14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2013 CUMARTESİ 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada yeni arayışlara giriyor. Bu kuralın istisnası yok. Ya da oyları düşse de iktidarda kalacağının bilincinde oldu mu, seçim yasasında değişikliğe asla yanlı olmuyor. CHP, Mayıs 1950’deki genel seçimlerden önce tek başına iktidarını korumak amacıyla muhalefetteki Demokrat Parti’nin seçimlerde nispi temsil sistemi uygulanması önerilerini reddetti, çoğunluk sisteminde ısrar etti. CHP yaklaşık DP kadar oy almasına karşın iktidarı yitirmekle kalmadı; Meclis’te bir avuç milletvekiliyle, yeni DP iktidarının ise büyük çoğunlukta temsil edilmesinin önünü açtı. 14 Mayıs seçimlerinde çoğunluk sistemiyle aldığı oyların büyük oranda çöpe gittiğini gören CHP ayıldı ayılmasına ama iş işten geçmişti; Adnan Menderes ve DP kadrosu iktidarlarını muhafaza edebilmek için on yıl, 27 Mayıs 1960 müdahalesine kadar çoğunluk sistemini, CHP’nin sürekli ısrarlı dayatmalarına karşın değiştirmeye yanaşmadı. HHH Tıpkı 50’lerdeki ummadığı bir sonuçla 14 Mayıs’ta tek başına gelen DP gibi, 2002’de yüzde 34 oyla iktidarı yakalayan RTE, on yıldır kaldığı koltuktan ayrılmak istemiyor. Önümüzdeki genel seçimlerde, yine tek başına ama milletvekili sayısını düşürmeden, hatta daha fazla vekil çıkarmak hevesine kendini kaptırmış görünüyor. AKP’den dışarıya yansıyan ya da yansıtılan haberlere bakılırsa; “temsilde adaleti, ülkede istikrarı sağlamak” amacıyla “dar bölge sistemine” geçilmesini öngören çalışmalar yapılıyor. Kuşkusuz minarenin kılıfı da hazır. Karşı partilerden gelen eleştirilere her zaman değer veren parti sanki AKP: Dar bölge sisteminin üzerini örten gerekçesine göre amacı; sağdan, orta sola, bölücü hedefleri olan partiye kadar koro halinde muhalefetin seçim barajının düşürülmesi taleplerini karşılamakmış! Tabii RTE’nin bu gayretinde amaç; yardımcısı Bülent Arınç’in söylemiyle “içine şey ettiği” demokrasinin daha gelişmesi, halkın temsil olanağının daha fazla, etkili biçimde parlamentoya yansıması! HHH Oysa İngiltere’de uygulanan dar bölge sisteminin AKP’ye ne getirip ne götüreceğinin hesabında... Dar bölgede uygulayacağı sistem önemli. Her dar bölgeden bir ya da iki, üç vekil çıkacağına göre nispi veya çoğunluk sistemi uygulanırsa sonucun ne olacağını araştırıyor. Şimdi oluşturulacak her dar bölgede AKP’nin ne ölçüde başarılı olacağını hesaplıyor olmalı. Seçim barajını yüzde 10’dan aşağılara çekmek zorunda. Lakin eli bir türlü yüzde 5’e inmiyor. Yüzde 7 yapsam ne yitiririm, muhalefetin nefesini ensemde hissedecek sonuç mu çıkar; yüzde 5, hele BDP gibi yüzde 3 dersem oy barajına, ne kadar vekil yitireceğine bir türlü karar veremiyor. HHH Derdi günü iktidar!.. Gözü başka bir şey görmüyor. RTE, demokrasiye örneğin söz, eylem özgürlüklerine uyguladığı faşizan şiddet nedeniyle nasıl katkıda bulunduğunu; Gezi Parkı eylemlerine uyguladığı yöntemlere bizzat tanık olan AB büyükelçilerini iftar yemeğinde bir güzel fırçalayarak savundu. İki ayda Esad’ı indireceğine inandı; ama Esad iki buçuk yıldır kan dökmeye devam ediyor, hâlâ iktidarda. Büyükelçilere konuşmasında hâlâ Esad’a müdahale edecek fiili davranışlara geçmeyen ülkeleri eleştiriyor. Şipşak demokrasi çiçekleri açacağını sandığı Suriye’de artık kim kimle, muhalifler muhaliflerle mi yoksa iktidara karşı mı savaşıyor, belli değil. Üstelik içeride PKK’nin bağımsızlık öncesi Kürdistan amacını hâlâ canlı tuttuğu bu süreçte.. burnunuzun dibinde sınırın üç beş yüz metre ötesinde PKK uzantısı PYD’nin KCK’nin yazılı açıklamasındaki ifadeyle “Suriye’nin kuzeyinde Kürt özerk bölgesi” kuruluyor. Genelde RTE’nin Ortadoğu politikası açmazda. Suriye’den sonra Arap Baharı’nın kilit noktası Mısır’da da bir yıllık iktidarı hatalarla dolu Mursi de askeri darbeyle iktidarını yitiriyor. RTE’nin Mısır’ı örnek göstererek seçilmiş iktidarı ancak sandığın götüreceğini her gün her fırsatta söylemesindeki kaygılı gerekçe; gerçekte hükümetin bölge politikasındaki başarısızlığına işaret. Nihayet bu gerçeği Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, NTV’de “Mısır’daki darbenin domino etkisi yaparak bütün bölgeye yayılacağını hepimiz görürüz” diye itiraf etti. HHH ...Ve hâlâ RTE durup dinlenmeden, iç ve dış politikalarda başarılardan başarıya koştuğunu söylüyor! HABERLER Yargıtay, Balyoz davasının temyiz duruşmasında alfabetik savunmadan sonra şimdi de imzası olmayan avukatları salona sokmama kararı aldı GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada kaybettiğimiz Alpaslan Hocamız için uzun uzun cümleler kurmak yerine, onu 3 sözcükle de özetleyebiliriz: Soyadı gibi adamdı. Yapılabilecek onlarca aydın tarifinden biri şudur: Ülkesinin geleceğine harç taşıyan kişiye aydın denir. Alpaslan Hoca, bu harcı hem kardı, hem taşıdı. 30’a yakın kitabından çoğu Türkiye’nin bugününü anlatmak ve sorunları aşıp iyi bir gelecek yaratmanın yollarını araştırıp aktarmak üzerinedir. Başta 12 Eylül dönemi olmak üzere sık sık devlet kaynaklı olumsuzluklarla karşılaşmasına rağmen bunların hiçbirinin yurtseverlik duygularını etkilemesine izin vermedi. Dünyayı da tanıdı. Küresel düşündü, ülkesel hareket etti. HHH Türkiye’de akademisyenlerin, bilim insanlarının yaygın davranış biçimlerinden biri salt kendi alanında çalışıp, bunun sınırları dışına çıkmamaktır. Toplumla diyaloğunu yoğun tutmamaktır. Alpaslan Hoca çalışkanlığını sadece Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra uzmanlık alanı olarak seçtiği çalışma ekonomisi alanında göstermedi. Daha doğru anlatımla, bu dalı çok geniş anlamda yorumladı; toplumu etkileyen sosyal hareketler alanında çalışma, din eksenli siyasi akımlar alanında çalışma, küreseleşme politikaları, yeni ortaçağ olarak adlandırdığı 21. yüzyılın gerçekleri üzerinde çalışma yaptı. Elbette Türkiye’deki çalışma yaşamının deyim yerindeyse çatışma yaşamına dönmesi karşısında da aydın ve bilim insanı duruşunu gösterdi. Türkiye’deki en zorlu sorumluluklardan biri toplum önderliğidir. İç göç, siyasal dalgalanmalar ve ekonomik uçurumlar nedeniyle toplumun ortak paydalarının azaldığı, sürekli eksen değiştirdiği bir ortamda güvenilir toplum önderliği yapmak sadece zor değil, aynı zamanda sorunludur. Alpaslan Hoca, bunu en iyi şekilde başarmış ve sürdürmüş bir önderdir. Kimi insanlar vardır; büyük bir heyecan ve enerji ile başladığı toplumsal önderlikten ya kısa sürede pes eder, ya oradan hemen başka bir alana atlar ya da belli bir süre başarıyla götürdükten sonra ayrılıp ömrünün kalan bölümünü sorumluluk üstlendiği zamanların anılarını anlatarak geçirir. Alpaslan Hoca, üniversite öğrencisiyken Talebe Cemiyeti Başkanı’ydı, 73 yaşında son nefesini verirken Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Başkanı’ydı. HHH Bütün bu özelliklerinin toplamı olarak Alpaslan Hoca; Atatürk’ü çok iyi özümsemiş bir yurttaş ve insandı. Özgürlükte ve tutsaklıkta Alpaslan Hoca’yla iyi bir diyaloğum ve dostluğum vardı. Duruşma salonuna üç kez geldi. Birinde çok kısa yüz yüze, sarılarak görüşme fırsatı bulduk. O çok kısıtlı ortamda bile durumu şakayla karışık anlatmayı ihmal etmedi. Şunu söylediğini hatırlıyorum: “Balbaycığım, sizlerle değiliz; bizim eksiğimiz ne, onu anlamaya çalışıyorum.” Özgürlükte genellikle Cumhuriyet’te çıkan ve çıkmayan haberler üzerine konuşurduk. Birinde önem verdiği bir örgütsel açıklamanın çok küçük çıktığını anlatmak için telefon açtı, şöyle dedi: “Dostum, haberi, Cumhuriyet’i üçüncü kez kontrol ettikten sonra görebildim. Çıkmış, teşekkür ederim...” Ankara’nın yanı sıra pek çok Anadolu konferansında da birlikteydik. İlk aklıma gelenler Artvin ve Tire’de yan yana konuşmamız. Tire’de gerçek Atatürkçülüğü şöyle tarif etmişti: “Atatürk’ün parmağıyla göstererek yaptığı ileri işaretinde, aptallar parmağına, gerçek Atatürkçüler gösterdiği yöne bakar.” Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ayakta öldü. Tüm Atatürkçülerin, örgütlü emekçilerin, örgüt emekçilerinin, konferans salonlarının, dost sofralarının, Anadolu yollarının ve Işıklı ailesinin başı sağ olsun. Avukata sanık muamelesi İLHAN TAŞCI ANKARA 361 sanıklı Balyoz davasının temyizini görüşen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, avukatların savunmayı alfabetik sırayla yapacağı kararının yankıları sürerken daire bu kez de sanıkların duruşma istemine ilişkin dilekçede imzası olmayan avukatların savunma yapamayacaklarına karar verdi. Kararla dilekçede hangi avukatın imzası varsa yalnızca o avukat savunma yapabilecek. Duruşmaya Ankara Barosu adına gözlemci olarak katılan yönetim kurulu üyesi avukat Erol Aras, kararı “Bu karar bizi dehşete düşürdü. Daire, avukatların vekil olduğunu göz ardı ediyor. Mahkeme gerçek sanıkları yok sayıp avukatlara sanık muamelesi yapıyor” sözleriyle değerlendirdi. Temyiz duruşmalarını resmi gözlemci sıfatıyla izleyen Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukat Erol Aras, hukuk dışılık ya da usul hükümlerine aykırılık olarak nitelenemeyecek bir karar alındığına işaret ederek “Bunun çok ötesinde temel savunma mantığını bir yana bırakan, bugüne kadar emsali görülmemiş bir ihlalle karşı karşıya kaldık” dedi. Aras, “Bir sanığın 5 avukatı olabilir. Bunlardan yalnızca birisi müvekkili adına duruşma istemine ilişkin dilekçeyi verir. Ama hepsi savunma yapabilir. Ancak daire bu kararıyla ‘hayır dilekçede imzası olanın gelmesi lazım’ diyor. Kabul etmek mümkün değil” değerlendirmesini yaptı. Erol Aras, bunun neden yanlış olduğunu işe söyle anlattı: “Çünkü avukat o dilekçeyi vekil olarak vermiş yani müvekkili vermiş aslında. Aslolan duruşma hakkı sanığındır. Tutuklu sanık duruşma hakkını kullanmak üzere vekili kanalıyla dilekçesini vermiş. O vekilin dışındaki vekillerden bunu almak savunma hakkını tamamen ortadan kaldırmaktır. Bunun örneği yok. Asıl olan sanığın kendisidir. Sanık eğer süre tutum dilekçesini vermişse hangi avukat imzalarsa imzalasın her avukat onun adına girebilir. En basit mantık kuralının ihlali bizi dehşete düşürdü, nasıl bir anlayışla karşı karşıya kaldığımız konusunda.” Avukat Aras, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin avukatları “sanki sanıkmış gibi” değerlendirdiğini belirterek “Bu aklın mantığın kabul edemeyeceği bir durum” diye konuştu. ‘622 sayfa ama boş’ Gül’den ‘barış ve eşitlik’ mesajı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şehit yakınları ve gaziler için Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde iftar verdi. Gül, çözüm sürecine ilişkin, “Ümit ederiz ki bu gayretler olumlu neticelerini verir. Bu ülke hepimizindir” dedi. Gül “Bütün yollar denenirken son dönemde samimi bazı gayretlerin olduğunu da biliyorsunuz. Doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle herkes istediği yerde yaşayabilir, herkes istediği yerde oturabilir. Bu ülkenin bütün vatandaşları birbirine eşittir. Bütün arzumuz ülkemizde huzurun, barışın, kardeşliğin pekişmesidir. İnşallah bundan sonra bu davetleri bu şekilde yapmam, başka şekilde yaparım” dedi. ÇHD üyelerinden 22 avukatla ilgili hazırlanan iddianameye tepki ‘Tenceretava çalanı mahkemeye verin’ MİNE ÖZGÜR KASTAMONU Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi direnişi sırasında polisin sert müdahalesine tepki olarak tenceretava çalarak eyleme destek veren yurttaşları hedef gösterdi. Daha önce “mahkemeleri göreve” çağıran Erdoğan, tenceretava çalanların kamu düzenini bozduğunu ileri sürerek yargıya şikâyet edilmelerini istedi. Erdoğan, Kastamonu Havaalanı ve diğer tesislerin toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Şehitlerimiz, bizim kutup yıldızlarımızdır. Şehitlerimizin ruhlarını incitecek hiçbir girişimin içinde ya da ardında bulunmayacağız” dedi. Konuşmasında Gezi Direnişi’ne geniş yer ayıran Erdoğan, “Aydınlık bir gençlik istiyoruz. Elinde palayla dolaşan değil, bilgisayarıyla dolaşan bir gençlik istiyoruz. Elinde molotofkokteyli ile işyerlerine saldıran, şiddete meyilli bir gençlik istemiyoruz. Tenceretava kullanmak, komşuyu rahatsız etmek suçtur. Bunları sizler yargıya taşıyacaksınız. Her şeyi devletten beklemeyin. Müracaatınızı yapıp yargıya bildirin, herkes haddini bilsin. Ses kirliliği çevreciliğe tehdittir” dedi. AKP gençliği şiddete bulaşmamış Kastamonu’da Valiliği’nin verdiği iftara katılan Erdoğan burada yaptığı konuşmada da “Mayıs ayı o kadar önemli bir ayken ve mayıs ayında bir Gezi olayının çıkması manidardır” dedi. Erdoğan, “Bizim gençliğimiz hiçbir zaman şiddete bulaşmamıştır, bulaşmaz ve AK Parti iktidarı gençliğe hiçbir zaman eline molotofkokteylini vermez. Çünkü biz, şiddete karşıyız” dedi. Türkiye’de kanın durduğunu söyleyen Erdoğan, “Eğer bu süreç sabote edilmezse, daha doğrusu geciktirilmezse, şiddetsiz, silahsız bir ortamda, biz oturur, her meseleyi suhuletle inşallah çözüme kavuştururuz” değerlendirmesinde bulundu. Başbakan Erdoğan, gelecekte ne olacağını milletten asla gizlemediklerini söyledi. İstanbul Haber Servisi Avukat Evrim Deniz Karatana, DHKPC’ye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar hakkında hazırlanan iddianamenin Halkın Hukuk Bürosu’nun yürüttüğü mücadeleye ilişkin bir saldırı olduğunu belirterek “Biz devrimcilerin, katledilenlerin, işkence görenlerin, işçilerin, öğrencilerin ve emekçilerin avukatları olduğumuzu bugüne kadar her sorulduğunda açıkça söyledik. Dolayısıyla sanki yeni bir şey bulmuş gibi sayfalarca iddianame hazırlamak yersiz ve anlamsızdır” dedi. ÇHD, DHKPC’ye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 9’u tutuklu 22 avukat hakkında düzenlenen iddianameyle ilgili İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Konferans Salonu’nda dün bilgilendirme toplantısı yaptı. Toplantıya çok sayıda avukat katıldı. Toplantıda konuşan Avukat Güray Dağ, ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu’na, düzenlenen baskının üzerinden 6 ay geçtiğini belirterek “622 sayfalık bir iddianame hazırlandı. Kapsam bu kadar büyük olunca 6 aydır ciddi bir soruşturma yürütüldüğü ve ciddi bulgulara ulaşıldığını düşünebilirsiniz ancak gerçek böyle değil. İddianame 622 sayfa ve bomboş, somut dayanağı olmayan, soyut suçlamalardan ibaret” dedi. Dağ, iddianameyi incelediklerinde 6 ay önce savcılıkta ifade verirken karşılarına çıkan sorulardan, delil olarak sunulanlardan farklı hiçbir şey görmediklerini kaydetti. Avukat Zeycan Balcı da “İddianamede o söyledikleri 11 kapı ve kozmik odalardan bahsetmemişler. 11 kapı ve kozmik odalar nerede? İddianamede göremedik, eğer bulurlarsa getirsinler” değerlendirmesi yaptı. 11 kapı nerede? DİYARBAKIR’DA JİTEM DAVASI ‘Sır’ gemide AKP izi İskenderun Limanı’nda yapılan aramalarda 3 bin 400 obüs topu mermisi bulunan ‘Zeynep Dündar’ adlı geminin AKP’li vekilin akrabasının olduğu ortaya çıktı AKIN BODUR ‘Yeşil’ gazete ilanıyla aranacak DİYARBAKIR (AA) Diyarbakır’da devam eden 16 sanıklı JİTEM davasında yargılanan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’a gazete ilanıyla tebligat yapılmasına karar verildi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve tutuksuz yargılanan 16 sanığın katılmadığı duruşmaya devam edildi. İlk olarak dosyaya gelen evraklar okundu. Musa Anter cinayetine ilişkin söz alan avukat Barış Yavuz, Mahmut Yıldırım için yakalama kararı verilmesini, Musa Anter cinayeti ile ilgili dava dosyasının da bu dosyayla birleştirilmesini talep ettiklerini söyledi. Mahkeme heyeti, haklarında yakalama emri bulunan sanıklar Mahmut Yıldırım, İbrahim Babat, Zahit Karadeniz ve Muhsin Gül hakkındaki yakalama emrinin devamı ile infazlarının beklenmesine ve Bingöl’ün Solhan İlçe Jandarma Komutanlığı’na Yıldırım’ın tespit edilen Ankara’daki adresinin neye istinaden tespit edildiğinin sorulması için yazılan müzekkereye cevap beklenmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca, komutanlıktan gelen cevabın ardından, Yıldırım ile ilgili gazete ilanı verilerek, bu ilanın Yıldırım’a ait olduğu bilinen konutunun kapısına asılmasını kararlaştırdı. Gazete ilanına rağmen 15 gün içinde gelmemesi durumunda, olay tutanak altına alınarak Yıldırım’ın başta kırmızı bültenle olmak üzere aranmasına karar verilecek. Mahkeme, ilan prosedürünün tamamlanmasının ardından, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 248’inci maddesinin uygulanması ile ilgili önümüzdeki celse karar vereceğini bildirdi. CMK 248’inci maddeye göre, Yeşil teslim olmazsa, Türkiye’de bulunan mallarına, hak ve alacaklarına amaçla orantılı şekilde mahkemece el konulabilecek. Akşam gazetesi ve SKY 360 TV satıldı Ekonomi Servisi Akşam gazetesi ve SKY 360 televizyonunu KolinLimakCengiz ortaklığı satın aldı. Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, hürriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada, Limak olarak zaten uzun süredir medyaya girmek istediklerini, Mehmet Cengiz’den kendilerine böyle bir teklif gelince olumlu yaklaştıklarını anlattı. Özdemir, tek başına gazetenin ya da bir haber kanalının çok bir şey ifade etmediğini, ancak bir gazete bir haber kanalı olunca daha anlamlı olacağını düşünerek, Akşam, Sky ve yine Türkiye’nin en değerli radyolarından olan Alem FM ile Alem dergisini almakta tereddüt etmediklerini söyledi. Türkiye’nin en değerli gazete markalarından sayılan Akşam, Alem FM ve SKY için biçilen 60 milyon doların, çok düşük bir rakam olduğu iddialarına ise Nihat Özdemir, “Valla bana çok pahalı geliyor” karşılığını verdi. Girdikleri her sektörde iyi bir yere gelme hedefiyle hareket ettiklerini belirten Özdemir, medya sektöründe de bu yayınları en iyi yere getirmeye çalışacaklarını ifade etti. “Medyada dostlarımız, arkadaşlarımız var. Görsel ve işitsel olarak medyaya yakınız. Şimdi daha da yakınlaştık. İnşallah başarılı oluruz” dedi. İSKENDERUN Ukrayna’dan Yemen’e giden, yükünü mutfak malzemesi olarak beyan etmesine karşın İskenderun Limanı’ndaki aramada 3 bin 400 adet obüs topu mermisi bulunan Kiribati Adası bandıralı “Zeynep Dündar” adlı geminin AKP Mardin Milletvekili Abdurrahim Dündar’ ın akrabası Yusuf Dündar’a ait olduğu, AKP Mardin Milletvekili Abdurrahim Dündar’ın geminin bırakılması için liman yetkililerine baskı yaptığı belirtildi. Ukrayna’dan yola çıkan ve Yemen’e giden, yükünü mutfak malzemesi olarak beyan eden Kiribati Adası bandıralı “Zeynep Dündar” adlı gemide İskenderun Limanı’nda yapılan aramada 3 bin 400 adet obüs topu mermisi ve kapalı bir konteynır bulunmuştu. Geminin AKP Mardin Milletvekili Abdurrahim Dündar’ın akrabası Yusuf Dündar’a ait olduğu ortaya çıktı. AKP Mardin Milletvekili Abdurrahim Dündar’ın geminin bırakılması için liman yetkililerine baskı yaptığı, gemi sahiplerinin de “Mardin milletvekili olan İçişleri Bakanı Muammer Güler bizim dayımız olur. Gemiyi bırakın. Sizin için iyi olmaz” diyerek liman yetkililerini tehdit ettiği belirtildi. Gemi yetkililerinin yük için mutfak malzemesi ve obüs topu olarak 2 ayrı beyanname düzenlediği ortaya çıktı. Öte yandan Yemen Savunma Bakanlığı, obüs toplarının kendilerine geldiğini kabul etti.Gemi dün sabah Yemen’e hareket etti. Liman yetkilileri gemiye yükünü farklı beyan ettiği için Gümrük Kanunu’nun 241. maddesi gereğince para cezası kesti. CHP Hatay Milletvekili ve TBMM Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Mehmet Ali Ediboğlu, “Türkiye ile Yemen arasında kaçak silah sevkıyatı nedeniyle yaşanan gerilim diplomatik krize dönüşmek üzere. Yemen’de bir iç savaş yaşanıyor. Daha önce giden silahların Yemen hükümetine karşı savaşan silahlı gruplara gittiği ortaya çıkmıştı. Yemen hükümeti bu topların kendisine ait olduğunu kabul ediyorsa bu toplar da muhaliflere karşı kullanılacak demektir” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle