15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 tutukluluk halini fazla bulan iptal kararını açıklamayla birlikte eşzamanlı olarak Resmi Gazete’de yayımlamış olsa ya da yasa değişikliği için bir yıl süre tanımamış olsa, karar, mahkemeler için yine bağlayıcı nitelik taşıyacaktı. 250’si tutuklu toplam 361 kişinin yargılandığı Balyoz davasının temyiz incelemesi bugün Yargıtay’da yapılacak duruşma ile başlıyor Balyoz’a kritik inceleme ALİCAN ULUDAĞ Silivri Hâkimlerinin Resti ve Üç İhtimal Anayasa Mahkemesi’nin terör ve örgütlü suçlarda tutukluluk süresini 10 yıla uzatan hükmü anayasaya aykırı bularak oybirliğiyle iptal eden kararı sonrasında Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç, Milliyet’te Fikret Bila’ya verdiği demeçte, 5 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunanların tahliye edilip edilmeyeceği konusunda “Mahkeme, oybirliğiyle iptal kararı verdi. Hâkimler, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını bildikleri için gereğini yaparlar. Buna engel bir durum yok. Hâkim takdirinde bir konudur. İsterlerse bu kararı dikkate alarak ve diğer şartları da gözeterek tahliye edebilirler. 10 yıl kuralı, bir yıl daha yürürlükte olmakla birlikte hâkimler tahliye kararı verebilirler” demişti. Ancak Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme heyeti, Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlanmadığı için yürürlükte olmadığını savunarak “Terörle Mücadele Kanunu’nda 6352 sayılı kanun ile değişik 10. maddesi halen yürürlükte olup, bu madde hükmüne ve dosya kapsamına göre tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir” sonucuna vardı. Topu Anayasa Mahkemesi’nin yanı sıra hükümete de atan yargıçlar, kararın yayımlanmasından sonra da bir yıllık süre içinde TBMM tarafından düzenleme yapılması gerektiğine dikkat çekerken, bu yapılmadığı sürece “Anayasa Mahkemesi’nin bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğini” vurguladılar. ANKARA 250’si tutuklu toplam 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz incelemesi bugün Yargıtay Konferans Salonu’nda yapılacak duruşmalı oturumla başlayacak. Sanıkların katılamayacağı duruşmada, avukatları davaya ilişkin savunmalarını yapacak. Duruşma öncesinde bir araya gelen 70 avukat, savunma konusunda nasıl bir yöntem izleyeceklerini belirledi. Buna göre, daha çok usule ilişkin itirazların yapılacağı savunmada, “sahte Balyoz planı ve zaman çelişkileri”, “sahte dijital veriler”, “yargılama sırasındaki savunma hakkı ihlalleri” gibi konular üzerinde durulacak. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, yerel mahkemenin kararının bozulması gerektiğini belirtirken “Her şey sahte ve kurgulanmış dijital verilere dayandırılmıştır. Dünyanın hiçbir yerinde kurgulanmış verilere dayanarak hüküm kurulamaz” dedi. Hiçbir geçerliliği olmayan dijital verilere dayanarak hüküm kurdu. Bu nedenle böyle bir hükmü ancak koşullandırılmış ve önceden ayarlanmış mahkemeler onaylayabilir. Bu dava, yüksek yargı mahkemesinin de bir çeşit test edilmesi olacaktır.” Ülgen, o dönem yürürlükte olan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın hükümeti devirmeye teşebbüs suçunu düzenleyen 147. maddesinin bu olayda neden uygulanamayacağına ilişkin ise “Biz delilerin sahte olduğunu düşünüyoruz. Bir an bunların doğru olduğunu düşünsek bile ki düşünmüyoruz147. madde uygulanamaz. Çünkü, bu olayda icrai hareketlere başlanmamış. Bu kurguyu yapanlar, kurgulu bir icrai hareket başlatamayacakları için bu yönü eksik. Olay düşünce bazında kalmıştır. Bu nedenle tüm sanıklar beraat ettirilmeli” değerlendirmesini yaptı. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile Yargıtay Başkanı Ali Alkan’ın geçen günlerde yaptığı görüşmeyi eleştiren Ülgen, “Bu görüşmeyi çok yadırgıyoruz. Bu kişiler, 9. Ceza Dairesi’nin dışındaki isimlerdir. Özel ve Alkan, Balyoz davasının temyiz incelemesini görüşmesini gerektirecek bir konumda değiller. Bu görüşmeden olumlu sonuç da beklemiyoruz. Duruşmaya üç gün kala böyle bir görüşmeye anlam veremiyoruz” ifadesini kullandı. Anayasa Mahkemesi birkaç gün arayla iki çelişkili karara imza attı. Önce uzun tutukluluk ile ilgili bireysel başvuruların bazılarını sonuçlandıran mahkeme, terör suçlarından yargılananlar için tutukluluk süresinin ‘iki katına’ çıkabileceği ilkesini kabul ederken, “10 yıl sürenin fazla olduğunu” hükme bağlamadı. Eğer bunu yapmış olsa, karar o an itibarıyla ‘içtihat’ halini alacak ve mahkemeler 5 yılı dolduran tüm tutukluları tahliye etmek zorunda kalacaktı. İçtihat yaratabilirlerdi amuoyu tepkisi mi etkili? Anayasa Mahkemesi yargıçları, aynı konuda birbiriyle çelişkili gözüken iki kararlarının doğurduğu ‘belirsizliği’ giderme yolunu tercih etmemiş gözüküyor. Bu tutumun arkasında, geçmişte 10 yıl yatan Hizbullah sanıklarının, yeni yasa yürürlüğe girer girmez tahliye edilmelerine kamuoyunun verdiği şiddetli tepkinin bir benzerini üzerlerine çekmek istememe gibi bir çekince yatıyor olabilir. Anayasa Mahkemesi de çelişkili kararlarıyla elindeki ‘ateş topunu’ mahkemelere ve hükümete atmış oldu. Ortaya çıkan idari ve hukuki boşluğu değerlendiren Silivri’deki mahkeme heyeti ise hem iptal kararına hem de Haşim Kılıç’ın sözlerine karşı adeta ‘rest’ çekmiş oldu. Hâkimlerin ret kararıyla uzun tutukluluk tartışması sona erdi mi? Ermemiş olabilir! Ergenekon davasının karar duruşmasının yapılacağı 5 Ağustos öncesinde üç sürpriz gelişme yaşanabilir: 1. Anayasa Mahkemesi 10 yıl iptal kararının gerekçesini süratle yayımlayabilir. 2. Silivri dışındaki mahkemelerden benzer tutuklular için ‘tahliye’ kararları çıkabilir. 3. Anayasa Mahkemesi önünde bekleyen ‘uzun tutukluluk’ şikâyetlerinden birkaçını daha (belki de tutuklu milletvekillerininkiler) sonuçlandırabilir. K Ağır cezalar verilmişti İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, geçen yıl Balyoz davasında eski kuvvet komutanları Halil İbrahim Fırtına, Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’a 20’şer yıl hapis cezası vermişti. Orgeneral Bilgin Balanlı, MHP Milletvekili, emekli Korgeneral Engin Alan ve emekli Orgeneral Ergin Saygun ise 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Diğer sanıklara da çeşitli cezalar verilmişti. Yargıtay Başsavcılığı, geçen ay yayımladığı tebliğnamede; kuvvet komutanlarının arasında bulunduğu 256 sanık hakkındaki mahkumiyet kararlarının onanmasını, 67 sanık hakkındaki kararın ise bozulmasını talep etmişti. Üç ihtimal daha var ‘Bizim naneleri de AVM yaparlar mı Balbay?’ 120 avukat katılacak Balyoz davasının temyiz incelemesi bugün Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılmaya başlanacak. Yargıtay Konferans Salonu’ndaki duruşmalı incelemeye, 120 avukatın katılması bekleniyor. Davanın avukatlarından Celal Ülgen, duruşmada nasıl bir yöntem izleyeceklerini Cumhuriyet’e anlattı. Balyoz davasında görevli yaklaşık 70 avukat olarak bir araya geldiklerini belirten Ülgen, şöyle konuştu: “Avukatlar olarak kendi aramızda işbölümü yaptık. Her şeyi, her avukat yinelemeyecek. Herkes, işbölümüne göre kendisine düşen kısmı anlatacak. Buradaki sorunumuz süre. Bize ne kadar süre tanıyacaklar bilemiyoruz. Anlatacağımız bölümlerden birisi, sahte Balyoz planı ve zaman çelişkileri. Bu konuyu ben anlatacağım. Diğer bazı bölümler ise, ‘dijital deliler’, ‘yargılama aşamasındaki savunma hakkına yönelik ihlaller’, ‘Donanma Komutanlığı’ndaki 5 No’lu harddiskin sahtelikleri’ şeklinde. İki avukatımız da eski TCK 147’nin bu olaya neden uygulanamayacağını anlatacak, hukuki eleştirisini yapacak. Onun haricinde herkes 10’ar dakikalık, kendi müvekkili ile ilgili düşüncesini anlatacak.” Davada verilen cezaların neden bozulması gerektiğine değinen avukat Celal Ülgen, her şeyden önce davanın “kurgulanmış Baransu bavulundan çıkan dijital verilere” dayandığını vurguladı. Dünyanın hiçbir ülkesinde kurgulanmış verilere dayanarak hüküm kurulamayacağını belirten Ülgen, şöyle konuştu: “Mahkeme, bu kaygılarımızı ve kuşkularımızı kanıtlayan onlarca rapor sunmamazı rağmen bizi hiç dikkate almadı. İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında tutuklu bulunan gazeteci Tuncay Özkan ile CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, Silivri 1 No’lu Cezaevi’nde B3 altkoğuşunda birlikte kalıyorlar. Tuncay Özkan, 27 Eylül 2008 tarihinde, Mustafa Balbay ise 6 Mart 2009 tarihinde tutuklandı. Balbay ve Özkan, uzun tutukluluklarına karşın, cezaevinde tutsaklığa yenik düşmüyorlar. Havalandırmada bir leğen içerisinde nane yetiştiren Tuncay Özkan, dün internet üzerindeki sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabına yakınları aracılığıyla yazılan notta, AKP’nin tüm yeşil alanları rant kaygısıyla yok eden polikalarını hicvetti. Havalandırmada yetiştirdiği naneleri Balbay’a gösterirken çekilen fotoğrafını Twitter hesabından paylaşan Tuncay Özkan, “Bizim avludaki naneleri de yıkıp AVM yapmaya kalkarlar mı Balbay” diye sordu. nayasa Mahkemesi’nin payı Kararın bu şekilde ‘bireylerin özgürlükleri aleyhinde’ çıkmış olmasında aslında Silivri mahkemesi kadar, Anayasa Mahkemesi’nin de payı olduğu kanaatindeyim. Anayasa Mahkemesi istese ‘belirsizlik’ doğmasına fırsat vermeden hükmünü netleştirebilirdi. Şöyle ki; Yüksek mahkeme, 10 yıl A Bilişimci işadamı, yazar Cem H. Bektaş ‘Demokrat toplumlar hayata daha evrensel bakabilir’ GAMZE AKDEMİR Gezi Direnişi Taksim Gezi Parkı Direnişi beklenmedik bir anda ortaya çıktı, beklenmedik bir biçimde gelişti ve beklenmedik sonuçlar verecek... Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan Gezi Direnişi’nde değerli bilim insanı Prof. Emre Kongar, olayın evrensel ve ulusal boyutlarını toplumbilimsel açıdan irdeliyor. Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin marka isimlerinden olan arkadaşımız Aykut Küçükkaya ise direnişin ilk 30 gününü belgelediği ‘Gezi Güncesi’ ile çok önemli bir mesaj veriyor: Tarih: 17 Ocak 2013. İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Taksim Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası projesine onay vermediğini yazılı bir açıklamayla duyuruyor. Bu kararı o tarihte değerlendiren Taksim Platformu’nun üyesi mimar Korhan Gümüş, “Bu iş bir fırsata dönüşmeli. Bugüne kadar kamusal alan hep bir çatışma alanı olarak görüldü. Kamusal alana iktidarlar hep damgalarını vurmak istedi. Buradaki kamusal alan Nişantaşı’na kadar uzanıyor. Devlet tarafından da özel sektör tarafından da yürütülemez bu işler. Yeni bir kamu modeli lazım. Taksim Gezi Parkı kente enerji veren bir rekreasyon alanı halini alabilir. Bir kültür vadisi olabilir…” diyor. Ama iktidar ve onun İstanbul’daki temsilcileri o günden direnişin yaşandığı günlere kadar bu olumlu sözlere kulak tıkıyor. Ve Tarih: 28 Şubat 2013: İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’ndan dönüyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Taksim Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası’na onay veriyor. Taksim Platformu’ndan Prof. Betül Tanbay, “Yüzde 50 gibi bir oyla seçilen iktidarın bu anlayışı Türkiye için bir felakettir. Muhalefeti de uyanmaya davet ediyorum” diyor. Kitaptan anlıyoruz ki bu açıklamalar “3 ay sonra yaşanacak tarihi günlerin habercisi...” Gezi Güncesi’ni okuduğunuzda iktidarın hırsının olayların tırmanmasında nasıl büyük bir rol oynadığına tanık olacaksınız. Bilişimci işadamı, yazar Cem H. Bektaş aynı adlı televizyon programından yola çıkılarak kaleme aldığı “Bilinen Doğrular (Toplum ve İnsan)” kitabında, ekonomi, çevre, bilişim, iş ve sanat alanlarından kanaat önderleriyle yaptığı söyleşilerle gündemin nabzını tutuyor. Ufuk Tarhan, Celal Şengör, Ünal Güner, Şeref Oğuz, Ata Selçuk, Nasuh Mahruki, Gökhan Ahi, Uygar Özesmi, Ahmet Ercan, Ediz Hun kitapta yer alan isimler. Kitabının “toplumda gerçekliğine inanılmış bilgilerin doğruluğu üzerine harmanlanmış bir bilgi paylaşımı” olduğunu ifade ediyor Bektaş. Ekonomi konusunda ulusal ve global perdede tespitlere de yer verilen kitabında, Şeref Oğuz ile Türkiye’nin bilgi ile “sancılı” ilişkisini de değerlendiriyor Cem H. Bektaş. Oğuz’la sanayi toplumu ile tarım toplumu arasındaki farklara değindiklerini anlatan Bektaş, aynı zamanda doğru orantılı bilgi toplumu oluştuğunu irdelediklerini de söyledi. Son Gezi Parkı eylemlerinin iyice belirginleştirdiği gibi pek çok alanda çıkmaza sürüklenilen otokrat gidişatta direnişin nirengi noktası niteliğindeki “Bilişim ve Toplum” ittifakı kitapta irdelenen bir diğer önemli “doğru”. Yani tam da Bektaş’ın uzmanlık alanı. Zira sahibi olduğu Servodata firması ile bilişim sektöründe 24 yılı aşkın süredir çözümler sunan Bektaş aynı zamanda akademisyen olarak vermiş olduğu bilişim ve toplum derslerin de de bu süreci devam ettiriyor. Bu bağlamda tüm kitabıyla aslında hukuk, demokrasi, insan hakları ve çevre bilincinin birlikte en sağlıklı nasıl var olabileceğini ve var kalabileceğine işaret eden Bektaş şunları söyledi: “Demokratik açıdan iyi beslenmiş toplumların sanatsal yönleri de gelişmiştir. Ve hayata daha evrensel bakabilirler. İnsan hakları olarak ifade ettiğimiz evrensel değerler bireylerin ve kamu hizmetlerinde görev alan kamu görevlilerinin kurumsal ve hukuksal temelleri karşılıklı olarak bilmeleri gerekir. İnsan hakları düşüncesinin oluşumunu tetikleyen savaşlar, siyasi mücadeleler ve ekonomik krizler ve çevre sorunları gibi olgular toplumu ileriye değil geriye taşır. İnsan haklarının anayasalara girmesi, her şeyden önce onu pozitif hukukun parçası haline getirir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle