16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Kürdistan Kurulurken Selahaddin’de yapılan “Kürt Ulusal Konferansı” hazırlık toplantısında, Türkiye’yi de kapsayan büyük Kürdistan’ın kurulması yönünde çalışmalar yapıldı. Toplantıda, Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla MİT temsilcileri ile PKK’nin ilk kez masaya oturduğu Oslo görüşmelerine PKK adına katılan Sabri Ok da vardı. KCK Yürütme Konseyi üyesi olan Sabri Ok, toplantının şimdiye kadar “hayal” olarak görüldüğünü, ancak “Kürtler için bir ilk olduğunu” söyledi ve “Gerçekten toplantımız ve ardından yapılacak olan ulusal kongre tarihi bir döneme denk geliyor. Bölge kaynıyor. Bu durum Kürt halkını da etkiliyor. Halkımız tarihinde ilk defa kendi özgürlüğüne ulaşıyor” Mısır Uyarısı Emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ, Mısır’daki son gelişmeleri irdeleyen bir ileti gönderdi. Mısır Cumhurbaşkanı Mansur’un, “orduselefidevrimci” pazarlığı sonucunda oluşturduğu geçici anayasanın da önceki gibi şeriata dayandığının altını çiziyor. Şeriat temelli bir anayasanın; laikliği, evrensel hukuk sistemini ve özgürlükçü değerleri dışladığını, İslam ile demokrasinin bağdaşır hale gelmesini önleyeceğini belirtip Mısır’ın fasit bir daire içinde kıvranmaya devam edeceğini dile getiriyor. Elekdağ, Abdullah Gül’ün Mısır Büyükelçisi’ne bulunduğu “Seçimleri bir an önce yaparak demokrasiye geçin” tavsiyesinin de Mısır’a doğru yolu göstermediğine dikkat çekiyor: “Zira, şeriat temelli bir anayasayla Mısır’da istikrarın sağlanamayacağı ve ülkenin yine kaos ortamına yuvarlanacağı besbelli. Bu nedenle Cumhurbaşkanımız tarafından Mısır Geçici Hükümeti’ne gönderilecek mesaj şöyle bir telkini içermeliydi: ‘Demokratik bir rejim için, anayasanızı laiklik ve evrensel özgürlükler temeline oturtmalı ve evrensel hukuk normlarını kabul etmelisiniz.’ Esasında, bugün hâlâ dinsel yorum ihtilafları ve mezhep çatışmaları batağında debelenen İslam âleminin kurtuluşunun reçetesi de budur. Şeriat temelli bir anayasa ile Mısır, demokratik gelişim açısından Türkiye’den 3 değil, 5 nesil geride kalacaktır. Mucizevi Türkiye Cumhuriyeti modelinin temelinde laiklik ve Atatürk’ün 1926’da Türkiye’ye Medeni Kanun ile kazandırdığı evrensel hukuk sistemi vardır. Yorulmadan vurguladığım husus, hukuk devriminin İstiklal Savaşı’nın kazanılması kadar önemli olduğudur. Çünkü demokratik değerler, sürdürülebilir kalkınma ve dünyayla ekonomik entegrasyon, sadece bir evrensel hukuk altyapısı üzerine bina edilebilir. Nur içinde yat Atatürk.” Şükrü Elekdağ’ın uyarılarını dinleyeceklerini sanmıyoruz. Çünkü, Türkiye’yi Mısır’a benzetme konusunda kararlılar. Arap Dünyasında Değişen Bir Şey Yok Önce Irak, sonra Suriye, daha sonra Mısır… Kan gövdeyi götürüyor. Neden bunca ölüm, diye soracak olsanız alacağınız yanıt hep aynı oluyor: Demokrasi! Ne var ki Arap dünyasındaki bu kan banyosundan diri çıkıp ister silah zoruyla, ister seçim yoluyla toplumun başına çöreklenen kim olursa olsun, her defasında uygulanan rejim yeni bir despotizmden başka bir şey olmuyor. Bu da çok doğal, çünkü Arap toplumları “demokrasi” nedir, bilmiyorlar. Tanımamışlar, hiç yaşamamışlar. Ayrıca demokrasi, kadınerkek eşitsizliğinden başlayarak İslam inancının özüyle de bağdaşmıyor. Dolayısıyla öngörülebilir bir gelecekte bu toplumlardan hiçbirinin evrensel anlamda bir demokrasiyi yaşama şansı bulunmuyor. Tüm Arap ülkelerinin anayasalarında devletin bir “İslam devleti olduğu”, yürürlükteki yasaların da “İslam hukukundan kaynaklandığı” yazıyor. Müslüman Arapların demokrasinin vazgeçilmezi olan “laiklik ilkesini” benimsemeye niyetleri yok; laikliği bir sapkınlık, İslama bir ihanet olarak değerlendiriyorlar. HHH Biz, yatıp kalkıp Mustafa Kemal Atatürk’e şükredelim ki laiklik ilkesi onun kararlılığı sonucu anayasamızın vazgeçilmezlerinden biri olmuştur. Anımsayalım: Aydınlanma devrimimizin temel taşı olan laiklik, 3 Mart 1924’te hilafetin ilgası ve Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kapatılması ile başlatılmış, 8 Nisan 1924’te 469 sayılı yasa ile şeriye mahkemeleri kapatılmıştı. Bunu 4 Ekim 1926’da Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilerek ek 864 sayılı Tatbikat Kanunu ile Mecelle’nin lağvedilmesi izlemiş, böylece laiklik devrimi hukuksal ve kurumsal bütünlüğe kavuşturulmuştu. HHH Yukarıda demokrasi, İslam inancının özüyle bağdaşmıyor demiştim. Bir süredir bu bağdaşmazlığa giderek büyüyen boyutlarda ülkemizde de tanık oluyoruz. Temel ideolojik referansı İslam olan iktidar partisi, eline geçen her olanakta laik demokrasimizin kazanımlarından bir parça daha eksiltiyor. Laikliğin demokrasinin vazgeçilmezi olduğu gerçeğini bir türlü içine sindiremiyor. Topluma, Sünniİslam yaşam biçemini dayatabilmek için elinden geleni ardına koymuyor. AKP yöneticileri, milletvekilleri, yandaş din adamları, yazarlar Sünniİslamı bir siyaset malzemesi ve kendilerinin dışında olanları aşağılama aracı olarak kullanıyorlar. Biri kadın gazetecilerin apış aralarından, bir diğeri sokağa çıkan hamile kadınların terbiye bozukluğundan, bir diğeri parkta el ele oturan gençlerin ahlak düşkünlüğünden, bir başkası da her içki içenin sütü bozuk bir alkolik olduğundan söz ederek saflarını çoğaltmak çabasına girişiyor. Bir gün gelip bu aşağılanan insanlar “Artık yeter!” diyerek sokaklara döküldüklerinde iktidar sahipleri tarafından bu kez de marjinallikle, çapulculukla suçlanıyorlar. HHH Sünniİslami bağnazlık iktidarın dış politikasını da yönlendiriyor. Tek “Müslüman Kardeşler” (İhvan) olsun da nasıl olursa olsun mantığı Türkiye’yi Suriye, Mısır bataklıklarına sürüklüyor. AKP iktidarının kendisi de demokrasiyi son durağı iktidar olan bir tramvay olarak değerlendirdiğinden, onun parlamentarizmin dışında da bir olgu olduğu gerçeğini aklına getirmiyor. Bu gidişle getirmeyecek de! Öyleyse iş bizlere düşüyor. dedi. Sabri Ok, bir tek, bu olanağı kendilerine altın tepside sunan Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etmeyi unuttu. Çok ayıp! Hacıbektaş Üniversitesi Geliyor Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu’ndan duyduk güzel haberi: Hacıbektaş Bilim, Kültür, Turizm ve Üniversite Vakfı’nın kuruluşu tamamlanmıştı ve Anadolu’nun kalbinde bir aydınlanma üniversitesi açılacaktı. Selmanpakoğlu’nun sesi, coşkulu ve heyecanlıydı: “36 kurucusu arasında milletvekilleri, hukukçular, bilim insanları, hekimler, öğretmenler ve esnafın bulunduğu vakıf ile Hacı Bektaş Veli öğretisi ve kültürünü uluslararası düzeyde hak ettiği yere getireceğiz. İlk fırsatta üniversitenin kuruluş çalışmalarına başlayacağız. Büyük hedefe bağışlarla ulaşmayı amaçlıyoruz. Bir vatandaşımız Hacıbektaş’ta arazi satın aldı, vakfa bağışlayacak. Üniversiteyi oraya kuracağız. Fakülte binalarını kim yaparsa, o bağışçının ismini vereceğiz. Bunun yanı sıra 50 bin liranın üzerinde bağış yapanların da dershanelere isimlerini vereceğiz. Bilime ve öğretimize saygı duyan herkesten destek bekliyoruz.” İhalesiz Kitap CHP’li Turgut Dibek, geçen hafta bir soru önergesi ile Kadir Topbaş’ın başkanlığını yürüttüğü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Ensar Vakfı’ndan 148 bin liralık kitabı ihalesiz almasını gündeme getirdi. Doğaldır, çünkü Ensar Vakfı, AKP’nin bir tür aile kuruluşudur. Vakfın kurucuları arasında Kadir Topbaş da, eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de, Nuruosmaniye Camii imamı iken Kadir Topbaş tarafından İETT Müşteriler Daire Başkanlığı’na atanan ve Recep Tayyip Erdoğan’ın “ağabey” diye hitap ettiği Alaaddin Şahin de yer alır. Vakfın başkan yardımcılarından Mehmet Sarımermer, Abdullah Gül’ün damadıdır. Vakfın sekreteri İbrahim Bacacı, Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer’in Fenn Bilgi Teknolojileri Sanayi ve Ticaret Şirketi’nden ortağıdır. Vakfın mütevelli heyeti üyesi Ziya Develioğlu’nun düğününde Recep Tayyip Erdoğan kendisinden üç çocuk yapmasını istemiştir. Eski bakan Ömer Dinçer’in oğlu, aynı zamanda Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın damadı olan Asım Dinçer de vakfın mütevelli heyetindedir. Bunca bağlantı ortadayken AKP’li belediye, ihalesiz kitap alımını Ensar Vakfı’ndan yapmayacak da kimden yapacak? GÖRÜŞ Av. Fevzİ ÇAMLI KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Kışa Dönüşen İslam Baharı İnsanların iç dünyasını oluşturan kutsal bir değer olan inanç; bu yönüyle “tabu”dur, tartışılmaz, değişmez ama inanca dayalı değerler kötü yorumlanıp uygulandığında uyuşturucudur, afyondur. Oysa, yaşanan tarih hep değişikliklere gebedir. Bu diyalektik süreç; sosyal, siyasal, hukuksal yapıda değişiklikleri zorunlu kılar. İşte; değişmez din kurallarını kişinin iç dünyasına / vicdanına bırakan Batı, bu yüzden günümüz dünyasında bilim ve teknoloji üretirken 600 yıl daha genç ve dinamik bir inanç olan İslam dünyası, bağnazlık ve gericilik çemberinde bölünmekte/ sömürülmektedir. Bu yüzden olmalı ki, İslam ülkeleri için tarih, hep kendisini yinelemekten (tekerrür etmekten) ibaretken Batı için hep yenilemeler içerir, yinelemeler değil… Çünkü; Batı, toplumun yaşadığı değişim/gelişim sürecinde yaşadıklarını yinelememiş, yenilemesi gerektiğini algılamış, çağdaşlığa/aydınlığa/ uygarlığa yürümüştür. İşte, İslamın kurtulamadığı çıkmaz da buradadır: Bu anlamda; Kurtuluş Savaşı öncesini anımsamamızda yarar var. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılamayacağını söyleyenler Amerikan/ İngiliz boyunduruğunu yeğlerken Mustafa Kemal, bir ülkenin kurtuluşunu, bir devletin kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Karşıtları, geçmişte yaşamada, tarihi yinelemede ısrarlı iken Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş değerleri ilke edinen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Aradan 90 yılı aşkın süre geçmesine karşın o günün dincileri, bugün yeniden sahneye çıkmış, yarının aydınlık günlerine değil, geçmişin değişmez kurallarına yürümede ısrar etmektedir. Nitekim, mevcut iktidar, uyguladığı inanca dayalı siyasetle; kültür, mal ve bilgi yoksulu cahile iane dağıtarak, anlamadığı bir dilde ayetler dinleterek, onu kolayca siyasetine araç edebilmekte, iktidarını sürdürebilmektedir. Yüzyıl önce ölen Sultan Abdülhamit’e doktor unvanı verilmesi başka türlü yorumlanamaz. Değişmez kurallarla kilitlenip kalmak, İslam dünyasının karşılaştığı çıkmaz sokaktır. Bu yüzdendir ki; İslam baharı, çok geçmeden İslam kışına döndü. Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Sudan’da, Suriye’de Müslüman Kardeşler, El Nusra otoriter/totaliter İslami rejimler kurmak için savaşa giriştiler. Suriye’de Esad rejimi yıkılınca gelecekteki rejimin Müslüman Kardeşler’in şeriatçı rejimi olacağı kuşku götürmemektedir. Esad’ın direnmesi, bir bakıma bu karanlık güçlere karşıdır. Suriye’de Kuzey Irak’la birleşen PKK örgütlenmesi ise Türkiye’ye apaçık bir tehdittir. Ne acıdır ki; İslam âleminin yıldızı konumundaki Türkiye Cumhuriyeti de bu tersine gidişi, yüzyıl öncesine dönüşü yaşamaya itilmektedir. Milli eğitim sisteminin değiştirilerek gençliğin çağdaş kültür ve edebiyattan, bilim ve sanattan uzaklaştırılarak medrese zihniyetine yönlendirilmesi de bu yüzdendir. Ama karanlık kader değildir. “Sabahın da sahibi vardır”. O sahip, tarihin yol göstericiliğini yaptığı diyalektik değişimden güç alarak, geç ve güç de olsa İslam âlemini aydınlığa kavuşturacaktır. Çünkü; tarihi yinelemek olanaksız, ondan dersler çıkarmak, yararlanmak gerekir. Ne yazık ki, İslam âleminin tarihten ders alma notu hep kırık oldu, hiç iyi olmadı. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org • [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Eskiden Türk 1 kadınlarının giy 2 diği bir tür ferace. 2/ Bir etkin 3 liğin geçici ola 4 rak durduruldu 5 ğu süre... Ça 6 buk davranan, çevik, uyanık. 7 3/ Türkiye’den 8 Yunanistan’a 9 göç eden Rumların oluşturdu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğu müzik türü. 4/ 1 K A K O K R A S İ Gemileri bağlamaya 2 A S E S Ö B E K yarayan kalın halat. 3 K İ Ç A V A N İ 5/ Doğu Anadolu’da 4 A D S T A R bir ırmak... Sivrisi5 Ç E R İ N A V İ nekleri kovmaya 6 A R I Ş İ L yarayan tablet. 6/ A T E Romanya’nın plaka 7 L A H O S EME T imi... Kütahya’nın bir 8 A T İ K ilçesi. 7/ Göçebelerin 9 T İ M O K R A S İ konak yeri... Aldatma işi, hile... Tavlada “üç” sayısı. 8/ Ege Denizi’nde Yunanistan’a ait bir ada. 9/ Hindistan’da imparator ve prenslere verilen san... Çok konuşan, geveze, ukala. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yunan mitolojisinde, ölüler ülkesinin dibinde bulunan cehennem. 2/ Tarımda kullanılan azotlu gübre... Briçte iki manştan oluşan bölüm. 3/ Bir yolun yokuş olan bölümü... Gözleri görmeyen. 4/ Kısa bacaklı bir köpek cinsi... Aktinyum elementinin simgesi. 5/ Kırık kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne... Beyşehir Gölü’nde bir ada. 6/ Gizli bir tehlikesi olduğu sanılan. 7/ Güven... Bir nota. 8/ İpliklerin boyanmak istenmeyen bölümlerinin sarılarak boyaya batırılması yoluyla uygulanan boyama tekniği... İçine başka bir sıvı karıştırılmamış içki. 9/ Müzikte üç ya da daha çok sesin bir arada tınlaması... Kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle