15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 HAZİRAN 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre Türkiye, Romanya, Polonya ve Fas en kırılgan ülkeler. Fed’in politika değişikliğinden sonra sermaye akışının yavaşlayacağına işaret eden kuruluş, bu ülkelerin dış finansmana bağımlılığına vurgu yaptı. Ekonomi Servisi Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Türkiye’yi en kırılgan gelişen ülkeler arasında sıraladı. Washington merkezli kuruluş, dün yayımladığı raporda, Fed’in parasal teşvikleri azaltma kararından sonra sermaye akışının yavaşlayacağını belirterek gelişmekte olan ekonomilerin bundan olumsuz etkileneceğini belirtti. Kuruluş, en kırılgan ülkelerin ise Türkiye, Fas, Romanya ve Polonya olduğuna EKONOMİ [email protected] 11 Türkiye en kırılgan 4 ekonomiden biri işaret etti. Türkiye’nin de dahil olduğu bu dört ülkenin, dış finansal kaynak ihtiyaçları olan ülkeler olarak öne çıktığına dikkat çeken kuruluş, yabancı finansal akışın kesilmesi durumunda bu ülkelerin ciddi likidite sorunları ile karşı karşıya kalacaklarına dikkat çekti. IIF, 2014 yılı için Türkiye’nin de aralarında olduğu gelişmekte olan piyasalara özel sektör sermaye akışı tahminini 1.11 trilyon dolar olarak açıkladı. Bu, 2009 yılından bu yana süregelen en düşük sermaye girişi miktarı olacak. 2013 yılı için sermaye akışı tahmini ise 2012’ye göre yüzde 3 düşüşle 1.15 trilyon dolar. IIF analisti Felix Huefner, “Son dönemde yaşanan gelişmeler gelişen ekonomilerin büyümelerinde ivme kaybına yol açtı. Bu yüzden de yatırımcıları paralarını ülke dışına çıkarmaya başladılar” dedi. Fed Başkanı Ben Bernanke geçen hafta dünya çapında faiz oranlarını baskılamaya yardımcı olan aylık 85 milyar dolarlık tahvil alımını azaltarak 2014’te sonlandıracağını açıklamıştı. Öte yandan yine geçen hafta Çin’de ise People Bank of China’nın (PBOF) finansal sisteme likitide desteği yapmaktan kaçınmasıyla gösterge para piyasası faizi rekor seviyelere yükselmişti. Asıl Kara Delik Hukuk Düzeni Türkiye’nin Gezi Parkı patlaması ile su yüzüne çıkan demokrasi sorununda asıl kara delik hukuk devleti düzeninin işlemeyişinde. Gezi Direnişi’nde silahını çekmiş kullanırken kameralara yakalandığı, protesto eylemcileri arasındaki Ethem Sarısülük’ün ölüm nedeninin polis silahından çıkmış kurşun olduğunun saptanması... Zorunlu sürdürülen yargılamada polisin serbest bırakılması, protestolarla birlikte hukukun işleyişinin, daha doğrusu hukuk devleti düzeninin işlemeyişinin tartışmalarını da Gezi direnişlerini gündemine getirdi. İktidarlarının duayen hukukçusu, sözcüsü Arınç’ın polisin serbest bırakılmasının yargılamanın bittiği anlamına gelmediği açıklaması, İktidarlarının çifte standartlı yandaş hukukunda gelinen boyutları, algılamayı, hakhukuk düzeninin ayaklar altında olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Arınç, Sarısülük’ün polis silahı ile öldüğü gerçeği, ortada ağır bir suç olarak dururken elindeki silahla ateş ettiği görüntülerle sabit polisin serbest bırakılmasını savunuyor. Delileri karartma şüphesinin ortadan kalkması ile mahkemenin tutuksuz yargılamaya geçmesinin hukukun gereği olduğunu savunmakla İktidarları aleyhine en sıradan protesto eylemlerine katılmış üniversite öğrencilerinin aylar yıllar tutuklu yargılanmalarındaki yargısız infaz içerikli ağır insan hakları ihlallerine seyirci kalınmasındaki iktidar sorumluluğunun vicdanları sızlatan çifte standardını, çarpıcı sergilemiş oluyor. AKP’nin “yetmez ama evet”çi referandumuyla, bağımsız yargıyı denetleme gücünün katlanması, yaşamın her alanına dönük iktidar yandaşı hukuk devleti düzeninin ayaklar altına alınması örneklerinin giderek hakvicdanadalet duygularının karartan boyutları... Hele de sivil darbe hukuku niteliğini kazanmış özel yargı uygulamaları, Silivri uç halkası... İleri demokrasi sloganı ile demokrasiyi çoğunluk, sandık algılaması ile sivil çoğunluk diktatörlüğü icraatlarına dönüştürmede. Asıl korkulası, en büyük kara deliğin, hukuk devleti düzeninin işleyişinin yok edilişinde aranması gerçeğini ortaya çıkarıyor. Yaşamın her alanıa dönük sivil diktatoryal icraatların, baskıların sınır tanımaz tırmanışında anahtar, hukuk devleti düzeninin işleyişinin katledilmesi değil mi? HHH Başbakan Erdoğan’ın fren tutmayan öfkesi ile sayısız kez yaptığı konuşmalarda Gezi Parkı direnişçilerini suçlarken orantısız güç kullanan polisin üstüne şiddet kullanarak yakalayıp yargının önüne taşıdığı direnişçileri, tutuklamayı gerekli kılacak suç delili olmadığı için serbest bırakan yargı kararlarına karşı öfkesi, yargıya cezalandırma kararları isteyen talimatları yargı bağımsızlığının ayaklar altında olması baskı örneklerinin tuzu biberi. Yeri gelmişken yandaş kitleleri ayaklandırmaya yönelik provakasyon içerikli, gerçek değillerse büyük yalanlar içerikli, çok çarpıcı suçlamaların, her yerde oratısız güç kullanan polis, Emniyet güçleri tarafından kanıtları ile ortaya konmasını istemek hakkımız yok mu? Diyelim ki kameralardaki görüntüler başbakanın yakını saldırıya hedef yapılan başı örtülü çocuklu, anneye ağır suç işleyenleri kimlikleri ile bulmada yeterli değil, yürüyüş yönleri ile geldikleri merkezlere, aidiyetlerine ait bunca zaman sonra tek bir açıklamanın yapılmamış olması ne anlama geliyor? Cami içindeki yaralı tedavi operasyonlarını içki âlemi gibi sunumun provakatif ağır suç niteliği ortada iken var olduğu söylenen kanıtları gerçekten kapı önüde kalmış bir bira şişesi ise doğrudan Başbakan’a yaptırılması sağlanan provakatif çıkış takintısı vahim boyutlarda değil mi? Bu ülke siyasal provokasyonlardan çok ağır bedeller ödedi. Menderes İktidarlarının 67 Eylül sabıkası, 12 Eylül’e gidişin taşları örülürken Alevi katliamlarının gerekçesi yapılanları en önemlileri. Gezi toplumsal patlamasının sıcak gündeminde sıkışıp kalan Silivri özel yargılamalarının en büyüğünde karar aşamasına gelindi. İktidarları cephesinin ortak medyatik suçlama orkestralarının “askeri darbelerle, büyük suçları ile hesaplaşmak” olarak kamuoyuna dikte ettikleri söz konusu davaların, insan hakları, hukuk devleti düzeni, ceza hukukunun her aşamasının çiğnenmesi örnekleri, sanıkların savunmaları kaynadı gitti. Şimdi ortalama 456 yıldır süren yargısız infaz içerikli öntutukluluklar, ödenen ağır bedellerden sonra siyaseten “pardon yanlış yaptık” diyecek halleri yok. Polis belgelerindeki suçlamalar çerçevesinde kalmış ceza hukuku yargılama süreçlerinin atlandığı karar sürecine geçişten, suçların kişisel kanıtları ile ortaya konmadığı bir yargılama düzeninden nasıl adil bir sonuç, karar bekleyebiliriz ki. Çokboyutlu hukuk ihlali örneklerinden kendilerini yargılamaya kalkışmıyacaklarına göre siyasal amaca uygun çıkması kaçınılmaz ağır cezalarda, sayısız hukuk ihlali söz konusu iken üst yargıda da diretilmesi ise olanaksız gibi. En kötüsü ile uluslararası yargıda hak yerini bulur. Yaşamlarına el konulmuş, kaydırılmış insanlar için yıllar sonra gelecek adalet ne işe yarayacaksa?.. Brezilya’daki sokak gösterileri (sağda) Türkiye’de Gezi Parkı protestolarıyla benzerlikler nedeniyle bütün dünyada büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Sendikaların gaz kardeşliği Petrolİş Sendikası’yla Brezilya Kimya İşçileri Sendikası ortak bir açıklama yaparak gazların kimyasal silah olarak üretiminin, ihracının, ithalinin ve halka karşı kullanılmasının yasaklanmasını istedi Ekonomi Servisi Türkiye’deki Gezi Parkı olaylarının hemen ardından Brezilya’da yerel belediyelerin ulaşım zamlarını protesto amacıyla halkın başlattığı eylemler, her iki ülkenin iki önemli sendikasını polis terörüne karşı “eylem kardeşi” yaptı. Türkiye’de petrol ve kimya işçilerini çatısı altında toplayan Petrolİş Sendikası ile Brezilya ABC Quimicos Sendikaları, toplum gösterilerinde halkın üzerine sıkılan gazların kimyasal silah olarak üretimi, ihracı ve ithali ile halka karşı kullanılmasının yasaklanması amacıyla ortak açıklama yaptılar. Petrolİş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın ile Brezilya Kimya İşçileri Sendikası Başkanı Paulo Lage’nin imzalarını taşıyan ortak açıklamada, her iki ülkenin kimya işçilerinin, halka sıkılan bu tür gazların güvenlik güçleri tarafından barışçıl gösterilere karşı kullanılmasını kabul edilemez bulduk BREZİLYA’YA PROTESTO: BİBER GAZI SATMA Türkiye’ye biber gazı satan Brezilya, Başkent Dayanışması bileşenleri tarafından protesto edildi. Türkiye’ye biber gazı satışının durdurulmasını isteyen Başkent Dayanışması’na Kuğulu İnisiyatifi ve Kızılay Direniş Platformu da destek verdi. Brezilya Büyükelçiliği önünde yapılan eylemde Portekizce, “Hora de Verdade (Gerçeğin Zamanı)”, “No Venda Gas Pimenta, Resista, Resista (Biber Gazı Satma Diren Diren)” sloganları atıldı. Elçilik önüne içinde karanfiller olan biber gazı kapsülleri bırakan grubun temsilcileri büyükelçilik tarafından içeriye davet edildi. larını açıkladılar. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Biz, Brezilya’dan CUT üyesi ABC Quimicos ve Türkiye’den Türkİş üyesi Petrolİş olarak iki ülkenin işçilerinin yararı için işbirliği içindeyiz. Her iki ülkedeki kimya işçileri olarak, şirketlerin her türden zararlı kimyasal gazları üretmesini, ithal ve ihraç etmesini kabul etmiyoruz. Ayrıca her iki ülkenin kimya işçileri olarak, bu gazların güvenlik güç leri tarafından barışçıl gösterilere karşı kullanılmasını da kabul etmediğimizi ilan ediyoruz. Her iki ülkenin kimya işçileri, zararlı kimyasal gazların üretiminin ve ihracının işçilerin yararına olmadığını çok iyi bilmektedir. Her iki ülkedeki son barışçıl protestolarda bu zararlı kimyasal gazların kullanımı bunu çok iyi kanıtlamıştır. Biz, Brezilya ve Türkiye kimya işçileri olarak bu bildirgey le Brezilya ve Türkiye hükümetlerinden ve kimyasal gaz üreticilerinden göz yaşartıcı gaz ve gaz bombaları gibi zararlı kimyasal gazları üretmemelerini, satmamalarını ve bu gazların barışçıl gösterilere karşı kullanılmamasını talep etmekteyiz. Kimya işçileri güvenlik güçlerinin uyguladığı bu şiddetin bir parçası olmak istemiyor.” Bilindiği gibi Türkiye’de sendikal hareketin önemli kuruluşlarından biri olan Petrolİş, Gezi Parkı’nın barışçı eylemleri de dahil, demokratik hakların genişletilmesi talebinin yükseltildiği her eylemin içinde yer alıyor. Bu çerçevede Öztaşkın ve Petrolİş’in de aralarında bulunduğu Sendikal Güç Birliği Platformu’nu oluşturan sendikaların genel başkanları geçen salı günü Taksim’de bir saatlik “Duran Adam” eylemi gerçekleştirmişlerdi. 4C’liler yine mağdur edildi u Hükümet 96 bin 500 sözleşmeliyi kadroya alacağını açıkladı. 4C’lilere yine kadro vermedi. Bakan Çelik, ‘Zaten söz vermemiştik’ dedi. Erdoğan’ın sözleri anımsatılınca da ‘Sehven kullanmış’ diyerek Başbakan’ı düzeltti. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümet 96 bin 500 sözleşmeliyi kadroya alacağını açıklarken, TEKEL eylemleri ile adlarını dünyaya duyuran özelleştirme mağduru 4C’lileri yine kadro dışı bıraktı. 4C’lilere kadro sözü verilmediğini belirten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kendisine Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözlerini anımsatan bir yurttaşa da “Başbakanımız sehven 4B yerine 4C kullanmış” yanıtını verdi. Karara tepki gösteren 4C’liler bugün saat 12.30’da Meclis önünde eylem yapacak. İnternette “4C mağdurları” adıyla oluşturdukları sitede karara tepki gösteren 4C’liler, sendikaları da “aile yardımı bile verilmeyen 4C çalışanlarını sendikalar ne zaman savunacaklar” diye eleştiriyor. Hükümet, Haziran 2011 seçimleri öncesinde yaklaşık 200 bin sözleşmeli personeli kadroya almış, yerel yönetimlerde çalışan sözleşmeliler ile 23 bin 4C’li personel ise kadro dışı kalmıştı. Başbakan Erdoğan, önceki gün grup toplantısında, 4B kapsamındaki sözleşmeliler, belediyelerdeki sözleşmeliler ile sözleşmeli sağlık personelinin memur kadrosuna geçirileceğini açıkladı. Bu kapsamda bulunan 96 bin 500 personel kadroya alınacak. Ancak daha önce olduğu gibi yaklaşık 23 bin 4C’li yine kadro dışı kaldı. Bu işçilerin önemli bir kısmı, çalıştıkları kurumlar özelleştirildiği için 4C kadrosuna alınanlardan oluşuyor. Sorun TEKEL eylemleri ile gündeme gelmişti. 4C’lilerin kadro dışı bırakılmaları eleştirilerine twitter üzerinden yanıt veren Bakan Çelik, sadece belediye sözleşmelilerine söz verdiklerini, bunun yanında 72 bin 4B’li ile 700 sağlık çalışanının da kadroya geçeceğini belirtirken 4C’liler için kadro sözü vermediğini, ancak çözüm için çalışacağını söyledi. Türkiye’nin en büyük 500 kuruluşunun tanıtıldığı Törende 2012 net satış gelirlerine göre ilk 10’a giren şirketlerin yanı sıra, donanım, yazılım, hizmet ve özel bölüm başlıkları altındaki 68 kategorinin birincilerine plaket verildi. Bilişim pazarı 56 milyar TL Genpa, Teknosa, KVK TekEkonomi Servisi noloji, İndeks Bilgisayar İnterpromedya’nın bu yıl u En Büyük İlk ve HewlettPackard oldu. 14. kez gerçekleştirdiği En 500 Bilişim Şirketi Araştırma şu verileri orBüyük İlk 500 Bilişim Şiraraştırmasında Türk taya koydu: keti araştırmasında Türk Telekom, Turkcell ve Telekom, Turkcell ve Vo4 Geçen yıl Türkiye bilidafone ilk üç sırada yer şim pazarı yüzde 13.5 büyüVodafone ilk üçte yer aldı. Araştırmada ayrıca aldı. Geçen yıl yüzde 13.5 yerek 56 milyar TL’yi bulşirketler donanım, yazılım du. Toplam pazarda telebüyüyen sektör bu yıl ve hizmet gelirlerinin yakom hizmetlerinin payı yüznı sıra faaliyet alanlarına cirosunu 61.7 milyar liraya de 57, BT donanımı ve Tegöre dokuz temel kategolekom donanımı pazarlarıyükseltmeyi hedefliyor. ride plaket verildi. Araşnın payı yüzde 27, yazılım tırmanın sonuçlarına göre ve BT hizmetleri pazarının Türkiye bilişim pazarı 2012 yılında yüzde payı yüzde 16 oldu. 13.5 büyüdü. 2013 yılında ise bilişim pa4 2012’de taşınabilir bilgisayar, tabzarının 61.7 milyar TL olması bekleniyor. let ve akıllı telefonların satışı arttı. PazaTürkiye’nin en büyük ilk 500 bilişim şir rın 2012 yılına göre yüzde 10 büyümeketinin yanı sıra pazar verilerinin ve CE si bekleniyor. O’ların 2013 hedeflerinin açıklandığı “Bi4 Araştırmaya katılan CEO’ların yüzlişim 500 Töreni”, 24 Haziran 2013’te, ge de 60’ı bu yıl büyüme hedeflerini arçen pazartesi günü Grand Cevahir Hotel’de tırdıklarını söylediler. Şirketlerin yüzgerçekleştirildi. Şirketlerin net satış gelir de 57’si ArGe yatırımı yapıyor. CElerine göre sıralandıkları Bilişim 500’de ilk O’ların yüzde 67.8’ine göre sektörde 10’da yer alan şirketler sırasıyla; Türk Te en önemli sorunlardan biri de nitelikli lekom, Turkcell, Vodafone, Avea, TTnet, insan kaynağı sıkıntısı. Kategori birincileri Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone’un ilk üçte yer aldığı “En Büyük İlk 500 Bilişim Şirketi” araştırmasında şirketler donanım, yazılım ve hizmet gelirlerinin yanı sıra faaliyet alanlarına göre dokuz temel kategoride ödüllerini aldı. l Türkiye merkezli üretici kategorisi: Karel l Uluslararası Türkiye dışı merkezli üreticinin Türkiye temsilcisi/ satıcısı kategorisi: AlcatelLucent l Sistem entegratörü kategorisi: Ericsson l Hizmet sağlayıcı: TTnet l Telekom şirketi: Türk Telekom l Dağıtıcı kategorisi: Genpa l Bayi: Prota l Perakende zinciri: Teknosa l Eticaret şirketi: Hızlıal.com Avro 3 haftanın dibini gördü Ekonomi Servisi Avro, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi’nin büyümeye ilişkin aşağı yönlü risklere dikkat çeken ve genişlemeci para politikasının süreceğini ifade ettiği açıklamasının ardından dolar karşısında üç haftanın en düşük seviyesine indi. Avro, dolar karşısında yüzde 0.3 düşüşle 1.3037 ile 3 Haziran’dan bu yana görülen en düşük seviyeye geriledi. Draghi, bankanın alışılmışın dışındaki para politikası önlemlerinden çıkışının henüz uzak olduğunu, tahvil alım planının (OMT) ise gerektiğinde aktive edilmeye hazır bulunduğunu da söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle