23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Erdoğan’dan ‘Gezi Parkı’ göndermesi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, kıyılarla ilgili hayata geçirecekleri uygulamalar konusunda, “Bakalım çevreciyiz diye ortalığı ayağa kaldıranlar çevre için attığımız adımlarda nerede duracak” demesi dikkat çekti. Erdoğan’ın sözleri bazı kesimlere mesaj olarak yorumlandı. Keşke!.. Uzun bayram tatilini de geride bıraktık, sonbahar dönemecine giriyoruz. Bu, seçimler için kampanya sürecinin başlangıcı demek. Bugünlerde adaylar saptayacaklar. Yerel seçimlerde sonuçlar ile adaylar arasındaki bağ, genel seçimden daha önemli. Bu yüzden, aday saptama seçimin sonucunu en fazla etkileyecek aşama. Özellikle bu yerel seçimlerde oyunu artırıp sıçrama yapmak zorunda olan CHP’nin aday seçiminde çok dikkatli olması gerek. Kimi büyük kentlerin kazanılması ancak böyle mümkün olacak. Örneğin Antalya’da bulunduğum sırada, kentin nabzını iyi tutan, güvendiğim dostlar Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın hem kent halkı ile hem de örgütle ilişkilerinde, yükselen bir grafik çizmeye başladığını, yanlış bir müdahale olmaz ise CHP’nin Antalya’yı alacağını söylüyorlardı. Geçen gün eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, seçim bölgesi Antalya’da adayların açıklanmasına az kala yaptığı gezi de çoğunluk tarafından yerel seçim öncesi Deniz Bey’in kendi bölgesine çekidüzen verme, tuttuğu adaya destek sağlama girişimi olarak algılandı. Tam bu sırada, bir gazetede “Baykal Finike Kumluca’da yaptığı konuşmada seçimde aday olacakların mutlaka yargıç gözetiminde bütün parti üyelerinin katılımıyla yapılacak bir önseçimle belirlenmesini öneriyor” diye haber çıkınca, umutlanmıştım. HHH Yoksa sonunda Baykal bile gerçeği görmüş müydü? Tam 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nda değişikliğin de gündeme geleceği sırada, böyle bir öneri çok önemli olacaktı. Baykal, haberi yalanladı; benim de aptalca umutlarım suya düştü. Ama sonra düşündüm ve dedim ki, “Baykal böyle bir öneriyi keşke yapsaydı!” Çünkü, Türk siyasi yaşamının temel konularından biri de budur. Partilerin yalnız genel ve yerel seçimlerdeki adaylarının saptanmasında değil, aynı zamanda kurultay delegelerinin ve yönetim organlarının oluşturulmasında da daha demokratik, daha tabandan seçime dayanan yöntemlerin benimsenmesi gerekliydi. İşin ilginci, askerlerin bile kendi yapılarının elverdiği ölçüde gördükleri bu zorunluluğu, demokrasiyi dillerinden düşürmeyen siviller görmemekte, direnmekteler. Gerçekten de henüz 12 Eylül dönemi sürerken 6 Kasım 1983 seçimlerinin öncesinde, 22 Nisan 1983’te kabul edilen 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu milletvekilleri seçimi için siyasi partilerin adaylarını tespitte, bütün üyelerin katılacağı ve yargıç nezaretinde yapılacak önseçimi öngörüyordu. Ancak söz konusu 37. madde bir sonraki seçim döneminde yürürlüğe girecekti. HHH Evren Cuntası, demokratik yöntemi önerse bile kendi uygulayacak değildi tabii. Ne var ki, bu hüküm Özal döneminde 1986 tarihinde değiştirildi ve önseçim zorunluluğu, daha yürürlüğe girmeden “demokrat!” Özal’ın mürşitliğinde değiştirildi. Dikkat buyurunuz! Burada sözünü ettiğimiz, bütün üyelerin katıldığı demokratik bir önseçim modeli, yoksa, suiistimale açık olduğunu eskiden çok gördüğümüz “delege” yöntemi değil. Bu sütunda, böyle bir seçimin demokrasinin önkoşulu olduğundan, milletvekillerinin liderin askeri olmanın ötesinde gerçekten milletin temsilcileri olmasının tek yolunun bu olduğundan çokça söz edildi. Gerçekten Türkiye’de siyasetin lider vesayetinden arındırılmasının önkoşuludur bu tür aday belirleme yöntemi. Ama CHP için bu yöntemin, parti organlarının oluşturulmasını da içerecek biçimde genişletilmesinin, kuruluşun geniş kitleler, gençler ve kadınlarla kaynaşmasını sağlamak açısından da sayısız yararları olduğu görmezden gelinemez. CHP’nin bu seçimlerde adaylarını potansiyel seçmenlerini tatmin edecek biçimde daha isabetle seçmesi hem de kendi yapısını günün gerektirdiği daha tabandan katılımcı hale getirebilme açısından bu yolu tutmasında sayısız yarar var. Bu yüzden diyorum ki, Baykal keşke yapmadığı o öneriyi yapmış olsaydı. Genel başkan iken verdiği hizmetin fazlasını şimdi gerçekleştirmiş olurdu. AKP’yle betona boğuldu ERDOĞAN’IN AĞAÇLARI MUSTAFA ÇAKIR Bodrum tatilinde kıyı teftişi yapan Erdoğan ‘Vicdansızlık’ dedi ama... Yüzde 90’ı 50 santimlik fidanmış MAHMUT LICALI ANKARA Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın resmi verileri, tartışmalara neden olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemleri sırasında diktiklerini açıkladıkları “10 yılda 2.8 milyar ağacın” niteliğini gözler önüne serdi. Orman Bakanlığı’nın verilerine göre 10 yılda “üretilen fidan” sayısı 2 milyar 711 milyon olurken, söz konusu fidanların yüzde 90’ının ise 2 yaşın altında olduğu belirlendi. Buna göre Erdoğan’ın diktiği ağaçların yüzde 90’ı 50 santimetreyi geçmeyen küçük fidanlardan oluşuyor. Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemlerinde çevreci tepkilere karşı yaptığı “10 yılda 2.8 milyar ağaç diktik” açıklamasının abartılı olduğunu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verileri ortaya koydu. MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin soru önergesini yanıtlayan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye genelinde 20032013 yılları arasında yapılan ağaçlandırma faaliyetlerine ilişkin resmi verileri açıkladı. Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, 2003Haziran 2013 itibarıyla yaklaşık 2 milyar 800 milyon adet fidan üretimi yapıldı. Verilere göre söz konusu fidanların yüzde 90 oranına denk gelen 2 milyar 441 milyon adetini 2 yaşına kadar olan küçük fidanlar oluştururken, 24 yaş aralığındaki fidan sayısı 190 milyon, 5 yaş üstü fidan sayısı ise 81 milyon adet olarak belirlendi. Söz konusu fidanların yüzde 80’i 20082012 yılları arasındaki 5 yıllık dönem içerisinde dikildi. Türkiye’nin dört bir yanında özellikle ağustos ayı içerisinde günler süren orman yangınları gündeme gelirken, AKP’nin iktidarda olduğu dönemde 2002 2013 arasında toplam 23 bin orman yangını yaşandı. Söz konusu yangınlarda 95 bin 455 hektar ormanlık alan zarar gördü. AKP’nin iktidarda olduğu dönemde 28 bin 583 hektar ormanlık alanda ise madencilik faaliyetleri için izin verildi. Buna göre hem orman yangınları hem de madencilik faaliyetlerinde zarar gören ormanlık alanların toplamı 124 bin 38 hektar olarak hesaplandı. ‘Torba’ geçseydi yağma artacaktı Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, kıyıların yurttaşların eşit ve serbest kullanabilecekleri kamusal alanlar olduğunu söyledi. Bu alanlar üzerinde yapılaşmaya izin verilemeyeceğini belirten Muhcu, buna karşın özellikle son 11 yıllık AKP döneminde bizzat hükümet tarafından alınan kararlarla ciddi bir betonlaşma olduğuna dikkat çekti. Bütün kıyıları yağmalayan bir anlayışın birden bire kıyıları korumak yönünde açıklamalar yapmasının kuşku uyandırdığını belirten Muhcu, yerel seçimler öncesinde yerel yönetimler üzerinde baskı oluşturulmak istendiğini bildirdi. Muhcu, Başbakan’ın açıklamalarının ardından belediyelere yönelik yeni operasyonların da gündeme gelebileceğine işaret etti. Hazine işgaline af Tartışmayla birlikte AKP döneminde Türk Ceza Yasası’nda yapılan değişiklik de yeniden gündeme geldi. 2009 yılında yapılan değişiklikle kamu arazilerinin işgaline olanak sağlandığına dikkat çekilmişti. Harita Mühendisleri Odası, kamu arazi ve arsalarının işgalinin suç olmaktan çıkarıldığını, af niteliğindeki düzenleme ile kıyıların “işgalcilere” açıldığını vurgulamıştı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak ise Başbakan Erdoğan’a çağrıda bulunarak “Ülkemizin kıyılarının yanlış ve gelişigüzel kullanımının önlenmesi ve denizciliğin planlı, verimli ve çevreyi de dikkate alarak geliştirilmesi konusunda hükümetle işbirliğine hazırız. Gelin kıyılarımızı bilimin ışığında elbirliğiyle yeniden yapılandıralım” diye konuştu. ‘İşbirliğine hazırız’ ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, tatildeki kıyı teftişi sonrasında şikâyet ettiği Bodrum kıyılarındaki yapılaşmalar, AKP iktidarları döneminde arttı. Hatta Erdoğan’ın da kaldığı Rixos Oteli, önündeki adayı iskele ile otele bağlayarak üzerine yapı bile inşa etti. Ada Rixos’un internet sitesinde, “özel koy ve ada” denilerek Bodrum Rixos’un tanıtımında da kullanılıyor. Ayrıca AKP döneminde Türk Ceza Yasası’nda yapılan değişiklikle kamu arazilerinin işgaline “af” da getirildi. Bayram sonrasında tatilini geçirdiği işadamı Fettah Tamince’nin sahibi olduğu Bodrum Rixos Oteli’nde, tekneyle Torba ve Güvercinlik koylarını inceleyen Başbakan Erdoğan, kaçak yapılaşmalara dikkat çekerek belediyeleri suçladı. Erdoğan’ın açıklamaları tartışma yarattı. CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, bugüne kadar hükümetin iktidar gücünü kullanarak bölgede “kendi yandaşlarına koyların talan edilmesi fırsatı verdiğini” söyledi. Hükümetin, 10 yıldır Bodrum için hiçbir şey yapmadığını belirten Demir, şimdi Başbakan’ın belediyeleri suçladığını bildirdi. Torba Mahallesi, Usuluk koyuna BYT tarafından yapılan Vouge Otel’in inşaatında mevzuata aykırılıklar bulunduğunu, halkın kullanımına ait olan alanların otel inşaatı için verildiğini belirten Demir, “kır evi” niteliğinde çok katlı yapılar inşa edildiğini söyledi. Güvercinlik köyünde de “gökdelen” inşaatı yapıldığına dikkat çeken Demir, “Bu binanın Başbakan’a yakın bir isme ait olduğu konuşuluyor. Peki Başbakan bunları neden görmüyor” diye sordu. Rixos Adası RİXOS, ADAYI BAĞLADI Belediyeler günah keçisi NURPERİ DEĞİRMENCİ BODRUM Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tatilini geçirdiği Bodrum koylarında çarpık yapılaşmaya tepki gösteren sözleri samimi bulunmadı. Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan, ilçedeki çarpık yapılaşmanın ve doğa talanının suçunun yerel yönetimlere atıldığını belirterek “Yerel yönetimler hep günah keçisidir zaten. 5 yıldır imar planım yok. Halk, siteler den ve tatil köylerinden denize ulaşamıyor. Bununla ilgili yeni baştan planlama yapılabilir veya mevcutların şekli değiştirilebilir” dedi. Deniz Ticaret Odası Bodrum Şube Başkanı Gündüz Nalbantoğlu da belediyelerin ve meslek odalarının inisiyatifsizleştirildiğine dikkat çekerek “Yapılan projeler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayından geçip geliyor. Belediyelerin aslında bir imar yetkisi yok. Odalar da söz sahibi değil” diye konuştu. Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Kalfa, belediye ve Anıtlar Kurulu’nun onayladığı imar planında yapılaşma sınırının kıyıya 30 metre olduğunu, ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın nisan ayında sınırı 50 metreye çektiğini söyledi. Kalfa, “Şimdi belediye ve Anıtlar Kurulu ile bakanlığın planı arasında uyumsuzluk ortaya çıktı. Bakanlık yapılaşmayı 50 metreye çekti. Ancak mevcut ruhsatlı yapılar 30 metreye göre yapıldığı için kıyıya yakın kaldı. Projede 30 metre olsa da denize çok yakınlar. Rixos’un da bu durumda inşaatları var. Rixos da işin içinde. Orada da 30 metrede inşaatlar var. Hatta Rixos’un önünde ada vardı, adayı bağladı tam üstüne tesis yaptı. Aynı durum orada da var. Onu görmüyorlar. Ona bir şey demiyor Başbakan” dedi. Kalfa, benzer tartışmaların yaşandığı BYT’nin Torba’daki otelinin açılışını da Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in yaptığına dikkat çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle