15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HAZİRAN 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada 15 CÜNEYT ARCAYÜREK “ABD’nin kayıtsız kalamayacağını” açıklamalarına pek alınmış. “Burası 2’nci sınıf demokrasi değildir” diyor. Davutoğlu, şayet bu açıklamasıyla ülkedeki rejimin demokrasi değil de patronun emrinde “göstermelik demokrasi ve gerçekte ikinci sınıf faşizan bir rejim” olduğunu söylemek istiyorsa… yerden göğe kadar haklı.. Amerikalıya neden kızıyor? Türkiye’deki demokrasiye aykırı uygulamalardan söz etmelerine neden alınganlık gösteriyor? Ne yani! Biden’le Kerry, siyasal yalakalığa örnek veren Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan gibi RTE’yi “100 yılda bir gelen müstesna lider” diye mi övsünler ya da Türkiye’deki otoriter zorba rejimi gerçek demokrasi diye mi tanımlasınlar? RTE halkın, tek seçici, tek emredici, tek lider, tek parti tavırlarından usandığını, emrindeki polis ve yargıyla uyguladığı zorba rejimi demokrasinin gereği diye yutturmaya çalışmasını yutmadığını ve nihayet isyan aşamasına geldiğinin acaba Kuzey Afrika’da farkına vardı mı? Demokrasiyi kokrasiye dönüştürdüğünün, halktan aldığı iktidar yetkisini halka baskı yapmakta kullandığının farkında mı? Yurdu saran Gezi Parkı eylemlerinden gerekli dersleri çıkarmadığını dün Tunus’tan açıkladı: Kışlaya devam... Bülent Arınç’ın özrü gazdan ise evet! Söylediği bu... Demokratik kültürden nasipsizliğini bir kez daha kanıtladı böylece! HHH Gezi Parkı eylemlerine kimi çevreler önce illegal örgütlerin, aşırı uçların marifeti diyerek anlamlar verdi... Ne var ki gençlik bu bayat numaraları yutmadı. O çevreler böyle dedikçe eylemler, RTE’nin demokrasiye aykırı davranışlarını karşı mitinglere dönüştü. Bilgi Üniversitesi’nin Taksim’deki Gezi Parkı’nda binlerce genç arasında yaptığı araştırma, iktidarın eylemlere yakıştırmaya çalıştığı suçlamaların ne kadar yersiz ve geçersiz olduğunun kanıtı. Gençliğin yüzde 91’inin katılımıyla ortaya çıkan gerçek açık ve net: “Başbakan’ın otoriter tavırları, polisin protestoculara uyguladığı orantısız güç, demokratik hakların ihlali.” İktidar, örneğin AKP genel başkan yardımcılarından Mehmet Ali Şahin, eylemleri ilk gün “Bu eylemler olası bir darbeye hazırlık” diye değerlendirdi. AKP iktidarının ne kadar yanıldığını kanıtlayan bir başka sonuç açıklandı: Eylemcilerin yüzde 79.5’i darbeye karşı!.. Eylemler CHP’nin ve işbirliğinde olduğu aşırı uçların marifeti sözü kime ait: RTE’ye! Gezi Parkı’nda, Taksim’deki gençler arasında yapılan anlaşma yine iktidar çevrelerinin bir başka yanılgısını ortaya koydu: Protestoya katılanların yüzde 81.2’si özgürlükçü, yarısı apolitik! Yüzde 70 gibi büyük çoğunluğu “kendisini bir partiye yakın hissetmiyor”. Bu sonuçlar hâlâ ülkeyi yönetmekteki ustalığından söz edilen RTE’nin, ülkeyi ve insanlarını ne kadar tanıdığının, ne kadar anladığının(!) göstergesi. HHH Yurtta olsun olmasın yetiştirdiği polisler RTE’nin kıvançla desteklediği uygulamalarla işbaşında. Daha eylemlerin başında ilk suçluyu buldu RTE: “Bu Twitter var ya Twitter, başımıza bela!” dedi. Eli sopalı polisleri eylemcilerin üstüne salan, kızları saçlarından sürükleyerek coplatan İzmir polis şefleri, daha sonra Ankara, “büyük patrondan” aldıkları ilhamla, Twitter’dan eylemleri kışkırttıkları ya da organize ettiklerini iddia ettiklerini aramaya başladılar. Tıpkı Ergenekon soruşturmalarının başladığı günlerde ve daha sonraki aylardaki gibi ev baskınları düzenlediler. Gece yarıları genç insanları derdest edip polis merkezine sürüklediler. İzmir’dekileri Twitter’da yazdıkları yüzünden isyana teşvikle, Ankara’dakileri hükümeti yıkmaya teşebbüsle suçlayarak yüze yakın genci gözaltına aldılar. Pes demek az gelir. Yuhhh daha yerinde daha uygun bu davranışlara! HHH Ne yazık ki olasıdır; eylemcilerin önlerine koyduğu istekleri; hâlâ “Kim bunlar, böyle dayatmalarda bulunma cüretini ve halk iradesine karşı çıkma cesaretini gösteriyorlar” diye düşünüyorsa RTE… …eylemler, protestolar durmayabilir. Bir gün nefes alır dinlenir. Ertesi gün kendini halkının üstünde gören otoriter davranış ve yaptırımlara sana karşı yeniden başlayabilir. Nice vurdumduymazlığını bırakmazlar yanına!.. ‘İrtica Topçu Kışlası’nda ezildi’ HATİCE TUNCER Ergenekon davasında son savunmasını yapan İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek “Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışanlar bugün Türk milletinin ayakları altında eziliyorlar” dedi. Perinçek, savunmasında 31 Mart olayını anlatarak “İrtica Topçu Kışlası’nda ezilmiştir” diye konuştu. Mahkeme, son savunmasındaki sözleri nedeniyle Doğu Perinçek ve avukatı Hasan Basri Özbey hakkında suç duyurusunda bulundu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın 310. duruşması dün yapıldı. Duruşmaya CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ve gazeteci Tuncay Özkan’ın da aralarında bulunduğu 52 tutuklu sanık katıldı. Perinçek, eski Genelkurmay Başkan emekli Orgeneral Hilmi Özkök, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Teoman Koman’ın mahkemedeki tanık ifadelerinde, eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un basında yer alan açıklamalarında “TSK’ye sızmış bir örgüt ile ilgili bilgileri olmadığını” söyledik Doğu Perinçek, AKP’nin iktidardan 2 yılda demokratik yollardan indirileceğini söyledi: ‘AKP kapatılmalı’ Perinçek, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’nin yasadışı olduğuna karar verdiğini belirterek “Yargı, AKP’nin yasadışı olduğuna karar verdi ama infaz edemedi. AKP kapatılmalıydı. Bugün halk cezayı kesiyor. Ortada cebir ve şiddet yok ama evet biz yasadışı AKP’yi demokrasi içinde kaldıracağız, yıkacağız. Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışanlar bugün Türk milletinin ayakları altında eziliyorlar. Yobaz diktası son bulacak. Bu, iki yılda sonuçlanacak” diye konuştu. Savunmalara devam edildi ‘KCK davalarıyla BDP kapatılmak istendi’ İstanbul Haber Servisi PKK’nin üst yapılanması olduğu iddiasıyla İstanbul’da açılan 1. KCK davasına devam edildi. Duruşmada savunmasını yapan İsmail Adanmış, evinde bulunan ticari evraklarının delil olarak dosyaya konduğunu söyledi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi’nin karşısındaki yeni adliye binasında görülen davanın 36. duruşması yapıldı. Çoğu BDP’li 111’i tutuklu, 205 kişinin yargılandığı davanın dünkü duruşmasına 109 tutuklu sanık katıldı. Davada tutuksuz yargılanan Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu duruşmaya gelmedi. Duruşmayı KESK Genel Başkanı Lami Özgen de izledi. Başkan Ali Alçık, savunmasını yapması için tutuklu sanık İsmail Adanmış’ı kürsüye aldı. Savunmasını Kürtçe tercüman aracılığıyla yapan sanık Adanmış, BDP İstanbul 2. bölge saymanı olarak çalıştığını anlattı. KCK operasyonlarından 10 bin Kürt siyasetçinin gözaltına alındığını belirten Adanmış “Eskiden siyasi partiler kapatılıyordu. Her parti kapatmadan sonra Kürt partilerinin üyeleri artıyordu. Bundan bir sonuç alamayan devlet bu tutuklamalarla partiyi kapatmak istedi” diye konuştu. Evinde yapılan aramanın usule aykırı bir biçimde yapıldığını söyleyen Adanmış, “Evim aranırken eve götürülmedim. Evde sadece okuma yazma bilmeyen eşim ve küçük yaşlarda bir oğlum vardı. Eşim, okuma yazma bilmediği için 18 yaşın altındaki oğluma tutanaklar imzalatıldı” diye konuştu. Mermer işiyle uğraştığını anlatan Adanmış, mahkeme heyetine ticari bazı evrakların göstererek “Pencere ölçümleri, ticari kayıtlarım, parti çalışanlarına ödeme listelerini iddianameye koymuşlar. Bu kâğıdın neyi delil olarak iddianameye konulmuş” diye sordu. Başkan Ali Alçık dosyada bulunan delillerden sorular yöneltirken BDP’de çekilmiş bir fotoğrafının bulunduğunu söyledi. Adanmış “BDP tüzüğüne uygun toplantılar yapılmıştır” diye konuştu. İsmail Adanmış, 20 aydır tutuklu olduğunu belirterek tahliyesini talep etti. Örgütü bilen yok lerini anımsattı. “Bir fiilin tarihini göstermek lazım” diyen Perinçek, “31 Mart Olayı” olarak bilinen 9 Nisan 1909 tarihinde başlayan isyan sonucu Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit’in tahtan indirildiği olayları örnek gösterdi. İrticacıların Topçu Kışlası’nda ayaklandığını anlatan Perinçek, “İrtica, Topçu Kışlası’nda ezilmiştir. 31 Mart irticanın ezildiği tarihtir. İrticanın ezildiği 14 Nisan 1909 tarihi 2. Abdülhamit’in Topçu Kışlası’nda devrildiği, tahttan indirildiği bir tarihtir, işte bu somut bir tarihtir” dedi. Suç tarihi olarak sanıkların yakalandığı tarihin yazıldığını anlatan Perinçek “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu hangi tarihte işlendiyse o tarihi yazacaksınız. Geri kalan her şey çöplüğe atılacak malzemedir. Özkök ‘Öyle bir şey olmadı. Ben de önlemiş değilim’ dedi. Mütalaa incelendiğinde darbeye teşebbüs fiilinin “20032004 tarihinde işlendiği”nin varsayılabileceğini söyleyen Perinçek “Darbeye hazırlık olduğu iddia edilen cumhuriyet mitingleri 2007 yılında yapıldı. Önce darbe sonra hazırlık eylemi yapılmış” diye konuştu. “Türkiye yobazlarla yönetilemez” diyen Perinçek şöyle devam etti: “Atatürk’ün Nutuk’unu yerine getirecek gençlik ortaya çıktı. Zekâsıyla, yeteneğiyle, dinamizmiyle ve gücüyle ‘Cumhuriyeti yıkamazsın ben seni yıkarım’ diyor.” 36. duruşma yapıldı ‘İRTİCA EYLEM PLANI’NI BEN ÜSTLENİYORUM’ 4 Doğu Perinçek’in son savunmasını yaptığı duruşmayı çok sayıda İşçi Partili izledi. İşçi Partililer duruşmanın başlamasını beklerken “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları attı. Salonun kapasitesini aşan izleyiciler salon dışında bekletildi. İzleyiciler, Perinçek salona girerken alkışlamak istedi. Ancak kendi aralarında uyarılar üzerine hep birlikte el sallamakla yetindiler. 4 Doğu Perinçek, savunmasının son bölümünde partisinin irtica ile mücadele ettiğini belirterek “İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın belgesini kabul etmeyen varsa, ben üstleniyorum. Bu mücadele İşçi Partisi’nin programıdır” diye konuştu. Perinçek şöyle devam etti: “Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen... Türk milletine, Türk devrimine teslim olsunlar. Beyaz bayrağı açsınlar.” 4 Duruşmayı CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Mahmut Tanal, Mehmet Kesimoğlu ve Erdal Aksünger de izledi. 4 Tutuklu sanık yazar Ergün Poyraz son savunmasında, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olduğunu, tam bağımsızlığı, Cumhuriyeti ve demokrasiyi savunduğu belirtti. Poyraz, “Son nefesime kadar bunları savunacağım. Tek silahım olan kalemimi bırakmayacağım. Ne kalemimi kıracağım ne de kırdıracağım” diye konuştu 4 Nitelikli Cocuk istismarı suçundan tutuklu bulunan Yüksel Dilsiz, kendisine davanın sanıklarından Selim Akkurt’un zarar vermesi için yönlendirildiğini iddia ederek “Selim Akkurt’a gizli tanık olduğumu söyleyen kim? Bana zarar vermek isteyenler kim” diye sordu. 4 Toplum 275 sanıklı Ergenekon davasında 66 tutuklu sanıktan 63’ü savunmasını tamamladı. Ergenekon davasında bugün eski Genelkurmay başkanı, emekli Orgeneral İlker Başbuğ ve emekli Orgeneral Hurşit Tolon son savunmasını yapacak. Usule aykırı arama Sarıgül’den yaralıya ziyaret İstanbul Haber Servisi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Taksim Gezi Parkı eylemlerinde polisin attığı biber gazı kapsülü sonucu bir gözünü kaybeden Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi Burak Ünveren’i tedavi gördüğü hastanede ziyaret etti. Sarıgül, doktorlardan Burak Ünveren’in sağlık durumu hakkında bilgi aldı. TOKİ, Tevfik Sırrı Gür Stadı’nda alışveriş merkezi kurmak istiyor Uzman çavuş vuruldu n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SuriyeTürkiye sınırındaki eski Oğulpınar Hudut Karakolu bölgesinde önceki akşam, Türkiye’ye girmek isteyen yaklaşık 500 kişilik grup içerisinden, kaçakçılık faaliyetleri engellendiği için bölgede görevli 2 time hedef gözetmeksizin hafif silahlarla 55 el ateş edildi. Askerlerin karşılık verdiği gruptakiler, Suriye tarafına doğru uzaklaştı. Kısa süreli çatışmada bir uzman çavuş sol dizinden yaralandı. 2 Haziran’dan bu yana sınırda devriye görevini gerçekleştiren Türk askerlerine 5 kez ateş açıldı. ‘Kararlar ‘Kriz Masası’ndan’ ALİCAN ULUDAĞ 28 Şubat iddianamesinde, 1997’de irtica ile mücadele esaslarını içeren MGK kararlarını BÇG’den önce kurulan Kriz Masası Grubu’nun aldırdığı öne sürüldü ANKARA Mahkemenin önünde kabul edilmeyi bekleyen 28 Şubat iddianamesinde, 28 Şubat 1997’de alınan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarını Batı Çalışma Grubu’ndan (BÇG) önce oluşturulan “Kriz Masası Grubu”nun aldırdığı öne sürüldü. İddianamede, irtica ile mücadele etmek için alınan MGK kararlarının “siyasi kaos ve baskı oluşturduğu”, bunun hükümete yönlendirildiği ifade edildi. O dönemde yapılan haberler ile bunları kaleme alan gazetecilerin isimlerinin yazıldığı iddianamede, askerin verdiği irtica brifinglerinin ise “hükümete karşı gövde gösterisi haline dönüştürüldüğü” iddia edildi. 28 Şubat sürecinde dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in hükümetten ayrılması için tehdit edildiği öne sürülen iddianamede, baskı tehdit ve yıldırmalar sonucu bir askeri müdahale ile ülkenin daha büyük zarar görebileceği değerlendirmesi yapan Başbakan Necmettin Erbakan’ın ve Çiller’in istifa etmek zorunda bırakıldıkları savunuldu. BÇG’nin fiilen hangi tarihte faaliyete geçtiğinin tespit edilemediği kaydedilen iddianamede, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir imzalı 4 Nisan 1997 tarihli “çalışma grubu oluşturulması” konulu belgeye yer verildi. İddianamede böylece BÇG’nin ilk defa resmi bir belgede yer aldığı ifade edilirken bu belgede özetle “irticanın, oluşturduğu tehdit açısından iç güvenliğin önüne geçtiği ve ülkenin bir numaralı sorunu haline geldiği” bildirildi. BÇG’nin resmi olarak bu belge ile temellerinin atıldığı savunulan iddianamede, 7 Nisan 1997’de Genelkurmay Başkanlığı İnönü Salonu’ndan saat 15.00’te Bir başkanlığında yapılan toplantıya değinildi. Toplantının amacının, “BÇG’nin resmi olarak hayata geçirilmesi için ortak irade oluşturmak olduğu” ifade edilen iddianamede, “Toplantının içeriği, herhangi bir davet ve yazışma yapılmaması göz önüne alındığında toplantının resmi faaliyet dışı olarak yapıldığı belirlenmiştir” denildi. BÇG’nin 10 Nisan 1997 tarihinde kurulmasından önce “Kriz Masası Grubu” adı altında faaliyete geçtiği aktarılan iddianemede, grubun 28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarının alınmasını sağladığı belirtilerek, “BÇG’nin hiçbir demokratik ülkede kabul edilemeyecek şekilde halkın oyları ile seçilmiş ve Meclis’ten güvenoyu almış hükümeti cebir ve şiddet kullanmak suretiyle ıskat etmek amacıyla emir yazılmasını sağlayıp hükümeti ıskat etme iradelerini resmileştirdikleri anlaşılmıştır” denildi. İddianamede, BÇG’nin dönemin Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanının bilgisi dahilinde kurulduğu belirtilerek, “Karadayı’nın BÇG’nin karargâhta kurulmasından ve BÇG belgelerinden haberinin olmaması düşünülemez” denildi. İddianamede, “Ümit Harekât Planı”, “Güneş Psikolojik Harp Planı”, “Yavuz Harekât Planı” ve “Siyasal İslamla Mücadele Planı” gibi şu an kadar bilinmeyen planlar da ilk kez gün yüzüne çıktı. Stad yerine AVM hazırlığı ABİDİN YAĞMUR ‘İşkenceciye işkenceci denir’ n İstanbul Haber Servisi İşkence mağdurlarının anlatımlarını gündeme getirdiği için Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay’ın Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Müdürü Goncagül Telek hakkında açtığı “hakaret” ve “iftira” davasının ilk duruşması yapıldı. Duruşmada Telek, kendisinin de Ay tarafından işkenceye uğradığı belirterek, yargılanması gerektiğini ifade etti. Telek’in avukatı ise Ay’a “işkenceci” sıfatını kamuoyunun verdiğini vurgulayarak “işkenceciye işkenceci demek hakaret değildir” dedi. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Ankara’daki Gezi Parkı eylemleri sırasında bir polise küfrettiği gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunduğu CHP Milletvekili Levent Gök, “suç duyurusundan bağlantısız” olarak Emniyet camiasından özür diledi. Savcı askeri törenleri eleştirdi İddianamenin sonuç ve değerlendirme bölümünde, askerlerin yetki alanı içinde kalması gerektiği aktarılırken “Devleti yöneten hükümet usulünce yönetime gelmişse, hükümetçe verilen emirler, görüşüne tamamen aykırı da olsa yerine getirilmelidir” ifadesi kullanıldı. Askerlerin milli bayramlarda yaptığı törenlerin eleştirildiği iddianamede, şöyle denildi: “Askeri güvenlik bürokrasisi siyaseti etkilemek için kullandığı bir yöntemde gücünü göstermek ve yapabileceklerini hatırlatmaktır. Bu güç gösterisi askeri güvenlik bürokrasi tarafından zaman zaman kullanılmıştır. Nitekim 1997 tarihinde Sincan’da geçen tanklar gazetelerde ‘TSK’nın gövde gösterisi’ olarak yer bulmuştur.” Gök’ten polise ‘küfür özrü’ Polis Koleji’ne öğrenci alınmıyor n ANKARA (AA) Gelecek eğitim öğretim döneminde Polis Koleji’ne öğrenci alınmayacak. Emniyet Genel Müdürlüğü internet sitesinden 20132014 eğitim öğretim döneminde Polis Koleji’ne öğrenci alınmayacağı duyuruldu. MERSİN AKP hükümeti, Mersin tarihinde önemli bir yer tutan Tevfik Sırrı Gür Stadı’nı yıkmayı ve stadın yüzlerce dönümlük arazinin tamamına AVM yapmayı hedefliyor. TOKİ eliyle yürütülecek proje için gereken imar plan değişikleri kentteki belediyelere danışılmadan hazırlandı. 2013 Akdeniz Oyunları’na ev sahipliği yapacak olan Mersin’e yapılan 25 bin kişilik yeni stat karşılığında, tarihi Tevfik Sırrı Gür Stadı’nın yıkılması ve yerine alışveriş merkezi kurulması gündemde. Bu doğrultuda TOKİ ve diğer muhatap kurumlar arasında protokol imzalandı, 1/25 bin ve 1/5 binlik plan tadilatları için belediye meclislerinin görüşü sorulmadan taslak hazırlandı. Bu gelişmeler üzerine Kent Konseyi Genel Sekreteri ve Büyükşehir Belediye Meclisi İmar Komisyonu Başkanı Nuri Özdemir, Tevfik Sırrı Gür Stadı önünde basın açıklaması yaptı ve süreci kamuoyuyla paylaştı. Alışveriş merkezi kurulmak istenen söz konusu alanın Efrenk Vadisi’nin denize açıldığı, kent ve kentli için eşdeğeri olmayan konumda olduğunu söyleyen Özdemir, stat ve bölgesinin kent merkezi için ihtiyaç duyulan bir nefes alma odağı, kamusal kullanım anlamında sembolleşmiş bir mekân olduğunu belirtti. TOKİ ve ilgili kurumlar arasında imzalanan protokolde stadın arazisi için yapı emsalinin 3 olarak belirlendiğini vurgulayan Özdemir, bu sayede alanın tamamına oturan yeni bir alışveriş merkezi yapılabileceğini kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle