25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZİRAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR Onlar asık suratlı, ağır ol da molla desinler tavırlı, şu veya bu resmiyet pozuna bürünmeyi seven idareci tipinden farklı olarak mizahla, gülerek, eğlenerek, şarkılar söyleyerek, müzik çalarak direniyorlar 19 CEREN NECİPOĞLU BURS PROJESİ’Nİ KAZANANLAR BELLİ OLDU Arpın iki genç yeteneği Kültür Servisi İstanbul’da kurulan ve genç arpistlere destek vermeyi amaçlayan Arp Sanatı Derneği ve İsviçre’nin Uluslararası Harpmasters Arp Akademisi işbirliği ile uçak kazasında yaşamını yitiren arp sanatçısı Ceren Necipoğlu adına verilecek bursu almaya hak kazanan isimler açıklandı. Arpa gönül veren ve arp çalmayı seçen yeteneklerin ustalıklarına göre seçildikleri eğitim bursu Arp Sanatı Derneği Kurucusu ve Başkanı arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu öncülüğünde başlatıldı. Pancaroğlu, besteci Prof. Hasan Uçarsu ve müzik yazarı Kemal Küçük’ten oluşan seçici kurul, 15 Haziran’da Arp Sanatı Derneği Merkezi’nde düzenlenen ve 4 adayın katıldığı sınavın sonucunda Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı yeni mezunu Emel Çeli ile İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğrencisi Güneş Hızlılar, Ceren Necipoğlu Bursu’nu almaya hak kazandı. Çelik ve Hızlılar, iki ayrı kategoride 17 Temmuz 3 Ağustos tarihleri arasında sekizincisi düzenlenecek olan İsviçre’deki Arp Ustaları Akademisi’ne devam edecek. Devrim, Dipten Gelir... “Şimdi ne olacak? Her şey bir günde değişecek mi?” Birlikte sorulan iki soru. Ama biri yanlış. “Gezi Parkı” olaylarının ardından “Şimdi ne olacak?” diye sormak çok doğru. Bu doğru soruya ikincisinin, yani “Her şey bir günde değişecek mi?” sorusunun gölgesini düşürmek ise çok yanlış. Çünkü artık asıl önemli olan, bundan sonra her şeyin kaç günde değişeceği değil. Bundan sonra neredeyse hiçbir şey, önceki gibi olmayacak. Şimdi asıl önemli olan, işte bu kesinliğin bir gerçekliğe dönüşmüş olması. Sıradan ayaklanmalar, gelişigüzel isyanlar, bir ya da birkaç olayın üzerinde odaklaştıktan sonra yitip gider. Devrim ise ta dipten, kimi zaman ölçülmesi olanaksız derinliklerden yüzeye vuran bir toplumsaltarihsel birikimdir. Neredeyse bir doğa olayıdır. Gerçek kökenini tarih diye adlandırılan akışın kendine özgü yasalarında bulan bir olaydır. O nedenle de engellenemez. Başka deyişle, burada sözü edilen türden bir toplumsaltarihsel birikim belli bir yoğunluğa ulaşmış ise adına devrim dediğimiz patlama da gerçekleşir. Tıpkı bir yanardağın patlaması gibi. 1789 yılının 14 Temmuz günü, gece saatlerinde, o gün halkın Bastille’e saldırdığını Kral XVI. Louis’ye haber vermek üzere Versailles Sarayı’na at süren haberci, uyku sersemi kralın: “Ama bu bir isyan!” şeklinde tepki vermesi üzerine, sonradan Büyük Fransız Devrimi’nin simgelerinden birine dönüşecek olan şu ünlü sözü söyler: “Hayır Majeste! Bu, bir Devrim!” Kralın kavrayamadığı gerçeği haberci bilmektedir: Fransız halkı, Bastille’e birkaç mahkumu kurtarmak için değil fakat bütün bir rejimi tasfiye etmek için saldırmıştır. Ve bu rejim, artık kökü yüzyıllara uzanan bir kötülüğün simgesidir. Gezi Parkı’nda toplanan gençliğin hedefleri de sadece birkaç ağaçla ve binayla sınırlı değildi. Bu gençlik oraya, ellili yılların başından bugüne demokrasi, özgürlük ve eşitlik adına kendisine kuşaklar boyunca gerçek diye benimsetilmeye çalışılmış yüzlerce, binlerce yalanı tasfiye etmek için toplandı. Bugünkü iktidarın bugünün gençliğine artık bugünün ve yarının toplumu gözüyle değil, fakat sadece kendisine iman edenlerden oluşacak bir cemaat gözüyle bakmaya kalkışması ise, bardağı taşıran son damla oldu. Ve “Gezi Parkı Kuşağı” tarih, onları sanırım artık böyle de adlandıracak kendine belli bir “duruş”u rehber seçmekle, üstelik de bu “duruş”un arkasında, hiçbir akıl hocasının ağzından çıkma buyrukları ve öğütleri tartışmasız gerçekler diye benimsemeyen bir kararlılıkla durmakla, rüştünü tam bir olgunlukla ispat etti. Bu “Gezi Parkı Kuşağı”, özlemlerinin iktidarını artık yalnızca ve yalnızca sandıkta arayacak kadar demokrat. Bu bağlamda tek isteği ise o sandığa uzanan yolların bundan böyle yalanlarla değil fakat gerçeklerle örülü olması. Bu isteğine ulaşacağından da kimse kuşku duymamalı. Çünkü “Gezi Parkı Kuşağı”, bütün gerçekleri doğal olarak bilmiyor olabilir. Ama yalan konusunda bugüne kadar edindiği zengin deneyimlerin sonucu olarak, gerçeğin hiçbir yalana benzemeyen bir şey olduğunu biliyor. Gücünün kaynağı da işte bu bilgi! Gezi Parkı kuşağı... tanbul ayağa kalkmışken “penguen belgeseli” gösteren kanallara inat pengueni kendi direnişinin maskotu haline getirmek, yüzüne sıkılan biber gazı karşısında dimdik duran kırmızı elbiseli kadını hatıra fotoğrafı çektirecek bir resme dönüştürmek, gerçekten her şeyi ve herkesi “baş aşağı ederek” benimsemeye hazır bir karnaval ruhunu simgeliyor. Bu gençlik, ikonlarını bizlerden çok farklı, çok daha zeki bir biçimde yaratıyor ve Mikhail Bakhtine, Franu İlhan Ağabey 3 yıl her ikon anında alaya da alınabiliçois Rabelais’nin Yapıtlayor. Bu büyük bir güç… rı ve Ortaçağ ile Rönesans’ta daha yaşayıp da bu Biz kendimizi destanlaştırılmaHalk Kültürü adlı önemli kikuşağın güneşin altındaki ya yatkın imgelerle ifade etmeye tabının giriş bölümünde oryerini alış tarzını görse eğilimliydik; özellikle serüvenin taçağdaki karnaval ruhu hakhem çok sevinir, hem de sonuna yaklaşıldıkça daha trajik, kında çok ilginç yorumlar yadaha ağıtsı bir hava hâkim olmuşpar. Bakhtine’e göre “karnaepey eğlenirdi, eminim. tu. Tabii ki bunun bizden bağımval zamanı”, oyuncu ile sesız, çok nesnel ve acılı nedenleyirci arasındaki ayrımın kalkri de vardı. Şimdiki kuşak ise hep tığı, halkın bütününün katılzehir gibi zekâların ürünü olan ve ağla(t)makdığı ve resmi bayramlardan farklı olarak, geçitan çok gülmeye/güldürmeye yönelen imgeler, ci bir süre de olsa her türlü hiyerarşik ilişkinin, ifadeler buluyor kendine. imtiyazların, tabuların yıkıldığı bir zaBir parantez açayım: Bu gençlere 90 kuman dilimidir. Karnaval mevcut düzeşağı denmesini pek anlayamıyorum. Kimnin ve kanunların “baş aşağı” edildise bize doğum yılımıza göre 68 kuşağı deği, “kralın uşak, uşağın kral oldumedi, yarattığımız ruh halinin doğum yığu” sınırlı bir zaman için özgürlüğün lı kuşağın adı oldu. Aynı şey 78 kuşağı hüküm sürdüğü bir gündelikdışı yaiçin de geçerlidir. Bu gençler için de 2013 şam alanıdır. kuşağı veya kısaca “Gezi Parkı kuşaBence Türkiye de 3 haftağı” dense daha doğru olur diye düyı aşkın bir süredir tam bir şünüyorum. Zaten onlar muhtekarnaval zamanı yaşıyor. melen bu kuşak adlandırmalarını Bu karnavalın başlıca ve haklarında yapılan derin “sosmerkezleri önceleri Geyolojik” tahlilleri de yakında tizi Parkı ve Taksim Meyye alıp kendi esprilerini üretedanı iken, o hava dalga ceklerdir. dalga tüm yurda yayıldı ve polisin uyguladılhan Selçuk ve ğı ölçüsüz şiddetle Park Gezi ruhu ve Meydan boşaltılınca artık tam anlamıyla soİlhan Ağabey 3 yıl daha yakağa dağıldı. şayıp da bu kuşağın güneşin altındaki yerini alış tarzını görse izah hem çok sevinir, hem de epey patlaması eğlenirdi, eminim. Sevinmesi, üzerine ölü toprağı serpilmiş Her türlü şiddete, gibi duran bir toplumun birsıkılan tonlarca tazdenbire dikilip ayağa kalkmayikli suya, sayısız bisından kaynaklanmazdı sadece. ber gazı mermisine, en Asıl bu karnaval ruhuna, bu espaz 4 kişinin ölüp binlerri yeteneğine, gülmecenin direce kişinin yaralanmasına, ondan niş içinde böyle bir yer tutafazla direnişçinin gözünü kaybetbilmesine vurulurdu. Onun mesine rağmen sokaklarda hâlâ o nüktedan, ince zekâlı, espri karnaval kahkahası çınlıyor. Öfdolu ruhu bu gençlerde mutlakenin kolayca ağır basabileceği ka yeni bir soluk bulurdu. tüm koşullar mevcut iken parkKim bilir, belki de Gezi Parkı’nın larda forumlar düzenleyen gençkarnaval ruhu tüm yurda dağılırken Halerin yüzü gülüyor. Onlar asık cı Bektaş’taki bir çift mezarın üzerinden suratlı, ağır ol da molla desinler de geçmiş, orada biraz yârenlik etmiştir. tavırlı, şu veya bu resmiyet poBir taraf Bektaşi fıkralarından bir demet zuna bürünmeyi seven idareci tisunmuş, sonra da “Gaz sıkma, öpüjem”, pinden farklı olarak mizahla, gülerek, “Kahrolsun bağzı şeyler”, “Oh biber” gieğlenerek, şarkılar söyleyerek, müzik bi sloganları, penguen fıkralarını dinleyip çalarak direniyorlar. Yaşanan mizah patkahkahalar atmıştır. Toprak canlanmış, yelaması da bunu gösteriyor zaten. ni yeni, rengârenk çiçekler boy atmıştır Üstüne tazyikli su sıkan TOMA’yı birden, kim bilir! POMA’ya çevirip çizgi filmleştirmek, İs AYDIN ÜNİVERSİTESİ’NDE KAYIHAN GÜVEN KOORDİNATÖRLÜĞÜNDE Üç sergi birden İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, bahar yarıyılı eğitim ve öğretimini fakültelerinde, “Üçü Bir Arada” başlığı altında, “İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Bir Gökkuşağı”, “Tipografik Etütler” ve “Göreceli” isimli sergiler izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni ve Öğretim Görevlisi Kayıhan Güven’in koordinatörlüğünde gerçekleştirilen “İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Bir Gökkuşağı” fotoğraf sergisi izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. Öğretim Görevlisi Berke Soyuer Polat’ın, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü ikinci sınıf öğrencileriyle hazırladığı “Tipografik Etütler” ve Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gök’ün 19872013 yılları arasında çektiği fotoğraflardan ve yazdığı şiirlerden oluşan “Göreceli” isimli sergi İletişim Fakültesi Fuayesi’nde sergileniyor. İ M VİYANALI MİMAR EGLI’NİN ANILARI Yeni Türkiye’nin inşası Kültür Servisi Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 19271940 yılları arasında Ankara başta olmak üzere Türkiye’de pek çok yapıya imzasını atan Viyanalı modernist mimar Ernst A. Egli’nin anılarını yayımladı. Anılar, 1927 yılında 34 yaşında Türkiye’ye gelerek Atatürk Türkiyesi’nin inşa edilmesinde önemli katkısı olan mimarın ailesi tarafından bir nüshası Zürih Üniversitesi’ne armağan edildi. Anılarında mimarlık işlerinden çok dönemin Türkiye’sine yönelik kültürel ve toplumsal gözlemlere, değerlendirmelere yer veren Egli, 195255 arasındaki ikinci gelişinde ülkeyi nasıl değişmiş bulduğunun da üzerinde duruyor. n Kültür Servisi 17. Akdeniz Oyunları Kültür Sanat etkinliği kapsamında, tezhip ve minyatür sanatçısı Onur Hastürk’ün 6 yılda hazırladığı “Tılsımlı Gömlekler” sergisi 30 Haziran’a kadar Akdeniz Olimpiyatları Uluslararası Sergi Salonu’nda görülebilir. ‘Tılsımlı Gömlekler’ Aspendos’ta ‘Carmen’li kapanış n Kültür Servisi Bu yıl 20’ncisi düzenlenen Aspendos Opera ve Bale Festivali, Aspendos Antik Tiyatrosu’nda Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği Georges Bizet’nin ünlü “Carmen” operası ile sona erdi. Festivalin kapanış temsilinde Carmen karakterini canlandıran Ankara Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı Ferda Yetişer’e, dünyaca ünlü İspanyol tenor Enrique Ferrer, Don Jose rolüyle eşlik etti. Recep Ayyılmaz tarafından sahneye konulan eserde orkestrayı Vladimir Lungu yönetti. n Kültür Servisi ABD’li oyuncu Robert Downey Jr. ,“The Avengers” serisinin çekilecek yeni iki bölümünde “Iron Man”i canlandırmak için imza attı. “The Avengers”, dünya çapında 1.5 milyar dolar gişe hasılatı yaparak büyük başarı elde etmişti. Serinin ikinci bölümü 1 Mayıs 2015’te vizyona girecek. Yeni bölüm için imza atıldı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle