12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 ABD İŞGALİNE TEPKİ İşgalinin yol açtığı insan kaybı 1 milyonu geçtiği için Irak’taki yetim, öksüz ve dul sayısı da çok fazla Kimsesizler ülkesi ABD’nin ülkeden çekilip “güvenliği” bıraktığı Irak “ordu”su askerlerinin, Amerikan askerlerinin komik birer kopyası olduğu bu ülkenin başkenti Bağdat bir “cehennem” kent artık. u Ülkede, maddi ya da manevi çok yarım, çok yaralanmış insan var. Bağdat, bu yüzden her kaybın arkasından dökülen gözyaşlarının sessiz eşlikçisi olan matemin başkenti gerçekten. Başkan Bush’un posterini paspas niyetine kullandılar Bulunduğum otel El Reşid oteli. İki defa bombalanmış bir yapı bu. Üç meslektaşıma da mezar olmuş bir yapı hem de... Saddam döneminde, giriş kapısında paspas niyetine kocaman bir Bush posteri vardı, hatırlanır. Müşteriler Bush’un o posterini çiğneyerek girerlerdi otele. İlk burayı vurdu işgal güçleri. Iraklı otel müşterileri sadece Bush’un posterini paspas yapmışlardı. ABD ise tüm ülkeyi. İbrahim Caferi’den duymasam inanmazdım. Ülkenin eski başbakanı ne de olsa, inanmamazlık olur mu? Şimdi de Irak parlamentosundaki en güçlü grup olan Irak Milli İttifakı’nın lideri. Kendi kurduğu Reform Partisi’nin de başkanı. Elbette inandırıcı olur söyledikleri. ABD, işgalin ertesinde aradığı eski yöneticilerin fotoğraflarını iskambil kâğıtlarına basmış ve tüm dünyaya dağıtmıştı. İşte bu kâğıtların iki numaralı olanında fotoğrafı bulunan İzzet el Duri’nin zaman zaman sesi duyuluyormuş korsan radyolarda. “O” diyor Caferi, “konuşur konuşmaz sokaklara göstericiler doluyor.” Şaşırmıştım duyduğumda. Ama Saddam Hüseyin’in Tikrit köyündeki mezarının ziyaretçiyle dolup taştığını öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlığın yanında bu çok önemsiz kalır tabii. İzzet el Duri, Nakşiymiş meğer. Irak içerisinde saklanabilmesi de kendisini koruyan Nakşilerden oluşmuş küçük bir ordunun varlığı sayesinde mümkün oluyormuş. Duri, Irak’ın ve Bağdat’ın her yerinde, “Irak devleti” ise “Yeşil Bölgede”. Çok tuhaf... “Ş Can Oysa böyle başlamadı bu kentin macerası. Emevi halifesi El Mansur Şam’dan başka bir başkent kurmaya karar verdiğinde Mezopotamya’da İsa Nehri’nin Dicle’yle buluştuğu şimdiki yeri seçti. MS 762’de inşasına başlanan bu kentin yapımında 100 bin kişi Cehennem kent nin çalıştığı sanılıyor. Tüm bu emekçilerin her biri yeni kentin kurucusu oldular, ilk sakinleri oldukları gibi. Bağdat ismi Farsça “Allah Vergisi” anlamına gelen BağDade’den gelme ama Halife ona Barış Şehri anlamına gelen “Medinet üsSelam” adını uygun görmüştü. “Allah Vergisi” bu kentte bugün “barış”ın yerinde yeller esiyor oysa. ABD’nin ülkeden çekilip “güvenliği” bıraktığı Irak “ordu”su askerlerinin, Amerikan askerlerinin komik birer kopyası olduğu bu ülkenin başkenti Bağdat bir “cehennem” kent artık. Bunu “Bölgesel Güvenliğe Doğru” konulu uluslararası toplantı için bulunduğumuz bu güzel kentte içine tıkıldığım otelde daha iyi kavradım. Otelimizin de bulunduğu bölgede başbakanlık ile parlamento yan yana bıulunuyor. Bazı elçilikler de var. Tüm bunları da kapsayan koca bir alan “Yeşil Bölge” olarak adlandırılmış. “Bağdat”, bölgede oturan ve kendilerine özel bir kimlik kartı verilen sivillerin her gün neredeyse adım başı rastladıkları kontrol noktalarından geçerek evlerine gidebildikleri bu alan işte. “Bağdat” burası, burası Irak da ay güvenlinı zamanda. Bu bölge “cumhuriyet”, ğinin olmadığı “ülke”, “yönetim merkezi.” Tüm ülSuriye’de bu tür ke bu kadar. Bölge dışında kalan tüm bir yeşil bölge yok yerler ise artık Bağdat ya da Irak değil. oysa. Bağdat’tan bir Her gün bomba ya da silah seslerinin hafta önce Şam’daydım. duyulduğu, Sünniler ile Şiilerin birbirBeşşar Esad, iç savaş olan lerine yaşamı cehenneme çevirdikülkede, bu savaşı özgürlükleri toprak parçası. Bu “Yeşil Bölleri kısıtlamak için bahane olage” de yani “Bağdat’ta” ülke gürak kullanmamış, anladığım bu. venliği konusunu tartışmak için Irak’ı ABD ile birlikte işgal eden tüm Arap dünyasından akadeİngiltere’nin işgal dönemindemisyenler toplandı birkaç günki Başbakanı Tony Blair’in, “On yıl lüğüne. Güvenlik nedeniyöncesinden daha iyi bir Irak yok” le burunlarını bile çıkaramademesine şaşırmamalı. Irak’ın her dıkları “Bağdat”ta güvenligün, her an patlamaların, intihar eyği tartıştılar. Fikirler havalemlerinin gerçekleştirildiği bir ülke olda uçuştu. O kadar çok güduğuna inanmak için Blair’in bu sözleri sarf etmesine gerek yok. Dört günvenlik konuştular ki, konfelük bir otel “esareti” herkesi ikna eder rans himayesinde düzenlenen eski Başbakan İbrahim bu ülkenin, bu kentin bittiğine. Iraklının çoğu hasta. 199193 yılları arasında Caferi’nin “hoş geldin” yeülkeye uygulanan ambargo yüzünden meğine, önde ve arkada estabii. Tayland’dan getirilip karneykort, yanlarda zırhlı araçle hâlâ dağıtılan palmiye yağı yüzünlar eşliğinde gidebilmiş olden. Sudan çok petrol çıkan ülkede, manın tuhaflığına kimse aldırgeçen kış soğuktan donacaklarmış madı. Gidilen yer de yürüyerek meğer Iraklılar. tam tamına 10 dakikalık bir mesafe üstelik. Saddam devrildikten sonra gelenler adeta onu arattılar Irak’ı dümdüz ettiler I rak bir milletler, mezhepler topluluğu. Saddam’ın ünlü Dışişleri Bakanı Tarık Aziz’in Hıristiyan olduğunu bilirdim de Mardin kökenli bir Nasturi olduğunu bilmezdim. Saddam döneminin en önemli yöneticilerinden Taha Cezravi’nin Cizreli bir Kürt olduğunu bilmediğim gibi. Saddam Hüseyin’in bir Siirt Arap’ı olduğunu öğrenmek de pek bir ilginç oldu. Bağdat’ta ufak tefek ama zararsız yaramazlık yapanlara “Sen Siirtli misin” derlermiş. Nedeni şu. Osmanlı’da sadece Siirtlilerden oluşan bir bölük varmış. Düzene, disipline gelmez bir bölük. Kızıp Irak’a sürmüşler. Saddam’ın ailesinin kökeni bu sürgünlere dayanıyor. Ben Suriye tarihini okuduğumda da çok u Iraklılar, işgalciler ülkeden ayrıldıktan sonra da kendilerini toparlayamadı. Iraklıların çoğu hasta am” derler, “siyaset ve hilafetin başşehridir, Bağdat ise hüznün ve matemin.” İnsanlık (aynı zamanda İslam) tarihinin en önemli şehirlerinden biri olan Bağdat’tayım birkaç gündür. Hüzün için de matem için de her şey mevcut bu kentte. Bağdat’ı sık sık ziyarete gelen hayli çenebaz Ankaralı bir işadamının, çapkınlık maceralarını, hem de sayıları birden fazla kadını işin içine katıp ballandıra ballandıra anlatışına pek de inanmayan bir yol arkadaşımızın, “O kadar kadını Bağdat’ta nereden buluyorsun?” sorusuna verdiği yanıt şuydu: “Çok var burada. Hepsi dul.” Bunu hüzün için bir başlangıç cümlesi kabul edebilirsiniz. Çok dul var tüm Irak’ta. Çok yetim, çok öksüz var. Çok kardeş, çok evlat kaybetmiş var bu kentte. ABD’nin Irak’ı işgalinin yol açtığı insan kaybı 1 milyonu geçiyor. Maddi ya da manevi çok yarım, çok yaralanmış insan da var. Bağdat, bu yüzden her kaybın arkasından dökülen gözyaşlarının sessiz eşlikçisi olan matemin başkenti gerçekten. şaşırmıştım. Emin Hafız hariç, hiçbir Suriye devlet başkanı Arap değildir örneğin. Kim ne derse desin Baas ideolojisi bu iki ülkede de etnik ayrımı kaldırmayı denemiş gerçekten de... “Ebu Graib”i sordum haliyle. Bu uğursuz ölümevi, şu ünlü cezaevi tabii. 30 yılda tam 930 bin idam gerçekleştirilen bir mekânmış burası. Önde gelen Türkmenlerden biriyle sohbet ederken öğrendim. Türkmenler Saddam döneminde 1500 Türkmenin asıldığını hesaplamışlar. Saddam sonrası kayıtlar açıklandığında bu rakamın 16 bin olduğunu öğrenmişler. Şu meşhur yanlış hesap Bağdat’tan bunca yıl sonra da olsa dönebiliyormuş demek. Konferansın düzenleyicilerinden biri olan Türkmenlerden Fevzi Bey, “Saddam eşitlikçi biriydi” deyince şaşırdım. “Herkese eşit zulüm etti” demeseydi daha da uzun sürecekti şaşkınlığım. Şakaya gelir bir konu değil ama gerçekten de her etnik ya da mezhepten insan katletmiş Saddam. “Tikrit ziyaretleri ne oluyor peki” dedim, “Saddam düzen, dirlik demekti” dediler. İşgal kuvvetlerine gelince, şiir gibiydi yanıt: Onlar da dümdüz edenler. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle