15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ 6 HABERLER Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın hazırladığı kitap, parti broşürünü aratmadı Reklam dediğin böyle olur! Cizre’de izinsiz gösteri FIRAT KOZOK Yurt Haberleri Servisi Cizre’de Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki şartlarının düzeltilmesi için gösteri yapan ve kimlik kontrolü yapmak isteyen grup, polise el yapımı patlayıcı, molotofkokteyli ve havai fişek atınca, polis basınçlı su ve biber gazıyla müdahale etti. Polis, terör örgütünün asayiş birimi üyesi olduğu gerekçesiyle A.Ö’yü gözaltına aldı. Olayda göğsüne isabet eden taşla yaralanan gazeteci Ramazan İmrağ tedavi altına alındı. ANKARA Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı “Sessiz DevrimTürkiye’nin Demokratik Değişim ve Dönüşüm Envanteri” adlı kitabıyla reklam ajanslarına “taş çıkardı”. Müsteşarlığa bağlı Demokratikleşme Politikaları Çalışma Grubu tarafından hazırlanan 255 sayfalık kitapta yer alan ifadelerden bazıları şöyle: 4 Türkiye’de demokrasiye geçiş sonrasında yaşanan gelişmelere ve demokratik rejimin işleyişine bakıldığında göze çarpan önemli bir özelliğin “vesayet” olduğu görülmektedir. Vesayet olgusu, hem askeri darbe ve muhtıralarda hem de 1961 ve 1982 anayasalarının işleyişinde kendisini göstermektedir. uKitapta AKP politikaları övüldü, “Son on yılda, sorunlara çözüm bulma noktasında yeni bir yaklaşım benimsenmiştir. Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük yolculuğunda, 20022012 arasındaki süreçte keskin virajlar dönülmüştür” ifadeleri yer aldı. aktörler de unutulmamalıdır. Bunlar içerisinde yargı özel bir önem taşımaktadır. Türkiye’de yüksek yargı organlarının, geçmişte Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın bazı kararlarında daha bariz biçimde görüldüğü üzere, söz konusu vesayetçi anlayış doğrultusunda hareket ettikleri ve kararlarını şekillendirdikleri pek çok örnekle karşımıza çıkmaktadır. 4 Demokratikleşme süreçlerinin başlangıç aşamasında, başta AB olmak üzere uluslararası dinamiklerin oldukça önemli etkisi olmuştur. Ülkeye hâkim olan içe kapanmacı, dünyadan kopuk, milletinden korkan politikaların aşılmasında, evrensel düzeyde bir demokrasi ve insan hakları kabulünün yerleşmesinde AB’nin ve AB uyum sürecinin etkisi yadsınamaz. 4 Yakın tarihimizde devlet yöneticilerinin davranışlarını belirleyen en önemli reflekslerden birinin, yersiz korkular ve tabular olduğu söylenebilir. Özellikle “bölünme korkusu” ve “topluma güvensizlik” nedeniyle son derece masum ve demokratik talepler endişe ve tepkiyle karşılanmıştır. 4 Son on yıllık zaman diliminde, geçmişten bu yana karşı kar ‘Yersiz korkular...’ ‘Tam gün’ yine gündemde ‘Vesayetçi anlayış yargıyı şekillendirdi’ 4 Türkiye’deki vesayet olgusu bağlamında Silahlı Kuvvetler dışındaki erkler ve bürokratik İstanbul Haber Servisi Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, bir iftar yemeğinde yaptığı açıklamada, tam gün yasasının ekimde Meclis gündemine geleceğini söyledi. Müezzinoğlu, “Saat 17.00’den sonra ya da hafta sonu, gece, hangi mesaiyi uygulamak istiyorsa, üniversite yöneticileri, hocalarımıza bu anlamda imkân tanıyacak, hastalarımızdan da mesai sonrası katılım payı almak kaydıyla, belli şartlarda hizmet verebilecek ” dedi. şıya bulunulan sorunlara çözüm bulma noktasında yeni bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu yaklaşım, alışılagelmiş güvenlik paradigmasının dışına çıkan ve ülke sorunlarının çözümünde evrensel demokratik değerleri ön plana çıkaran bir bakış açısını yansıtmaktadır. Geride kalan on yıllık zaman diliminde Türkiye, demokratikleşme açısından adeta makas değiştirmiş ve geçmişin yanlış politikalarını terk ederek büyük reformlar gerçekleştirmiştir. 4 Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük yolculuğunda, 20022012 arasındaki süreçte keskin virajlar dönülmüş ve güçlü adımlar atılmıştır. Bununla birlikte, değişen Türkiye’de ve dünyada yapılması gerekenler, kuşkusuz yapılanlarla sınırlı değildir. Vatandaşlarımızın daha fazla özgürlük, güvenlik, demokrasi ve huzur taleplerinin karşılanması ve dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmayan bir kamu bürokrasisi için reformlar aynı kararlılıkla sürdürülmelidir. RTE / Akdoğan: Modern Dünyadan Kopuş Milyonlarca kişiyi etkileyen ünlülerin, derneklerin, örgütlerin RTE ve AKP iktidarı uygulamalarını hedef alan birbiri ardına açıklamalarına iktidarın şiddetli tepkisine bakarsak, dünya demokratik kamuoyu ile RTE ve iktidarı arasındaki mesafe hızla açılıyor, uçurum derinleşiyor. Bu durumun temel nedenine geleceğim, ama önce sevgili okur Ümit Sarıaslan’ın müthiş belleğiyle arşivinden anımsattığı bir notu ileteceğim... Kim hakkında demeyin, tabii ki Başbakanının yarı beyni ve başdanışman unvanlı, kuruluşunda AKP’ye Muhafazakâr Demokrat kitabıyla uyduruk giysiyi giydiren Yalçın Akdoğan... Namı diğer, medyaya hiza vermekle görevli kişi... Ayşenur Arslan dünkü yazısında, medyamız için ancak Karadoğan diye anılabilecek bu kişinin, Gezi protestoları sırasında gazetecilikleri nedeniyle yaklaşık şöyle dediğini yazıyordu: “Ne yapıyor bu Demirörenler? (Milliyet ve Vatan) Bizi arkadan mı vurmak istiyorlar? Derhal gerekeni yapmazlarsa onları da sileriz. Tek tek herkesi, ne yaptığını biliyoruz. Can Dündar’dan başlayarak hepsi gidecek. Gezi için eylem yapan adamları yanında tutan, bizim karşımızda demektir.” RTE, Karadoğan aracılığıyla medyayı tasarlıyor, bu kadar diyeyim... Medyanın tepesinde durmadan... Aloooooo, o ne yazmış öyle, iktidarımızı mı yıkmaya soyundunuz.. Atın onları,bunları, şunları... O bir Silivri savcısı, yargıcı gibi... Görevini çok iyi yaptığını itiraf edelim! Bakın; medya dümdüz... Arada sırada cırtlak sesler çıkaranların da kafalarına sopa iniveriyor... Soruyorum: Karamehmet medyasına TMSF’nin el koyması ve yandaş inşaat şirketlerine devretmesi, özetle bu gazete ve TV’leri Erdoğanlaştırma operasyonunun arkasındaki “beyin” de Akdoğan mı, değil mi? RTE’nin bütün özel görevlilerinin hepsi işlerini çok iyi yapıyor!!! Bir bakıyorsunuz, küt TÜPRAŞ’ın tepesindeler... Ama bunlarla tek tek kuyularını kazıyorlar... Dünkü yazımda, Times’taki ilana imza veren 30 ünlü insan için ne demişti: “Densizler, ilkesizler, naylon demokratlar...” Kimdi onlar? Batı dünyasının idolleri... İktidarlarının da az çok temsilcileri... HHH Sarıaslan’ın anımsattığı sözlere gelelim, şunu kim söylemiş olabilir: “...Son iki yüzyıl içinde ilk defa, iç dinamikler ile dış dinamikler örtüşmektedir. TBMM içinde büyük bir çoğunluğa sahip AKP Hükümeti’nin talepleriyle Batı’nın talepleri birbirini tutmaktadır... 19. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’nın ıslahat talepleri, iç taleple örtüşmüyordu. Bu defa, halkın istekleriyle Batı’nın istekleri birleşmiştir... Bu nedenle AKP yeni bir yol açmıştır ve Türkiye’nin değişmesinde başarılı olacaktır.” (Alıntı, Erol Manisalı’nın İç ve Dış Dinamikler Nasıl Örtüşür? yazısında geçiyor, Cumhuriyet, 16 Ocak 2004) İmza sahibi, tabii ki Y. Akdoğan... O ünlü “talep örtüşmesi”nin yerini talep uyuşmazlığı mı aldı da birden Batı densiz, ilkesiz oldu? Yoksa milleti biber gazı, TOMA, plastik ve kurşun mermi ile biçmeye, öldürmeye başlamanıza da Batı’nın “Çok doğru, evet ama yetmez, biçmeye öldürmeye devam” demesini mi bekliyordunuz! HHH Geldik aslında yazmak istediklerime, yukarıdakiler sadece girişti! RTE, Akdoğan’lar ve diğerleri, iktidar olmak için büyük destek aldıkları güçler için şimdi neden “pis alçaklar, beni yıkmak istiyorsunuz..” noktasına geldi? RTE ve adamları, Türkiye’nin ve dünyanın “modern” kesiminden tam anlamıyla büyük ve derin bir kopuş yaşadılar da ondan! RTE ve iktidarı, tam anlamıyla geçmişin, dünyanın aşmaya çalıştığı müstebitliğin uzantıları olarak çırılçıplak ortada kaldılar... Demokrasi, katılımcı niteliğiyle Sonuna Kadar İktidara İtiraz Kültürü yönünde ilerlerken.. Akdoğan’lar ve RTE’ler tam tersine gidiyor! Bu yeni mi? Hayır, başından beri böyleydiler, iktidarlarını sağlamlaştırdıkça, peşi peşine 3 seçim kazanında, artık tamam dediler, diktatörlüğü kurmaya devam! RTE’nin yeni Osmanlı rolü, tek adamlık, diktatör hevesliliği, medyayı susturması, Silivri’de hukuku bütünüyle çiğneyen mahkemeleri sahiplenme ve kendini savcı ilan etme rolleri, gazete ve gazeteci kıyımı... “Muhafazakâr Demokrat”, pratikte ise RTE diktatörlüğü kurulmasının yol açıcı kişilerinden olan Başdanışman, siz, iktidarınız ve Başkanınız, geçmişin kelepçelerine vurdunuz kendinizi... Gezi Direnişi ve şimdi saldırdığınız dünya demokratik kamuoyu ise geleceğe bakıyorlar, hepsi geleceğin yüzleri! 180 derece ters olduğunuz yeni yeni anlaşılıyor, bu gecikme için özür dilerler sizlerden artık! Bu yazının başlığını “Yakın Gelecekten Haberler” koyacaktım... Bu durumda yeniden soracağım: Acaba Akdoğan “yedirmem” dediği Başbakanını kurtarabilecek mi? Evet bunun için savaşacak, Başbakan için savaşmak, aynı zamanda kendisi, yeri için de savaşmak demektir... Aklıma Cervantes’in adı geldi... AKP’nin, kamu spotlarıyla ‘ücretsiz’ propaganda yaptığı vurgulanıyor ‘İcraatın içinden’ gibi EMRE DÖKER İstanbul Haber Servisi Kartal Topselvi Mahallesi Kubilay Caddesi Çimen Sokak üzerinde bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait 4 katlı ek hizmet binasında, önceki gece saat 01.30 sıralarında, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından konulan ses bombası patladı. Binada bazı camları kırıldı. Binada zabıta amirliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Barış Manço Kütüphanesi ve muhtarlık olduğu öğrenildi. Ses bombasının, el yapımı ve parça tesirli olduğu öğrenildi. Ses bombası patladı Silopi’nin failleri yakalandı ŞIRNAK(Cumhuriyet) Silopi ilçesinde İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün nöbetçi kulübesine parça tesirli el yapımı patlayıcı ve molotoflarla saldırı düzenleyip Terörle Mücadele Şube Müdürü Aşir Yıldız’ın yaralanması neden olan S.E. ile beraberindeki 6 kişiyle yakalandı. Zanlılar adliye sevk edildi. Başkana saldırı iddiası ADIYAMAN (AA) Samsat Belediye Başkanı Yusuf Fırat, bir akaryakıt istasyonunda otururken ormanlık alandan kendilerine silahla ateş açıldığını bildirdi. Silahlı saldırı girişiminin ormanlık alanda yapıldığını ve kişi veya kişileri görmediklerini ifade eden Fırat, açılan ateş nedeniyle makam aracına, yoldan geçen minibüse, istasyon binasının duvarına ve buzdolabına mermi isabet ettiğni vurguladı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. İZMİR CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, televizyonlarda ücretsiz yayımlanmak zorunda olan kamu spotlarının, AKP hükümetin “İcraatın İçinden” programlarına dönüştüğünü söyledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı ve kentsel dönüşümün anlatıldığı kamu spotunda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın görüntü ve sesinin kullanılması tepki çekti. Filmde, Erdoğan kentsel dönüşümde neler olacağını anlatıyor, spotta rol alan oyuncu da televizyondan bu konuşmayı izliyor. Çam, kamu spotları yönergesinde tüzelkişilerin adlarının, markasının, logosunun yanı sıra imaj faaliyetleri yürütülmesinin yasak olduğunu, bu tür çalışmaların yönergeye göre doğrudan reddedilmesi gerektiğini söyledi. Çam, AKP’nin yönergeye karşın kamu spotlarıyla “bedava siyasi propaganda” yaptığını da vurgulayarak “RTÜK Yasası gereği bu uygulama 10 yılı aşkın bir süredir zorunlu. Her televizyon eğitim, sağlık, depreme karşı Musa Çam alınacak önlemler, alkol, sigara, kötü alışkanlıklarla ilgili bu filmleri yayımlayabilirler. Son günlerde AKP yaptığı operasyonla bu kamu spotlarına da el attı. Bu filmler adeta Başbakan Erdoğan’ın ‘İcraatın İçinden’ programlarına dönüştü. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar bütün bu kamu spotlarında rol almaya başladılar” dedi. Çam, Geçmiş yıllarda televizyonların kamu spotlarını gece geç saatlerde yayımladıklarını, şimdi ise en çok izlenme süresi olan saatlere alındığına da dikkat çekerek “Hükümetin bütün yetkililerinin televizyonlarda görünmesi ve propaganda yapılması için kamu spotları kullanılıyor. Televizyonlar da bu nedenle hükümetle kötü olmamak için korkularından, ‘Başbakan’ın gövde gösterisini’ yayımlamak zorunda kalıyorlar. RTÜK’ün buna müdahale etmesi gerekiyor. Siyasi logo, kimlik ve kişiliklerin bu filmlerden çıkartılması gerekiyor” dedi. Çam, konuyla ilgili soru önergesi vereceğini de bildirdi. Türkiye’de 4 yıldır görev yapan Küba Büyükelçisi Jorge Quesada, veda ziyaretleri kapsamında Havana’nın Boyeros ilçesinin kardeş şehri olan Eskişehir’in Tepebaşı ilçesini ziyaret etti. Görev süresini dolduran Küba Büyükelçisi Quesada ‘Küba’da herkes Atatürk’ü ve Nâzım Hikmet’i tanır’ CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Türkiye’deki görev süresini dolduran Küba Büyükelçisi Jorge Quesada, “Türkiye’de kendimi hep evimde gibi hissettim. Hiç yabancılık çekmedim. Küba’da herkes Atatürk’ü ve Nâzım Hikmet’i tanır” dedi. Türkiye’de 4 yıllık görev süresini dolduran Küba Büyükelçisi Jorge Quesada, veda ziyaretleri kapsamında Havana’nın Boyeros ilçesinin kardeş şehri olan Eskişehir’in Tepebaşı ilçesini ziyaret etti. CHP’li Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ı ma kamında ziyaret eden Quesada, Türkiye’yi çok sevdiğini belirterek “Türkiye’nin Küba ile ilişkilerinin gelişmesi için çalıştım. Bu konuda üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum. Küba ile ilişkilerinin her açıdan daha da artmasını diliyorum. Türkiye’de kendimi hep evimde gibi hissettim. Hiç yabancılık çekmedim. Küba’da herkes Atatürk’ü ve Nâzım Hikmet’i tanır. Başkan Ataç, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine büyük katkıda bulundu. Türk ailelerine, Eskişehirlilere en iyi dileklerimi iletiyorum” diye konuştu. Tepe başı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da “Atatürk ve Kurtuluş Savaşımız Kübalılar tarafından her zaman takdir edilir. Nâzım Hikmet’in 1961 yılındaki Havana’yı ziyareti ve Havana üzerine yazdıkları da özellikle o dönemin kuşağı tarafından dilden dile aktarılır. Biz, kültürel ilişkilerin gelişmesine önem verdik. Kübalı sanatçılar Eskişehir’e gelerek konserler verdiler. Boyeros Belediyesi sınırları içindeki büyük bir parka Atatürk’ün ve Nâzım Hikmet’in anıtlarını diktik. Onlar dostluğumuzun simgesidir” dedi. BALYOZ’DA SAVUNMALARA DEVAM EDİLECEK ANKARA (AA) Balyoz davası temyiz duruşmasında ikinci hafta geride kalırken haftaya avukat olan Ali Fahir Kayacan’ın savunmasıyla başlanacak. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ndeki temyiz duruşmasında aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 100’ün üzerinde sanık için savunmalar yapıldı. Bu isimlerden bazılarının henüz söz almayan avukatları, gelecek oturumlarda savunma yapacak. Duruşmanın ikinci haftasında avukatlar ağırlıklı olarak görsel materyaller kullanarak savunma yaptı. Bazı avukatlar yanlarında getirdikleri görselleri kullanırken bazıları slaytlarla sunum gerçekleştirdi. Bazı avukatlar dijital verilerin sahteliği iddialarını kanıtlamak için kendi hazırladıkları CD’leri kullandı. En dikkat çekici savunmalardan biri heyete Oscar ödüllü “Philadelpia” filminden küçük bölümler izleten avukat Nevzat Güleşen’in savunması oldu. Önceki hafta 17 avukat savunma yaparken ikinci hafta 23 avukat savunma için söz aldı. Duruşmada savunma yapan 40. avukat olan Ali Fahir Kayacan, savunmasına hafta başında devam edecek. 77 avukat daha gelecek oturumlarda savunma yapacak. ‘Alevilere ve Kürtlere hoşgörülü davranmadık’ Haber Merkezi Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen, çözüm sürecini değerlendirirken “Geçmişte Alevilere ve Kürtlere hoşgörülü olsaydık günümüzdeki problem yaşanmazdı” ifadesini kullandı. Gülen, herkül.org’taki açıklamasında, problemin köklerinin eskiye dayandığına işaret ederek gönül dili kullanılmadığı için bugünkü duruma gelindiğini vurguladı. Gülen “Biz adaleti mahza ile tam bir adaletle bütün tebaya öyle muamele yapsaydık, zannediyorum yakın tarihi sorgulama mukaddime değil ağzım eğilir. O Alevilere karşı da, o ekrada (Kürtlere) karşı da, daha başka milletten olan insanlara karşı da herhalde, insanca davransaydık, eğitimle onların içine girseydik. Ve biz o şeyi geliştirseydik hiç bir problem olmayacaktı” ifadelerini kullandı. Gülen, yine ‘Sulh Hayırlıdır’ dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle