17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 KASIM 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 TIR’da 1200 roket başlığı SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Adana’da bir TIR’da yapılan aramada 1200 roket başlığı ele geçirildi. Olayla ilgili 9 kişi gözaltına alındı. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, ele geçirilen roket başlıklarıyla ilgili olarak “Türkiye’de kullanılmayacağını biliyoruz. Ama nerede ve nereye gideceği konusunda farklı bilgiler var. Onlar net değil” dedi. Adana polisi, çok miktarda uyuşturucu getirileceği bilgisi üzerine Konya plakalı bir TIR’ı takibe aldı. TIR’ın Metal Sanayi Sitesi 3. Blok’ta 2 ay önce faaliyete geçirilen Yüksel Torna Atölyesi’nde durmasının ardından polis baskın düzenledi. Narkotik polisi, TIR’ın dorsesini açınca adeta bir cephanelikle karşılaştı. TIR’da 1200 füze başlığının ele geçirildiği bildirildi. TIR’ın sürücüsüyle birlikte torna atölyesinde bulunan 9 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasındaki bir kişinin Çeçenistan’da savaştığı iddia edildi. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, “Bütün bağlantılar araştırılıyor. Bu sevkıyat işini organize eden konunun muhataplarının da tespit edilmesi konusunda yetkili cumhuriyet savcısının gözetimi ve denetiminde arkadaşlarımız çalışmalarını yürütüyorlar. Türkiye’de kullanılmayacağını biliyoruz. Ama nerede ve nereye gideceği konusunda farklı bilgiler var. Onlar net değil. Bu maddeler birtakım savaş gereçleri olduğuna göre, birtakım örgütlere veya devletlere gitmesi muhtemel. Daha önce de çeşitli iddialar vardı. Kimyasal malzemelerin Adana’dan güneye sevk edileceği konusu vardı. Bunları da polisimiz, güvenlik kuvvetlerimiz araştırmış ve en ufak iddiaları bile değerlendirerek meseleyi adli makamlara taşımıştır. Bu da öyle oldu” dedi. TIR’da roket başlığının dışında başka mühimmat bulunmadığını belirten Vali Coş, roket başlıklarının kullanılabileceği aletlerin ise başka yerden temin edilme olasılığı bulunduğunu, roket başlıklarının hangi ülkeye ait olduğunun araştırıldığını, bir kısmının Türkiye’de üretilmiş olma ihtimalinin bulunduğunu vurguladı. Gelin Adını Koyalım Başbakan’ın son ve ısrarlı çıkışından yararlanarak sağlıklı bir “demokrasi” tartışmasına girişebiliriz belki. Medyada gazeteciliği “hükümeti her koşulda desteklemek” olarak anlayanlar Türkiye’deki AKP yönetiminin “baskıcı”, “otoriter”, “diktatörlük” gibi sıfatlarla anılmasına kızıyor, tepki gösteriyorlar. Liberal kanatta yer alan gazeteciler de bu konuda “ihtiyatlı” bir dil kullanmayı seçiyor, “Tamam baskı var ama teokratik diktatörlük ve benzeri tanımlamalar da fazla” diye alttan almayı daha uygun buluyorlar. Peki öyle olsun, ama şu konuda anlaşabilir miyiz hiç değilse? Türkiye’de bir demokrasiden bahsetmek mümkün mü hâlâ? HHH Başbakan’ın “Kızlı erkekli olmaz, valiler gereğini yapar, yasa yoksa da yaparız” çıkışından sonra “Türkiye’de demokrasi var” demenin güç olduğunu liberal arkadaşlar da kabul edeceklerdir herhalde; en azından kuşkularının arttığını görüyoruz artık. Yüzde 10’luk barajın geçersiz kıldığı oyları, seçime katılmayan seçmenleri bir yana bırakın, oy verenlerin yarısından biraz fazlasının oyuyla iktidara gelen parti (2002’de oy oranı yüzde 34’tü) “Mademki ben seçildim o zaman her şeyi yapmaya, programımı uygulamaya, velev ki takıyye yapmış olayım, hakkım var” demiyor mu? “Çoğunluk size her şeyi yapma hakkı vermez, insan hakları çoğunluk oylarıyla yok edilemez” diyenler bu duruma şaşırıyorlar. HHH Daha da geriden başlayalım aslında. Seçim sistemlerinin karar alma mekanizmalarına katılımı iyice imkânsızlaştıran, halkın süreçlere müdahalesini hoş görmeyen yapısı Jürgen Habermas gibi düşünürleri epeyce uğraştırmış, onlara “demokrasi olacaksa bu süreçler açık olmalı, imkân dahilinde olmalı” dedirtmişti. Joseph Schumpeter de “Kapitalizm, Sosyalizm, Demokrasi” adlı kitabında; demokratik toplumlarda yönetimin halkın ya da çoğunluğun elinde olamadığına işaret etmiş, seçilmiş, atanmış memurlar, bürokratlar, siyasi parti temsilcilerinin yönetiminden söz edilebileceğini, demokrasiye halkın kendini yönetmesi denilemeyeceğini belirtmişti. İşin temelinde bu gerçekler var ve biz şimdi bu zemin üzerinden elimizdeki olanakları tümüyle almak isteyen bir yönetimle karşı karşıyayız. Yine de “bu yönetime ne diyeceğiz, ne ad vereceğiz?” konusunda anlaşamıyoruz liberal arkadaşlarla. Sorumuz basit aslında: Bizim yaptığımız tanımlamalara itiraz ediyorsunuz, peki siz barajı kaldırmaya yanaşmayan, temsile daha fazla alan açabilecek yöntemleri elinin tersiyle iten, her gün yeni bir adımla kendi gizli gündemini, belli bir inanç biçimini dayatan, özel yaşama karışan, hak ve özgürlükleri kabaca çiğneyen bir iktidara ne ad vereceksiniz? HHH Baskıcı, otoriter rejimlerin önemli bir özelliği liderin tek karar verici olmaktan vazgeçmemesi, kararlarının tartışılmaz olmasıdır. Son olay da bunu açıkça gösterdi. Tek başına karar verdiği, kararı tevile, yumuşatmaya, kabul edilebilir, savunulabilir hale getirmeye çabalayanları makamları ne olursa olsun elinin tersiyle ittiğini hep birlikte gördük. Anladık ki bu partide söylediklerinin tersine “müzakere ve müşavere” yoktur. HHH Şimdi Başbakan’ın kimi destekçilerindeki “eh bu kadar da olmaz” havasını kuşkusuz ilgiyle karşılamamız gerekiyor. Eğer bu kesimin önemli isimlerinden “Bu kadar saçmalığı ben bile savunamam” iması ya da “Oy verdim ama şimdi utanıyorum” itirazları geliyorsa bu değerlidir. Geç de olsa, baskıyı, diktayı, faşizmi savunanlara karşı, şu iyice baskılanan medyada üç beş kişi daha gerçekleri dile getirenlere katılmış olacaktır. İyi bir şeydir neresinden baksanız! ‘Savcı şantaj yaptı’ gözdağı verildiğini söyledi. Güner, Başbakan’ın da istifadan vazgeçirmeye çalıştığını kaydetti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz ve İzmir’deki casusluk davalarını gerekçe gösterip Donanma Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner, Başbakan’la Dolmabahçe’de yaptığı görüşmeyi açıkladı. Güner, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine “cemaat”i kastederek yargıyı kontrol edemediğini belirttiğini ve hükümetle cemaat arasında çatışma yaratan Hakan Fidan’ın ifadesinin alınması olayını anımsatarak, “MİT Müsteşarı da zor durumda görüyorsun, yargıyı görüyorsun” dediğini belirtti. Güner, savcının da kendisine şantaj yaptığını açıkladı ve “Bana şu mesajı veriyorlar; ‘Ey Nusret Güner, sen istifanı madem geri almadın. Biz de sana bunu yaparız.’ Bu, bu kadar açık” dedi. Balyoz ve İzmir’deki casusluk davalarında yargılananlar için “pırıl pırıl insanlar” diyen Güner’in açıklamalarının satır başları şöyle: Özel’in demek ki sözü dinlenmiyor Başbakan, Cumhurbaşkanı “Necdet Özel arkadaşlarını savunuyor bize” diyor. Ben çok üzüldüm, Genelkurmay Başkanı için. Sözü dinlenmiyor demek ki. Arkadaşlarını savunacak argümanları söylüyor ama takmıyorlar... Genelkurmay Başkanı tüm personeline olduğu gibi, Deniz Kuvvetleri personeline de sahip çıkmalı. Çıkmadığına göre demek ki onların suçlu olduğuna inanıyor. Genelkurmay Başkanı personeline sahip çıkacağına yukarıya sahip çıkıyor. Genelkurmay Başkanı ‘ben kamu görevlisiyim’ diyor. Komutanlar, gerektiğinde “ölmeyi emreder”ler. Ben de teklif ediyorum: TSK’de “komutan” kelimesini kaldırsınlar artık. Emniyet teşkilatında olduğu gibi, birbirlerine “amirim” desinler. Genelkurmay çok hata yaptı: Genelkurmay çok hatalar yaptı. Silahlı Kuvvetler hakkında birçok aşağılayıcı şeyler söyleniyor ama Genelkurmay susuyor. Adamın gözünü bağla, kapat. Sonra geç boks yaptır. Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a anlatmalıydı. Şimdi gazeteler sürekli yazıyor, 1 Mayıs katliamını askerler yapmıştır, 12 Eylül ortamını askerler hazırlamıştır, cami bombalayacaklarmış vb. O zaman gideceksin Başbakan’a diyeceksin ki, “Başbakanım bu olmaz, asker cami bombalamaz.” Başbakan da susuyorsa, şüpheleneceksin artık, demek ki sana güvenmiyor. Sen izah etmezsen insanlara, kırım edersen adamların amacına hizmet etmiş olursun. Donanma Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Güner, kararından vazgeçmesi için kızı üzerinden Vazgeçmek için ne istersin? Ankara’ya çağırdılar. Deniz Kuvvetleri komutanı çağırdı. Genelkurmay başkanı çağırdı. Beni istifadan vazgeçirmeye çalıştılar. Orada onlara da söyledim. Beni istifadan vazgeçirmeye çalışmanız benim ela gözüme âşık olmanızdan değil, hükümeti düşündüğünüzden benim istifa etmemi istemiyorsunuz. Açık açık söyledim bunları. Bana dediler ki, bizden ne istiyorsun dilekçeni geri almak için. Bunu bana Kuvvet Komutanı söylüyor ama eminim ki daha yukarılardan soruyorlar. “İstifadan vazgeçmek için ne istersin” diyorlar. Çünkü bu hükümet içinde ve özellikle TSK’nin içinde çatlak gibi düşünülüyor. Bütün yargılananlar tutuksuz yargılanacak diyeceksiniz. Hayır. Hepsini af edeceğiz, af çıkaracağız diyeceksiniz. Hayır. Bir tek şey diyeceksiniz: Biz hata yapmışız. Bütün davalar düşecek. Güner, Genelkurmay Başkanı Özel’e yönelik sert eleştirilerde bulundu. Asker ateş açtı: 1 asker şehit, 1 ölü MAHMUT ORAL/SAVAŞ KALKAN DİYARBAKIR/TOKAT Hakkâri’nin merkeze bağlı Üzümcü köyü yakınlarındaki güvenlik noktasında askerlerin, “dur” ihtarına uymayan minibüse uyarı ateşi açılması sonucu çıkan kargaşada, olay yerinde görevli Uzman Çavuş Erhan Yürüdür (41) şehit olurken minibüste bulunanlardan Yücel Ertuş (32) hayatını kaybetti. İHD Hakkâri Şube Başkanı İsmail Akbulut, “Bu tamamen yargısız infazdır. Olayın takipçisi olacağız” dedi. Valilik olayla ilgili inceleme başlattı. Çukurca’dan gelen minibüs, önceki gece saat 23.00 sıralarında Hakkâri il merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan Üzümcü köyü yakınlarında Üzümcü Karakolu’ndaki askerler tarafından güvenlik noktasında durdurulmak istendi. “Dur” ihtarına uymadığı öne sürülen ve içinde Yücel Ertuş ile Cemil Korkmaz’ın bulunduğu minibüse uyarı ateşi açıldı. Açılan ateş sonucu araçtaki32 yaşındaki Yücel Ertuş ve olay yerinde görevli Uzman Çavuş Erhan Yürüdür (41) ağır yaralandı. Hakkâri Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Ertuş ve Yürüdür kurtarılamadı. Minibüste bulunan Cemil Korkmaz gözaltına alındı. İHD ve MazlumDer yetkilileri olay yerinde inceleme yaptı. İHD Hakkâri Şube Başkanı İsmail Akbulut, “İçerisinde 2 kişinin bulunduğu araç, daha önce ÇukurcaHakkâri karayolu üzerinde bulunan Geçimli Karakolu’nda durduruluyor. Yoluna devam eden araç, bu kez de Üzümlü Karakolu’nda tekrar durdurulmaya çalışılırken yüksek mevzilerden ateş açılıyor. Bu tamamen yargısız infazdır” diye konuştu. Hakkâri Valiliği’nden yapılan yazılı açıklamada ise bir ihbarı değerlendiren ekiplerin, “dur” ihtarına uymayan sürücünün olay yerinden uzaklaşmak istemesi üzerine araca ateş açıldığını bildirdi. Görgü tanıkları, aracın “Dur” ihtarına uymaması nedeniyle jandarmanın yola koyduğu beton barikata çarptığını ve daha sonra dönen aracın arkasında koşan uzman çavuşun belindeki tabanca ile havaya ateş açtığını, bunu gören mevzideki askerlerin kaçan kişilerin üzerine ateş açması sonucu olayın meydana geldiğini anlattılar. Yücel Ertuş, Dağgöl Mahallesi’nde bulunan Kalealtı Mezarlığı’nda toprağa verildi. Uzman Çavuş Yürüdür’ün Tokat’ın Erbaa ilçesindeki baba evinde büyük üzüntü yaşandı. Yürüdür’ün eşinin Bursa’da görev yaptığı ve iki çocuğunun bulunduğu öğrenildi. Dolmabahçe’de 55 dakika Başbakan benimle görüşmek istemiş. Dolmabahçe’ye çağrıldım. 25 veya 26 Ocak. İstifamı verişimden birkaç gün sonra. Giyindim resmi elbiselerimi. O sırada biri telefon etti, ismi lazım değil “Aman efendim sivil elbise ile gidin, basın sizi görmesin” dedi. Kimi kimden gizliyorsunuz. Neyse sivil gittim. Başbakan ile 55 dakika görüştük. Başbakan’a orada her şeyi anlattım. Şimdi “Siz bana istifanı geri al diyorsunuz, bu bana ‘tetiği çek’ anlamına gelir” dedim. “Ama bu insanların başına gelenleri düzeltin, ben köşemden sizin sağlığınıza dua edeyim” dedim. Başbakan iyi niyetle beni istifadan vazgeçirmek istedi. “MİT Müsteşarı da zor durumda görüyorsun” dedi. “Yargıyı görüyorsun vb.” dedi. DP’nin düzenlediği mitingin B ardından polis oturma eylemi yapmak isteyen gruba tazyikli su, gaz bombası ve plastik mermiyle müdahalede bulundu. Kamışlı’da halk sınıra yürüyerek polise taş attı. Çıkan olaylarda molotofun isabet ettiği bir göstericinin sırtı yandı. (AFP) Duvar gerilimi Sınıra örülen duvarı protesto amacıyla ölüm orucuna başlayan BDP’li Gökkan’a destek mitingi yasaklandı, olaylar çıktı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Suriye’nin Kamışlı ve Mardin’in ilçeleri arasında sınıra örülen duvarı protesto etmek için 9 gün önce ölüm orucuna başlayan Nusaybin Belediye Başkanı BDP’li Ayşe Gökkan, eylemini sonlandırdı. Gökkan’a destek için düzenlenmek istenen miting Mardin Valiliği tarafından yasaklandı. Nusaybin ve Yüksekova’da polis, eylemcilere tazyikli su, gaz bombası ve plastik mermiyle sert müdahale etti. BDP’nin düzenleyeceği miting öncesi bölgede pek çok il ve ilçesinde esnaf kepenk açmadı. Gökkan’ın eylem yaptığı sınır kesimine demir bariyerler ve zırhlı araçlarla güvenlik şeridi oluşturulurken dedektör köpeklerle patlayıcı araması yapıldı. Nusaybin Kaymakamlığı, Yeşilkent Mahallesi’nde bulunan Yıldırım İlk ve Ortaokulu’nda güvenlik gerekçesiyle eğitime 1 gün ara verildiğini açıkladı. Suriye’nin Kamışlı kentinden Türkiye sınırına gelen bir grup ise ellerinde PYD, YPG flamaları ile Abdullah Öcalan’ın fotoğraflarını taşıdı. Türkiye tarafına yaklaşıp fotoğraf çeken Suriyeliler, askeri araçtan Kürtçe yapılan “Fotoğraf çekmeyin, yasaktır. Geriye gidin” anonslarıyla uyarıldı. Uyarı üzerine Suriyeliler sınır kesiminden geri çekildi. Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan, dün öğleden sonra sağlık durumunun kötüye gitmesi nedeniyle eylemine son verdi. Düzenlenen mitinge yaklaşık 50 bin kişi katıldı. HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü mitingte yaptığı konuşmada “Dünyada sınırlar kalkarken Kürdistan’ın sınırlarla birbirinden ayrılması doğru değil” dedi. DTK Eşbaşkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, “Bugün dört parça Kürdistan’ın birleştirilmesi aşamasındayız. Dört parça Kürdistan, özgür ve demokratik bir yaşam istiyor. Kürtlerin arasındaki sınırlar her bakımdan kaldırılmalıdır” dedi. Mitingin sona ermesinin ardından oturma eylemi yapılmak istendi. Polis halka polis, gaz bombaları, tazyikli su ile sert müdahale etti. Bunun üzerine Kamışlı’da da halk sınıra yürüyerek polise taş attı. Polis, Suriyelilere de tazyikli su ve gaz bombaları ile müdahale etti. Polis yer yer de gerçek mermiyle havaya ateş etti. Çıkan olaylarda molotofun isabet ettiği bir göstericinin sırtı yandı. Bizi geri zekâlı mı zannediyorlar? İzmir’deki askeri casusluk iddianamesinde beni mağdur olarak yazmışlar. Güya kızımın odasına gizli kamera koymuşlar, aslında telefonunuzu dinledik diyemiyorlar. İddianameye öyle yazmışlar ya. Söyledikleri gerçek de olsa, hiç önemli değil. Bana şantaj yapamazlar. Bana esas şantajı kim yaptı biliyor musunuz? Bana şantajı savcı yaptı. Bak elimizde böyle bir kaset var diyeceklerdi. Dediklerimizi yap, yoksa kaseti ortaya çıkartırız diyeceklerdi. İddianameyi hazırlayan savcı ahlaksız ifadelerin yanına kızımın adını açık açık yazdı. Kızım 14 yaşında, o tarihte. Açık açık yazıyorsun. Şimdi burada şantajı kim yapmış oluyor? Bunlar bizleri geri zekâlı mı zannediyorlar! İHD: Yargısız infaz Ağrı’nın adı ‘Agiri’ olsun Çıldırdım, dişlerimi sıktım... YAŞ cuma günü geç saatte bitti. Pazartesi sabahı da gemilerimizle seyre çıktım. Bir de öğreniyorum ki, 16 yaşındaki kızımı savcılığa çağırıyorlar. Neymiş, mağdurmuş. Çıldırdım. Bana şu mesajı veriyorlar; “Ey Nusret Güner, sen istifanı madem geri almadın. Biz de sana bunu yaparız.” Çıldırdım, ama kendime hâkim oldum. Dişlerimi sıktım. Ankara’dan telefonlar geldi. “Benim kızım gidecek savcılığa” dedim. Kızımın odasına güya kamera koymuşlar. Görüntüler vb. Bir de benim tüm faaliyetlerimi rapor etmişler. Güya benim astsubaylarım yapmış bunları. Kuvvet Komutanı’na dedim ki, “Kızıma bir şey olursa dağıtırım ortalığı. Kendi hesabımı kendim görürüm.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Milletvekili Halil Aksoy, Ağrı’nın adının “Agiri”, BDP Milletvekili Altan Tan da Erzurum’un adının “Erzerom” olarak değiştirilmesi için yasa teklifi verdi. Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk da daha önceden Van ilinin adının “Wan” olarak değiştirilmesi için kanun teklifi hazırlamıştı. Ermin 1 yıl fazladan yatacak Duvarın Demirtaş: durdurulduğunu açıkladılar Mitingin ardından bir açıklama yapan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “Bugün Nusaybin’de ortaya koyduğumuz duruş, özellikle Ayşe Gökkan ve seçilmişlerin açlık grevi ile ölüm orucuyla ortaya çıkan tablo gerekli mesajı vermiştir. Duvarın durdurulduğunu açıkladılar” dedi. Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde Ayşe Gökkan’a destek veren bir grup Şemdinli Yolu üzerinden Cengiz Topel Caddesi’ne kadar yürüyüşe geçti. Polisin gaz bombalı plastik mermili ve tayzikli suyla müdahalesine, göstericiler havai fişek, molotofkokteyli ve taşlarla karşılık verdi. Çatışmalar sırasında bir polis ve bir gazeteci hafif yaralandı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz Planı davasından Mamak Askeri Cezaevi’nde tutukluyken, sağlık sorunları nedeniyle sevk edildiği Ankara GATA’dan firar eden ve sahte kimlikle Sarp Sınır Kapısı’ndan Gürcistan’a geçmek isterken yakalanan Albay Haldun Ermin, firar ettiği için 6 aydan 1 yıla kadar fazladan hapis yatacak. Yargıtay, 9 Ekim’de Ermin’in 16 yıl hapis cezasını onamıştı. ERZİNCAN (Cumhuriyet) El Kaide soruşturması kapsamında 5 Kasım’da İstanbul, Erzincan, Konya ve Diyarbakır’da düzenlenen eşzamanlı operasyonda gözaltına alınan 15 zanlıdan 4’ü savcılık talimatıyla serbest bırakıldığı belirtildi. Diyarbakır’da gözaltına alınan 1 kişi ile Konya’da yakalanan 2 şüpheliden 1’inin de Emniyet’teki işlemlerinin ardından savcılık talimatıyla salıverildiği kaydedildi. ‘El Kaide’de 6 kişi serbest
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle