09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 2013 PAZAR 2 Yaşamak üzerine çok yazı yazdım. Oysa daha önce yaşamamak konusunu yazacaktım. Bir türlü olmadı. Yazacağım dedim ama olmadı. Bir de yaşayamamak var. Onu nasıl yazmalı? Yılların eylülünde, şubatında duyduğum yepyeni duygulanmaları neden bir türlü edebiyata kazandıramadım? Korkuyor muyum yaşamaktan, yaşayamamaktan? Yılbaşı yaklaştı, kaç gün kaldı ki? O da gelecek ve gidecek. Sen ağzın açık bütün bu doğa olaylarını insana uygun bir durum gibi yaşayacaksın. Yaşlılık mı? Kendini başka türlü duymak mı? Bunca zamandır hep yazdın, her birinde o zamanların tadını duymak istedin. Ayıp bu kişinin yaşamak isteği, bir gün daha, bir hafta daha. Bir de bakıyorsun, yıllar sen farkında bile olmadan uçup gitmiş. Nereye mi? Senden uzaklara. Bir daha geri dönülmez bir düşünce olmuş. Takvimin yaprakları teker teker OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gitmediğin, gidemeyeceğin o yerler gözlerimizin önündedir ama görmek bir beceridir. Bu akşam neden bu biçim tatsızlıkları anımsıyorum. Okurlarımı renkli dünyalara götürmek istiyorum. Olabilirmiş gibi. Buna yazı denmez, kendi kendine içlenmek denir. İçlenmek unutulan bir söz, hüzün vardır. Keder vardır, cana sıkıntı veren her şey vardır. Kop onlardan, at kafandan hepsini. Bak yaşadın, yaşıyorsun, yaşayacaksın. İlerde bir gün bu satırları okuyacak olan sen misin? Can sıkıntısı yapışkan bir şeydir. Al kitaplar oku, filmler seyret demişim, bir şey yok. Sen birkaç sözcüğün peşine takılmışsın... Nereye götürürlerse götürsünler razısın. Hiç değilse şu kasım akşamının tadını tat, güzelliği varsa onu ara bul. Bul da hep birlikte değişik yaşam tadı duyalım. Yine akşam, yine akşam... Boşuna mı demiş Haşim.. Kurtuluş yok. Andımız... ‘Yine Akşam’ kopup düştükçe biz insanoğullarının içinde bir şeyler kopar. Bir tel, ama ince yerinden. Sanki bir usta kemancı odana gelmiş, önce dertlerini dinlemiş, sonra da kemanını konuşturmuş. Öyledir müzik aletleri, konuşkandır. Bir keman, bir ut, bir piyano, bir tek telli saz bile yeter insanlığın sohbetine... Resimler karalamışım. Karmakarışık çizgiler... Değişik biçimler yaratmak istemişim. Bir yanlardan bir şiir çıkmaz mı diye. Her yerden çıkar şiir. Becerebilirsen. Her şey ustalığa bağlı. Kaç yaşında olursan ol, derinden gelen bir keman sesi alır götürür seni uzaklara. Hiç B Prof. RUŞEN DORA u ülkenin adı; “Türkiye Cumhuriyeti”dir . Kısa anlatımı “T.C.” şeklindedir. Vatandaşlarına, “Türk” denir. Nasıl ki, İngiltere’nin İngiliz, Fransa’nın Fran sız, Almanya’nın Alman, İtalya’nın İtalyan, Rusya’nın Rus, Macaristan’ın Macar, Çin’in Çinli, Japonya’nın yurttaşına Japon vb. dendiği gibi Türkiye’nin de vatandaşına Türk denir. Tüm devletlerin vatandaşları içinde farklı kökenli yurttaşları da vardır. Ancak hangi ülke vatandaşı iseniz etnik alt kimliğiniz ile değil, o ülkenin başat üst kimliği ile bilinirsiniz. Bizim Anadolu’daki ülkemiz de artık; Osmanlı, Hitit, Frigya, Bitinya, Roma, Bizans vb. değildir. ülkemizin üst kimliği “Türk”tür. Adı da “Türkiye Cumhuriyeti”dir. Hangi kökenden olursanız olun, bu ülke vatandaşı iseniz, üst ön kimliğiniz “Türk”tür ve size Türkiyeli denir. Halkına “Türk ulusu (milleti)” denir. Eğer böyle demem derseniz sadece kendiniz için konuşmalısınız. “Biz şuyuz, buyuz, yeni Osmanlıyız vb.” yakıştırmanıza, “Ben”, demelisiniz. Bu deyiş ve yakıştırmalar ise sizin başkası olduğunuzu ve bu ülke vatandaşı kimliğini sahte emeller için kullandığınızı düşündürür. Hadi “Ne mutlu Türküm” deyiniz. Adaletin Olmadığı Yerde… Adaletin olmadığı yerde insanların birbirine güveni olmaz… Adaletin olmadığı yerde vatandaşların devlete güveni hiç kalmaz… Adaletin olmadığı yerde hukuk devleti olamaz, olsa olsa adaletsiz bir kanun devleti olur… Adaletin olmadığı yerde sosyal adalet de olamaz; sömürüyü, yolsuzlukları önlemek olanaklı değildir… Adaletin olmadığı yerde dürüst rekabet de olmaz, özel teşebbüs piyasa koşullarına göre davranamaz… Adaletin olmadığı yerde insan hakları gelişemez, temel özgürlükler kullanılamaz… Adaletin olmadığı yerde laiklik de yaşanamaz… Adaletin olmadığı yerde demokrasi hiç yürümez… Kısacası adaletin olmadığı yerde uygarlık gelişmez! HHH Yargının siyasallaşması demokratik düzene indirilmiş en büyük darbedir: Artık yaşamın her alanı iktidarın merhametine kalmıştır… İktidarın ideolojisi her yerdedir: Kamu yaşamında, eğitimde, giyim kuşamda, yemek içmekte, özel yaşamın her alanında! HHH Yargının siyasallaşması bütün kurumları, işletmeleri, örgütleri, bireyleri, güvenlik güçlerinin ve yönetimin sultası altına sokar… Polisin tutanakları savcıların iddianamelerine, savcıların iddianameleri mahkemelerin kararlarına dönüşür… Yargının siyasallaşmasından nasibini alan yüksek yargı da bu zincirin son halkası olarak işlev görür! HHH Adaletin olmaması kadar korkunç nitelik taşıyan, hatta onu bile gölgede bırakan bir başka husus, insanların bunu kanıksamasıdır: İçeride yatanların trajedilerinin unutulması, dışarıda olanların başlarına aynı şeylerin gelmeyeceğinin sanılması… Adaletli bir yapıdan, adaletsiz bir yapıya geçilmesinin kanıksanması, artık içinde yaşanan rejimin nitelik değiştirmesine, bütünüyla otoriterliğe ve totaliterliğe dönüşmesine, köleliğe onay vermektir! HHH Adaletin olmadığı yerdeki yaşam, bir cehennem azabına dönüşür… Sadece içeride yatanlar açısından değil, dışarıda kalanlar için de!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle