16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 HAZİRAN 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 1999’dan beri kesintisiz halk desteğini alan Başkan Behçet Saatcı’yla beraberdik Kayaköy için Fethiye’deydik cı kez “hüzünlü köyün umutları” için kaldırdık. Fethiye denince akla gelenlerin başında, 2004’te bu dünyadan göçen büyük halk ozanımız Ramazan Güngör gelir… Namı diğer Topal Ramazan. Türkü zenginliğimizin tarihsel simgesi “3 telli bağlama”nın, yani Orta Asya’ya uzanan “kopuz”un yegâne ustası... Son yıllarını bir cami avlusundaki “tek oda”da geçiren Topal Ramazan, ünlü sanatçılarımızın da öğretmeni ve kaynakları arasındaydı. Yoksulluk içinde yaşamını noktalayan Güngör’ün heykeli, Behçet Saatcı tarafından 2006’da Fethiye’ye armağan edilirken de koşup gitmiştim. Halk müziğimize kazandırdığı sayısız dizeler arasından şu sözlerini, kaldığım otelin terasından körfeze ve dağlara doğru bakınca yeniden anımsadım: “Omar Dayımın Katırı / Neyi sarsan götürü / Ne ılaflar duydum ben / Senin yüzden ötürü..” 28 FOTOĞRAFÇININ GÖZÜNDEN GEZİ PARKI DİRENİŞİ Topal Ramazan Ayaklar Ne Zamandır Baş Oldu? Kürsüden Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı haykırıyor: “Sen hangi iktidara konuşuyorsun yahu? AK Parti iktidarıyla bunlar konuşulur mu? Yazılı ve görsel medyadakiler bu tiplere hadlerini bildirmiyor. Önce haddini bileceksin yahu!.. Sen kalkıp da yok bilmem ne platformuymuş, ne platformu olursan ol yahu! Ayaklar ne zamandan beri baş olmaya başladı.” Bu çok “seviyeli”, edepli, birikim ve bilgi dolu sözcüklere bakar mısınız... Adeta 21. yüzyılın evrensel ve çağdaş değerlerini ortaya koyan düşünce derinliği... Ortaçağı çağrıştıran, “ileri demokrasi” dili... Ne yaratıcı, yapıcı, bütünleyici, birleştirici söylem biçimi... Akılcı, zeki, sonsuz duyarlı, sevgi ve saygı dolu sözcükler... Bu hassasiyet, bu incelik karşısında insan duyduklarına inanamıyor. Dinlerken bir de baktım kendimden geçmiş; Başbakan’ın sorusuna ciddi ciddi yanıt vermeye başlamışım: Sahi ayaklar ne zamandır baş oldu? “Biz” ve “onlar” diye ayırdığınızdan beri... Size oy vermeyenleri aşağıladığınızdan, yok saydığınızdan beri... Milleti tebaanız, bireyleri kullarınız sandığınızdan beri... (Ben de aynı küstahlıkla “sen” diye yanıt vermek istedim ama yapamadım, terbiye...) “Benden olmayan, vatan hainidir, düşmandır, bertaraf olur” dediğinizden beri... Ayaklar ne zamandır mı baş oldu? Düşünen, araştıran, eleştiren, tartışan, soran, sorgulayan başlara, hayatı zindan ettiğinizden beri... Karşı çıkan başları, isyan eden elleri, direnen emeği, boyun eğmeyeni yok ettiğinizden beri... Sonra durdurdum kendimi. Hem liste çok uzayacaktı hem de demokrasiye bir damla saygısı olan bir insanın, iktidarın bu antidemokratik, bu çağdışı söylemine ve uygulamalarına katılamayacağını anımsattım kendime. Başbakan günlerdir bölücü, kışkırtıcı söylemlerini sürdürüyor. Gerçek ve doğru olmadığı çoktan ortaya konmuş örnekleri tekrarlayarak... Yalanlanmış komplo teorilerini ve varsayımlarını yineleyerek... Her seferinde kin ve nefret dozunu arttırarak... Her seferinde din olgusunu daha çok, daha çok kullanarak, dini daha çok sömürerek... “Onlar milyonlarca tweet atsınlar, bizim tek bir besmelemiz oyunları bozar” diyerek din kültürümüze engin katkıda bulunarak... Atatürk’lü Türk bayrağına karşı, 3 hilalli Osmanlı bayrağını önererek... Polisin yazdığı “destan”a varan söylemler. Bölücülüğün bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Başbakan’ın “destan” dediğinin bilançosu şöyle: 5 kişi yaşamını yitirdi. 11 bin 823 kişi yaralı ya da kimyasal gazdan etkilenerek hastanelere/gönüllü revirlere başvurdu. 10 kişinin gözü çıktı. 5 bine yakın gözaltı.... (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) Ülkemdeki polis şiddetine hem içeriden hem dışarıdan, Avrupa Parlamentosu ve BM’den tepki yağarken; Ethem Sarısülük’ün katil zanlısı serbest bırakılırken, Başbakan “Polise talimatı ben verdim” demek cüretinde bulunarak polis şiddetini onaylar ve kışkırtırken ... Benim görebildiğim kadar ortada tek bir destan var: Gençlerin 28 Mayıs’ta başlattıkları ve Türkiye’nin her yanına yayılan, ileride üzerine çok yazılacak olan “Gezi Direnişi Destanı.” Uzun bir aradan sonra yine Fethiye’de olmanın anlamını acaba nasıl anlatmalı? “Kent yerli yerinde” desem yetmez; “Körfez bıraktığım gibi” desem hiç yetmez; en iyisi “Belediye başkanı da duruyor” deyip halkın desteğini 1999’dan bu yana “kesintisiz” alan Behçet Saatcı’dan başlayayım.. Bizim için artık “geleneksel” ziyaret nedenine dönüşen Kayaköyü’ndeki son gelişmeleri değerlendirmek üzere Behçet Başkan’la kucaklaştığımızda, “Hayli zaman oldu, özledik” dedi ve ekledi; “Kaya’da ne gerekiyorsa yapmaya hazırız, orası bize emanet.” Olanı biteni konuştuk özetle, az’a değil 1924’teki mübadelede boşaltılpedala... dığından bu yaPiri Reis haritasında Gezi Parkı direna geçmişine Fethiye Körfezi. nişi ile aynı tarihlesaygılı bir kulre rastlayan 5 Halanım bekleziran Dünya Çevre yen; Mimarlar Günü’nde FethiyeliOdası’nın tarihler de iki anlamlı etten ilhamla “Bakinlik gerçekleştirrış ve Dostluk mişler. Köyü” olmaBiliyorsunuz sı için 25 yıldır Cumhuriyet gazekesintisiz çaba tesinin kurucusu ve gösterdiği “AnaAtatürk’ün yakın dolu Rumlarıdostu Yunus Nadi Körfezini sarmalayan Fethiye. nın anıtsal yerFethiyeli; hatta Kaleşmesi” Kayalıdır. Adını taşıyaköyü, 50 yıllığına yan ilköğretim okulunun “tatil köyü” yapılmadüzenlediği şenlikte 250 sı için ihale edilmek uçurtma gökyüzünü süsüzere; acaba koşulları lemiş... ne olmalı... “Gaza değil pedaTürklerle Rumların la bas” sloganıyla 6 çağlar boyu birlikte Haziran’da başlatılan yaşamlarını simgele“kent içi ulaşımda biyen özgün taş mimasiklet” kampanyasının rili köyün “gizem”li da ülkeye örnek bir Fethiyeli Ozan Ramazan Güngör dokusu bozulmadan, halk desteği bulaca3 telli bağlamasıyla. anılara saygılı nağından kuşkum yok. sıl bir proje uygulanOtomobil işgalindemalı? ki bu güzel ilçenin yeni “bisiklet Soruların yanıt ve sonuçlarının Külyolları” yakın geleceğin “daha tür ve Turizm Bakanlığı’na sunulyaşanılır Fethiye”sini hazırlıyor.. ması için ilgili herkesin katılaBütün bunlara Fethiye Spor’un cağı bir “forum” düzenlenmePTT 1. Lig’deki şampiyonluğu sine karar verdik. Öteden beda eklenince, “Ah” diyorum, ri bu tür etkinliklere içtenlik“keşke şu AVM’ler yerile ev sahipliği yapan Başkan ne geleneksel çarşı ve padedi ki, “Tarihimizi yaşazarların geliştirilmetarak turizmle buluştursine de öncelik verilmanın ne anlama geldiğiseydi..” ni Kayaköy’de göstermeBöylesi “yöresel liyiz.” kültür”e bağlı, “kimBu duygulu toplikli çağdaş”lığı savunan ve lantının akşamın“ulusal bilinci” yüksek da Kaya’nın “hasbir başkanın, “küresel ret yüklü” metruk sömürünün tüketim evleriyle “bakıhangarları”na uzak şarak” içtiğimiz durması gerekmiyor içkilerimiz sanmu? ki tüm dertlere deBir dahaki giva “Anadolu şerdişimde Behçet betleri” gibiySaatcı’yla bunu kodi… kadehlerimi Başkan Behçet Saatcı gaz nuşacağım; dostça ve zi kim bilir kaçın yerine pedala basarken... sevgiyle... Ali Borovalı ‘Özgür Gezi’ fotoğrafları Gültekin Çizgen, Ali Öz, Barış Acarlı, Yusuf Aslan’ın da aralarında bulunduğu 28 fotoğraf sanatçısının Gezi Parkı direnişi fotoğraf sergisi Galatea Sanat Galerisi’nde açılacak. 2 Temmuz’da açılacak olan “Özgür Gezi” adlı sergi süresince Sadık Demiröz’ün “Resolution” adlı kısa filmi ile Timurtaş Onan’ın “İleri Demokrasi” adlı fotoğraf gösterimi yapılacak. Sergiyle ilgili açıklamada, “Sergi, özgür düşünce, sanatın beslendiği en önemli kaynaktır. Bazen kendi halinde sessizce akar, bazen de büyük nehirler çağlayanlar oluşturur. Ama bu kaynak, hiç kurumaz. Selam olsun Gezi çağlayanına ve suladığı tüm nehirlere... Selam olsun uğrunda canını veren canlara... Selam olsun tüm dostlara...” ifadeleri yer alıyor. ‘G İSTANBUL OPERA FESTİVALİ VERDI’NİN ÜNLÜ YAPITIYLA BAŞLADI Haliç Kıyısında Rigoletto EGEMEN BERKÖZ Devlet Opera ve Balesi’nin İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 yılında başlattığı Uluslararası İstanbul Opera Festivali, sanat kurumlarımızın üstünde dolaşan kara bulutların yarattığı olumsuz havaya karşın sürüyor. Ülkemizin dünya ölçütlerindeki tek operaevi olan Atatürk Kültür Merkezi de beş yıl önce yenilenmek üzere kapatıldığı söylenerek elimizden alındığı için, dördüncü festivalin de açılışı Sütlüce’deki Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı 25 Haziran Salı akşamı. Neyse ki, sanat düşmanlarının yarattığı alacakaranlığı, Ankara Devlet Operası’nın sahnelediği Rigoletto, bu yıl tüm dünyada doğumunun 200. yılı kutlanan büyük besteci Giuseppe Verdi’nin müziğinin güzelliği ve yapıma emek veren sanatçıların başarısıyla dağıttı da yüzümüz güler gibi oldu. Haliç Kongre Merkezi’nin uzaklığı ve ulaşımın zorluğu nedeniyle gitsem mi gitmesem mi diye düşünürken, Gilda’da yükselen Rus soprano Ekaterina Siurina’nın, daha çok da Rigoletto’da, yıllar önce İstanbul Devlet Operası’nın La Traviata’sında olağanüstü başarılı bir “baba” olarak izlediğim Eralp Kıyıcı’nın olduğunu öğrenince kararımı verdim: Gi decektim ve iyi ki de gitmişim, çünkü gerçekten başarılı bir yapımdı Ankara Devlet Operası’nın Rigoletto’su. Bu başarıda Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, izlediğimiz gösterimde Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı yöneten Rengim Gökmen’in ve Rigoletto’yu sahneye koyan Yekta Kara’nın payını teslim etmek gerekir elbet. Ama sahnede izlediğimiz sanatçıları, özellikle de Eralp Kıyıcı (Rigoletto), Ekaterina Siurina (Gilda), Murat Karahan (Mantova Dükü), Tuncay Kurtoğlu (Sparafucile) ve Oylun Erdayı’yı da (Maddalena) anmak isterim. Karahan, Rigoletto denince ilk akla gelen ünlü “La donna e mobile” aryasının da hakkını verdi. Son perdedeki RigolettoGilda DükMaddalena dörtlüsü de etkileyiciydi. Özetle, dekorcusundan kostümcüsüne, koro şefinden tüm koro üyelerine, ışık tasarımcısından suflözüne, yapıma emek veren herkese teşekkür etmemiz gerekir. İzleyici de hemen her aryadan sonra alkışlarıyla oyunu keserek, biraz abartıyla da olsa, bunu yaptı. Beşinci festivali Atatürk Kültür Merkezi’nde açabilir miyiz acaba, ne dersiniz? Yazılan ve yazılmayan destan Paydaş ve maNga yetenekleri keşfe çıkıyor n Kültür Servisi Müzisyen ve aranjör İskender Paydaş ve maNga, Forum Alışveriş Merkezleri’nin “İşte Şimdi Sahne Senin” projesi kapsamında yaz boyunca Türkiye’nin dört bir yanını dolaşarak müzisyen yetenekleri keşfedecek. İskender Paydaş tarafından seçilecek olan her kentin birincisi maNga ile konser verecek. n Kültür Servisi “Geri Dönüşmez Filmler” temalı Ataşehir Ulusal Kısa Film Yarışması’nda amatör kategoride “Termik İstemeyük” adlı film Caner Özdemir’e, profesyonel kategoride de “Son Kuşlar” adlı film Ahmet Ferah’a birincilik ödülü kazandırdı. Yarışmanın jürisinde etnobotanik araştırmacısı, arkeolog Dr. Füsün Ertuğ, yönetmen Hilmi Etikan, yönetmenyapımcı Doğa Kılcıoğlu, yönetmen Ümit Ünal ve Ataşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Ayten Kartal yer aldı. ‘Geri Dönüşmez Filmler’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle