25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZİRAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Okurlardan kısa kısa Hava durumu değişmez mi? Sayın yetkili, internet sitenizde üç büyük kentin bugünkü ve yarınki hava durumunu bildiren bir bandınız var. Hiç dikkat ettiniz mi, diğerlerini bilmiyorum, İstanbul’un hava durumu her gün aynı! Zeynel Gölcük Fazıl Say’ı unuttunuz mu? Merhaba Güray Bey, her gün gazeteyi okuyorum ama yine de gözümden kaçmıştır diye Fazıl Say’ın başarı ve yurtdışında almış olduğu ödüllerle ilgili haberleri bugün tekrar gözden geçirdim, bulamadım. Çok yazık, o zaman diğer basından ne farkımız kalıyor, ben niye 49 yıldır Cumhuriyet alıp okuyorum. Çok üzgünüm. Kıymet bilmemek, vefasızlık, büyük sanatçı Fazıl Say’a, ailesine ve sevenlerine... Saygılar. İnci Çetin Kılavuz mu klavuz mu? Sayın ilgili, gazetede “klavuz” diye bir haber başlığı gördüm, üzüldüm. Hiç olmazsa “imla kılavuzu”ndan hatırlanması gerekirdi diye değerlendiriyorum. Tekrarlanmaması dileğiyle, saygılar. Sinan K. 9 şöyle olacaktı: Alışveriş mi shopping mi? Sayın Öz. 15 Haziran 2013 tarihli Cumhuriyet’te gördüğüm, aktif başlayıp pasif biten veya yarım kalmış cümleleri bir tarafa bırakarak bazı büyük hataları bildirmek isterim. Ankara ekinin A 3 sayfasında “Ankara Alışveriş Festivali... Açılışta 50 kişi vardı...” Gazetenin 11. sayfasında: “Ankara Shopping Fest.... Çok sayıda davetli...” Ankara ekinin A 4 sayfasında: “Prof. Dr. Ertan Anlı. Mutfak kültürü ve şarap” başlıklı yazısında devamlı olarak meşhur lastik yapımcısı Michelin firmasının çıkardığı rehberlerden söz etmekte ve bunu Micheln şeklinde yazmaktadır. Aslında ya orijinal şekliyle Michelin şeklinde veya konuşmada söylendiği gibi Mişlen şeklinde yazılması gerekir. Aynı yazıda “En büyük kadın şef: AnneSophie Pic” alt başlığıyla bu kişiden “Fransa’nın Rhone Alpleri departmanına bağlı Valence’da (Drome) 1969’da doğan...” diyerek söz edilmektedir. Yazar burada da bölge ile departmanı karıştırmıştır. Drome zaten bir departmandır, merkezi de Valence’dır. Yazarın deyişiyle “Rhone Alpleri” ise bir departman olmayıp bir bölgedir. Zaten bizde vilayet diyebileceğimiz iki departmanın birbirine bağlı olması düşünülemez. Eskişehir ekinde ise 15 sayfada “Bir ‘Devrim’in hikâyesi” başlığı altındaki yazıda dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in adı, 1. satırda Cemal Gülsel, 2. paragrafın son satırında Cemal Gürsel, 3. paragrafın 8. ve 9. satırlarında Güler olmuştur. Bilgilerinize, saygılarımla. İlter K. Akbuğ er şey sanal kurulmuş Kurulan VKAŞ şirketi aracılığıyla gayrimenkuller alınacak, onlar kiraya verilecek ve sağlanacak gelir, piyasaya sürülen faizsiz kira sertifikalarını alanlara paylaştırılacaktı. Böylece senetleri alan insanlar faiz almadan, ortaya çıkan ticari faaliyetin kârına ortak olacaktı. Ancak Kuşoğlu’nun aktarımına göre bunların hiçbiri yaşanmamış: “VKAŞ şirketi gerçek anlamda kurulmadı. Kâğıt üzerinde kurulan bu şirket gerçek bir varlık kiralaması da yapmadı. Yönetim kurulu yok, genel müdürü yok. Sermayesi yok. Varlıkları yok. Defterleri bile yok. Yani her şey sanal!” H Ergenekon’da Sona Doğru Geçen hafta kimi gazetelerin yazarları ve muhabirleri Ergenekon davasının sondan bir önceki duruşmasını izlemek üzere Silivri’deydiler. 5 Ağustos’ta kararlar açıklanacak. Gazetecilerin ilgisinin çok yoğun olduğunu söylemek mümkün değil. Duruşma öncesi izleyici ve gazetecilere seslenen Yalçın Küçük de zaten medyadan şikâyet etti. Gerçek gazetecilik yapılmadığından yakındı. Gazetemiz yazarı İzmir Milletvekili Mustafa Balbay meslektaşlarından gerçekleri olduğu gibi yazmalarını istedi. Duruşmada savcılar tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanan sözde örgütün terör olarak nitelenen iki eyleminin failleri, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım diğer sanıklardan ayrı tutuluyorlardı. Neden ayrı tutuldukları önceki duruşmalarda olduğu gibi bu duruşmada da açık bir şekilde görüldü. Osman Yıldırım “terör örgütü” üyesi olmakla suçlanan Prof’ları, aydınları, milletvekillerini, gazetecileri “hepinizin kanını içeceğim” diye tehdit etti. İlginçti ve dava hakkında açık bir fikir veriyordu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Gezi Parkı protestolarının sebebini yorumlarken, ‘Bizi faiz lobisi istemiyor’ şeklinde, merhum Necmettin Erbakan’dan zamanında sıkça işittiğimiz bir söyleme sarılması dikkatlerden kaçmamıştır. ‘Faiz lobisi’ sözü, faizden geçinen ve kazanç elde edenlerin lobisi anlamına geliyor. Seçmen tabanının ‘faiz’ konusundaki duyarlılığına sığınan Başbakan, aslında kendi yönetim tarzına yönelik olan bu tepkileri farklı bir kılıfa gizlemek istiyor. Acaba durum gerçekten böyle mi? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Maliye Bakanlığı’ndaki görevi sırasında yakından tanıdığı ve son seçimlerde partisinin kadroları arasına kattığı Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu bu konuda çarpıcı bilgilere sahip. Birincisi, AKP hükümeti 2013 yılı bütçesine sadece faiz gideri olarak rekor bir rakam, 53 milyar lira koymuş. Kuşoğlu’nun deyimiyle, “Faiz lobisinin şikâyet değil, memnuniyetinin olduğu bir dönem içindeyiz.” Nitekim, Başbakan’ın bugün halka şikâyet ederek paralarını çekmeleri çağrısı yaptığı bankalarımızın, tarihin en kârlı dönemini AKP iktidarı döneminde yaşadığına ilişkin haberler birkaç ay önceki gazete arşivlerinde hâlâ tazeliğini koruyor. Faiz Lobisinin ‘Müslümanları’ Faizde rekor yılı: 2013 Hal böyleyken ‘faizsiz gelir’ vaadiyle yurtiçi ve yurtdışı piyasalara satılan kira sertifikalarından toplanan para ne kadarmış? 6 milyar lira! Bunun 1.5 milyar doları yurtdışında, kalanı yurtiçinde satılmış. Bu sertifikalara da Hazine tahvil faizinin biraz altında ‘kira geliri’ diye faiz ödenmiş. Peki aslında ne yapılmış? Kuşoğlu onu da anlatıyor: “Hazine içerisinde bir kâğıda ‘Şirket kurulmuştur’ yazmışlar. Şirkete kâğıt üzerinde bazı gayrimenkuller, bakanlık binaları satılmış gösterilmiş. Ama bunun tescili vesaire işlemi dahi yok. Hepsi kâğıt üzerinde yapılan işlemler.” Kuşoğlu şu değerlendirmeyi yaparak kararı kamuoyuna bırakıyor: “O kira sertifikalarında ‘Türkiye Cumhuriyeti’ yazıyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti, ortada olmayan sanal bir şirketin çıkardığı sanal sertifikalara garanti veriyor. Ama bunun da ötesinde binlerce bireyin inançları istismar ediliyor. 6 milyar liralık sertifika çıkarılmış ve Müslüman insanlara dağıtılmış. Onlar da Türkiye Cumhuriyeti’ne güvenerek almış, faizsiz diye. Ama, bu aslında bildiğimiz faiz. Yani binlerce Müslümanı, Türkiye Cumhuriyeti bilerek aldatmış durumda. Nasıl bir devlet bu? İnsanların dinini, inancını istismar eden, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan bir devlet mi?” HHH Görüldüğü gibi faize hassas denen kesimler hiç de öyle hassas falan değil. Bal gibi de faiz alıyorlar. Hem de bu konuda en güvendikleri hükümetten... Başbakan’ın şikâyet ettiği ‘faiz lobisi’ çoktan dönemin ruhuna uymuş ve devlet eliyle ‘İslamileşmiş’ bile... 6 milyar liralık senet satıldı Bakanlıkları kiralamışlar Yazılanın tam tersi Sayın Okur Temsilcisi; aşağıda kopyaladığım haberiniz yanlış: “Tayland’ın başkenti Bangkok’tan Norveç’in başkenti Oslo’ya uçan Taylandlı kadın, yolculuğu sırasında hosteslerden yemek ve su istedi. Üzerinde yeteri kadar para bulundurmadığı anlaşılan yolcu, ‘kredi kartı ile ödeme yapmak istedi’. Fakat kendisine uçakta kredi kartı ile işlem yapılamadığı söylendi. Bunun üzerine Taylandlı kadın, para ödeyemediği için yolculuğunun sürdüğü 12 saat süresince aç ve susuz kaldı. Öte yandan aynı havayolu şirketi ile Oslo’dan New York’a yalnız başına seyahat eden 16 yaşındaki bir gence de üşüdüğü için talep ettiği battaniye 32 Norveç Kronu karşılığında verilmek istenmiş, genç yolcu da yine üzerinde ‘nakit parası olmadığı için’ battaniye alamamış ve hasta olmuştu.” Haberin doğrusu bu havayolu şirketi “sadece kredi kartı kabul ettiği ve nakit para kabul etmediği için” bu yolcular aç ve susuz ve de battaniyesiz kalmış. Merak ettim haberi İngilizce olarak birkaç kaynaktan okudum. Doğrusu bu. Siz de kontrol edebilirsiniz. Saygılarımla. Gül Güllüova Farklı görüşe yer yok mu? Sayın Öz; belki okur, cevaplarsınız beklentisiyle yazıyorum size. Cumhuriyet gazetesi haberlerini okuduktan sonra bazen yorum yazmadan duramayacağım diye yazıyorum. Siz kendiniz anons etmişsiniz ne derece ciddi zaman gösterecek “şikâyetieleştirisi olan yazabilir” diye. Bugüne kadar sanırım 10’a yakın yorum yazdım. Hiçbiri redaksiyonunuzdan geçmedi. “Onaylanan!” yorumlara baktığımda biraz anlar gibi oldum. Kötü bir Türkçeyle, anlaşılmaz bir “taraf olma gayreti”nin yanında, e biraz da kendinden olmayanı aşağılamak için en bayağısından sözcükler seçerseniz yorumlarınız yayımlanır. AKP´li değilim, ayrıca sempati de duymuyorum birçok uygulamaya. Her türden şiddete karşıyım. Şiddetin izlerini hem vücudumda hem yüreğimde halen hissediyorum. Bir koroya katılıp alkışlama alışkanlığından çok, düşünmeyi öğrenmiş, doğru bildiğini efendice aktarmaya çalışan biriyim. Cevaplarsanız sevinirim. Saygıselamlar. Hamiyet Nene Okur Temsilcisi’nin notu: Değerli Hamiyet Hanım, Cumhuriyet’e gelen yorumların ağırlıklı olarak laik demokratik cumhuriyeti savunan ama aynı zamanda farklı görüşlerde de olabilen okurlardan geldiğini biliyorum. Bir yorumunuzu bana da gönderin. Yorumlara dil ve hukuk açısından bakılıyor. Neden yayımlanmadığını araştırayım. andırılan ‘Müslüman faizciler’ Başbakan’ın ‘faiz lobisi’ dediği grubun içine artık Kuşoğlu’nun ‘Müslüman faizciler’ diye nitelediği bir grup da dahil olmuş durumda. Hem de, inançları gereği faize karşı olmalarına rağmen, destek verdikleri AKP hükümeti tarafından göz göre göre kandırılarak! Kamuoyunun pek bilmediği bu ilginç hikâyenin ayrıntıları şöyle: Geçen yıl TBMM’de Varlık Kiralama Anonim Şirketi’ni (VKAŞ) ve onun faizsiz kira sertifikalarını hayata geçiren bir düzenleme yaşama geçti. Amaç, dini gerekçelerle ‘faiz’e karşı çıkan yurtiçinde ve yurtdışındaki mütedeyyin kesimlerin birikimlerini, “faizsiz kira sertifikaları” satarak Türkiye’ye çekmekti. İslami finans çevrelerinde ‘sukuk icara’ adı verilen sistemin işleyişi ise K İlahiyatçılar ‘haram’ diyor İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Servet Bayındır, Hazine’nin kira sertifikaları konusunda yazdığı makalede şu ifadelere yer veriyor: “Hazine’nin mevcut sertifika uygulaması hukuken ve iktisaden alım ve satım, kiralama işlemi olmadığı gibi fıkhen de değildir. Bu olsa olsa Hazine’nin rehin gösterdiği gayrimenkul karşılığında piyasadan borç para toplamasından ibaret bir işlemdir. Hazine’nin kira bedeli adı altında ödediği meblağ ise gerçekte yatırımcılara vaat edip ödenen faizdir. Bu fıkıhta Beyu’listiğlal diye adlandırılan ve fakihlerin büyük çoğunluğu tarafından rehin karşılığı borçtan menfaatlenme ve dolaysıyla faizli olduğu kabul edilen işlemin günümüze uyarlanmış şeklinden başka bir şey değildir. Hazine’nin çıkardığı kira sertifikaları gıdasal ürünlerin genleriyle oynanması örneğinde olduğu gibi, akitlerin yapısıyla/fıtratıyla oynanması sonucu icat edilmiş isim ve görüntü olarak helal, ancak hem hukuk, hem iktisat hem de fıtrat bakımından faizli olup haram niteliklidir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle