17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 HAZİRAN 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 15 ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU BAŞKANI Selahattin ÖZEL: ALEVİLER ‘BİZİMLE DE BARIŞIN’ DİYOR K ürt sorununun çözümü için bazı adımlar atan iktidar, bir türlü Alevilere “açılamıyor”. Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajı “TürkKürtİslam birliği” yorumlarını yaygınlaştırıyor. Suriye’deki iç savaş, bölgede mezhep savaşlarını körüklüyor. Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Yalçın Çakmak, “Aleviler barışın hangi yakasında” başlıklı bir yazısında “Barışın çoksesliliği şarttır” vurgusu yapıyordu. “Öcalan ve PKK, Şii Safevilere karşı Yavuz’un yanında yer edinip Anadolu’yu Kızılbaşlardan temizleme uğraşısına giren İdrisi Bitlisi ve yanındaki Kürtler ile aralarında tarihsel bir özdeşlik kurulmasını iste miyorsa, bu hususta daha ciddi adımlar atma sorumluluğuna sahiptir” diyor ve “Aksi takdirde yüz yıllık bir Kürt meselesinin, uzun erimde yüzlerce yıllık bir AleviSünni çatışmasını yeniden alevlendirmesi işten bile değildir” uyarısında da bulunuyordu. Yurttaşlarla, “dedelerle”, siyasetçilerle, akademisyenlerle konuştuk. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı ya da katliamlardan sonra azınlığa düştüğü bazı kentlere gittik. Hem Alevilerin duyarlılıklarını hem de kimlik siyaseti eleştirilerini sorguladık. Özetlemek gerekirse; Aleviler barış istiyor. Ama, “Alevilerle de barışın” diye ekliyorlar. Ve toplumsal bilinçaltlarında hâlâ “katliam korkusu” var. ‘Kızılbaş, Kürt, Komünist’ diyarındaki Aleviler, barış sürecinde dışlanmak istemiyor Biz önce samimiyet istiyoruz u Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel, çözüm sürecinde olumsuzların faturasının Alevilere çıkarılmaya çalışıldığını belirterek, “Barış sürecine girişilmişken üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adı verilmesi her zaman barıştan yana olan Alevi toplumunu dışlayan bir tavır” dedi. KP iktidarı zaman zaman “Alevi çalıştayı”, “Muharrem iftarları” benzeri girişimlerle Alevilere “açılım” girişiminde bulunuyor. Ancak bunlar “sözde” kalıyor. Kürt sorunu konusunda “cesur” olarak nitelendirilen adımlar atan iktidar, bir türlü Alevilere “açılamıyor”. Hatta, İstanbul’da 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesi gibi tavırlarla Alevilere daha da “kapanıyor”. İktidarın bu yaklaşımına tepkiler, Gezi Parkı direnişi eylemlerine de yansıdı. Meydanlarda “Taksim Direnişine Selam. Doğayı ve demokrasiyi katleden iktidarı, Alevi katliamı yapan Yavuz ismini istemiyoruz” yazılı pankartlar açıldı. Türkiye’de 350’ye yakın Alevi derneği, Alevi Bektaşi Federasyonu çatısı altında birleşti. Federasyon Genel Başkanı Selahattin Özel, Türkiye’de 1520 milyon dolayında Alevi yurttaş olduğunu vurguluyor. Özel’le sohbet ederken, öncelikle AKP yönetiminde egemen olan “Gezi Parkı eylemlerinde Aleviler ağırlıktaydı” yorumlarını sorduk. “Gezi Parkı’nın her yerinde Aleviler vardı. Ama Alevi kimliğiyle değil, insan kimliğiyle. Hatta Yavuz Sultan Selim köprüsüyle ilgili eylemleri askıya aldık. Eylemleri bölüyor görünmeyelim diye gerekli tedbirleri aldık” yanıtını veriyor. Özel, “Alevilik nedir” sorusu üzerine “Alevilik bir inançtır, merkezi de insandır. İnançlar tarif edilmez, yaşanır” diyor. İktidardan beklentileriyle ilgili sorularımıza şu yanıtı veriyor: “Biz hak hukuktan önce samimiyet istiyoruz. İktidarla Alevi toplumu arasında samimiyet sorunu var. Başbakan ötekileştirici nefret suçu söylemi kullanıyor. Sivas davasında zamanaşımı oldu, ‘hayırlı olsun’ deme cesaretini gösterebildi. Referandumlarda, seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsında Alevileri yuhalattı, cemevine ‘ucube’ dedi. Köprünün adına Yavuz Sultan Selim’in adını verdiler. Alevileri büu ‘’Apo’nun çağrısı yük katliamlar sonucu öldüren Ebu Suud ile Yavuz Sultan TürkKürtSünni İslam Selim’dir. Böyle tartışmalı bir issentezi çağrısı. Biz buna min verilmesi bizim için kabul ediletepki gösterdik. Biz mez. Yarın alt, üstgeçit yaparlar, onlara da ‘Muaviye, Yezit’ derler. Barış hiç barışın karşısında sürecine girilmişken ve Türkiye’de olmadık. Bizim adımız herkesten barışa destek beklerken barış, soyadımız böyle bir isim verilmesi dikkat çekici, barış, inancımız her zaman barıştan yana olmuş Alevi toplumunu dışlayan bir tavır. Bibarış. Alevilerin barışı zim sorunumuz anayasa değil, zihnibaltalıyor gösterilmesi yet sorunu. Aleviler ayrı bir devlet iskabul edilemez.” temiyor, toprak istemiyor, birileriyle kavgalı değiller. Bir Sünni ittifak yaratmak istiyordu, bu ittifakın içine Kürtleri de aldı. Alevi açılımı diye çalıştay yapıyor, Maraş katliamının sorumlusu diye kamu vicdanında aklanmayan Ökkeş Şendiller’i çağırıyor.” Çözüm sürecinde Alevilerle Kürtler arasında yaşanan gerilimle ilgili olarak da şu değerlendirmeleri yapıyor: “Sadece hükümet değil, pek çok kesim samimi davranmıyor. Barış süreci başlamadan bazı kalemlerin yazılarına bakarsanız Apo’nun barış sürecinde dikkat etmesi gereken şudur; mayın tarlaları var, PKK içinde Alevi kanadı AKP hükümetini sevmez, mayınları temizleyin. İçinizdeki Alevileri temizleyin, çağrısı. İhaleyi Alevilerin üzerine çıkarmak istiyorlar. Apo’nun çağrısı TürkKürtSünni İslam sentezi çağrısı. Biz buna tepki gösterdik. Biz hiç barışın karşısında olmadık. Bizim adımız barış, soyadımız barış, inancımız barış. Alevilerin barışı baltalıyor gösterilmesi kabul edilemez.” Çözüm sürecinde akil insanlar arasında yer alan İzzettin Doğan’la ilgili sorumuza “Biz usul olarak akil insanlara karşı çıktık. Kişi olarak İzzettin Doğan’a değil. Federasyonumuza, siz barış diyorsunuz zamanı geldi, bize bir gönül insanı gönderin, diyebilirlerdi. Biz gönderirdik. Onlar kendileri belirlediler, ona da saygı duyduk, yeter ki kan dursun diye. Sayın İzzettin Doğan kabul etti. Şimdi o da konuşmalarında, Alevilerle barışı ne zaman sağlayacaksınız, diyor. O da işlerine gelmemeye başladı, ama işte akil adamlıktan geriye de alamıyorlar” karşılığını veriyor. Özel, “Alevilerin bugün de bir katliam korkusu var mı” sorusuna “Antakya’da Alevilerin evine saldırdılar, peşinden Reyhanlı yaşandı. Bunlar AleviSünni çatışması çıkarmak için. Aleviler bu oyuna gelmez, Sünni kardeşlerimiz de gelmiyor şimdilik” yanıtını veriyor. Suriye’deki iç savaş ve Alevilere yöneltilen “Esadçı” suçlamasıyla ilgili olarak da şu görüşleri dile getiriyor: “Başka ülkenin içişlerine, aile işlerine karışıyorlar. Düne kadar onlar kankayken, Alevilerin kardeşi dostu değildi de Esad, şimdi aralarında kavga çıkınca mı dostu oldu? Aleviler ne Esad’dan yana ne öbüründen. Zalimliği kim yapıu ‘’Aleviler ne yorsa Aleviler karşı çıkar, ezilenden, Esad’dan yana ne mazlumdan yana olurlar hep. Biz kööbüründen. Zalimliği tüler arasında niye tercih yapalım? İran devrimini hatırlayın, Aleviler kim yapıyorsa destek verdi mi, hayır. Sünniler verAleviler karşı di. Anadolu’da yaşayanlar dini refeçıkar, ezilenden, ranslı işlere destek vermiyorlar. Mavi Marmara’da ortalığı ayağa kaldımazlumdan yana ranlar Irak’ta kadınlara tecavüz ediolurlar hep. Biz lerken seslerini çıkarmadılar. Bir Şii kötüler arasında niye düşmanlığı var demek ki. Arabistan’a niye demokrasi götürmüyorlar?” tercih yapalım?’’ YARIN: KAHRAMANMARAŞLI ALEVİLER: BİZE NİYE AÇILIM YOK unceli’ye gitmek için bindiğimiz AnkaraElazığ uçağında Murathan Mungan’ın seçtiği öykülerden oluşan Bir Dersim Hikâyesi kitabını okuyoruz. Bu topraklarda çok hikâye var, çok acı var, çok biriktirilmiş kin var. Mungan önsözde “Edebiyat kin tazelemek için değil, hafıza tazelemek için yapılır” diyor. Bu cümle belki siyasetçilere de yol göstermeli: Siyaset kin tazelemek için değil, hafıza tazeleyip geleceğe bakmak için yapılır... Kente adım atar atmaz ilk kutuplaşma, ilk mesajlaşma kentin adıyla başlıyor. “Dersim” mi, “Tunceli” mi? Sonra, ülkenin batısında mahkum edilenlerin burada makbul olduğunu görüyorsunuz. Meydanları, sembolleri, heykelleri başka. Seyit Rıza Meydanı’nda Dersim isyanının liderlerinden, idam edilen Seyit Rıza’nın heykeli var. Sokakların adları Yaşar Kemal, Behice Boran. Duvarlardaki İbrahim Kaypakkaya, TİKKO, HAKPAR, Partizan, ESP, BDP afişleri kentte egemen yapı hakkında ipuçları veriyor. Ve, Cumhuriyet Caddesi’ndeki polis çeşmesinin üstünde “Ne Mutlu Türküm diyene, sıcak bir dost eli” yazıyor. Pek “Ne Mutlu Türküm” diyene rastlamadık; burası “Dersimliyim, Kürdüm, Aleviyim” diyenlerin diyarı. Belediye Başkanı Edibe Şahin BDP’li; ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun memleketinde iki milletvekilliğini de CHP almış. HDK İl Eşbaşkanı Fatma Kalsen ve İHD Temsilcisi Barış Yıldırım’la Uzunçayır Barajı kıyısında bir lokantada buluştuk. Barış Yıldırım, Alevilerin kent özelindeki sıkıntılarını anlatırken bu HES’lere dikkat çekiyor: “Dersim kızılbaşlığında cemevi ritüelinin yanısıra birçok ibadet alanları var. Düzgün Baba başta olmak üzere... OHAL döneminde bölgeye bombalar yağıyordu, şimdi barajlar var. Aynı zamanda madencilik projeleri var, 91 adet arama, 23 adet işletme ruhsatı verilmiş. Birçok ziyaretgâh baraj altında kaldı. Hızır’ın gölü, Gola Çetu baraj suyu altında kaldı. Zel Dağı ve Sinan köyünde karakollar inşa ediliyor.” Cemevi Başkanı Ali Ekber Yurt’un Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü olmasını eleştiriyorlar. Kalsen, “Bir inanç grubunun temsilcisi iktidarla hiyerarşik bir ilişki içinde olmamalı” diyor. Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajından sonra bazı Alevilerin kendilerini dışlanmış gördüğü yorumlarına katılmıyorlar. Fatma Kalsen, “Aleviler barış sürecini destekliyor. Ya Alevilik, ya Kürtlük diye bir şey yok” diyor. Bölgedeki etkin isimlerden, Hozat’ın bağımsız Belediye Başkanı Cevdet Konak’la da konuştuk. “Alevilerin bazı hassasiyetleri var. Ama barışı destekliyorlar. Bölgede bazı güçler Alevileri bu süreçten koparmak istiyor. Aleviler bedel ödemiş bir halk. Bazı kaygıları olabilir ama bu sürecin dışında değiller” diyor Tunceli: 3 K’li ‘sakıncalı’ kent T A Cemaat ‘Ben de varım’ diyor Fethullah Gülen’in “Dersim Alevileri dinsizdir. Nusayri akidesi vardır. Allah insandır, insan Allah’tır, Allah insanın içine girmiştir, insana itaat etmiştir. Bu anlayış hâkimdir” sözleri bölgede unutulmamış. Öte yandan, cemaat okulları da giderek yaygınlaşıyor. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, “Tunceli’de bir fen lisesi, bir anadolu lisesi, bir devlet üniversitesi, tüm kadrolarıyla Fethullahçıların işgali altında. Bir de özel ilköğretim okulu var, Gülen ve adamları tam bir kuşatma içindeler. Toplumun bir bölümünün evlatları o okullara gidiyor, o okullarda yoğun bir şekilde Alevi çocuklarına dinsel propaganda yapıyorlar. Ama Dersim’de sonuç almaz” diyor. Şerafettin Halis de, “Alevi bir coğrafyada cemaatin var gücünü buraya yığmasının ne anlamı olabilir?Elbette ki tek amaçları var, İslamileştirmek, Sünnileştirmek” görüşünü dile getiriyor.Cemevi Başkanı Ali Ekber Yurt ise, Tunceli Alevilerinin “tasavvuf” yönünün ağır bastığını ifade ederken, “Fethullah Gülen, kendi kitlesi önünde coşa gelmiş, bunların dini imanı yok, insana tapar, demiş. Bizi anlayamamış” diyor. Ama, çocuğunu cemaat okuluna göndermekte sakınca görmemiş. “Okullar başarılı, üniversite sınavlarında burası çok geride kalırdı. Bu okullar sayesinde arttı. Kimse benim çocuğumu asimile edemez. Sorguluyorum, böyle bir çaba görmüyorum” diyor. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ ‘İktidarın memuru’ cemevi başkanı Cemevi Başkanı Ali Ekber Yurt ile cemevinde sohbet ettik. Kendisi “dede”, aynı zamanda Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü. Bu konudaki eleştirileri anımsattığımızda şu yanıtı veriyor: “Hiçbir partiye ne yakınım, ne uzağım. Yürüttüğüm ceme Başbakan da gelebilir, Kılıçdaroğlu da, Bahçeli de. Siyaset hırkasını dış kapıya asın, öyle gelin, diyoruz. Sosyal politikalara bir Alevi atanıyor, diyeceğine tepki gösteriyorsun. Ak Parti atamış, Ak Partilidir, anlayışı doğru değil. İzzettin Doğan’a benzetirim kendimi. Ben burada Alevilik çalıştayına katılıyorum, vay nasıl katılırsın, diye eleştiriyorlar. Ben iyiniyetle çalışıyorum. Bu beni oraya yakın etmez. ” Alevilerin maruz kaldıkları “evlerin işaretlenmesi” benzeri ayrımcılık ve nefret suçu olaylarına sözü getirdiğimizde, Ali Ekber Yurt gülümseyerek “Burası zaten haritada işaretli. ‘3 K’ derler, Kızılbaş, Kürt, komünist. Tunceli 3 K’lı il” diyor. Munzur Çayı üzerine yapılan barajların bazı ziyaret yerlerinin baraj suları altında kalmasına yol açtığını söylüyor. Ana Fatma ziyaretgâhının, Pülümür yolu üzerindeki Zülfikar çeşmesinin sular altında kalacağını anlatıyor. Alevilerin cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi istekleriyle ilgili olarak da “orta yolcu” bir formül öneriyor: “Ortak isim mescit olur. Alevi mescidi, Sünni mescidi olur”. İstanbul’da 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesine “En sabırlı dedelerdenim, benim bile burama geldi” diye tepki gösteriyor. Çözüm sürecinde Öcalan’ın Nevruz mesajıyla ilgili olarak “Onlar camide birleşir, sopalar bize döner, diyordum. Şaşırmadım. Burada barış istemeyen bir tek kişi yok. Barış istiyoruz, ama Alevileri unutmayın” görüşünü dile getiriyor. ‘Barış da istiyoruz, haklarımızı da’ Şerafettin Halis, BDP Tunceli il başkanlığından istifa etmiş ve bu istifanın arkasında “Alevilik hassasiyetleri” olduğu yorumları yapılmıştı. Halis, istifa gerekçeleri konusunda “yeterince biliniyor” diye artık konuşmak istemiyor. Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajının Alevi toplumunda yarattığı kaygılarla ilgili sorumuza “Kaygılardan yola çıkarak geleceği inşa sürecini engellemek Alevilere düşmez. Zaten yapmadılar. Aleviler barışa karşı olmaz. Sürece karşı değiller, sadece sürecin içinde neden olamadık, diye soruyorlar. Aleviler barış da istiyor, haklarını da” yanıtını veriyor. Halis, neden bir türlü “Alevi açılımı”nın gerçekleştirilemediği sorusuna şu yanıtı veriyor: “Aleviler kendi sorunlarının çözümünü başka yerlerde beklememelidir. Bugüne kadar ne yazık kı Aleviler kendi öz güçlerine, kendi öz dinamiklerine dayalı bir hareket yaratamadılar. Bugün Türkiye’de Alevi sorununu çözmeye çalışan partiler arasında en samimi olanı BDP. Ama BDP de savaşın yakıcılığından dolayı Alevi sorununu tam manasıyla eksenleştiremedi.” Halis, “iktidarın yaşamın her alanına müdahalesinin en başta Alevileri rahatsız ettiğini” vurguluyor. “Eğitim yasasından tutun içki yasağına kadar AKP’lilerin başvurduğu yöntemler Alevileri rahatsız ediyor. Dindar gençlik yaratma isteği, Alevilerin asimilasyonudur. İktidarda Alevilere karşı sistematik bir meydan okuma var. Bu, Yavuz Sultan Selim adının köprüye verilmesiyle başlamadı, referandum konuşmalarında başbakanın Çorum’da Ebu Suud’u göklere çıkarmayla başladı” diyor. Halis, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak da “Esad’a karşı mücadale, Esad diktatörlüğüne karşı bir mücadele değil, Esad iktidarı yerine kendi iktidarlarını kurma, Ortadoğu’nun yeniden dizaynı için Esad bertaraf edilerek Sünni bir iktidar yaratılması çabası var. Önemli olan özgürlükçü Kürt siyaseti ve Türkiye’deki demokrat güçlerin Şii Sünni eksenli bu kavgada 3. bir yol üzerinde durmasıdır” görüşünü dile getiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle