13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2013 CUMARTESİ 6 HABERLER Albayrak’ın TV’de söylediği ‘Mustafa Kemal düpedüz ırkçıydı’ sözlerini RTÜK tescil etti Ata’ya ‘ırkçı’ dediler FIRAT KOZOK ANKARA “Atatürk’e hakaret”ten geçmişte 15 ay hapse mahkum edilen eski Milli Gazete yazarı Hakan Albayrak, katıldığı bir televizyon programında Atatürk için “Mustafa Kemal düpedüz ırkçıydı, dilde bile ırkçıydı. İlk çeyrek yüzyıl tamamen ırkçı bir dönemdi. Cumhuriyet zaten her bakımdan yanlış kurulmuştur” dedi. RTÜK hukuk müşavirliğinin skandal raporunu dayanak alan Üst Kurul oybirliğiyle Atatürk’e yönelik “ırkçı” yakıştırmasını tescil etti. “Bu kadarına pes” dedirten skandalla ilgili süreç şöyle gelişti: Habertürk televizyonunda yayımlanan bir programın 15 Ocak tarihli bölümünde İslam ve İslami hareketlerin İmralı görüşmelerine yaklaşımı konu edildi. Programa katılan eski Milli Gazete yazarı, Sancaktar dergisi Genel Yayın Yönetmeni Albayrak’ın Atatürk’e yönelik ifadeleri üzerine RTÜK telefon yağmuruna tutuldu. İzleme ve değerlendirme ? RTÜK, geçmişte “Atatürk’e hakaret”ten 15 ay hapse mahkum olan eski Milli Gazete yazarı Hakan Albayrak’ın “Mustafa Kemal ırkçıydı. Cumhuriyet’in ilk çeyrek yüzyılı tamamen ırkçı bir dönemdi. Cumhuriyet zaten her bakımdan yanlış kurulmuştur” ifadelerinde sakınca görmedi. dairesinin raporunun ardından Üst Kurul, hukuk müşavirliğinden görüş istedi. sefi anlamda yaptırımı yine başka bir düşünce olmalıdır.” Adalet Zulmün Temelidir Yeni bir şey söylemiş olmadığımı biliyorum. Çünkü artık ülkemizde adaletin mülkün temeli olduğuna inanan birilerinin kaldığını pek sanmıyorum. Buradaki “mülk” kavramı, ülke, ülkeye ve devlete ait olan her şey demektir… Adalet kuşkusuz bütün bunların temeli, güvencesi olmalı. Bizde her şey gibi bu kavram da tersine döndü, Türkiye’de adalet artık zulmün temelidir. ??? Sondan başlayalım… Bingöl’de 19 yaşındaki lise öğrencisi Gülsüm Koç’u, gizli tanıklık denilen ahlâksız uygulamaya dayanarak ve söz konusu suçta (polis aracına silahlı saldırı) ölüm olayı yokken, ömür boyu hapse mahkum eden yargıç acaba nasıl biridir? Böyle bir cezayı talep etmişse, savcı acaba nasıl bir insan, nasıl bir hukukçudur? Söz konusu hükme dayanak olmuş bir ceza yasası maddesi varsa, nasıl bir yasadır? Ve bu çocuğa bu cezanın verildiği ülkenin insanları olarak bizler, olağan yaşamlarımızı hiçbir şey olmamışçasına sürdürmeye devam edebiliyorsak, nasıl insanlarız? (Gülsüm Koç’un avukat ya da avukatlarından, “Sanatçılar Girişimi”nin [email protected] ileti adresine ayrıntılı bilgi iletmelerini bekliyoruz. Bu zulmü reddediyoruz. Bu hukuksuzluğun izini sürmeye, hesabını sormaya kararlıyız...) Böyle bir ülkede adalet mülkün değil, zulmün temeli olabilir. ??? Cezaevlerinden gelen mektuplar, kısa sürede dosyalar dolusu oyluma ulaşıyor. Aslında hepsinde tek ve aynı şeyden söz edilmekte: Gözaltına alınma, yargılanma, tutuklanma ve mahkumiyet kararlarındaki adaletsizliklerle cezaevlerindeki insanlık dışı koşullar ve uygulamalar… Bütün bunları bir arada düşündüğünüzde, nasıl bir polis devletinde yaşadığınızı ve adalet kurumunun, yargılama ve infaz süreçleriyle birlikte, nasıl sistematik bir zulüm makinesine dönüşmüş olduğunu görüyorsunuz. Aldığım son mektuplardan biri “Sincan 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu”ndan… Mektubu yazanlar Barış Önal ve İlhan Kaya adında iki mühendis. Özetledikleri “suç”ları, Kürecik’te kurulan füze kalkanına karşı yürüyüşte yer almak, ölümcül hasta bir tutuklunun serbest bırakılması için AKP önünde açılan direniş çadırının örgütleyicilerinden olmak, 1 Mayıs’a katılmak vb… Mektuplarının bir yerinde diyorlar ki: “Bizler mühendisiz ama, halkın evini başına yıkan, dere yatağına ev yapan, sit alanına HES yapıp köylülerin en temel hakkı ve gereksinimi olan suyu ellerinden alan tekellerin, TOKİ’nin mühendisleri değiliz…” 11 aydır tutuklular… İddianameleri tutukluluklarının 10. ayında açıklanmış… İlk duruşma 13 Mart’ta Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek… Okurlarımın, özellikle de Ankara’daki yazar ve sanatçı arkadaşlarımın, 13 Mart’taki duruşmayı izlemelerini dilerim… ??? Mehmet Perinçek 12 Şubat tarihli mektubunda, kendisine yöneltilen suçlamaların hukuksuzluğunu, örneklerle anlatıp gösteriyor. Telefon dinlemelerinin “resmi” kayıtlarını, bu ülkede adaletin utanç belgeleri olarak mektubuna eklemiş. Bir ülkede güvenlik ve yargı kurumları “ispiyonculuğu”, “röntgenciliği” meslek edinmişse; hukuk, adalet şurada dursun, hangi sıradan ahlâktan söz ediyoruz? Bir yazımda “Mehmet Perinçek neden hapiste” diye sormuştum. Soruyu tekrarlıyorum: Şu günlerde “Rus Devlet Arşivlerinden 150 Belgede Ermeni Meselesi” adlı uluslararası önemde bir kitabının daha yayımlandığı bu genç araştırmacı neden hapiste? Mektubundan şu satırları birlikte okuyalım: “Hakkımda tek bir tanık beyanı olmamakla birlikte heyet ve savcılar tarafından tanıklara hakkımda tek bir soru sorulmamıştır. Davayla ilgili tek alâkam tutukluluğumdur…” Sadece bu son cümle bile, bütün bir Kafka dünyasının, yaşamakta olduğumuz cehennemin özeti gibidir… Türkiye’de adalet bir zulüm makinesine dönüşmüştür. Bunu olanca sesiyle dile getirmeyen, buna karşı çıkmayan herkes, suça ortak demektir… ‘Hakaret kastı yoktu’ Müşavirlik, Albayrak’ın programda sırf hakaret kastıyla hareket etmediğini, belli bir kişi ya da hükümeti hedeflemediğini ileri sürerken şunları kaydetti: “...programın tartışma konusuyla ilgili kamuoyuna hitap ettiği ve kullanılan ifadelerin tarihipolitik bir dönemin uygulamalarının nitelendirilmesine yönelik olduğu ve özel bir hakaret kastının olmadığı, ileri sürülen fikirlerin eleştiri sınırları içinde ve ifade özgürlüğünün ulusal ve uluslararası düzenleme ölçütlerine uygun olduğu...” Müşavirliğin bu görüşleri Üst Kurul’da ele alındı. Tartışmaların ardından yapılan oylamada 3 üyenin karşı oyuna rağmen 6 üyenin oyuyla kanala ceza verilmesine yer olmadığına karar verildi. RTÜK böylece, “Atatürk düpedüz ırkçıydı...” ifadelerini tescilleyen bir Cumhuriyet kurumu olarak tarihe not düştü. Skandal yorumlar Müşavirliğin, başkanlık makamına gönderdiği 26 Şubat tarihli, Arslan Narin imzalı görüşünde “skandal” yorumlara yer verdi. Hukuk müşavirliği şu yorumları yaptı: “(...)Albayrak, programda Atatürk milliyetçiliğinin etnik bir milliyetçilik olduğunu, Atatürk’ün Türklüğü bir ruh hali veya bir vatandaş kimliği olarak gördüğü şeklindeki yerleşik anlayışın yanlış olduğunu, Mustafa Kemal’in düpedüz ırkçı olduğu, dilde dahi ırkçı olduğunu, Gençliğe Hitabe’sinde geçen asil kan sözünün bunun bir tezahürü olduğunu belirtmiştir. Albayrak, devam eden konuşmasında, bütün Cumhuriyet tarihinin bu şekilde olmadığını, yüzyılın ilk çeyreğinde böyle bir anlayışın hüküm sürdüğünü ve bu şekilde Cumhuriyet yönetiminin yanlış kurulduğunu ifade etmiştir.” Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Yasa’ya atıfta bulunan müşavirlik, “(...)Düşünce açıklamalarının ceza kanunlarının veya yaptırım öngören diğer kanunların konusu haline gelmesi ve özellikle kamu görevlilerine, politikacılara ya da devlet kurumlarına yönelik ifadelerin ceza tehdidi altında tutulması, otosansür riskini artırmakta ve kamusal konuların özgürce tartışılmasını tehdit etmektedir. İfade özgürlüğü sınırları içinde beyan edilen ifadelerin fel YARGITAY’DAN İLHAN CİHANER’E UYARI STK’ler yurttaşları 3 Devrim Yasası’nın yıldönümünde Tandoğan’a çağırdı ‘Gelmezsen zorla getirtiriz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde yargılandığı davanın gelecek celsesine de mazeretsiz katılmaması halinde, zorla getirilebileceği konusunda TBMM Başkanlığı’na yazı yazılmasına karar verildi. Cihaner ve emekli Orgeneral Saldıray Berk’in de aralarında bulunduğu 11 sanığın “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanmalarına devam edildi. Başkan Hüseyin Eken, yargılaması durdurulan 3 MİT mensubu hakkında Başbakanlık’a gönderilen kovuşturma izin talebinin incelenmesine devam edildiği bilgisinin geldiğini söyledi. Tanık olarak Erzurum’da ifadesi alınan Özden Irmak’ın Ergenekon yapılanmasını medyadan duyduğunu, Berk’i ismen, Cihaner’i de başsavcı olduğu için tanıdığını belirttiği ifade edildi. Irmak’ın, sanıklardan Şenol Bozkurt’un, 2009’da komutanlarını misafir olarak kafesine getirdiğini, bu kişilerin müzik dinleyip eğlendiklerini ancak iddia edildiği gibi gizli toplantılar için kafesinin bu kişilerce kapatılmasının söz konusu olmadığını söylediği belirtildi. Irmak’ın, sanık Bozkurt’un Ergin Saygun ve Dursun Çiçek ile kafesine gelmediğini, halka kapalı herhangi bir toplantı da yapılmadığını bildirdiği kaydedildi. Eken, Çatalarmut Barajı’nda bulunan mühimmatla ilgili sanık Iğdır İl Jandarma Komutanlığı Hizmet Muhafız Bölük Komutanı Ersin Ergut’un cep telefonu sinyallerin tespiti için hazırlanan bilirkişi raporunu da okudu. Raporda, bölgede bulunan baz istasyonlarından olay tarihinde Ergut’un kullandığı telefon hattından sinyal alınmadığının belirtildiğini söyleyen Eken, farklı tarihte bölgeye yakın başka bir baz istasyonundan sinyal alındığının anlatıldığını açıkladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden gönderilen gizli tanıklar Munzur ve Efe’nin ifade tutanakları da daireye ulaştı. Dava belgeleri arasında bulunan ve iddianamede Fethullah Gülen ile ilişkilendirilen, “Gülen’deki İbrahim’e dikkat et” notunun araştırılmasına ilişkin gelen yazıda da Refahiye’de “Gülen” isminde bir orman bulunduğu belirtildi. Duruşma, 10 Mayıs’a bırakıldı. ‘3.3.2013 saat 13’ Erdoğan’ın türban çelişkisi ERDEM GÜL ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, Avusturya dönüşü uçakta gazetecilere kamuda türban yasağının kaldırılması ve türbanlı belediye başkanı ve milletvekili adaylığının önünde bir engel bulunmadığını söyledi. Erdoğan, “Anayasamızda başörtüsünü yasaklayan bir düzenleme yok. Yanılmıyorsam 82’de bir yönetmelik var. O yönetmelikle böyle bir atıfta bulunuyor lar. Mevzuatla ilgili bir düzenleme yaparak bu mesele aşılabilir. Yasal düzenlemeyi de doğru bulmuyorum” dedi. Erdoğan’ın bu açıklaması, 6 yıl önce türban serbestisi için MHP ile birlikte anayasanın 10 ve 42. maddesinde yaptıkları değişiklikle çelişti. AKP, 2008’de türban yasağını kaldırmak amacıyla MHP ile işbirliği yaparak Meclis’te anayasayı değiştirmiş, Anayasa Mahkemesi ise esasa girerek değişikliği iptal etmişti. ERDOĞAN’IN TÜRBANLA İLGİLİ SÖZLERİNE HUKUKÇULARDAN TEPKİ ANKARA / İSTANBUL (Cumhuriyet) Partiler, sivil toplum kuruluşları ve sendikalar, 3 Devrim Yasası’nın kabul edilmesinin 89. yıldönümünde tüm Türkiye’yi “3.3.2013 Saat 13” parolasıyla “Karanlığa karşı, artık yeter” demek için yarın Tandoğan’a çağırdı. Mitinge çağrı yapan örgütlerden Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin (CKD) genel başkanı avukat Şenal Sarıhan, “Devrimlere sahip çıktığımızı göstermek için alanlarda olacağız” derken, Eğitim İş Genel Başkanı Veli Demir, “Medreseleşmeye karşı Tevhidi Tedrisat’ı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz” değerlendirmesini yaptı. CHP, Ankara Barosu, Türkiye Gençlik Birliği, Yargıçlar Sendikası, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Vardiya Bizde Platformu, Birleşik Kamuİş Sendikası, Cumhuriyet Okurları ve Cumhuriyet Kadınları Derneği başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum örgütü, sendika ve siyasal parti “3.3.2013 Saat 13” parolasıyla tüm yurttaşları, 3 Mart Devrim Yasaları’nın 89. yıldönümünde Tandoğan’a çağırdı. ‘Baskı aracı olacak’ İLHAN TAŞCI ‘10 yıldır hak gaspı var’ Sarıhan, son 10 yıldır geniş hak gasplarının yaşandığını belirterek “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak haklarımızın bilincinde olduğumuzu ve haklarımıza sahip çıkma kararlılığında olduğumuzu ifade etmek için alanlarda olacağız. Cumhuriyet devrimlerine yönelik fiili saldırılar karşısında tepki duyuyoruz” dedi. Kart’tan savcılar için suç duyurusu KARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Kayseri Büyükşehir Belediyesi odaklı yolsuzluk iddialı soruşturmada görevlerini tarafsız yapmadıkları gerekçesiyle savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na suç duyurusunda bulundu. Kart’ın başvuru dilekçesinde, Kayseri Başsavcısı Bülent Bingöl, vekili Munat Yerdeyatar, savcılar Mustafa Kemal Yılmaz, Murat Çimen ile Ankara 11. Ceza Mahkemesi heyeti suçlandı. Dilekçede, Kayseri Büyükşehir Belediyesi odaklı yolsuzluk iddiaları hakkında; Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nca tüm şüpheliler hakkında takipsizlik kararı verildiği anımsatıldı. Yolsuzluk iddialarının ciddi ve somut bulgulara dayandığı anlatılan dilekçede, Kayseri’deki idari ve adli soruşturmanın bihakkın yapılmadığını, olaylar ve şahıslar yönünden karartma yapıldığı belirtildi. Dilekçede yolsuzluk iddialarının yeniden tahkiki ve soruşturmasının yapılmasının zorunluluğunun doğduğuna işaret edildi. ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın türbanla ilgili anayasada yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığı, yardımcısı Bekir Bozdağ’ın da türban yasağını öngören anayasal ve yasal düzenleme bulunmadığı, bunların idari tasarruflar olduğu yönündeki değerlendirmeleri tartışma yarattı. Prof. Dr. Ülkü Azrak, Devlet Memurları Yasası ve ona dayalı kılık kıyafet yönetmeliklerini anımsatarak, “Kıyafet serbestliği sağlanırsa sonucu ne olur ona bakmalı. Mahkemelerde, okullarda yani ne kadar kadın kamu görevlisi varsa başörtüsünü kullanma hakkına sahip olur. Bunların arasında yargıçlar ve savcılar da olacak. Mahkemede hâkim başörtülü olacak. Böyle bir manzara Türkiye’ye yakışır mı? Erkekler de her istedikleri kıyafetle dairelerine girecek. Zaten kravat bağladıkları yok. Şalvarla, poturla, kafalarında takkeyle girebilecek” değerlendirmesini yaptı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Başörtülü olanlar başörtüsüz olanlar üzerinde baskı yaratır” kararını anımsatan Azrak, “AİHM bunu açıkça söylemiştir. Onun içindir ki aslında özgürlük değil, baskı aracı olabilecek bir düzenleme olur. Yani dini kisveler, kıyafetler aslında bu kıyafeti taşımayanlar arasında fark ve baskı oluşturacaktır” diye konuştu Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu ise hükümetin Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını yok saydığını vurguladı. Kanadoğlu, “Anayasa Mahkemesi kararı yok, AİHM kararı yok, Danıştay kararları yok. Bütün bu yargı kararlarını yok kabul ediyorlarsa Türkiye bir hukuk devleti değil demek mümkün olur” dedi. İstanbul’da panel İstanbul’da ise Kadın Araştırmaları Derneği, bugün Akatlar Kültür Merkezi’nde saat 15.00’te “89. yılında üstü çizilen 3 Devrim Yasası” başlıklı panel düzenleyecek. Tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer’in sunuşu ile başlayacak toplantıya dernek başkanı Prof. Dr. Necla Arat, Prof. Dr. Yakut Irmak Özden, yazarlarımız Orhan Bursalı, Meriç Velidedeoğlu, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş ve CHP milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum konuşmacı olarak katılacak. Ders kitaplarını incelemek için Talim Terbiye’ye 2500 öğretmen başvurdu ‘Suiistimallere açık sistem’ SİNAN TARTANOĞLU Valilik yasağına mahkemeden onay ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Valiliği’nin 10 Aralık 2010 tarihinde aldığı, “Milli bayramlar ile mahalli ve anma günleri törenlerinin icrasında önemli arterler ile ana caddelerde ve benzeri mahallelerde bundan sonra genel hayatı olumsuz etkileyebilecek yayamotorize herhangi bir program uygulaması yapılmayacaktır” yönündeki kararına, Ankara 9. İdare Mahkemesi’nden onay geldi. Mahkeme, ulusal bayramlar ile mahalli ve anma günleri törenlerinin Ankara ilinde önemli arterler ile ana caddelerde yapılamayacağına ilişkin valiliğin aldığı kararda, “hukuka aykırılık” bulunmadığına hükmetti. ANKARA Ders kitapları inceleme yöntemini değiştiren ve Talim ve Terbie Kurulu’nda görevli yaklaşık 150 uzman öğretmenin görevlendirmesine son veren Milli Eğitim Bakanlığı’na, yeni kitap inceleme sistemi kapsamında belli bir ücret alacağından 2 bin 500 öğretmenin başvurduğu öğrenildi. Talim ve Terbiye Kurulu tarafından Panelist Etik Sözleşmesi’ni imzalayacak 2 bin 500 öğretmenin hangi kritelerle göre hangi ki taplara yönlendirileceğinin belli olmadığı belirtilirken, “Sansürler ve maddi hatalarla gündeme gelen ders kitaplarının daha da tartışmalı hale geleceğinden” endişe ediliyor. Yeni sisteme göre, panelist adı verilen kitap incelemekle görevli öğretmenler, taslak ders kitabını Türkiye’nin herhangi bir yerinden tek başına inceleyecek ve raporunu Talim ve Terbiye Kurulu’nda bulunan panel sekretaryasına iletecek. Sekretarya tarafından tüm raporların harmanlanmasından oluşacak nihai rapor ku rula sunulacak. Kurul taslak ders kitabının eğitim öğretim için uygun olup olmadığına bu rapor ışığında karar verecek. Yetkililerden edinilen bilgiye göre, kitap inceleme görevinde yer almak için 2 bin 500 öğretmen başvurdu. Yetkililer, 2 bin 500 öğretmenin havuz sistemine alınacağını, ilk etapta ihtiyaç duyulan panelistler için ise hizmet içi eğitim verileceğini aktardı. Ders kitaplarının bu kadar geniş bir kadro ile inceleme sisteminin “tüm suiistimallere açık” olduğu belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle