16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZİRAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Kabinede Bunalım Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Ben istifa etmedim” diye açıklama yaptı. Ne kadar doğru? Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantılarında, dışarıda olduğundan daha fazla sert bir biçeme sahip olduğu biliniyor. “Bülent Bey” dediği Bülent Arınç ile “Hocam” dediği Beşir Atalay dışında, kendisinden küçük ya da büyük tüm bakanlara adıyla hitap ediyor. Bu girişten sonra, gelelim Arınç bunalımına: Bakanlar Kurulu’nda Başbakan, Bülent Arınç’ın kendisi dışarıdayken Gezi eylemleriyle ilgili olarak “özür dilemesi”ne yine o bildik biçemiyle karşı çıkıyor. “Benim adıma niye konuşuyorsun?” demeye getiriyor. Bülent Arınç da “Gereğini yaparım” diyor. Olay, buraya kadar doğru. Daha sonra Arınç istifaya karar vermiş mi, Abdullah Gül devreye girmiş mi, bu noktalar karanlık. Her ne kadar Arınç, “Birliğimizi bozAKPKK koalisyonu sürdürdükleri “pazarlığı” bozacaklar gibi... Batı’daki halk direnişleri karşısında AKP, gidişin hiç de hayırlı olmadığını gördü. Yeniden “terörist başı” söylemine dönerek çark etmeye hazırlanıyor. PKK de, Diyarbakır’da yapılan adı üstünde “Kuzey Kürdistan Birlik Konferansı”nda “özerklikfederasyonbağımsızlık” diyerek Türkiye’yi parçalama, Barzani ile bütünleşme hedefine kilitlendi. Murat Karayılan’ın da “Türk devletinin Kürdistan’da askeri fa AA, Genel Müdürüne Satıldı Anadolu Ajansı’nın (AA) yüzde 47.75 hissesi Hazine’ye, diğer kısmı da ajansı kuran Atatürk’ün arkadaşlarının vârislerine aitti. AA’da sermaye artırımına gidildi. Hazine, 30 bin liralık sermaye artırımına 14 bin 325 lira ile katılarak hisse oranını korudu. Ortada kalan yüzde 25.65 oranındaki hisse ise AA Yönetim Kurulu kararı ile Hazine’ye devri ya da satışı yerine AKP’nin atadığı AA Genel Müdürü Kemal Öztürk’e satıldı. Yani, Kemal Öztürk 12 bin 825 lira karşılığı AA’nın dörtte birine sahip oldu! Sayıştay, satışa karşı çıktı ve o hisselerin Hazine’ye devredilmesi gerektiğini belirtti. AA’nın yeni sahiplerinden Kemal Öztürk, Sayıştay raporuna, “KİT değiliz, bizi denetleyemezsiniz” karşılığını verdi. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun vârislerinden yüzde 4.2’lik hisse satın alan ajansın eski Mali Müşaviri Arslan Ataman da hisseleri edinmek istedi, hatta parayı da yatırdı. Öncelik ortaklarda olmasına karşın Ataman’ın parası iade edildi ve satış kabul edilmedi. Uzmanlara bakılırsa, yalnızca bu gelişme bile AA’nın dörtte bir hissesinin Öztürk’e satılmasını geçersiz kılıyor. CHP’li yetkililer, konuyu yakından izliyorlar. Atatürk’ün kurduğu ajansın, emanete hıyanet edenlerce parsellenmesine izin vermeyecekler. Almanları Anlamak maya çalışıyorlar” filan da dese, AKP derinden derine kaynamaya başladı. Parti içinde şimdiden olası bir bölünmeye karşı hiza alanlar var. Örneğin, şu anda sesini çıkarmayan ama Köşk krizi üzerinden olası bir tüzük değişikliği umuduyla yaşayan üç dönemlik vekiller. Ya da konuşmayı yeğleyen Ertuğrul Günay. Boşuna muhalefet değil onunkisi, ileriye yatırım. aliyetlerini sınırlamak yerine artırdığını” ifade ederek “Kürt siyasetinin özgürleşmesi”nden söz etmesi, Başbakan’ın şahsi istihbarat teşkilatı haline gelen MİT ile yürütülen işbirliğinin sona erdirileceğini gösteriyor. PKK, “çekilme süreci”nde elinden alınmayan silahları bu kez Türkiye’den toprak koparmak için kullanmaya başlarsa hiç şaşmayın. Asıl şaşılması gereken CHP’nin Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren son gelişmelerin ayrımında olmaması. Bayramdan Bayrama Bir zamanlar Abdullah Gül ile birlikte Kızılay’da AB’ye giriş bayramı düzenlemişti. AB, tıpkı demokrasi gibi bir tramvaydı. İşine gelince bindi, işi bitince de indi... Avrupa Parlamentosu’nun kararını tanımayacakmış. CHP’li Osman Korutürk’ün dediği gibi: “Kabul etse ne, etmese ne... AP kararını vermiş, tüm dünyaya duyurmuş. Zaten hükümetin AB’ye girme gibi bir arzusu da yok. Yelkenlerine rüzgâr verecek bir araç olarak gördüler AB’yi. Artık AB ile ilişkilere ihtiyaç kalmadı. Üstelik Recep Tayyip Erdoğan’a ağır gelen standartları var. Kafasındaki esas standartlar Esad’ın standartları. O yüzden bir Ortadoğu diktatörü olmaya doğru gidiyor.” Demokrasi bizde her gün değil, bayramdan bayrama... Yanlış Süreç Bozulma Yolunda Prof. Dr. Yaman Örs, Silivri’de iki duruşma izlemiş. Bir gözlemini aktardı: “Eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve eski Rektör Ferit Bernay kendilerine karşı ileri sürülen savların, sözde kayıtların tümüyle yanlış olduğunu belgelerle, kanıtlarıyla gösterdiler. Düşündüm ki, bu savunmalarla Bir yanda, beyin kıvrımları arabu değerli insanlarımıza, sında çakan şimşekleri özgür yarahiç kimseye ceza veriletıcılık için kullanan bilinçli, seçkin gençler... mez, verilmemelidir.” Öte yanda, olayları Başbakan’ın kılı üze algılamaya çalışan bön Kapışma rinden bilisizler... Aydınlanma, ortaçağ ile kapışmasını sürdürüyor. ‘Hiç’liğe Yazgılısınız!’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] “17 Haziran” Pazartesi günü “Ergenekon” davasının “316.” duruşmasında; tutuksuz yargılanan “Kr. Plt. Tğm. M. Ali Çelebi” böyle seslendi; her iki “Kürsü”dekilere, “yargıç”lara, “savcı”lara. “Hiçlik”, sanki “yokluk”tan da öte... “Terörle Mücadele” kapsamında görev yeri “Siirt”ten elinde “kask” çantası, cebinde “takdir” belgesiyle dönerken, “Batman Hava Limanı”nda “polis”in elindeki “terör üyesi” olarak arananlar listesinde adını görür “24” yaşındaki genç asker... “Ergenekon” davasıyla yaratılan “Sehven Hukuk”un, “sehven delil”leriyle tam “33 ay” tutuklu kalır M.A. Çelebi; sürmekte olan bu yargılamayla ilgili çok ilginç değerlendirmelerde bulundu o gün “Çelebi”. “Adaletin sesi dediğimiz bu ‘mütalaa’, cehennemin dibindeki ‘yalan’ların türküsüdür (...) ‘Hukuk’u kendi cinnetlerinize göre ‘saptır’dınız, ‘çarpıt’tınız, ‘tepetaklak’ ettiniz (...) Ruhunuzu bir kez olsun ‘adalet’in kollarına atmadınız! (...) Anlaşılıyor ki ‘hiçliğe’ yazgılısınız!” Ve sürdürüyor; buraya: “Gerçeğin bana verdiği yetkiyle, ‘UTANMA’ duygusunu hatırlatmak için geldim!..” diyerek... “Adli Emanet”teki cep telefonuna “polis” tarafından yapılan “yükleme”lerle “suç”lanan ve bütün bunların bir “tezgâh,” bir “iftira” olduğunu anlatan, haykıran bir “insan”ı, bir “genç”i “975” gün tutukladıktan sonra ‘YANLIŞLIK’ oldu!” derseniz o “adalet”, M.A. Çelebi’nin bu söylediklerinden daha fazlasını “hak” etmez mi? İnsan merak ediyor doğrusu; “Kürsü”dekiler böyle bir “haksızlık”la “975” gün tutuklu kalsalar ve bunun koca bir “iftira” olduğunu “yargıç”lara anlatmak için “çırpınıp” dursalardı ne derlerdi acaba? “Ayna”ya bakıp kendilerine: “Lütfen, lütfen otur yerine; kızma; olur böyle yanlışlıklar...” mı derlerdi? “Silivri”de bu “duruşma” sergilendiği sıralarda, “rte”nin bakanları “şeyini şey ettiğim şey”i güzellemesinin sahibiArınç’lar, Güler’ler de: “Askere, ‘TSK’ye başvurabiliriz!” diyerek esip gürlerken: Kr. Plt. Tgm. M. Ali Çelebi: “Türk Ordusu devşirme bir ordu değildir! (...) Türk Ordusu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve onu kuran halkın ordusudur!” diye sesleniyordu “17 Haziran 2013” günü. Pazartesi günü duruşmada bunlar yaşanırken, “cuma” günkü “320.” duruşmada da gerek sanıklar gerekse savunmanlar, yine yargı tarihine geçecek konuşmalar yaptı. “Gezi Parkı” direnişinin, “Türkiye” sınırlarını aşıp dünyayı etkilemesinin verdiği inanılmaz “destek”in, tüm konuşmalarda yansıdığına tanık olduk. “rte”ye ait “ses” kayıtlarını yayınladığı ileri sürülüp böylece olmayan “Ergenekon” terör örgütüne “üye” olmakla suçlanan “Ufuk Akkaya”nın savunmanı “Zeynep Küçük”; bu davanın “cebir ve şiddet” unsuru olarak gösterilen “Cumhuriyet’e bomba atmak” (5,10, 11 Mayıs 2006) olayını ve “Danıştay Cinayeti”ni (17 Mayıs, 2006) ilk gününden başlayarak ele aldı. Üstelik “günü gününe”, “saati saatine” değil, “dakikası dakikasına” görsel boyutta... Salon, “sinek” uçsa duyulacak bir “sessizlik”le dinliyor ve büyük ekranda izliyoruz; “Kürsü” ise doğrudan “Z. Küçük”e bakarak dinliyor. Sanki Savunman “Celal Ülgen”in bir konuşması sırasında “Başkan Özese”ye: “Gözlerim gözlerinizi arıyor, bulamıyor!” uyarısının bir etkisi olmuş gibi; çünkü “üye” yargıçlar “bile” başlarını “ekran”larından kaldırmışlar, dinliyorlar... Gözlerinizi kapayıp ne denli “kör”leşseniz, “kulak”larınızı tıkayıp ne denli “sağır”laşsanız da, bu “canlı belgesel”i “yok” saymanın olanağı “yok” artık. Bu görünümü, “M. Ali Çelebi”nin: “Hukuksuzluk” bu mahkemeye gururlu bir ‘aslan’ gibi girmişti, şu an başı ayaklarına dolanmış ‘iki büklüm’ halde!” söylemi en uygun bir biçimde açıklıyor... Danıştay şehidimiz “Yüksek Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin” ışıklar içinde olsun! HARBİ SEMİH POROY Tarih: 8.6.1986, yer: Hamburg. Polis, “kamu düzenini bozuyorlar” gerekçesiyle birkaç yüz göstericiyi çember içine alır, hiçbirinin tuvalet ihtiyaçları için de olsaçember dışına çıkmasına izin vermez. Ertesi günkü basının “aklı başında” diye nitelendirdiği bir yerel polis şefinin girişimiyle çember içindeki göstericilere kumanya ve su verilir. Çember 13 saat sonra kaldırılır. Benim yakından tanık olduğum bu olay, polis tarihine “Hamburg çemberi” (Polizeikessel in Hamburg) olarak geçer. Bu olayı önemli kılan, ertesi gün tüm göstericilerin savcılığa başvurarak Hamburg eyalet polisleri hakkında şikâyette bulunarak kişi başına 100 Mark tazminat talep etmeleri sonucu açılan davada mahkemenin davacıları haklı bularak göstericilere talep ettikleri tazminat miktarının iki katının ödenmesine hükmetmesidir. Mahkemeye göre polis bu davranışıyla göstericilerin “onurunu yaralamıştır.” Bu olay daha sonraki mahkeme kararlarına da emsal oluşturmuştur. Örneğin, nükleer atık taşınmasını protesto için tren raylarının üzerine oturan ve polis tarafından “orantısız şiddet” kullanılarak kaldırılan bir kadın eylemcinin Dannenberg Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2004 yılında açtığı dava, davacı lehine sonuçlanmıştır. Mahkeme kararına göre eylemci, rayların üzerine oturmak suretiyle “uygunsuz” davranmakla birlikte eylemi Toplantı Yasası’nın 15. maddesinin 3. fıkrasına uygun olarak sonlandırılmamıştır. Mahkeme, polis tarafından “kurallara uygun olarak” sonlandırılana dek bu tür eylemlerin Federal Anayasa’nın toplantı özgürlüğünü güvence altına alan 8. maddesinin koruması altında olduğu görüşünü ileri sürmüştür. (Dosya No.: Aktz. 39 XIV 164/02 L3) AKP iktidarı Gezi olaylarında polisin davranışına ilişkin olarak Federal Almanya Şansölyesi Bayan Merkel ile ille de didişmek niyetinde ise önce Almanya’daki uygulamaları ve bu yönde alınmış yargı kararlarını gözden geçirmeli, Almanları anlamaya çalışmalıdır. Yoksa hiç yol kat edemeyeceği gibi üstüne üstlük gülünç olmakla kalır, dünyaya rezil olur! Ne yazık ki Başbakan da yakın çevresi de bir türlü demokrasinin yasalar temelinde yükselen bir sistem, bu sistemin de kendine özgü kurallar ve uygulamalar bütünü olduğunu göremiyor. Olan da bu ülkenin demokrasi ararken ölen, yaralanan, sakat kalan, kör kalan gençlerine oluyor. Yazık! BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Afyonka 1 rahisar ili 2 ne özgü bir 3 halkoyunu... Yürürken da 4 yanmak için 5 kullanılan 6 kalın sopa. 7 2/ Yeryüzü 8 nün yaklaşık 9 80 km üstün1 2 3 4 5 6 7 8 9 den başlayan atmosfer katma 1 İ D İ O K R A S İ nı. 3/ Ensiz... Sı 2 M E S T E K İ M vılar için kullanı 3 A B A Ş O L MA lan ölçü birimi. 4/ 4 M İ K UMA Kabuklu bir deniz 5 E L M A Ü N Y E hayvanına ve bu 6 A P A R U S hayvandan elde 7 T E L A Ş A N A edilen sedefe ve 8 A Z A R U Y UM rilen ad... İki tar 9 K A K O K R A S İ la arasındaki sınır. 5/ Birçok efsaneye konu olmuş ünlü Frigya kralı. 6/ Bir nota... Yan yana gelerek bir bezemeyi oluşturan süsleyici öğe. 7/ Antalya’nın bir ilçesi... Meslek. 8/ Arap abecesinde bir harf... Parıltısını artırmak için elmas taşlarının altına konan ince metal yaprak. 9/ Küçük kale... “Arap yasemini” de denilen, güzel kokulu bir süs bitkisi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ankara yöresine özgü bir halkoyunu. 2/ İstenen sonuca göre düzenleme... “Git, defol” anlamında argo sözcük. 3/ Deve yavrusu... Adana’nın Kozan ilçesinin eski adı. 4/ Küçük mağara... Anadolu’nun Likya bölgesinde antik bir kent. 5/ Safrayı bağırsağa veren kanal. 6/ Çabuk kurumasını sağlamak amacıyla boya ve verniğe az miktarda katılan madde. 7/ Ağız mukozasında oluşan ve “pamukçuk” da denilen yüzeysel yara... Bir nota... “Bir çeksem karşıki dağlar yıkılır/Bugün posta günü canım sıkılır” (Türkü). 8/ Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl... “Islıkçı ördek” de denilen bir kuş. 9/ Boğa güreşi yapılan alan... Kadınların omuzlarını örtmek için kullandıkları geniş atkı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle