25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 AĞUSTOS 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Ergenekon savcılarının ‘Osmanım’ diye hitap ettiği Osman Yıldırım tanık koruma programına alınabilir Yüzü olacak Özkan ve Göktaş itiraz etti ALİCAN ULUDAĞ Gugukun Hukuku... Ergenekon Davası’nda verilen kararlara son noktayı AKP Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız koydu: “Çok derin meseleler gördünüz. Bir de dün. Başbakanımız, hükümetimiz sayesinde Ergenekoncuların başına neler geldiğini gördünüz. Eskiden böyle bir şey olmazdı.” Bir başka milletvekili de televizyonda Orgeneral Başbuğ’a verilen cezanın gerekçesini kendince açıklayıverdi: “AKP’nin kapatma davasında etkin rol oynamıştı.” HHH “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” derler ya. Ergenekon kararlarının nasıl geleceği de Balyoz Davası ile Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye verilen cezadan ve Yargıtay’da onanmış olmasından belliydi. Hukuk kavramına yeni içerik ve anlam kazandıran uygulamalar, daha doğrusu hukuksuzluk “Hükümete karşı darbe düzenlendi” sözlerinin gündeme getirildiği 2003 yılındaki gizli gizli yürütülen yasa değişikliği çalışmaları ile başlatılmıştı. Önce ortaya yeni Türk Ceza Yasası Tasarısı çıktı. Onu Terörle Mücadele Yasası, Tanık Koruma Yasası izledi. İş yetenekli savcılar bulmaya kalmıştı. AKP ve cemaat işbirliği ile onlar da bulundu ve çark dönmeye başladı. Hukukun geldiği noktayı iyi anlayabilmek için Pekünlü Davası’nı irdelemek sanırım yeterli olur. Benim deyişimle “sıkmabaş”, genel deyişle “türban” konusunda dincilerin savaşımı yıllar öncesine dayanıyor. 10 Aralık 1988 tarihinde kabul edilen 3511 sayılı yasa ile Yüksek Öğretim Yasası’na “Yükseköğrenim kurumlarında ... çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir” bölümü eklendi. Ancak Anayasa Mahkemesi “Kamu kuruluşlarından sayılan Yükseköğretim kurumlarındaki bayanların giyimlerini düzenlerken, başörtüsü kullanımına, dinsel inanç nedeniyle geçerlik tanımakla, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırmak suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturulmuştur. Laik devlette hukuk düzeninin dinsel gereklerle sağlanıp sürdürülmesi benimsenemez” gerekçesiyle eklenen bölümü iptal etti. Ardından 1990 yılında 3680 sayılı yasa geldi. Ve denildi ki: “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.” Anayasa Mahkemesi bu kez iptal başvurusunu, önceki kararına gönderme yaparak, anayasanın da yasa olduğunu vurgulayarak yürürlükteki yasalara uyulacağı gerekçesiyle reddetti. Siyasetçiler hukuku doğru olmasa da amaçlarına uygun biçimde yorumlayabilirler. Yargı aynı yöntemi uygulayamaz. Anayasa Mahkemesi’nin bağlayıcı kararı değişmedikçe yok sayamaz. Ama Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Pekünlü için yerel mahkeme hapis cezası verdiğine, Yargıtay Dairesi de onadığına göre iktidarın etkisiyle yeni bir hukuk dönemine girdiğimiz anlaşılıyor. Çünkü cezanın nedeni derse türbanlı giren öğrenciler hakkında tutanak tutup dekanlığa bildirmesi... Hayırlı ve uğurlu olsun. HHH “Adalet eliyle siyasi intikam” nitelemesiyle değerlendirilen son kararın gözler önüne serdiği gerçekleri şöyle özetleyebiliriz. * Mahkum edilen gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri ile ilgili olarak yargılandıkları kesinleşmiştir. * Rektörler ve hocalar, türbana karşı çıktıkları için suçlanmışlardır. * Komutanlar, laiklik ilkesine sahip çıkmanın ceremesini ödemektedirler. Bu sonuca kafadan varmadım. İktidarın ve Fethullahçıların sözcüsü yayın organlarının yorumlarından öğrendim. Ayrıntılı bilgi isteyenlere not: “Sıkmabaşın Başağrısı, Cumhuriyet Kitapları, Mart 2008” ‘Karar usule ve yasaya aykırı’ eşyalarıdır. Kendisinde bulunan tabancaları ise ölüm tehditleri aldığı için edinmiş, kendisine devlet tarafından koruma tahsis edilmiştir.” ADD Genel Merkezi’nde bulunduğu belirtilen bir dokümanda yer alan Özkan’ın Jandarma Genel Komutanlığı’nda, 16 Aralık 2003’te Şener Eruygur, Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur’la görüştüğüne ilişkin iddianın gerçekdışı olduğunu belirten Ersöz, “Bu iddiayı destekleyen bir delil mevcut değildir. Şener Eruygur bu belgeyi reddetmektedir. Baz istasyonu bilgileri de bunu doğrulamaktadır” dedi. Para yardımı da alacak İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında, hükümeti yıkmaya teşebbüs ettiği gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet ve 16 yıl 2 ay hapse mahkum edilen gazeteci Tuncay Özkan ve örgüt üyeliğinden 23 yıl hapis cezası alan emekli Albay Levent Göktaş’ın avukatı Hüseyin Ersöz, mahkeme kararına itiraz etti. Tuncay Özkan’a atılı suçlamaların, demokratik bir hakkın kullanımından ibaret olan Cumhuriyet mitinglerine ve gazetecilik faaliyetlerine dayandığını söyleyen Ersöz, “Müvekkil gazeteci olup, yıllar içinde tuttuğu notlar, yaptığı röportajlar ve yazdığı köşe yazıları kendisine isnat edilen suçlamaların konusu haline getirilmiş bulunmaktadır. Oysa ki bu faaliyetlerin tamamı basın özgürlüğünün sınırları içinde olup, düşünce ve ifadeyi yayma hürriyetinin güvencesi altında bulunmaktadır” dedi. Özkan’ın Kanaltürk Televizyonu’nun satışı sonrası, onlarca çalışanın eşyasının bulunduğu bir depoda el konulan “patlayıcı özelliği bulunmayan” el bombası kapsülleri nedeniyle de suçlandığını belirten Ersöz, şöyle devam etti: “Bunlar müvekkile ait olmayan ve kalemlik olarak kullanıldığı anlaşılan süs Ersöz, dilekçesinde, mahkumiyet kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu söyledi. Levent Göktaş hakkındaki hükmün, el konulduktan sonra adli emanette kırılan 51 No’lu DVD’de bulunduğu varsayılan dijital dokümanlara dayandırıldığına dikkat çeken Ersöz, “Bu DVD’ye el konulurken imaj alınmamıştı. Daha sonra da kırıldığı belirtildi. Olayın failleri tespit edilemedi. DVD üzerinde yapılan parmak izi incelemesinde müvekkile ait bir parmak izi tespit edilememişti” dedi. Göktaş’ın fişleme yaptığı ileri sürülen dokümanlardan birinin içinde Yargıtay’da tetkik hâkim olan eşi Nesrin Göktaş’ın isminin de yer aldığına dikkat çeken Ersöz, bu durumda, bu DVD’nin müvekkiline ait olamayacağını belirtti. Ersöz, dilekçesinde, mahkemenin savunma haklarını kısıtlayan uygulamalarını da sıralayarak, kararın bozulmasını istedi. Suç delili kayıp ANKARA Ergenekon davasında Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet’e atılan bombalara ilişkin beraat ettirilip, diğer suçlardan 9 yıl hapse çarptırıldıktan sonra tahliye edilen Osman Yıldırım’a tanık koruma programı çerçevesinde yeni kimlik verilip yüzünün ameliyatla değiştirilebileceği konuşuluyor. Ergenekon davasında Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet’e bomba atılması olayları konusunda gizli tanıklık yapan ve Veli Küçük ile Muzaffer Tekin’i suçlayan Osman Yıldırım hakkında tahliye kararı verilmesinden sonra çok çarpıcı bir gelişme daha gündeme geldi. Ergenekon savcılarının tanık koruma programına alıp dinlediği ve “Osmanım” diye hitap ettiği Yıldırım’ın tanınıp herhangi bir saldırıya uğramaması için koruma kapsamının genişletileceği iddia edildi. Buna göre Yıldırım, Tanık Koruma Yasası’ndan yararlanacak. Yasa, “ceza muhakemesinde tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya bu kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişilerin” bu kapsama alınmasını öngörüyor. Yasaya göre bir kişinin tanık koruma programına alınması için cumhuriyet savcısı veya tanığın mahkemeye başvurması gerekiyor. Karar verilmeden önce kolluk makamları ile diğer birimlerin hazırlayacağı değerlendirme raporları göz önüne alınacak. Korumanın kapsamı, tanığın karşı karşıya kalacağı tehlikenin ağırlığı ile ciddiliğine göre değişiyor. Yasa kapsamında, Osman Yıldırım için şu koruma tedbirleri alınabilir: l Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi. l Kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi. l Adli sicil, askerlik, vergi, nüfus, sosyal güvenlik ve benzeri bilgi ve kayıtlarının değiştirilmesi ve düzenlenmesi. l Nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı, diploma ve her türlü ruhsat gibi resmi belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi. l Geçici olarak geçimini sağlama amacıyla maddi yardımda bulunulması. l Çalışan kişinin işyerinin ya da iş alanının değiştirilmesi veya öğrenim görenin devam etmekte olduğu her türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi. l Uluslararası anlaşmalara ve karşılıklılık ilkesine uygun şekilde, geçici olarak başka bir ülkeye yerleştirilmesinin sağlanması. l Fizyolojik görünümün estetik cerrahi yoluyla veya estetik cerrahi gerektirmeksizin değiştirilmesi ve buna uygun kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesi. Ancak bunun hemen yaşama geçirilebileceği, geçirilememesi durumunda Yargıtay’ın davanın hem sanığı, hem gizli tanığı hem de tanığı olan Yıldırım hakkındaki kararı onamasının beklenebileceği de belirtiliyor. İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasının en dikkat çekici sanıklarından biri Fatma Cengiz oldu. Örgüt üyeliğinden 10 yıl ve kişisel verileri kaydetmekten toplam 11 yıl 10 ay hapse çarptırılan Fatma Cengiz, kararla birlikte tahliye edildi. Cengiz, İbrahim Şahin’den ele geçirilen S1 adı verilen “tedhiş planı” listelerinde adlarının bulunması nedeniyle 22 teğmen ve polisin sanık durumuna gelmelerinde başrolü oynamış göründü. Eski Özel Harekât Daire Başkanı Vekili İbrahim Şahin ve diğer sanıkların anlatımlarına göre Kayseri’de çeşitli işlerde çalışan Cengiz, Şahin’e kendisini Kayseri Hava İndirme Tugayı’nda görevli olarak tanıttı. Genelkurmay’da yakın ilişkileri olduğuna inandıran Cengiz, İbrahim Şahin’e “terörle mücadelede kurulacak kamu güvenliği müsteşarlığına getirileceğini, bu nedenle güvendiği polis ve subaylardan bir ekip kurmasının istendiğini” anlattı. Fatma Cengiz, Şahin’e emekli Orgeneral İlker Başbuğ, o dönem korgeneral rütbesiyle 7. Kolordu Başkanlığı görevinde bulunan YAŞ’ta emekli edilen eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu, Metin Gürak gibi komutanlarla yakın ilişki içinde olduğunu anlattı. Cengiz, santraldan arıyor izlenimi vererek, ambalaj fabrikasından iş arkadaşı Fahri Kepek’i Şahin ile görüştürdü. Fahri Kepek, kendisini Talat Erten Paşa diye tanıtarak Şahin ile terörle mücadele ile ilgili konuşmalar yaptı. Fatma Cengiz, duruşmalarda kendisini MİT Fatma Cengiz olayı elemanı olarak tanıtan “Kartal” kod adlı MİT elemanının yönlendirdiğini, İbrahim Şahin ile de sık sık görüştüğünü anlattı. İlker Başbuğ, 27 Mart 2012 tarihindeki duruşmada, adının geçtiği telefon görüşmelerinin sorulması üzerine salondan çıktı. MİT’ten gelen yazıda Kartal kod isimli Behzat Yıldız adlı MİT görevlisinin Şahin ile kişisel ilişkisi olduğu, Şahin’in bazı ihbarlarda bulunduğu anlatıldı. Genelkurmay’dan gelen yazılarda ise Şahin ve Cengiz ile kurumun hiçbir ilişkisinin olmadığı belirtildi. İbrahim Şahin ve diğer sanıkların anlatımlarına göre Şahin, memleketi Tokat’ın Reşadiye ilçesinde görevdeyken tanıştığı Üsteğmen Taylan Özgür Kırmızı’yı arayarak terörle mücadelede bir görev olduğunu ve “sırtınızı dönebileceğiniz devre arkadaşlarından ekip kurmasını” istedi. Şahin, Emniyet amiri Servet Kaynak’tan da terörle mücadele için oluşturulacak birimde yer alacak polisleri belirlemesini istedi. İbrahim Şahin’de bulunan Alevi Dernekler Federasyonu yöneticileri Ali Balkız, Kazım Genç ve Ermeni Patriği Mutafyan’a karşı suikast yapılacağına ilişkin tedhiş planları ve S1 adı verilen listelerde adları olan 22 asker ve polisin çoğu 1 yıldan uzun süre tutuklu yargılandı. Sanık teğmen ve polisler kendilerinin “terörle mücadelede görevlendirileceklerini” düşündüklerini, bu nedenle kimlik bilgilerini verdikleri şeklinde savunma yaptı. Şahin ile irtibatlarından dolayı yargılanan teğmenler Eren Mumcu, Onur Özdemir ve Önder Koç, polis memurları Kenan Temur ve Muhterem Bağcı da berat ettiler. Üsteğmen Taylan Özgür Kırmızı, Özel Harekât Müdürü Servet Kaynak ve polis memuru Fahri Süslü Ergenekon terör örgütü üyeliğinden 7 yıl 6 ay, teğmenler Emre Baltacı, Cihan Arık, Hasan Hüseyin Uçar, Melih Yüksel, Muhammet Sarıkaya, Yaşar Tozkoparan, astsubaylar Ali Oktay Şahbaz ve İlhan Bulaşır, Özel Harekât Müdürü Ayhan Atabek, polis memurları Kemalettin Balcı, Murat Çavdar, Murat Eke, Zerrar Atik, Yaşar Oğuz Şahin, Bülent Güngördü, Mehmet Dalagan üyelikten 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. İbrahim Şahin ile telefonda görüşürken kendisine “paşa” süsü veren Fahri Kepek’e de 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. 22 kişinin yargılanmasında rol oynadı Bayram mesajında demokrasi vurgusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şeker Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda, başta Suriye ve Mısır olmak üzere İslam dünyasında yaşanan olaylar ve baş gösteren sıkıntıların, derin bir üzüntü ve endişe yarattığını belirtti. Gül, demokrasi için atılması gereken adımlar olduğunu da belirterek “Sorunlarımızı, sıkıntılarımızı demokratik olgunlukla, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir anlayışla aşacağımızdan emin olunmalıdır” görüşünü dile getirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan da mesajında bazı ülkelerde yaşanan acı hadiseler nedeniyle bayramı buruk bir şekilde yaşayan insanların da varlığının unutulmaması gerektiğini belirtti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da yayımladığı mesajında hiç kimsenin ayrıştırılmadığı, ötekileştirilmediği, kul hakkının yenmediği, harama el uzatılmadığı, toplumsal barışın sağlandığı, kin ve intikamcı yaklaşımlarla vicdanların kanatılmadığı, evrensel hukukun egemen olduğu bir bayram diledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle