23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HAZİRAN 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Farz edelim ki, Gezi Parkı’nda çok talihsiz bir kaza oldu. Dozerler ağaçları sökmeye başladı. “Apolitik” diye umut kesilen gençler de bu yüzden tüm ülkede sokağa döküldü. Başbakan Fas’a uçtu. Kral’ın randevu vermemesi Erdoğan’ın fiyakasını bozdu. Muhafazakârlığı kuşku götürmez, İslami bilgisi, itikadı sağlam ünlü bir yazar yine farz edelim, Sabah gazetesinde aşağıdaki paragrafları yazdı: “Sayın Başbakan’a hem geçmiş olsun, hem de ibret. Kötülükten iyilikten çıkartan Yaradan’a şükürler olsun. Devlet ricalinin zaaf anlarına tanık olmak halka hayretmez. Ancak düşük insanları sevindirir. Eleştirmek için bahane arayanlar bu kazayı fırsat bilebilirler. İnsaf ehli ise ‘kaza’nın bir de ‘kadı’sı olduğunu, O’nun niye böyle bir olaya hükmettiğini merak eder, hikmeti kurcalar. Belki o zaman ‘ibret’i algılar. Erdoğan’ın düşüşünü gördüğümde kendimi onun yerinde hissetmeye çalıştım. Tatsız, soğuk ama romanlık birkaç saniye sonrasında ise insani ve ‘tayyip’ gerekçelerle bu kazanın ‘hayır’ üretebilecek bir gelişme olduğuna inandım. Galiba Başbakan ‘ibret’ için, bedenine hasar verilmeden uyarılmıştır. İbret ve hasar karizma ile oynanmasında.” “Başbakan, (kendi) karizması ile müsrifçe oynadığı için felek de orayı kaşıyor. Açıkçası, ‘manzume okuyan adam’ı iktidara taşıyan karizma çizilmiştir! kanseri’ne yakalanma riskinin nerede odaklandığını gösterdiği halde! Erdoğan kadar inanan biri için şu ‘okuma’yı yapmak zor mu? ‘Ey insanoğlu, yeter artık, zafer sarhoşluğundan ve ikbal gururundan kurtul. Teşrifat ve nutuk vezirliğinden usanmadın mı? Öyle bir halin var ki, alkış alabileceğin her yere koşmak için can atıyor gibisin. Kendini önce bana beğendir, insanlar beğenmese de olur.’ Erdoğan gibi inançlı her kişi bu olayı sıkı kurcalamak zorunda. Neden Allah Erdoğan’ı attan düşürdü, sonra da orada ezilmekten kurtardı? Bu hikmeti kurcalamazsan, utandığın o anları hatırlamamak için mekanizmalar geliştirirsin. Hatta ‘davranışları onlara süslü gösterildi’ anlamındaki Kur’an ifadesiyle, daha ağır sınamalara tabi tutulabilirsin. Böylece ‘düşüş’lerini bile ‘yüceliş’ gibi görürsün. Allah, sevdiği kullarına önce kendini eleştirme yeteneği verir. Kendini eleştirmek, kendini tanımanın tek yolu. Kendini tanıyan, Rabb’ini tanır!” GÖRÜŞ Prof. Dr. NaİL YILMaZ 10 yıl önce, 10 yıl sonra! Karizma Şehvetnamesi Ömer Lütfi Mete, Başbakan Erdoğan’ın “Karizma Şehveti”nin kurbanı olabileceğine ilk işaret eden muhafazakâr kesim yazarı. Ama kendisi hem talihli hem de çok talihsiz çıktı: Bu “şehvet”in ibretlik sonuçlarını göremeden 4 yıl önce ani bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı. Sanki Allah ona ‘karizma israfına son ver’ diyor. İnancın yoksa başka; ama hem ‘ibadet ehli’ hem ‘karizma müsrifi’ olanla felek uğraşır. Allah ile Şeytan’ı aynı anda memnun eden bir çizgi yok. Keşke Erdoğan bu ‘azizlik’ üstünde düşünebilseydi. Ama gördük ki ilk tepki çok acıklı ve umut kırıcı. Başbakan o kazadan bile ‘karizma yağı’ sıkmaya çalışmış ve kendi kendini küçük düşürmüştür. Olaydan sonra kalenderce sözler söyleyecek iken, düşmekkalkmak üzerine irticalen ahkam kesip kendini övmeye kalkması manevi bir intihar girişimidir. İlahi cilvenin çağrısı alınmamıştır.” kanamadan kurtulduğu uçak kazasıyla yapılan uyarıyı ve çağrıyı duymazdan geldiği gibi. Erdoğan’ı sevenler, onun bu ‘karizma şehveti’nden kurtulması için dua etsinler. Bu dualar onu iz bırakan bir devlet adamı yapmaya yetmeyebilir ama daha büyük musibetlerden koruyabilir. İnanan bir kişi, Erdoğan’ı attan düşürenin Allah olduğundan şüphe duymayacağına göre, bu çağrıyı o, nasıl okuyacaktır? ‘Ey insanoğlu! Bu karizma, seni başbakan yapmaya yetmiş olabilir. Ama orada tutmak için kâfi değildir. Ciddi bir dönüşüm gerçekleştirebilmek ve kalıcı hayırlar bırakabilmek için, öncelikle bu karizmanın sana verdiği zevki terk etmen lazım!’ Oysa Erdoğan oracıkta neyin derdine düşüyor? Bir türlü hazzını aşamadığı ‘azametlu’ ve ‘Kasımpaşalu’ görüntüsünü korumanın derdine.” Gündemdeki Direnç Totaliter baskının tanımını farklı yapıyor. Dini inancın tanımını farklı yapıyor, demokrasinin tanımını farklı yapıyor. Tümünü siyasete alet ediyor!.. Kırk farklı mağduriyetin seslendirildiği Taksim’e kulaklarını tıkayacaksın. Onları çapulculukla suçlayacak, bölücülük edeceksin, verilen yargı kararını tanımayacaksın, üstüne üstlük tenkit edeceksin!.. Direnişin de bir demokrasi olduğunu bilmeyeceksin. Hangi demokraside yargı kararı tanınmıyor. “Diktatör değilim” diyorsun, yaptıklarının çoğu diktatörlük. “Beş ağaç, 34 çapulcu, biz sizi bir gecede çökertiriz, karşınıza 1 milyon kişiyle çıkarım.” Bu tip aşağılayıcı ve bölücü sözler söyleyeceksin sonra da “Ben herkesin başbakanıyım” diyeceksin. Yok böyle liderlik. Bir tarafta terörist başı ile görüşeceksin, diğer tarafta Türkiye’nin tümünde sokaklara dökülmüş vatandaşına yukarıdaki sıfatları yakıştıracak, dinleme zahmetinde bulunmayacaksın, kulaklarını tıkayacaksın. Her lafınızın başında, biz çok acı çektik. Hayatı boyu sıkıntı yaşayanlar kadar mı çektiniz? Baksanıza sokaklarda gençler var. Heyecan için orada değiller. Gelecekleri için oradalar. Bu hafta olacakları söylemek isterim. Örneğin sosyal medya sansürlenecek... Haber alma kanalları engellenecek... Bu kararlar; “Biz totaliter değiliz, demokrasiye inanıyoruz” gürültüleri içinde alınacak. İktidarlar başarısızlıklarını örtmek için gündem değiştirirler; Suriye politikasını seçmenlerinizin yüzde 70’i onaylamıyor. Bölünme korkusu taşıyanlar yüzde 61, başkanlık sistemi istemeyenler yüzde 70, modern toplumların çoktan aştığı alkol yasağı gibi yasakların dini nedenler ile yasaklandığını, duymak gülünç. Bari sağlık ve sosyal nedenler deyiniz... Olmaz! Öteki nedeni öne çıkarayım. Daha çok oy var. Bir de demokratik, laik ülkeyiz demeniz yok mu? En radikal bakanımıza göre Hizbullah=Hizbulşeytan oldu. İsrail’e saldırırken helal olsun! Size uymadı şeytan! Dini ulema kesildiniz. Bırakın dinle oynamayı artık. Taksim’e ne yapacaksınız… Şunlar şunlar… Bir de cami.. Bir terslik olduğunda din üzerinden kimlere saldıracağının planları hazır. Hiç kimse camiye karşı değil... Oradan oy toplamak çok günah! “Her şeyi ben bilirim, istediğimi yaparım tavrı” büyük yara aldı. Tek adam karizması çizildi... Bu nedenle seçim için propagandalar erken başladı. Kutuplaşmaları derinleştirerek seçimleri kolay atlatmak istiyor. Bir de İstanbul faktörü var. Burada seçimi kaybeden her yerde kaybediyor. Son sözümü söylemek istiyorum. Son iki günün tüme yakın demeçleri doğruya yakın. Mesajlar yerine ulaştı. Mesajlara sessiz kalınmamalı. Mesajlardan kimse nemalanmamalı. Bir kenara yazıp zamanı geldiğinde öç alınmamalı. Sendikaların fırsatçılığını da yersiz buluyorum. Gençlik; bilgili, gözü kara, ders veriyor, çapulcu değiller, ayyaş hiç değiller. Hepsi kendilerinin ve ülkelerinin geleceğini düşünüyorlar. Erdoğan’ın Düşüşü Satırarası notu Yukarıdaki satırlar farazi değildir. Başbakan’ın damardan hemşehrisi olan Rize İyidereli bir yazara, Ömer Lütfi Mete’ye aittir. Mete, Rize’de Kuran eğitimi gördü. Atatürk Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. Uzun yıllar sağ gazetelerde köşe yazıları yazdı. Adını senaryolarını yazdığı Kurtlar Vadisi adlı TV dizisi ile duyurdu. Kimi kitaplarının adı bile mesajlar içerir: “Allahsız Müslümanlık”, “Milliyetsiz Milliyetçilik”, “Derin Millet Manifestosu”, “Çığlığın Ardı Çığlık”, “Hacı Yağı ile Parfüm Arasında”... Karizma İsrafı Karizma Şehveti Men Arefe Nefsehu “Bu kaza kendisine, ‘kişilik “Menderes’in de, burnu Bu da Bir ‘Ayık’! MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr “28 Mayıs 2013” günkü “Ergenekon” davasının “305.” duruşmasında yine “TSK” yargılanıyordu; “Balyoz”dan “18 yıl” hükümlü “E. Koramiral M. Otuzbiroğlu: “... Atatürk’e ‘ilke ve inkılapları’na ve bize emanet ettiği ‘değerler’e dokunabilmek için ‘TSK’de tasfiyeler gerekiyordu” dediği sırada, “Başbakan R.T. Erdoğan” da “alkol yasağı”yla ilgili eleştirilere verdiği yanıta: “İki tane ayyaşın yaptığı yasa...” diyerek başlıyordu; kuşkusuz kastettiği “Atatürk” ve “İnönü”ydü. Duruşma aralarında çoğu kez; bu “ayık” Başbakan’dan dökülen ve bu denli “pis” kokular saçan özür dilerim “leş” kokan bu “inci”leri konuşuyoruz ister istemez. Kuşkusuz bu “inci”lerin, dökülüp saçılanların, yayılan bu kokuların nasıl, ne “tür” bir “ayık”lıkla üretildiğini de... İçimizden biri bunu: “ABD”nin kurucu Başkanı “G. Washington” hakkında bu denli saygısızca, bu denli utanmazca konuşulduğunu hiç duydunuz mu, sorusuyla bir anlamda ortaya koydu. Bu sorunun yanıtı elbette “Hayır”dır; hele ülke yönetiminin başında bulunan birinden böyle bir konuşma bırakalım bugün yaklaşık“200 yıllık” ABD tarihinde duyulmamış, görülmemiştir; görülemez de... Demek ki bir “insan”ın kendi devletinin kurucu başkanına, başbakanına böyle “alçaltıcı” bir değerlendirmede bulunabilmesi için, “R.T. Erdoğan” gibi bir “kişilik” sahibi olmasının yanı sıra, onun gibi bir “ayık” olması da gerekiyor; öyle değil mi? Böyle bir “ayık”lık nasıldır, nasıl oluyor derseniz, başka bir “devletçe” tepe tepe “kullanılma”ya “izin” vermekle başlar diyebiliriz. Ama daha önce, dünyanın tanıdığı “terörist tarikatçı Gulbeddin”in dizi dibinde oturup ondan “feyz” almak gerekir. Bunun ardından da: “Türkiye ‘dinsiz, laik’ bir memleket haline gelmiştir!” dayatmasının yapıldığı bir “ayık”lığa erişilir. Bunu, “Hedefimiz ‘İslam Devleti’dir!” çığırtkanlığı izler. Bu devletin rejimini; “Elhamdülillah ‘şeriat’çıyım!” diyerek ilan edip “ayık”lık sürdürülürse de, “Türkiye kendine ‘DİN’ olarak ‘Kemalizm’i almıştır!” biçiminde tam “ayık” bir söylem ortalığa yayılır. Her “10 Kasım”da “Atatürk”ün huzuruna çıkmayı “sap gibi” durmaya benzeten “ayık”lıkla, ileride yapılacak “ayyaş” söyleminin yolu açılır; ardından da: “Demokrasi’ bir ‘tramvay’dır; gideceğimiz yere kadar gider orada ‘ineriz’ gibi “ayık”ça konuşmalarla da daha ileri “ayık”lıklar için raylar döşenir. Dağa, taşa “Ne mutlu Türk’üm!” diye yazmanın “ilkellik” olduğunu ilan eden pek “ayık” bir söylemle de “AB”ye göz kırpılır. Birlikte olmayan, övmeyen, sıkıntısını dile getiren de: “Lan artistlik yapma!” diye “ayık”ça azarlanır; yetmezse: “Ananı da al git!” diye, “Mersin” insanını “Mersin”den kovarak tam bir “ayık”lık örneği sergilenir. Böylece “tepe tepe kullanılma”nın “asker”e dönük süreci başlar: “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir!” diyerek, “Hitler” özentisi bir seslenişle, tam bir “ayık” söylem ortaya konur. İnsan kendini öyle kaptırır ki, bu “ayık” taşkınlığını ne “din” adamı ne de “imam” oluş önleyebilir, hiçbir “insan”sal “çekince” duymadan terör “şehit”lerimize “KELLE” deyiverir tıpkı “30 Mayıs” günkü savunması sırasında “E. Tuğamiral Alaettin Sevim”in söylediği: “... edepten yok payesi; bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz...” dizesinde belirtilen “tip” gibi. “E. Tuğamiral A. Sevim”, M.A. Ersoy’dan aktardığı bu dizeleri, “Ergenekon” duruşmasında “savcı”lara dönerek söylemişti; dolaysıyla kendini bu “dava”nın “savcı”sını ilan eden “Başbakan” için de geçerli olacağı ortadadır sanırım. Ama bitmedi, “şehitlik” konusunda “R.T. Erdoğan”ın ne denli “ayık” oluşunun göstergesi olan bir de “baklava” uygulaması var; bilmem ki anımsar mısınız? Hükümet “şehit” ailelerine tepsi tepsi “baklava” gönderiyor; cenaze eve varmadan “baklava” kapının zilini çalıyor, “ağız tadıyla karşılansın” diye değildir kuşkusuz; ama, kamuoyu bu “ayık”lığın anlamını çözmeye çalışırken, Başbakan “şehit”ler için yeni bir değerlendirme yapıverdi: “Depremlerde, sellerde, trafik kazalarında v.ö’lerde verdiğimiz ‘kayıplar’ da ‘aynı’ şekilde hepimizi üzüyor...” Yalnız “şehit”ler değil... Sanırım bu “denli” bir “ayık”lığa başka bir yorum gerekmez... Başbakan’ın “ayık”lıklarını burda noktalayalım; yalnız “Suriye” konusundakine şöyle bir değinerek anımsayalım; Suriye, uçağımızı düşürdüğünde, gündeme gelen “Şimdi ne yapılacak?” sorusuna “Erdoğan” tam “ayık” bir söylemle yanıt vermişti: “Sineklerle uğraşmayız!”... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SEDAT YAŞAYAN T.C. ERZİNCAN İCRA DAİRESİ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri; 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri : ERZİNCAN il, MERKEZ ilçe, 71 Parsel No, Saztepe Mahalle/Mevkii, 535m2 arsa üzerinde inşa edilmiş, 6,90mx5,60 metre ölçülerinde, iki katlı yapıdan, zemin kat, bir oda, bir hol bir de küçük bir kilerin olduğu taş ve samanlı çamur harçla örülmüş olup, I. kat ise bir oda, bir de giriş holü olan kerpiç ve priketle örülü, üstü oluklu sac çatı kaplamalı, hayli eski bir yapı vardır. Ayrıca bir de 3,80x5,20 metre ölçülerinde odunluk olarak kullanılan basit bir yapı mevcuttur. Kıymeti : 18.241,76 TL KDV Oranı : %1 Kaydındaki Şerhler : 1. Satış Günü: 25/07/2013 günü 10.50 10.55 arası 2. Satış Günü : 20/08/2013 günü 10.50 10.55 arası Satış Yeri : Erzincan Adliyesi Mezat Salonu Erzincan Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi (nakit yatıracaklar için, satış saatine kadar İcra Müdürlüğü’nün Vakıfbank Erzincan Şubesi’ndeki TR870001 5001 5800 729 049 6454 nolu hesabına dosya numarası bildirilerek yatırdığına dair dekontun ibrazının şart olduğu) veya bu miktar kadar banka teminat mektubunun ya da satış anında nakit olarak ibrazı lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışı iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/4 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 30/05/2013 (İİK. m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan örnek 64’e karşılık gelmektedir. 2013/4 TLMT. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 34709) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Asya’da 1 yaşayan, ye 2 şil renkli ve uzun kuyruk 3 lu bir papa 4 ğan cinsi. 2/ 5 Yelkenli bir 6 yarış teknesi... Dağ, te 7 pe gibi ya 8 maçlı şeyle 9 rin alt bölümü. 3/ Om1 2 3 4 5 6 7 8 9 letin arasına ka 1 B İ N İ Ş A T A vurma ya da pey 2 A B E R A S Y O N nir konularak ya 3 pılan yemek. 4/ 4 R A S İ M E M A A D İ A R K A D Meriç Irmağı’nın E U R O bir kolu... Bir za 5 T U R A Y E N A L man birimi. 5/ 6 A L 7 L A V M A N U Anadolu’nun en güney ucunu oluş 8 K A B A R T A Y turan burun. 6/ Bir 9 A H İ Z E Ş O P düşünce yazısı türü... Yüz metrekare tutarında yüzey ölçüsü birimi. 7/ Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. 8/ Bir nota... Kantoda Doğu giysileriyle yapılan dansın adı. 9/ Yaz yağmuru... Türk müziğinde bir makam. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bursa yöresine özgü, yoğurtlu döner kebap. 2/ Büyük ün kazanmış sinema ya da müzik sanatçısı... Bir kadın giysisi. 3/ Yumurta çalkanarak yapılan bir tür tatlı. 4/ Maden yeri... Dünyamızın uydusu. 5/ Mersin’in bir ilçesi. 6/ Bir şeyin, bir kimsenin niteliklerini sınamak için yapılan işlem... “Kınamazlar güzel sevse yiğidi / Güzel sevmek koç yiğide değil” (Karacaoğlan). 7/ Yunan abecesinde bir harf... Eski Türk güreşlerinden biri. 8/ Renyum elementinin simgesi... “Gümüş sepet” de denilen ve pembe ya da beyaz çiçekler açan bir saksı bitkisi. 9/ Kusma... Tesadüf.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle