24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER n Baştarafı 1. Sayfada 13 CıA bAşKAnı neden yoKtu? Erdoğan ile Obama arasında asıl Suriye pazarlığının, ‘Kırmızı Salon’da iki lider ve en yakın iki çalışma arkadaşlarının katıldığı özel yemekte yapıldığı fotoğraflardan yansıdı. Yemekte Türk tarafında MİT Müsteşarı Hakan Fidan olmasına rağmen ABD kanadında istihbaratın başı olan CIA Başkanı John Brennan’ın yer almamasına dikkat çeken Alirıza’nın yorumu şöyle: “Böylesine kritik bir ziyaret sırasında CIA Başkanı’nın başka bir ülkede olması dikkat çekici. İsrail’e gittiği söylendi. Acaba İsrail ziyaretini bir gün sonraya erteleyip Türk heyeti ile bu kritik görüşmeye katılamaz mıydı? Sorunun gerçek yanıtını ararken Brennan’ın kim olduğunu bilmekte yarar var. Obama’nın başkanlığının ilk döneminde, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Savunma Bakanı Robert Gates dahil tüm kurmayları ABD’nin Esad muhaliflerine askeri destek vermesini isterken, karşı çıkan tek isim o dönem Ulusal Güvenlik Danışmanı koltuğunda oturan Brennan’dı. Sebebi ise muhaliflere verilecek silahların radikal İslamcı unsurların eline geçmesi kaygısıydı. Bu silahların Esad sonrasında Batı’ya ve İsrail’e karşı kullanılabileceği ihtimali nedeniyle Obama’yı engelledi. Böyle bir ismin Kırmızı Salon’daki yemekte Fidan’ın karşısında oturmamasının anlamı bence çok büyük.” GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Muhalefet, halkoylarında “biraz daha güçlenebilmemiz için bize aman biraz zaman tanı diye iktidara başvuracak durumda” değil herhalde. Hatta bugünden, üç seçimde sandıktan nasıl sonuçlar çıkacağını üç aşağı beş yukarı tahmin etmelerine karşın... ...Elbette seçimlere hazır olduklarını açıklayacak muhalefet partileri! Her biri deve dişi gibi üç seçim. 2014’ün Martı’nda yerel. Nasıl olacağı hâlâ belirsiz yeni anayasayı başkanlık yarı başkanlık sistemine oturtarak Meclis’ten geçirebilirse AKP; öngördüğü referandum mayısta... Cumhurbaşkanlığı seçimi de ağustosta... HHH Parti genel başkanları yerine muhalefetin ikinci önemde sorumluları üç seçime evet dedi. Örneğin büyükelçiliklerdeki dış politika alışkanlıklarından birden iç politika uzmanlığına dönen Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu; iktidarın üç tarih açıklanmasında derin anlamlar arıyor olmalı ki, tarihlerin “Niye ‘şu sırada’ söylendiğini” soruyor. Nedense AKP diyemiyor da “Türkiye seçime hazırsa CHP haydi haydi hazırdır” diyor. Adeta halkın seçime pek hevesli ve hazır olmadığını ima ediyor. Asıl dikkat çekici açıklama MHP grup başkanvekillerinden Yeniçeri’den: “Seçimler bir an önce yapılmalı, AKP iktidarı gitmeli” diyor. Bu söylem 2002 genel seçimlerinden önce koalisyona ortak partilerin o sıradaki tutumlarını anımsatıyor. O sırada Washington’ın Türk siyasetinin Amerika yönünde yürümesini sağlamak için ihraç ettiği ekonomiden sorumlu bakan Kemal Derviş, birden mutlaka genel seçime gidilmesini dayattı. Başbakan Bülent Ecevit; toplumu derinen sarsan 2001’deki ekonomik ve mali krizin yaraları sarılmadan erken seçime karşı çıktı. ANAP lideri Mesut Yılmaz, seçime karşı çıkamıyordu. MHP lideri Devlet Bahçeli ise “Seçim, evet derhal seçim” diye dayattı... Oysa Kemal Derviş’in Amerika’dan aldığı görevin, yalnız Türk ekonomisini IMF ile birlikte sağlığına kavuşturmak olmadığı 2002 Kasımı’nda yapılan genel seçimlerin sonucuyla kanıtlandı. Tehlikeyi önceden gören, seçime karşı çıkan tek lider, bu ortam dinci AKP’nin seçimi kazanmasını sağlar diyen Ecevit’ti. Dinletemedi. RTE tek başına iktidar oldu. Washington’ın hesabı yanlış çıkmadı. O zamanki hükümetin seçim kararı; hem üç partinin 2002 seçimlerinde ağır darbe yemelerine neden oldu ve hem de RTE iktidarında Türkiye’nin korku imparatorluğuna, ülkenin açık hava hapishanesine dönüşmesine yol açtı. Şimdi sanki geçmiş yineleniyor. HHH Muhalefet partilerinin önünde RTE iktidarının heveslerini boşa çıkarmayı sağlayacak olanaklar var... Örneğin RTE’den ve sözcülerinden gelen son açıklamalar başkanlık dayatmasını halkın onaylamadığını anladığının göstergesi. Yerine yine RTE’nin tek adamlığını koruyacak yarı başkanlık sistemi içeriğinde öneriler piyasaya sürüyorlar. Muhalefet partilerinin şimdi yine olası anketlerde halkın yarı başkanlık sistemine de karşı olduğunu kanıtlamasına önayak olmaları gerekiyor. Bu nasıl olur?.. Sürekli düzenlenecek meydan mitinglerinde, TV’de yapacakları her konuşmada, programlarda halkı tek bu konuda aydınlatarak! HHH Yurt düzeyindeki toplumsal eylem programlarıyla bu olasılık gerçekleşir, son anketlerde halkın başkanlığa da yarı başkanlığa da hayır dediği kesinlik kazanırsa; birden bir olasılık karşımıza çıkıyor: RTE’den kurtarma olasılığı! Tabii bir önkoşulla. Çoğu demokrasilerde görüldüğü gibi muhalefet partilerinin, merkezden örgüte, particilikten kurtulma olgunluğunu göstererek birlikte hareket etmeleri... ...RTE’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde, iki aşamada yüzde 50’yi aşmasını engelleyebilmek için daha makul görünen rakibini desteklemek koşuluyla... HHH Bu son olasılık sizlere de “İnsan hayal ettiği sürece yaşar” özdeyişini anımsatmıyor mu? Başbakan Erdoğan, ABD’ye yaptığı ziyareti tamamlayarak dün Türkiye’ye döndü. Geziyi dikkatle izleyen isimlerden biri de ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) Türkiye Projesi Direktörü Bülent Alirıza idi. Beyaz Saray’daki ObamaErdoğan görüşmesine 24 saat kala CSIS tarafından duyurulan “Erdoğan Yeniden Beyaz Saray’da” başlıklı analizinde, “Erdoğan’ın Suriye konusunda istediği somut adımları Obama’nın atması olası değil” diyerek sonucu önceden tahmin etmişti. Ziyaretin ardından dün geziyi Cumhuriyet’e değerlendiren Alirıza şunları söyledi: Ambalaj güzel ama: ABD yönetimi gezi için çok iyi bir ambalaj hazırlamış. En üst düzey kabul göstererek Türkiye’ye ve Başbakan’a verdikleri önemi gösterdiler. Bunun temel sebebi, Obama dönemine damgasını vuran ‘Dünya krizlerine doğrudan müdahale etmek yerine, müttefiklerimizi geriden yönlendirelim’ yaklaşımıdır. Türkiye’yi de önem verdikleri bu müttefiklerden biri gördükleri için bu derece yüksek kabul gösterdiler. Beklenti yükseltilmeseydi: Ancak konuşulan en önemli konular açısından Türkiye’nin yüksek beklentileri karşılanmamış durumda. Eğer Başbakan ve ekibi geziye çıkarken hem kendi hem de kamuoyunun beklentilerini bu kadar yükseltmemiş olsaydı, bu gezi, Türkiye ile ABD arasındaki yakın diyaloğun yeni bir etabı sayılacaktı. Oysa beklenti yüksek tutulunca, Türk medyası tarafından sadece bunların başarılı olup olmadığı tartışılıyor. Obama, Erdoğan’ı etkile Kit KoMisyonu üyesi erdoĞdu Washington Seferinin Bilançosu Bülent Alirıza: Ambalaj Güzel Ama Talepler Karşılanmadı di: Erdoğan Ankara’dan ayrılmadan önce Obama’dan beklentisinin uçuşa yasak bölge, muhalefetin silahlandırılması gibi somut adımlar olduğunu ortaya koydu. Ama görüşmede Obama daha önce gösterdiği yaklaşımı terk etmeyerek bu talepleri karşılıksız bıraktı. Hatta bırakın ikna olmayı, tam tersine, Erdoğan’ı etkiledi. Erdoğan, daha önce ‘ipe un serme’ diye değerlendirdiği Cenevre görüşmeleri konusunda şimdi devreye girme noktasına geldi. İçerideki bu etki, dışarıda da Erdoğan’ın demeçlerine yansıdı. Şimdi Türkiye’den beklenen görev, muhaliflerle birlikte Cenevre masasına oturmak. Politikanın tutarlılığı sorgulanacak: Gönül isterdi ki Türkiye, dış politikasında bir rötuş, rota değişikliği ihtiyacını kendisi hissedip yapabilse. Obama’nın değişmeyen tutumu karşısında Başbakan’da gözlenen ‘değişim’, tutarlılığın sorgulanmasına neden olabilir ve Türkiye’nin gündem belirleyen ülke olma iddiasına ciddi biçimde zarar verebilir. Kuzey Irak ile anlaşmaya vize yok: Başbakan’ın uçağa binmeden yarattığı bir başka beklenti de Türkiye’nin Bağdat yönetiminden bağımsız olarak Kuzey Irak yönetimi ile petrol ticareti yapma kararlılığıydı. Ancak bu konuda ABD yönetimi de kararlı çıktı ve ‘yapılacak her petrol anlaşmasının Bağdat yönetimiyle birlikte koordine edilmesi gerektiği’ yönündeki koşulunu yineledi. Başbakan ve beraberindeki bakanların bu konuda günlerdir sessiz kalışı dikkat çekicidir. ‘Sayıştay raporları yumuşuyor’ MUSTAFA ÇAKIR Gezinin sürprizi Kıbrıs Bülent Alirıza’ya göre, Erdoğan’ın Beyaz Saray çıkarmasının sürprizi Kıbrıs! Görüşme sonrası ABD makamlarıyla yaptığı değerlendirmelerden şu izlenimlerle dönmüş: “ABD yönetimi hem Türkiye’nin istekliliğini hem de Güney Kıbrıs’ta çözüm yanlısı bir ismin Cumhurbaşkanı seçilmesini göz önünde tutarak sessiz diplomasiye yeniden başladı. ABD Dışişleri’nden üst düzey bir yetkili Kıbrıs’a gidiyor. İngiltere de destek veriyor. Önümüzdeki günlerde yeni bir çözüm denemesi başlayacak gibi gözüküyor.” Üniversite öğrencileri, polisi kampusa sokmamakta kararlı Polis şiddeti artacak ALİ AÇAR ANKARA AKP, Sayıştay Yasası’nda değişiklik öngören yasa önerisini hazirana kadar Meclis’ten geçirmeye hazırlanırken CHP’li Aykut Erdoğdu, Sayıştay’dan aldığı bilgilere göre son dönemde yazılan bütün raporların yumuşatıldığı, önemli tespitlerin raporlardan çıkarıldığını söyledi. AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, “Bir vesayetten kaçarken diğeri geldi. Denetçiler çığrından çıktı” diyerek Sayıştay Yasası’nda değişiklik öngören yasa önerisini hazirana kadar Meclis’ten geçireceklerini söyledi. CHP İstanbul Milletvekili, KİT Komisyonu üyesi Aykut Erdoğdu, Meclis’te dile getirdikleri yolsuzluklar konusunda en rahatsız olan vekillerden birisinin de Nurettin Canikli olduğunu söyledi. Sayıştay Yasası’nda değişiklik öngören düzenlemesinin arkasında da Maliye Bakanlığı ile AKP’li Nurettin Canikli ve Fahrettin Poyraz’ın olduğunu dile getiren Erdoğdu, “Üzücü olan her ikisinin de denetim, müfettiş kökenli olması. Nurettin Canikli, partisinin yolsuzlukları açığa çıkmasın diye Sayıştay ile ilgili yasanın ısrarla çıkarılmasını istemektedir” dedi. Erdoğdu, Sayıştay’ın devletle halk arasındaki en güçlü bağ olduğunu, halkın devlet üzerindeki gözü olduğunu belirtirken yasa değişikliğinin gündeme gelmesi halinde bütün güçleri ile muhalefet edeceklerini söyledi. “Getirdikleri yasa önerisinin anayasaya aykırı olduğunu çok iyi biliyorlar ama seçimlere kadar Sayıştay raporlarıyla yolsuzluklar ortaya çıkmasın diye zaman kazanmaya çalışıyorlar” diyen Erdoğdu, daha önce Sayıştay ile ilgili düzenlemeyi reddeden Anayasa Mahkemesi’nin bu öneriyi kabul etmesinin de olanaklı olmadığını bildirdi. Erdoğdu, denetçilerin hükümet baskısı altında olduklarını belirtirken “Yasa tasarısı çıksın, çıkmasın Sayıştay’ın bağımsızlığı ortadan kalkmıştır. Sayıştay’dan aldığım bilgilere göre yazılan bütün raporlar yumuşatılmaktadır. Önemli tespitlerin raporlardan çıkarıldığını duyuyorum” diye konuştu. Sayıştay Başkanı’nın, Sayıştay’ın bağımsızlığını koruma konusunda görevini yerine getiremiyorsa hemen bu görevden istifa etmesi gerektiğini kaydeden Erdoğdu, “Ayrıca TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Sayıştay konusundaki tavrını ortaya koymalıdır. Her konuda koruşan Çiçek, Sayıştay’ın bu şekilde perişan edilmesi karşısında tek kelime etmemektedir. Cemil Çiçek’e düşen görev 126 Sayıştay raporunu bir an önce Meclis’e getirtmektir. Kurulması zorunlu olan Meclis komisyonunu kurmaktır. Çiçek bu sorumluluğu yerine getirmezse anayasal görevini ihmal etmiş anlamına gelir” değerlendirmesini yaptı. ‘Önemli tespitler raporlardan çıkıyor’ Üniversitelerde özel güvenlik görevlilerinin yerine polisin getirilmesine tepki gösteren öğrenciler, yeni uygulamayla polis şiddetinin artacağını söylediler. AKP’nin baskıcı ve otoriter yapısını polis eliyle üniversiteye sokmak istediğini kaydeden öğrenciler, “Öğrenciler, AKP’nin polisini üniversiteye sokmayacak ve bunun için direnecektir” dediler. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üniversitelerde özel güvenliğin yerini polisin alacağını açıklamasının ardından, öğrenciler yaptıkları açıklamada polisin üniversiteye girmesine izin vermeyeceklerini belirttiler. Öğrenci Kolektifleri’nden Nevin Kösedağı, “polisin, yapmış olduğu haksız uygulamalar meşrulaştırılıyor. Kısacası okullarda ‘güvenlik’ adı altında polis terörü estirilecek” dedi. Polisin üniversiteye girmesiyle üniversitenin yaşam alanına doğrudan müdahale edileceğini kaydeden Kösedağı, “Polisin üniversitenin bir parçası olmasına asla izin vermeyeceğiz” dedi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Başbakan Birinci Yardımcısı ve Savunma Bakanı Salman bin Abdülaziz el Suud, Ankara temasları çerçevesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile de bir araya geldi. Suudi Prens Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla da görüştü. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Fikir Kulüpleri Federasyonu Başkanı Ercan Bölükbaşı da üniversitelere polisin sokulmasının akademik özgürlüğe müdahale etmesinin yanında, baskı ve şiddetin de habercisi olduğunu söyledi. Özellikle ODTÜ’de Başbakan’a gösterilen tepkinin ardından böyle bir kararın alınmasının düşündürücü olduğunu kaydeden Bölükbaşı, “Polis, öğrencilerin iktidarın politikaları ile uyuşmayan çıkışlarını engellemek için hareket edecektir. Ancak gençlik bu saldırıyı püskürtecektir” dedi. TKP’li Özgür Savaşçıoğlu da AKP’nin üniversiteleri polis eliyle kontrol edemeyeceğini ve susturamayacağını söyledi. AKP’nin 12 Eylül’ün uygulamalarına devam ettiğini vurgulayan Savaşçıoğlu, “AKP 12 Eylülcülerin başladığı işi bitirmeye çalışıyor. Düşünen, sorgulayan ve tartışan gençleri susturmaya çalışıyorlar. Biz TKP’li gençler olarak AKP iktidarına karşı mücadele vereceğiz. AKP iktidarı üniversitelilerle uğraşmayı bırakmalı ve yaptıklarının hesabını vermelidir” dedi. Gençlik Muhalefeti’nden Serap Taşdelen de kampusa polisin girmesiyle gerici ve faşist saldırıların hız kazanacağını belirterek şunları söyledi: “12 Eylül cuntası üniversitelerde baskı unsuru olarak YÖK’ü kullanırken, AKP polisle bu işi yürütüyor. Sürekli ‘demokrasi’ dersi veren AKP’nin demokrasi anlayışını bir kez daha gördük. AKP her ne kadar üniversiteleri polis eliyle arka bahçesine çevirmeye çalışsa da üniversite gençliği buna izin vermeyecektir.” ‘A kademik özgürlüğe müdahale’ Suudi Arabistan’da bir Türk’e casusluk suçlaması AKP, ‘Türkiye milletvekili’nde geri adım attı Dış Haberler Servisi Suudi yetkililerin İran’la bağlantılı casusluk şebekesi soruşturmasına ilişkin iddialar çerçevesinde biri Türk 10 kişiyi gözaltına aldığı bildirildi. Resmi SPA ajansı, Suudi İçişleri Bakanlığı sözcüsünün yaptığı açıklamaya göre gözaltına alınanların 8’inin Suudi, birinin de Lübnanlı olduğunu, 2 ay önce açığa çıkan casusluk şebekesi soruşturması çerçevesinde böylelikle tutuklananların sayısının 28’e yükseldiğini duyurdu. Bu arada aralarında bir Türk’ün de olduğu gözaltı haberinin Suudi Arabistan Krallığı Veliahtı, Savunma Bakanı Prens Salman bin Abdülaziz El Suud’un Ankara ziyareti sırasında gündeme düşmesi dikkat çekti. Tahran casusluk şebekesiyle ilgili olduğu iddialarını reddediyor. AYŞE SAYIN Veliaht Prens’in ziyareti öncesi kritik gözaltı ‘yAsAyLA beLirLensin’ dediLer ‘Susturamayacaklar’ Yandaşa istihdam kapısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İçişleri Komisyonu üyesi Ali Serindağ, AKP hükümetinin “koruma memuru” adı altında Emniyet teşkilatında yeni bir yapı kurmak istemesini eleştirerek, “Emniyette zaten Koruma Daire Başkanlığı bulunuyor. Bütün illerde de buna bağlı koruma şube müdürlükleri var” diye konuştu. Serindağ, yeni yapıyla yandaşa istihdam kapısı yaratılacağını belirtti. TBMM İçişleri Komisyonu Üyesi CHP Gaziantep Milletvekili Serindağ, “koruma memuru” adıyla oluşturulacak yapının Türkiye’nin getirildiği ortam itibarıyla olayların üstesinden gelinememesinin bir sonucu olduğunu ifade etti. Bütün illerde emniyete bağlı koruma şube müdürlüklerinin çalıştığını söyleyen Serindağ, “Koruma şube müdürlükleri, öngörülen birimlerde zaten koruma görevlerini yapıyorlar. Şimdi, niye böyle bir koruma memurluğu teşkilatına ihtiyaç duyuluyor, onu çözmek zor” diye konuştu. CHP’li Serindağ’dan hükümetin ‘koruma memuru’ planına tepki Nöbet dayatması protesto edildi İstanbul Haber Servisi İstanbul Tabip Odası Silivri Temsilciliği ve Silivri Devlet Hastanesi hekimleri, Silivri Devlet Hastanesi ve Selimpaşa ek hizmet birimlerinde dünden itibaren başlayan hekimlere yönelik bir acil servis nöbet dayatmasını protesto etti. Tabip odası temsilcileri ve hastane çalışanları tarafından yapılan açıklamada, “Uzmanlık alanları mikrobiyoloji, patoloji, biyokimya olan, branşları gereği hasta muayene etmemiş, bir tıbbi girişimde bulunmamış meslektaşlarımıza acil serviste nöbet tutturulacaktır. Bu halk sağlığı açısından ciddi risktir. Sorun yalnızca kâğıt üzerinde çözülmektedir” denildi. eni bir uygulama değil’ Koruma hizmetlerinin AKP iktidarı döneminde yavaş yavaş özel güvenliğe sevk edildiğini dile getiren Serindağ, “Mahkemeleri bile özel güvenlik koruyor. Devletin kolluk ‘Y gücü varken, devlet binalarını özel güvenliğe terk etmek akılcı mı” dedi. AKP iktidarının özel güvenlikten vazgeçerek eskiye dönerken yeni bir uygulama gibi koruma memurluğunu gündeme getirdiğini ifade eden Serindağ, “Emniyet müdürlüklerine gerekli olan personel Polis Meslek Yüksekokulu’ndan karşılanıyor. Koruma memurlarının da burada eğitim almaları gerekir” dedi. Hükümetin farklı yollardan personel almayı planladığını kaydeden Serindağ, “Bu, bir nevi yandaşlara hizmet alma yolu olacak. Yandaşa istihdam kapısı olacak” dedi. ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun dünkü toplantısında, yarım kalan “TBMM’nin kuruluşu ve temsili” başlıklı maddenin müzakeresinde AKP, sürpriz bir kararla, “Türkiye milletvekilliği” konusundaki uzlaşmadan geri adım attı. AKP, TBMM’nin genel oyla 550 milletvekilinden oluşacağını hükme bağlayan maddenin ikinci fıkrasında yer alan, “450 milletvekili, seçim çevrelerinden nispi temsil sistemine göre seçilir. Yüz milletvekili ise ülke seçim çevresi esas alınarak nispi temsil sistemine göre seçilir” hükmüne AKP, “Yasayla da düzenlenebilir” diyerek karşı çıktı. AKP’li komisyon üyesi Mustafa Şentop, “Parlamentonun seçim sistemini belirleme iradesinin anayasa ile sınırlanmaması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. AKP’nin başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminin yaşama geçme önerisini dikkate alarak kendini Türkiye milletvekilliği konusunda bağlamak istemediğine dikkat çekildi. Komisyonda, 4 parti, milletvekili seçilme koşulları arasından “ilkokul mezunu” olma koşulunu da kaldırdı. Varılan uzlaşmaya göre milletvekili seçilebilmek için “Türkçe okuryazar” olmak yeterli olacak. “Milletvekili seçilme yeterliliği”ni düzenleyen madde üzerinde varılan bir başka uzlaşmayla da memurların aday olmaları halinde “istifa” zorunluluğu kaldırarak “aylıksız izinli sayılmaları” hükmü daha önce varılan uzlaşmaya uygun olarak korunurken, maddenin daha önceki müzakerelerinde hâkimsavcı, asker, mülki idare amirleri, MİT çalışanları, rektörlerin adaylık için istifa etmeleri halinde göreve dönemeyecekleri hükmünden vazgeçildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle