14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 l ‘Bu iktidarın bile değil Erdoğan’ın medyası’ l İktidardan beslenenler vicdanları olmadığını gösterdi, 19 yaşındaki bir gencin linç edilmesinde dahi kılları kıpırdamadı Sansürden daha ağırı otosansür Helal Medya Hazırlayan: 2 Anketi Doğru Okuyalım... Konsensüs şirketinin yaptığı son kamuoyu araştırması her nedense (sözün gelişi bir saptama oldu, yoksa nedeni açık seçik biliniyor) yandaş ve yandaş olmadığını iddia eden gazetelerde yer almadı. Sonuç ortaya koyuyor ki karizma bir kez çizildi mi çorap söküğü gibi yenileri birbirini izliyor. Hoş, daha önce de “Evde zor tutulan yüzde 52” böbürlenmesinin fos olduğu anlaşılmıştı. Başbakan’ın “evlerine bayrak asmalarını” istediği milyonlar(!) döndüklerinde hem de bedava dağıtılan bayrakları pencerelerine, balkonlarına asmamışlardı. İkinci falso “Kredi kartı kullanmayın” çağrısı ile yaşanıyor. “Paramız vardı da kullanmadık mı?” diyenler azalacağına artıyor. Sanırım bu çağrıya şaşıranların başında kimi bakanlar yer almıştır. Kredi kartı kullanımıyla tüm alışverişlerin kayda geçmesinden memnun olduklarını söyleyenler acaba ne düşünüyorlardır? Kendisini ilgilendiren her sorunu, gecenin köründe bile şipşak önergelerle çözen bir iktidarın, ortada bir sömürü varsa yalnız polemik konusu yapmakla yetinmesi de şiddet politikasının bir başka yönü olmalı. Sorun kalmazsa karşıtlarına nasıl yükleneceklerinin yolunu henüz keşfedememiş olmalılar. HHH Yukarıdaki değerlendirmeyi sayısal verilere dayanmadığı için iktidarın yok sayması anlayışla karşılanabilir. Ama kamuoyu araştırmasının sonuçları sayısal olarak gösteriyor ki Başbakan kamuoyunu etkileme özelliğini yitirivermiş. “Gezi Parkı olayları neden şiddetin dönüştü” sorusunda 6 ayrıntı var. Bunlardan üçü doğrudan Başbakan’ı ilgilendiriyor. 1. Polisin orantısız şiddet kullanması: Yüzde 22.1 2. Başbakan Erdoğan’ın toplumu geren sert söylemleri: Yüzde 36.7 3. Hükümetin uygulamalarından bunalan AKP karşıtı vatandaşların bir araya gelmesi: Yüzde 7.8 Başbakan’ın kendisi, politikasını tek başına belirlediği partisi ve polislere kendisinin emir verdiğini açıklaması nedeniyle bu üç ayrıntı doğrudan Başbakan’ı ilgilendiriyor. Böylece de Gezi Parkı nedeniyle yaşananlardan Başbakan’ı sorumlu görenlerin oranı yüzde 66.6’ya ulaşıyor. Nerde yüzde 52, nerde yüzde 66.6? Ankete katılanların yüzde 71’inin biber gazı kullanılmasına karşı çıkması, yüzde 62’sinin Ergenekon davasını haksız bulması da vatandaşın öteki tepkilerini yansıtıyor. İktidarda olmanın iktidar gücünü nalıncı keseri gibi kullanmaya izin vermediğini artık halk söylüyor. l Ayşenur Arslan: Bu medya iktidarın bile değil, Erdoğan’ın medyası İktidar sahipleri, bütün bunları “unutacağımızı” umut ediyor. Ne de olsa Sivas’taki insanlık suçunu hatırlamayı bir avuç insana bırakıp unutmadık mı? Uludere’de öldürülenleri unutmaya başlamadık mı? Medyanın hipnozu sağolsun! Her devirde olduğu gibi kendisine ihanet edip işlevini yerine getiriyor. Her devirde dedim ama aslında hemen hiçbir dönemde bu kadar büyük bir ihanete tanık olmadık. Evet, öncesinde de baskı, sansür, işten atmalar falan vardı. Ancak Gezi olayları tam bir milat oldu. Gezi sonrası medyasını tanımak, tanımlanabilecek çok güç. Düşünün ki NTV ve Doğuş Grubu CEO’su Cem Aydın bile harcanabildi. Ankara’nın en deneyimli, değerli gazetecilerinden Çiğdem Toker şu anda işsiz. Bu medya sahiden de “yepyeni”. Bu medya iktidarın bile değil, Erdoğan’ın medyası. Mensupları da ahlaksızlıkta, yalanda, sansürde birbiriyle yarışıyor. Bu süreçte beni en çok “güldüren” şey şu: “Gezi eylemi başlangıçta pek haklı ve pek hoştu. Ama artık amacını aştı. Hadi evimize, köyümüze geri dönelim...” Tamam dönelim ama ölmeye yatmış çocukları, cezaevine atılanları ve mesela bayrak satıcısını, terör örgütü iddiasıyla yargılananları ne yapalım? Onlar evlerine dönemiyor ki! Malum medya yine tam bir ahlaksızlık örneği vererek onları da unutmamızı istiyor. Boşuna! Neyse ki Cumhuriyet var. Gazetem Yurt var. Daha başka gazeteler, TV’ler ve sesini kısamayacakları iletişim araçları ile milyonlarca yurttaş gazeteci var. Okan Bayülgen kusura bakmasın, kış gelince de parklarda, meydanlarda olacağız, olmalıyız. ALİ DENİZ USLU l Tuluhan Tekelioğlu: Gazeteyle ilişkim üslupsuz bir şekilde sona erdi Sabah’la yedi yıldır “freelance” olarak çalışıyordum, röportajcıydım. Bu ilişkimiz sebep gösterilmeden ve usulsuz bir şekilde sona erdi. Yönetimden kimse aramadı, editörüm arayıp “Bu haberi vermek istemezdim ama bana düştü” diye başladı söze. Fas Kralı’nın Başbakan’la neden görüşmediğini anlatan Fas Haber Ajansı kaynaklı haberi RT’ledim ve uyarı aldım, halbuki tamamen haberci refleksiyle yapmıştım! Twitter’da da asla kışkırtıcı mesajlar vermedim. Hepsi sağduyulu ve yatıştırıcı mesajlardı. Ben yalnızca haklı gençlerin arkasında durdum! Çünkü vicdanın yanındayım. 28 Şubat’ta da aynı şeyi Patronlar yönettikçe değişmez yaşadım ama bu kadar küfür yememiştim! Medya bir metamorfoz yaşıyor, şekil değiştiriyor. Farklı iletişim kanalları var ve onlar özgür, sansürlenemiyor. Yalnızca merkez medya manipule ediliyor. Medyayı patronlar yönetip, onların da siyasilerle dirsek teması olduğu sürece bu değişmeyecek. Tüm bunlara rağmen ben umutsuz olmadım, olamam! Mehmet Ali Birand’ın öğrencisiyim ve o bana şöyle derdi; “Siyasi olmayın, taraf olmayın ama haberi görün, gerçeği yazın, yılmayın ve başınıza ne gelirse önünüze bakın!” Ben de önüme bakıyorum. Ayşenur Aslan Haber yapmak suç oldu l Kanal Artı Bir’in Haber Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Hoş l Medyanın Gezi direnişine uyguladığı sansür tepkisiz kalmadı. Protestolarda medyaya yönelik pankartlar Türkiye’nin durumunu özetledi. Gazeteciliğin evrensel ilkeleri ve etiği bellidir. Türkiye’de evrensel kriterler yerine iktidarın belirlediği dar alanda laf cambazlığı var. Objektif gazetecilik adı altında dezenformasyon manipülasyon yapılıyor. Bugün Türkiye’de objektiflik denen şey yavşaklığı/ yalakalığı gizleme maskesidir. İstiklal Caddesi’nde bir kişiye 7 kişi saldırıyor. TV haber bültenlerinde, gazetelerde bu “esnaf eylemci kavgası” diye veriliyor. Bu mudur objektif gazetecilik? Objektiflik adı altında iktidara yaranma cambazlığıdır yapılan. İktidar jonglörleridir bunlar. Haber yapmak suç haline geldi. Ya yandaş olacaksın ya da düşman ikilemi var. İkisi de gazeteciliği zedeliyor. Haberin aktarılması için hiçbir kutba ihtiyacı yok. Gerçek bütün çıplaklığıyla orta yerde duruyor, sadece vicdani ve insani bir bakış açısı yeter. Ama haberden korkuluyor. Gerçeklerle yüzleşilmekten korkuluyor. Gezi eylemleri ile birlikte medya tarihinin en büyük sansür ve otosansürü uygulandı. Bu süreç medyanın alnında bir utanç olarak kalacaktır. Sansürden daha ağır bir utanç da otosansürdür. Maalesef otosansür bir maharetmiş gibi sunuluyor. İktidar baskısına boyun eğmeyecek, sadece gerçeğin peşinde bir yer olacağız, dendi bana Kanal Artı Bir’de. Üç buçuk yıl işsizlikten sonra mesleğimi yapabileceğim bir yer yaratmaya çalıştım. Gezi olayları tam da bu döneme denk geldi. Söylenenlerle yapılanlar değişti. Otosansür uygulamam istendi. Tepkim çok sert oldu. Bunu teklif etmek dahi utançtır, ayıptır. Anında bıraktım. Bu medya düzeni öyle ya da böyle yıkılacak. Ben hep söylüyorum iş aramıyorum, mesleğimi arıyorum, diye. Mesleğimi yapabileceğim bir yer olana kadar da böyle olacak. McCarthy dönemine rahmet okutur bu dönemde olanlar. Medyada tam bir cadı avı başlatıldı. İnsanlar tehdit edildi, işleri gasp edildi. Gazeteler işgal edildi. “İşgal edildi” diyorum, Akşam’ın hali buna en iyi örnektir. Birçok kanalda bazı görüntüler arşivden siliniyor. Ethem Sarısülük’ün vurulma anı arşivlerden silindi. Yanlışlıkla kullanılır diye! Buna skandal demek bile az kalır ama silen de sildiren de hâlâ orada çalışıyor. “Onur en yıkıcı isyandır” denir. Evet öyledir. Bir gün bu insanlar onurları olduğunu hatırlayacak ya da onursuz bir yaşam sürecekler. Ana akım medya objektiflik adı altında iktidar yalakalığı yaparken yandaş olanlar açıkça savaş ilan etti. Yandaş gazeteci tanımı bile doğru değil, çünkü yapılanın gazetecilikle ilgisi yok. Yapılan mücahitliktir. İktidar zalimliğini örtmek rant zincirini devam ettirmek için yalanı can simidi olarak kullandı. Adı konmamış bir cihat ilan etti. İktidardan beslenenler de durumdan vazife çıkarıp mücahitlik görevi yaptı. Halen de yapmaya devam ediyorlar. Mücahitlik yapanlar merhametleri ve vicdanları da olmadığını da gösterdi. 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın linç edilmesinde dahi kılları kıpırdamadı. Ali İsmail Korkmaz’ın linci kolektif işlenmiş bir cinayettir. “Cinayeti kör bir kayıkçı gördü, ben gördüm, kulaklarım gördü”, bir tek bunlar görmedi. İstanbul Haber Servisi Sultangazi’de bir kuyumcu dükkanına gelen kimlikleri henüz belirlenemeyen yüzleri maskeli 3 kişiden 2’si, dükkan sahibi Serkan Ergül (39) ile yanında bulunan Celal Karaduman’ı (57) kurşun yağmuruna tuttu. Saldırganlar daha sonra kendilerini bekleyen araçla kayıplara karıştı. Silah seslerinin yükseldiği dükkana yönelen mahalle sakinleri ağır yaralanan dükkan sahibi Serkan Ergül ile yanında bulunan Celal Karaduman’ı yoldan geçmekte olan taksilerle hastaneye kaldırdı. Hastaneye kaldırılan Ergül ile Karaduman hayatlarını kaybetti. Üç yıl önce de soyulduğu öğrenilen kuyumcuya yapılan baskının soygun için mi, yoksa husumet nedeniyle mi yapıldığı araştırılıyor. Kuyumcu baskını: 2 ölü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in kanser tedavisi gören yeğeni Hatice Şekerci (30) yaşamını yitirdi. Şekerci dün düzenlenen cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Şekerci’nin cenazesi, Kocatepe Camisi’nde cuma namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrasında defnedilmek üzere Gölbaşı’na götürüldü. Cenazeye TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da katıldı. Hüseyin Çelik’in acı günü Yarın: Yaşama da saygı yok ölüme de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), daha önce 21 Temmuz olarak açıklanan Seviye Belirleme Sınavı tercih işlemleri için erteleme kararı aldı. MEB’den yapılan açıklamada, 21 Temmuz 2013 tarihinde sona ereceği duyurulan tercih başvuru işlemlerinin, öğrenci ve velilerimizden gelen yoğun talepler doğrultusunda 29 Temmuz 2013 Pazartesi günü saat 17.00’ye kadar uzatılması bakanlığımızca uygun görülmüştür” ifadeleri kullanıldı. SBS tercihleri uzatıldı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle