22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2013 ÇARŞAMBA 4 HABERLER l SIFIR SORUNLA DOST KOMŞU BIRAKMAYAN DIŞİŞLERİ BAKANI, ‘ŞİMDİ KENDİ DERDİMİZİ ÇÖZME VAKTİ’ DEDİ MD YANDIK Davutoğlu içe döndü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Abdullah Öcalan ile BDP heyeti arasında İmralı’da yapılan görüşmenin tutanaklarının basına sızmasını değerlendirerek “Ayrıntılara değil büyük resme bakılması gerekir. Şimdi kendi derdimizi çözmenin vakti” dedi. Davutoğlu, NTV’ye yaptığı değerlendirmede “Şu anki sancı, o tarihi doğayı yeniden yakalama sancısı. Bizim hem içimizi hem de dışımızı toparlamamız gerekiyor. Tabii ki ilk önce kendi derdimize deva olmamız lazım. Büyük düşünmek gerekiyor” dedi. Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü “Ben akademisyenken bu kadar büyük bir ülkenin kışın komünizm yazın da bölüneceğiz korkusuyla geçti bütün gençliğimiz. Şimdi kendi derdimizi çözmenin vaktidir” diye konuştu. Birilerinin Türkiye’nin aşırı güçlendiğini düşünüp engellemeye çalışabileceğini ileri süren Davutoğlu, “Hem ülkemizdeki hem de diğer ülkelerdeki tarihdaşlarımızı, Kürt kardeşlerimizi kullanmak isteyenler olabilir. Bu açıdan bakıldığında çözüm sürecini tarihi bir süreç olarak görüyorum. Herkesin de buna uygun davranması gerektiğini düşünüyorum. Süreç içinde yeni durumlar ortaya çıkabilir. Burada sadece siyasiler değil; MİT, ilgili birimler, adaya giden taraflar yani herkesin; çocuk ve torunlarımızı, bölgenin geleceğini düşünerek samimi ve soğukkanlı bir tavır içinde olması lazım” dedi. Bu Kez de İtalya Dersleri İtalya’da, genel seçimlerde, komedyenpolitikacı Grillo’nun partisi, Temsilciler Meclisi’nin birinci, Senato’nun ikinci partisi konumuna yükseldi. Aynı günlerde İngiltere’de Eastleigh’de yapılan ara seçimde, medyada hep alay konusu olan, Avrupa Birliği üyeliği karşıtı muhafazakâr UKİP’in aldığı oy şaşkınlık yarattı. Ocak ayında benzer bir şok İsrail’de, televizyon sunucusu Yair Lapid’in partisi genel seçimlerde ikinci sıraya oturunca yaşanmıştı; ilk şok da geçen yıl Yunanistan seçimlerinde SYRIZA yüzde 27 oy alınca... Sanırım karşımızda evrenselliği olan ilginç bir “durum” var. Larry Derfner’in İsrail seçimleriyle ilgili söylediği gibi “İsrail seçmeni sağı reddetti ama sol kazanmadı” (The National Interest, 25/01/2013). Puglia’dan seçilen Demokrat Parti temsilcisi Franco Cassano’ya göre “Grillo, gençlerin öfkesiyle sol arasındaki kanalları kapattı”... “Bir liderlik sorunu var. Öfke ile sol arasındaki kanallar artık çalışmıyor” (Il Manifesto, 28/02/2013). Geleneksel (Stalinist ve Troçkist) sol SYRIZA’yı bile sevmedi. Haliyle Grillo, Lapid gibilerine ateş püskürüyor. Çok haksız değiller, ama bir siyasi anlama sahip olacaklarsa müdahale yolu bulmak zorunda oldukları “durum” bu. Bu “durumun” temel bileşenleri kısaca şöyle: Ekonomik model işlemiyor (ekonomiler durgunlukla resesyon arasında gidip geliyor, işsizlik, yoksulluk ama aynı anda müstehcen zenginlik artıyor). Yönetenler artık yönetemiyor (hükümetler kemer sıkma politikalarında ısrar ederek ekonomileri depresyona, toplumları yıkıma götürüyor). Halk, emekçi sınıflar eskisi gibi yönetilmek istemiyorlar (kemer sıkma politikalarına, yönetenlerin beceriksizliklerine, seçenek ve umut yokluğuna karşı çıkıyorlar) ama ne istediklerini bir program ya da proje biçiminde tanımlayamıyorlar. Bu ortamda “kendiliğinden hareketler” patlak veriyor, “İşgal Hareketi” gibi, toplumu sarsıyor, tartışmaları etkiliyor. Toplumun siyaset dışından, çoğu kez medyadan tanıdığı kimi şahsiyetler, bu “durum” içinde derme çatma eklektik, çoğu zaman “politika karşıtı” söylemlerle, halkın siyasi yapıya kızgınlığını, muhalefet noktalarını birleştirmeye çalışıyor; Lapid, Grillo gibi, başarılı da olabiliyorlar. Sol bu “popülist” (çok sınıflı, çok ideoloji, eklektik, hatta tutarsız talepler ileri süren) akımlara kuşkuyla, öfkeyle bakmakta haklı. Neden benim söylediklerim değil de bu “tuhaf” tiplerinkiler ilgi çekiyor? Örgütsüz programsız olur mu? Bunların görevi solu sabote etmek... Reformist, Truva atı, emperyalizm vb... Sorun ve bence çözüm de şurada: Bu eleştirilerin hepsi doğru olsa bile, bu akımların, toplumsal hareketlerin, sol açısından “objektif” olma, toplumun, tarihin maddesine ait olma özelliği değişmiyor. O zaman bu duruma çözüm ararken öncelikle “pratik”ten geçmek gerekiyor. Sanırım Lenin’in Felsefe Defterleri’nde (Cilt 38), Hegel’i okurken yaptığı birkaç saptamayı anımsamak yararlı olabilir. “İnsan aklının objektif olanı idrak etmesinin kriteri, insanın, insanlığın pratiğidir” (s. 211). “İnsanın bilinci yalnızca objektif dünyayı yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda onu yaratır da” (s. 212). Subjektif ile objektif arasındaki ilişkiyi vurgularken “dünya insanı tatmin etmez ve insan onu değiştirmeye karar verir” (s. 213). Özetle: Tatminsizlik=> pratik => pratik üzerinde düşünme=> idrak=> objektif olanın iç çelişkilerini ortaya çıkaran aktif bir devrimci diyalektik pratik=> var olanı değiştirmek. İdrak, kavramlar ve yasalar (teori) mutlak değil tarihseldir. “Pratik (teorik) bilgiden üstündür. Çünkü yalnızca evrensel olma onuruna değil, aynı zamanda dolayımsız güncelliğe de sahiptir” (s. 213). Solun hem beğenmediği objektif durumu (toplumu) hem de bu objektif durumun parçası olan popülist hareketi değiştirmek için, hemen elindeki teoriyi bu objektif durum içinde pratiğin sınavına sokarak yeniden tarihselleştirmesi/güncellemesi gerekir diye düşünüyorum. Lenin’in “Felsefe Defterleri” deneyiminden ve Ekim Devrimi’nden sonra, Sukhanov’la devrimin zamanlamasını tartışırken, yaptığı bir vurguyu anımsarsak: Devrimi kast ederek, “önce içine girilir (dolayımsız bir ilişkiye girmekdevrimci diyalektik. E.Y.) sonra görülür”. Sol da bu popülist dalganın içine girerek, birlikte mücadele etmeyi, toplumsal öfkeyle arasındaki kanalları yeniden açmayı öğrenmek zorunda... ‘Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını’ söyleyen Erdoğan, konu medya olunca yine tavır değiştirdi Milliyetçi Erdoğan uİmralı tutanaklarını haberleştiren Milliyet gazetesini yine hedefe koyan Erdoğan, ‘’Bir kısım medya 30 yıl boyunca terör karşısında gayri milli bir tutum takındıysa bugün de aynı şekilde gayri milli tutum takınıyor. Türkiye’nin aleyhine olacak, sürecin aleyhine olacak istismarcılara koz verecek böyle bir yayını asla ve asla milli tavır değildir’’ dedi. Yeni popülist dalga bizdense açıklarız’ ‘Sızıntı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ardından BDP yönetimi de İmralı tutanaklarının, “sızmasının” faturasını haberi yazan Milliyet gazetesi muhabiri Namık Durukan’a çıkardı. BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, partiden “sızdırma” olmadığını savunurken Durukan’ın tutanakları almasının “adli bir olay” olduğunu savundu. Partisinin grup toplantısındaki konuşmasını 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ayıran Kışanak toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin, İmralı tutanaklarının nereden sızdırıldığı sorusuna yanıt veren Kışanak, “Bu olayın sızdırma olmadığını haberi yapan arkadaş da biliyor. Ne olduğunu, belgeyi nasıl aldığını çıksın arkadaş da açıklasın, rahatlasın. Bu gerçek anlamda adli bir olaydır” görüşünü savundu. Tutanakların “sızması” ifadesini kabul etmediğini çünkü partisinin “zan altında kaldığını” savunan Kışanak’ın, gazeteci Durukan’ı “Öğrendiklerimizden anlıyoruz ki o gazeteci arkadaş, gidip birinden belgeyi istemiş ve almış değildir” sözleriyle suçlaması dikkat çekti. Kışanak, partisinden “sızdırma” anlamına gelecek hiçbir faaliyetin söz konusu olmadığını da kaydederek “Varsa bizim partimizden, çalınmasına, elde edilmesine, çarpıtılmasına vesile olabilecek bir ihmal, yanlışlık, eksiklik, biz bunu kamuoyuyla büyük bir açıklıkla paylaşırız” dedi. Kışanak, PKK’nin elinde tuttuğu kişilerin serbest bırakılması süreciyle ilgili bir soru üzerine de parti olarak bu konuda bir “heyet hazırlığı” içinde olduklarını belirtti. Heyette AKP, CHP ya da MHP’den milletvekili olup olmayacağı yönündeki soru üzerine de Kışanak, “Bu partimizin faaliyeti ama onlardan da böyle bir teklif gelirse bunu değerlendiririz, açığız, olumlu yanıt da veririz” yanıtını verdi. Kulislerde BDP yönetiminin önce gazetecilere genel merkez kapılarını kapatması, ardından da haberi yapan gazeteci Durukan’ı suçlamasının altında, İmralı görüşmelerinin “kesintiye uğraması” endişesinin yattığı belirtildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, İmralı’da Abdullah Öcalan’la BDP’liler arasındaki görüşme tutanaklarının yayımlanması nedeniyle medyayı, “gayri milli yayıncılık” yapmakla suçladı. Erdoğan, AKP grup toplantısındaki konuşmasında şunları söyledi: Medyaya görev tanımı: Bir kısım medya 30 yıl boyunca terör karşısında gayri milli bir tutum takındıysa bugün de aynı şekilde gayri milli tutum takınıyor. Bu sürece destek vermek sadece siyasilerin görevi değildir. Sivil toplum kuruluşlarının da medyanın da görevidir. Efendim basın özgürlüğü diyorlar. Balıkesir’de İmralı görüşmelerini yayımlayan gazeteyle ilgili ifadelerim oldu. Dikkat edin hiç kimse bu gayri milli yayıncılığı eleştirmedi. Hiç kimse bu sabotajın üzerine gitmiyor. Köşelerinden o bildik yazarlar bize basın özgürlüğü dersi veriyor. Sınırsız bir özgürlük olamaz. Kimse kimsenin özgürlük alanına tecavüz edemez. Kendi özgürlük alanında oynarsın. Milli tavır değil: Türkiye’nin aleyhine olacak, sürecin aleyhine olacak istis AKP grup toplantısında konuşan Tayyip Erdoğan yine medyaya yüklendi ve tutanakları yayımlayan gazeteleri “gayrimilli medya” ilan etti. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) marcılara koz verecek böyle bir yayını asla ve asla milli tavır değildir. Basın özgürlüğü diyenler gitsinler İngiltere’ye baksınlar, ABD’ye baksınlar. Bizdeki gibi orada da basın üzerinde sansür yok. Ancak orada medya milli meseleler karşısında, milli bir tavır göstermeyi başarıyor. Medyadan teröre oksijen: CHP ve MHP terör örgütünün bu ülkede siyaseti şekillendirmesine, siyaset üzerinde etkili olmasına zemin hazırlamış, bunun fırsatını altın tepsi üzerinde her zaman terör örgütüne sunmuşlardır. Aynı şekilde bazı medya kuruluşları yaptıkları yayınlarla terör örgütüne oksijen sağlamışlardır. Sızdıranları açıklarız: Biz son sözü söyleyinceye kadar, son noktayı koyuncaya kadar ortada dolaşan her belge, bilgi dedikodudan, söylentiden, ham hayalden öteye gidemez. Şu anda dolaşan belgelerin de merak etmeyin kimler tarafından, nasıl sızdırıldığını, ne olduğunu kısa zaman içerisinde ortaya koyar, onu da açıklarız. Ezer geçeriz: Sürecin hassasiyeti nedeniyle biz az konuşuyor çok iş yapıyoruz. Arkadaşlarıma da onu söylüyorum. Lütfen bu süreç içerisinde konuşmayacaksınız. Çünkü bu sürecin söylem birliği içerisinde yürümesi lazım. Önüne gelen konuşmaya kalkarsa birisi baltayı taşa vurduğunda bu çözüm süreci, bu kristali kırarız. Gazi ile tartışma: Balıkesir’de çok sayıda katılımcının içinde sadece birer şehit yakını ve gazinin o da nezaket dairesinde anlamaya dönük olarak sürece ilişkin soruları oldu. Ben bunu bir muhalefet olarak görmüyorum. Şehit yakınlarımızla da gazilerimizle de tam bir anlayış içindeyiz. 4. yargı paketinin ‘kapsam genişlemesi’ nedeniyle geciktiği ileri sürüldü Tutuklu vekil sürprizi ERDEM GÜL ANKARA Meclis kulislerinde, Bakanlar Kurulu’nda imzaların tamamlanması ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın, “Meclis’e gönderildi” açıklamasına karşın 10 gündür bekletilen 4. yargı paketinin, tutuklu milletvekillerini de kapsayacak şekilde genişletilebileceğine ilişkin sürpriz bir gelişmenin beklentisi dile getirilmeye başlandı. AKP içinde, “KCK’lileri serbest bırakma paketi” olarak algılanması nedeniyle kamuoyunda oluşabilecek tepkilerin tutuklu vekiller ve askerlerin de paket kapsamına alınmasıyla giderilebileceği belirtiliyor. 4. yargı paketinin içeriği, Başbakan Tayyip Erdoğan’a AKP’li kurmaylar tarafından yapılan sunumdan sonra netleşmiş ve Meclis’e gönderildiği açıklanmıştı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, KCK’lilerin yararlanarak tahliyelerinin sağlanacağı yorumları yapılan paketin içeriği hakkında bilgi verirken AİHM’nin Türkiye’ye yönelik cezalarını öngörerek yaptıkları düzenlemelerle özellikle propaganda suçunda cebir, şiddet ve tehdit gibi somut kriter getirdiklerini, KCK’lilerin bundan yararlanabileceklerini belirtmişti. Ergin, propaganda suçlaması içerikli BDP milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının da düşebileceğini belirtmişti. uAKP kulislerinde paketin yalnızca KCK’lilere yönelik bir düzenleme olarak algılandığı kaygılarını gidermek için tutuklu vekiller ve askerler için de genişletilmesi yoluna gidilebileceği görüşleri dile getiriliyor. yargı paketiyle de KCK’lileri bırakacaklar” şeklinde yapılan “takas” değerlendirmelerinin, paketin bekletilmesinin gerekçesi olduğu yorumları yapıldı. Meclis kulislerinde son olarak paketin bekletilmesine ilişkin sürpriz bir gelişme ortaya atıldı. Pakette tutuklu vekil sorununu çözmek için bir formül bulunması için bir girişim başlatıldığı bilgisi geldi. Buna göre tutuklu vekillerin serbest bırakılmaları için paketin genişletilme Ancak hükümet çevrelerinin paketin netleşerek gönderildiğini söylemelerine karşın 10 gündür Meclis’e gelmemesi, İmralı’da Abdullah Öcalan’la yürüyen görüşme süreciyle de ilintilendirildi. Özellikle BDP heyetinin İmralı’yı ziyaretinin ardından Öcalan’ın “devletin ve PKK’nin elindeki tutsaklar” ifadesini kullanmasının hükümet çevrelerinde yarattığı rahatsızlığa dikkat çekildi. “PKK’nin elindeki tutsakları bırakması karşılığı 4. si yolunda arayışların başlatıldığı ifade edildi. Tutuklu vekillerin serbest kalmalarını sağlayacak başta tutukluluk sürelerinde indirime gidilmesi olmak üzere hukuki bir formül bulunması için arayışların sürdüğü, bir iki gün içinde netleşerek paket kapsamına alınıp alanmayacağının netleşeceği beklentisi dile getirildi. Tutuklu vekillerle birlikte Başbakan Erdoğan’ın tutuklululuğundan rahatsızlığını açıkça dile getirdiği eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ başta olmak üzere askerleri de kapsayabileceğine ilişkin değerlendirmeler de yapıldı. GülEn’in avukatlarınDan Mit açıklaMaSı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’de yaşayan Fethullah Gülen, gazetemizde yer alan “Gülen’in gizli bağları” başlıklı haber nedeniyle avukatı aracılığıyla açıklama gönderdi. Avukat Orhan Erdemli’nin imzasını taşıyan açıklamada, Gülen’in hiçbir gizli bağının bulunmadığı savunularak “Haberde MİT raporu olarak sunulan iddiaların da hiçbir gerçek yanı bulunmamaktadır. İlgili haberde ortaya atılan ‘CIA, Çiller Özel Örgütü, Haluk Kırcı’ vesair bağlantılara ilişkin iddialar bütünüyle asılsız ve dayanaksızdır” denildi. Gülen’in dava açtığı mahkemelerce MİT’e böyle bir rapor olup olmadığının sorulduğu anlatılan açıklamada, “MİT Müsteşarlığı ise mahkemelere gönderdiği cevabi yazılarda rapor olarak anılan bilgi notunun Doğu Perinçek tarafından Cumhurbaşkanlığı makamına verilen dosyanın incelenmesinden ibaret olduğunu bildirmiştir” denildi. Dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal’ın imzasını taşıyan ve MİT tarafından TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderilen rapor ve ekleri yalnızca Doğu Perinçek’in iddialarından oluşmuyor. “11.011.01.156/24746” sayı ile “Kişiye Özel” damgasıyla Susurluk kazası sonrası Başbakan’a sunulan raporun eklerinde, söz konusu değerlendirmelerin tümden iddia olmayıp “İddilar, iddialardan doğrulananlar, araştırılmasında fayda görülenler” olarak başlıklandırılarak değerlendirilmesi de bunu ortaya koyuyor. Örneğin raporun eklerinde Fethullah Gülen ile ilgili kimi “iddialar” için “araştırılmasında fayda görülenler” bölümünde yer alıyor. MASAK’ın da kara para yönünden araştırma yaptığı belirtilen açıklamada, bu suçlamadan da Gülen ve arkadaşlarının aklandığı kaydedildi. Ancak TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ulaştırılan dönemin MİT Müsteşarı’nın imzasını taşıyan yazının ekinde bu konu “Araştırılmasında fayda görülenler” başlığı altında yer alıyor. Avukat Erdemli haberin yayımlandığı 28 Şubat gününe özel bir anlam yükleyerek yaptığı “28 Şubat mağdurlarından olan müvekkilime karşı yine bir 28 Şubat günü haber yapılması kamuoyunca oldukça manidar kabul edilmektedir. Anlaşılan haberi hazırlayan kişiler bu tutumlarıyla, 28 Şubat’a darbelere özlem duyduklarını dile getirmeye çalışmaktadırlar” değerlendirmesi ise dikkat çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle