16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 HAZİRAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Ağzını Topla... Kendisini halk direnişinin başlatıcısı filan sanan Sırrı Süreyya Önder, “Meydanda bir tane Kemalist var, o da AKP hükümeti” gibisinden laflar ediyor. Kimsenin kimseyi aşağılamadığı o meydanlardan ders alsın. Binlerce Atatürk posteri ve Türk bayrağının dalgalandığı, BDP’li çocuklarla Atatürklü bayrak taşıyan gençlerin el ele gaz bombasından kaçtığı meydanlardan... Çocuklarımız, 1923 devrimi ile kazandıklarına sahip çıkarak kardeşliği yeniden ördüler. Sırrı Süreyya Önder, Recep Tayyip Erdoğan gibi konuşacağına ağzını toplasın. Meydanlardaki halk; onlar bayraklarıyla, sloganlarıyla direnirken Sırrı Süreyya Önder’in Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız” dediğini hiç unutmayacak! Kavimcilik uğruna ülkeyi iç savaşa sü Direniş Nereye? Yobazlık diktatoryasına karşı başlayan direniş, başkalaştırılıyor mu? Prof. Dr. Anıl Çeçen, Türkiye’de sosyal medya da kullanılarak bir küresel rüzgâr estirildiği kanısında: “Avrupa ülkeleri üzerinden esen sert rüzgârların Türkiye’yi Batı bloku ile ciddi bir hesaplaşmaya doğru sürükleyeceği anlaşılıyor. İtalya’da olduğu gibi bu protesto eylemlerinden, İtalyan 5 Yıldız Partisi gibi küresel protesto hareketi ve partisi çıkartma çabası göze çarpıyor. İtalya’da bir sirk palyaçosu, hem kendi devletine, hem de uygulanan politikalara karşı çıkarak sosyal medya örgütlenmesiyle İtalyan parlamentosundaki üçüncü büyük parti konumuna gelmişti. Muhalefet partilerinin giderek zayıflamasının gündeme getirdiği muhalefet boşluğunu, Taksim olayları üzerinden yeni bir 5 Yıldız Partisi ile doldurma arayışı önümüzdeki dönemde Türkiye’nin başına yeni işler açacak gibi görünüyor. Yerel ve genel seçimlere giderken ülkeyi 21. yüzyılda Türkiye’yi ileriye taşıyacak ciddi bir milli programa gereksinimi var. Şimdiye kadar uygulanan dış planlara ve Batı’dan güdümlü Ortadoğu politikalarına angaje olmayı bir yere bırakarak acilen Türkiye’nin kuruluş modeline ve Cumhuriyetin temel ilkelerine dayanan bir milli program, seçimler öncesinde Türk ulusunun önüne konularak siyasal boşluk doldurulmalıdır.” Başbakan ile “Gezi Parkı direnişçileri” adına 11 kişilik heyete bakarsanız, Anıl Çeçen’in ne demek istediğini anlarsınız: Today’s Zaman yazarı Rümeysa Kiger’den tutun, pazarlamacı Zehra Öney’e; “yetmez ama evet” örgütleyicilerinden balerin Zeynep Tanbay’ın ablası Betül Tanbay’dan tutun yazarımız Mine Kırıkkanat da yer aldığı gerekçesiyle Antalya Film Festivali seçici kurulundan çekilen yönetmen Kutluğ Ataman’a kadar bir dizi isim, direnişin devrimci içeriğini boşaltmak için sıraya girdi bile... Başka Ne Yazılabilir ki? Eski vali, çalışma bakanı, dışişleri bakanı, cumhuriyet senatosu başkanı, cumhurbaşkanı vekili İhsan Sabri Çağlayangil, 1937’de Dersim isyanının bastırılmasının ardından kurulan mahkemede idama mahkum edilen sanıkların infazını düzenlemekle görevlendirilenlerin arasındaydı. 1985 yılında verdiği bir röportajda anlatmıştı: “(Kürtler) mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Dersim böyle bitti.” HHH Almanya eski federal milletvekili, Avrupa Parlamentosu milletvekili, Avrupa Birliği Türkiye Komisyonu Başkan Yardımcısı, halen Almanya 90 Birliği/Yeşiller Partisi Başkanı olan Claudia Roth, 15 Haziran 2013 akşamı ve gecesinde yaşadıklarını şöyle anlatacak: “Taksim’de, Divan Oteli’nin bulunduğu kavşakta, kalabalık bir grubun içindeydim. Polis tarafından üzerimize biber gazı sıkıldı, otele sığındık. Polis otelin içine kadın ve çocuk demeden gaz bombası attı. Birçok yaralı vardı, otel revire dönmüştü. Aynı zamanda otelin önünde insan zinciri oluşturan göstericilere de TOMA tarafından tazyikli su sıkılıyordu. Olanların canlı tanığıyım, sanki bir savaştaydık. Polis otelin kapılarını kapatmıştı. Boğularak öldürülmek istenen fareler gibiydik.” HHH Başka ne yazılabilir ki? rükleyip egemenlerin Ortadoğu hesapları için AKP’yle pazarlık masasına oturanların kimler olduğunu da unutmayacak! Benzer Park Kararı Gezi Parkı için referandum yapma düşüncesi de nereden çıktı? Sürmekte olan davada mahkeme, yürütmeyi durdurma Zaytung’dan Bu gençlerle kim baş edebilir ki? İşte onların sitesi “Zaytung”dan: “Gezi Parkı olaylarındaki tutumu nedeniyle parti içinde dahi eleştirilere hedef olan Başbakan Erdoğan’a halk sahip çıktı. Başbakan’ın konuşması sık sık alkışlarla kesilirken, vatandaşlar ‘Güllüoğlu şaşırma sabrımızı taşırma!’, ‘Kahrolsun PFDK!’, ‘Mekdanılds gibisi yok!’, ‘Burası neresi, biz napıyoruz?’ sloganlarıyla da meydanı inlettiler.” Çapulcunun sözlük anlamını değiştirenler ne yapacak şimdi? “Ti’ye almak” sözüne de ağızlara biber sürerek müdahale mi edecek? İnsanlık Borcu İleti, Cumhuriyet dostu Dengiz Toprak’tan: “Türk gençliğinin bu hareketi bundan sonra siyaset sosyolojisinde örnek bir davranış olarak yerini alacaktır. Atatürk öğretileriyle yola çıkan gençlik, dünya için yol gösterici bir yıldız konumuna girmiştir. Ezilen uluslara soluk aldıran Kurtuluş Savaşımız gibi, saldırgan emperyalizme ve uzantılarına karşı direnişe geçen Türk gençliği de dünyanın siyasal ve ekonomik sistemini sarsacak bir davranış sergilemiştir. Bundan böyle güçlünün saldırganlığı gerileyecek, paylaşım üreticiden yana gelişme gösterecektir.” kararı vermişken... Hem de ortada geçmişte benzer bir karar varken: 1986’da ANAP’lı Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy, Ankara Zafer Parkı’nın otoparka dönüştürülmesi amacıyla oradaki güzelim ağaçları kökünden kesmeye kalkmıştı. Başta Danıştay üyeleri olmak üzere o zaman bu ülkede böyle yargıçlar vardı parktaki ağaç katliamı karşısında dava açmışlardı. Ankara 5. İdare Mahkemesi, imar planlarının “bölge halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları temin etmek amacıyla” hazırlandığı gerekçesiyle parkın otopark yapılmasına izin vermemiş, Danıştay da bu kararı onamıştı. Zafer Parkı’nda o gün kesilen çınarlar, gidin bugün bakın, “Ben yaptım oldu”culara inat ölmediler, yeniden yeşerdiler. Serçelere yuva, yurttaşlara gölge olmayı sürdürüyorlar. Darısı Gezi Parkı’nın başına... Kırk Katır mı, Kırk Satır mı? MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] “Hükümdar”ın “suç”lu bulduğu “kul”una verilen “ceza”nın uygulamasında tanıdığı bir “seçenek”ti bu soru. Bu soruyla, ilkinde insan bir satırla boynuna “kırk” kez vurularak öldürülmeyi kabul ediyordu; bu “seçenek”te “acı” çekipçekmemek “SATIRCI”nın “vicdan”ına kalmış, belki “ilk” vuruşta belki de “son” vuruşta “ölüm”... Ama burada bir ayraç açarak şunu anımsatalım; “SATIRCI”nın “vicdan”ı bizim için de şu anda çok çok önemli; özellikle “rte”nin “POLİS”lerini düşündüğümüzde... Eğer ikinci seçenek kabul edilirse, insan “kırk” tane “katır”a bağlanıp, katırlara kuvvetle vurulup salıverilecek... “Söylence” mi diyorsunuz, öyle “de” olsa “Hükümdar” bu ölümlerden hangisini “seçme”yi, yani “seçim”i “kul”larına bırakmış... Böylece “tam (!)” bir “demokratik” “uygulama” olmuyor mu? “Eh, oluyor!” dense bile yine de “eksiklik” var. “Seçenek” çok “az” değerli dostlar... Topu topuna “iki” tane... Azbuz “eksiklik (!)” değildi bu. Ve “seçenek”ler öyle arttırıldı ki... Ama bu kez “seçme” hakkı da “Hükümdar”a geçti. Çünkü “Hükümdar”ı “eleştirmek” de artık iyice “kırk satırlık, kırk katırlık” bir “suç”tu; kararı “Hükümdar” verecekti. Ne ki daha sonraları “Hükümdar”ın bu “statü”sü, “Makyavel”in “Hükümdar”ı ile her boylamda öyle bir yüceleştirildi ki (1). “Makyavel” o ünlü yapıtında: “... biricik dürtüsü ‘hükmetme’ tutkusu olan bir ‘Hükümdar’ın, egemenliğini sürdürmek için” hiçbir engel tanımayanyolları ortaya koyup “siyaset”de; “ahlak”ı, “vicdan”ı “vesaire” (vs.) durumuna getirince, “işler” iyice karıştı denir. Ama “Makyavel”in yine de “Hükümdar”a bir “uyarı”sı vardır: “Sakın ha! ‘UYGULAMA’yı yanlış yapma!” “Makyavel Usta” hiç “boş”a konuşmaz; bir “Hükümdar”ın nasıl bir eğitim alıp yetişmesi gerektiğini de, dönemin “Hükümdar”ları üzerinden bir bir ortaya koyar ki, şu anda “acı”mızı daha da arttırır. Hele “UYGULAMA”nın özellikle “YALAN”a dayanmamasının gerekliliğine az da olsa yer vermesini dikkate alırsak, “Makyavel”in “RTE”yi bırakın “Hükümdar” diye görmesi, “tartışmaya” açık bir duruma gelir, “o”nun “yurttaş”lık kurallarına göre... “Hükümdar”ların “kul”ları için uyguladıkları bu “ölüm” “seçenek”leri öyle değişti ki, “giyotin”den “gaz odası”na dek... Ama şunu da atlamayalım derim; “giyotin” biliyorsunuz “Hükümdar”a da uygulandı, “1789”un “Fransız” halkınca... “20. yy”ın “Diktatör Hükümdar”larından “Hitler”, “gaz odası”nı kullanmışsa da halkınca bu yöntemle öldürülmedi; ama kankası “Mussolini” kız arkadaşıyla birlikte “1945” yılının “İtalyan” halkı tarafından “ayaklarından asıldı”... O günlerde radyolar, gazeteler bu haberi günlerce verdiğinde çocuk aklımla çok üzülmüştüm; tüm derdim “Mussolini”nin kız arkadaşının eteklerinin aşağı inip iç çamaşırının görünmesiydi... BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY 1/ Yüzgeç 1 lerindeki di 2 kenleri zehirli olan ve 3 4 eti beğenilen bir ba5 lık. 2/ Bir 6 müzik bölü7 münün büyük bir ri8 tim serbest 9 liğiyle yorumlanaca 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğını belirten te 1 S T E R E O T İ P rim... Briçte san 2 A U R A K I R O zatunun kısa ya 3 F R İ S A R O L zılışı. 3/ Kumaş 4 K İ V İ N E üzerine yapılan 5 İ D A M T E İ N bir tür işleme... 6 B U E L İ F Duvar içindeki A R İ N A kapaksız küçük 7 E L A A J A N dolap. 4/ Doğal 8 K U L İ ve tarihsel özel 9 S K O P O F İ L İ liklerinden dolayı koruma altına alınan alan... Bir meyve. 5/ Fas’ın plaka imi... Ayakkabıların altına çakılan iri başlı çivi. 6/ Gazetecilik dilinde uydurma habere verilen ad. 7/ Japon müziğine özgü telli bir çalgı. 8/ Mantar katmanı çok gelişen bir tür meşe ağacı... Hawaii’de, Pearl Harbor deniz üssünün de yer aldığı ada. 9/ Rütbesiz asker... Halk arasında yağmura verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 YUKARIDAN AŞAĞIYA: UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Bir doku ya da organın yapısını bozan ve dıştan mekanik bir etki sonucu oluşan yerel yara... Tavlada “üç” sayısı. 2/ Dudak boyası... “ yolu beklerim/Günü güne eklerim” (Türkü). 3/ Asık suratlı... Resim ya da fotoğrafta duruş. 4/ Çizgiyle mizah sanatı. 5/ Utanma duygusu... Tropikal bölgelerde yetişen ve yumruları besin olarak kullanılan bitki. 6/ Kısa yazı... Baryum elementinin simgesi... Sevinç belirten bir ünlem. 7/ “Çırak, kıraç, çarık, çakır” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. 8/ Armudu, keçisi, tavşanı ve kedisi ünlüdür... Helyum elementinin simgesi. 9/ Gözetleme.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle