15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 10 BANKALARDA RAMAZAN KREDİSİ Ramazanın gelmesiyle bankalarda kampanya yarışı başladı. İşte bankaların ramazan kampanyaları: EKONOMİ 10. Kalkınma Planı’ndaki enerji hedeflerini inceleyen MMO, gerçekleşme olasılığını çok düşük buldu CUMHURİYET 15 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ [email protected] 11 l İş Bankası: ‘Geleneksel Bayram Kredisi’nden serbest meslek sahipleri, tüm ücretli çalışanlar ile emekliler, aylık yüzde 0.66’dan başla yan faiz oranlarıyla 60 ay vadeye ve 35 bin TL’ye kadar farklı kredi seçenekleriyle yararlanabiliyor. u Makina Mühendisleri Odası, enerjide özelleştirme uygulamalarının süreceğine, tüm yeni elektrik üretim yatırımlarının özel sektöre bırakılacağına işaret etti. MUSTAFA ÇAKIR Enerjide planlama yok sans alıp yatırım aşamasına geçen projelerin kurulu güç toplamı 52 bin 523 MW. Lisanslama sürecinde olan projelerin kurulu güç tutarı ise 65 bin 566 MW. Toplam 118 bin 84 MW’ye ulaşan bu kapasiteden iptal talebiyle EPDK’ye başvurulan 15 bin 160.40 MW kapasitedeki projeler düşüldüğünde bile kalan proje stoku 102 bin 923.60 MW’dir. AKP, gelecek beş yıl içinde lisanslı ve lisans sürecinde olan projelerin yalnızca yüzde 18.95’inin devreye alınabileceğini düşünüyor. l Veriler siyasi iktidarın enerji politikalarında planlama diye bir anlayışının olmadığını gösteriyor. 2018’e kadar lisanslı projelerle lisanslama aşamasında olan projelerin beşte birinden daha azının gerçekleşebileceğini kabul etmek, bu gerçeğin itirafıdır. 52 vilayete sigorta teşviki Ekonomi Servisi Hükümetin, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi dikkate alınarak belirlenen illerin sigorta primi işveren hissesi teşviki uygulanmak suretiyle 52 ilde üretim ve istihdam arttırmayı amaçlayan yeni uygulaması yürürlüğü girdi. Bakanlar Kurulu malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primi işveren hissesinde beş puanlık prim teşvikine ek olarak, sigorta primine esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanmak üzere altı puan ilave edilmek suretiyle sigorta primi teşviki uygulanacak yerleri belirledi. BozcaadaGökçeada ilçeleri; Şırnak, Hakkâri, Batman gibi illerle birlikte en uzun süreli, yani beş yıl teşvikten yararlanacak yerler arasına alındı. Boş bir hayal Plan, 2012’de elektrik üretiminde yüzde 43.18 olan doğalgazın payını 2013’te yüzde 43 olarak tahmin ediyor. 2018 için öngörü yüzde 41. Lisans alıp yatırımları süren santralların kurulu gücü 20 bin 918.60 MW. Başvuru, inceleme ve uygun bulma aşamasındaki santralların kurulu gücü ise 33 bin 158.25 MW. Lisans iptali için başvurulan 9 bin 692.06 MW güçteki projeler düşüldüğünde bile, proje stoku 44 bin 384.79 MW’ye ulaşabilecek. Bu kapasiteye mevcut doğalgaz santrallarının 18 bin 317.80 MW gücü eklendiğinde, doğalgaza dayalı elektrik üretim santrallarının kurulu kapasitesi 62 bin 702.59 MW’ye ulaşacak. Rakamlar, AKP’nin elektrik üretiminde doğalgazın payını 2023’te yüzde 30’a düşürme iddiasının “boş bir hayal” olarak kalacağını gösteriyor. Emekçi enflasyona yenik düştü u Türkİş’in kamu kesimi toplu iş sözleşmesi raporuna göre 20032012 döneminde toplu iş sözleşmeleri 5 kez bağıtlandı. Alınan zam oranları enflasyonun altında kaldı, dönemsel ücret gerilemeleri yaşandı. Kamu emekçilerinin net ücretlerinde büyük düşüş yaşandı. Ekonomi Servisi Türkİş, 20032012 döneminde 5 kez bağlanan toplu iş sözleşmelerinde alınan zam oranlarının enflasyonun altında kaldığı ve dönemsel ücret gerilemelerinin yaşandığını açıkladı. Türkİş, 20132014 dönemi kamu kesimi toplu iş sözleşmeleriyle ilgili rapor hazırladı. Raporda, 20032012 döneminde ücretlerin nominal artmasına karşın reel olarak korunamadığı belirtilerek ekonominin büyüdüğü, ancak işçilerin bu büyümeden pay alamadığı vurgulandı. Söz konusu dönemde ücretliler dışındakilerin vergi oranlarının düşürüldüğü, işçilerin görece üstünlüğünün ortadan kaldırıldığı hatırlatılan raporda, 2006’da yüzde 25 olan vergi oranının yüzde 27’ye yükseltilmesinin ücretlilerin aleyhine olduğuna dikkat çekildi. Raporda, vergi dilimlerinin de işçi ücretlerine uygun düzenlenmediği vurgulanarak şu tespitlerde bulunuldu: 4 İşçiler, sabit gelirli olmaktan çıkarılmış, azalan gelirli haline getirilmiştir. Yılın ikinci yarısında yapılan ücret zammı işçi ücretlerindeki net düşüşü engelleyememektedir. 4 20032012 dönemi içinde, 2008’den itibaren işveren sosyal sigorta primleri 5 puan, yani yüzde 25 azaltılmış, işçi ücretlerinde ise sigorta prim tavanını aşan gelirlerden prim kesilmeye başlanılmıştır. Bu uygulama net işçi ücretlerinin daha da düşmesine neden olmuştur. Aynı dönemde 2008’den itibaren işçilere 6772 sayılı kanuna göre ödenen ilave tediyelerden sosyal güvenlik primi kesilmeye başlanılmıştır. Bu uygulama net işçi ücretlerinin daha da düşmesine neden olmuştur. 4 Memur ücretleri net olarak artmasına karşın kamu işçilerinin net ücretleri düştü. Kamu işçisinin ocakta aldığı net ücreti bütün yıl sabit alabilmesi için ücretine mayısta yüzde 6.36 ve kasımda ise ayrıca yüzde 9.72 oranında zam yapılması gerekiyor. Aksi halde ücret zamlarına rağmen net ücret düşecek. Öte yandan, kamuda çalışan 185 bin işçinin 20132014 yılları için ücret ve sosyal haklarına yapılacak zam miktarının belirlenmesi görüşmeleri Türkİş ile hükümet arasında devam ediyor. Görüşmeler kapsamında taraflar şimdiye kadar 3 kez bir araya geldi. Sandık Körleştirmesi! Son Mısır olayları bağlamında sandık konusunda oluşturulan kamuoyu, özgür tartışmanın bir demokrasi için ne kadar yaşamsal ve vazgeçilmez olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Sandıktan çıkan her sonucu onaylamak demokrat olmanın önkoşulu; mutlak anlamda olmazsa olmazı sayılıyor. Buna karşı, sandıktan çıkan her sonucun demokratik olmayabileceği düşüncesi yeterince tartışılamıyor. HHH Başbakan’ın AKP’si başta olmak üzere bütünüyle siyaset ile basınyayının ve diğer kamuoyu oluşturan çevrelerin çok büyük bir bölümü tarafından çok güçlü bir sandıktan çıkan tartışılamaz rüzgârı estiriliyor. Sandık kutsallaştırılarak toplum demokrasinin eksiklerini ve açıklarını tartışamayacak kadar yoğun bir baskı altına alınıyor; körleştiriliyor. Kamuoyu Mısır’la yatırılıp Mısır’la kaldırılırken ülkede yaşanan demokrasi dışı uygulamalar; Gezi olayları sonrası yaşanan polis şiddeti; öldürme ve yaralamalar; linç girişimleri ve delillerin karartılması neredeyse tümüyle görmezlikten geliniyor. Gece yarısı geçirilen yasalarla mimar ve mühendislerin yaşam hakları ellerinden alınıyor; kamu eliyle talana dönüşen satışlar hızla artıyor. Bu ortamda, sandığın her tür sonucunu savunmayan haindir anlayışının sorgulanmasına da olanak tanınmıyor. Sandığın olası sonuçlarını göz ardı eden bu anlayış kendi içinde hiç de demokratik ve özgürlükçü değildir! Bu anlayışa göre sandıktan faşizm çıkarsa da onu onaylamayan demokrat sayılmayacak, hain ilan edilecektir. Böyle demokratlık olmaz! Hiçbir demokrattan, sandıktan çıktı diye faşizmi onaylaması istenemez. HHH Sonra, sandığın içine ne konulursa sonuçta o çıkar. Bu nedenle sandığın nasıl doldurulduğunun biçimi ve içeriği, ülke yönetiminin niteliğini belirler. Sandıktan çıkacak ülke yönetiminin demokratik mi faşizan mı olacağı yönünden, sandığa giden yolun özellikleri, çok büyük bir önem taşıyor. Eğer yeni anayasanın ülke demokrasisinin yol güvenliğini sağlaması isteniyorsa, yapılması gereken en önemli düzenlemelerden biri, demokratik sandık konusunda olmalıdır. Yerel yönetici ve milletvekili adaylarının, bugünkü gibi parti genel başkanları tarafından değil, partilerin yerel örgütlerince ve halkın etkin katılımıyla saptanması; her seçim çevresinden bir milletvekili seçilmesi ve bu uygulanamıyorsa seçim barajının 1960’larda olduğu gibi tamamıyla kaldırılması, ilk yapılması gereken ana düzenlemelerdir. HHH Ne kadar demokratik olursa olsun sandık tek başına olası bir faşizmi önlemede yetersiz kalabilir. Bu nedenle, yargının haksızlıklarıyla halkı çıldırtan güvensizlik çukurundan çıkması ve adalet dağıtacak bir yapıya kavuşması gerekir. Buna, bağımsız basın; özerk üniversite; örgütlü sendika, etkin meslek oda ve birlikleri, bilimin yol göstericiliğini ilke edinen eğitim ve bilim eşlik etmelidir. Tüm bunların demokratik ilkelere göre kurumlaşması ve çalışması anayasal güvence altına alınmalıdır. Son olarak faşizan bir gidişin yollarını kapatacak altyapının sağlamlığı, demokrasinin bir yaşam biçimi olmasıyla sağlanabilir. Aile, okul, işyeri ve diğer toplumsallaşma alanlarında, insana ve düşünceye saygının; kadınerkek eşitliğinin egemen kılınması; bireyin özgür gelişmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması, sandığı da gerçek bir demokraside olması gereken yere çıkaracaktır. Yeni bir anayasa yapılmasının gündemde olduğu bu dönemeçte, sandıktan çıkanın kesinlikle demokratik olmasını sağlayacak kurumsal yapılanmaların çok somut bir biçimde tartışılması ve oluşturulması bir zorunluluk oluyor. l Vakıfbank: Yüzde 0.88’den başlayan faiz oranlarıyla 50 bin TL’ye kadar ihtiyaç kredisi kullanma fırsatı sunuyor. Vakıfbank Geleneksel Bayram Kredisi’nde, 5 yıla kadar vadelerde geri ödeme seçenekleri de var. l ING Bank: ANKARA Hükümetin 10. Kalkınma Planı’nda yer verdiği enerji hedefleri gerçekçi bulunmadı. Hedefleri “boş bir hayal” olarak nitelendiren Makina Mühendisleri Odası (MMO), iktidarın enerjide planlama diye bir anlayışının da olmadığına dikkat çekti. MMO’nun hükümetin enerji hedeflerine ilişkin değerlendirmeleri şöyle: l Planda 2013 elektrik üretiminin, 2012’ye göre yüzde 5.39 artacağı ve 255 GWh’a ulaşacağı öngörülüyor. l Planın 2018 için kurulu güç tahmini 78 bin MW. Bu veri, beş yılda kurulu gücün 19 bin 500 MW artacağı anlamına geliyor. Oysa Ocak 2013 itibarıyla EPDK’den li Ramazan boyunca tüketiciler 0.88 faizle 10 bin lira kredi alabilecek. Kampanyadan faydalanabilmek için ‘ING Bank Kredi’ yazıp TC kimlik numaranızı yazarak 2205’e SMS göndermek yeterli. l Akbank: 1 yıldan 5 yıla uzanan vade seçenekleri ve yüzde 0.68’den başlayan faiz oranları ile ihtiyaç kredisi sunuyor. 30 bin liraya kadar kredi kullanma imkânı sunan kampanyada 3 ay ertelemenin yanı sıra krediyi bu bayram kullanıp taksit ödemelerine bir sonraki bayram başlamak da mümkün. Ortadoğu’da yine ortalık toz duman. Suriye iç savaşı Lübnan’a sıçradı. Mısır’da devrimci atılımının önüne yine bir askeri darbeyle set çekildi. Müslüman Kardeşler örgütünün liderliği tutuklanıyor, taraftarları sokakta güvenlik güçleriyle çarpışıyor; gözlemciler bir iç savaş olasılığından söz ediyor. ŞiiSünni çatışması Lübnan’da yeniden alevlenirken Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Katar’ın, Mısır’ın “yeni” yönetimini kutlayarak kesenin ağzını açmaları, MK’den daha şeriatçı Selefilerin cuntaya destek vermesi, Suriye’de muhalefetin içinde yoğunlaşan çatışmalar Sünni İslam içinde adeta bir “iç savaş” ortamının varlığına işaret ediyor. Ortadoğu’da Kargaşa hedef alan açıklaması (NYT, 11/07) darbede ABD’nin onayının, hatta parmağının olduğunu (“yararlı salaklara” anımsatma: Bu bölgede darbeler böyle olur. Üç beş meczup generalin “laikçi” fantezilerinden kaynaklanmaz); emperyalizmin, ılımlı İslam opsiyonundan vazgeçerek “güçlü adam, istikrar, gerekirse zorla...”, modeline geri dönmeye başladığını düşündürüyor. Burada bizi ABD’nin siyasal İslamın stabilize edici becerilerine güvenini kaybettiğine, bölgede İslamcı cumhuriyet kurmaya niyetli, halife, sultan hayalleri görmeye başlayan yapılarla uğraşmak yerine, “ordu, medya, molla” üçlüsüne, açık diktatörlüklere başvurma pahasına, dayanma eğilimine ilişkin senaryo ilgilendiriyor. Bu senaryonun içinde bir tarafta ŞiiSünni çatışmasını, öbür tarafta Sünniler içinde Vahabi/ Selefi akımının açtığı çatlağı derinleştirmek yatıyor. Burada “Ne yani, ABD seçilmiş MK yerine, katı şeriatçı Selefilerle mi iş yapacak” sorusu akla geliyor. Mısır’da Selefilerin, MK’ye “ihanet” edip cuntayı desteklemeleri beni de şaşırttı. Ama, El Nur’un Suudi maşası olduğunu anımsayınca ve cuntanın yeni anayasasının açıkça şeriatı çağıran 1. maddesini görünce aklım başıma geldi. Şimdi, siyasal İslamın “seçimlerle iktidara gelirim ne istersem yaparım” diyen “sandıkokrasi” kafası Mısır’da duvara çarptı. MK taraftarları ‘Siyasal İslamın en büyük sınavı’... Financial Times’tan David Gardner’e hak vermemek elde değil: “Siyasal İslam, tarihinin en zorlu sınavından geçiyor.” 1980’lerden bu yana tüm bölgede etkisini artıran Müslüman Kardeşler örgütü Mısır devriminin toz dumanı içinde orduyla anlaşıp liberallerin desteğiyle iktidara geldiğinde, bölgede “Mısır nereye giderse bölge oraya gider” deyimine uygun bir çekim gücü oluşturmaya başladı. Ancak 80 yıllık mücadele, örgütlenme geleneği, tecrübesiyle iktidara gelen MK’nin, Gardner’in deyişiyle “devletin yönetim levyelerini bulmakta çok zorlandığı”, bir başka deyişle postkolonyal devletin düzeneğini çalıştıramadığı, ekonomisini yönetemediği ortaya çıktı. Halk yeniden sokaklara çıkarak devrimin taleplerini gündeme getirdi, ordu da bu ortamda yönetime el koydu; perde arkasından yönetmek üzere kendine bir sivil “paravana” oluşturmaya girişti. Hızla birikmeye başlayan yorumlar (Le Monde, 07/07; El Cezire, New York Times, 10/07) ABD hükmet sözcüsü Pseki’nin, özellikle Mursi’yi sokaklarda, meydanlarda iç savaş, diğer bir deyişle silahlı mücadeleye geri dönme provası yapıyor. Suriye’de deneyim kazanan MK kadrolarının da ülkeye geri dönerek yangına benzin dökme olasılığı var. Siyasal İslamın Tunus ve Türkiye’deki benzerleri de zor durumda. Tunus’taki AKP, Selefilerin basıncı altında bunalıyor; Türkiye’deki de sokaklardaki muhalefetin... Tüm bunlar siyasal İslamın çok zor bir sınavla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ya kısa bir sarsıntıdan sonra projesini, postkolonyal devleti yönetebilecek bir biçimde yeniden şekillendirecek ya da bu kargaşa içinde beceriksizlikleri sergilendikçe, kitlelerin ilgisi kayboldukça marjinal bir konuma itilecek. Bu akımın, daha önce tartıştığım özelliklerinden hareketle AKP deneyiminden sonra, ben birinci senaryoyu olanaklı görmüyorum. İkinci senaryoysa tüm bölgede büyük sarsıntılara yol açmadan tamamlanacak gibi görünmüyor. ...Solun ve ‘demokrasi’ güçlerinin de... “Arap uyanışı” başlayınca, ABD’nin, Suudi Arabistan, Emirlikler ve Katar gibi ülkelerin halk hareketine, devrimci atılımlara müdahaleleri, etnikdini temelde herkesin herkesle savaşmaya başladığı bir kargaşayı tetikledi. Küresel ekonomik krizin, yeni sınıf şekillenmelerinin, Tahrir’de “Gezi”de sergilediklerini de düşünerek yeni bir gelecek inşa etmek açısından, Mao’nun dediği gibi “Gökkubbenin altında kaos var, koşullar mükemmel” diye düşünmek olanaklı. Bu açıdan, sol hareketin, demokrasi güçlerinin de 196873 döneminden bu yana en sert sınavlarına girdiği söylenebilir. Ancak 196873 döneminin, 197982 (İran) derslerinin giderek unutulduğunu söyleyebiliriz. Mısır’da 1990’lar boyunca sol hareket, liberaller Mübarek rejimine karşı kitlelere ulaş l HSBC: Dosya masrafı alınmayan bayram kredisi ‘KrediNET’, 40 bin lira için, 36 ay vade ve aylık yüzde 1.08 faiz oranı fırsatı sunuyor. Kampanya 9 Temmuz12 Ağustos arasında geçerli. mak, halkla yakınlaşmak umuduyla her fırsatta MK’yle işbirliği yaptılar; kitlenin muhafazakâr reflekslerini “hoşgörüyle” karşıladılar. MK’nin dinci projesinin, dünya görüşünün sorunlarını birlik için, radikal İslamı izole etmek adına görmezden geldiler. Böylece eleştiri bıçağı giderek körleşti, kısa dönemli “kanaat” uzun dönemli düşüncenin yerini aldı. Mısır toplumunun, solun doğal tabanının dünya görüşü, siyaset anlayışı, giderek MK’den yana değişti. Bu süreçte sol eridi, kalanlar da MK’yi destekler konuma hapsoldular. Mübarek devrildikten sonra da bağımsız bir varlık sergileyemediler; eski rejime, orduya karşı gidip MK’yi ve Mursi’yi desteklediler. Şimdi de Mursi’ye karşı orduyla aynı safa düştüler. Benzer bir öyküyü Tunus için de anlatabiliriz. Ancak, geçen hafta The Daily Star’da (Lübnan) rastladığım bir yorum Tunus’ta, sürecin mantıki sonuçlarına ulaşmaya iktidar muhalefet dinamiğinin siyasal İslamın dünyasına hapsolmaya başladığını gösteriyordu. Yazar Sherelle Jacobs, Tunus’taki AKP (MK) hükümetine en büyük tehdidin radikal Selefi hareketlerden geldiğini saptıyor. Jacobs’a göre bunların içinde şiddet yanlısı olmayanlar da var. Bu durumdan yararlanmak, sorunu dini konulardan ekonomiye çekmeye çalışmak gerekiyor. Diğer bir deyişle Jacobs, Tunus AKP iktidarına karşı, “barışçı” Selefilerle (iyi İslamlaE.Y) ittifak yapmayı, şeriat projesini görmezden gelmeyi öneriyordu. Türkiye sol hareketi de 1971 askeri rejiminden sosyalizm, demokrasi mücadelelerinden “kendi sağındaki güçlerden yardım ya da çözüm beklemek, vahim sonuçlar üretiyor” dersiyle çıkmıştı; bu ders üzerinden 1970’lerde yaratıcılığını geliştirmiş kitleselleşmişti. Önce 1980’lerde, sonra da AKP yükselirken bu ders tahtadan silindi. Bugün, geçmiş hataları tekrarlamamak, boş hayallere kapılmamak için bu dersi anımsamakta büyük yarar var diye düşünüyorum. Bedelli’den 2.2 milyar TL Ekonomi Servisi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, bedelli askerlik uygulamasından bugüne kadar, 2 milyar 230 milyon lira kaynak sağlandığını açıkladı. Şahin’in açıkladığı rakamlara göre elde edilen bu gelirin 170 milyon lirası şehit ailelerine harcandı. Şahin, er ve erbaşların muhtaç ailelerine bedelli üzerinden de mali destek kararı verdiklerini, bu kapsamda 60 bin ailenin müracaat ettiğini söyledi. ESKİŞEHİR (AA) Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinin araştırmasına göre ekonomik krizler insanları suça yöneltiyor. 19902011 yıllarını kapsayan araştırmaya göre: l Dolandırıcılık, rüşvet ve sahtecilikte, yüksek öğretim düzeyindeki hükümlülerde 20072008’de artış yaşandı. l Dolandırıcılık, krizin başladığı 2000’de artarken, 2002’den sonra azalıp 2005’te yeniden artışa geçti. Kriz suça yöneltiyor Mısır’ın faturası ağır olur Mısır’la temasların devam etmesi gerektiğini vurgulayan Oran, şu bilgileri verdi: 4 Mısır’da toplam 250 kadar Türk yatırımcısının 2 milyar dolar Ekonomi Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut dolayında yatırımı bulunuyor. Türk Oran, Türkiye’yi, Mısır’daki iç işadamlarının yaptığı yatırımlarda 65 savaşın bir tarafı yapmanın Mı bin kişi istihdam ediliyor. 4 İki ülke arasında tisır’daki Türk yatırımlarıcaret hacmi 2012’de 5 nı riske sokacağını belirmilyar doları aştı. milyar terek hükümeti Suriye’de 4 Mısır’daki Türk yatıdolar rımlarında yaptıkları yanlışları tektekstil başı rarlamaması konusunda yatırım çekiyor. Kimya, perauyardı. Oran, “Hükümet kende ve müteahhitlik Mısır’da yaşananlara bu hizmetleri de öne çıkıyor. Türkiye, Mısır’da kadar müdahil olmak yerine en çok yatırımı bulunan 28. ülke. LC öncelikle bu ülkedeki Türk Waikiki, Colin’s, Taypa, Aksa Akrilik, Mısır’da yaşanan karışıkişadamları ve vatandaşlarının Küçükçalık Perde, Abalıoğlu İplik, lıklar ve iç savaş tehlikesi, güvenliği için gereken adımKipaş, Mavi Jeans, De Facto, FLO Türkiye’deki değişik işkollaAyakkabı, Sarar, Baydemirler ları atmalı. Mısır’la dış ticarının bu ülkeye TIR’larla yapPerde, Evyap, Hayat Kimya, ret kanallarının açık kalması, tıkları mal sevkıyatını olumsuz Filli Boya ve BİM, Mısır’da bu ülkedeki Türk yatırımlarının etkilemeye başladı. Dışişleri ö n e ç ı k a n T ü r k güvenliği için gerekli güvencelerin Bakanlığı’nın devreye girmesi soyatırımcıları. alınması, istikrar ve barış ortamının nucu Mısır’ın Port Said Limanı’nda tesisi, hükümetin önceliği olmalı” dedi. bekleyen Türk TIR’ları, RoRo gemisi u Umut Oran, hükümeti, Mısır’daki taraflı tutumun Türk işadamlarının bu ülkede yaptığı yatırımları riske sokacağı konusunda uyardı. 2 Mal sevkıyatı yavaşladı ile Türkiye’ye geri dönmek zorunda kaldı. Bundan sonraki süreçte seferlerin olup olmayacağı hâlâ belirsizliğini koruyor. Öte yandan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Mısır’da darbeyi gerçekleştiren El Sisi’ye 2 ay önce verdiği 250 milyon dolarlık savunma kredisi ile Hazine ve Eximbank tarafından Mısır’a açılan 2 milyar dolarlık ihracat kredisi de halen yürürlükte.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle