25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 13 Hükümet, Koç’un yatırımını görmedi Gezi Parkı Direnişi sırasında eylemcilere destek verdiği gerekçesiyle Başbakan’ın hedefinde olan Koç Grubu’na ait Ford Otosan’ın 2014’ün ilk yarısında hizmete açacağı ve 60 milyon TL’lik yatırımla kurduğu ArGe merkezi için ilk adım atıldı. Merkezin temel atma törenine hükümetten herhangi bir ismin katılmaması dikkat çekti. Ekonomi Servisi Koç Grubu şirketlerinden Ford Otosan, 60 Milyon TL’lik yatırımla, Türkiye’de bir ilk olan, 1300 mühendisini aynı çatı altına toplayacağı yeni mühendislik merkezinin temelini attı. Ford Otosan’ın İstanbul Sancaktepe’de kuracağı yeni mühendislik merkezinin temel atma töreni 26 Temmuz Cuma günü yapıldı. Törene hükümet kanadından kimsenin katılmaması, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı Direnişi sırasında Divan Otel’in kapılarını eylemcilere açan Koç’u hedef göstermesi sonrasında gerginliğin hâlâ sürdüğü izlenimini verdi. Hükümetin özellikle yerli otomotiv için ‘babayiğit’ aradığı bir dönemde Ford’un ArGe yatırımını görmemesi dikkatlerden kaçmadı. Geçen hafta Koç Grubu’na ait enerji şirketlerine yapılan sürpriz vergi denetimi baskınlarıyla ilgili soru işaretleri sürerken, bu tür açılışları kaçırmayan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve bürokratlarının neden Ford açılışına gelmediği merak konusu. Ford Otosan’ın 2014’ün ilk yarısında hizmete açacağı yeni mühendislik merkezinde 1300 mühendis yılda 3 milyon saat küresel mühendislik hizmeti üretecek. Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, 60 milyon lira yatırımla Türkiye otomotiv sektörünün en büyük mühendislik merkezini kuracaklarını ve şirketin ArGe harcamalarının geçen yılki 260 milyon TL’den bu yıl yüzde 35 artışla 350 milyon liranın üzerine çıkacağını söyledi. Ford Avrupa Ürün Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Barb Samardzich, “Yeni merkez, küresel One Ford planımız kapsamında Ford için de önemli bir unsur” dedi. Hızlandırılmış… AKP iktidarı 2011 genel seçimlerinde üçüncü kez işbaşına geldiğinde Başbakan, artık ustalık dönemine giriyoruz diyordu. Bugünlerde ustalık döneminin ilk iki yılı tamamlandı. Gidilmekte olan yolun bir ara değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. HHH Daha önce tamamlanmış olan yargının ele geçirilmesi sürecinin gerçek niteliği bugünlerde iyice su yüzüne çıkıyor. Birleşmiş Milletler, Balyoz davasında, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan üç temel hukuk kuralının, adil yargılanma, savunma hakkı ve keyfi tutuklanmanın, çiğnendiğini saptıyor. Körleştirilmiş olan ülke kamuoyu susuyor! Danıştay, uzun oylama turlarından sonra başkanını, hükümetcemaat işbirliğiyle seçebiliyor! Eğitimde, dindar nesiller yetiştirmek amacıyla geçen yıl dayatılan 4+4+4 uygulamasının daha sonuçları alınmadan, Başbakan, amaçladığı sonucu açıklıyor: asıl meslek liseleri çekiciliği kazandırılan imam hatip liselerini, bu ülkeye istikamet çizen, ülkenin ufkunu aydınlatan… nesillerin yetiştiği eğitim kurumları olarak selamlıyor; üniversitelere hükümet eliyle özel polis gücü yerleştirilmesi aşamasına gelindiğini müjdeliyor! Ülke bir bütün olarak bilimden uzaklaştırılıyor. AKP’nin daha işbaşına geldiği gün başlattığı bilim kurumlarını ele geçirme girişimleri artık istenileni veriyor. Evrimle ilgili bir yazıyı 2009’da sansür eden TÜBİTAK, bugünlerde de “Matematiksel Evrim” konulu bir uluslararası toplantıya, konu tartışmalı gibi bilim dışı bir gerekçeyle destek olmuyor. Böylelikle bilimin, bulaşıcı hastalık mikrobu gibi ülke sınırlarının dışında tutulması sağlanıyor. Mühendis ve mimarların yetkileri iyice budanıyor. Bilimsellikten o kadar uzaklaşılıyor ki, Kızılay gibi bir hayır kurumu bile helal olanhelal olmayan kan ayırımcılığını tartışıyor! Kuruluşu Kurtuluş Savaşı yıllarına uzanan bir kamu kurumu olan Anadolu Ajansı, gördüğü dinsel rüyalar sonucu maaş almaktan vazgeçen bir türbe görevlisini haber yapıyor; bir başkasının yine dinsel rüyalar sonucu hırsızlıktan vazgeçtiğini haberleştiriyor. Bilimsellikten uzaklaşma yarışından, önce İstanbul, sonra Ankara’da düzenlenen iftar yemeklerinde, basına yansıdığı kadarıyla söylenenlere bakılınca, ana muhalefet de geri kalmıyor. HHH Ayrımcılık körükleniyor. Alevilere ibadet özgürlüğü tanımayan, köprü ve cami adlarıyla onları tedirgin ederek ayrımcılık yapan AKP, sporda da köleci toplumlarda görülebilecek bir ayrımcılığa imza atmaya başlıyor. Soğuk Savaş’ın en karanlık günlerinde bile evrensel dostluğun simgesi spor alanında bu ülkenin çocuklarını, kendisinden olanolmayan diye ayırmayı başarıyor... Daha korkutucu bir ayrımcılıkla, sanatçılar arasından AKP’yi eleştirenler hedef gösteriliyor! Devlet bürokrasisinin en tepesinden başlanarak AKP’lileştirilmesi süreci şimdilerde Dışişleri bürokrasisinin ele geçirilmesiyle tamamlanıyor. Böylelikle AB’den, daha doğrusu evrensel insan hakları değerlerinden uzaklaşılması daha da sağlam bir biçimde temellendiriliyor. AKP, dışarıdan gelen öneri ve eleştirileri de hiçe sayıyor; kendi demokrasisinin yarattığı olağanüstü duyarsızlığın zirvesinden bildiğini okuyor! Gidişe bütün olarak bakılmalı ve adı doğru konulmalıdır. Bu, tek mezhep ekseninde yürütülen ve ayrımcılıktan doğan gerginlikten beslenen hızlandırılmış siyasi İslamcılıktır! Ford Otosan’ın yeni mühendislik merkezinin temel atma törenine Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç, Ford Avrupa Ürün Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Barb Samardzich ve Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün’ün yanı sıra, Koç Holding, Ford Motor Company ve Ford Otosan yöneticileri de katıldı. Türkiye’nin bölge liderliği dışında arzumuz yok Törende konuşan Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç ise Koç Topluluğu’nun, bünyesindeki 14 ArGe merkeziyle Türkiye’nin en yüksek ArGe harcaması yapan kurumu olduğunu belirterek “ArGe’ye son 5 yılda 2.7 milyar TL harcadık. Türkiye ekonomisinin yüzde 9’unu, ihracatının yüzde 10’unu, devletin toplam vergi gelirlerinin yüzde 9.4’ünü, özel sektör ArGe harcamalarının yüzde 10’unu teşkil ediyoruz. Hal böyleyken, ülke ekonomimizin gelişmesi, refahı, Türkiye’nin bölgesinin lideri olması ve global ekonominin önemli bir oyuncusu olması dışında bir hedefimiz, arzumuz olması söz konusu değildir” dedi. Sözleşmeli, 30 günden fazla hastalanabilecek ANKARA (AA) Danıştay 5. Dairesi, Tür kiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nca istihdam edilen sözleşmeli personelin, “sağlık mazereti nedeniyle, 1 yılda 30 günden fazla görevinden uzak kalması durumunda sözleşmesinin feshedilmesini” öngören düzenlemenin yürütmesini durdurdu. SağlıkSen, Türki ye Kamu Hastaneleri Kurumu’nun hizmet sözleşmesindeki “izin hakla IMF’ye borç bitti; dış borç yüzde 57 arttı MAHMUT LICALI Danıştay, sağlıkta sözleşmeli personelin, sağlık mazereti nedeniyle, 1 yılda 30 günden fazla görevinden uzak kalması durumunda sözleşmesinin feshedilmesini öngören düzenlemenin yürütmesini durdurdu. rı” başlığı altında yer alan, “Resmi tabip raporu ile kanıtlanan hastalıklar için yılda 30 günü geçmemek üzere ücretli izin verilebilir” ve “sözleşmenin feshedileceği haller” başlığı altındaki, “Belge ile ispat edilebilen sağlık mazereti sebebiyle, bir yılda görevden uzak kalınan sürenin 30 günü geçmemesi” maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay’a dava açmıştı. Memuriyetten farklı Danıştay 5. Dairesi kararında sözleşmeli personelin, memurlardan farklı olarak yıllık sözleşmeyle istihdam edilen “kamu hizmeti görevlisi” kabul edildiği, memuriyet statüsünden farklı olduğu belirtildi. ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “geçmiş dönemlere ait Uluslararası Para Fonu (IMF) borcunu kapattık” propagandası yaparken; Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AKP döneminde dış borç stokunun 92.8 milyar TL’den 145.7 milyar TL’ye çıktığını açıkladı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Kenan Tanrıkulu’nun soru önergesini yanıtlayan Babacan, AKP döneminde IMF ile imzalanan anlaşma kapsamında alınan kredinin “bütçe finansmanını destekle mek” amacıyla kullanıldığını ifade etti. IMF’den AKP döneminde çekilen kredi de 14 Mayıs 2013’te ödendi. Babacan, AKP iktidarında Türkiye’de merkezi yönetim borç stokunda yaşanan artışı da açıkladı. Buna göre merkezi yönetim borç stoku 2002’de 242.7 milyar TL iken 2012 yıl sonu itibarıyla 532.2 milyar TL’ye çıktı. Merkezi yönetim dış borç stoku 2002’de 92.8 milyar TL olarak hesaplanırken, 2012’ye gelindiğinde bu rakam yüzde 57 artışla 145.7 milyar TL’ye yükseldi. İki Ucundan Birden Yanıyor Siyasal İslamın, Mısır ve Tunus’taki örneklerinin, AKP’ninkiyle benzeşen anlayışlarla yönetme ısrarları her iki ülkede ölümcül sonuçlar yaratmaya devam ediyor. Kuzey Afrika’dan İran’a kadar “Büyük Ortadoğu”, siyasal İslamın modern dünyanın kültürel siyasi dinamikleriyle, bireyinin özgürlük talepleriyle uyuşmayan yaklaşımlarının da katkısıyla (büyük güçlerin müdahale kapasitelerini unutmadan) adeta iki ucundan birden yanıyor. Suriye’de iç savaşta ortaya çıkan son durumdan, Mısır’da askeri darbeye yol açan gelişmelerden, Tunus’taki suikastlardan, AKP dış politika ekibinin bir ders alarak en azından devletler arası ilişkileri örgütler, siyasi akımlar arası ilişkilere indirgeyen “cemaatçi” (Sünni Müslüman) yaklaşımını, Müslüman Kardeşler çizgisini terk etmesi beklenirdi. Ancak sonuç alamayan, sorun yaratmaya devam eden tutumlar devam ediyor. Hem de Suriye’den Tunus’a, herkesin herkesle dini gerekçelerle savaştığı bir dönemde, devlet yönetimini her türlü “cemaat”, din dayanaklı siyasetin üzerine çıkartmak hızla yaşamsal bir önem kazanırken. Suriye iç savaşında isyancıların içinde Selefi gruplarla (Al Nusra, Irak ve Levant İslam Devleti), “Suriye Ulusal Konseyi” (SUK) olarak bilinen Batı’ya yakın (olduğu varsayılan) “ılımlı” grup çatışıyor. Ama bunun yanı sıra kendi otonom bölgesini kurmaya başlayan Kürtlerle selefi gruplar da savaşıyor. Bu çatışmada SUK da Kürtlerin projesine karşı olduğunu ifade ediyor. Selefi gruplara karşı birlikte savaşan Kürtler de bölünmüş: PYD ile Barzani güçleri sık sık karşı karşıya geliyorlar. Fransa ve İngiltere’nin Suriye’deki bu karmaşık ortamda silah göndermeyeceğinin ortaya çıkmasından, ABD’de General Dempsey’in Kongre’ye verdiği “askeri müdahalenin neredeyse olanaksız olduğunu” gösteren rapordan sonra, gittikçe artan sayıda yorumcu (Hoşyar Zebari, The Independent, 23/07; Coughlin, The Daily Telegraph, 25/07; Jihad elHazen, Al Hayat, 25/07) Esad’ın daha uzun zaman iktidarda kalacağını düşünmeye başlıyor. The Daily Telegraph’ın aktardığına göre, isyancıların bir kısmı (Telegraph “yüzlerce” diyor) da aynı sonuca ulaştığından, rejimin sunduğu af olanağından yararlanarak aileleriyle birlikte rejim saflarına geri dönüyorlarmış (Sherlock, 23/07). Birleşik Arap Emirlikleri’nin gazetesi Gulf News başyazısında da “Suriye’de askeri bir çözüm olmadığını kavrayana kadar iki yıl geçmesi ve 100 bin insan ölmesi gerekti” diyor. ABD Savunma Bakanı John Kerry’ye göre de “Suriye’de askeri çözüm yok” (Los Angeles Times, 25/07). “Suriye’den çıkan kıvılcımlar” Irak’ta ve Lübnan’da “alevleri canlandırıyor”. Irak’ta Sünni Şii çatışması giderek yoğunlaşıyor, ölenlerin sayısı hızla artıyor. Ajans France Press’in aktardığına göre nisandan bu yana ölenlerin sayısı 2 bin 600’e ulaşıyor. El Zerkavi’nin kurduğu Irak ve Levant İslam Devleti adlı Tekfiri (selefi) örgüt, adından anlaşılacağı gibi yalnızca Suriye’de savaşmıyor (Flood, The Asia Times, 23/07). Lübnan’da da Hizbullah hem Suriye’de savaşıyor hem de Lübnan’da, son bombalı saldırıların gösterdiği gibi selefi Sünni grupların saldırılarını göğüslemeye çalışıyor. Belki Hizbullah’ın basınç altına girmesi İsrail’in işine geliyor, ama bu ülke, iki konuda kaygılanıyor. Birincisi, dünyanın her tarafından gelen “aşırı İslamcıların amacı yalnızca Esad’ı devirmek değil” diyen İsrail ordusunun başkomutanı General Aviv Kochavi’ye göre bu gruplar “dini temelde bir devlet vizyonunu gerçekleştirmeyi amaçlıyorlar”. Kochavi, “Kapımızın önünde devasa bir küresel cihat merkezi oluşuyor. Bunun yalnızca Suriye’nin sınırlarını değil Lübnan’dan, Ürdün’den Sina yarımadasına kadar geniş bir bölgeyi etkilemesi kaçınılmaz” diyor (Haaretz, 24/07). İsrail’i kaygılandıran ikinci konu Ürdün’le ilgili. Mudar Zahran’a göre “İsrail’in, doğu cephesinden gelecek fırtınaya hazırlanmaya başlaması gerekiyor”. Çünkü “siyasi istikrarını kaybetmeye devam eden Ürdün’de, kral devrildikten sonra iktidarın bir Filistinli (Hamas ve Müslüman Kardeşler’e yakınEY) liderin eline geçmesi kaçınılmaz” (Jarusalem Post, 24/07). 22 Haziran’da bir kutlama için sokaklara dökülen gençlerin Filistin bayraklarının yanı sıra ilk kez Kalaşnikofları da sergiledikleri dikkat çekiyormuş. Siyasal İslamın, liberallerin, liberal solcuların da katkılarıyla iktidara gelerek ülkenin siyasi ve kültürel yapısını yeniden şekillendirmeye giriştiği Mısır ve Tunus’ta (ve Türkiye’de) ülke halkının hızla birbirine düşman iki kutba ayrıldığı görülüyor. Mısır’da, iktidardayken siyaseti tekeline almaya çalışan Müslüman Kardeşler örgütünün yönetimi, hızla yayılan kitle eylemleri ortamında, bir askeri darbeyle devrilmişti. O günden bu yana MK taraftarlarının ve karşıtlarının kitle eylemleri devam ederken ordunun, cuma günü halkı rejimi desteklemek için meydanlara çağırmasından sonra gelişen olaylarda, yüzden fazla gösterici öldü, binlercesi yaralandı. Perşembe günü, Asharq Al Awsat’tan Bekir Uveyda’nın kaygıyla belirttiği “iç savaş ortamı” oluşmaya başladı. Mısır’daki kutuplaşma, Washington Institute’ten Lori Plotkin’in işaret ettiği gibi tüm bölgeye yansıyor, İç savaş rüzgârları Suriye’den Tunus’a “seküler ve İslamcı safların daha da keskinleşmesine yol açıyor” (Policy Watch 2018, 24/07). Geçen hafta, Tunus’ta Ulusalcı Halk Hareketi Partisi’nin lideri Muhammed İbrahimi, evinden çıkarken ailesinin gözleri önünde kurşunlanarak öldürüldü. Şubat ayında, toplumsal muhalefetin önemli liderlerinden, sol eğilimi Şükrü Belayid de benzer bir biçimde, hatta söylentilere göre aynı silahla vurularak öldürülmüştü. O zaman halk sokaklara dökülmüş, iktidardaki, Müslüman Kardeşler’in partisi Ennahda’yı Selefi gruplarla işbirliği yapmakla, fanatikleri korumakla suçlamış, Belayid’in ölümünden sorumlu tutmuştu. Muhalefet yine sokaklara, Müslüman Kardeşler hükümetini suçlayarak döküldü. Bir genel grev Tunus’ta yaşamı durdurdu. Belayid’in katillerini hâlâ bulamayan güvenlik güçlerininse (Türkiye’de polisin Gezi olaylarındaki taktiklerini anımsatan biçimde) kitleye biber gazıyla saldırırken başları hedef alması (Le Monde, 26/07) dikkat çekiyordu. Ana muhalefet partisi Tunus İçin Çağrı’nın lideri Beji Kaid el Sebsi, “Hükümeti eleştirenler artık hedef haline gelmiştir” (Spiegel, 26/07) diyordu. MK’nin partisi, Ennahda’yı “nefret söylemine göz yummakla” suçlayan Le Temps (Tunus), gazetesinin başyazısına göre de “siyasi cinayetlerin kurumsallaşmaya başladığı bir döneme giriliyor”. ‘Büyük Ortadoğu’nun bir panoramasını oluşturmak için bölge ve Batı gazetelerini tararken bir şey daha dikkatimi çekti. Artık yorumlarda Türkiye’nin adına örnek ya da etken olarak hiç rastlanmıyor... Karşılıksız çek tutarı 5 yılda yüzde 26 arttı Ekonomi Servisi Türkiye’de ocakhaziran döneminde ibrazında karşılıksız kalan çek tutarı 2008’in aynı dönemine göre yüzde 26 artarak 7 milyar 46 milyon 315 bin lira oldu. Merkez Bankası ve Bankalararası Takas Odaları Merkezi (BTOM) verilerinden derlenen bilgiye göre, 2008’in ilk altı ayında ibraz edilen karşılıksız çek tutarı 5 milyar 603 milyon 303 bin lira iken bu rakam 2012’de 16 milyar 217 milyon 436 bin lira olarak kayıtlara geçti. Bu yılın ilk yarısında ise ibraz edilen çeklerin toplam tutarı 172 milyar 527 milyon 747 bin lira olarak gerçekleşti. Online kredi kartı işlemleri yükselişte KOCAELİ (AA) Ocakhaziran döneminde internetten yapılan kredi kartı işlemleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.9 arttı. İnternetten yapılan kredi kartı işlemlerinin hacmi de geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 24 artarak 21 milyar 935 milyon liraya ulaştı. Türkiye Bankalar Birliği’nin verilerine göre, yılın ilk yarısında internetten yapılan kredi kartı işlemlerinin adedi 21 milyon 826 bin oldu. İşlem hacminde en fazla artış yüzde 40.1 ile nakit avansta gerçekleşti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle