15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 2013 CUMA 4 HABERLER Ankara Barosu, demokratik haklarını kullananlardan terörist yaratmaya çalışıldığını söyledi 2. Sınıf Değil de, Ne?.. Tüm dünyada böyle olaylar yaşanabilir. Batı Avrupa’da da yaşandığını görüyoruz. Bu sözleri Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, olayları dikkatle izlediklerini söyleyip, itidal tavsiye eden ABD’li meslektaşı John Kerry’ye söylüyor. Davutoğlu telefon ettiğinde Kerry kendisine ne cevap verdi, acaba? Tüm dünyada böyle olaylar oluyor, ama demokratik gösteri, ifade özgürlüğü olarak karşılanıyor, insanlar gaza boğulmuyor, tutuklanmıyor, iki kişi ölmüyor, dedi mi? Demediyse kibarlığından değil, lafı uzatmamak içindir. Zaten tüm dünyada olan ve olaysız geçiştirilen olayların, bizde toplumsal bir patlamaya dönüşmüş olmasının nedeni de, normal olarak demokrasilerde, iktidar tarafından sabırla izlenen bu gösterilerin anlaşılmaz bir vahşetle yanıtlanmasıdır. Ahmet Davutoğlu’nun John Kerry’ye mesajı şu: Türkiye ikinci sınıf bir demokrasi değildir. El insaf! İnsan elinde olmadan isyan içinde soruyor: Türkiye ikinci sınıf bir demokrasi değilse, nedir? HHH Başbakan’ının yasaları din kurallarına uydurmalarının neden tepkiyle karşılandığını anlamadığı bir ülke ikinci sınıf demokrasi değilse nedir? Dünyada hapishanelerinde gazeteci bulundurma rekorunu kırmış bir ülke ikinci sınıf bir demokrasi değilse nedir? Demokrasinin onsuz olmazı kuvvetler ayrılığı ilkesinin ayaklar altına alındığı ülke birinci sınıf bir demokrasi midir? Yargının, yürütmenin denetimine sokulduğu ülke kaçıncı sınıf demokrasidir? Askeri vesayeti kaldırıyorum derken, mahkemelerini askeri mahkemelerden daha bağımlı hale sokan rejime demokratik denebilir mi? Metropolünün parkının ne olacağı, nerede AVM yaptırılacağına kadar her konuda karar yetkisi Başbakan’da olan bir ülke ikinci sınıf bir demokrasi değil midir? Başbakan’ın yurttaşa “İçeceksen git evinde iç!” diyerek içeni ayyaş diye aşağılama yetkisini kendisinde bulacak cürete sahip olduğu ülke birinci sınıf demokrasi midir? Birinci sınıf demokrasilerde, özel yetkili mahkemeler var mıdır? Birinci sınıf demokrasilerde, delillerin değerlendirmesi yapılmadan ve milyon sayfalık dosyalara karşı 2 saatlik savunma hakkı verilen mahkemeler var mıdır? İnsanların, doğru dürüst gerekçe bile gösterilmeden yıllarca tutuklu kaldıkları ülkeler birinci sınıf demokrasiler midir? HHH Vapurda, parklarda kızlar ile oğlanların yan yana nasıl oturacaklarına başbakanların karıştıkları ülkeler birinci sınıf demokrasiler midir? Siyasal gösterilere katılmanın, bir pop müzik grubunun konserlerine gitmenin terör örgütü mensupluğu olarak nitelendiği ülkeler birinci sınıf demokrasiler midir? Bedava eğitim istemek, bunun için gösteri yapmak yüzünden üniversite öğrencilerinin terörist olarak nitelenip, hapse atıldıkları ülkeler ikinci sınıf demokrasiler değiller midir? Hangi izan sahibi, bu sorular karşısında Türkiye’nin ikinci sınıf demokrasi olduğunu ileri sürenlere karşı çıkabilir. İzan sahibi birisi bu suçlamalara karşı insaf ölçüleri içinde ancak şu yanıtı verebilir: Hayır efendim, Türkiye ikinci sınıf değil, üçüncü sınıf bir demokrasidir? Ya da Kerry’nin çıkışına illa itiraz edilecekse şu soru sorulabilir: Bay Kerry, biz bir günde bu hale gelmedik. Eskiden de, biraz dikkatle bakınca görüleceği üzere yine böyleydik. O zaman ses çıkarmıyordunuz da, şimdi ne oldu? Bu soruyu da, Davutoğlu, Kerry’ye soramaz. Ama emin olun ki, işin içinde bir bit yeniği olduğunu Davutoğlu anlamıştır ve hiç kuşkunuz olmasın ki, Türkiye’deki demokrasiyi bugüne kadar hiç umursamayan ABD’nin şimdi neden birden ikinci sınıf demokrasi konusunu mesele yaptığını düşünmekte ve kendi kendine sormaktadır: Allah Allah bu Kerry’nin bir derdi ve söylemediği bir şey var. Ama acaba ne? u Ankara Barosu Başkanvekili Sema Aksoy, barışçıl gösterilerin siyasilerin tahrike yönelik beyanları ve ölçüsüz şiddeti nedeniyle kontrolsüz bir noktaya ulaştığını söyledi. Polis şiddetine tepki yanat ve uygulamalara derhal son verilmesini; halka karşı şiddet kullanan polisler hakkında derhal ve kapsamlı bir soruşturma başlatılmasını; sorumluların kamu görevlerinden uzaklaştırılmasını; halka karşı kimyasal silah kullanımına yönelik sıkı, denetleyici ve yaptırım içerir düzenlemelerin derhal tesisini talep ediyoruz.” CUMHURBAŞKANI GÜL ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu’na bağlı avukatlar, çok sayıda ilde yapılan Gezi Parkı eylemlerine yönelik polis şiddetine tepki gösterdi. Ankara Adliyesi önünde toplanan avukatlar, olaylar sırasında atılan gaz bombası fişeklerinden “Adalet istiyoruz” diye yazdı. Ankara Barosu Başkan Vekili Sema Aksoy, burada yaptığı açıklamada, İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı korumak için başlayan barışçıl gösterilerin, tahrike yönelik beyanlar ve doğrudan polis şiddeti nedeniyle kontrolsüz bir noktaya ulaştığını kaydetti. Polis şiddetine avukatların da tanık olduğunu, hatta bir avukatın başından yaralandığını, stajyer bir kadın avukatın ise kötü şekilde dövüldüğünü, boyun ve çene kemiğinin kırıldığını belirten Aksoy, “Demokrasi ve özgürlüklere sığınak olan Ankara Barosu Eğitim Merkezi Avukatlar gaz fişekleri ile ‘Adalet istiyoruz’ yazdı Kamalak provoke etti Sema Aksoy’un açıklamasının bitiminde Saadet Partisi Genel Başkanı, Avukat Mustafa Kamalak elinde anayasa ile konuşma yapmak istedi. Avukat olan eşi Zübeyde Kamalak’ın sabah saatlerinde türbanlı olduğu için duruşmaya alınmadığını belirten Kamalak, bunun anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Bu sırada alanda bulunan avukatlar, Kamalak’a tepki gösterdi. Avukatlar, bu açıklamanın yeri olmadığını bildirdi. Daha sonra Zübeyde Kamalak da olay yerine geldi. Bir süre avukatlar ile Kamalak çifti arasında tartışma yaşandı. Avukatlar, daha sonra adliyeden Ankara Barosu’na doğru yürüdü. binası bazı polislerin hedefi haline gelmiştir” dedi. Polisin barışçıl gösteriler için sokağa çıkan kadın, çocuk, yaşlı demeksizin herkese şiddet uyguladığını belirten Sema Aksoy, şöyle konuştu: “Pek çok çevik kuvvet polisi, avukatlarımızın tanıklığı yanında basına da yansıyan fotoğraflardan anlaşılacağı üzere, teşhisi engelleyecek şekilde üniformalarındaki rütbeleri sökmüş şekilde görev yapmaktadır. Hukuk devleti ortada değildir. Zira demokratik haklarını kullanmaktan başka niyeti olmayan, çoğu lise ve üniversite öğrencisi çocuk ve genç gösterici Emniyet’te ‘Başbakan lık, bakanlıklar ve TBMM’yi işgal etmek’le suçlanarak terörist gibi gösterilmeye çalışılmışlardır. Siyasi iktidarın temsilcileri, yurttaşlarımızı, kendilerini destekleyenler ve desteklemeyenler olarak ikiye bölmüştür. İktidar, sadece kendilerini destekleyenleri korunmaya değer, diğer kesimi ise düşman gibi görmekte ve göstermektedir.” Başkanvekili Aksoy, Ankara Barosu olarak şu önerilerde bulundu: “Siyasi iktidar ve yöneticilerin halkın sesini dinlemelerini; kimden gelirse gelsin halkı bölmeye, birbirine karşı kışkırtmaya, provoke etmeye yönelik be u Gül, 20’li yaşlardaki polisler yerine asıl onlara şiddet emri verenlerin soruşturulması gerektiğini vurguladı. Gül polis şiddetiyle ilgili görüntüler karşısında sarsıldı. İLHAN TAŞCI ‘Halkın meşru talebi’ İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ: GÖSTERİCİLERE UYGULANAN ŞİDDET KONUSUNDA KAYGILIYIZ ‘BM ilkeleri ihlal ediliyor’ u İnsan hakları örgütleri tarafından Cumhurbaşkanı Gül ve hükümet üyelerine gönderilen mektupta, polisin göstericilere uyguladığı şiddetin derhal son bulması ve barışçıl gösteri yapma özgürlüğünün güvence altına alınması istendi. İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN [email protected] İstanbul Haber Servisi Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH), Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği (İHD), Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a mektup yazarak polis şiddetine son verilmesi çağrısı yaptı. Mektupta “Sizi barışçıl gösteri hakkı ve ifade özgürlüğünü güvence altına almaya, gözaltındaki bütün barışçıl göstericileri serbest bırakmaya ihtiyacı olanların tıbbi yardıma ulaşmalarını sağlamaya göstericilere karşı uygulanan polis şiddetine derhal son vermeye işkence ve kötü muamele ile kolluk kuvvetleri tarafından orantısız güç kullanıldığı iddialarını araştırmak üzere bağımsız ve tarafsız bir soruşturma komisyonu oluşturmaya davet ederiz” denildi. tarihinde başlayan gösterilerde polisin uyguladığı şiddetin ardından kısa sürede, baskıya karşı bir protesto hareketine dönüştüğüne dikkat çekildi. Sadece Ankara, İzmir ve İstanbul’daki gösterilerde 2 bin 800 kişinin yaralandığı, 3 binin üstünde gözaltı olduğu ve gözaltındakiler işkence, kötü, aşağılayıcı muameleye maruz kaldığı vurgulandı. FIDH üye örgütler TİHV ve İHD’nin uluslararası hukukun ve özellikle BM’nin kolluk kuvvetleri tarafından şiddet ve ateşli silah kullanılmasına dair ilkelerinin ihlal edilerek göstericileri dağıtmakta aşırı ve orantısız göz yaşartıcı gaz kullanıldığını belgelediği kaydedildi. ANKARA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm yurda yayılan eylemlere ilişkin hükümetin “dış mihrak” tezinin aksine “halkın meşru talebi” mesajını aldığı öğrenildi. Gül’ün alanlardaki 20’li yaşlardaki polisler yerine asıl onlara bu emirleri verenler hakkında işlem yapılması konusunda duyarlılık gsöterdiği belirtilirken ancak bu şekilde benzer şiddet olaylarının yinelenmesinin önlenebileceğini vurguladığı kaydedildi. Cumhurbaşkanı Gül, dün Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu ve beraberindeki heyeti kabul etti. Cumhurbaşkanı Gül, “Olayları yakından takip ediyorum. Bazılarına şunu söyledim: Bunlar, aslında gelişmiş demokrasilerdeki ülkelerin meselelerine benziyor. İspanya, ABD ve İngiltere’deki meselelere benziyor” değerlendirmesinde bulundu. Kendisi de Twitter kullanıcısı olan Abdullah Gül, sosyal medyada kışkırtıcı ifadeler, küfür ve hakaret kullanılmaması gerektiğini söyledi. Gül’ün meydanlardan aldığı mesaj Geçen hafta sonu Cumhurbaşkanı Gül, eylemlere ilişkin “mesaj alınmıştır” yorumunu yapmıştı. Gül’ün bu değerlendirmesine ise Başbakan Tayyip Erdoğan Fas’tan “ne mesaj almıştır bilemiyorum” diyerek tepki göstermişti. Dünkü TBB heyeti ile görüşmesinde cumhurbaşkanının meydanlardan aldığı mesajın, hükümetten farklı olduğu anlaşıldı. Cumhurbaşkanı, başbakan başta olmak üzere hükümet yetkililerinin olayların arksasında “dış mihrakların” olduğu düşüncesinin aksine, yaşananları “halkın meşru talebi” olarak değerlendirdiği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre Gül yaşananlara ilişkin “Herkes olaylardan ders çıkarmıştır, çıkartmalı da” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanını sarsan görüntüler Feyzioğlu, beklentinin 20’li yaşlardaki polislere olup bitenlerin faturasının kesilmesi olmadığına işaret ederek “Onlara bu emri veren, onları şiddete teşvik eden, azmettirenler hakkında adli ve idari işlemlerin yapılması gerektiğini” dile getirdi. Gül ise bu değerlendirmeye katılarak “Elbette yapılmalı ki, tekrar etmesin” yorumunu yaptı. Görüşmede Feyzioğlu, başta avukatlar olmak üzere polisin şiddetine maruz kalan kişilerle ilgili fotoğraf ve görüntüleri de cumhurbaşkanına tek tek göstererek aktardı. Feyzioğlu o ana ilişkin “Sayın Cumhurbaşkanı görüntüler karşısında sarsıldı” yorumunu yaptı. Otoriter ve baskıcı Mektupta şöyle denildi: “Son gelişmeler, hükümetin, göstericilerin ifade ettikleri meşru kaygılarına diyalog ve danışma yöntemleri yerine otoriter ve baskıcı bir yanıt vermesi korkumuzu teyit eder mahiyettedir. Sizi bir kez daha, Türkiye’deki geçiş sürecinin başarıya ulaşmasının koşulu olan reformları derinleştirmeye davet ederiz” denildi. Gözaltılara vurgu... FIDH Başkanı Karim Lahidji, İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan ve TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı tarafından kaleme alınan mektupta polisin 27 Mayıs 2013 AKP kurmayları, Cumhurbaşkanı Gül’ün alkol yasasında nasıl bir tavır takınacağını değerlendiriyor tek çağrısı eylemcilere Çiçek: Bu işi kıvamında bitirelim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Ankara Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Faik Yavuz ve beraberindeki heyeti kabulünün ardından Gezi Parkı eylemleri için değerlendirmelerde bulundu. Toplumsal kesimlerin ve vatandaşların eleştirileri, hatta protestolarının olabileceğini ancak bunların hukukun içinde kalınarak yapılabileceğini söyleyen Çiçek, bu olayların içinde çok iyi niyeti olanlara rağmen bir kısım art niyetli, provokatif gelişmelerin olduğunu gördüklerini de söyledi. Çiçek, “Bu işi kıvamında bırakalım, birbirimizi anlayacak ortamı oluşturalım” diye konuştu. AKP’de ‘kısmi veto’ kuşkusu da ilk girişimi başlatması nedeniyle özellikle muhalefetten, Gül’ün gerilimi daha da düşürmek amacıyla alkol düzenlemesiyle ilgili kısmi de olsa bir vetoya gidebileceği beklentileri dile getirildi. Ancak AKP, eylemlilik süreci büyüyene kadar Gül’ün tavrı konusundaki netliğini korudu. AKP’de Gül’ün düzenlemeye ilişkin “Bir yasak yok, düzenleme var” şeklindeki açıklamasına gönderme yapılarak “Cumhurbaşkanı yasa Meclis’ten geçtiği gün onaylayacağının mesajını verdi. Tersi bir durumun düşünülmesi bile mümkün değil” görüşü ifade edildi... Ancak eylemlilik sürecinin ardından Cumhurbaşkanı Gül’ün, “Mesajlar alınmıştır” şeklindeki açıklaması ve kendisini ziyaret eden heyetlere yaptığı değerlendirmelerdeki, “Eylemlerdeki tepkileri anladığına, bunların dikkate alınmasına” yönelik ifadeleri, AKP’deki bu net bakışta soru işaretlerine neden oldu. AKP’de, Gül’ün eylemlilikleri daha da yatıştırmak ve gerilimi düşürmek amacıyla bu alkol yasası üzerinden mesaj vermek isteyebileceği değerlendirmeleri AKP’de de yapıldı. Bu çerçevede AKP kulislerinde, “Alkol düzenlemesini siyasal yaklaşımları ve hükümetle ilişkileri bakımından Abdullah Gül’ün veto etmesi çok kolay değil. Veto ya da kısmi veto hangisi olursa olsun düzenlemeye dokunması hükümetle karşı karşıya gelmesi demektir. Gül’ün siyasi geçmişi ve tarzı buna çok uygun değil. Ayrıca şu sıra olaylar üzerinden Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında kriz çıkarmaya bunun üzerinden rant elde etmeye çalışan çevrelerin işine gelir. Cumhurbaşkanı da bunu görecek deneyimdedir” görüşü dile getirildi. Ancak bu siyasal değerlendirmeye karşın AKP’liler arasında olası bir “kısmi veto” seçeneği de olasılıklar arasında sayıldı. Bu çerçevede, “Cumhurbaşkanı düzenlemeyi eğer bu eylemlilikler nedeniyle de mesaj olarak kullanacaksa bir kısmi veto yasanın özünde olmaz. Belki olsa olsa yasaya Genel Kurul aşamasında önergeyle dahil ettiğimiz 22.0006.00 saatleri arasında perakende satışı yasaklayan maddeyi veto edebilir” görüşleri seslendirildi. ERDEM GÜL ANKARA Taksim Gezi Parkı’nda ağaç kesimine karşı başlatılan protesto eylemlerinin yayılarak sürmesi sonrasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, alkol yasaklarıyla ilgili düzenlemede kısmi veto yapıp yapmayacağı AKP’de de ilk kez tartışılmaya başlandı. AKP’de Gül’ün normal koşularda düzenlemeyi iptalinin söz konusu olamayacağı, ancak eylemlilik süreci nedeniyle kısmi vetonun olabileceği tahminleri yapılıyor. Alkol yasaklarına ilişkin düzenlemeyle ilgili Cumhurbaşkanı Gül’ün olası tutumuna ilişkin eylemlilik öncesi net tutum, yerini soru işaretli yaklaşımlara çevirdi. Eylemlilik sürecinde tansiyonun düşürülmesi konusun
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle