16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2013 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Mursi’yi Mars Eden Koşullar Dünya Nasıl Yıkılır! “Ben nasıl ölürüm, anlamıyorum Dünya yıkılır belki” Fazıl Hüsnü Dağlarca böyle yazmıştı... “Hangi mahallede imam yok / Ben orda öleceğim” diyerek, belli bir yaşta çekip gitmişti. Şu günlerde ben de eski yılları düşünüyorum. Yaşlılık hali diyeceksiniz! Otur pencereden bak, denizi gör, insanları gör, gökyüzünü, aynalarda da kendini... O gitmiş çoktan! Duvardaki genç durmaksızın bana bakar. Alıp götürmek ister sanki yanına. Başında lise kasketi, elinde kitaplar... Zamanı geldi demiş İlhan, hastaneden kalkıp gazeteye gelmiş, herkesle vedalaşmış... Ben de hasta odasında ayrıldım ondan! Bir kez daha görüşeceğimizi umarak... Olmadı, olmuyor, olmayacak! Giden gidecek, kalan da er geç gidecek... Şu politikacı geçinenlerde acımak yok! Hiç düşünmezler mi, sonlarının nereye varacağını? Yine de direnirler kafalarındaki tutkuları canlandırmayı umarak... Yok oluş diye bir şeyin olduğunu unutarak. Sonsuzluğu hayal ederler. Kişi çekip gidince dünya yıkılır mı? Yıkılır, ama kendi dünyasında yaşar bunu. Herkes bilir, bekler o anın gelmesini! İnsanoğlu kendinde bulur her şeyi... Bir değerdir, ama ölçüyü aşar... Bir yüce göreve çıkması bile yetmez. Sen yönetime geldin, yeter demelisin. Ama demezsin. Yetmez, daha ne olsun istersin. Bir şiir kitabına ad olmuş, “Daha”. Şair dahayı aramış. Sanatta yalnız aramak mı var? Bulmak yok mu? Bulduğunu sanmak o ayrı bir şey! Kimi sevinir bir değer kattığına, yazıyla, sözle, eylemle. Zaman vardır yazmak yetmez! Bir uyanış mı gerek. Toplum ayağa kalkıp ileriye yürümeli mi? Bunu sensin belirleyecek! Başkası çıkarsa beni izle diye! Yalandır o, kandırır çoğumuzu! İnsanoğlunun yazgısı öyle. Kanmaya, aldanmaya, uyutulup güzelliklerden kopmaya... İşte haziran, işte temmuz, işte ağustos... Her birinde bir roman vardır. Yanılmış Dağlarca, “Ben nasıl ölürüm” derken. Derken çekip gitmiş. Nasılı masılı yok işte, çekip gitmek ya da sürüklenerek yürütmek var. En iyisi inanmak şair gibi, “Ben nasıl ölürüm” diye ölümden kaçabildiğince kaçmak... Mısırlı ne istiyor? O önce özgürlüğü kutlamak ve kucaklamak istiyor. Başlangıçta hepimiz Mısırlının Tahrir tutkusunda demokrasiden fazla “iş ve aş” talebi aramıştık. Oysa zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan Mısırlı, daha iyi bir yaşamı elbette istiyor. Ama bunun yolunun, yeni keşfedeceği demokratik özgürlüklerden geçeceğine inanıyor. Prof. Dr. Sema Kapital çeceğine inanıyor. Din adına ayrıcalıklar da istemiyor. Bahar başladığındaki gibi eşitlik bekliyor. Ama hepsinden öte firavun, Mısır valisi, hıdiv veya yeni bir “Mübarek” istemiyor. Belki sırf bunun için, askeri darbeye bile rıza gösteriyor. Mısır neyi başaramadı? sürdü. Ne de olsa artık 30 yıllık bir diktatörü bile tarihten silmenin özgüvenine sahipti. Gece gündüz, omuz omuza, kadınerkek, gençihtiyar, her kesimden, her keseden yekvücut olarak Tahrir nöbeti tutar, hep bir ağızdan “Bırak git” diye bağırırlarsa, üstelik onlara polis ve asker destek olursa, istenmeyen adamı yerinden edebilirlerdi. Tabii bu arada Mursi göz hapsine alındıktan sonra meydanda polis ile halkın karşılıklı çiftetelli oynaması, dayanışmanın boyutunu göstermesi açısından hayli ilginçti. Mursi, sözüm ona “ Müslüman Kardeşler’in ordu içindeki adamı”nı, hem genelkurmay başkanı olarak kabul etmiş, hem de savunma bakanı olarak atamıştı. Ama General Sisi, halkın sesine kulaklarını kapayamadı. Belki kendisinin de siyasi ihtirasları galebe çaldı. Ama artık son kaçınılmazdı. Cumhurbaşkanlığı sarayı zaten bir kez daha tankların ablukası altındaydı. Mursi’nin demokrasi havariliği uğruna ölebileceği açıklamaları, onu saf dışı edilmekten kurtaramadı. Mısır halkı bir kez daha yıkmayı başardı. Ama Mısır demokrasi ve ekonomik refah mücadelesini henüz başaramadı. Yapmayı da başarması için bir de ekonomik büyümenin toplumsal uzlaşma ile birlikte geri dönmesi ve sürdürülmesi gerekli. En son ekonomik büyüme verisi 2012’nin 4. çeyreği itibarıyla yüzde 2.2. Bu oran 85 milyon nüfusa sahip bir ülke için çok mütevazı. Üstelik bu sınai büyümenin desteklediği bir büyüme değil. Kısmen fiyat artışlarından (yüzde 8.2 enflasyon oranı) kısmen de inşaat sektörü yatırımlarından kaynaklanan zahiri bir tablo. Çalışabilir nüfusun yüzde 26’sının hâlâ işsiz olduğu Mısır’da ekonominin canlanması için ivedilikle etkili politika paketlerine ihtiyaç var. Yeter Artık! Bitsin bu zulüm: İnsanları yıllarca hapiste tutarak yargılama işkencesi yeter! HHH Bu yazıyı Anayasa Mahkemesi’nin beş yıldan uzun tutukluluk sürelerini iptal etmesinden sonra yazıyorum: Bu insanlar günlerdir değil… Haftalardır değil… Aylardır değil… Yıllardır tutuklu yargılanıyor. HHH Soruşturmalar tartışmalı… İddianameler tartışmalı… Deliller tartışmalı… Yargılama süreci, usulü tartışmalı… Savunma hakkının sınırlandığı ve kısıtlandığı iddiaları ayyuka çıkmış… Bilirkişi raporları tartışmalı… Yargılamayı yapan mahkemeler kapatılmış, kaldırılmış! HHH Bu insanlar neredeyse bir ömürdür içerideler: Kimileri içeride evlenmiş… Kimileri çocuklarının, kimileri torunlarının büyüdüğünü görememiş… Kimileri milletvekili seçilmiş… Kimileri annesini, kimileri babasını yitirmiş… Kimileri evlat acısı tatmış… Kimileri ölümcül hastalıklara yakalanmış… Kimileri ölmüş! HHH Aralarında parti genel başkanı var… Politikacılar var… Bu iktidarın birlikte çalıştığı Genelkurmay Başkanı var… Gazeteciler, yazarlar, düşünürler var… Bilim insanları, profesörler, rektörler var… Dünya çapında cerrah var… Sivil memur var, asker memur var… Var oğlu var! HHH Bu satırları yazarken utanıyorum: Yargılanırken beş yıl boyunca hapiste tutulmak normalmişçesine… Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra, tutukluluk süreleri beş yılı aşanların, derhal ama derhal, salıverilmeleri gerektiğini savunuyorum… Sanki beş yıldan az zamandır içeride olanların durumları vicdanen kabul edilebilirmiş gibi! O , Mısır’ın “Tahrir Baharı” yorgunu halkına yeni bir başlangıç vaadi ile iktidara gelmişti. Dünyayı, Mısır’ın siyasi çizgi bakımından değişmeyeceğine, Mısırlıyı ise artık karanlık gecelerden yeni bir Mısır sabahına uyanacaklarına ikna etmeyi başardı. Evet, Müslüman Kardeşler’in en gözde adayı bile değildi. Ama başlangıçta bir toplumsal uzlaşmayı sağlayabileceği izlenimini verebilmişti. Ama önce demokrasiyi sınadı. Askerlerin askıya aldığı parlamentoyu açmaya kalktı. Olmadı. Orduya yaranamamıştı. “Mısır halkı” bu duruma pek tepki göstermedi. Bir iki seçilmiş milletvekili tepkiliydi. Ama muntazaman aylıklarını almaya devam ettikleri için yükselen sesleri pek yankılamadı. Yeni başkan, başlangıçta uyumlu, uzlaşmacı, saygılı ve sevgiliydi. Öyle ki kuşku sahipleri bile, Mursi sayesinde Müslüman Kardeşleri artık yavaş yavaş “Kardeşler” olarak kabul etmeye başlamıştı. Ama Mursi “Mısırlının hayallerini yıktı. Demokrasiyi denedi olmadı ya! Bir de otoriterleşmeyi denemek istedi. İşte kızılca kıyamet orada koptu.” emokrasi âşığı’ Mısır halkı ‘D Son 9 ayın hesaplaşması İşte ne oldu ise kasım ayında oldu. Mursi’nin 22 Kasım 2012 itibarı ile aldığı rüzgâr gibi otoriterleşme eğilimli kararlar, fırtına biçmeye başladı. Zaten diken üstünde oturan Mısır halkını “bir anda yeniden” hop oturtup hop kaldırdı. İlk defa Müslüman Kardeşler ile laik “Mısırlı” böylesine karşı karşıya gelmeye başlamıştı. Başkanlık Sarayı’nı abluka altına almaya çalışan kalabalıklar, onlarla birlikte Mübarek’i deviren orduyla bile çatışma noktasına geldi. İktidar ve daha fazla iktidar hevesi, daha o zaman Mursi’yi Tahrir’in insan bedeninden oluşan duvarlarına toslatmıştı. Aradan geçen 9 ay içinde verilen sözler tutulmadı. Mısırlı buna ısrarlı bir tepki göstermeye devam etti. Sonuç: Tahrir bir siyasi kelle daha yuttu. Bir devir daha kapattı. Bu defa sabrı sadece bir yıl Demokrasi geleneği ve deneyimi hiç olmayan Mısır’da bir ideale duyulan aşktan öte bir şey var. Mısır halkı anayasal hak istiyor ve bu haklardan ödün vermeyi istemiyor. Aslında anayasa konusunda zaten askerler ve siviller arasında bir güven ve güvence sorunu vardı. Ama Mursi’nin, hem kendisi ile ilgili yetki artışını, hem de şer’i uygulamaları güvence altına alma çabalarını kapsayan anayasa taslağı, Mısırlıyı çok tedirgin etti. “Mısır halkı” bireysel özgürlüklerin daha fazla korunması yerine örneğin bir “El Ezher” anayasa statüsüne de tepki gösterdi. Yönetime karşı duyulan güvensizlik, anayasa üzerinden iyice belirginlik kazandı. Mısırlının özgürlük ve demokrasi talebi hep herkes ve her kesim oldu. Ama Mursi, örneğin kadınlara ve Hıristiyanlara daha iyi bir gelecek umudu vermedi, veremedi. Tabii şimdi anayasa askıya alındı. Bu konuda her şey “olmadı baştan” olacak. Anayasa olmayınca parlamento seçimlerine de gidilemedi. ısır’ın yeni dönem öncelikleri Acilen işbaşına gelecek olan teknokratlar hükümetinin ekonomik hedeflere öncelik vermesi çok önemli. Ayrıca anayasayı hemen askıdan indirmesi, özgürleştirmesi ve adaleti güvence altına alır hale getirmesi, sonra parlamento seçimlerini yenilemesi gerekiyor. Bu arada içeride toplumsal güveni yeniden tesis ederken, dünyaya, uluslararası ve bölgesel anlaşmalara bağlı kalacağı mesajını yenilemesi gerekiyor ki yardımlar devam etsin. Bunlar çok kolay işler değil. Askeri vesayetle ilgili bir tartışma mı? Mısır’ın henüz bunu tartışma şansı olduğunu söylemek kolay değil. Ama bunun da ötesinde yıkmada beraber, ama uzlaşmada umutsuz ortamlarda başarı için sabır lazım. M Mısırlı ne istiyor? O önce özgürlüğü kutlamak ve kucaklamak istiyor. Başlangıçta hepimiz Mısırlının Tahrir tutkusunda demokrasiden fazla “iş ve aş” talebi aramıştık. Oysa zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan Mısırlı, daha iyi bir yaşamı elbette istiyor. Ama bunun yolunun, yeni keşfedeceği demokratik özgürlüklerden ge Aziz Nesin’i İhbar... Yüksel PAZARKAYA G ezi’ciler toplu olarak kendilerini ihbar edince, şaştım. Oysa ben suçluyu biliyordum. Gezi’cileri haksız yere kendi kendilerini suçlamaktan arındırmak için açıklıyorum: “Malum sanık Aziz Nesin’dir.” 67 Eylül olaylarının malum sanığı Aziz Nesin’di. 12 Eylül’de malum sanık Aziz Nesin’i Çatalca’da Vakıf’ta ararlarken ve oradaki işgörenlere ve çocuklara korku yaşatırlarken Aziz Nesin, söyleşiler yapmak için çağrılı olarak Almanya’da bulunuyordu. Onu arayanlara hemen bir telgraf çekti. Ne de olsa sorumluluğunu bilen bir malum sanıktı. “Derhal geliyorum, çocukları rahat bırakın” dedi. Uçağa atlayıp hemen döndü. Bugünlerde yirminci yıldönümü olan Madımak “infernosunun” malum suçlusu da, katillerin daha o zaman ilan ettikleri gibi Aziz Nesin’den başkası değildi. Bu yüzden katiller yirmi yıldır serbest. Bütün bunların ardından elbette Gezi olaylarının malum suçlusu da Aziz Nesin’den başkası olamaz. Bunun belgeli kanıtı bile var. Aziz Nesin, bu dünyanın sahibi benim, onun için her şeyinden ben sorumluyum, diyerek bunu açıktan itiraf ediyor. “Ne Mehmet ne Ahmet ne Ömer / Ben, evet ben sorumluyum / Dünyanın her neresinde hırsızlar / Alçaklar, namussuzlar / Ele geçirmişse iktidarı / Onlar değil ben sorumluyum / Çünkü dünya benden sorulur.” Yalnız iktidarlardan değil, toplumların ve aydınların aymazlıklarından da ben sorumluyum diyerek, itirafını doruğa tırmandırıyor Aziz Nesin: “Bu benim dünyamda / İnsanların çoğu aptalsa / Aydınların çoğu ikiyüzlü ve korkaksa / bütün bunlardan ben sorumluyum // Hayır hayır hayır / O’ndan sorulmaz bu dünya / Mehmet’in Ahmet’in Ömer’in / Hiç sorumu suçu yok bunda // Bu güzelim dünya bir çöplüğe / Bir pisliğe dönmüşse / Bu dünyanın deliğinden deşiğinden / Kimseler sorumlu değil, suçlu değil / Bu benim dünyam O’nun değil / Benden sorulur benden sorulur.” Bundan daha açık itiraf olur mu? Bu itirafı bile özgürce dile getiremediği için, Aziz Nesin hakkında birçok dava açılmasından hoşnuttur. Dışarda sansürün söyletmediğini, mahkemede yargıç karşısında anlatabiliyorum. Mahkemede her şeyi konuşur söyleyebilirim, der. Gel gör ki, bugünün özel mahkemelerini Aziz Nesin bilmiyor. Adamı orada konuşturmuyorlar bile. Ama konuşsa da, konuşmasa da, suçlu Aziz Nesin. Kendisi itiraf ediyor. İşitilmediyse, işte ben onu ihbar ediyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle