18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 2013 SALI 6 HABERLER Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Altıparmak başta olmak üzere 11 kişi geçen hafta sessizce görevden alındı ‘Cemaat copları’ gitti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Reyhanlı saldırısının ardından Emniyet ile MİT arasında “kopukluk” yaşandığına ilişkin değerlendirmesiyle Emniyet’te değişiklik sinyali geçen hafta sessizce gerçekleştirildi. Değişiklikle Ergenekon, Balyoz ve KCK operasyonlarında belirleyici rol üstelenen başta Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak olmak üzere 11 kişi görevden alındı. Bu değişim Emniyet’teki “cemaat yapılanmasının” hükümet tarafından tasfiyesi olarak yorumlandı. Bugün gazetesinde önceki gün yer alan Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’ın yazısı, Emniyet’teki cemaatçi kadroların görevden alındığını ortaya koydu. Yazıda, Altıparmak’ın görevden alınmasından sonra 2 başkan yardımcısı ve kilit roldeki 8 şube müdürünün de görevlerinden alındığı vurgulandı. Ergenekon’dan Balyoz’a, KCK’den El Kaide’ye kadar kritik dosyaları takip eden tüm birimlerin tasfiye edildiği anlatılırken “Yerlerine 10 yıldır istihbaratta çalışmamış polisler”in atandığı savlandı. Arslan yazısında bu değişikliği, “Emniyet İstihbarat’ta yapılan bu operasyondan sonra adeta son on yılın hafızası gitti... Yani son on yılın hayati operasyonlarını yürüten ekipten kimse kalmadı” diye değerlendirdi. Görevden alınan istihbaratçılar arasında El Kaide ile mücadeleden sorumlu C şube müdürü, istihbarata karşı koyma, teknik şube, bilgi işlem, bilişim suçlarıyla mücadele, personel ve hukuk işlerinden sorumlu ArGe şube müdürleri yer aldı. “Başkentte konuşulanlara bakılırsa Emniyet istihbaratındaki bu radikal değişim sürecek. Hatta isim listelerinin hazırlandığı da artık sır değil. Tasfiye edilen isimlerin yerine getirilenlerin tamamına yakınının ‘devre’ olması da Emniyet camiasında dikkat çeken ayrıntılardan biri” değerlendirmesi yapılan yazıda, “Gelen isimlerin Ergenekon ve Balyoz gibi Türkiye’nin arınma ve normalleşme sürecinde kritik öneme sahip davalara soğuk baktığı da güvenlik bürokrasisinde bilinen bir durum. Bir başka dikkat çeken ortak özellikse iktidardan çok muhalefetteki bir başka partiye kendilerini daha yakın hissetmeleri” yorumu dikkat çekti. İddialara göre bu değişikliğin altında yeni İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç yerine Başbakanlık Koruma Müdürü Ramazan Bal’ın imzası olduğu savlandı. Yaşadıklarımız Sistematik Ve Buzdağının Ucu İçki yasakları Meclis’ten geçince, gazete köşeleri eleştirilerle dolup taşar oldu... İyi bir şey tabii, demek yazarların da bir sabrı var! Geldikleri nokta: “artık bu kadar da olmaz...” Yok, olur olur... Hatta daha fazlasını bekleyin! Neden böyle diyorsun demeyin... RTE iktidarında siyasal İslam ve dinsel söylem, toplumsal, siyasal, hukuk ve yasa olarak, hayatımızı bütünüyle yönetmeye başladıysa, ancak şöyle diyebiliriz: “Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın teminatıdır!” Yok hayır bu yetmiyor: Bugüne kadar yaşadıklarımız, gördüklerimiz; eğer bu iktidar sürerse, yaşayacak ve göreceklerimizin henüz buzdağının ucudur! Mehmet Y. Yılmaz “İslamcı rejimlerin, totaliter İslamın en belirleyici özelliklerinden biri de, kafayı vatandaşlarının ne yiyip ne içtiğine takmasıdır” diyordu, dün Hürriyet’te. Tabii, bu rejimlerin en başlıcası, gürbüz Alman nesli yetiştirmek isteyen kişiyi akla getiriyor! İktidarda olsun olmasın, bir siyasaldinci lider, kendi istediği gibi bir gençlik yetiştirme hevesine kapılıyor ve bunu resmen açıklıyorsa, ayrıca ufacık çocukları içkiden korumak gibi uyduruk bir gerekçe sunuyorsa, bu ülkeye biçmeye kalkıştığı donun rengini mengini tartışmaya gerek kalmaz... RTE’nin, yeni açıkladığı 10 kişilik özel memurlar ordusunu da, kurmakta olduğu düzenin toplum muhafızları olacağını da görüyor M. Yılmaz. Söyleyelim: Bütün totaliter liderlerin böyle paramiliter orduları vardı: Karagömlekliler, SS’ler.. Bizimkilere ne isim takılır... yaratıcılıklar konuşsun... Ahmet Hakan da dayanamamış, “Mesele içki değil”, “Hiç inandırıcı değilsiniz” yazıları yazmış... Kadri Gürsel, İslamın tezahürleri son yıllarda kamusal alanda artan oranda görünür hale geldi, diyor... Ve bir sürü endişe belirten başka görüşler... HHH Sevgili okurlar, yaşadıklarımız tekil olaylar değil, sistematiktir... Dünkü yazımda ülkede dini yönetime gidişin cetvelini vermiştim. Bu liste eksiktir, sizlerin de katkısı ile tamamlanacak... 11 yıldır hayatın hemen her alanında yaşadıklarımızla alkol vb’yi birleştirirsek, Siyasal İslam İktidarı’nın hemen her yönüyle tamamlanmakta olduğunu, bu iktidar sistematiğinin hızlanarak kendi içinde bütünleştiğini; ideolojik, siyasal, hukuksal bir bütünlük kazanmakta oduğunu görürüz... HHH Ne demiştik? Siyasal İslam asla demokrat olamaz, Siyasal İslamcı bir iktidarın demokrasi ile ilgisi olamayacağını, RTE ve ekibi bugüne kadar bin kez kanıtlamış durumdadır... Bazı kafası karışıklar sanıyorlar ki hâlâ, “eski ordu”nun tasfiyesi, vesayet rejimine son vermek ve demokrasi kurmak içindir... Hayır bin kez hayır... Bu iktidar odağını, kurmakta olduğu yeni siyasal dinsel rejimin hem güvenliği hem de güvencesi olarak tasfiye etmektedir... Siyasal literatürde “ileri demokrasi” diye bir kavram yoktur. Demokrasinin ilerisi gerisi olmaz. Literatürde melez rejim, eksik demokrasi ve tam demokrasi olarak geçer... “İleri Demokrasi”, siyasal İslami diktatörlük rejiminin adıdır. RTE için demokrasi, çok önceleri söylediği gibi, istasyona varılınca inilecek bir trendi. Oradan indi, indiği istasyonda tren değiştirdi ve kendisinin tanımladığı biçimiyle “ileri demokrasi” trenine bindi... Yani İslami Demokrasiye... Bunun tanımını da, iktidarın tüm uygulamalarından öğreniyoruz... HHH RTE’nin bizim anladığımız demokrasi adına herhangi bir temel eylemini, dönüşümünü anımsayan var mı? Basın özgürlüğü mü... Muhalefeti kabul etmesi mi... Meclis’te bütün yasaları tek başına ve uzlaşmasız geçirmesi mi... 11 yıl günde beş posta, muhalefeti eleştirme demagojisi mi... Eğitimi bilimselleştirmesi mi dinselleştirmesi mi... Siyasal partiler ve seçim barajı yasası mı... Hoşgörü mü, işbirliği mi... Anayasal özgürlükler mi, miting ve gösteri yapmak mı... Ne? Tek bir şey söyleyin allahaşkına! Durmadan tam tersi, totaliterliği güçlendirecek her şey yapılıyor. RTE’nin anayasa önerisine bakın, anlarsınız... Bu nedenle diyorum ki, eğer RTE iktidarda kalırsa, yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın sadece buzdağının görünen ucudur... Metin Feyzioğlu ’nun Barolar Birliği Başkanlığı’na seçilmesi, hele bu aşamada büyük önem taşıyor. Metin Bey’i, baroları, avukatları kutluyorum. Onları, demokrasi için, diktatörlüğe karşı, direniş kaleleri olarak görüyorum... Hukukun katledildiği yerde hukuku savunmak, bir numaralı görevdir... Faşist yasalara karşı çıkmak ve iptalleri için mücadele de... PERSONEL KANUNU TASLAĞI TSK’de fazla mesai dönemi BARKIN ŞIK Şakran Cezaevi’nde çocuklara işkence edildiği, hortumla dövüldüğü belirtildi Süngerli odada dayak İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Şakran Çocuk Cezaevi’nde kalan çocuklara işkence edildiği, 18 çocuğun hortumla dövüldüğü ve onur kırıcı muamelelere maruz kaldığı belirtildi. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, “Ne yazık ki cezaevleri, çocuklar bakımından işkence ve tecavüz evine dönmüştür. Türkiye ayağa kalkmalı ve çocuklarına sahip çıkmalıdır” dedi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi Başkanı Nergiz Tuba Aslan, çocuklara cezaevi içinde idari kadro ve gardiyanlar tarafından uygulanan işkence ve kötü muamelenin yoğunlaşarak arttığını dile getirerek “Cezaevi komisyonumuz tarafından 22 Mayıs 2013 tarihinde çocuk mahkumlarla yapılan görüşmeler, bu cezaevinde ciddi sorunların yaşandığını ortaya koymaktadır” dedi. Elde ettikleri bulguları şube binasındaki toplantıda basınla paylaşan Aslan, bunlardan örnekler verdi. Aslan, şunları söyledi: “Mahpus çocuklar, kendilerini yalnız hissediyor. Başvurucular, müdürler ve gardiyanlar tarafından kendilerine sürekli olarak yoğun şiddet uygulandığını belirtiyor. Gardiyanlar tarafından süngerli odaya alındıklarını, burada kameralar kapatıldıktan sonra şiddetli ve yoğun şekilde dövüldüklerini beyan etmişlerdir. Ayrıca çoğu zaman süngerli odaya götürülen çocukların elleri ve ayakları plastik kelepçeyle kelepçelendikten sonra gardiyanlar tarafından dövül mektedirler. Dövüldükten sonra çoğu kez aba Aydın Onur, oğluB nun polis şiddeti nedeniyle dizinin kırıldığını ve ameliyatla sağ bacağına platin takıldığını anlatarak “Doktorlar iki ay içinde toparlanacağını söyledi. 15 gün sonra özel izin alarak SBS’ye girmesini sağlayacağız. Olayın sonuna kadar takipçisi olacağız” dedi. ANKARA Genelkurmay Başkanlığı’nın hazırladığı TSK Personel Kanunu Taslağı’nda personelin özlük haklarına ilişkin önemli iyileştirmeler yapıldı. TSK’de görev yapan personele ve sivil memurlara, ayda doksan saati geçmemek üzere fazla mesai ödemesi yapılacak. Askeri hizmete ilişkin görevleri sebebiyle haklarında kamu davası açılan personelden beraat edenlerin, avukatlık ücretini ve belgelendirilmiş diğer masraflarını da Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ödeyecek. Bu düzenlemeye göre, Balyoz davasından beraat edenler olursa, avukatlık ücretlerini ve diğer faturalı masraflarını MSB ödeyecek. Yeni düzenlemeler şöyle: l TSK’de görev yapan profesyonel personele, görev yaptığı garnizonun dışında ikamet edebilme izni getiriliyor. l Düzenleme kapsamında, herhangi bir suçtan davası devam eden personel ile haklarında sosyal medyada iddialar bulunan, amirleri ve astlarının güvenlerini kaybetmiş ve TSK’den kendi isteğiyle ayrılmak isteyen personelin istifa edebilmesine olanak sağlayan hükümler getirildi. l Taslakta, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na paralellik sağlanması için iki yıllık meslek yüksekokulu ve daha üst öğrenim görmüş tüm TSK personelinin 657 sayılı kanunda olduğu gibi 1’inci derecenin 4’üncü kademesine kadar yükselmesi sağlandı. l 4 yıllık görev süresini tamamlayan Genelkurmay başkanının görev süresinin 1 yıl uzatılmasına ilişkin olanak yasa maddesine kondu. l Düzenlemede, görev süresi uzatılacak orgeneral/oramirallere ilişkin kısıtlama kaldırıldı. l Terörle mücadele sırasında kaçırılanların ailelerine maaşlarının tamamının ödenmesi öngörüldü. l Askeri öğrencilerin harçlıkları yüzde yüz oranında artırıldı. l Tabur ve bölük komutanlarına verilen komutanlık tazminatı alay ve takım komutanlarına da verilecek. l Kirada oturan personele mevcut lojman kiralarından az olmamak üzere lojman tazminatı verilecek. l Yol izinlerinde de artırıma gidildi. Bu düzenlemenin gerekçesinde ilginç bilgilere yer verilerek “Personel yol süresi dışında kalan izinlerini yolda geçirmemek maksadıyla aracını süratli kullanmaktadır. 20012010 yılları arasında meydana gelen 1000’e yakın özel araç kazasında 120 personelimiz vefat etmiştır. Erbaş ve erlerde olduğu gibi üç güne kadar yol süresi verilerek gündüz saatlerinde dinlenerek ve emniyetli bir şekilde seyahat etmeleri amaçlanmıştır” dendi. l Taslakta doğum iznine de yer verildi. Düzenlemede, “Doğumda veya doğum sonrası aylıklı izin veya analık izni süresi içerisinde eşinin ölümü halinde, isteği üzerine anne için öngörülen süre kadar izin verilebilir” ifadesi yer aldı. Polis şiddeti sakat ediyordu GİRESUN (Cumhuriyet) Giresun’da Yeşilgiresun Belediyespor ile Trabzonspor arasında oynanan Türkiye Basketbol İkinci Ligi yarıfinal maçının ardından çıkan olaylara polisin sert müdahalesi sonucu 14 yaşındaki 8. sınıf öğrencisi Onur Utku Torun’un dizi kırıldı. Torun, “Maçı izledikten sonra Atatürk Lisesi’nin önünde yürüyordum. Yeşilgiresun yenildiği için olaylar çıkmıştı. Bazıları çevik kuvvet ekiplerine taş attı. Polisler birden koşmaya, çevredekiler de kaçmaya başladı. Bir şey yapmadığımız için kaçmadık. Ama polisler önce yanımdaki arkadaşıma vurdular. ‘Niye vuruyorsunuz? Biz bir şey yapmadık ki’ dedim. Bana da vurmaya başladılar. Kavşağın içine attım kendimi, ancak yerdeyken de vurmaya devam ettiler. O sırada bacağımdan ses geldi. Bacağımın üzerine düşünce ayağımın kırıldığını anladım” diye konuştu. İstifaya teşvik var! ‘Aylarca hücredeler’ saatlerce bu şekilde bekletilmektedirler.” “Hortumla dayak” olayının da yaygın olduğunu ileri süren Aslan, “Gardiyanlar çocukları ağır şekilde dövdükten sonra, kurum müdürünün kararıyla müşahede odası denen, içinde bir yatak, musluk ve tuvalet olan 23 metrekare hücrelere kapatılmaktadırlar. Bu hücrelerde günlerce hatta aylarca tutulduklarını beyan etmektedirler. Hücreye kapatılan çocuklar günlük 1 saat havalandırmaya çıkmakta ve geri kalan 23 saati yukarıda belirtilen hücrede tek başına geçirmektedir. Cezaevinde 22 tane hücre bulunmaktadır. Çocukların beyanına göre bu hücreler hiçbir zaman boş kalmamaktadır” dedi. Çocuk mahpuslardan S.D’nin cezaevinde yaşadığı işkenceler nedeniyle yaklaşık bir ay önce çamaşır deterjanı içerek intihar etmek istediğinin belirlendiğini belirten Aslan, çocukların başvuru ve şikâyet haklarını kullanmalarına izin verilmediğini anlattı. ‘Ağır işkence var’ TBMM’de basın toplantısı dü zenleyen BDP Milletvekili Kürkçü de Şakran Cezaevi’nde, cinsel taciz ve tecavüzden şiddete, katıksız hapse kadar kötü muamele yapıldığını anlattı. Yaşları 13 ile 17 arasında değişen çocukların ağır işkenceye maruz bırakıldığını söyleyen Kürkçü, konuyla ilgili İnsan Hakları Kurumu’na başvurduğunu ve Adalet Bakanlığı’na da başvuracağını bildirdi. Kürkçü, “Artık saklanamayacak olan büyük facia ile karşı karşıyayız. Adalet Bakanlığı yetkilileri, çocukların bu şekilde istismarına rıza göstermek yerine sorumluları cezalandırmayı seçmelidir” dedi. Yol izinlerinde artış Gümrük Bakanlığı Müsteşarı Altunyaldız’ın tüm yetkileri yardımcısına devredildi Makam var, yetki yok İLHAN TAŞCI ANKARA Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız’ın yetkileri alındı. Müsteşara bağlı Tefiş Kurulu, Gümrükler Genel Müdürlüğü gibi teşkilatın kilit birimleri Müsteşar Yardımcısı Sezai Uçarmak’a devredildi. Merkez teşkilatındaki değişikliklerin ardından bölge müdürlüklerinde de yeni düzenlemeye gidilebileceği belirtildi. Kulislere yansıyan bilgilere göre Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı merkez teşkilatında kritik görev değişiklikleri yaptı. Buna göre yaklaşık üç yıldır Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yürüten Altunyaldız’ın yetkileri alındı. Halen müsteşarlık koltuğunda oturan Altunyaldız’a bağlı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Gümrükler Genel Müdürlüğü ile Personel Dairesi Baş Uslu genel müdürlüğe kanlığı gibi teşkilat açısından kritik önemi olan birimler Yardımcısı Uçarmak’a bağlandı. Gümrük koridorlarında, gelecek günlerde Altunyaldız’ın müsteşarlıktan da alınacağı konuşuluyor. Müsteşar Yardımcılığı görevini vekâleten yürüten Ali Nural’ın bu vekâleti kaldırıldı. Nural, ayrıca yürüttüğü Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü görevinden de alındı. Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne, yaptığı kritik soruşturmalarla dikkat çeken Gümrükler Genel Müdür Yardımcısı Harun Uslu vekâleten getirildi.Nural’ın vekâleten yürüttüğü Müsteşar Yardımcılığı görevine İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nü yürüten İsmail Yücel atanacak. İsmail Yücel’den boşalan İç Ticaret Genel Müdürlüğü’ne ise yardımcısı Dursun Çoşkunçelebi görevlendirildi. ‘HAKSIZ, HUKUKSUZ TAYİN SAVCININ ÖLÜMÜNDE ETKİLİ OLDU’ ANKARA (ANKA) Yargıçlar Sendikası, kalp krizi geçiren savcı Faruk Yıldırım Ermerak’ın ölümünde HSYK’nin tayin kararının etkili olduğunu savundu. Sendika, “Yargı şehidi sadece vurularak olunmuyor. Haksız, hukuksuz tasarruflar da insanların yaşamına mal oluyor” açıklamasını yaptı. Yargıçlar Sendikası kalp krizi geçirerek vefat eden cumhuriyet savcısı Yıldırım Ermerak’ın ölümüne ilişkin yazılı açıklama yaptı. HSYK’nin 30 Nisan 2013 tarihli kararnamesiyle Anadolu Adliyesi yerine tenzil ile Beykoz Cumhuriyet Savcılığı’ndan Gebze Cumhuriyet Savcılığı’na atandığı belirtilen savcı Ermerak’ın geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşamını yitirdiği anımsatılan açıklamada savcının eşi Pervin Gök Ermerak’ın bir avukatla yaşadığı tartışmaya yer verildi. Fethullah Gülen’in yeğeni olduğu belirtilen bir avukatın, “sizi sürdüreceğim” diyerek tehdit ettiği hâkim Pervin Gök Ermerak’ın, yaz kararnamesiyle isteği dışında tayin edileceği iddiasının basına yansıdığı ve tayinin durduğu anımsatılan açıklamada, Gebze’ye tayin edilen Yıldırım Ermerak’ın isteği dışında kararname ile görev yerinin değiştirilmesi eleştirildi. Savcının atama nedeniyle üzüntüsünü sık sık dile getirdiği kaydedildi. Zirve’de gizli tanık yine sorulara yanıt veremedi n MALATYA (Cumhuriyet) Zirve Yayınevi davasında davanın hem sanığı hem gizli tanığı İlker Çınar’ın çapraz sorgusuna devam edildi. Çınar, eski Malatya İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger’in sorularına da yanıt veremedi. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Ülger, Çınar’a ait flash belleğin silinen dosyalarına göre David Hunter’ın Çınar’ı ABD’nin Adana Konsolosluğu’na çağırarak birtakım belgeler verdiğini belirtti ancak Çınar bunu reddetti. Ülger’in “Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi’nin (TUSHAD) talimatıyla brifing hazırladığımı söylemişsin. Hangi brifingleri nerede verdim” sorusuna da yanıt veremedi. Ülger, Çınar’dan TUSHAD kimliği ile ilgili ıslak imzalı belgeyi mahkemeye ibraz etmesini istedi. Ülger’in, Çınar’ın misyonerlik karşıtı kitaplar yazdığını, kitaplarında misyonerliğini tehdit olarak gösterdiğini söylemesi üzerine Çınar, kitapların kendisine ait olmadığını savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle