11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2013 ÇARŞAMBA 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada geçirildiği tartışmaları birbirine karıştı. BDP de, AKP de işlerine gelmediği için İmralı’nın yüksek perdeden dayatmalarıyla söylemlerini tartışmayı bir yana atıverdiler. Bir günah keçisi aramanın peşine düştüler ve.. buldular: Görevini yaparak tarihe imza atan gazeteci Namık Durukan ile medya! BDP’nin eş genel başkanlarından Gültan Kışanak, son açıklamasında zabıtları partiden birilerinin sızdırmadığının altını çizerken dikkatleri fazla üzerinde toplamayan bir cümle kullandı: “Metni hangi yollardan temin ettiğini, mesleki ahlak ilkeleriyle uyuşup uyuşmadığını, metinde bir değişiklik yapılıp yapılmadığını, herhalde haberi yapan muhabir biliyordur” dedi. Adından söz etmeden Durukan’ı suçluyor Kışanak! ??? Aynı gün, BDP ile hayli ilerlemiş ilişkiler içinde olduğu izlenimi veren köşe yazısında Radikal Genel Yayın Müdürü Eyüp Can; Kışanak’ın açıklamasındaki gizemli ifadenin üstündeki örtüyü kaldırdı. (...şu an itibariyle BDP yönetiminin vardığı sonucu açıklayan) dünkü yazısında; “BDP Genel Merkezi’nde görüşme notları (zabıtlar) fotokopi makinesinde çoğaltılması için iki kişiye teslim edilmiş. Namık BDP’yi yakından takip eden bir gazeteci olduğu için notların genel merkeze ulaştığını duymuş ve hemen genel merkez binasına gitmiş. Çaycıdan fotokopiciye partide herkesi çok iyi tanıdığı için fotokopi makinesinden bir kopya da almak hiç zor olmamış... Sonrası malum” diye yazıyor. Lakin Eyüp Can; Kışanak’ın “mesleki ahlak ilkeleriyle uyuşmadığı” cümlesiyle partinin kendisine duyduğu güveni istismar ederek fotokopi makinesinden zaptın bir kopyasını yürüttüğünü ima eden suçlamasına karşı Durukan’ı savunmuyor... ….Milliyet’i de zaptı, “metinde (kimi isimlerin yazılmaması gibi) değişiklikler yapıldığını bilerek yayımlamakla” suçluyor. Radikal Genel Yayın Müdürü, acaba bu yazısıyla kimin yelkenlerine rüzgâr taşıyor? ??? Radikal’deki yazı sayesinde ne şiş yanıyor ne de kebap! Ne BDP’ye göre BDP’liler suçlu; ne de Eyüp Can’ın BDP’li dostlarından herhalde öğrendiği, ama yazmadığı, örneğin zabıtları genel merkeze gönderen MİT!.. RTE’ye ve yeni müttefiki BDP’ye göre: Başbakan’ı zabıtları yayımlayarak gerçeklerin ortaya saçılmasından sonra öfkeyle açıkladığı, “batsın senin gazeteciliğin”le müşterek suçlamalarına göre çözüm sürecini sabote ettiğini ilan eyledikleri medya suçlu! ??? CHP, sanki majestelerinin muhalefeti! RTE kafasına göre; ana muhalefet önüne ne koyarsa, sorgusuz sualsiz, olan bitenin içeriğini öğrenerek, bilerek desteklemesine gerek olmadığını sindirerek hükümeti desteklemek zorunda... Oysa CHP, İmralı süreci ilk açıklandığı gün hükümete yeni kredi açarak destek verdi. İmralı ile devletin görüşmesini desteklediğini de açıkladı. Bu desteğin sürekliliğini sağlamak için haklı bir talebi var hükümetten. İmralı’daki konuşmalardan bilgi sahibi olmak!.. Neyi, ne yapıldığını desteklemek için görüşmelerin içeriğinden bilgi gereksiniyoruz dedi mi CHP?.. RTE başta, AKP tam kadro halinde: “Yoooo! Bak işte bu olmaz, olmadı... İmralı’daki konuşmalar bize. Size düşen görevse, bilgi sahibi olmadan söz sahibi olmak ve.. çözüm sürecini desteklemek!” diye açıklamalar yapıyor. ??? Şu mantıktaki mantıksızlığa bakınız: RTE’nin buyruklarını yorumlayarak genişletmekle görevli Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ; “Böylesi bir ortamda CHP Genel Başkanı’na düşen şey (görev) bu sürecin arkasında olduğunu (bilgi istemeden) ifade edip sürece destek vermektir” diyor... Daha başka incileri de var Bozdağ’ın. Genel af çıkarılması CHP’nin öne sürdüğü bir dayatmaymış gibi CHP’yi suçlayarak diyor ki: “Genel af çözüm sürecine halk desteğini azaltmayı amaçlıyor.” ??? Böylesine muhalefet anlayışı, ulusal bir konunun çözümünde böylesine kısır, ilkel bir kafa yapısı ve anlayışıyla çözüm sürecinde olumlu, olası aşamalar nasıl gelişecek ve gerçekleşecek? Sanki ülke babasından miras çiftlik. RTE de çiftliğin ağası. Ana muhalefet de emrindeki çiftlik kâhyası!. Hadi canım sende! HABERLER Ergenekon davasında 1 yılı aşkın süredir Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Orgeneral İlker Başbuğ ‘sanıkların konuşma süreleri’ listesine büyük tepki gösterdi ‘Mızrak çuvala sığmıyor’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasından 1 yılı aşkın süredir Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “sanıkların konuşma süreleri” listesine tepki gösterdi. Başbuğ, duruşmada neden savunma yapmadığına ilişkin konuşmasının en fazla 10 dakika sürdüğünü ifade ederek, “Mahkeme tarafından 2 saat 18 dakika konuşma yapıldığının ileri sürülmesini anlamak mümkün değildir” dedi. Orgeneral Başbuğ’un “Meşruiyetini Yitiren Mahkemeler” başlıklı bir yazısı dün sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabından ve www.ilkerbasbug.com.tr adresli web sitesinde yayımlandı. Başbuğ, yazısına geçen günlerde basında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan bir çizelgeye dayanarak, “mahkemede 2 saat 18 dakika konuştuğu ve savunma yaptığı” şeklinde bir haber yayımlandığına dikkat çekerek başladı. Başbuğ, “Kimsenin bu haberi sorgulamaması üzerine, bu konuya bir açıklık getirilmesinin uygun olacağını düşündüm. Bugüne kadar geçen sürede, sadece 27 Mart 2012 günü yapılan duruşmada konuştum. Konuşmanın amacı da neden mahkemede savunma yapmayacağımı açıklamaktı. Bu konuşma, duruşma tutanaklarında 1.5 sayfayı kapsamaktadır. Okunması da olsa olsa en fazla 10 dakika sürmüş olabilir” dedi. Açıklamasında duruşmadaki konuşmasına yer veren Başbuğ mahkemenin konuşma süresiyle ilgili çalışmasına şöyle tepki gösterdi: “Konuşmam 10 dakika sürdü ise geriye kalan 2 saat 8 dakikada ne oldu? Bu süre, Mahkeme Başkanı’nın savcılık sorgu tutanağını okuması ve kamuoyunda büyük tartışmalara ve tepkilere neden olan, iddianamede olmayan, bazı soruların tarafıma yöneltilmesi ile geçmiştir. Yöneltilen bu sorulara da cevap verilmemiştir. Hal böyle iken, Mahkeme tarafından 2 saat 18 dakika konuşma yapıldığının ileri sürülmesini anlamak mümkün değildir.” “Meşru sözcüğü esas itibarıyla yasallık anlamına gelmektedir” diyen Başbuğ yazısını, “Ancak aynı zamanda toplumun kabul etmesi, benimsemesi ve desteklemesi anlamlarını da taşımaktadır. Hem bu mahkemelerin Türk milleti adına yargı yetkisini kullandığını söylemek, hem de aynı mahkemelerin Türk milletinin gözündeki meşruiyetini yitirdiğini ileri sürmek, ülkedeki çok şeyin tükenme noktasına gelmekte olduğu anlamına gelir. Umarız, elde kalan mevcut zaman tükenmeden, yetkili ve sorumlu makamlar, üzerlerine düşen tarihi görev ve sorumlulukları gecikmeden yerine getirirler” ifadesiyle tamamladı. ‘Cinayet işleniyor’ Başbuğ, isim vermeden Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın CNN Türk’te 28 Şubat günü “Ankara Günlüğü” programındaki sözlerine dikkat çektiği yazısına şöyle devam etti: “27 Mart 2012 günü bütün gücümle isyan ettiğim durum, her geçen gün herkes tarafından da açıkça görülmekte ve anlaşılmaktadır. Silivri’de yaşanan hukuk cinayetleri o kadar büyük boyuta ulaşmıştır ki, artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Bunun son örneği de darbe iddialarının mağduru durumunda olan hükümetin bir üyesinin yapmış olduğu bir konuşmada söylediği şu sözlerde görülmektedir. ‘Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un terör örgütü üyesi olarak nitelendirilmesi, bu davaların meşruiyetine gölge düşürmüştür’ Bu cümle önemlidir ve çok anlamlıdır.” AKP iktidarında zamanaşımına uğrayan dava dosya sayısı 400 bini geçti Batsın böyle adalet! MAHMUT LICALI ‘MÜCADELEMİZDEN VAZGEÇMEYİZ’ Pınar Aydınlar’ın aracı işaretlendi KAYHAN AYHAN ANKARA AKP iktidarında başta Sivas’ta yaşanan insanlık suçuna ilişkin dava olmak üzere pek çok davada adalet zamanaşımına uğradı. Türkiye’de 20062011 yılları arasında ceza mahkemelerinde zamanaşımına uğrayan dosya sayısı 279 bin 399 olarak belirlendi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda 20022011 arasında 132; Yargıtay ceza dairelerinde ise aynı dönemde 127 bin 694 dava dosyası zamanaşımına uğradı. CHP Erzurum Milletvekili Muharrem Işık’ın soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye’de yıllar itibarıyla zamanaşımına uğrayan dava sayılarını açıkladı. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, ceza mahkemelerinde zamanaşımına uğrayan dosya sayısına ilişkin 2006 yılı öncesine ait herhangi bir kayıt bulunmuyor. 2006 yılında 58 bin 267, 2007 yılında 58 bin 159, 2008 yılında 48 bin 231, 2009 yılında 43 bin 461, 2010 yılında 37 bin 41, 2011 yılında 34 bin 250 dava dosyası zamanaşımına uğradı. Buna göre 20062011 arasında ceza mahkemelerinde zamanaşımına uğrayıp düşen dava sayısı 279 bin 399 oldu. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda zamanaşımına uğrayan dava dosya sayısı 2002 yılında 17, 2003 yılında 9, 2004 yılında 4, 2005 yılında 14, 2006 yılında 3, 2007 yılında 6, 2008 yılında 6, 2009 yılında 18, 2010 yılında 33 ve 2011 yılında 22 olmak üzere 132 dava zamanaşımına uğradı. yapılıyor Ergin: Çalışma Adalet Bakanı Sadullah Ergin, yargılama sürelerinin makul düzeye indirilmesi ve adalet sisteminin etkinliğinin sağlanabilmesi için atılacak adımlara ilişkin “Yargı Reform Strateji” ve “Strateji Planı” adında iki politika belgesinin hazırlandığını ifade etti. Yürütülen çalışmalarla mevzuat, insan kaynakları, fiziki kapasite ve teknik altyapı ile infaz sistemi alanlarında önemli mesafe kaydedildiğini savunan Ergin; hâkim, savcı ve personel sayılarının uluslararası standartlara ulaştırılması için çalışma yapıldığını ifade etti. Suça göre zamanaşımı Türk Ceza Yasası’na göre davaların zamanaşımı süreleri şöyle: “Ağırlaştırılmış mü ebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl, yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl, beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl.” ASKERLERİN YARGILANMASI CHP’li vekiller: Parmak izi bile alınmamış OZAN YAYMAN Polise yumurta CİHAN ORUÇOĞLU Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi kadınlar Cağaloğlu’ndaki Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nü işgal eden 23 kadının gözaltına alınmasını ve polis merkezinde şiddete maruz kalmasını protesto etti. Sirkeci Polis Merkezi önünde açıklama yapan Seren Konak, polisin karakol önünde çevik kuvvet ve TOMA ile önlem almasına dikkat çekerek “Önceki gün polis merkezinde 23 kadını yerlerde sürüklediniz, yumruk attınız. Şimdi buradayız, yanımıza gelsenize, bize de yumruk atsanıza” dedi. Açıklamada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in erkek şiddetine uğrayan kadınları karakollara sığınmaları konusunda uyardığına dikkat çekilerek, “Kadınlar, karakollara işkence görmek için mi sığınsın. Bu anlayışla mı kadınlar erkek şiddetinden korunacak” diye soruldu. Açıklamanın ardından kadınlar polise yumurta atarak yaşanan şiddeti protesto etti. Kadınlardan ‘kanlı’ eylem İstanbul Haber Servisi “Anarşist kadınlar”, kadına yönelik şiddeti protesto etmek için Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde “kanlı” eylem yaptı. Grup adına basın açıklamasını okuyan Mine Selin Sayarı, “Doğumumuzdan ölümümüze kadar devletin sözde adaletine maruz kalıyoruz. İsyan ediyoruz, bütün kadınları isyanımıza isyan katmaya çağırıyoruz” diye konuştu. Grup, basın açıklamasının ardından içinde kanı temsil eden kırmızı boyalı su şişeleri adliye önüne ve hazırladıkları pankartın üzerine döktü. Türk halk müziği sanatçısı Pınar Aydınlar’ın özel aracı kimliği belirsiz kişi veya kişilerce “kırmızı çarpı” ile işaretlendi. Suç duyurusunda bulunacağını açıklayan Aydınlar, “Son günlerde takip ediliyordum. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” dedi. Aydınlar önceki gün sabah saatlerinde evinden çıkıp aracına bineceği sırada aracının şoför koltuğunun olduğu kapıda kırmızı bir çarpı işareti olduğunu fark etti. “Bunun bir tesadüf olmadığını düşünüyorum” diyen Aydınlar saldırının kendisini anne olduğu için tedirgin ettiğini belirtti. Aydınlar, “Muhalif kimliğim ve sosyalist kimliğim nedeniyle böyle bir tehdit yaşıyorum. Bu durum her ne kadar beni susturmaya yönelik bir şey olsa da inandığımız değerler bir gelenektir” ifadelerini kullandı. Aydınlar, cuma günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaparak suç duyurusunda bulunacak. Yargıtay’da 127 bin davaya zamanaşımı Yargıtay ceza dairelerinde zamanaşımına takılan dava sayısı ise yıllar içinde artarak 2002 yılında 3 bin 556, 2003 yılında 4 bin 808, 2004 yılında 7 bin 772, 2005 yılında 10 bin 473, 2006 yılında 7 bin 615, 2007 yılında 9 bin 105, 2008 yılında 12 bin 348, 2009 yılında 14 bin 791, 2010 yılında 18 bin 553, 2011 yılında da 38 bin 674 olmak üzere toplam 127 bin 694’e ulaştı. Bakanlık verilerine göre, ceza mahkemeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Yargıtay ceza dairelerinde AKP döneminde zamanaşımına uğrayan dosya sayısı toplamda 407 bin 225 oldu. Genelkurmay Başkanlığı, personel istatistiklerini güncelledi: TSK personel sayısı: 678 bin 617 ANKARA (AA) Genelkurmay Başkanlığı, personel istatistiklerini güncelledi. Buna göre Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden yaptığı açıklamaya göre, toplam personel sayısı 678 bin 617 olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) 347 general ve amiral görev yapıyor. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde 313, Jandarma Genel Komutanlığı’nda 33, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda ise 1 general ve amiral görev yapıyor. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde 33 bin 167 subay ve 72 bin 61 astsubay, Jandarma Genel Komutanlığı’nda 5 bin 561 subay ve 22 bin 812 astsubay, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda ise 575 subay ve 1320 astsubay bulunuyor. Jandarma Genel Komutanlığı emrinde 24 bin 380 uzman jandarma görev yaparken Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde 36 bin 496, Jandarma Genel Komutanlığı’nda 8 bin 520, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda ise 659 uzman erbaş görev alıyor. İZMİR Devlete ait gizli bilgileri temin etme suçlamasıyla cezaevinde tutulan sanıklarla görüşen CHP Cezaevi İzleme ve İnceleme Komisyonu üyesi milletvekilleri Nurettin Demir’le Özgür Özel, “Sürrealist bir iddianameyle karşı karşıyayız” açıklaması yaptılar. Davanın bir numaralı sanığı Bilgin Özkaynak, iki numaralı isim olarak gösterilen Narin Korkmaz ve Safiye Köten’le görüşen milletvekilleri, dava sürecinin siyasi olduğu yönünde izlenim edindiklerini söylediler. Muğla Milletvekili Nurettin Demir, “TSK’nin en üst düzeyini tasfiye edenler, bu tür operasyonlarla ikinci ve üçüncü kuşak muvazzaf askerleri tasfiye etmeye çalışıyorlar” dedi. Demir, davada polisin savcı, savcının da yargıç rolünü üstlendiğini öne sürerek, “Şu anda yargısız infaz devam ediyor. Gerçekle bağlantısı olmayan bir senaryo, bir komplo teorisi var. Bu cezaevindeki arkadaşlar da, o senaryoda istemeye istemeye rollerini oynuyorlar. İmal edilmiş iddianame var ortada, imal edilmiş bir tertip var. Son derece sürrealist bir iddianameyle karşı karşıyayız” diye konuştu. İddianamede 38 Kara Kuvvetleri, 22 Hava Kuvvetleri ve 3 jandarma subayının Narin’e bağlı olduğunun yazıldığına dikkat çeken Manisa Milletvekili Özgür Özel de, “Narin, bu 63 kişiden 8’ini özel nedenlerle tanımış, 55’ini hiçbir zaman görmemiş ve tanımamış. Örgütün lideri olduğu öne sürülen Bilgin Özkaynak’ın adını bile bu operasyondan sonra duymuş” dedi. Safiye Köten’in evinde bulunan delillerin, avukatsız ve kamerasız bir arama sonrasında mutfak dolabının üstünde ele geçirildiğini belirten Özel, “Safiye Köten, bulunan delillerdeki parmak iziyle kendi parmak izinin karşılaştırılmasını ısrarlı biçimde istemiş. Ancak bu istem yerine getirilmemiş. 9 ay geçmesine karşın deliller üzerindeki biyolojik inceleme yapılmamış, Safiye’den parmak izi, saç teli örneği alınmamış. Safiye’ye bağlı olduğu iddia edilen 16 subay var. Safiye bu iddialara çok gülüyor. 23 yaşında üniversite öğrencisi bir genç kıza albayların, yarbayların bağlı olmasına inanamadığını söylüyor” diye konuştu. Fotoğraf: VEDAT ARIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle