17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 KASIM 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ BES teminatlı krediler uzun vadede tasarrufu artırır 9 4 Taksitli kart satışlarına sınır getirilmesinin senetle borçlanmayı artıracağı tartışılırken ekonomi yönetimi tüm bireyselde bankaların vereceği kredi miktarının merkezi olarak belirlenmesini planlıyor. Bu, yurttaşı kayıt altına alınmayan borçlanma kanallarına daha fazla yönlendirecek. 4 Kredi kartı borcu asgari ödeme tutarının artması takipteki alacakları artırdı. Uygulama borçların yanı sıra harcamaları da artırıyor. Çünkü, kartın limitinde her ay daha yüksek bir oranını boşaltıp o oran kadar harcama yapabiliyorsunuz. 4 BES birikimlerinin uzun vadeye dönmesi için özendirici tedbirler alınmalı. BES birikimlerinin teminat gösterilip kredi çekilebilmesi, sistemden çıkışları azaltırken kısa vadeli ihtiyaçların karşılanmasını sağlar. Kayıt dışı PELİN ÜNKER borçlanma artacak Finansbank Perakende Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Erkin Aydın, son yapılan bankacılık düzenlemelerini eleştirerek tasarrufların artırılması için genel harcamaların bir miktar sınırlandırılmasının doğru olduğunu ancak tasarrufları özendiren uygulamalar da olması gerektiğini söyledi. Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES) bunun için iyi bir yöntem olduğunu belirten Aydın, ancak sistemin daha çok kısa vadeli birikim aracı olarak görüldüğünü ve 23 yıl gibi kısa sürelerde BES’ten çıkışlar yaşadığını anlattı. Bunu önlemek için Avrupa’da çeşitli yöntemler uygulandığını ifade eden Aydın, “Biz banka olarak BES’i Ekonomi yönetimi tüm bireysel kredilere sınır getirmeye hazırlanırken bankacılık sektörü endişeli Saadet Zinciri Kırılınca Birkaç hafta öncesine kadar kamuoyunun dikkatinden uzak tutulmasında İktidarları cephesinin özen gösterdiği; İktidarlarının cemaat cephesi ile içten, hızla tırmanan çatışmasının kamuoyuna taşınmasında Başbakan Erdoğan’ın sözlü açıklamaları ile cemaatin önderi Gülen’in, yakın sözcülerinin doğrudan söylemlerinin katkısı yadsınacak gibi değil. Cephenin içinde kalmak, bölünmenin taraflarından biri olmamak için çırpınanlar, taraflarını seçmiş olsalar da kırılmanın derinleşmesinden yarar çıkmıyacağını düşünenlerin, uzlaşma ortamı bulmak, olup biteni saklamak çabaları arttıkça en baştan çıkışlar neden tırmandırılıyor hem de arka arkaya seçimler gündemde iken? Türkiye’deki Kürt sorununa yönelik İktidarları ile bizim Kürt cephesinin tarafları “Kürt açılımı” projesi ile yola çıkmamışlar mıydı? Bize göre ucu açık, en azından ilkeleri, çerçeveleri kamuoyuna yansımamış açılım projesinin kimi odak uzlaşma noktalarında uzun bir zamandan bu yana taraflar birbirlerini suçluyordu. İktidarları cephesi ağırlıklı PKK’nin silahlı çekilme sözüne uymadığını, Kürt cephesi İktidarın verdiği sözlerin gereklerini yerine getirmediği genel karşılıklı suçlamaları ile açılımdaki tıkanmanın varlığını kamuoyuna duyuruyorlardı. Ancak açılımdan vazgeçmediklerini, kanın akmamasının öneminin altını çizerek ilan edip dururlarken Erdoğan’ın sürpriz atağı ile Diyarbakır’da Barzani ile yapılan büyük şov kafaları karıştırdı. Açılımın güç odakları, taraflarının arapsaçı olduğu bir strateji değişikliğinin anlamı neydi? Her kafadan çıkan farklı seslerde sayılan gerekçelerin hepsi ya da hiçbiri gerekçeler olarak hafife alınamıyacak kadar önemli, geçerli olsalar da bu büyük altüst oluşu, sorunun ana taraflarının değişimini açıklamaya yetmiyorlardı. Diyarbakır’ın İktidarlarına getirileri, çok gündemli sorgulamalarla medyatik moral katkılarını biriki günde yitirevermişti ki... Yeniden dershane tartışması Başbakan’ın çok sert çıkışları ile ana gündeme geçiverdi. İki arada ErdoğanArınç güven bunalımı bir başka medyatik gündem konusu olmuş apaçık baskı ile medya gündeminden çıkarılıp Diyarbakır’da birlikte kalkan elleriyle çözümlenmiş gibi oluvermişti. Olmadı dershaneler üzerinden bir kez daha benzer çelişkili konum ortaya çıktı. Dahası Arınç’ın gönlü istese de ABD’de Fethullah Hoca’yı ziyaret etmeyeceği duyarlılık açıklaması ile daha da dikkat çekivermişti. HHH İktidarlarının yeni cephe tanımında Erdoğan liderliği dışında icraatı unutun, farklı algılama yaratabilecek görüş açıklaması, farklı renklerde medyatik yayın, görüş, gündem belirlemesinin söz konusu olamayacağı bir otorite ilanının kalın kalın altının çizilmesi sağlandı. İktidar tek ve mutlaktı, sadakat, biyat çizgisinin gereğini yerine getirmeyenlerin cephe içinde yeri olmıyacaktı. İç politikada artık cephe sözcülerinin çekinmeden ilan ettikleri üzere, liderlik, otorite, tek merkez, tekses ile Türkiye klasik demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinden ayrılmıştı. HHH AKP İktidarının iç politika için kamuoyundan saklamak şöyle dursun, tüm tarafları hizaya getirmek üzere ilan edip durduğu bu “yeni demokrasi” algısı dış dünyaya yönelik nasıl uygulanabilecekti? ABD başta Batı dünyasının gelişmekte olan ülkelere dönük demokrasi duyarlılıklarının ne kadar zayıf olduğu, ilişkilerde çıkarların belirleyiciliği bilinse de evrensel vitrin, en azından kendi demokrasilerinin işleyişleri için vazgeçilemezler de var değil mi? Kaçınılmaz ilgili hukuk devleti düzeni, insan haklarına ilişkin kurumlar raporlarında, insani gelişmişlikler değerlendirmelerinde Türkiye rejimi demokrasi sayılan ülkeler arasında hep sabıkalı, kara listede. Dünyayı yönetenlerin özel siyasal duruşları gerçek destekleri ile kurumlarının vitrin duruşları arasındaki farklılıkları da insanlığın dikkatinden uzak tutmak, çıkar ilişkilerinde eksen yapmamak sanıldığı kadar zor değil. Ancak AKP İktidarlarının kendi konumları ile dünya içindeki yerlerini, güçlerini algılamaları ile onların koydukları yerler, biçtikleri roller arasındaki çelişkiler ne olacak? Çok daha pratiği dünya çıkar dengeleri çok hızlı, çok yaşamsal, çok kaypak değişimleri öngörürken stratejik ortak olarak bizimkilerden beklenen rollere sağlanamayan uyum sorunu nasıl çözülecek? Çok daha pratiği AKP İktidarları kendi kimlikleri, İslam dünyası içinde seçtikleri, biçtikleri rollerle İslam dünyasının içindeki çok kanlı, çok kaypak, çok değişken ırklar mezhepler çatışmalarına, iç savaşlara bulaştıklarında, işin içinden çıkmak zorlaşmanın ötesinde arap saçı oluveriyor. Putin’in karşısında Suriye için bildiği çizgiyi korumaya çalışan, bir yandan da “bizi Şangay’ın içine alın” derken ABD ile ilişkileri düzeltmeye yönelik görüşmeleri yürüten İktidarlarının, dünya dengeleri içinde durumları gerçekten çok kritik. Finansbank Genel Müdür Yardımcısı Erkin Aydın’a göre tüketimi kısmaya odaklanan bankacılık düzenlemeleri tasarrufu yeterince özendirmezken kayıt dışılığı tetikliyor. Aydın, BES’in uzun vadeli birikim sağlaması için ek tedbirlere ihtiyaç olduğunu vurguladı. teminat olarak gösteren kredi için birkaç kez izin istedik. Ancak mevzuat henüz buna uygun değildi” dedi. Türkiye’de toplam kredi kartı harcamalarının yüzde 28’inin taksitli olduğunu belirten Aydın, kredi kartına getirilmesi planlanan taksit sınırıyla ilgili şunları söyledi: “Düzenleme, özellikle ithalat payı yüksek olan veya lüks tüketimi yüksek olan ürünlerde olacak diye duyuyoruz ama henüz net bir bilgi yok. Ancak sektörün en büyük kaygısı üretilen çözümlerin kayıt altında olmaması. Özellikle endişe edilen iş senede kayarsa ne olacak? En son konut satışlarındaki senet oranının arttığı paylaşılıyor. Üstelik de bu krediyi riskini ölçemedikleri kişilere veriyorlar. Bu tip yönetilebilen kredi ürünlerinin dışına kayılırsa bunu seçen her sektör için uzun vadeli kalıcı büyümede sıkıntı yaşanacak.” Takipteki alacakların da arttığına değinen Aydın, kredi kartı asgari ödeme tutarının artırılmasının bunda etkili olduğunu vurguladı. Aydın, “Müşteriler belli bir tutar ödemeye alışık ken, bir anda daha yüksek bir oranı ödemek zorunda kaldılar. Herkes adapte olamadı ve nakit akışını buna göre ayarlayamadı. Bu nedenle borçluluk arttı. Uygulama, bir yandan da aynı kredi kartı üzerinden daha fazla harcama yapılmasına sebep oluyor. Çünkü kartın limitinde her ay daha yüksek bir oranını boşaltıyorsunuz, aynı tutarı harcıyorsunuz” diye konuştu. Erkin Aydın Öğretmenler borç içinde Ekonomi Servisi Türk EğitimSen’in 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle yaptığı anket çalışması, öğretmenlerin yüzde 89.2’sinin borçlu olduğunu ortaya koydu. 0416 Kasım tarihleri arasında yapılan 16 bin 723 öğretmenin katıldığı ankete göre; yüzde 89.2’si borç içinde olan eğitimcilerin yüzde 66.9’u tükenmişlik sendromu, yüzde 37’si de iş nedeniyle sinir hali yaşadığını belirtti. Katılımcıların sadece yüzde 4’ü öğretmenlik mesleğinin prestijli olduğunu dile getirirken, yüzde 79.9’u yönetici atamalarının adaletten uzak yapıldığına inanıyor. Borcu bulunanların yüzde 84.7’si bankaya, yüzde 6.8’i eşe/dosta, yüzde 2.7’si esnafa, yüzde 0.2’si tefeciye borçlu olduğunu belirtirken yüzde 5.6’sı diğer seçeneğini işaretledi. Katılımcıların yüzde 77.7’si yapılan toplu sözleşmelerde öğretmenlere yönelik kayda değer bir kazanım olmadığını söyledi. Öte yandan öğretmenler, 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde bugün tüm Türkiye’den Ankara’ya gelerek hükümeti protesto edecek. Eyleme ataması yapılmayan öğretmenler de katılacak. Fotoğraf: AA Ölümler bu cezayla durur mu? Ekonomi Servisi Zonguldak’ta iş müfettişlerinin 2011’den itibaren özelikle işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında yaptıkları denetimlerde eksiklikleri tespit edilen TTK ve özel sektör kömür işletmelerine yaklaşık 515 bin lira para cezası uygulandı ama ne maden kazaları son buldu ne de ölümler... Maden ocaklarında meydana gelen göçük ve grizu patlamasının yanı sıra karbon monoksit zehirlenmesi, metan gazı ve karbon dioksit boğulması gibi kazalarda, çok sayıda madenci yaşamını yitiriyor. 4 bini aşkın madencinin hayatını kaybettiği kömür havzasında, ölümlü maden kazaları arasında yerin metrelerce altında yaşanan göçükler ve metan gazı patlamaları ilk sırada yer alıyor. Madenciler eylemde Yurt Haberleri Servisi Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessese Müdürlüğü’ne ait maden ocağında çalışan işçiler, çalışma şartlarıyla ilgili uygulamaları protesto etmek için mesaileri bitmesine karşın ocaktan çıkmadı. Sabah gelen işçiler de eyleme destek vererek madene inmedi. TTK Üzülmez Müessese Müdürlüğü’nde 00.0008.00 saatlerindeki vardiyada çalışan maden işçileri, ocağın giriş ve çıkışındaki bazı kapıların kilitli tutulduğu, çalışma şartlarının kötü olduğu iddiasıyla eylem yaptı. Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Osman Tutkun, “Maden işçisi sürekli bedel ödüyor. Son zamanlarda yapılan baskılar ve psikolojik tacizler kesinlikle üretimi artırmak için yapılan uygulamalar değil. Kurum şu anda çalışan işçisine çizme ve baret istihkakını veremedi. Bundan 6 ay önce ocaklardaki ana yollar göçtü, 5 gün kömür üretilmedi, yine kimseden ses çıkmadı. Bizim işçi arkadaşımız saat 07.45’te basması gereken kartı bir dakika geciktirse ücret kesintisi yapılıyor. Burada maden işçisinin derdi insanca muamele görmek. Kuyu başındaki kapıların kilitlenmesi girişlerin kafes haline getirilmesi işçiye yapılan bir zulumdür” diye konuştu. DenizBank’tan reel sektöre 1 milyar dolarlık kredi Ekonomi Servisi DenizBank; Sberbank, Standard Chartered ve Wells Fargo koordinatörlüğünde uluslararası piyasalardan toplam 1 milyar dolar tutarında sendikasyon kredisi sağladı. 23 ülkeden 47 bankanın katılımıyla bir önceki yıla göre yüzde 134 bir artışla yenilenen kredinin tamamı reel sektörün dış ticaret finansmanında kullanılacak. Sendikasyon kredisi imza töreninde konuşan DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Kısa süre önce 2013’te dokuz aylık konsolide net kârımızın bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 111 büyüyerek 874 milyon TL olarak gerçekleştiğini açıklamıştık. Bu başarıya şimdi de aldığımız 1 milyar dolarlık sendikasyon kredimizi ekledik. Temin ettiğimiz bu krediyi dış ticaret finansmanında kullanarak reel sektöre olan desteğimizi sürdüreceğiz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle