16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 2013 PAZAR 8 HABERLER CHP, 19 Mayıs afişlerine kesilen cezayı Cumhuriyetin önünü kesme girişimi olarak değerlendirdi ‘Güçleri yetmez’ KUZEY KÜRDİSTAN KONFERANSI ‘Eyvah Yıkılıyoruz!’ İktidar ve çevresini etkisi altına alan bir düşünce oldu; “Eyvah... yıkılıyoruz galiba”. Hiç kimse büyük boyutlu ve ülke çapında bir “toplumsal deprem” karşısında “dimdik ayaktayız” diye afra tafra satamaz. En azından sarsılır! Sağa sola yatar, kalkar, ayakta durmaya çalışır... O an veya izleyen zamanlarda küt diye yıkılır, kendi üzerine çöker, gider... İstediği kadar ama ben milli irade ile geldim diye bağır dur. Onu çökerten de milli iradedir çünkü... Jeolojik depremlerle sosyal depremler arasında müthiş bir ilişki vardır. Her ikisi de sağlam olmayan (zemindetoplumda), meşruiyeti sorgulanan ve derin sorunlu yapıları yerle bir ederler... İnşaat yapıları depreme uygun nitelikte değilse, bilimsel temellere göre inşa edilmemişse, sarsıntının vuruşuyla yıkılırlar. İktidarlar ile apartmanlar arasında bu açıdan benzerlik vardır. Siyasal iktidarların da zeminini toplum oluşturur. Toplum bir aykırılık görürse, tıpkı deprem etkisiyle siyasal çatıyı sarsar, gerektiğinde yıkar geçer... Toplumsal tarihi anımsatmam mı gerekir... Tarih, tamamen sosyal devrimler tarihinden ibarettir. HHH AKP’nin de yaşadığı budur, bir sosyal devrimle karşı karşıya bulunuyor. Deprem sürüyor aslında. Ana deprem şiddetle vurdu... Yeni fay kırıkları oluştu... Ama bu deprem tek ana fay kırığından kaynaklanmadı, çok boyutlu ve çok kırıklı bir fay hattı söz konusu! Bu kırıklarda enerjiler birikiyor. Duran insanlar, forumlar... RTE, başlı başına fayların enerjisini dolduran muazzam bir potansiyel. Başka bir şeye ihtiyaç bulunmuyor... Çatıda büyük bir sarsıntı yaşıyor AKP... Öyle ki, Bülent Arınç’ın reddettiği istifa söylentisi tepeyi vurdu. Parti içinde sarsıntı var... En azından üç milletvekili resmen ve daha belki de onlarca gayri resmi olarak, RTE iktidarıyla paralel yürümüyor... Başbakanlık’a bağlı Afet İşleri’nin, ülkenin en iyi mühendisleriyle düzenlediği deprem yönetmenliğini yenileme toplantısı, sosyal sarsıntının etkisiyle açılıyor. Afet İşleri’nden konuşmacı, en az yarım saat Gezi sarsıntısının olumsuz etkilerinden bahsediyor! Çatıdaki sarsıntının işaretleri çok... RTE’nin “milli irade mitingleri” başlı başına panik mitingleridir... Bunların sosyal depremlere ilaç olduğu görülmemiştir. Sadece daha şiddetli sorunlara yol açarlar. RTE, her zaman bildiği, yaptığı “kamplaşma/kutuplaşma” politikasıyla bundan sıyrılacağını sanıyor. Başka da bir politika bilmiyor. Toplumu bölmenin, başlı başına bir iktidara meşruiyetini kaybettiren ana etkenlerden biri olduğunu, biri RTE’ye söylese bile faydası sıfırdır. Çünkü RTE, gerilimden, bölünmüşlüklerden beslenen bir politikacı tipidir. Ama bu politikası onun gidişine yol açan ana etken olabilir... HHH Çatıdaki sarsıntının izdüşümleri giderek çoğalıyor. Paranoyayı da aşan bir durumla karşı karşıyayız. Delirmenin işaretleri belirdi! Örneğin sosyal depreme kayıtsız kalan kanalların penguen gösterileri de hükümete “tezgâhlanan komplo”nun bir parçasıymış! Delirmenin bütün işaretlerini, iktidarın Yeni Şafak manşetlerinden de okuyoruz... Yayın yönetmenlerinin niye değiştiği de anlaşıldı; durmadan dış mihrak arayışlarına bakılacak olursa, böyle zamanlarda gerekli olacak bir komplo teorisi uzmanını hazırlamışlar... CIAMIA, faiz lobisi, Zelo, internet ağı, CHP derken, “Alman Ergenekonu”nu piyasaya sürmüş... Komplo teorisiyle RTE iktidarını giderek batağa sürüklediklerinin bile farkında değiller! Kaygıları tepe noktası yaptı, Başbakan arındırılmış, homojen kitlelere karşı konuşuyor. Heterojen, yani karışık, kendiliğinden topluluklara büyük bir elveda yaptı... Mersin’de Akdeniz Olimpiyatları’nın açılış töreninde, bütün biletleri satın alıyorlar ve kendi güvendikleri insanlara dağıtıyorlar... RTE’ye karşı olası protestoya tahammülleri yok. Galatasaray ve Fenerbahçe stadyumlarında başına gelenlerden sonra, artık toplumla RTE arasına Berlin Duvarı çekildi. Aslında bugünkü sosyal patlamanın işaret fişekleri şüphesiz stadyumlarda da atılmıştı! HHH Aslında RTE Kuzey Afrika’da iken, GülArınç Gezi Parkı olayını çözmek için harekete geçmişlerdi. Ama RTE o “büyük lider” edasıyla adeta tek başına meydan okudu, hem partisine hem de topluma… O büyük ve derin psikolojisosyoloji bilgisiyle, gemiyi karaya oturtmuş vaziyette… Cumhurbaşkanı Gül de yazgısını RTE ile bağladığı için, sosyal depremin doğrudan etki alanı içine girmiş durumdadır... Bütün bunların üzerine bir de AKP’nin ekonomik saadet zincirinde büyük bir kopuş gündeme oturdu. İktidar, 340 milyar borç para ile içeride caka satıyordu ve harcamalarını yapıyordu... RTE ve adamları asıl şimdi faizin ne olduğunu öğrenecekler. ABD para genişlemesini durdurma işaretini verince, zincir koptu! AKP iktidarına ancak Cari Açık Hükümeti diyebiliriz. HHH Yılın şaşkın sözü: RTE: “Avrupa’nın bizi eleştirmesi antidemokratiktir, çünkü biz AB üyesi değiliz!” Zulmü eleştirmek için AB üyeliğini şart gören bir anlayış... İktidarın cilası döküldü, altından zulümkâr bir yüz çıktı, dünya RTE’yi dışladı... RTE ya yelkenleri suya indirecek ya da çatışmayı sürdürecek. Her açıdan demokratik bir ülkeye kapıları ya açacak, ya çatışacak... Reddettiği, seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi önerisi de, sokağın demokrasi bayraklarından birine yazılıp dalgalanacağa benziyor! Öymen: Güneyi koparma niyeti IŞIK KANSU ANKARA Emekli Büyükelçi Onur Öymen, PKK’nin terör suçundan hükümlü lideri Abdullah Öcalan’ın isteğiyle düzenlenen “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı”nda alınan kararların “Türkiye’nin güneyini açıkça koparma niyetinin işareti” olduğunu söyledi. Konferansın sonunda yayımlanan bildirgede devlet için devlet niteliği taşıyacak özerklikler, daha sonra kendisine “Güney Kürdistan” diyen Barzani’nin Kuzey Irak’taki geçici yönetimiyle birleşme öngörüldüğünü dile getiren Onur Öymen, “Daha sonra bunlara Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin fiilen yönetimi altındaki bölgenin katılması ve ileride İran’la İsrail arasında, ondan sonra doğabilecek ortamda İran’ın da bir bölgesini alarak büyük bir Kürdistan projesi hedefledikleri anlaşılıyor” dedi. Hükü met ve muhalefetten bu konuda tepki gelmemesinin dikkat çekici olduğunu belirten Öymen, “Mesela Sayın Başbakan İstanbul’daki olaylar sırasında bir aracın yakılmasına karşı çok büyük bir tepki gösterdi. Aynı günlerde Bingöl’de de PKK üç tane iş makinesini yaktı, 2 kişiyi kaçırdı. Bununla ilgili de bir tepki duymadık, ne Başbakan’ın ağzından, ne ilgili bakanların ağzından, ne de muhalefetin ağzından. Aynı tarihlerde Şırnak’ın bir ilçesinde bizim birliğimize ateş açtılar, bir askerimiz yaralandı. Yine, askeri birliklerimizin yaz aylarında kullandığı bir üs bölgesini PKK işgal etti. Bunlar da göz ardı edildi. Teröristlerin yaptıkları duymazlıktan, görmezlikten geliniyor. Tıpkı son konferanstan sonra açıklanan bildirgeye olduğu gibi” diye konuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda parti tarafından düzenlenen Anıtkabir’e yürüyüş için asılan “Cumhuriyet ve Demokrasi İçin Ata’ya Yürüyoruz” duyuru afişlerine Ankara Anakent Belediyesi Encümeni tarafından 143 bin TL ceza kesildiğini açıkladı. CHP Ankara İl Başkanı Alçın, dün düzenlediği basın toplantısında, verilen cezalara ilişkin belgeler açıkladı. Buna göre, CHP Ankara İl Başkanlığı tarafından 19 Mayıs Atatrük’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda düzenlenen Kızılay’dan Anıtkabir’e yürüyüş için astığı 780 duyuru afişine toplamda 143 bin TL ceza kesildi. Encümen kararlarında, Ankara’nın çeşitli cadde ve bulvarları üzerindeki elektrik direkleri, ağaç, pano ve otobüs duraklarına asılan “Cumhuriyet ve Demokrasi İçin Ata’ya yürüyoruz” afişlerinin yine belediyenin Kabahatler Talimatnamesi’ne aykırı olduğu ifade edildi. u “Cumhuriyet ve Demokrasi İçin Ata’ya Yürüyoruz” duyuru afişlerine Ankara Anakent Belediyesi Encümeni tarafından 143 bin TL ceza kesildiğini açıklayan CHP’den sert eleştiri. ‘Sincan afişine ne demeli?’ Alçın, cezalarla ilgili olarak “Hırs ve intikam alma duyguları öne çıkmaktadır. Bu bir siyasi tavırdır, hasmane bir tutumdur. Melih Gökçek’e soralım. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Afrika seyahatinden sonra Ankara’ya gelişinde, AKP’nin Sincan mitinginde, afiş ve pankartlarla tüm Ankara’da yaratılan görüntü kirliliğine ne demeli? Resmi miting alanı olmadığı halde, Esenboğa’da, Pursaklar yolunda, Altınpark’ta trafik kesilerek yapılan korsan mitingler nasıl izah edilecek. Bizi durdurmaya cezalarınız yetmez” değerlendirmesini yaptı. ‘Gökçek’in haddi değil’ Alçın ayrıca, “CHP bu olayların (Gezi Parkı protestolarının) arkasındadır, kesinlikle kapatılması lazım” ifadelerini kullanan Gökçek’in Anakent Belediye Başkanlığı’na tekrar aday olabilmek için haddini aşarak kendini Yargıtay Başsavcısı’nın yerine koyduğunu söyledi. Alçın, konuşmasını “1920’lerde emperyalizme karşı verilen bağımsızlık savaşının içinden doğan, devrimleri yapıp ülkeyi çağdaşlığa taşıyan ve demokrasiyi getiren Cumhuriyet Halk Partisi’ni kapatmak isteği bazı kafalarda her zaman olmuştur” sözleriyle sürdürdü ve “CHP’yi kapatmak ne Melih Gökçek’in ne de kimsenin haddi değildir” dedi. Çözüm sürecinin ikinci aşamasındaki tıkanma riski değerlendirildi Gelecek hafta kritik İLHAN TAŞCI Yön verme projesi Öymen, “Kuzey Kürdistan” adıyla toplanan konferanstaki talepleri, konferansı düzenleyenlerin çok ciddiye aldığını da belirterek şunları kaydetti: “Konferansa ilişkin metni, Murat Karayılan’ın konuşmalarıyla, Öcalan’ın Nevruz konuşmasıyla birlikte okuyacaksınız. Nevruz konuşmasında Ortadoğu’ya yeni bir yön vermekten bahsediyor. Öyle anlaşılıyor ki, sadece belli birtakım insan hakları konularının takibinden ibaret değil mesele, daha kapsamlı bir siyasi projedir. Bu projenin içinde Türkiye’nin yapısını değiştirmek, anayasal sistemi değiştirmek, vatandaşlık tanımını değiştirmek filan gibi unsurların yanı sıra, bir de Ortadoğu’da bir eyaletler sistemi getirmek düşüncesi de var. Bizim milli birliğimizi, bütünlüğümüzü, anayasanın tabiriyle; devletiyle, milletiyle bölünmez bir bütün oluşumuzu her vesileyle vurgulamak lazım. Bundan taviz vermemek lazım. İşin can alıcı tarafı burası.” ANKARA “Demokratik siyasetin önünün açılması” olarak tanımlanan çözüm sürecinin ikinci aşamasında, hükümetin yasal anlamda bugüne kadar beklentileri karşılayacak somut adım atmaması nedeniyle süreçte tıkanma riski tartışmaları başladı. İkinci aşamanın muhatabı olan BDP, hem kendi yol haritasını netleştirmek, hem de hükümetin elini görme beklentisini sürdürüyor. PKK’nin 8 Mayıs’ta başlattığı sınır dışına çekilme adımının bu ay sonuna kadar tamamlanmasıyla çözüm sürecindeki ilk aşama geçilmiş olacak. Ancak ikinci aşamada tıkanma yaşandığına ilişkin tartışmalara neden olan ve kulislere yansıyan kimi bilgiler şöyle: Yol temizliği paketi: BDP, çözümün ikinci aşamasında, hukuksal zeminde, yasalar ışığında ilerleme amacıyla birtakım yasalarda değişiklik öngören “yol temizliği” paketinin yaşama geçirilmesini istiyor. Öncelikli beklenenler: BDP yöneticileri, yasal değişiklik önerisinin “acil” nitelikte kabul ettiği 25 maddelik bölümünün en azından Bakanlar Kurulu ya da TBMM’ye sevk edilmesini sürecin ilerlemesi açısından önemsediklerini dile getiriyorlar. Bu noktada BDP’nin hükümetten öncelikli sevkini beklediği düzenlemeler arasında; uzun yıllardır tartışma konusu olan Terörle Mücadele Yasası, Basın Yasası, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasası, Ceza Muhakemesi Yasası, seçim barajının kaldırılması/aşağı çekilmesi, uzun tutuklulukların kaldırılması, Hazine yardımının bütün partilere verilmesi ve cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi yer alıyor. Paket herkesi tatmin etmeli: BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Kürtlerin de Türklerin de kaygısı var. Kürtler ‘Acaba özgürlük gelecek mi?’ diye kaygılılar, Türkler de ‘Acaba ülke bölünecek mi?’ diye kaygılılar. Öyle bir paket olmalı ki herkesi tatmin etmeli” sözleriyle dile getirdi. Top Erdoğan’da: Geçen hafta içinde BDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve başkanvekilleri Pervin Puldan ile İdris Baluken, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile bir araya gelmişti. İkinci aşamaya ilişkin yol haritasının yarınki Bakanlar Kurulu toplantısında ele alınması bekleniyor. Gelecek hafta kritik: BDP yöneticilerinin görüştükleri akil insanlar heyeti de çarşamba günü Başbakan’a sunum yapacak. BDP yöneticileri, heyetten Başbakan’a sürece ilişkin yasal konularda hızla adım atılmasının zorunluluk olduğunu iletmelerini de istemişlerdi. Hükümetin de gelecek haftaki değerlendirmelerin ardından Başbakan’ın talimatları doğrultusunda nasıl bir yol izleyeceğinin netlik kazanması bekleniyor. BDP Grup Başkanvekili Buldan, geçen haftaki görüşmede hükümetin bugün İmralı’ya bir heyetin gideceği bilgisini verdiğini belirterek, “Ancak şu ana kadar ne arayan var, ne de haber veren. Her birimiz bir yerde bekliyoruz. Henüz geri dönen kimse olmadı” dedi. AMASYA GENELGESİ’NİN 94. YILDÖNÜMÜ KUTLANDI Cumhuriyet değerleri görmezden geliniyor MEHMET MENEKŞE AMASYA Mustafa Kemal Atatürk’ün Amasya’ya gelişi ve Amasya Genelgesi’nin yayınlayışının 94’üncü yıldönümü dolayısıyla her yıl gerçekleştirilen 1222 Haziran Uluslararası Atatürk Kültür ve Sanat Haftası sona erdi. 12 Haziran’da Mustafa Kemal Atatürk’ün Amasya’ya gelişinin sembolik olarak canlandırılmasıyla başlayan Kültür Sanat Haftası 22 Haziran Amasya Genelgesi’nin yayınlandığı Saraydüzü Kışlası Atatürk anıtındaki tören ile sona erdi. Burada yapılan törene Amasya Valisi A. Celil Öz, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Mehmet Haluk Yıldızdan, Belediye Başkanı Cafer Özdemir ve il protokol üyeleri katıldı. Kutlamalar kapsamında kendi olanaklarıyla Atatürk standı açan emekli öğretmen Sevim Güven “Atatürk’ün görmezden gelinmesine tahammül edemiyorum” dedi. Güven, Atatürk rozeti ve kartları dağıttı. Türk EğitimSen Amasya Şube Başkanı Kamil Terzi, “Üzülerek görüyoruz ki AKP belediyeleri her geçen yıl bu önemli günlerin kutlanma şeklini sulandırmaya, içini boşaltmaya başladılar. Önceleri Brezilya karnavalına dönüştürdüler” diyerek kutlamalara gerekli ilginin gösterilmediğini söyledi. ÖNDER: İMRALI HEYETİNE MÜDAHALE ETMEYİN ‘İsim tartışmamız yok’ İstanbul Haber Servisi BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, İmralı’ya gidecek heyete müdahale edilmesini eleştirerek “Bugünlerde İmralı’ya bir heyet gidecek ama hangi gün olduğunu bilmiyoruz. Kimin gideceğiyle ilgili bir bildirimde bulunulmadı. Biz isimler üzerinden hiçbir tartışma yürütmedik, yürütmeyeceğiz” diye konuştu. Önder, gençlere alan açmak için milletvekilliğine yeniden aday olmaması konusunda Öcalan’ın kendisini fırçaladığını belirterek “Ona bir tek ‘beni azad edin, bağışlayın’ dediğim mevzu da bu. İkinci dönem vekillik yapmayacağım. BDP’li bir sanatçı ve yazar olarak hayatımı devam ettireceğim” dedi. Önder, dün Şişli Belediyesi Kültür Merkezi’ndeki “Kürt Sorununda Demokratik Çözüm ve Barış Süreci” konulu panele katıldı. İmralı’ya gidecek heyetlere müdahale edilmesini eleştiren Önder, “Sayın Öcalan ‘benim belirlediğim heyete müdahale laubalilik’ diye bir değerlendirme yaptı. ‘Bir daha heyete müdahale edilirse süreci gözden geçiririm’ diye değerlendirme yaptı. Bakalım ne diyecekler.” Önder, DTK Eş Genel Başkanı Ahmet Türk’ün açıklamalarına da değinerek şöyle konuştu: “Siyasal kurum temsilcilerimizin belli bir kısmı hükümetle nikâh kıydığımızı düşünüyor. Böyle bir şey yok. Biz hükümetle üç başlıkta müzakere ediyoruz, geri kalanında mücadele ediyoruz.” Önder, Kürt halkının barış sürecine destek verdiğini anlattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle