18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Önümüzdeki 25/26 Mayıs günlerinde Türkiye Barolar Birliği (TBB) Genel Kurulu toplanıyor. Genel kurulda TBB’nin yeni yönetimi seçilecek. Seçime üç başkan adayıyla giriliyor. Halen TBB Başkanı Vedat Ahsen Coşar, yeniden aday. Diğer iki aday ise Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ve Av. Kazım Kolcuoğlu. TBB, ülkemizin en önemli hukuk kurumudur. Dolayısıyla böyle bir hukuk kurumunun, yeni anayasanın tartışıldığı ortamda takınacağı tutum, büyük önem taşıyor. Türkiye, içinde bulunduğumuz “barış süreci” sonunda yapılacak yeni bir anayasa, hem mevcut rejimin değiştirilmesini sağlayacak hem de demokrasiden giderek uzaklaşmaya, otoriterleşmeye, hatta bölünmeye kadar gidecek bir sürece hukuki zemin oluşturacak. Şu andaki Barolar Birliği Başkanı ve yeniden aday olan kişinin siyasal iktidara nasıl destek olduğu; sonradan istifa etse de barış sürecine “akil adam” seçilmesinden anlaşılmaktadır. HHH Atatürk Cumhuriyeti neredeyse tüm değerlerini yitirir, hukuk siyasal iktidarın silahı haline gelir, yargı polisleşip, yargıç memurlaşır ve daha da önemlisi, avukatlık itibarsızlaştırılıp savunma hakkı ayaklar altına alınırken yeterli tepkiyi göstermeyen; sessizliğe övgüler dizen, Demokrat Yargı Derneği’nin bile çok gerisine düşen mevcut TBB yönetimi; savunma hakkının kutsallığını savunamadığı gibi zaten temsil de edemiyor. İçinde bulunduğumuz sürecin sonu, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına hesaplanmamış, işçiden çok işverene yarayan grevleri ve bu tür grev kararları alan sendika yöneticilerini eleştirmişti. “Büyük Grev” kavramı, Aziz Nesin’in bu öyküsünden öteye bir örgütün elindeki en etkili baskı aracını doğru kullanmadığı takdirde, nasıl hasım tarafa yaradığını anlatmak için kullanılır olmuştu. HHH Fikirlerine çok değer verdiğim avukat Başar Yaltı, TBB seçimlerine doğru bazı baroların bölünmesini de “Büyük Grev” benzetmesiyle açıklıyor. Gerçekten de Ankara Barosu, İstanbul Barosu ve daha birçok baro, bir başkan adayı etrafında birleşecek yerde, iki ayrı adayla seçime gidiyorlar. Elbette ve her zamanki gibi Cumhuriyetten yana, Atatürkçü, çağdaş hukukçu oyları bölünüyor, nedense... TBB seçimine de benzer koşullar altında giriliyor. Oysa hukuk devletini ve evrensel değerleri savunan avukatların, “İlle de kendi adayımızı seçtirmeliyiz” lüksünün olmadığı bir süreçten geçildiğini artık anlamaları gerekiyor! TBB seçiminde tek aday çevresinde kenetlenmek, evrensel hukuku savunmak için oy kullanacak her hukukçunun etik ve vicdani görevidir. Delegeler bu bütünleşmeyi sağlamalıdır. Kamuoyunun yakından tanıdığı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun bu göreve hem gençliği hem de üstün nitelikleriyle en uygun aday olduğu çok belli. Üstelik güçlü ve deneyimli bir kadrosu var, biliyorum. Ey savunma hakkının yılmaz hukukçuları! Siyasal iktidarın yamaklarına “Güzel Allahım verdikçe veriyor..” dedirtmeyin. “Dar yerden çıkanlar, ge yerlere sığmazlar.” niş AZİZ NESİN Barolar Birliği’nde Dönemeç Kiraz Çiçekleri ve Yaşlı Çocuklar Bugünlerde bütün ayrılıkları erguvanlar karşılar uslu olur yaşlı çocuklar kuytu perdeler eski eşyalar ara ara sesler gelir evden çıkarken bırakma dedenin ellerini Cemil bırakmazlar sevdiklerinin ellerini uslu olur yaşlı çocuklar bugünlerde bütün hüzünleri ilk sevgilinin hayalleri karşılar mendillerindeki işlenmiş adlarıyla mühürlerler ele vermedikleri sevdalarının anılarını zamanları da geçerler yolları da bugünlerde bütün hayatları ölümler karşılar yaramazlıklarla dolu geçse de yılları gözlerinde durur artık gölgeli rüyaları uslu olur yaşlı çocuklar yağmurlarla düşen kiraz çiçekleriyle yoldaş sessizce yok olurlar. A. KADRİ ERGİN Eleştiriler, Yanıtlar Ne zaman Kürt sorunu çerçevesinde bir yazı yazsam sayıları onaylayanlar kadar olmasa da bazı okurlarımdan eleştirel tepkiler alıyorum. Bu, beni rahatsız etmiyor, tam tersine her eleştiri beni konu üzerinde bir kez daha düşünmeye yönelttiğinden yararlı oluyor. Son yazıma ilişkin olarak aldığım eleştirilerdeki ortak bir nokta dikkatimi çekti. Gördüm ki 30 yıldır süren çatışma sürecinde çoğu insan Kürt sorunu çerçevesinde “devletin dilini” benimsemiş. Oysa “devlet dili” özelikle bu tür önemli konularda sözcük yakıştırmalarıyla kavramların içini boşaltmak için yaratılan yapay bir dildir. Örneğin, devlet, Güneydoğu’da 30 yıldır süren, 4045 bin insanın can verdiği çatışmayı ısrarlı olarak “terörizm”, karşısındaki silahlı güçleri de sürekli “teröristler” olarak nitelemiştir. Bu nitelemeyle amaçlanan ABD emperyalizminin üçüncü dünya ülkeleri için geliştirdiği, adı Pentagon’da “düşük yoğunluklu savaş” (LowIntenstyWarfare veya LowIntensty Conflict) olarak konmuş yeni savaş türü gerçeğini toplumumuzun gözünden kaçırmaktır. (Bkz. Jochen Hippler, Düşük Yoğunluklu Çatışma/İlan Edilmemiş Savaş, Belge Yayınları, İstanbul) ABD açısından bu tür savaşın hedefi kendi askeri güçlerini üçüncü dünyada daha yoğun olarak kullanıma hazırlamaktır. Burada söz konusu olan, ağırlıkla kendi birlikleriyle daha büyük, doğrudan askeri müdahaleler değil, siyasalekonomikaskeri “genel” müdahalelerdir. Bu yeni emperyalist perspektife göre, bu müdahaleler; açıkkonvansiyonel bir savaş düzeyinin altında olmalı, askeri fetihten çok daha güçlü bir biçimde “gelişmekte olan bir ülkenin toplumsal ve siyasal ilişkilerinin denetimini” hedeflemektedir. Son yazımı eleştiren okurlar yazıda geçen “gerilla” sözcüğüne takılmışlar; bu sözcüğü bilerek kullandım. Çünkü gerillanın temel özelliği hareket ettiği coğrafyada/bölgede aldığı halk desteğidir. Bu destek olmaksızın devletle çatışmaya giren hiçbir güç 30 yıl ayakta kalamaz. Devlet yetkilileri ağustos ayı sonuna kadar Türkiye’yi terk edecekleri söylenen PKK silahlı güçlerinin sayısını 2.0002.500 arasında olduğunu belirtmektedirler. Bugüne kadar bu güçlerin verdiği kayıp sayısı ise 35.000 olarak açıklanmaktadır. Buna göre kaba bir hesapla PKK silahlı kadro olarak kendini 30 yıl içinde 14 kez yenilemiştir. Devlet dilince “terörist” olarak nitelenerek küçümsenmesi, bu güçlerin bölge halkından aldığı desteği azaltmamakla kalmamış, tam tersine bu desteği daha da arttırmıştır. Son Nevruz kutlamasına bir milyondan fazla insanın katılması bu desteğin somut bir göstergesidir. Unutulmasın ki 30 yıldır süren kanlı çatışma Türkler ile Kürtler arasında bir çatışma değildir. Çatışma devlet/devlet güçleri ile “eşit yurttaşlık” haklarından yoksun bırakıldığını savlayan, bu nedenle bölge halkının desteğini alarak silahlanıp daha çıkan ayaklanmacı Kürt güçler arasında süregelmiştir. PKK lideri Abdullah Öcalan, örgütün sürdürdüğü savaşımın stratejik hedefini değiştirmesi üzerine ABD tarafından hazırlanan koşullarda 15 Şubat 1999’da Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmiştir. Bu olurken ABD’nin henüz Irak’ı işgal etmediği dikkatlerden kaçırılmamalıdır. 20 Mart 2003 günü “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu” adı altında başlayan Irak’ın işgaliyle birlikte Türkiye’nin Güneydoğusu’nda “Düşük Yoğunluklu Savaş” stratejisi uygulanmaya başlamıştır. 10 yıldır uygulanan bu stratejinin öngördüğü TürkKürt çatışmasının hem gerçekleşmemesi hem de gerçekleşmeyeceğinin görülmesi üzerine iki halkın barış içinde bir arada yaşaması düşüncesi önemli bir gündem maddesi olarak ortaya çıkmıştır. Kürt sorununun bir uzantısı olan çatışmanın yaklaşık iki aydır sona ermiş olmasının üzerinde bu gerçeklerden yola çıkarak düşünülmelidir. Bu çatışmasızlık süreci kalıcı bir barışa doğru gelişir mi? Bunu bilemiyoruz. Bunu bilip bilmemekten bağımsız olarak barışın ülkemize ve toplumumuza esenlik, huzur, mutluluk ve zenginlik getireceğini düşünmek, ummak hepimiz için ortak bir dilek olmalıdır. (Fotoğraf: ALİ ARİF ESEN) doğru çekiyor. Yeni Osmanlıcı politikalar, fiilen sürdürülen bir sultanlığı, bize başkanlık sistemi adı altında pazarlıyor. Bu gidişe hukukun dur demesi gerekir. İşte bu yüzdendir ki Türkiye Barolar Birliği yönetiminin; Cumhuriyetin kazanımlarını koruyan, demokrasiyi genişleten, insan haklarına saygıyı esas alıp hukuk devletine sahip çıkan, aydınlanma felsefesine bağlı, içinde bulunduğumuz süreci doğru okuyabilecek bir anlayışta olması gerekir. Aziz Nesin, “Büyük Grev” adlı öyküsünde, koşulları ve zamanlaması doğru seçilmemiş, sonuçları iyi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] Başkanlık Sistemi Ve ‘İmar Krallığı’ Anayasa tartışmaları sonunda geldi “başkanlık sistemi”ne dayandı. İktidar neredeyse “olmazsa olmaz” sayıyor; muhalefetse diyor ki; “başkanlıkta dayatılmazsa kısa sürede uzlaşırız”. Peki, özlenen “güçlü başkan”ın yetkilerine neler eklenecek? Hemen herkes, “başkanlık” denilince ABD’yi anımsıyor. Konu “biz” olunca da akla hemen “padişahlık” geliveriyor. Nitekim Doğan Kuban ki tanıdığımız en “akil” kişilerdendirTopçu Kışlası’nın yeniden inşasına tüm bilim ve kent uzmanlarının karşı çıkmasına rağmen Başbakan’ın “yapılacak!” demesini şöyle değerlendiriyor: “Türkiye’nin Osmanlı’ya dönme gibi bir sorunu yok; zaten dönmüşüz.” (CBT17 Mayıs) Anıtlar Kurulu’nun uygun görmediği bir projeye “onlar onaylamazsa biz onaylarız” türünden sözler söyleyebilir? Dünyadan örnekler Başkanlık sadece ABD’de yok; çoğu “gelişmekte” denilen ama bir türlü “gelişemeyen” 40’tan fazla devlette var… İster faşist, ister dinci, ister demokrasi yolunda olsunlar, böylesi örnekleri göremezsiniz. Sözgelimi Azerbaycan Devlet Başkanı, başkent Baku’nun siluetinde çok özel yeri bulunan “Şehitler Hıyabanı”nın bulunduğu tepeye kentin her yerinden görülebilecek devasa bir cami yapma emri ver(e) mez. Veremeyeceğinden değil, hem kendisinin, hem de topumun kent siluetine duyduğu saygıdan ötürü... Benzer şekilde Arjantin, Güney Kore, Guatemala, Türkmenistan, Venezüella ve diğerleri... Hangisinin Devlet Başkanı kendi bilim, kültür ve çevre uzmanı kesimlerinin “kentin yaşam kaynaklarını korumak” için karşı çıktıkları köprüleri, havaalanlarını ya da milyonlarca kişiyi çekecek yeni yerleşim projelerini “bunlar bilmez, ben bilirim” edasıyla savunabilir? Doğan Kuban’dan özür dileyerek söylüyorum ki; “padişahların bile böyle tutumları ve yetkileri yoktu”. Bazı sultan camileri elbette ki istedikleri yerde yapılmıştı ama mahalle camilerinden imaretlere kadar sayısız kamu binası için “âlim”lerin belirlediği yerler seçilmişti. Sözün kısası ne ABD’de, ne değer başkanlıklarda, ne de padişahlıkta bugün yaşadığımız türden bir “imar krallığı” yoktur. Yeni anayasada kentlerin ve doğanın rant saldırılarına karşı korunması bakalım nasıl güvenceye alınabilecek? HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. İSTANBUL ANADOLU 15. İCRA DAİRESİ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri : Gayrimenkul Üsküdar İlçesi,Validei Atik Mahallesi, Kartalbaba Caddesi, Küçük Osmanpaşa Sokağı üzerinde kain 38 parfta, 224 ada, 3 parsel sayılı 104.60 m2 miktarlı arsada kurulmuş olan 6 sokak kapı no’lu kat mülkiyetli betonarme kargir apartmanda 160/800 arsa paylı zemin kat (2) no’lu dairenin tamamıdır. Küçük Osmanpaşa Sokağı üzerinde 6 sokak kapı no’lu ana bina: Ana bina Bodrum H Zemin + 2 Normal kattan ibaret 4 katlı bitişik nizamda betonarme kargir apartmandan olup dış cephesi sıvalı boyalı üzeri ahşap oturtma çatı üstü kiremit kaplıdır. Binaya yoldan 8 basamak çıkılarak zemin kattan demir doğramalı camekanlı kapıdan girilmekte olup katlar arası mozaik basamaklı ve demir korkuluklu merdivenleri vardır. Binada elektrik, su ve doğalgaz girişi tesisatı mevcut olup her katta mesken olarak kullanılan birer daire vardır. 160/800 arsa paylı zemin kat (2) no’lu daire: Dairede giriş holü + koridor, mutfak, banyo, wc, salon ve iki oda olup 70 m2 miktarlıdır. Giriş holü + koridor mutfak zeminleri karo mozaik çini, duvarları boyalı olup üzeri fayans kaplı mutfak tezgahı ve dolapları vardır. Banyo ile wc zeminleri, karo mozaik çini, duvarları yarım boy fayans kaplı olup banyoda musluk, lavabo, wc’de alaturka tuvalet taşı ve lavabo vardır. Salon ve odaların zeminleri marley kaplı olup duvarları boyalıdır. Dairenin kapıları ahşap, pencereleri pvc ve ahşap doğramalı olup üzeri demir parmaklık ile muhafazalıdır. Dairede elektrik ve su tesisatı mevcut olup doğalgaz sobalı ısıtmalıdır. Adresi: Validei Atik Mahallesi, Kartalbaba Caddesi,Küçük Osmanpaşa Sokağı No:6/2 Üsküdar/İstanbul. Yüzölçümü: 104,60 m2 Arsa Payı : 160/800 İmar Durumu : 11:9,50 m .(3 kat) irtifada, blok nizam yapılanma ile konut alanında kalmakta olduğu anlaşılmıştır. Kıymeti: 110.000,00 TL KDV Oranı: %1 1 .Satış Günü : 28/06/2013 günü 15:00 15:10 arası 2. Satış Günü : 23/07/2013 günü 15:00 15:10 arası Satış Yeri: İstanbul Anadolu 15. İcra Müdürlüğü Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhalı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olanı iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2012/14288 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 12/05/2013 (İİK. m. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. 2012/14288 ESAS İmar Kralı... Tartışma başladığından beri gerçek akiller dünyadaki başkanlık sistemlerinden örnekler vererek şunu belirttiler: “Bizde özlenen süper başkanlık yetkileri o ülkelerde akla bile gelmez.” Ne var ki hukuktan ekonomiye geniş bir yelpazede sıralanan yetki örnekleri arasında “imar”dan söz eden pek olmadı. Doğrusu Kuban’ın “Başbakanlık inadı”na değinmesinden sonra bu eksiği giderme ihtiyacı duydum… Söz gelimi Obama, ülkesindeki “uzman”ların “olmaz!” dedikleri bir yapıyı NY’nin merkezindeki parka, hangi yetkiyle ve zorla yaptırabilir? Hele hele “ille de AVM” işlevini hangi ABD başkanı isteyebilir; 1/ Muğla ve Ay 1 dın illerini kap2 sayan bölgenin antik dönemler 3 deki adı.. Ka 4 rışık renkli. 2/ 5 Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir 6 kent... Yağı alın 7 mış sütten yapı8 lan bir cins peynir. 3/ “Örneğin 9 içiyoruz, içi1 2 3 4 5 6 7 8 9 mize bir karanfil dü1 şüyor gibi” (Edip CanZ E R N İ Ş A N sever)... Orta Asya’da 2 İ K A L UG A Z eski Türk mezarlarının 3 K E F N E E D A üzerindeki türbe türü 4 L Y A T A L A K yapılara verilen ad. 4/ 5 O Z A L İ T S İ Başı su altında tuta6 N İ I Ş I K R rak yüzmeyi sağlayan Y E N İ L İ K soluk alma borusu. 5/ 7 Akciğerleri dinlerken 8 D A L MA R A L hekimin duyduğu pa 9 O N A T Y A K A tolojik ses... Bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm. 6/ Hollanda’nın plaka imi... Asya’da bir ülke. 7/ Ege Bölgesi’nde taze sarı incire verilen ad... İlgi eki... Kâfi gelmeyen. 8/ Osmanlılarda kapıkulu askerlerine ve kimi görevlilere üç ayda bir verilen ücret... Büyük erkek kardeş. 9/ Güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokarbonlu gaz. 1/ Antalya ilinde, doğal güzelliğinden dolayı “tabiat parkı” kapsamına alınmış bir şelale. 2/ Kuytu ve sıcak yer... Osmanlılarda şehzadeleri eğitmekle görevli kimselere verilen ad. 3/ Boruları döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası... Hafif sis. 4/ Uzak... Demir elementinin simgesi. 5/ Yiyecek bulamayan, yoksul kimse... Film çekimi sırasında kullanılan ve üzerinde birtakım bilgiler bulunan tahta. 6/ Nine... Boru sesi. 7/ Güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi... Bir organımız. 8/ Kaynağı antik dönemlere dayanan kirişli bir çalgı... İstenç. 9/ Bir oda ya da mekâna açılan, duvar ya da çitle çevrili girinti... Budizmin, Japonya’da büyük önem taşıyan bir kolu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 YUKARIDAN AŞAĞIYA: “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:30793)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle