13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2013 CUMARTESİ [email protected] 14 KÜLTÜR Zeynep Erkekli, Abbas Hekim’den uyarlanan ‘Peri Devden Korkuyor’ oyununu anlattı Su sesinin saflığı... TÜLİN SADIKOĞLU “Seyircinin gözyaşlarını tutamayışı Tiyatro Kartela’nın yeni oyunu “Peri Devden Korkuyor” Hayal Perdeaslında hepimizin ne kadar kırılgan si Beyoğlu’nda sahneleniyor. olduğumuzun bir göstergesi değil mi” İranlı yazar Abbas Hekim’in yazdiye soruyor Zeynep Erkekli. “Aşkta ve dığı, Mehmet Kanar’ın Türkçeye çevirdiği “Peri Devden Korkuyor” başölümde aynı acıyla yanıyorsa yüreğimiz, lıklı öyküyü, Özgür Erkekli sahneye hiç tanımadığımız insanlar için de uyarladı ve yönetti. Oyunda, Zeynep yanamaz mı?” Erkekli ve Gözde Çetiner yer alıyor. Halen İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda çalışan usta oyuncu Zeynep Erkekli’yle oyun üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Oyunun metnindeki ‘Su sesinin saflığına inanmak istiyorum’ gibi sözlerde şiirsellik ağır basıyor. Göndermeleri ve örtülü anlatımıyla da izleyiciyle düşünsel bir bağlantıyı Fotoğraf: sürekli ayakta tutuyor… ORHAN CEM ÇETİN Öyküde kalbimize dokunan her sözcük, bizi İran edebiyatının büyük şaRejinin izlediği yol, başından beri beni irlerinin şiirlerine de götürdü. Füruğ gibi, Sepehri gibi... Kalbimize dokunan her de bir oyuncu olarak aynı yoğunluğun içiyeni mısra, küçük küçük oyunumuza dahil ne çekti. Bu kısa oyun için düşünün yaz oldu. Böylece birbirini çağıran metinlerle, boyunca prova yaptık. Hep oyuna yönelik yanan yüreğimize su serpen bir uyarlama doğaçlamalar... Yeni yollar, yeni sokaklar gerçekleşti. O yüzden İran edebiyatının de keşfettik. Kendimizde saklı olan bazı can rinliği bizim anlatmak istediğimiz sözle, se yakıcı durumlarla yüzleştik. Rejinin telaşyircinin çözmesini istediğimiz bilmeceyle sız, sabırlı yaklaşımı; bir çocuk eliyle çizilmiş naif bir resmi arayışı inanıyorum ki bütünleşmiş oldu... Kısa bir oyun ancak duygu yoğunluğu oyunumuza samimiyeti, sadeliği getirdi. açısından bakıldığında tam tersi bir etki Böylesine bir yalınlık sayesinde de birçok katmanla karşılaşıyor insan. Bu da koyu, bırakıyor. Prova süreciniz nasıl geçti? Maria Magdalena kıvamlı, yoğun derin bir paylaşıma olanak veriyor sanırım. Baba oğulun konuşmalarıyla masalların iyilerkötüler dünyası aktarılıyor, ama oyun izleyiciyi kimi zaman kişisel hikâyelerine kimi zaman da toplumsal ya da evrensel sorunlara yönlendiriyor. Kimileri ağlıyor, kimilerinin yüzünde şaşkınlık ifadesi okunuyor… Oyunumuzun, orta alan oyunu oluşu ve seyirciyle yakın, yan yana duruşu, seyircinin kendi iç dünyasına yolculuğunu ko laylaştırıyor olabilir tabii. Seyircinin gözyaşlarını tutamayışı aslında hepimizin ne kadar kırılgan, yufka yürekli olduğumuzun bir göstergesi değil midir? Aşkta ve ölümde aynı acıyla yanıyorsa yüreğimiz, hiç tanımadığımız insanlar için de yanamaz mı? “Peri Devden Korkuyor” içeriğiyle, temposuyla sanatın da tüketim çarkının içine girdiği günümüzde izleyiciyi yavaşlamaya, durup düşünmeye çağırıyor. Durup düşünmekten önce hissetmeye; daha önce hissetmeye çağırıyoruz. Kendini şartlanmışlıklardan, yetişkinliklerimizden kurtarıp hatıralarla, çağrışımlarla baş başa kalıp; bir çocuk safiyetine erişmenin, oradan da saf bir akla ulaşmanın yeni sonuçlarını... Bu aydınlığı amaçlıyoruz. Her zaman sıra dışına eğilim duymuş bir oyuncuyum. İlk bakışta çarpıcı, etkileyici olan, sonra sabun köpüğü gibi eriyen işleri hep uzağımda tuttum. Oyunlarımızın, duyarlılığı harekete geçirecek yüzümüzü vicdanlarımıza döndürecek çarkların birer dişlisi olmalarını önemsedim hep. Başka türlüsü elimden gelmiyor çünkü... Bir tiyatro oyuncusu, emekçisi olarak sorumluluğumu yerine getirmeye çalışmanın bir adımı daha diyebiliriz bu çabaya. İşte benim için mutluluk, huzur bu... Oyun 5111825 Mart’ta Hayal Perdesi’nde (Hayal Kahvesi BeyoğluAlt Kat) izlenebilir. 2.5 milyon sterlinlik Sotheby’s müzayedesinde Atabey Koleksiyonu da vardı. Bir daha asla bir araya gelmez Kültür Servisi Önceki gün Sotheby’s müzayede evinin Londra salonlarında düzenlediği müzayedede, değerli kitaplardan oluşan koleksiyon toplam 2.5 milyon sterline (yaklaşık 6.862.500 TL) alıcı buldu. Müzayedede yer alan 149 parça eserin büyük çoğunluğu, yaklaşık elli yılını Paris ve Londra’nın ünlü sahaflarında geçiren Şefik Eşref Atabey’in koleksiyonuna aitti ve Osmanlı tarihi ve kültürünü yansıtıyordu. Osmanlı İmparatorluğu üstüne en büyük kütüphanelerden birini oluşturmuş olan Atabey’in benzersiz koleksiyonunda el baskısı fotoğraflar, suluboya resimler ve el yazmalarını içeren seyahatnameler ve albümler bulunuyordu. Eserlerde, 19. yüzyıl başlarında Osmanlı coğrafyasını ziyaret etmiş pek çok Batılı seyyahın gözünden Osmanlı yaşamı yakından gözlemlenebiliyordu. Koleksiyonda, Antoine Ignace Melling’in Büyük İstanbul Albümü de yer alıyordu. Kimi uzmanlar, gelmiş geçmiş en büyük bibliofillerden biri kabul edilen Atabey’in koleksiyonundaki eserlerin bir daha asla bir araya getirilemeyeceğini belirtiyor. u Her şeyi torunları ile paylaşmak istediğini belirten Aykal, “Torunlarımıza ne verirsek, onlarla ne paylaşırsak geleceğimize o kalacaktır” diyerek, hediyesini Yedirenk Sanat Vakıf Başkanı Ali Tokul’dan torunlarıyla birlikte aldı. ‘Vedat Günyol 102 Yaşında’ Federico Barocci sanat dünyasının gündeminde Ustanın yeniden keşfi Kültür Servisi Londra’da National Gallery’de açılan “Barocci: Maharet ve Zarafet” adlı sergi, Rönesans’ın Leonardo, Tiziano, Raffaello ve Michelangelo gibi büyük ustalarının hemen ardından gelen yitik ya da bir ölçüde gözlerden uzak kalmış bir “eski usta”nın, Federico Barocci’nin yeniden keşfedilmesine olanak sağlıyor. 19 Mayıs’a kadar açık kalacak sergide, Barocci’nin İtalya dışında hiç görülmemiş 16 tablosunun yanı sıra desen ve eskizleri yer alıyor. Benzersiz bir renk duyarlığına sahip olan sanatçının, dönemin önde gelen sanat koruyucularından Urbino Dükü’nün isteği üzerine Urbino Katedrali için gerçekleştirdiği “Son Akşam Yemeği” adlı altar panosu ve “Maria Magdalena” tablosu da sergilenen yapıtlar arasında. Bir zamanlar kendisine resim yaptırmak için sıraya giren sanat koruyucuları arasında Papa IV. Pius, Kutsal Roma İmparatoru II. Rudolf ve İspanya Kralı II. Felipe’nin de bulunduğu Barocci, 1612’de öldüğünde İtalya’nın yalnızca en yüksek ücret alan ressamlarından biri değil, aynı zamanda Rubens’in de esinlendiği en etkili sanatçılardandı. Barocci’nin bugün dönemindeki kadar tanınmamasında, yapıtlarının çoğunun 400 yıldan fazla bir zamandır özgün mekânlarında, uzak yörelerdeki kilise ve katedrallerde yer alıyor olmasının payı olduğu belirtiliyor. Raffaello gibi Urbinolu olan ve yaşamı iki kez Roma’ya gitmek dışında Urbino ve çevresindeki küçük kentlerde geçen Barocci, Roma’da Raffaello, Tiziano gibi ustaların yapıtlarını incelemekle kalmamış, Michelangelo’nun öğrencisi olmuştu. Michelangelo’nun büyük özen gösterdiği, Barocci’yi öteki öğrencilerin kıskandığı dahası bir kır yemeği sırasında kıskanç öğrencilerin Barocci’yi zehirledikleri söylenir. ‘Ustanın Günü’ buluşmasının konuğu şef Gürer Aykal ‘Geleceğimiz gençler’ Kültür Servisi Yedirenk Sanat, Devrim Erbil ve Nevzad Atlığ’ın ardından üçüncü “Ustanın Günü” buluşmasını Gürer Aykal için düzenledi. Önceki akşam Four Seasans Hotel’de gerçekleştirilen geceye eşi, oğulları, gelinleri ve torunlarıyla katılan ünlü orkestra şefi Gürer Aykal için önce hazırlanan kısa film davetlilere gösterildi. Filmde Aykal’ın sanat yaşamından kesitler, kendi ağzından sanat anlayışı, ünlü besteci Ahmet Adnan Saygun başta olmak üzere yetişmesinde emeği geçenler, yaptıkları anlatıldı. Aykal, film gösteriminin ardından aynı zamanda öğrencisi olan şeflerden; Naci Özgüç, Can Okan, Murat Göktaş, Erhan Torullar, Ivan Karst, Şahin Uçar, Orçun Orçunsal’ı konuklara tanıttı. Her şeyi torunları ile paylaşmak istediğini belirten Aykal, “Torunlarımıza ne verirsek, onlarla ne paylaşırsak geleceğimize o kalacaktır” diyerek hediyesini Yedirenk Sanat Vakıf Başkanı Ali Tokul’dan torunlarıyla birlikte aldı. Vakıf Başkanı Ali Tokul ise “Sanatının zirvesindeki ustalara ödül vermekten gurur duyuyor, Gürer Aykal’a bize bu fırsatı verdiği için şükranlarımızı sunuyoruz” dedi. Ustaya en güzel hediye ise kurucusu olduğu Borusan Quartet’in Ahmet Adnan Saygun’un eseriyle başlayan Beethoven, Ravel, Burhan Öcal ve Şostakoviç’le noktalanan mini konseri oldu. Geceye İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter, sinema sanatçısı Tarık Akan, piyanist Gülsin Onay, BİFO baş kemanı Pelin Halkacı, müzik yazarı Evin İlyasoğlu’nun aralarında bulunduğu çok sayıda sanatçı ve sanatçı dostu davetliydi. n Kültür Servisi Yazar, çevirmen, eleştirmen ve yayıncı Vedat Günyol’un 102. doğum günü bir etkinlikle anılacak. 6 Mart doğumlu Günyol için anma etkinliği 10 Mart Pazar günü saat 14.00’te İstanbul Barosu’nun Beyoğlu’ndaki Orhan Adli Apaydın Salonu’nda gerçekleştirilecek. Vedat Günyol’un öğrencisi Aydın Ergil’in sunacağı etkinliğe Rıfat Ilgaz’ın oğlu, yayıncı Aydın Ilgaz, mimar, yazar Cengiz Bektaş, yazar Mehmet Başaran, Günyol’un öğrencisi Hidayet Kandaz ve Ali Turap Yalçın da konuşmacı olarak katılacak. n Kültür Servisi Amerikan folk müziği ve Latin müziğini kaynaştıran, postrock grubu Calexico bugün ve yarın İKSV Salon sahnesinde... Bugünkü konserin biletleri tükendi, yarınki konser için ise biletler hâlâ satışta. Eylül 2012’de piyasaya sürdüğü, “Algiers” adlı son albümünün turnesi kapsamında İstanbul’a gelen topluluğun bu konserlere özel Amerikalı grafik sanatçıları Sean Higgins ve Nicholas Rezabek’ten oluşan The Bubble Process imzalı özel baskı Calexico afişleri de İstanbul konserleri sırasında satışa çıkacak. Silk screen baskı yöntemiyle hazırlanan posterler, numaralandırılmış olarak sadece 300 adet basıldı. n Kültür Servisi İş Sanat, dünyanın en ünlü kontrtenorlarından Andreas Scholl ile bahara merhaba diyor. Bugün saat 20.00’deki konserde, muhteşem tekniği ve kusursuz vurgusuyla herkesi büyü leyen Andreas Scholl’a, Rönesans’tan günümüze uzanan zengin repertuvarıyla tanınan piyanist Tamar Halperin eşlik edecek. Müzik eleştirmenlerince “eşine yüzyılda bir rastlanan nadir yeteneklerden biri” olarak nitelenen Scholl, Haendel’in en büyük alto rollerini yazdığı 18. yüzyıl kastratosu Senesino’nunkiyle aynı olan ses aralığıyla en zor rol ve aryaları ustalıkla yorumluyor. Calexico ile iki gün Scholl ile bahara merhaba Pera Müzesi’nde Nusret İspirSelen Akçora Klarnet İkilisi’yle ‘Küçük gece müzikleri’ başladı EGEMEN BERKÖZ İstanbullu müzikseverler evrensel çoksesli müzik alanında yeni bir etkinliğe kavuştu. Mehmet Mestçi’nin düzenlediği “Küçük Gece Müziği” başlıklı oda müziği konserlerinin ilki, önceki akşam Pera Müzesi’ndeydi. Mestçi ilginç bir konserler dizisi oluşturmuş: Bir “ikili”yle başlayan konserler dizisi her ay bir kişi artan topluluklarla sürecek ve yılın son ayında bir “sekizli”yle sona erecek. İlk konserin ilginç yanı ise bir konser salonunda değil de Pera Müzesi’nin ikinci katındaki Sevgi ve Erdoğan Gönül Salonu’nda “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar” sergisinin ortasında yapılma sıydı. Mozart ve çağdaşı bestecilerin klarnet için besteledikleri yapıtları hemen hemen aynı dönemi yansıtan ortamlar, giyimler, yüzler arasında dinlerken kendimi arada bir Viyana salonlarında duyumsadım diyebilirim. Bilkent Senfoni Orkestrası’nın birinci klar netçisi Nusret İspir ile ikinci klarnetçisi Selen Akçora’nın oluşturduğu Klarnet Duo dinletiye Mozart’ın yakın arkadaşı, besteci ve baset klarnetçi Anton Stadler’in bugün de kullanılan modern klarnet için bestelediği “İki klarnet için Duettinolar”ı ile başladı. Dinlediğimiz ikinci yapıtsa, Fransız klarnet okulunun kurucusu sayılan, Mozart’ınkinden de kısa yaşamına birçok klarnet yapıtı sığdıran besteci ve klarnetçi Michel Yost’un “Üç Düet Op.5 No.1”iydi. Dinletinin ikinci yarısındaysa, üflemeli çalgıları, özellikle de klarneti çok seven ve bu çalgı için birçok yapıt yazan Mozart’ın “KV 487 Kevel Düetleri”ni, ardından da Finlandiya’nın Sibelius’tan sonra en önemli bestecilerinden biri kabul edilen Bernard Henrik Crusell’in “Op.6 İki Klarnet için 2 Numaralı Düet”ini dinledik. Bir dönemin aynı çalgı için yazılmış ve ender çalınan yapıtlarının bir arada, dönemin havasını yansıtan, incelikli bir çalışla sunulduğu özel bir konserdi. Türkiye Felsefe Olimpiyatı n Kültür Servisi On yedinci Türkiye Felsefe Olimpiyatı yarın saat 10.00’da, Ankara, Antalya, Batman, Bursa, Çanakkale, Denizli, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Mersin ve Samsun olmak üzere on iki merkezde yapılacak. Yarışmada derece alan ve iyi düzeyde yabancı dil bilen ilk iki öğrenci ülkemizi bu yıl mayıs ayında Danimarka’da düzenlenecek olan XX. Uluslararası Felsefe Olimpiyatı’nda temsil edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle