15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Eğitimde maliyetin faturası her geçen yıl veliye daha çok yükleniyor Yük velinin sırtında FİGEN ATALAY Ulusal İradenin Böylesi... Ortalık kuraklıktan kırılıyormuş. Ekinler bodur kalmış, köy halkı paniğe kapılmış. İmam efendiden cemaati yağmur duasına çıkarması istenmiş. İmam efendi önceleri direnmiş, ama köylü fazla üsteleyince kabul etmek zorunda kalmış. Belirlenen günde cemaat köy meydanında toplanmış. İmam efendi elinde şemsiyesi ile gelmiş, fakat ilk sözü şu olmuş: Yağmur duasını iptal ettim. Köylüler şaşırmışlar, kızmışlar. İmam efendi gerekçesini açıklamış: Hiçbirinizin yanında şemsiye yok! Ülkemizdeki demokrasi istekleri de tersinden bu küçük hikâyeye benziyor. Halk sade demokrasi değil, sandığa yansımasını da istiyor, ama bu kez direnen Türkiye’nin imamı. “Nuh deyip peygamber demiyor” söylemine uygun biçimde kestirip atıyor. Yüzde 10 barajının indirilmesi gündemimizde yok! Aksine yüzde 10’u katmerleştirmenin yolu aranyor. Önümüzde üç seçim var. Yerel seçimlerde en yüksek oyu alanlar belediye başkanlığına seçilecek, üyelikler de alınan oy oranında paylaşılacak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50+1 oy alanlar Çankaya’ya çıkacak. Milletvekili seçiminde ise ilk aşamada partilerin yüzde 10’luk seçim barajını aşmaları gerekiyor. Aşamayan partilerin oyları da uygulamada en çok oyu alan partiye verilmiş gibi sonuç yaratıyor. Çünkü seçim çevreleri düzeyinde en yüksek oyu almış olsalar da Türkiye düzeyinde yüzde 10’u aşamadıklarında elleri böğürlerinde kalıyor. Bunun sonucu da sadece en yüksek oyu almış parti için “Ulusal iradenin sandığa yansıması” oluyor. Mustafa Pamukoğlu, 16 Temmuz’da yayımlanan köşesinde “Sandık Sandık Dedikleri” başlığı ile 2002’den bu yana yapılan seçimlerin ortaya koyduğu ulusal iradeyi sayısal verilerle irdeledi. 2002 seçimlerinde yüzde 10 barajını aşamayan partilerin aldığı 14.5 milyon oy dikkate alınmamış. Sandığa gitmeyenlerle bu sayı 24.4 milyon kişi olmaktadır. Bu sayıları toplayıp toplam seçmen sayısına oranladığınızda ortaya ulusal iradeye yansımayan oy oranı çıkıyor: Yüzde 59. 2007 seçimlerinde de durum üç aşağı beş yukarı aynıdır. 2011 seçimlerinde ise şaşırtıcı bir durum ortaya çıkıyor. Seçmen sayısında 8 milyona yakın bir artış olmuştur. Yeni seçmenler ya bu sürede 18 yaşını bitirip oy verme hakkını kazanan gençlerden(?) ya da daha önce saklandıkları yerlerden bulunup çıkarılan(?) kişilerden oluşmuştur. Aklın ve mantığın almayacağı bir durumdur, ama demokratik(!) bir gerçektir. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu, anayasanın kendisine verdiği seçmen belirleme yetkisini, siyasal iktidarın en güçlü bakanlığı olan İçişleri Bakanlığı’na devretmiştir. Seçmen kütüklerinin ve seçmen sayılarının yeni dönemde ne olacağını yakında görüp öğreneceğiz. “Eski köye yeni âdet” deyişinin en seçkin örneklerini yargıda yaşıyoruz. Balyoz davasının temyiz aşamasını gerçekleştiren Yargıtay dairesi, savunmaları, iddianamede sıralanan sanıklar yerine, savunmanların soyadına göre yaptı. Benim adliye muhabirliğim döneminde sanık sırası ile yapıldığından yargıçlar o sanık için esas hakkındaki mütalaada denilenleri, mahkemenin gerekçesini ve savunmanın dediklerini kolayca irdeleyebilir ve sonuca ulaşabilirdi. Şimdi “kes yapıştır” uygulaması burada da gündeme gelecek. Ve kısaltılması amaçlanan süreç uzayacak. Anayasa, “Seçimler yargı organlarının genel denetimi ve gözetimi altında yapılır” dediği için Yüksek Seçim Kurulu da yargı görevi yapmış oluyor. Ne hikmetse seçmenler adrese dayalı olarak içişlerinin kayıtlarından belirleniyor, ama sandık seçmen listelerinde soyadlarına göre yer alıyor. Aklınıza gelen “Acaba bizim dairede ya da apartmanda başka seçmen var mı” sorusuna yanıt alamıyorsunuz. Çünkü soyadını bilmiyorsunuz. Ben geçen seçimde niyetlendim, ama başaramadım. Sonunda yine “Çelebi böyle olur bizde de seçim dediğin” diyeceğe benziyoruz. Çocuğunuz devlet okulunda okuyorsa, tuvalet kâğıdını bile siz alacaksınız! Almazsanız tuvalette sabun da olmaz, kâğıt da! Okulun temizliği için katkıda bulunmazsanız kimi okula kokudan girilmez! Sadece temizlik değil, okulun tüm ihtiyaçları için kesenin ağzını açacaksınız. Ve her geçen yıl daha çok vereceksiniz. İş bununla da bitmiyor elbette. Diyelim çocuğunuz “orta halli” bir Anadolu lisesinde ve bazı konuları anlamakta güçlük çekiyor ya da bazı dersler boş geçiyor. Paranız varsa özel öğretmen tutacak ve çocuğunuzun eksiklerini kapatacaksınız çünkü işin ucunda üniversite sınavı var! Paranız yoksa çocuğunuz sınıftaki diğer öğrencilerin bir adım gerisinde kaldı bile! Eski EğitimSen Genel Başkanı Alaattin Dinçer’in bu konuda hazırladığı çalışmaya göre yurttaşlar eğitim maliyetini üstlenmede giderek daha çok yükümlülük altına giriyor. Eğitim harcamalarının finansman kaynaklarına göre dağılımı, eğitimde maliyetin faturasının her geçen yıl veliye daha çok yüklendiğini, velilerin yaptığı harcamalarda oranın bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden yüksek olduğunu ortaya koyuyor. FATİH PROJESİ Usulsüzlükler TBMM gündeminde ANKARA (ANKA) CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, FATİH Projesi kapsamında harcama kalemlerinde çeşitli usulsüzlükler olduğu iddiasını TBMM’ye taşıdı. Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, “FATİH Projesi harcama kalemlerinde çeşitli usulsüzlükler olduğu iddiası doğru mudur? Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki birinci dereceden sorumlusu Grup Başkanı Mesut Küçükiba bu nedenle mi görevinden uzaklaştırılmıştır? Görev yeri değiştirilen başka personel bulunmakta mıdır? Varsa görev yerlerinin değiştirilme gerekçesi nedir? Projenin MEB açısından sorumlu birimi Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nde (YEĞİTEK) dışarıdan personel getirme gerekçesi nedir? Bakanlıkta dışarıdan getirilen personelin vasfını taşıyan çalışan bulunmakta mıdır? MEB’in kendi kadrolu hukukçuları olmasına karşın dışarıdan hukuk danışmanlık hizmeti adı altında 4 avukata 6 ay için 955 bin lira ödendiği iddiaları doğru mudur? Doğru ise MEB avukatları olmasına rağmen bu ödeme neden yapılmıştır? Ödeme yapılan kişiler kimlerdir ve hangi davalara bakmışlardır” sorularını yöneltti. Tanrıkulu, usulsüz harcamaya karışan kişilerin taşınıp taşınmayacağını da sordu. HHH Eğitim Reformu Girişimi’nden ortaöğretime geçiş önerisi: ‘En önemlisi Eğitim Servisi Eğitim Reformu Girişimi, (ERG) ortaöğretimdeki dönüşümle ilgili bir dizi öneride bulundu. ERG’nin bu konuda hazırladığı rapora göre yeni ortaöğretim sisteminde öğrencilerin büyük çoğunluğunun genel liselerde eğitim görmesi hedeflenmeli. Bu okulların hedefi, öğrencilerin kendilerini, ülkelerini ve dünyayı daha yakından tanıyabilmek üzere keşifler ve deneyler yapmalarına olanak sağlamak olmalı. Öğrencilerin aldıkları dersler ve izledikleri programların farklılaşmasına olanak tanınmalı. Öğrenciler, lise diplomasının yükümlülüklerini, meslek liselerinde ve mesleki ve teknik eğitim merkezlerinde alacakları mesleki eğitimle ve beceri eğitimiyle tamamlama şansına sahip olmalılar. Tüm liselerde okul yöneticiliği ve rehberlik hizmetlerinin güçlenmesine özel önem verilmeli. Okulların program ve ders çeşitliliği sağlayabilecek biçimde yönetişim ve finansman olanaklarıyla desteklenmesi gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı, genel liseleri meslek harcıyor Zengin 600 kat fazla genel liseler!’ liselerine dönüştürürken, ERG bunun tam tersi olması gerektiğini savunuyor. Raporun bir bölümü şöyle: “Meslek liseleri arasından özel sektör kuruluşları ile işbirlikleri gerçekleştiren, öğrencilerine mesleki ve hayat boyu öğrenme becerileri kazandıran liseler korunmalıdır. Diğer meslek liseleri genel liselere dönüştürülmelidir. Genel liselerde okuyan öğrencilerin meslek liselerinde ya da mesleki ve teknik eğitim merkezlerinde ders ya da program görmesinin önü açılmalı, kurumlar arasında eşgüdüm sağlanmalıdır. Sınavla öğrenci kabul eden fen liseleri, sosyal bilimler liseleri ve tarihsel açıdan özellikli liseler, sayıları azaltılarak korunmalıdır. Bu okullar hem eğitim yönetişimi hem eğitim uygulamalarında ilerici ve yenilikçi uygulamaların geliştirildiği laboratuvarlar olarak değerlendirilmelidir.” Ortaöğretimde oranlar ne olmalı? Meslek liseleri: Yüzde 2040 Anadolu liseleri (genel liseler): Yüzde 6080 Seçici liseler: Yüzde 2 HHH Dinçer, bölgeler, iller, okullar ve toplumsal kesimler arası eşitsizlikler düşünüldüğünde, toplumdaki gelir grupları açısından zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine bir sonuç meydana geldiğini de vurguluyor. Türkiye’de, yoksul 1 lira eğitim harcaması yaparken, zengin 600 lira harcıyor. Dinçer, “Varsıl ile yoksulun eğitim harcaması arasındaki farkın 600 kat olduğu bir ülkede, eğitim hizmetinden toplumun tüm kesimlerinin yararlanması ve alması zorunlu olan bir hizmet ve hak olmaktan çıkarıldığını belirtmek istiyoruz” diyor. Okurlardan kısa kısa Dilini yitiren, tarihini bilmeyen toplumlar yok olur... Siz Ombudsman yazıyorsunuz, Türkçesi nedir? Nedir?... İlhan İçten Not: Ombudsman yazmıyoruz. Okur Temsilcisi yazıyoruz. Başkalarından aktardığımız zaman onların dilini değiştiremiyoruz. Çünkü hakkımız yok. Daha iyi bir gazete hakkımız 1 TV sayfasında “Nehrin Kıyısında” büyük başlığıyla güzel bir film tanıtımı vardı; TV 2 Saat 21.30. Ailecek TV başına oturduk ki film bitmiş; saati 19.30 imiş, 21.30 olan bitiş saati imiş! Gazetemizin süregelen ‘yazma hataları’ndan dedik ... 2 Cumhuriyet Yönetimi’ne “Sıkıntımız nedir, sizin için ne yapabiliriz?” demek için dün Gazetemizin ‘Kimlik Kartı’ arka sayfa bilgilerini açtım; Faks (0212) 343 72 64, eposta@ cumhuriyet.com.tr adreslerini not aldım ve yazdım / yazdım / yazdım. Yazılarım geri döndü, bu adresler yok!Gazetemizin bıktıran ‘yazma hataları’ndan olsa gerek ... 3 20 Temmuz 2013 günlü Cumhuriyet gazetesinde Yeryüzü Sofraları yarın akşam Ankara Güvenpark’ta haberimiz üzerine o gün diğer Cumhuriyetçilerle de haberleşerek ertesi gün Güvenpark’a gittik, eylem bir gün önce gerçekleşmiş! Gazetemizin çıldırtan ‘yazma hataları’ndan en yenisi dedik. Ayrıca daha sonraki gün/günler haberin olay yeri izlenmesi de yoktu, ne olmuştu? Halk Direnişi ile Cumhuriyet Devrimini savunma olağanüstü günlerimizde, daha iyi Cumhuriyet gazetesi dileğimle... Erdem Atalay Ombudsman HHH Gazeteci Kıyımı Sınır Tanımıyor Geçen hafta Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi Yavuz Baydar’ın NYT’de çıkan yazısından söz etmiş ve bir süredir gazetesinde yazılarını göremediğimizi aktarmıştık. İstemediğimiz ama beklediğimiz gerçekleşti; Baydar gazetesinden uzaklaştırıldı. Baydar’ın gazetesinden uzaklaştırılması, gazete yazı işleri ve yönetiminin okurlar tarafından nesnel bir şekilde eleştirilmesi, denetlenmesi kapısını da kapattığı için ayrıca önem taşıyordu. Böylece yalnızca Gezi Parkı olaylarıyla ilgili yorumları nedeniyle gazete ve TV kanallarından uzaklaştırılanların sayısı bir rekora doğru ilerledi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından basın özgürlüğü konusundaki çabaları nedeniyle yılın gazetecisi seçilen Milliyet gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel’in Al Monitor’da yayımlanan makalesinde belirttiğine göre 36 gazeteci görevinden ayrılmak zorunda kaldı, 20 gazeteci işten atıldı, 14 gazeteci ise kızağa çekilmiş durumda. Ayşenur Arslan ise Yurt gazetesindeki yazısında hükümet çevrelerinin Can Dündar’ın ve diğer sakıncalıların Milliyet’ten atılmasını istediklerini yazdı. İşten atmaların, işlevsizleştirmelerin yanı sıra geçen günlerde bazı gazete ve TV kanallarının TMSF eliyle satışlarının gerçekleştiğine ve iktidar yanlısı medya kanadının iyice serpilip genişlediğine tanık olduk. Bu da Türkiye’de basın özgürlüğünün durumunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Daha ilginci ve belki de gülünç olanı ise Başbakan Erdoğan’ın “medyanın artık daha renkli hale geldiğini” öne sürmesi oldu. Evet, atılan, işinden olan gazetecilerle, el değiştirmeler ve satışlarla bir renk giderek güçleniyor medyada. O renk de AKP ambleminin sarı rengidir. Sayın Güray Öz, bugün 22 Temmuz Pazartesi. Dün, yani 21 Temmuz’da tamamlanan Fransa Bisiklet Turu’ndan tek satır yok gazetede. Buna karşılık tam sayfa futbol haberi var. Sizce spor sadece futboldan mı ibaret? 100 yıldır yapılan bisiklet yarışının hiç mi haber değeri yok Cumhuriyet Spor için? Sıkıldık artık bu tutumdan. Biraz spora bakış açınızı genişletin ve tüm dallara yer verin. Saygılarla. Mustafa Dorsay Futboldan başka spor dalı yok mu? HHH Bu Bacon o Bacon değil 27 Temmuz 2013 günlü Gazetemizin arka sayfasında yer alan “Bacon….” başlıklı haberde verilen resim filozof Bacon’a (15611626) ait, ressam Bacon’a (19091992) değil. En azından portredeki kıyafet uyarmış olmalı idi…. Saygılar. Tuncer Yakut H Sayın Öz, Cumhuriyet son sayfa sol alt köşede yer alan haberde; “Sir Bacon’a 1966 yılında portre tamamlatıp 1978 yılında arkadaşına fırça verdirmiş” deniliyor. Haberi yapan arkadaşlar için bu maili gönderiyorum. Son zamanlarda bu gibi hatalı haberler sıklaşmaya başladı. Cumhuriyet gazetesinde görmeye alışık olmadığımız bir durum. İyi çalışmalar dilerim. Kolay gelsin. Cansu Baltu Merhaba Güray Bey, açılış sayfam cumhuriyet.com.tr. Üzülerek söyleyeyim Cumhuriyet çalışanlarına bu yazım hataları hiç mi hiç yakışmıyor. Size bir yazıdan örnek veriyorum; lütfen bu haberi yazan arkadaşla beraber siz de bir defa okuyunuz. Daha “Türk” kelimesinin nasıl yazıldığını bilmiyor bu arkadaş. Lütfen bakınız; aşağıdaki haberde belirttiklerimin daha fazlasını bulmak mümkün, Cumhuriyet’e hiç yakışmıyor hiç! Lütfen gereğini yapınız, saygılarımla, Yüksel ARICI Balıkesir. Aşağıdaki cümle hangi dilde yazılmış çöze Bu kadar hata olur mu? medim; “Bu bölgenin ihlani itelfai emenin çabası içinde olduk.” Kesme işaretleri özel isimlerde nasıl kullanılıyor lütfen öğretiniz, şarkı mı türkü mü???; “Başbakan Erdoğan, “Mesela biz Türkü’yle, Lazı’yla, Çerkezi’yle Gürcüsü’yle, Abazası’yla, Zazası’yla, Arabı’yla, Romanı’yla...” / “Arabı’yla, Kürdü’yle, Türkmeni’yle, Sunnisi, Nusayrisi’yle Suriye’de....” / “Birbirinimi Allah için sevelim“ /”Bu açıdan Türkiye, hemde Şırnak...”  Hem de’de de ayrı yazılır. / “...kalkınma refah ta olur. Buna katkılarımızı...” ta değil da... / “...7 aydır bu dağarda”. İki itfaiye eri öldü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Anakent Belediyesi’ne ait itfaiye aracı kaza yaptı. Kazada, 2 itfaiye eri hayatını kaybetti, 1 kişi yaralandı. AnkaraKonya karayolunun Vilayetler Evi mevkisinde, Onur Baran yönetimindeki itfaiye aracı, sürücünün direksiyon hâkimiyetini kaybetmesiyle devrildi. Kazada itfaiye erleri Berkan Güneş ile Ömer Arslan olay yerinde öldü. Yaralanan Onur Baran hastaneye kaldırıldı. İtfaiye ekibinin, Bala’daki bir yangına müdahale için ilçeye gitmek üzere Ankara’dan yola çıktığı öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle