22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2013 CUMARTESİ 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada can alıcı noktalarını özetleyen haberini Milliyet sözcüğüne dokunmadan yayımlayarak tarihsel bir görev yaptı. İmralı ile RTE’nin aylardır tezgâhladığı gizli oyunu açığa çıkardı... Gazete böylece kapalı kapılar arkasında yalnız RTE’nin bilgilenerek verdiği talimatlar doğrultusunda sayın önder cani ile rejim üzerinde yaptığı ve kamuoyundan gizleyerek yapmakta olduğu pazarlık öncesi rejimsel saptamalar ortaya saçıldı. İktidar kanadından yükselen öfkeli, “sürece sabotaj” sesleri, bu gerçeğin eseri. ??? Şeffaflıktan söz eden ama terörist başını karşısına alarak yeni anayasa, yeni cumhuriyetin nasıl olmasını görüş adı altında açığa vuran sayın caninin gerçek yüzünü gizleyen maske de böylece indirilmiş oldu. Anlaşılmayan şu: Medyamızdaki şeffaflıktan sık sık söz eden kimi gazeteler; BDPİmralı arasındaki görüşmenin Milliyet’e nasıl ve kim tarafından sızdırıldığının ortaya çıkarılmasını istiyor. Oysa gizli kapaklı görüşmelerde sayın cani ile kotardığı yeni bir rejim haritasını RTE; halka, medyaya bilgi vermediği ama çözüm sürecini desteklemediğinden sıkılmadan yakındığı muhalefet partilerinin önüne… …PKK’nin yurtdışına çıkması ve terör eylemlerini durdurmasına karşılık… “...alın size yeni anayasa, yeni cumhuriyet, başkanlık sistemi” diye çıkacaktı. Ama oyun birden bozuldu. ??? Tek adam olmak gözünü öylesine kararttı ki; terörist başının emrindeki örgütün Meclis’teki uzantısı BDP’nin oy desteğiyle parlamenter rejimi yıkmaya ve yeni anayasayla başkan olmaya bile hazır. PKK+AKP kaynaşmasıyla başkanlık yakışır mı RTE’ye? Yakışır! ??? RTE’nin elindeki tek koz, milletin terörden kurtulmak ve artık şehit tabutları görmek istememekten kaynaklanan içten duygusu. RTE, nasıl ki 2002’de iktidara gelmek ve sonraları sürdürmek için halkın din duygularını sömürdü… Bugün de terör defterinin kapanması için İmralı’da sayın cani ile görüşmeler yapılmasına ses çıkarmıyor ve RTE; halkın bu isteğini, yanıp tutuştuğu yeni bir cumhuriyet kurmak için sömürüyor. ??? Geldiğimiz noktanın bir öncesi günlere bakalım: RTE’nin, görüşmelerin başladığını açıkladığı gün; MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İmralı’da beş aydır sayın cani ile al gülüm ver gülüm içerikli görüşmeler yapıyor. Başbakan’ına bilgi veriyor. Talimat alıyor, ona göre Apo ile konuşuyor. BDP heyetinin görüşmelerinden hemen önce hükümet sözcüsü Bülent Arınç, İmralı’daki gizli kapaklı görüşmeleri özetledi. “Öcalan’ın istekleri yerine getirilemeyecek istekler değil” dedi. Başbakan da basına o sıralar “iyi gidiyor” diye tanımladı İmralı muhabbetini ve... …sayın cani Öcalan’ın “yerine getirilmeyecek ağır dayatmalar içermeyen isteklerini” Milliyet açıkladı: Rejim değişikliği yepyeni bir cumhuriyet Kürtler kendini özgürce yönetecek RTE başkan vs. Kimi aklı evvellerin “Canım korkulacak ne var bunlarda? Nihayet İmralı’dakine özgü görüşler” diye yorumladıkları ve de üstelik, burnundan kıl aldırmayan AKP’ye, iktidarı altın tepside sunduğunu, on yıldır iktidarda durmasını sağladığını ifade eden sözlerini de sindirdikleri bu adam… …şayet görüş diye dayattıkları yerine getirilmezse.. devleti, milleti açıkça tehdit ediyor; “Başarısızlık 50 bin kişiyle iç savaş, ülkeye kaos getirir” diyor. Ne ev hapsi kalacakmış ne de genel af!.. Son tahlilde: RTE başkan! Sınırda emrini bekleyen silahlı kuvvetlerin (PKK) komutanı Öcalan da devlete, yönetime ortak Kürt partisinin önderi! İşte kurguladığı Türkiye! ??? Pazarlık yapmıyoruz diyor RTE. Evet ama beş aydır sürdürülen görüşmelerde yeni anayasanın yaşamsal değerdeki olası içeriği üzerinde uzlaştıklarını, sayın caninin açıklanan görüşlerine sessiz kalarak doğruluyor. …ve Başbakan, gizli kapaklı yollardan pazarlığın taşlarını döşüyor! Uçağındaki gazetecilere Viyana’dan dönerken sayın caninin görüşdayatmalarını tek bir cümle ile yorumlamayan RTE’nin, bugününü özetlersek; sabah akşam TV’lerde şakıyan kanarya gitmiş, yerini dut yemiş bülbül almış! ??? İstanbul’dan yazan Ahmet Hakan’ın dün Hürriyet’te yayımladığı “Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) neredesiniz?” başlıklı yazısına, başkentli bir yazarın kısa bilgi notudur: Merak etmeyiniz, sağlığı yerinde Kemal Bey’in, Ankara’da. “Öcalan görüşünü beyan etti, bizim muhatabımız olacak kişi diğer ortak. Yani RTE. Ne düşünüyor acaba” diye sordu ve sustu. Ne zaman konuşacağı merak konusu! HABERLER SGK ve ithalatçı firmalar arasında yaşanan sıkıntılar yüzünden yüzlerce ilaç piyasada bulunmuyor SİBEL BAHÇETEPE ‘Yaramız kanıyor’ Hastalar ilaç sırası bekliyor firması, zarar ettikleri gerekçesiyle ilaçlarını piyasaya vermekten kaçınıyor. Böyle olunca yalnızca ülseratif kolit değil, kanser, hipertansiyon gibi önemli hastalıkları olan hastalar da ilaçlarını bulamıyor” dedi. İlacını bulamayan hastaların parasıyla yurtdışından ya da Türk Eczacılar Birliği’ne (TEB) başvurarak ilacına ulaştığını kaydeden Güngör, “İlacına ulaşmak için TEB’de sırada bekleyen çok sayıda hasta var. Hayati önem taşıyan ilaçların temininde sorun yaşanmaması ve önündeki tüm engellerin bir an önce kaldırılması gerekir” diye konuştu. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada yazmak istedim. Öncelikle baldıran zehiri içmenizi istemeyiz. Ama zehir gibi konuşmanızı da istemeyiz. İç barış, bu ülkede yaşayan her sağduyulu insanın başlıca arzusudur. Ben özgürlükte Diyarbakır sokaklarında, tıpkı İzmir sokaklarında dolaşmayı hayal ettiğim gibi dolaşmak istiyorum. Nerede olursam olayım, bunun için ne yapabilirim sorusunu kendime çok sık soruyorum. 2009 yılı Haziran ayından bu yana neredeyse her mevsim açılım yapılıyor. Ne yazık ki, hiçbirinden kamuoyunun beklediği sonuç çıkmadı. Bu kez, deyim yerindeyse araçların olmadığı, temasların doğrudan yürütüldüğü bir süreçten geçiyoruz. ??? Sayın Başbakan, İç barış bir bütündür. Uzun bir zincirin halkaları gibidir. Böyle bir zincirin gücü, en zayıf halkası kadardır. Yani halkaların yüzde 99’u sağlam olsa bile, birinde kırılma olursa o zincir kopar. Ama öteki halkalar sapasağlam duruyor, zincir sadece bir yerinden koptu demenin kimseye faydası olmaz. Zira zincir kopmuştur, taşıdığı yük düşmüştür. İçinden geçtiğimiz sürecin PKK üyelerine sağlayacağı faydaları o kadar güzel anlattınız ki; imrendim desem abartı olmaz. Örgüt üyesi olup silahlı bir eyleme bulaşmamış olanlar hemen evlerine, ailelerine kavuşabilecek... Dağdaki militanlar yurtdışına çıkabilecek... Sizin deyiminizle onları kabul edecek pek çok ülke var. Sayın Başbakan, Sizin ağzınızdan bunları dinlerken düşündüm... Ülkemizin cezaevlerinde binlerce akademisyen, gazeteci, milletvekili, asker, avukat, üniversite öğrencisi; yaşam biçimi, düşüncesi, mesleği, terör faaliyeti sayılıp yurtdışına kaçabilir gerekçesiyle tutuklu bulunacak... Halen silahlı olan, terör eylemlerine de karışmış PKK militanlarının ise yurtdışına çıkışı, istediği ülkeye gidişi sağlanacak... Bunun adı barış olacak! Öyle mi? Sayın Başbakan, Nasıl ki, emir komuta zinciriyle barış gelmezse, itaat et sus yöntemiyle de gelmez. Gelse de kalıcı olmaz. Toplumda bastırdığınız her şey öyle ya da böyle geri döner. Yaptıklarınız toplumun benimsediği ölçüde vardır, kalıcıdır. Bunları yaşayarak gördük. Eskiden bu ülkede Kürt yoktur, deniyordu. Şimdi Türk yoktur, deniyor. Temelden aldığınız taşlarla binaya ek kat çıkmak istiyorsunuz! Bize inanmıyorsanız, danışmanlarınız kısa bir araştırma yapıp şu sorunun yanıtını arasın: Avrupa’dan Çin’e, dünya; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmuş olduğu topraklara yüzyıllardır ne ad vermiş? ??? Sayın Başbakan, Seçimler dönemine giriyoruz. 2013, 2014, 2015’te sırasıyla yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçimler var. Tümünü istiyorsunuz. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırsınız. Şu yöntemde karar kılmış görünüyorsunuz: Sorunları çözme, kullan! Bu yöntemi kurumlaştırdınız. Bir sorunun “çözüyoruz” adı altında kullanımı için yasası çıkıyor. Adına “reform” deniyor. Bir yıl sonra sorun daha da büyüyünce, yeni yasayla eskisine dönülüyor. Onun adı da reform oluyor! Sorunu yaratan kim? Hükümet. Kim çözer? Hükümet. O zaman istikrar bozulmasın! Fıkra gibi... Sayın Başbakan, “Bu ülkeyi terk etmen koşuluyla seni tahliye ediyoruz” deseler, bunu kabul etmeyecek bir kişi olarak size seslenmek istiyorum. Türkiye’nin kuruluş değerleriyle oynamayın. Kaygılarımla. Çoğunluğunu ithal ilaçların oluşturduğu yaklaşık 500 kalem ilaç AKP hükümetinin uyguladığı ilaç politikaları nedeniyle piyasada bulunmuyor. Sağlıkta artan harcamalar nedeniyle ilaç fiyatlarında indirimlere gidilmesi, birçok ilaç firmasının piyasaya ürün vermekten kaçınması hastaların tedavilerinin engellenmesine neden oluyor. Kalınbağırsağın iltihaplı hastalığı olan “ülseratif kolit” hastaları bu durumdan nasibini aldı. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, ithalatçı firma ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) arasında fiyat konusunda yaşanan sıkıntı ve ilaç politikaları nedeniyle çok sayıda ithal ilacın bulunamadığını söyledi. Güngör “Birçok yabancı ilaç ? Medicana International İstanbul Hastanesi Gastroenteroloji bölümünden Doç.Dr. Laika Karabulut, kalınbağırsağın iltihaplı hastalığı olan “ülseratif kolit” hastalarının ilacı olan “Salofalk Lavman” ve “Asocal” adlı ilaçların bile zor bulunduğunu söyledi. Karabulut hastaların “İlaçlarımızı almadığımız zaman kanamamız oluyor. Yurtdışından ilacı getirmeye çalışıyoruz. Bu ilaçlar pahalı, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Sağlığımız devletin umurunda değil” diye yakındıklarını sözlerine ekledi. Hacettepe’den çok önemli bir bulgu: Migren ağrılarının nedeni anlaşıldı ORHAN BURSALI acettepe Üniversitesi’nden H Prof. Dr. Turgay Dalkara ve arkadaşları, migren ağrılarının ne den kaynaklandığını buldu. Araştırma, dünyanın en ünlü iki önemli dergisinden Science’da yayımlandı. Prof. Dalkara’ya araştırmanın ayrıntılarını sordum. “Dünyada çok yaygın olan migren ağrıları üzerine geniş çalışmalar yapılıyor” dedi. Bugüne kadar migreni oluşturan ağrının yolu biliniyordu. Önce, aura diye bilinen, gözde ışıklar çakıyor ve ışık kıpırdamaları oluyor, görme alanı bulanıklaşıyor. Bu aura olayından yarım saat sonra da ağrı başlıyor. Auraların beyinde birtakım dalgalardan oluştuğu sanılıyordu.. Ama aura ile ağrı arasındaki bağlantı, nedenleri ve yolları bilinmiyordu.. Dalkara, “Bizim yaptığımız araştırma, işte aura ile migren arasındaki bu bağlantıyı kanıtlıyor, bu bugüne kadar bilinmiyordu” diyor. Özetle, nöronların (sinirlerin) üze rinde sensör diyebileceğimiz duyarlı kısımlar var. Nöronlar üzerinde çeşitli nedenlerle stresgerilimler oluşabiliyor. Sensörler bu stresi hissedince alarm veriyor. Nöron bu stresi sensörle hissediyor, sensör aktivitesi sonucu ağrı oluşuyor.. Dalkara diyor ki, bu ağrı aslında bedenimizdeki alarm mekanizmasıdır. Stres sonucu beynin zorlandığını ağrıyla bize söylüyor.. Bedenimizdeki diğer mekanizmaları da ağrı ile anlarız, bir şeylerin ters gittiğini haber alırız.. Daha önce de yine çok önemli bir bilim dergisi olan Nature Medicine’de beyinde inmenin nasıl gerçekleştiğine ilişkin önemli bir araştırması yayımlanan Prof. Dalkara, “Aura ile ağrı arasındaki bağlantı, hep kafamızda olan bir soruydu. Bugüne kadar bu konuda ileri sürülen görüşlere eleştirilerimiz vardı, bunları ikna edici bulmuyordum. Laboratuvarda bir çalışma yaparken bir öğrencim beni uyar ‘Öğrencim uyardı’ dı, hocam çok acayip bir veri var burada bakar mısınız, dedi. Gidip baktım, durumu inceledikten sonra aura ile migren ağrısı arasındaki bağlantı konusunda bir senaryo oluşturdum ve bunu deney farelerinde test edince, bu sonuca ulaştık..” Niye bazı insanlan çok migrenli: Bunun nedeni, migrenin genetik bir karakter de taşıması. Onlar genetik altyapıları nedeniyle bu tür streslerle baş etmede çok daha hassas oluyorlar.. Mesela uyku bozukluğunda etkilenmiyorsunuz, ama migrene genetik yatkın bir kimsede bu uyku bozukluğu stres yaratıyor. Nöronlar bu stresle baş edemeyince migren ağrıları alarmları şeklinde ortaya çıkıyor bu tepki.. Deney farelerinde saptanan bu bulguların insanda da test edilmesi gerekiyor. Dr. Dalkara, geliştirilecek yeni ilaçlarla migren ağrılarının önünün alınabileceğini ve araştırmalarının bunun yolunu açtığını belirtmekte.. İşkence değil İstanbul Haber Servisi Polise rüşvet vermek istediği iddiasıyla gözaltına alınan işadamı Sezai Yakar’a işkence yaptıkları gerekçesiyle yargılanan 7 polis memuru “kasten yaralama” suçundan 11’er ay 20’şer gün hapis cezasına mahkum edildi. Mahkeme, hükmün açıklanmasını geri bıraktı. Yakar’ın avukatı Efkan Bolaç, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edeceklerini belirterek, “İşkencenin varlığı açık. Darp nedeniyle müvekkilimin kaburgası çatlamış, burnunda, elinde kırıklar meydana gelmiştir. Ceza işkence suçundan verilmeliydi” dedi. Yakar, 8 Haziran 2007 gecesi Taksim’e bağlanan Cumhuriyet Caddesi’nde trafik kontrolünde durduruldu. Taksim Polis Merkezi’ne götürülen Yakar, karakolda, “rüşvet verdiğini” kabul eden bir yazıya imza atmayınca, darp edildi. 21 gün iş göremez raporu verilen Yakar’ın şikâyeti üzerine 7 polis hakkında, “işkence sonucu vücutta kemik kırılmasına neden olmak” suçundan 15’er yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. 5 yıl denetim süresine tabi tutulan sanıklara, bu süre içerisinde herhangi bir yükümlülük de yüklenmedi. Yedi polis, işadamının 21 gün iş göremez raporu almasına neden olmuşlardı kasten yaralamadan ceza Avukatlardan suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Çağdaş Hukukçular Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği üyeleri, DHKPC operasyonuyla tutuklanan ÇHD yöneticisi ve üyesi 9 avukatın serbest bırakılması istemiyle, 18 Şubat’ta adliyede oturma eylemi yapan avukatlara yönelik polis müdahalesi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Şikâyet dilekçesinde, ÇHD üyesi 10 avukata yönelik şiddetin doktor raporlarıyla belgelendiği belirtildi. Avukat Ramazan Demir’e 7 gün iş göremez raporu verildiği kaydedilerek, birçok avukatın darp edildiği, tartaklandığı, yere yatırılan avukatlara ters kelepçe takıldığı, yakın mesafeden adliye içinde gaz sıkıldığı anlatıldı. Avukat Murat Çelik’in kafasına ve boynuna sıkılan gazın derisinde yanık oluşturduğu belirtilerek, “Murat Çelik’e müdahale eden adliyedeki sağlık personelinin bile krem sürmek isterken eli yanmıştır. Bu madde gözyaşartıcı bomba gibi değildir. Niteliğinin tespit edilmesini istiyoruz” denildi. Suç duyurusunda çevik kuvvet polisleri ve özel güvenlik görevlileri hakkında, “kasten yaralama”, “işkence”, “hakaret” suçlarından dava açılması istendi. ‘AKP hastaları soyuyor’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’li Aytun Çıray’ın soru önergesine yanıt veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik “2012’de devlet hastanelerinde SGK’li hastalardan 1 milyar 624 milyon TL muayene katılım payı alındığını” açıkladı. Muayene katılım payının 2002’de 2.5 milyon olduğunu belirten Çıray verilen yanıta “AKP hastaları soyuyor” tepkisini gösterdi. Ette tüberküloz çıktı ? KAYSERİ (Cumhuriyet) Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinden kesilerek gönderilen 295 büyükbaş hayvan etinin bir kısmında tüberküloza rastlandı. Kayseri Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Özkan Kayacan, hastalıklı 103 hayvanın etinin imha edildiğini, geri kalan sağlıklı etlerin ise Erzurum’da bulunan bir firmaya kavurma yapmak üzere soğutmalı bir araçla gönderildiğini belirtti. Bakanlara yumurtalı protesto Adana’da inşaatı tamamlanan Çukurova Üniversitesi’ndeki (ÇÜ) Fevzi Çakmak Kız Öğrenci Yurdu’nu ziyaret eden Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, burada ÇÜ öğrencisi E.E.E. (22) tarafından protesto edildi. E.E.E., “Biz ODTÜ’de uyarmıştık. Neden geldiniz? Buraya AKP giremez” diye bağırdı. Ardından da Bakan Kılıç’a elindeki yumurtayı atmak istedi. Araya giren korumalar, gencin yumurtayı atmasını engelledi. Protestocu genç gözaltına alındı. İzmir’de ise İzmir Ekonomi Üniversitesi’ndeki ödül töreninde konuşma yapan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, “Öğrenci kolektifi” üyesi öğrenciler tarafından yumurta atılarak protesto edildi. Üç öğrenci gözaltına alındı. (Fotoğraf: DHA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle