12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Bilimi Şeytanlıkla Suçlamak Anketlere bakılırsa Adana’da bugün yerel seçimler yapılsa, anakent belediyesinde CHP ile AKP at başı gidiyor. İktidar hemen önlem alıyor. Başbakan’ın en yakın çalışma arkadaşlarından Adanalı Ömer Çelik Kültür Bakanlığı’na getiriliyor. Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen yine açık ara ile gidiyor. Öğrenciliğini Eskişehir Maarif Koleji’nde geçirmiş, daha sonra Anadolu Üniversitesi’nde görev yapmış Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Milli EğiRecep Tayyip Erdoğan, sultan olabilme uğruna PKK ile yürüttüğü ulus devleti parçalamayı, Cumhuriyeti başkalaştırmayı da öngören pazarlıkları örtbas edebilmek için yurt kurtarıcılarına, Cumhuriyetin kurucularına saldırmaya başladı. Eline Türk Antropoloji Ensitütüsü Tarihçesi’ni almış, Cumhuriyetin kuruluş sürecinde antropoloji bölümünün kurulmasıyla birlikte kafataslarının incelendiğinden söz ediyor: “10 ayrı bölgeden bu kafataslarını toplamışlar. Kadın ve erkekler üzerinde ölçümler yapılıyor. Bizim millet tarifimiz bu olabilir mi? Türk Antropoloji Enstitüsü’nün tarihinde iki kıymetli vesika diye geçer, Reisicumhur olarak Mustafa Kemal, İsmet Paşa’nın da o zaman altında başbakan olarak imzası var. Onunla da Nurettin Beyefendi’ye İstanbul Darülfunun Emiri’ne bununla ilgili tebrik yazılmış. Bu insani midir, vicdani midir? Dinimizde, inanç dünyamızda yeri olabilir mi? Şeytan kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını söylemiş ve kibir etmiştir. Kendi soyunun diğerinden üstün olduğunu iddia eden hiç şüphesiz şeytanın izindedir.” Daha önce kafası basmayan kimi medyacılara da yanıt vermiştik: Antropoloji, dün gazetemizde Celal Şengör hocamızın da belirttiği gibi tüm dünyada geçerli, “insan bilimi” anlamına gelen bir bilim dalıdır. İnsan topluluklarını fizik yapı, kültür ve davranış bakımından ayrılıklarını inceler. İnsanlar ve toplumların neden birbirlerine benzediğini ya da benzemediğini, neden, nasıl değiştiklerini araştırır. Geçmiş uygarlıklardan fosilleri, dünyanın başlangıcından bugüne gen mirasını, çeşitli bölge Adım adım tim Bakanlığı’na oturtuluyor. Trakya’da AKP yine yerlerde sürünüyor. Öyleyse... Göçmen Mehmet Müezzinoğlu Sağlık Bakanlığı’na atanıyor. Bakan olarak da ilk ziyaretini Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği’ne yapıyor. Güneydoğu’da BDP’nin önünü kesmek gerek. Mardinli Muammer Güler İçişleri Bakanlığı’na getiriliyor. Kimse kuşku duymasın: AKP’nin bundan böyle atacağı her adım, anayasa değişikliği ve yerel seçimler için olacak. nı yeniden belirleyecek mektuplar verdi. Öcalan’ın, Mandela olma yolunda yürüdüğünü ileri süren gazetelerde “Beyaz Türklerin barış sürecine karşı takıntılı” oldukları, ama Türklere rağmen “Kürtler ve dindarların Cumhuriyeti yeniden inşa ettikleri”ne ilişkin değerlendirmeler yayımlandı. Yaaaa! Neymiş? Suriye’nin bütünlüğü bizim için çok önemliymiş... Büyümüş de Küçülmüş... Ne güzeldir güvercinlere kuş yemi atılmasını seyretmek... Kuşlar estetik bir şekilde toplanarak üşüşürler yemlere. Basına belge sızdırmak de buna benziyor biraz. Yemler atılıyor, kuşlar kapışıyor. Belge sızdırmanın en bilinen amaçlarından biri kamuoyunun tepkisini ölçmektir. Bu yöntemle tanışmam epey eski. Daha 80’li yıllarda Avrupa Birliği, Türkiye’nin üyeliği ile ilgili kararlarının son şeklini oluşturmadan önce bilinçli bir seçimle Hürriyet temsilcisi rahmetli Şerif Sayın’a verirdi. Benim de aralarında bulunduğum diğer Brüksel muhabirleri ise işin bu yönünü düşünmez, gazetecilik dilinde söylemek gerekirse haberi atlamış sayardık kendimizi. Siyasi tarih ve siyasetçilerin anı kitaplarında da ülke kaderini ilgilendiren konularda önemli bir adımın atılmasından önce bazen hükümetler tarafından bu yönteme başvurulduğunu okumuşuzdur. Önceki günkü ÖcalanBDP görüşme tutanaklarının sızdırılma nedeninin de büyük olasılıkla “test amaçlı” olduğunu düşünmek mümkün. Ancak sızdırmanın kim tarafından yapıldığı konusunda henüz elimizde tahmin yapmanın ötesine geçilebilecek bir bilgi yok. HHH Öcalan tutanaklarının sızdırılma operasyonuna tepeden bakmayı deneyelim. Olan bitenler bulunduğumuz bölgeyi yeniden dizayn etmenin bir parçası. Kimliğinde Türk vurgusu olmayan yeni bir bölgesel oluşuma doğru hızla ilerliyoruz. Bu ilerleyiş yolunun kavşaklarında kullanılan bir de şifre var: “Büyümezsek küçülürüz!” Satır aralarında sık sık geçmeye başlayan şifrenin anlamı şu: Kuzey Irak’taki ve Suriye’deki Kürt bölgelerini içine alan federatif bir yapıya gitmezsen, Diyarbakır’ı da verirsin, başka yerleri de kaybedersin. Onun için iyisi mi şimdi büyü ki, sonra küçülmeyesin. Huntington’un 90’lardaki tezlerinde fikri altyapısını bulan bu büyük Ortadoğu tasarımında başrol verilen Türkiye iyi oynuyorsa da sahne hâkimiyeti yok. Senaryo hızla uygulanıyor. Hâkim söylemin bu gidişata karşı çıkmayı gericilik olarak göreceği bir evreye yaklaşıyoruz. Yakın plan çekime döndüğünüzde, anayasadaki vatandaşlık tanımının ne olacağını yazdıran bir Öcalan var karşımızda. Belli ki vatandaşlık aidiyeti Türkiye Cumhuriyeti’ne mi olsun, yoksa sadece Türkiye’ye mi diye de bir pazarlık dönecek. HHH Öcalan kurulacak bir Kürt yerel bölgesinin başkanı olmak istiyor. En azından hazırlık bu yönde diyebiliriz. Türkiye’yi yönetenler de Kuzey Irak’a ve güney sınırlarımıza bu yapı ile hâkim olmanın hesabını yapıyor. Bu plan da Öcalan üzerinden uygulanıyor. Bütün bunlar bizi nereye götürüyor? Dışişleri Bakanı Davutoğlu dün Yeni Şafak’a verdiği mülakatta, Ortadoğu’da sınırları çizen SykesPicot anlaşması ile başlayan döneme işaret ederek “Son yüzyıl kapatılması gereken bir parantezdir. Osmanlı’dan sonra başlayan ayrışma bir parantezdir. Tarih coğrafi sınırlara isyan ediyordu ve evet biz bu parantezi kapatacağız” diyordu. Bu nasıl olacak? Davutoğlu’nun yanıtı: “Bunu sınırlara dokunmadan, halklar üzerinden ilişkilerle yapacağız!” Bu noktada durup kendilerine “Allah kolaylık versin” demeliyiz! HHH Şifre neydi? Büyümezsek küçülürüz. Fakat bir de “büyümüş de küçülmüş” olmak var! Recep Tayyip Erdoğan , “Suriye’nin bütünlüğü bizim için çok önemli” dediği günlerde... Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kravat takmayı reddeden BDP’li Sırrı Süreyya Önder, İmralı’daki “önderine” kravat ve takım elbise ile gitti. Stalin tarzı bıyık bırakmış olan “önder” Abdullah Öcalan, İmralı’da kendine bağlılıklarını sunanlara, Türkiye’nin yol haritası Önemli olan lerdeki insanların biçim ve renk farklılığını, davranışlarını öğrenmeye çalışır. Bu çerçevede, Türkiye’de başta Eti’ler olmak üzere birçok Anadolu uygarlığını aydınlatabilmek için antropolojik araştırmalar yapılmıştır ve bugün 10’a yakın antropoloji bölümünde de yapılmaya devam edilmektedir. Özetle antropoloji, ırkçılıkla yakından uzaktan ilgisi olmayan bilimsel bir çalışma yöntemidir. Bilim dediğin de din, inanç ve dogma üzerinden yükselmez. Bir bilim dalını “şeytanlıkla” suçlamak ise tümüyle Bruno’yu yakan, Galila’yu yargılayan ortaçağ kafasının ürünüdür. n ziyade müsaade AKP iktidarında “e len MİT’in adı da değişti: ge iş Taşıyıcı.” “Mektup İliştirilm liği Ad değişik m haline ye mazhar” kuru CHP’li Atilla Kart ve arkadaşları, TBMM’ye Türk Telekom ile ilgili bir araştırma önergesi verdiler. Önergeye neden olan son gelişmeyi Kart, şöyle özetliyor: “Verimlilik ve teknolojik yenileme gerekçeleriyle özelleştirilen Telekom’u, bir başka devlet, hem de Katar devlet fonu alacak hale gelmiştir. İmtiyaz sözleşmesine, Danıştay kararlarına ve Devlet Denetleme Kurulu raporlarına rağmen Telekom’un içi boşaltılmaktadır. Ülkemizin çıkarlarının bilinçli ve tertipli olarak ihlal edildiği yönünde ciddi bulgu Kimin çıkarı? lar söz konusudur.” Ülke çıkarı, kamu yararı gibi olguların artık geçmişte kaldığını hâlâ algılamayanlarımız var. Çıkar ve yarar öncelikli artık. Türkiye’nin iletişiminin, Recep Tayyip Erdoğan’ın dostluk ilişkileri çerçevesinde Hariri ailesine teslim edildiğini, yine aynı çerçevede biricik dost ve müttefikimiz Katar şeyhlerine devredilmesinin de çok doğal olduğunu artık hazmetmemiz gerekiyor. Yakında sultanımız olacak değerli büyüğümüz hazmetmiş bir kere, muhalefete lafı mı düşer? Oscarlar Amerika’ya SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 84. Akademi Ödülleri, daha bilinen ismiyle Oscar ödülleri sahiplerini buldu. En iyi film ödülünü alan Argo, İran’da Amerikalı rehinelerin CIA tarafından, “Argo” ismi verilen başarılı bir operasyonla “barbar İranlıların” elinden kurtarılışının öyküsü. İran’daki baskı rejiminin karanlık dehlizlerinde, tüm İranlıları yobaz canavarlar olarak gösteren film, Oscar ödüllerinin, zaten bildiğimiz, Amerikan kültürel ve politik amaçlarına hizmet ettiği gerçeğini bu kez tam anlamıyla ortaya koyması açısından etkileyiciydi. Önemli bir kısmı Türkiye’de ve İran olarak gösterilen sahneleri İstanbul’da çekilen filmin, İran’la Amerika’nın ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde vizyona girmesinin ve ödüllendirilmesinin tesadüften öte birtakım gerçeklere işaret ettiğini kabul etmek gerekir. Hollywood’un, arzu ettiği kurgusal gerçekliği yaratmadaki yetkinliğinin ve Amerikan siyasetinin bu kurguyu Amerikan milliyetçiliğini harlamada kullanırken gösterdiği başarının da hakkını vermeden geçmemek gerekir. En iyi film ödülünü açıklama görevini ise Michelle Obama’nın, hem de Beyaz Saray’da yerine getirmesi, Oscar’ın Beyaz Saray propagandacılığı rolünü bu yıl da alenen ve hakkıyla yaptığının kanıtlarından çarpıcı bir tanesi olmuştur. Obama’nın, Oscar sahibini açıklarken “Bu filmler, çok çalıştığımızda her türlü zorlukların üstesinden geleceğimizi gösterdi” şeklindeki sözlerini ise CIA’e teşekkür olarak okuyabiliriz. Bahsettiğimiz türden içeriğe sahip bir filme, ilk defa bu kadar üst düzey bir siyasi yönetici tarafından ödül verilmesi, tüm dünyaya açık bir mesaj olarak da yorumlanabilir… Aslında gerçek Oscar, onu, Beyaz Saray, Amerikan kültürü, Amerikan siyasi plan, proje, amaç ve çıkarları için bu derece verimli ve tüm dünyaya hükmeden bir araç olarak kullanabilme kabiliyetini gösterdikleri için Amerikan film endüstrisinin ve Akademi’nin hakkıdır. Zenci Türklük ve güç Süregiden Türklük tartışmaları, Türk demenin neredeyse ayıp sayıldığı bu günlerde Erdoğan’ın “Biz zenci Türkleriz” sözleriyle birlikte zenci Türk beyaz Türk ikilemi üzerinden yeni bir boyut kazandı. Peki, zenci Türk’ü beyaz Türk’ten ayıran özellikler nelerdir? Zenci Türk demek, yoksul, varoş, alt sınıf, beğenilmeyen, hatta hor görülen, aşağılanan ya da ötekileştirilen, engellenen Türk demektir. Beyaz Türk ise bu durumda toplumsal hayatta birtakım üstünlükleri olan, varlıklı, seçkin ya da yönetici veya bunların hepsiyle birden nitelendirilebilenler olarak tanımlanabilir. 10 yılı aşkın bir süredir devam eden iktidarlık döneminden ve arkasında topladığı geniş halk kitlelerinden sonra Erdoğan’ın hâlâ kendini zenci olarak nitelemesinin ise pek inandırıcı olmadığı görüşü son derece haklıdır. Yaşamı boyunca tabiri caizse birçok “zencilik” çektiğini her fırsatta dile getirerek şu anda sahibi olduğu mevkideki gücünü biraz daha artırma ve katettiği mesafenin uzunluğunu, çilekeşliğini vurgulayarak bugünkü başarısını yüceltme çabasının abartılı bir mağduriyet masalı olarak görülmesinde ise herhangi bir tuhaflık yoktur. Tekrardan kurtulamayan bir zulüm belagati sahip olunan iktidarın yanında eğreti durmaktadır. Zira gücün yegâne sahibiyken mağduriyet edebiyatını sürdürmek hem mağduriyetin hem de gücün doğasına aykırıdır. [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Nefesli 1 bir çalgı. 2/ 2 Akdeniz’de yaşayan, 3 beyaz etli 4 bir balık... 5 İzmir’in Se6 ferihisar ilçesinde ünlü bir 7 antik kent. 3/ 8 Tavır, davra 9 nış... Bitkisel kökenli bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yiyecek ya da 1 S İ L İ K O Z Ç içeceğin damak 2 O D A A L E N İ ta algılanan hoş 3 A D E N İ T kokusu. 4/ Hipe 4 L İ V O L T A A S A raktif çocukları sa5 E T A V İ N A kinleştirmede kulY A R K A H lanılan ilaç. 5/ İla 6 N T A ve... Antalya’nın 7 T A T Y A N K E T A C U R bir ilçesi... Çem 8 berin çevresi 9 Ç I R A Y U R A nin çapına oranını gösteren sayı. 6/ Azerbaycan’ın para birimi... Afyonkarahisar’ın bir ilçesi. 7/ Osmanlılarda yeni evlenen erkeklerden alınan vergi. 8/ Küçük salkımlı bir üzüm cinsi. 9/ Bataklık gazı... Boru sesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki metal antenden oluşan ve bulucusunun adını taşıyan bir çalgı. 2/ Karahindibanın sebze olarak yenen yaprakları... İlaç. 3/ Dürüst, iyi ahlaklı... Kürk hayvanlarının göbek kısmından alınan parçalarla yapılan kürk. 4/ Bir nota... Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân gibi mülk. 5/ Çalgıcılara verilen bahşiş. 6/ Devekuşu tüyü... Mezar. 7/ Havadan elde edilerek ışık araçlarında kullanılan bir gaz... “Geldim işte mevsim gibi kapına / Gözlerimde bulut, saçlarımda ” (A. M. Dıranas). 8/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Giysileri süslemekte kullanılan küçük ve pırıltılı pul. 9/ Sinir hastalıklarıyla ilgili hekimlik dalı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle