15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 HAZİRAN 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 kin öldürdü Ethem için de poster Ethem’i siyasal Serez Çarşısı Kör... “Ne istiyor bu çapulcular?” Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde emir geldiğinde gaz bombasını sallamak için doldurduğu tüfeğini omzuna asmış polis memuru soruyor bu soruyu. Kendi kendine mırıldandığını duyar gibiyim. “Şu parktaki ağaçlar için mi? 1520 ağaç için bu sefalet çekilir mi? 17 gündür çadırda kalmanın, parkta yaşamanın sırrı ne?” Bilemiyor. “Bu adamlar, bu kadınlar Başbakan’ın dediği gibi dış mihrakların emriyle mi ağaçları korumaya aldılar, faiz lobisi mi direktif verdi onlara?” Kafası karışıyor genç polisin. Başbakan’dan ödü koptuğu için Gezi direnişinden uzak duran TV kanalının patronu ne yaptı ki? Direnişçilerin boykot ettiği bankacı, kaçan parayı geri çevirmek için “Ben de çapulcuyum” demedi mi? O mu oluyor yani şimdi faiz lobisi? Bekleyiş sürüyor. “Bir değişme emaresi var mı” diye bekleyenlere, “belki değişir” umudu taşıyanlara “ben değişmem” diye yanıt veriyor Başbakan. “Emrettim” diyor “24 saatte bu iş bitecek”. Bitmiyor. Zamanın anlamı yitip gidiyor Gezi Parkı’nda. Derme çatma bir çadırda ya da ağaç altında tedirgin geceyi karşılayan bir “çapulcu” Serez Çarşısı’ndaki Bedreddin’i hatırlıyor. Nâzım’ın dizeleri geçiyor aklından. “Bedreddin baktı kemerlerden dışarı. Dışarda güneş var. Yeşermiş avluda bir ağacın dalları ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar. Bedreddin gülümsedi. Aydınlandı içi gözlerinin, dedi: mademki bu kerre mağlubuz netsek, neylesek zaid. Gayrı uzatman sözü. Mademki fetva bize aid, verin ki basak bağrına mührümüzü.” HHH Çadırdaki delikanlı gökyüzüne bakıyor. Yıldızlara. Ağaçların hafif bir esintiyle oynayan yapraklarına bakıyor. Mührü basma vakti gelmemiştir daha, “yağmur çiseliyor, korkarak yavaş sesle, bir ihanet konuşması gibi. Yağmur çiseliyor, beyaz ve çıplak mürted ayaklarının ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi. Yağmur çiseliyor, serez çarşısı dilsiz, serez çarşısı kör. Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü ve serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.” Taksim Meydanı gecenin karanlığına çoktan teslim oldu; mağazalar kapalı, büyük otelin pencerelerinde merak ve belki de karanlık yüzler var. Öfkenin yerini usulca yağan yağmurun serin ve yatıştırıcı damlaları alıyor. Bu geceyi de sakin tamamlıyor Gezi Parkı. Uzaklarda bir yerlerde hesaplar yeniden gözden geçiriliyor, kartlar yeniden karılıyor. Memleketin pek çok kentinde gezi parklarının sayısının artmasından kuşku ve korku duyuyor, geciken fetvaya kızıyor sultan. Gezi Parkı rahat bir uykunun, tedirgin bir bekleyişin ve çiseleyen yağmurun hükmü altında. HHH Bu satırları uzaklarda inatla haber verme derdine düştüğü için “sansür kurulu”ndan ceza yemiş Halk TV’nin acemi ve kahraman ekranına bakarak yazıyorum. Yemyeşil bir Alman kasabasının, İdstein’ın sokaklarında in cin top oynuyor gecenin bu vaktinde, burada da yağmur çiseliyor. Geçip giden zamanın içinde her geçen saniye biraz daha Serez Çarşısı’na benzeyen Gezi’yi düşünüyorum. İzmir Deliorman oluyor, Ankara’da “mübalağa cenk oldu” diye geçiyor aklımdan. Uçak süzülüyor İstanbul’a doğru. Gezi Parkı aşağıda bir yerlerde gecenin içinde. Bir karanlık resminden ve kötü hatırasından başka bir şeyi kalmamış “muhayyel” Topçu Kışlası’na direniyor Gezi. O eski ve “mürted” kışlanın gölgesi, “projemize, planımıza, ideolojimizin zaferine bir taç olacak o kışla” diye düşünenlerin inadıyla parkın üstüne bir karabasan gibi düşüyor. Belki de yitiriyor savaşı parktakiler. Yok, hayır, öyle değil. Bedreddin yitirmiş miydi? Dinleyin... Uzaklardan gelen o ses ağaçların yapraklarının fısıltısına karışıyor. “Serez çarşısı kör, Serez çarşısı dilsiz...” l Ethem Sarısülük’ün anısı Konur Sokak’ta yaşatıldı. Sokağın Meşrutiyet Caddesi tarafında bulunan üstgeçidin merdivenlerine Ethem’in büyük boy posteri yapıştırıldı. Posterin benzeri 23 Nisan’da, 12 Eylül darbesinden sonra yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren de için yapılmıştı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kızılay’daki eylemde polis tarafından başından vurulan ve beyin ölümü gerçekleşen Ethem Sarısülük’ün ailesi, katil zanlısı polisi saklayıp görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Ankara Emniyet Müdürü Kadir Ay hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyeleri de adliye önünde Ethem’in katilinin yakalanmamasını protesto etti. İHD ve ÇHD üyeleri suç duyurusunu yapmadan önce Ankara Adliyesi önünde bir araya geldi. Eyleme, BDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü ile Murat Bozlak da katıldı. Grup üyele ri “Katil devlet, hesap verecek!” diye slogan attı. ÇHD Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz, “Ethem yere düşeli ve gözlerini açmayalı tam 13 gün oldu. Ancak bizler görüntülerini izlediğimiz, verdiği röportajları basında okuduğumuz polisin hâlâ kim olduğunu bilmiyoruz” dedi. Ailenin avukatı Kazım Bayraktar ise Ethem’in vurulmasını “siyasal bir kin” olarak nitelendirirken “Polis kadroları siyasal kinle bezenmiş insanlarla dolu” ifadesini kullandı. Öte yandan binlerce Ankaralı, önceki akşam Sarısülük’ün Batıkent Harbiş 5 Sitesi’ndeki evinin önünde toplandı. Sarısülük’ün evinde ailesini de ziyaret eden yurttaşlar evin balkonuna Türk bayrağı astılar. Ethem’in ağabeyi, kardeşinin ‘hücre hücre ‘ ölüşünü izlemenin acısını yaşıyor Çaresizliğin en büyüğü ALİCAN ULUDAĞ ANKARA “12 gündür kardeşim Ethem’in hücre hücre ölüşünü izlemek, çok korkunç bir duygu” diyor Mustafa Sarısülük hastane bahçesinde... Kızılay’daki eylemde başından vurularak beyin ölümü gerçekleşen işçi Ethem’in tüm organları iflas etmiş. Ancak sadece “kalbi” direniyor; yoksulluk içinde geçen bir hayatta “iyi bir gün” görmek için.... Çünkü Ethem, “hümanistti, insanları severdi...” Henüz 26’sındaydı Ethem Sarısülük, Ostim’de kaynak işçisi olarak çalışıyordu. 1 Mayıs’ta Taksim’e girmek için mücadele ederken başından ağır yaralanan lise öğrencisi Dilan için Facebook’taki hesabından “diren” diye yazmıştı. Ama nereden bilebilirdi ki aynı şeyin başına gelebileceğini? 1 Haziran günü Kızılay Meydanı’ndaki Gezi Parkı eylemine katılan binlerin içinde yer alıyordu. Polisin saatler süren müdahalesine karşı hiç tanımadığı insanlarla meydanı vermemek için omuz omuza direniyordu. Ta ki bir polis kurşunu onu başından vurana dek... Saniyeler içinde yere yığıldı Ethem ve bir daha gözlerini açamadı. Çorum’un Sungurlu ilçesinde doğmuş Ethem. Yoksulluk içinde bir çocukluk geçirmiş. 1991 yılında ailesi ile Ankara’ya göç etmiş. Çalışmak zorunda kaldığı için liseyi bırakan Ethem çevresinde hümanist bir insan olarak tanınıyor. 13 gündür Numune Hastanesi’nin bahçesinde yatıp kalkan ağabey Mustafa Sarısülük, kardeşini şöyle anlatıyor: “Ethem, çok zor şartlarda büyüdü. Çok yoksulluk çekti. Yıllardır en ağır işlerde çalıştı. Ancak bilinçli bir insandı, insan hakları aktivisti. Demokratik eylemlere sürekli katılırdı. Ethem, türban yasağının kalkmasını isteyen bir kişiydi aynı zamanda.” Ağabey Sarısülük, “Ethem’in en büyük hayali neydi?” sorusuna, “Kendi benliği için bir şey istemezdi. Sadece insanların iyi yaşamasına dair hayalleri vardı” karşılığını verdi. “Bir kardeş kaybettiniz” dediğimizde ağabey Sarısülük, bir an durup yutkunuyor. Sonra bir kardeş kaybetmenin acısını ancak birkaç cümle ile özetliyor: “Bugüne kadar birlikte yaşanmışlıklarımız, sevinçlerimiz, hüzünlerimiz oldu. Ama 12 gündür burada kardeşimin hücre hücre ölüşünü seyretmek, can çekişini izlemek çok korkunç bir duygu...” Mustafa Sarısülük, şu ana kadar hiçbir yetkilinin kendilerini aramadığını belirtirken “Böyle bir beklentim de yok. Bu işin esas sorumlusu zaten devlet ve hükümettir” ifadesini kullandı. ‘YÜZÜMDE PATLAYABİLİRDİ’ Öldüler, kör oldular, yaralandılar İstanbul Haber Servisi Taksim Gezi Parkı’na inşaat yapılmasına karşı başlayan ve Türkiye’ye yayılan direniş sırasında polisin gaz bombası, tazyikli su ve plastik mermi kullanması sonucu 70’i aşkın kişide kafa travması olduğu, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bulunan bir yaralının ise durumunun ciddi olduğu belirtildi. Yoğun biber gazına maruz kalan ve hastanelere başvuran kişi sayısının da 1100’ün üzerinde olduğu kaydedildi. Olayda yaralanan Erdal Sarıkaya’nın sağ gözünü yitirdiği, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi ikinci sınıf öğrencisi Mahir Gür’ün ise sol gözünü kaybetme tehlikesi bulunduğu belirtildi. Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Selim Polat’ın da polisin attığı plastik mermi sonucu sol gözünün görme yetisini tamamen yitirdiği vurgulandı. 11 Haziran Salı günü Taksim Gezi Parkı ve çevresinde, polisin direnişçilere biber gazı, plastik mermi ve tazyikli su ile müdahalesi sonucu yüzlerce kişi yaralandı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, 12 Haziran günü itibarıyla hastanelerden aldıkları verilere göre, 70’i aşkın kişide kafa travması olduğu, bir kişinin de kafa travmasına bağlı beyin kanaması geçirdiği, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma HasErdal Sarıkaya Mahir Gür tanesi yoğun bakımında tedavisinin sürdüğünü söyledi. Demirdizen, 35 kişide kol ve bacak kırığı olduğunu, 130’u aşkın plastik mermi ve kapsül yaralanmasının yaşandığını, 2 kişinin epilepsi, 15 kişinin de astım krizi geçirdiğini vurguladı. Biber gazından yoğun etkilenen bir kişinin gaza bağlı olarak kalbinin durduğunu, yapılan müdahalenin ardından yeniden canlandırıldığını anımsatan Demirdizen, hastanın Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisine devam edildiğini, 40’ı aşkın kişide de yanık ve kesinin bulunduğunu dile getirdi. Polisin attığı plastik mermi ile yaralanan ve Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan Erdal Sarıkaya’nın yakını Veli Doğan ise Sarıkaya’nın dün taburcu olduğunu anımsatarak, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi ikinci sınıf öğrencisi Mahir Gür’ün babası Aydın Gür de, oğlunun polisin plastik mermisi sonucu sol gözünden yaralandığını ve gözünü kaybetme tehlikesinin bulunduğunu söyledi. Olaylarda Şişli Mahmut Şevket Paşa Mahallesi’nde polisin attığı biber gazı kapsülünün vücuduna isabet etmesi sonucu yaralanan ve Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören Nuri Durmaz’ın ise sağlık durumu iyiye gidiyor. Selim Polat Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Orantısız şiddet attığı gaz bombası nedeniyle gözünü kaybeden Muharrem Dalsüren, “Malzemeler üzerime zimmetli olduğu için bırakıp kaçamadım. Doğrudan hedef alındım” diyor. İKLİM ÖNGEL l Ankara’da polisin Dünyasını kararttılar geldi” diye konuştu. Olayın ardından bayıldığını ve kendine geldiğinde hastanede olduğunu dile getiren Dalsüren, “Benim belediye görevlisi olduğum belliydi. Ellerimde eldivenlerim vardı. Gaz bombalarının 45 derece açıyla atıldığı söyleniyor. Ama ben direkt hedef alındım” diye konuştu. Eylemci olmamasına ve görevi nedeniyle orada bulunmasına karşın gözünü kaybettiğini söyleyen Dalsüren, “CHP’li pek çok vekil ve Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ziyaretime geldi. Ancak devlet yetkililerinden arayan olmadı” dedi. Kendisinin görevdeyken yaralandığına dikkat çeken Dalsüren, “Benim olayımdan ders alınmadı. Benden sonra da pek çok yaralanan kişi oldu. Polisler karşılarındakini ‘insan’ olarak değerlendirseydi hiç kimseye bir şey olmazdı” diye konuştu. Hakkını aramak için hukuki yollara başvuracağını söyleyen Dalsüren, bağlı olduğu sendika avukatlarının kendisine yardımcı olduğunu kaydetti. Plastik cerrahinin bir ay rapor verdiğini, işe dönüşününse gözüne bağlı olduğunu belirten Dalsüren, “Gözüm için her sabah kontrole gidiyorum. Acımı ağrı kesiciler dindiriyor” diye konuştu. Protestonun adresi yine NTV l İstanbul Haber Servisi Taksim Dayanışması üyesi bir grup, Taksim Gezi Parkı protestolarını sansürlediği gerekçesiyle Maslak’ta NTV binasının önünde protesto gösterisi yaptı. Televizyon binası önünde dün bir araya gelen grup, “Arizona’daki adam İstanbul’dakinden daha çok şey biliyor”, “NTV sen de simit sat, sen de onurlu yaşa”, “Akvaryumdan okyanuslara, plazadan Gezi’ye”, “Her yer Taksim, her yer direniş”, “Korkak medya göreve”, “NTV çalışanlarını sağduyu ve vicdanlı olmaya çağırıyoruz” sloganları atarak, kaşıklar çalarak, alkışlar eşliğinde protestolarını sürdürdü. ANKARA Çankaya Belediyesi’nde temizlik işçisi olarak çalışan Muharrem Dalsüren, görev yaptığı sırada polisin attığı gaz bombası kapsülü nedeniyle gözünü yitirdi. Olay sırasında görev başında olduğunu, eyleme katılmadığını söyleyen Dalsüren, “Gösterici olmadığım belliydi, ancak direkt hedef alındım. Bombanın geldiğini görüp yüzümü çevirdim. Görmeseydim direkt yüzümde patlayacaktı” dedi. Çankaya Belediyesi’nde temizlik işçisi olan Muharrem Dalsüren’in gözüne, 3 Haziran Pazartesi günü polisin attığı gaz bombası isabet etti. Yaralandıktan sonra Hacettepe Hastanesi’ne kaldırılan Dalsüren, hemen ameliyata alındı. Sağ gözünü kaybeden Dalsüren, hafta başında taburcu edildi. Olayın olduğu sırada görevini yaptığını söyleyen Dalsüren, “Ziya Gökalp’le Selanik caddelerinin kesiştiği yerdeydim. Yanımda konteynerim ve temizlik malzemelerim vardı. Eylemcilerle polis arasında arbede çıktı. Malzemeler üzerime zimmetli olduğu için hemen kaçamadım. Onları da alıp sakin bir yere geçmek için beklerken Selanik Köprüsü’nün altından, 30 metrelik bir mesafeden gaz bombası üzerime geldi” dedi. Kapsülün yüzüne doğru geldiğini fark ettiğinde, yüzünü çevirdiğini belirten Dalsüren, “Direkt suratımda patlayacaktı. Yüzümü sağa çevirdim ve gözüme ‘Ders çıkarmadılar’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle