14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 2013 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI ‘Soykırım’ Y ve günümüz siyaseti ıllar önceydi. Ukrayna’ya ilk geldiğim zamanlarda, ülkenin en batısında yer alan ve Rusya karşıtlığının ve Ukrayna milliyetçiliğinin kalesi olarak bilinen Lvov kentinde, milliyetçi çizgideki Ukrayna kilisesinden bir papazla kenti geziyordum. Kentteki farklı mezheplerin kiliselerini bana dolaştırıp kentin hikâyesini anlatan papaz, yakındaki tepeyi işaret ederek “Şu tepeye çıkıp bakarsanız, kentteki bütün kiliselerin, Polonya mimarisiyle yapıldığını görürsünüz. Bunların pek çoğu, eskiden Polonyalılara aitti. Sonra onlar gitti, kiliseleri de bize kaldı” demişti. Ukraynalı papaz, aslında, Doğu Avrupa’da son yüzyılın pek de gündeme getirilmeyen en büyük etnik boğazlaşmalarından birine değiniyordu. Yüzyıllar boyunca pek kardeşçe sayılamasa da içli dışlı yaşamış olan iki halk olan Polonyalılarla Ukraynalıların (ya da Batı Ukraynalıların) çatışması, İkinci Dünya Savaşı yıllarında en üst noktasına ulaşmış ve iki taraftan, on binlerce kişi hayatını kaybederken yüz binlerce kişi göçe zorlanmıştı. Ukrayna’yı ortadan hem coğrafi hem de kültürel ve siyasi olarak ikiye ayıran Dinyeper Nehri’nin batı yakası, bizim tarih kitaplarımızda “Lehistan” olarak adlandırılan Polonya Krallığı’nın egemenliği altında kaldı yüzyıllarca. Polonyalı derebeylerinin ağır baskılarına karşı Ukraynalılar, zaman zaman isyan etmişve bu isyanlar, karşılıklı kanlı olaylara yol açmıştı. Dinyeper’in batısına doğru ilerledikçe küçücük köylerde, yüzyıllarca süren Polonya egemenliğini insanın gözünün içine sokan devasa Katolik kiliseleri görülür. Bu topraklar, 1700’lerin sonlarından itibaren aşamalı olarak, Rusya’nın eline geçerken en batıdaki Lvov ve çevresi (yani Galiçya bölgesi), Avusturya Macaristan’ın egemenliğine girdi. Nazi işgali yıllarında ise iki halk arasındaki çatışmalar giderek tırmanarak karşılıklı toplu katliamlara dönüştü. İşte bunun en büyüğü olan ve yüz bine yakın Polonyalının hayatını kaybettiği iddia edilen Volın Katliamı’nın şimdi 70. yıldönümü anılıyor. 1943’te Ukraynalı milliyetçi örgütü UPA’nın düzenlediği bu katliama karşı Polonyalı silahlı örgütler, on binlerce Ukraynalının hayatına son vermiş ve savaştan sonra, Polonya sınırları içinde kalan yüzbinlerce Ukraynalı, Sovyet yönetimindeki Ukrayna’ya göçe zorlanmıştı. Bu olaylar, Soğuk KİEV Savaş yıllarında fazla gündeme getirilmedi. Zira Polonya, Doğu Bloku’nun önemli bir üyesiydi ve Sovyetler, halkların karşılıklı suçlanmasına DENİZ BERKTAY yönelik söylemlerin kullanılmasını ve bu konunun hafızalarda yer etmesini istemiyordu. Savaştan sonra da Polonya’nın Batı yanlısı yönetimleri, Ukrayna’yı soykırımla suçlama yoluna gitmediler (çeşitli sivil kuruluşlardan gelen baskılara rağmen). Çünkü Polonya’nın yöneticieri bakımından bağımsız (daha doğrusu, Rusya’dan uzak) bir Polonya, ancak bağımsız (yine demek istedikleri, Rusya’dan uzak) bir Ukrayna’yla mümkündü; o nedenle, Ukrayna’yı uzaklaştıracak adımlar atılamazdı. Polonya, şimdi de Ukrayna’nın Avrupa entegrasyonunu en fazla savunan ülkelerin başında geliyor (yine aynı nedenlerden ötürü). Öte yandan, Polonya parlamentosu geçen haftalarda, 1943 yılında yaşanan olayları “soykırım belirtilerinin olduğu bir etnik temizlik” olduğunu öne süren bir yasayı kabul etti (çeşitli partilerin girişimine rağmen tam soykırım olarak tanımak yerine, iktidarın yoğun müdahalesiyle, kelimeleri tuhaf bir şekilde yuvarladılar. Tıpkı ABD başkanlarının 24 Nisan’larda, Ermeni meselesinde yaptıkları gibi). Polonya nüfusunun önemli bir bölümünü, şimdi Ukrayna’da kalan topraklardan göç etmiş kişiler ve bunların torunları oluşturuyor. Bu kesimin zihninde, savaş yıllarındaki olaylar, önemli bir yer teşkil ediyor. Bu göçmenlerin desteklediği milletvekillerinin etkisiyle, bu olaylar, 70. yıldönümünde, parlamentonun gündemine getirildi. Konuyla ilgili konuştuğum Ukrayna Avrupa Araştırmaları Merkezi Başkanı İgor Todorov’a göre, bugünler olayların tanıklarının büyük kısmının hayatta olduğu son günler. Mesela, 80. yıldönümde bu konu, artık tamamen tarihe mal olacak. O nedenle, şimdiki Ukrayna topraklarından göç edenler, henüz hayattayken belli bir sonucu görmek istedi. Polonya hükümetiyse kararı yumuşatmak için elinden geleni yaptı. Önümüzdeki günlerde, Rusya Devlet Başkanı Putin bizzat Ukrayna’ya gelerek ülkenin Batı’ya yönelmesinin önüne geçmek için kartlarını ortaya koyacak. Bölge dengeleriyle ilgili gelişmeleri de sıcağı sıcağına gazetemizde yazmaya devam edeceğiz. ‘Büyük Birader’ bizi dinlerken İ kinci Dünya Savaşı’nın bitiminden günümüze neredeyse 70 yıl geçti. Almanya topraklarında hâlâ 80 bine yakın yabancı asker var. ABD’nin 24 askeri üssünde tam 56 bin asker görevli. Ayrıca İngiltere 15 üsse sahip, 20 bin askeri sürekli Almanya topraklarında. Ülkedeki en önemli ABD üslerinden biri Ramstein’daki hava üssü. 1400 hektarlık alana kurulu ve ABD dışındaki en büyük Amerikan üssü olduğu söylenen Ramstein’dan Irak ve Afganistan savaşları yönetiliyor! ABD’nin Almanya’daki üslerinden çok önemli ikisi de Stuttgart’ta. Bizim eve de çok yakınlar! United States European Command’ın (EUCOM) denetim bölgesi Batı Avrupa’dan ta Ural dağlarına ve Ortadoğu’ya uzanıyor. Diğeri de tüm Afrika kıtasından sorumlu (!) Africom. ABD’nin kara kıtada terörist avında kullandığı insansız uçakların kumandasından Stuttgart’taki Africom sorumlu. US Army Field Stuttgart sivil havaalanıyla karşı karşıya. Almanya’dan kumandalı insansız uçakların Afrika’da arada sırada sivilleri de öldürmesine, uluslararası hukuka aykırı da ABD Ulusal Güvenlik STUTTGART olsa, hiçbir Alman hükümeti Dairesi’nin ülkede ağzını açıp karşı çıkamıyor. ayda yarım milyar kez Amerikan askeri uçakları internet trafiğini ve Alman hava sahasını da kendi telefon görüşmelerini istediği gibi kullanıyor. Resmi izlemesine hiç şaşmamak açıklamalara göre, ABD’nin gerek. Eski NSA çalışanı AHMET ARPAD kendine yandaş ülkelerde tam Snowden’in açıklamasına 761 askeri üssü var! göre Amerikalılar İkinci Dünya Savaşı Almanya başbakanına sonrasında “Dörtler”in kurulmasına bağlı istihbarat teşkilatı BND’yle izin verdiği Federal Almanya’ya ortak çalışıyor. Politika uzmanları demokrasi tabanın zorlamasıyla ve muhalefet Angela Merkel’in değil tepeden inme gelmişti. 1949 bu skandaldan habersiz olduğuna yılında kabul edilen günümüz inanmıyor. Belki de Başbakan’ın son Alman Anayasası, 20. yüzyılda haftalarda pek ağzını açmamasının bu topraklardan üçüncü bir savaş nedeni bu! 1945’ten günümüze çıkmaması için Almanya’yı kontrolü 80 bin Amerikan, İngiliz, Fransız, altında tutmak isteyen ABD’nin Hollanda ve Belçika askerinin kendi anayasasının hemen hemen bir konuşlandığı bir ülkeyi yönetenler kopyasıdır. “Dörtler” Avusturya ile ne yapsın? Merkel’in eli kolu bağlı! 1955’te barış antlaşması imzalarken İki ay sonra Almanya’da genel Almanya ile savaşın ardından seçim var. Acaba dinleme skandalı hiç masaya oturmamışlardır. daha büyüyüp CDU’yu iktidardan Topraklarında şu anda elliye yakın uzaklaştırır mı? Medyada gittikçe sık yabancı üssün ve 80 bin yabancı öne sürülmeye başlanan bir sav da, askerin olması Almanya’nın hâlâ işgal Alman insanının her yazdığından, her altında olduğunun bir kanıtıdır! İşte konuştuğundan haberdar NSA’nın bu gelişmeler göz önüne alındığında topladığı bilgileri Alman istihbarat teşkilatı BND’ye ilettiği. ABD sadece Almanya’yı değil, Avrupa’da birçok ülkenin temsilciliklerini de dinlemiş. Dinlenenler arasında Türkiye temsilciliklerininde olduğu ortaya atılınca Dışişleri’nden bir yetkili: “Bunu kabul etmemiz mümkün değil... Böyle bir şey ortaya çıkarsa ABD’den izahat isteriz” demişti! Bakalım Amerikalılar bize neyi nasıl “izah edecek?” Acaba Avrupa’da bireyleri dinleyen kulakları Türkiye’ye de uzanmış mı? George Orwell’in, konusu 1984 yılında geçen “1984” adlı ünlü eserinde totaliter bir devletin başındaki “Büyük Birader” bütün gücü elinde tutar. “Düşünce polisi”nin her yerde gizli ajanı vardır. Telefonları dinlenen, baskıcı bir dünyada yaşayan, farklı düşünmelerine izin verilmeyen insanlar her yerde izlenir, saydamlaştırılır, sonunda bir korku toplumu oluşturulur. Orwell 1948’de bu dev eseri kaleme alırken Hitler örneğinden yola çıkmıştır. “Kitabımdaki toplumun bir gün var olup olmayacağını bilmiyorum, ancak buna benzer bir toplumun geleceğine inanıyorum” diyen Orwell’in düşüncelerinin bilimkurgu olarak kalmadığı yürekli genç Snowden’in sunduğu belgelerle kanıtlandı, hatta şu ana kadar ortaya çıkanlar bile Orwell’in kurgubilim romanını kat kat aştı! Obama ile Putin arasına kara kediyi sokan Snowden’in geçen hafta Moskova havaalanında söyledikleri biz “küçük insanı” düşündürmeli: “Hepimizi ilgilendiren şeyleri açıklamadan önce çok düşündüm. Fakat doğruluğuna inandığım bir şeyi yapmış olduğuma şimdi pişman değilim... Devletlerin yasadışı davranışlardan kaçınmaması bizler için en büyük tehlike. Bu böyle devam edemez!” www.ahmetarpad.de işçileri geri dön Y ıllar önce Viyana’da inşaat işinde (Burgtheather) müdürü uzun yıllar Almandı. çalışan Alman işçilerin ücretlerini Müdür artık Alman olmasa bile oyuncuların alamayıp bize başvurmaları beni çok çoğu Alman. Bu sadece Burgtheather’de şaşırtmıştı. Çok küçük yaşta babasını gurbete değil Viyana’nın önde gelen devlet ve kaptıran inşaat işçisinin oğlu karşısında o şehir tiyatro oyuncuları da ağırlıklı olarak zengin ülkenin insanı durmaktaydı. İşçi Almanlardan oluşuyor. Avusturya’nın Odası’nın çalışanı olarak benden yardım önemli kentlerinden Innbruck’tan Sankt istemekteydi. Daha sonra da bu istisnai bir Pölten’e kadar ki birçok şehirde tiyatro ve durum olarak kalmadı. Sonraki zamanlarda konser salonlarında görev yapan Almanların da Almanlar benzer sorunlara çare için oranı yüzde 60’larda, bu oran Linz kentinde büromda oldular. Büromda haklarının elde yüzde 30’a geriledi. edilmesi için olduklarında sessizce “ulu 2012 istatistiklerine göre Avusturya Tanrım nelere kadirsin” deyip kolları üniversitelerinde öğrenim gören Alman sıvarım. öğrenci sayısı 154 bin 491. Almanların çalışma hukukuyla ilgili Yıllarca kendi ülkelerinde “misafir işçi” çare arayışlarından sonra çeyrek asırdan ağırlayan Almanlar, Avusturya’nın her fazla zamandır çalıştığım kuruma Alman alanında kendilerini hissettiredursunlar, hukukçular da alınmaya başladı. Sadece Polonya’dan sonra Almanlar da kalifiye benim işyerimde değil 81 milyon nüfuslu elemanlarını kaçırdıklarını artık yüksek sesle ülke olan Almanya’nın yüzde 6.5 oranında dile getirmeye başladılar. işsizleri yurtdışına iş bulmaya çıkmışlar Bu kalifiye elemanları Almanya’ya geri ve Avusturya’da da çeşitli işletmelerde döndürmek için de Almanlar çalışmalara çalışıyorlar. “Hartz IV” denilen başladı bile. Kalifiye işgücü sadece zaruri ihtiyaçların sıkıntısı çeken Almanya, özellikle Vİyana karşılandığı işsizlik ödentisi alan Avusturya olmak üzere yurtdışına Alman sayısının günden güne kaçmış olan vatandaşlarını çeşitli arttığı gerçeği bilinmektedir. teşvik teklifleriyle ülkelerine Bir zamanlar milyonlarca geri döndürme çabasında. “misafir işçi” kabul eden Bunun için de Almanya’da bir Almanya’nın artık işsizlikle çalışma grubu kurulduğunu KADİM ÜLKER başı dertte ve yurtdışına işçi Avusturya gazetelerinden Wiener göndermeye başladı. İşçi Zeitung manşetten verdi. Üçte gönderdiği ülkelerden birisi de birinin üniversite mezunu kapı komşusu Avusturya. Avusturya da olduğu belirtilen yaklaşık 90 bin kadar 60 ve 70’li yıllarda ücretlerin daha dolgun kalifiye işgücünü ve öğreniminin sonuna olduğu Almanya’ya 3 yüz bin işçi göndermiş gelmiş binlerce öğrenciyi reklamlar ve ve onlardan boşalan işyerlerine ise eski sempozyumlarla büyükelçilikler üzerinden Yugoslavya ve Türkiye’den getirdikleri Almanya’ya geri döndürme çalışmalarına işçileri yerleştirmişlerdir. başlanılacağı gazetelerden duyuruldu. Bunun Günümüzde Avusturya sosyal sigortalarına için de Bavyera eyaleti vatandaşlarına iş kayıtlı çalışan Alman sayısı 83 bin olarak olanakları sunulacağı, Almanya’da yaşama kaydedilmektedir. Bunun yaklaşık yarısının yeniden adapte olmada yardım edileceği, başkent Viyana’da çalıştığı belirtilmektedir. ucuz ev ve ailelere kolaylıklar sunulacağı 5 bin kadar işletme sahibinin Alman olduğu dile getirilmekte... ifade ediliyor. Ticaret Odası Başkanı, Avusturya’nın “misafir işçilerini” Almanların içten, çalışkan, esprili, üretken Almanya’ya geri döndürme çabalarından ve değişik alanlarda çalışmaya hazır insanlar haberdar olmaya başladığım günden olarak tanımlıyor. beri yıllarca yurtdışında yaşayan bizleri Devlet televizyonundan diğer basın düşündüm. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşlarına kadar gazetecilik, hukuk çağrısıyla değil de kendi istekleriyle danışmanlığı ve bankacılık gibi alanlarda Türkiye’ye dönüp Türkiye’de kazançlarını önemli makamların Almanların elinde çarçur ettikten sonra yeniden Avusturya’ya bulunduğu da bilinmektedir. Ayrıca gelen onlarca insan tanıdım. Yurtdışında Avusturya’nın kültür ve sanat yaşamı da çalışan gurbetçilerin birikimlerini Türkiye’ye neredeyse tümüyle Almanların kontrolü getirmeye çalışan hükümetler bir gün onlara altında. Dünyada Almancanın en güzel da Türkiye’ye gelin diyebilecek mi acaba? konuşulduğu yer olduğu iddia edilen Viyana’nın tarihi Burg Tiyatrosu’nun [email protected] Alman misafir Demokraside 1 parazitlere geçit yok 0 yıl boyunca AKP’yi savunan Batılı gazetecilerin de bakışı değişti. Yığınsal tutuklamalar, bitmeyen davalar, eğitim müfredatından evrim teorisinin çıkarılması gibi sorunlar ele alınarak Türkiye’nin İslamcı bir rejime yöneldiği yolundaki kuşkular dile getirilmeye başladı. Gezi Direnişi, AKP hükümetine kuşkuyla bakmaya başlayan Batı medyasının tümden tavır değiştirmesine yol açtı. 2002’de Tayyip Erdoğan’ın konuşma metni ile nefes nefese odama gelip bana Türkiye’nin parlak geleceği konusunda nutuk atan İsveçli gazeteci de değişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mart ayında İsveç’e yapacağı resmi ziyaretten önce Ankara’ya giderek Gül’den uzun bir mülakat alan Dagens Nyheter gazetesinin genel yayın yönetmeni Peter Wolodarski, Gezi Direnişi sırasında iki başyazı kaleme aldı. Yıllarca Türkiye’yi öven başyazar, “Problem Erdoğan” başlıklı yazıda Başbakan Erdoğan’ı çok sert bir dille eleştirmekle STOCKHOLM kalmayıp böyle bir demokrasi anlayışıyla Türkiye’nin AB’de yeri olamayacağını yazdı. AKP hükümeti ve Başbakan’a yönelik eleştirilerde, bütün Batı medyasının işaret ettiği nokta, yüzde ellinin dışlanıyor olması. OSMAN İKİZ Müslüman Kardeşler’in Mısır’da bir yıllık iktidar dönemlerinde benzer bir şekilde yüzde elliyi dışlamış olmaları AKP için de şanssızlık oldu. Batı, İslam referanslı partilerin demokrasi oyununun kurallarına uymadıklarının anlaşıldığı sinyallerini veriyor. Kamuoyunda yüzde 50 desteği olsa da AKP’nin bundan böyle Batı ile ilişkilerde zorlanacağı aşikâr. İdeal olmasa bile Batı demokrasisi böyle bir şey. Sandıktan çıkanlar yönetiyor ama bütün halkın isteklerini dikkate alıyor. Ulusal sorunlarda ise iktidar, muhalefet demeden bütün partilerin üzerinde uzlaştığı politikalar uygulanıyor. Tabii ki herkesin eşit oy hakkı olsa da dengeleri belirleyen seçmenin bilinç düzeyi. Örneğin İsveç’i iki dönemdir yöneten sağ partiler koalisyonu reform adı altında özelleştirmelerde ipin ucunu kaçırdıkları için 14 ay sonra yapılacak seçimde büyük bir olasılıkla kaybedecekler. İktidarı özellikle sağlık personelini de hastaları da isyan ettiren, sağlık hizmetlerindeki özelleştirmeler vurdu. Kamuoyu yoklamaları Sosyal Demokrat, Çevreci ve Sol Parti’nin seçimi açık farkla kazanacağını gösteriyor. Temmuzun ilk haftasındaki Almedalen politik etkinliğinde Başbakan Fredrik Reinfeldt’in yüzünden düşen bin parçaydı. Mağlubiyeti şimdiden kabullenmiş gibiydi. İsveç siyasi yaşamına göçmen karşıtlığıyla girmiş olan İsveç Demokratları adlı partiye çullanarak seçmene şirin gözükmeye çalışır gibi bir hali vardı. İsveç’te siyasi yaşama nefret söylemini sokmakla suçladığı göçmen düşmanı partinin anahtar bir rol üstlenmemesi için soldaki partilerin kuracağı hükümete destek olabileceklerini söyleyerek büyük bir alkış aldı. Yani İsveç demokrasisine parazitlerin zarar vermemesi için ideolojik ayrılıklar gözetilmeyecek. Çok günahı var ama demokrasinin hatırına bir alkış da bizden. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle