlanması kolay olmayan suçlamalardır. HHH Savlamalar bir yana, eğer yukarıda adı geçen taraftar grupları Gezi olayları sırasında aralarında bir dayanışma sergileyerek “direniş” saflarında ortak hareket etmeselerdi ve ligler başladıktan sonra Gezi sloganları stadyum tribünlerine taşınmasaydı operasyon şimdi tanık olduğumuz kapsamda başlatılır mıydı? Sanmıyorum. Hükümet, olağan koşullarda birbirlerine karşıt olan örgütlü kitlelerin kendisine yönelik eylemlerde ortak hareket etmelerinden, ortak sloganlar kullanmalarından, ortak tepkiler ortaya koymalarından tedirgin olmuş, ürkmüştür. İktidar kendisine karşı gerçekleştirildiğini düşündüğü hiçbir gösteriye hoşgörüyle yaklaşmamaktadır. Parlamento dışı muhalefetin tepki ve eylemlerinin kendi koyduğu ölçütlerin ve çerçevenin sınırları dışına taşmasına elindeki tüm olanakları seferber ederek karşı koymaktadır. HHH Hükümet her olayda olduğu gibi bu olayda da kaş yaparken göz çıkarmaktadır. Liderleri gözaltına alınmış, belki de tutuklanmış bile olsalar Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş taraflar grupları stadyumlarda sessiz kalmayacak, kendilerine yönelik bu operasyonu “tevekkül” ile karşılamayacaklardır. Üç büyüklerin bu hafta sonu yapacakları maçlarda buna tanık olacağız. Holiganizm, stadyum kavgaları, tribün şiddeti, küfür hiç kuşkusuz mutlaka önlenmesi gereken yasadışı davranışlardır. Suç olan bu davranışlara başvuranların cezalandırılmaları da doğaldır. Yanlış olan, toptancı bir yaklaşımla on binlerce genç insandan oluşan taraftar gruplarını hedef olarak göstermek, bunlara karşı “sarı” gruplar oluşturmaktır. “Genç Fenerbahçeliler”, “çArşı”, “Ultraslan” gibi örgütlü, yaratıcı, dinamik taraftar grupları futbolun tuzu biberidir. Doğası ve kitleselliği açısından seyircisi “tek tipleştirilmeye” razı olacak, “dur” deyince duracak, “sus” deyince susacak, “otur” deyince oturacak, “şunu söyle” denildiğinde buyurulan sloganı atacak bir oyun değildir futbol. Yaratıcı taraftarlığın böylesine yaygın olduğu bir ülkede seyirciyi tek tipleştirme çabaları, dolaylı ve dolaysız baskılar mutlaka geri tepecek uygulamalardır. Ama gördüğünü doğru görecek, tanık olduğunu doğru algılayacak, gerektiğinde yanlışından dönecek o basiretli hükümet nerededir? Ailecek TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in, Amasya Akyazı köyünden hemşerisi ve koruması Ahmet Yavuz Darçın’ı TRT HD logosuyla yayın yapan kanalda müdür yaptığını duyurmuş, yine aynı köyden Osman Oğuz Darçın’ın da TRT’de mühendis olarak çalıştığına değinmiştik. Öğrendik ki, Ahmet Yavuz Darçın ile Osman Oğuz Darçın amca çocuklarıymış. TRT, çok mutlu bir aile tablosu çiziyor... İlerisi İbrahim Eroğlu, demokrasimizi dört küçük tümceye sığdırmış: “74 milyona yetecek kadar Deniz Kavukçuoğlu da, olayın “bıkkınlık” getirdiğini yazdı. Olay, Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Belediye Başkan adayı olup olmayacağı... CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’ya sorduk: “ CHP’nin İstanbul’da kaç üyesi var? 30 Haziran tarihi itibarıyla 198 bin 390 üyemiz var. Bunlardan hiçbiri neden İstanbul Belediye Başkanlığı için adaylığa başvurmaz? Kimse Yok mu? Biliyorsunuz CHP üyesi iki arkadaşımız aday adayımızdır. Semih Eryıldız ve Celal Doğan.” Biri eskiden milletvekilliği, diğeri yıllarca belediye başkanlığı yapmış. Başka kendine güvenen ya da halka güvendirecek bir babayiğit yok mu 198 bin 390 CHP üyesi arasında. Ortaya çıksın, “Boşverin Sarıgül’ü, ben adayım” desin? adını ortaya atmak istemiyor.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bile “Çare şimdilik Sarıgül değil” Oğuz Kaan Salıcı diyor ki: diyor da, “Çare yalnızca Sarıgül “Mustafa Sarıgül ile ilgili olarak de değildir” diyemiyor. Oysa, kamuoyunda bir beklenti var. O geçmişte Ahmet İsvan da, beklentinin olumlu ya da olumsuz Aytekin Kotil de, parti içinden bir biçimde giderilmesi lazım. örgüt adayı olarak yükselmiş, Bu olmadan hiç kimse ciddi bir İstanbul’da belediye başkanı biçimde talep ortaya koymaz. Aynı olarak başarılı işler yapmışlardı. durum Şişli’deki aday adayları için Neden böyle bir isim olmasın de geçerli. Mustafa Sarıgül’ün ya da olmuyor da, tek bir isimde CHP üyeliği ya da adaylığı ile ilgili kilitlenip kalıyor parti? Anlamak pozisyonu belli olmadan kimse olası değil. Ahmet Erhan Parkı Silivri Belediye Ba şkanı Özcan Işıklar, ilç ede, koskoca bir alan da Ahmet Erhan Parkı aç Zaten Silivri, özgü tı. rlüğü kısıtlayan faşizm kapanı ile değil, şairinin şiiriyle anılmalı: “Silivri’den önce / Ta o kavşağı dönmed m en önce / Sanki / Ye ni bir hayata başladım .” Suriye, Kan ve İslam Sadık ÇELİk Suriye’ye girmenin de, 3 saatte Şam’a varmanın da kolay olmadığı, iktidarın Suriye politikasının yanlış olduğu aslında ta en başından belliydi. Mezhepçilik temelli bu politikanın, her şeyden evvel kendi sınırlarımız içindeki mezhep çatışmalarını tetikleme, iç barışı ve huzuru bozma tehlikesi düşünüldüğünde bile terk edilmesi şarttı. Hafta içinde Suriye’de 13 büyük muhalif, silahlı grup Suriye Ulusal Koalisyonu ve Yüksek Askeri Şura gibi yurtdışı destekli grupları tanımadıklarını belirterek içlerinde elNusra’nın da bulunduğu gruplarla şeriata dayalı bir İslami cephe kurma kararı aldıklarını açıkladılar. Yani şeriat devleti kurmak için savaşmaya devam edecekler. Bu 13 grup arasında yer alan en etkili örgütlerden El Nusra gibi El Kaide uzantısı, radikal İslamcı örgütlerin sınırımızdaki güçlü varlığı sınır güvenliğimiz açısından önemli bir tehdit niteliği taşımaktadır. Neticede İslami cephe kurma kararı aldıklarını söyleyenlerden biri olan El Nusra bugün, düşmanlık ve nefret duygularıyla insanlar üzerinde her türlü vahşeti mubah gören ve uygulamaktan çekinmeyen, kafa kesip, kalp yiyen bir örgüttür... Irak’ta, Kenya’da, Pakistan’da birkaç gün içinde yaşanan din ve mezhep merkezli, katliam niteliğindeki saldırılara baktığımızda söz konusu örgütlerin yapısını daha iyi görebiliyoruz. Öfke, nefret ve kinin nasıl şiddette vücut bulup kiliselerde, AVM’lerde, binlerce masum insanın üzerinde patladığını da… Kenya’daki saldırıyı gerçekleştiren Eşşebab örgütü üyesi İngilizin, Nairobi’deki havalimanında THY’ye ait uçağa binmek üzereyken, yani Türkiye’ye kaçmaya çalışırken yakalandığı haberi de yani böylesine kanlı eylemlerin faili durumundaki teröristlerin ülkemizi sığınılacak yer olarak görmesi de durumun vahametini vurgulaması açısından çok önemlidir. Bu noktada Türkiye’nin dışarıdaki imajı, Suriye’deki radikal örgütleri destekliyor, dolayısıyla da teröre destek veriyor şüphesi ve inancıyla birlikte gittikçe kötü bir noktaya taşınmaktadır. Özünde her grubun kendi otoritesini kurmak için savaştığı bölgede, insanlığın bütünüyle kaybolduğu tüm bu katliamların İslam dini için yapıldığının ilan edilmesi, hakiki inancın temelini oluşturan insaniyetlik duyguları, vicdan ve adalet olguları açısından ne büyük bir tezat… Bu anlamda Abdullah Gül’ün İslam dünyasının ortaçağı yaşadığına yönelik tespiti doğru ve fakat geç ilan edilen bir gerçek olarak kabul edilmelidir. Şiddetin Ortadoğu ve üçüncü dünyadaki azımsanmayacak varlığı, inanç fanatikliği ekseninde vahşet saçma alışkanlığı yaşadığımız çağda derinlemesine sorgulanması gereken bir insanlık sorunu durumundadır. Müslüman ülkelerde etkin İslamcı politikacıların ve grupların dışındaki sol ve sosyal demokrat partilerin yapması gereken, her şeyden evvel mütedeyyin inanç gruplarına önyargısız ve daha şefkatli yaklaşarak onlara yönelik güçlü siyaset üretebilmektir. Zira İslamın siyaset malzemesi olarak kullanıldığı ellerden kurtarılması biraz da solculuk ve sosyal demokratlığın “din düşmanı” etiketinden kurtulmasına bağlıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] üezzin Fuat Yıldırım “Allah’tan korkarım, yalan söyleyemem” diyerek Gezi olayları sırasında Dolmabahçe Bezmi Âlem Valide Sultan Camisi’nde içki içilmediğini söyleyen müezzin Fuat Yıldırım, emekliliğine az bir süre kala ve hastalığı görmezden gelinerek “görevlendirme” ismi altında şehrin en ücra köylerinden birine gönderiliyor. Halkın, toplumdaki inanç hassasiyetleri kullanılarak tehlikeli bir biçimde ve ısrarla kutuplaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde bu oyuna gelmeyerek gerçek bir inanç adamı olduğunu kanıtlayan bir insana yapılan eziyeti kabul etmek mümkün değil. Toplumsal krizleri yönetemeyen, sükunete, itidale çağırmak, soğukkanlılıkla yaklaşmak yerine aksine bu krizleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak üzere, daha büyük krizlere yol açacak şekilde yönlendirmeye çalışan erk sahibi kimselere karşı müezzin Fuat Yıldırım gibi dürüstlük ve yeryüzü vicdanı paydasından ayrılmayan insanların varlığının önemi hiç olmadığı kadar büyüktür bugün. M BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Tuncel Kurtiz’e veda Tiyatro çınarı, yönetmen, yapımcı, senarist; kimimizin Sürü ile, Yılmaz Güney ile hatırladığı usta oyuncu, son dönemin ise Ramiz Dayısı Tuncel Kurtiz beklenmedik bir anda aramızdan ayrıldı. Onun sesiyle güzelleşen belgeseller, derinleşen destanlar öksüz; şiirler, türküler üvey kaldı. Toprağı bol, mekânı cennet olsun. [email protected] 1/ Yardımla 1 şarak iş yap2 ma. 2/ İşçi... Oyunda ce3 zalı çocuk. 4 3/ Nâzım 5 Hikmet’in soyadı... Ki6 mi hayvan ve 7 bitki hücrelerinde bulu 8 nan, iğne bi 9 çiminde billur madde. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ Belli bir taşı1 R U S DA Ğ I Ö nır malın kullanılmasının, geri ve 2 O R İ O N S Ö Z rilmek koşuluy3 Ş A N D E L D Ü la bedelsiz olarak 4 A L OMU R T bir kimseye bıra 5 Ş İ P O T E K kılması... Boru seH A S si. 5/ Yunan mito 6 A V D A N F A N İ lojisinde öç alma 7 N A İ L tanrıçası. 6/ Ya8 A L O S A V A T bancı... Diyarba9 E T N İ S İ T E kır yöresine özgü, buğday ve yoğurtla hazırlanan, soğuk olarak yenen bir yemek. 7/ Tanrı bağışlamasından yoksun kalma... Dinsel tören ve kuralları. 8/ Bir ilimiz... İskambillerle oynanan bir oyun. 9/ İncir ve cevizle yapılan bir tatlı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uçları dışa doğru kıvrılmış saç biçimi. 2/ Çıkar yol, çare... Bir resmi sulandırılmış renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi. 3/ Afrika’da bir ülke... Bir meyve. 4/ Arnavutluk’un plaka imi... Bir tür hafif ve kaba ayakkabı. 5/ Şamatacı, edepsiz, şirret. 6/ Bunama, bunaklık... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 7/ Yumurtadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyısında bulunan ve sonradan kaybolan sarı renk... Tiz ve yüksek bir ses çıkaran uyarı düdüğü. 8/ “Çok hoş” anlamında argo sözcük. 9/ Kırma, melez... Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle