15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2013 PAZAR 16 “Üç kapılı bir kampusun doğu kanadındaki kapıdan, beni ziyarete gelen ağabeyimi yolcu etmiştim. Kampusun orta kapısından evime gitmek için dolmuşa binmeyi hesap ediyordum. Bahar akşamıydı, saat dokuza geliyordu. Orta kapıya gitmek için kampus içinden yürümem gerekti. Yol kenarında ağaçlar ve çok az ışık vardı. Ne olabilirdi ki, kampus içiydi. Ağladık. Yolun ortasına doğru arkamda ayak Tam 15 yıldır, hemen her güne kâbusla sesleri işittim. Biri gözlerimi kapattı. uyanıyorum. Tek bir gün korkusuzca ‘Ben kimim, bil bakalım?’ diyecek, şaka yolda yürümek için neler vermezdim. yapacak bir arkadaşım sandım önce. O zamandan beri, kendisiyle birlikte Öyle olmadı. Biri ayaklarımdan tuttu ve yandaki ağaçlığa çektiler. Ağzımı bağladılar ve ellerimi ve gözlerimi... Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN Başıma taş geldi ya da vurdular bilmiyorum, bayıldım bir ara. Kendime geldiğimde gırtlağıma bir bıçak dayalıydı. 3 kişi tecavüz ve döverek işkence ettiler. Çantamdaki paramı aldılar ve kimliğime bakarak, ismimi artık bildiklerini, birine herhangi bir şey dersem, yine bulup bu sefer öldüreceklerini söylediler. Ne kadar süre yerde yattım öylece, bilmiyorum. Dikenler batıyordu, ama acıtmıyordu içimin acıdığı kadar. Nereye yürüdüğümü bilmeden yürüdüm, anayola çıktım. Arabalar korna çalıyordu, ben üstlerine yürüdüm. Bir taksici acımış olacak, aldı olmadım diye tez hocalığımı kabul arabasına. Eve götürmesini istedim, etmeyen hocamdan tutun, iyi para tarif ettim. Evde, ev arkadaşımın anne kazanırım da burnum havaya kalkar diye babası vardı. Orada saldım kendimi. işe girmemi engelleyen arkadaşlara; Kendime geldiğimde beni banyoya bana ‘Kul hakkı nedir, sınıfınıza kapalı tıkmışlardı. Ev arkadaşımın annesi, bir öğrenci gelse ne yaparsınız’ gibi ‘Sakın anne babana söyleme, aileni sorular sorup, sözleşmemi iptal eden yıkarsın’ dedi. ki alacağım para ders saati karşılığı Hastaneye ve polise götürmek yerine, aylık 100 TL idi dekana kadar, pek çok beni erkek arkadaşımın evine attılar, bir erkekten nefret ettim. Ama en çok, kadın lokma et gibi. olmaktan nefret ettim. Ne kadar sonra bilmiyorum, ama bu Yüksek lisansımı yarıda bıraktım, ağırlığı taşıyamayıp söyledim aileme. İyi yeteneklerim neydi unuttum. İngilizcem, ki de öyle yapmışım. Hayatımın en büyük akademik çeviri yapacak kadardı, desteğini aldım onlardan. ‘Sen tek işsizsen kursa gidemezsin, kursa başına bunca zaman göğüs germişsin, gidemezsen işsizsin. Ben bir kadındım, biz mi geremeyeceğiz’ dediler o gece. evde oturmalıydım. Öyle yaptım. İşin kötü tarafı bana bunu yapanları da çok iyi anlıyorum. Dindi, işsizlikti, eğitimsizlikti, ahlaktı derken, yıllarca bastırılmışlardı, bizzat biz yaratmıştık bu canileri. Ahlak ikiyüzlü idi. Yaşadığım olaya kadar kızlığım önemliydi mesela ailem için. Her sene doktora götürmekle tehdit ederlerdi. Olaydan sonra, ‘Ahlak vajinanda değil beynindedir’ demeye başladılar. Benim gibi bir olay yaşayanların büyük çoğunluğu intihar ediyor. Ben yaşamak istiyorum… Her şeye rağmen.” HHH Erkek şiddetinin ayrılmaz bir parçası olan tecavüz, savaşta ve toplumsal kitle hareketleri sırasında “düşmanı” psikolojik anlamda zayıflatmayı hedefleyen bir sisteme dönüşür. 194247 yılları arasında Rusya’da 2 milyon Rus kadın işgalci Almanların, ardından hemen aynı sayıda Alman kadın işgalci Rus askerlerinin tecavüzüne uğramıştır. 11 bin Alman kadına tecavüz eden Amerikan askerleri arasından 971’i yargılanmış, 57’si ordu tarafından kurşuna dizilmiştir. Bosna’daki iç savaşta 10 ila 20 bin, 1994 Rwanda soykırımı sırasında yaklaşık 500 bin kadına toplu tecavüz uygulanmıştır. Tahrir Meydanı’ndaki son gösterilerde şu ana kadar 91 kadının tecavüz kurbanı olduğu kesinlik kazanırken; Türkiye’de hemen aynı zaman dilimine denk gelen Taksim Gezi odaklı gösterilerde, türbanlı bir kadına şiddet uygulandığı iddiası dışında, cinsel bir taciz ya da tecavüz olayı yaşanmamıştır. Ne gariptir ki Türkiye’de, cinsel içerikli erkek şiddeti nedense barış zamanı tavan yapıyor. Her yıl binlerce kadın öldürülürken binlercesi de yukarıda anlatıldığı gibi toplu ya da bireysel tecavüze uğruyor. Çoğu polise gitmiyor, “utanç” duygusuyla susuyor. “Bir halk ya da bireye baskı, herkese baskı demekti r. Hepimizin özgürlüğüne tecavüz olmadan, birim izin özgürlüğü iğfal edilem ez.” MİHAİL A. BAKUNİN Olağan Bir Tecavüz Bugün Gazdanadam Festivali Günüdür Türkiye’de güncel erkek şiddetinin “olağan” bir tezahürüyken, kızgın kitlelerin toplandığı alanlarda görülmeyen tecavüz suçu, tecavüzcü profilini de gayet net çiziyor ve... Tahrir ile Taksim arasındaki farkta, Çapulcularımızın onurlu insanlığıyla, çocuklarımızla gurur duymamız gerekiyor! Yürüyor diye dövüldüler, Duran Adam oldular. Haykırıyor diye gazlandılar, Gazdan Adam oldular. Şimdi eğleniyorlar. Gün, bugündür. Kadıköy Rıhtım’da 1. GAZDANADAM Festivali var. Şenlik 17.30’da başlıyor. Ben gidiyorum, siz de gelin. Mısır, Mursi, Meşruiyet ve Demokrasi Üzerine Bizim Başbakan’ın, “Seçimler demokrasinin namusudur” sözleri bana şair Mehmet Akif Ersoy’un, Köse İmam’ın oğluna gönderme yaptığı, “Asım’ın nesli diyordun ya, nesilmiş gerçek!/ İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek” dizelerini çağrıştırdı. Saatlerdir televizyonları izliyorum. Kahire’nin Rabiatül Adeviye Meydanı’nda Mısır usulü demokrat Muhammed Mursi’nin nesli “namusunu çiğnetmemek” için direniyor. Direnecekler tabii, Başkan Mursi, halkın oyunun yüzde 51’ini alarak seçilmiş; ortada “meşruiyet” denen bir durum var. Krallık sonrası Mısır’ın ilk “meşru” başkanı, mazisi 1928’e kadar uzanan Müslüman Kardeşler’in siyasal örgütü Özgürlük ve Adalet Partisi’nin “müstafi” üyesi. Biçimsel bir istifa onunki, devlet başkanları partisiz olurlar ya, o da bu kurala uymuş. Uymuş ama başkan seçilir seçilmez 1997 yılında Luksor’da 58 turistin ölümüyle sonuçlanan kanlı katliamın sorumlusu, Müslüman Kardeşler’in bir kolu olan “İslam Camiası” adlı terör örgütünün üyesi Adel alHayat’ı Luksor’a vali olarak atamaktan geri durmamış. Ortada “meşruiyet” denen bir durum var yani… HHH Mursi’nin başkanlığı “meşru” olmasına meşru da kendisi ülke için alınacak yaşamsal kararlarda farklı toplumsal kesim ve siyasal örgütlenmeler arasında bir uzlaşma zemini yaratmak için “bir şeyler yapmak” gerektiğini kavramış olmaktan uzak bir “demokrasi” anlayışına sahip. Demokrasiyi, seçilmişlerin, asacaklarını asabilecekleri, keseceklerini kesebildikleri “çoğunlukçu” bir rejim sanıyor. Kendisi başkanlık seçimlerinde yüzde 51 oy almış ama parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşler’in aldığı oy oranı yalnızca yüzde 37. Bu durum, siyasal bir adım atarken insanı düşündürmez mi? Zafer sarhoşluğu gözlerini kör, kulaklarını sağır etmiş, düşünmüyor. Örneğin, Müslüman Kardeşler’in ideolojik ağırlığını taşıyan yeni anayasanın oylamasına seçmenlerin yalnızca yüzde 32.9’u katıldı, anayasa yüzde 63.8 oranında “evet” oyu alarak kabul edildi. Ne var ki 82 milyon nüfusa sahip Mısır’da kayıtlı 52 milyon seçmen bulunuyor, buna göre anayasaya “evet” diyenlerin sayısı yalnızca 10 milyondur; bu da toplam seçmen oranının yalnızca yüzde 19.2 olduğu anlamına geliyor. Böyle bakıldığında Mısır anayasası Müslüman Kardeşler’in ideolojisini taşıyan bir “azınlık” anayasasıdır. HHH Müslüman Kardeşler’in “meşru”, fakat son derece “tuhaf”(!) yönetimine ilişkin ilginç notları sevgili dostum Yalçın Doğan’ın dünkü Hürriyet’te yayımlanan “Üç Bin Yıl Sonra Mursi” başlıklı yazısından aktarıyorum. “Bir yıldır Mısır’da iktidarda bulunan Müslüman Kardeşler ideologları fetva veriyor. İşte bazıları: Müslüman olmayan kadınla evlenmek caiz değildir. Dindarlarla laikler aynı toplumda yaşayamaz. İnsanlar büyük bir genelevde yaşıyor, moda ve güzellik yarışmalarına, barlara, filmlere bakın, yeter. Demokratik seçimle iktidara gelmiş bir cumhurbaşkanının dayandığı en büyük güç Müslüman Kardeşler’in ideologları demokrasiyi de yorumluyor: Demokrasi, Tanrı nizamını gasp etmektir.” HHH Mısır’daki “meşru” fakat oldukça “tuhaf” yönetime karşı girişilen darbeyi kınayarak, aynı zamanda da Mısır halkının bir gün “sahici” demokrasiye sahip olmasını dileyerek… KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘Gezi’nin Mizahı Hörmetli ohurlar, bilirsiz, “anadilim”de galeme aldığım bu yazılarımda, Kars’ta 1950’lerde “Ekinci Pedalhanesi”nde basılıp neşredilen “Ayhavar” (yetişinimdat) “mizah gazeti”nden elham alıram. Bugün de Türkiye’yi kucahlayan “Gezi Galhışması”nın mizahından söz etmek istedim; çünkü sağ olsunar, galhışmayı hamımıza yaşadan cevanlarımızın ele manalı “hiciv” kültürleri var kiii ele bil (sanki) uşahlıhtan Ayhavar’la yetişipler... Bir neçe yazarımız dediler ki “gençlerimiz Nasreddin Hoca’ların, Aziz Nesin’lerin torunları olduklarını gösterdiler.” Men de ilaveten deyiremi ki “Ayhavar’ın mizah geleneğini de arşa çıharttılar.” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Ayhavar zeki cevanlarımıza Evvelki yazılarımda Gezi Galhışması’nın mutlaka kitabı yazılmalı demiştim. Eşitim ki meşhur bir sosyoloğumuz çohtan niyetlenip... İnşallah cevanlarımızın neggadar “ağıllı başlı” olduhlarını görseten “afiş”lerinin tamamını da kitaba alar. Çünkü bizdeki siyasi hagigatları bu geder açıh dillendiren başka ne olabilerdi? vereler... Alahı (başka) afişte ise “Biz AKP’siz dine, CHP’siz Ata’ya, MHP’siz vatana, BDP’siz Kürt’e sahip çıkarız; biz halkız” deyirdi. İndi Gezi kitabına gollarını çermeleyen hocamıza soruram; partilerin helgi bölen politikalarını en kısa anlatmanın başga şekli olabiler mi? G NOKTASI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Yâdımdan (aklımdan) çıhmadıysa, bir cevanımızın elinde tuttuğu elanda bele yazırdı: “Ne sağcıyız, ne solcu; çapulcuyuz çapulcu..” Hem güldüm, hem de fikreledim (düşündüm). Evvela dövletin başındakiler, bu uşağa min kere teşekkür edeler… galhışmanın, solculuğun ya da sağcılın değil, hamımızın arzularını temsil elediğini anladan bu mizaha ödüller Başbakan’ın ise herslenip (kızıp) “Ben de bize rey veren yüzde 50’yi sokağa dökerim” sözüne garşılıh, “Hey yüzde 50, biz dostuz” yazılı afişe ise hamı heyran galdı… Gezi galhışmasının milleti ayırmah yerine birleştirmeyi hedeflediği, gene mizahi olarah dile getirilmişti. İndi siyasetteki goca kişiler Gezi galhışmasına sövseler bile ağlı başında herkes deyir ki; “Bu büyük mizah anlayışı, Gezi cevanlarının neggeder ağıllı olduğunu da görsedir… Hökümetin asıl bununla övünmesi gerehmir mi?” UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Üzerinde 1 sedef kakmalar bulunan 2 eşya. 2/ Eski 3 Mısır inanı 4 şında ana tanrıça... Kiraya 5 verilerek gelir 6 getiren mülk. 7 3/ Bir ilimiz... Bir konu ya 8 da nesnenin 9 başlıca özel1 2 3 4 5 6 7 8 9 liklerini yansıtacak biçimde hazır 1 D E M E V İ A S lanmış taslağı. 4/ 2 O N İ R O L O J İ İşaret... Susamu 3 B E M O L L U T rundan elde edi 4 İ Z S A H A R A len post. 5/ Güney 5 Ş E Ş N A N R doğu Anadolu’ya E Ş L A L özgü işkembe 6 K K U T dolması... Tesir. 7 O F L A Z 6/ Kumaş üzeri 8 L EM İ S L İ ne yapılan bir tür 9 B U K A L E M U N işleme... Ateş. 7/ Güney Amerika yerlilerinin oklarının ucuna sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir... Bölmeli göçebe çadırı. 8/ Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz... Halk dilinde tarladaki sebzeye verilen ad. 9/ Birbirine geçme küçük ve düzgün ahşap parçalarla yapılan bezeme tekniği ve bu teknikle elde edilen yapıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde dam sacağına verilen ad... Tatlı bir çörek. 2/ “İsimler” anlamında eski sözcük... Giysinin buruşukluklarını gidermeye yarayan el aracı. 3/ Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası... Sabanın toprakta açtığı iz. 4/ Notada durak işareti... Bir haritayla ilgili çeşitli açıklamaları içeren küçük çerçeve. 5/ Kurçatovyum elementinin simgesi... Tümör. 6/ Devinim halindeki makine parçalarını yabancı cisimlerin girmesine karşı koruyan zarf... Bir renk. 7/ Bir çalgıyı doğru ses vermesi için ayarlama... Düz ve geniş arazi. 8/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... “Çulara” da denilen bir balık. 9/ Oylumlu... Yönetimle ilgili olan. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle